Sayfalar

17 Ekim 2008 Cuma

Sarı Edik Geymiş Goncu Kısarak

Sarı edik geymiş goncu kısarak
Gidiyor da birim birim basarak
Anası huri de kızı beserek
Emirler'den bir kız indi pınara

Sarı edik geymiş goncu dizinde
Arzumanım kaldı ala gözünde
Böyle güzel m'olur köylü kızında
Emirler'den bir kız indi pınara

Meles gömlek geymiş vücudu nazik
Kollarını sıkmış altun bilezik
Aşnası kötüdür ceylana yazık
Emirler'den bir kız indi pınara

Karac'oğlan der ki n'olup n'olmalı
Keten gömlek geymiş kolu sırmalı
Anasın öldürüp kızın almalı
Emirler'den bir kız indi pınara


Karacaoğlan

Sevdiğim Arzımı Demekçin Sana

Sevdiğim arzımı demekçin sana
Bülbül söylediği dil gerek bana
Şu bağrım kül oldu hep yana yana
Onu söndürmeğe sel gerek bana

Yandım yakıldım ben bir ateşlere
Vardım da takıldım ben bir neştere
Delindi ciğerim kapandım yere
Beni kaldıracak el gerek bana

Haldan anlar isen haldaş olalım
Gurbet gezdi isen yoldaş olalım
Anasız babasız kardaş olalım
Ucu yar zülfünde yol gerek bana

Karac'oğlan der ki Bayburt elleri
Esip esip bize gelir yelleri
Burmalanmış yar yüzünün telleri
Ona bağlayacak gül gerek bana


Karacaoğlan

Şunda Bir Dilberin Sallamışın Da

Şunda bir dilberin sallamışın da
Serviye benzettim dallar içinde
Derya kenarında ırmak yüzünde
Turnaya benzettim göller içinde

Hakk'a doğru giden yolu basmazlar
Söyletirler şirin dili kesmezler
Güzel sevdi diye çekip asmazlar
Bir zaman söylenir diller içinde

Benim yarim gelişinden bellidir
Ak elleri deste deste güllüdür
Yarinden ayrılan nerden bellidir
Melul mahzun gezer iller içinde

Alma deli gönül alma eline
Ciğerciğim aşk oduyla deline
Yarim al yeşiller giyip salına
Ko beni yatayım çullar içinde

Hüseyni'yem aydır işim zar m'ola
Aşk kemendi boynumuzda dar m'ola
Benim yarim gibi güzel var m'ola
Hakk'ın yarattığı kullar içinde


Hüseyni

Salınıban Dost İline Giderken

Salınıban dost iline giderken
Ne acayip yolu vardır yaylanın
Servi boylum gonce gülün dererken
Açılır bülbülü gülü yaylanın

Yayla senin gibi yayla var m'olur
Seni arayanlar nerede bulur
Pare pare olmuş karların erir
Akar boz bulanık seli yaylanın

Nerkisin benefsen karışık biter
Dalı dal dal vermiş ireyhan tüter
Meşhur kokuların aleme yeter
Gülü burcu burcu kokar yaylanın

Her sabah her sabah hava nemlenir
Yaz gelince aşıkların canlanır
Şen yaylanın canı gelir dinlenir
Eser ılgıt ılgıt yeli yaylanın

Hüseyni'yem pervaz urup uçunca
Gözlerinden hasret kan yaş dökünce
Koyunlar meleşir evler göçünce
Issız kalır n'olur hali yaylanın


Hüseyni

Bülbül Ne Durursun Kılagör Figan

Bülbül ne durursun kılagör figan
Vakti şita erer gül gelir geçer
Daima ağlatmaz kulunu Yezdan
Akar gözlerinden sel gelir geçer

Küşade olmadı bahtı siyahım
Yerleri gökleri tutmada ahım
Adalet tahtında oturur Şahım
Yer öper önünden kul gelir geçer

Sakın ol aldanma zevki cihane
Aksine devreyler böyle zamane
Aşkın zevrakını ilet limana
Eyyam baki kalmaz yel gelir geçer

Haki der meylim var bi vefada
Halime rahm etmez cevr ü vefada
Ruzü şeb yadlarla zevk ü sefada
Ben yüzünü görmem yıl gelir geçer


Haki

Bülbül Ne Yatarsın Bahar Erişti

Bülbül ne yatarsın bahar erişti
Ulu sular göl olduğu zamandır
Kat kat oldu gül yaprağa karıştı
Gene bülbül kul olduğu zamandır

Gene bahar oldu açıldı güller
Figana başladı gene bülbüller
Başka bir hal olup açtı sümbüller
Aşıkların del'olduğu zamandır

Gene bülbül bilir gülün halinden
Yeter deli oldum yarin elinden
Aşık aşıp gelir yaya belinden
Yardan bize gel olduğu zamandır

Gene geldi türlü baharlar bağlar
Bülbül figan edip kamuyu dağlar
Türlü çiçeklerle bezenmiş dağlar
Ulu dağlar yol olduğu zamandır

Karac'oğlan der ki geçti çağlarım
Meyve vermez oldu gönül bağlarım
Aklıma geldikçe durmaz ağlarım
Gözüm yaşı sel olduğu zamandır


Karacaoğlan

Suya Giden Atlı Gelin

-Suya giden allı gelin
Niçin böyle salınırsın
Gelin bir su ver içeyim
Gelin kimin gelinisin

-Su değildir senin derdin
Görmek ise yeter gördün
Oğlan burda çokça durdun
Ağam gelir döğülürsün

-Döğülürsem döğüleyim
Söğülürsem söğüleyim
Gelin sana kul olayım
Ölürüm kanlım olursun

-Yaylalara göçmedin mi
Soğuk sular içmedin mi
Güzel görüp seçmedin mi
Beni görüp delirirsin

-Türlü yaylaları görünce
Soğuk suları içince
Kocayıp vaktin geçince
Taşlar alır döğünürsün

-Evlerinin önü solkan
Ağamı görürsen korkan
Telli perçemli oğlan
Ne dedim ki darılırsın

-Karac'oğlan sana vurgun
Döşlerin almadan dolgun
Sevindirdin beni bugün
İnşallah cennet görürsün


Karacaoğlan

Değirmenden Geldim Beygirim Yüklü

Değirmenden geldim beygirim yüklü
Şu kızı görenin del'olur aklı
On beş yaşında da kırk beş bölüklü
Bir kız bana emmi dedi n'eyleyim

Birem birem toplıyayım odunu
Bilem dedim bilemedim adını
Albistan yanaklı Kürtler kadını
Bir kız bana emmi dedi n'eyleyim

Bizim ilde urum olur uc olur
Sızılaşır bozkurtları ac olur
Bir yiğide emmi demek güc olur
Bir kız bana emmi dedi n'eyleyim

Karac'oğlan derki n'olup n'olayım
Akan sularınan ben de geleyim
Sakal seni makkabınan yolayım
Bir kız bana emmi dedi n'eyleyim


Karacaoğlan

Güzel Ne Güzel Olmuşsun

Güzel ne güzel olmuşsun
Görülmeyi görülmeyi
Siyah zülfün halkalanmış
Örülmeyi örülmeyi

Mendilim yudum arıttım
Gülün dalında kuruttum
Adın ne idi unuttum
Sorulmayı sorulmayı

Seğirttim ardından yettim
Eğildim yüzünden öptüm
Adın bilirdim unuttum
Çağırmayı çağırmayı

Benim yarim bana küsmüş
Zülfünü gerdana dökmüş
Muhabbeti benden kesmiş
Sevilmeyi sevilmeyi

Çağır Karac'oğlan çağır
Taş düştüğü yerde ağır
Yiğit sevdiğinden soğur
Sarılmayı sarılmayı


Karacaoğlan

Sabahtan Uğradım Ben Bir Güzele

Sabahtan uğradım ben bir güzele
Ağlatmadı güzel güldürdü beni
Ben güzelden böyle vefa ummazdım
Ak göğsü üstüne kondurdu beni

Şahin gibi yükseğinden uçarken
Keklik gibi engininden geçerken
Ab-ı kevser ırmağından içerken
Susuz pınarlardan kandırdı beni

Ben de bir kuş idim geldim ötmeye
Yarin bahçesinde mesken tutmaya
Göz kaldırdım cemaline bakmaya
Ak gerdanda benler öldürdü beni

Üç güzel de aştı şimdi pınarı
Taramış zülfünü vermiş tımarı
Ak gerdanın altı zemzem pınarı
Ağzımı verdim de kandırdı beni

Karac'oğlan der ki koyun gütmeğe
Bozulmuş bağlara seyran etmeğe
Yönümü döndürdüm inip gitmeğe
Sarıldı boynuma döndürdü beni


Karacaoğlan

İncecikten Bir Kar Yağar

İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye

Elif'in uğru nakışlı
Yavru balaban bakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Kokar Elif Elif diye

Elif kaşlarını çatar
Gamzesi sineme batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif diye

Evlerinin önü çardak
Elif'in elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif Elif diye

Karac'oğlan eğmelerin
Gönül sevmez değmelerin
İliklenmiş düğmelerin
Çözer Elif Elif diye


Karacaoğlan