Sayfalar

17 Kasım 2018 Cumartesi

Şili ile Söyleşi

Şili’de 
artık süt içmeyen 
halk çocukları’na


nereye gidiyorsun
ey türkükuşu?

yarlı ülkeye
öksüz ülkeye

Şili senin neyindir
Allende ve Neruda?

Allende dağlarımdır
okyanusum Neruda

biri bakır yıldızım
bakır sazım biri de

Allende özgürlüğüm
Neruda kurtuluşum

düğünlerimdir biri
biri de türkükuşum

kavgalarım Allende
Neruda sevdalarım

biri güvercinimdir
biri de zeytin dalım

Allende bilincimdir
Neruda bengiyelim

kır saçlı babam biri
biri de kara oğlum

gökçe boyum Neruda
Allende alnım ayça

biri balam arımdır
biri de can karınca

Allende menekşemdir
Neruda karanfilim

biri yoldaşlığımdır
biri de kardeşliğim

yangın bağrım Allende
sürgün gönlüm Neruda

ah benim ben Şili'yim
benim her ikisi de

Allende ve Neruda
Allende ve Neruda

biri aydın geçmişim
geleceğim biri de

Neruda ve Allende
Neruda ve Allende

ah benim ben Şili'yim
benim her ikisi de

Şili, senin neyindir
ya general Pinoşe?

hiçbirşeyim değildir
hiçbirşeyim değildir

o dışardan sokulmuş
hançerdir yüreğime

hiçbirşeyim değildir
hiçbirşeyim değildir

o dışardan sıkılmış
kurşundur bilincime

değildir hiçbirşeyim
hiçbirşeyim değildir

bir çıngıraklı yılan
bir kan içen yarasa

dışardan salınmıştır
evime olsa olsa

Şili, senin neyindir
şarkıcı Viktor Jara?

o esmer delikanlı
sığırtmacıydı benim

sevda şarkılarımın
kavga şarkılarımın

o esmer delikanlı
yavuklusuydu benim

buğday güzellerimin
özgürlük günlerimin

şimdi dolaşır Jara
bulanmış bakırlara

o benim nar taneli
maden ocaklarımda

Jara dolaşır şimdi
binmiş de bulutlara

o gökülkesindeki
binbir ışık atlara

dolaşır yürekleri
dolaşır bilinçleri

gözyaşı döke döke
acıyla ülke ülke

dolaşır badem sesli
şarkıcı Viktor Jara

söyler bakır şarkılar
çalar gümüş gitara

seslenir benim için
canım kardeş halklara

Şili senin neyindir
ya Mendoza ya Frei?

ah onlar öbürleri
zulmün yatakçıları

ışığın çiçeklerin
kanlı kundakçıları

tanımam hiçbirini
tanımam hiçbirini

nerden çıkıp geldiler
kimden buyruk aldılar

görmedim hiç görmedim
ben o canavarları

emeğin ak ekmeğin
sinsi canavarları

tanımam hiçbirini
tanımam hiçbirini

o cankıyıcıları
o kandökücüleri

ne Mendoza ne Frei
ne de ötekileri

Şili, senin neyindir
Luis Corvalan?

o yıkılmaz kalemdir
o boyun eğmezimdir

hem belkemiğim benim
hem de bilinçevimdir

durdurulmaz direncim
yokedilmez inancım

yiğit işçilerimin
balkır öğretmenidir

yarın bileziğinin
ve kurtuluş tacının

sabırlı başustası
bilge gümüşcüsüdür

kimin bu okyanusa
sızan vişne kan?

benim kanım benim
Şili halkının

maden ocaklarından
dağlardan akan?

benim kanım benim
Şili halkının

bu kaynayıp duran
bakırdan ırmak?

benim kanım benim
Şili halkının

bu koca okyanusu
morlayan kimin?

benim kanım benim
kanım Şili’nin

Şili kimin için
bu gözyaşları
yanağından ışıyan
bu yıldızcıklar?

Santiago'lu
bir çocuk için
tanklar altında
ezilen

Şili kimin için
bu küçük keman
telciklerinden
yaşlar süzülen?

Santiago'lu
bir çocuk için
şarkı söylerken
göğsü delinen

hangi ülkedir şu
boynu bükülü
amerika'nın ta
aşağısında?

benim ben
Şili güneyin bakır
taçlı serincek
yağmurun salkım
saçakülkesi

çünkü çaldılar
ışıldağımı
kırdılar bir bir
ışıklarını

karanlık apak
ufuklarımda
kan dondu sevda
sokaklarımda

çünkü kopardılar
gelinciğimi
yoldular bir bir
duvaklarını

benim benşili
güneyin bakır
taçlı yumuşak
gözleri ıslak
ışıkanası

boynum bükülü
bükülü şimdi

Şili kim kırdı kanatlarını
şu yaralı kuşun
şu güvercinin?

havan topları
ve bazukalar
siren düdükleri
o karasesler

kim tekmeledi yüreciğini
attı bu kuşu
böyle çöplüğe?

kara gözlüklü
bir boz general
ve onun giydiği
kara çizmeler

kim bozdu bu yuvayı
bu karıncaların
emekleye kurduğu
ışık sarayı?

meşin suratlılar
mor suratlılar

bunca emeği bunca göznuru
kim böyle bir anda
yerle bir etti
bunca güzelliği bunca onuru?

meşin meşin meşin
kalafatlılar

Amerika hançerine
ne derler?

USA saplı olana
Pinoşe derler

bu hançerin sahipleri
buna ne derler?

işimiz bu bizim
korsanız derler

niye yaptılar Şili
böyle bir hançer?

çünkü emek korsanları
onla kan içer

ey nar
bakırlar
ülkesi

Şimdi seni
kim kurtaracak?

ışık böcekleri
ve karıncalar

ey gülü
goncalar
ülkesi Şili

simdi seni
kim yeşertecek?

gül çiftçileri
ve renk arılar

ey deli
ağaçlar
beldesi Şili

şimdi seni
kim sakınacak?

kuraklıklardan büyük yangından?
bakır ırmaklarım yağmur kuşlarım

Şili nereye gömdün
o genç ışıklarını?

yüreğimden içeri
gizli bir yere

düşman bulamaz mı
orda onları?

bulmak isterse de
arar boş yere

neden yüreğine
gömdün onları?

ışısınlar diye
geleceklere

Şili nasıl gizledin
Nerudayı sürgünde?

madencilerim açtı
bağrını ona önce

sonra demiryolcular
sonra orman köyleri

süslediler renklerle
düğünlerle gönlünü

Şili nasıl kaçırdın
neruda'yı dağlardan?

karla ördüm giydiği
giysileri aklattım

onu tüm ülkeleri
gezip anlatsın diye

çektiğim acıların
bakır aynası yaptım

nerdesin şimdi Şili
söyle noldun?

ben göklerden akan
bir ırmak oldum

Şili nece konuşur
böyle bir ırmak?

türküce konuşur
ışık bir ırmak

nasıl oldu Şili
nasıl oldu bu?

halkının acı
çığlıklarıyla

ne zamandır Şili
ne zamandır bu?

vampirler çağı
geldi geleli

nice akıyorsun
göklerde şili?

öfkeli öfkeli
fakat bilinçli

Şili ne zaman doğacak güneş
karlı dağlarına
limanlarına?

bakır kuşlarım
bakır ibikli
gökçe horozların öttüğü zaman

Şili ne zaman gelecek sevinç
karıncalarına
çocuklarına?

kurşun askerler
kertenkeleler
güneşte eriyip gittiği zaman

Şili ne maman gidecek zulüm
bir daha geri
gelmemek üzre?

yarını doğuran
analarımın
çektiği acılar bittiği zaman

nereden geliyorsun
ey türkükuşu?

çocukları sütsüzden
ışıkları öksüzden

çocukları çocukları
gülecek olan

ışıkları ışıkları
yanacak olan


Yaşar Miraç

16 Kasım 2018 Cuma

Gitmelerin Mevsimi Eğer Gidebilseydim...

Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,bir baska ülkeye, dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konussam aynı şey...
Her şeyi, herkesi bırakip gitme isteği.
Öyle ''yanına almak istediği üç şey'' falan yok.
Bir kendisi.

Bu yeter zaten.
Her şeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakip gidebilse insan.
Ama olmuyor.

Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Hani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınamıyor.
Böyle gidiyor işte.
Bir yanımız ''kalk gidelim'',
öbür yanımız "otur'' diyor.
''Otur'' diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira.
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu..

En kötüsü alışkanlık.
Alışkanlığın verdigi rahatlık, monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz.
Kuş olup uçmak isterken ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler...
Bir çocuk daha doğurmalar...
Borçlara girmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.

Misal, ben...
Kapidaki Rex'i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek, iki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki...
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında.
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
''Sırtında yumurta küfesi olmak'' diye bir deyim vardır;
evet, sirtimizda yumurta küfesi var hepimizin.
Kendi imalatımız küfeler.
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım.
İnadina kök salmak lazım.
Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabii yapanlar.
Ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek...

Bütçe, zaman, keyif...
Denk olsa. Gün içinde mesela...
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün.
Sabah 09.00, akşam 18.00.
Sonra başka mecburiyetler.
Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı bir ömür yani.
Ne saçma.
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba.

Ben her bahar aşık olmam ama her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç.
Ama olsun...
İstemek de güzel.


Can Yücel

Ne Bilsin Bu Aşkı Usanlar Uyalar

Ne bilsin bu aşkı usanlar uyalar
Ne varsın bu yola azıksız yayalar

Gelin biz varalım Yûnus’u görelim
Ki yüzü nûrundan bin açlar doyalar

Harabâtîlerden göründü çün (kim) aşk
N’iderler bu ârı bu rengi yuyalar

Melekler dağında sâdıklar bağında
Ecelsiz ne gün var ömürler sayalar

Biz bizi koyalım onlar biz olalım
Birliği duyanlar ikilik koyalar

Yunus sen bir olgıl gönülde sır olgıl
Ki derviş olanlar bu sırrı duyalar


Yunus Emre

Dervişlik Makaamı Hâl İçinde Hâl

Dervişlik makaamı hâl içinde hâl
Ferâgatlık makaamı derviş olana muhâl

Derviş ayrılamaz evvelki demden
Hiç firkat olmadı nasibdir visâl

Dervişler fitne kabın bunda uşattı
Hareket etti bunda olmadı battâl

Dervişlik dirliği sırat üzredir
Hisâbı ettiler zerre-i miskal

Derviş Ene’l Hak derse n’ola aceb mi
Hep varlık Hakk’ındır alâ külli hâl

Derviş ırma gözün evvelki demden
Yunus giripdür hem âhır hem evvel


Yunus Emre

15 Kasım 2018 Perşembe

Lapacı

Ne karanlık kar bu !
Ne biçim pirinç bu siyah !

Ayaklarım donuyor
İçim öyle eziliyor ki
Bir tabak lâpa olsa şimdi
Anamın hanımelleriyle pişirdiği
Akpak ve onun elleriyle sıcak
Bir tabak lâpa olsa
Anamın pişirdiği
Bir tabak lâpa
Lâpa ...

Olmayacak da olsa
Ne güzel dua


Can Yücel

Dinin İmânın Var İse Hor Görmegil Dervişleri

Dinin imânın var ise hor görmegil dervişleri
Cümle âlem müştakdurur görmekliğe dervişleri

Ay u güneş müştakdurur dervişlerin sohbetine
Feriştehler tesbihinde zikrederler dervişleri

Tersâlar tapıya gelir hükm ısları zebûn olur
Dağlar taşlar secde kılur görüceğiz dervişleri

Ol âlem fahri Mustafâ sıdkı bütün kân-ı safâ
Ondan ister isen sefâ sen hoş tutgıl dervişleri

İncidesin âh ederler ömrün kökün kuruturlar
Gözsüz olasın yedeler tâ bilesin dervişleri

Yer gök aydır hırka hakkı himmetleri olsun bâkı
Ol pâdişah oldu sâkıy esridirler dervişleri

Gökten inen dört kitabı günde bir kez okur isen
Vallah didâr görmeyesin sevmez isen dervişleri

Yunus aydır bu aşk geldi ölmüş canım diri kıldı
Sen ben demek benden kaldı görüceğiz dervişleri


Yunus Emre

İşidin Ey Yârenler Eve Dervişler Geldi

İşidin ey yârenler eve dervişler geldi
Can şükrâne verelim eve dervişler geldi

Her kim görür yüzünü unutur kend’ özünü
İlm-i bâtından öter eve dervişler geldi

Dervişler uçar kuşlar deniz kenarın kışlar
Zihî devletli başlar eve dervişler geldi

Seydi Balım ilinden şeker tamar dilinden
Dost bahçesi yolundan eve dervişler geldi

Yunus kulun oğursuz kimsesi yok yalınız
Fidî kılın canınız eve dervişler geldi


Yunus Emre

14 Kasım 2018 Çarşamba

Kibrit Çakıyorsun Karanlıkta

Kibrit çakıyorsun karanlıkta
badem çiçeklerini görmek için
Ve mart denizlerinde tedirgin bir çift
sarnıç gemisi gözlerin
Bir iş açacaksın sen başımıza
yangın mı olur artık, bahar mı?


Can Yücel

Derviş Olan Kişiler Aceb Nite Dirile

Derviş olan kişiler aceb nite dirile
Yol takaazâsı budur bir ola her bir ile

İkilik eylemeye hiç yalan söylemeye
Âlem bulanır ise bulanmadan durula

Aceb öyle kim ola bulanmadan durula
Öylelik ister isen yoldaş olgıl er ile

Er ile yoldaş olan key olası gönülden
Âlem yoldaş olurdu olurmısa dil ile

Dilden nesne ne gelmez su ile gönül yunmaz
Gerçeğin gelenleri yederler bir kıl ile

Dün ü günün çekerler ol kıl üzülsün diye
Ömrün anda berkitmiş yedilir bir kıl ile

İnce sanman ol kılı güzâf sanman bu yolu
Erenler geçti geldi her biri bir hâl ile

Her kim hâli hallendi ol bey oldu kullandı
Yunus sen kul olagör bey söyleşir kul ile


Yunus Emre

Eğriliğin Koyasın Doğru Yola Gelesin

Eğriliğin koyasın doğru yola gelesin
Kibr ü kîni çıkargıl erden nasîb alasın

Ne versen elin ile şol varır senin ile
Ben desem inanmazsın varıcağız göresin

Gönülde pas oturur onda seni yitirir
İçeri şah oturur giremezsin göresin

On ikidir hücresi yedi dervâzesi var
Anda iki dilber var bilmezsin ki sorasın

Var kardaşını öldür dahı avretin boşa
Anana kâbin kıydır Hakk’ı ayan göresin

Biçâre miskin Yunus aşktan da’vî kılarsın
Dosttan haber gelicek yüz sürüyü varasın


Yunus Emre

13 Kasım 2018 Salı

Kuşlar Vardır

Kuşlar vardır, cana benzer havalarda;
Soğuksa kar, baharsa yaprak;
Bir başına büyür toprakta ömrümüz,
Güneşle yeşil elleriyle çıplak;

- Uslu ayaklarla başlamış yolculuk -
Yürünmez öyle, bazen durulur,
Ve iner erenler katına yorgunluk;
Kapanır sukun üzre kitaplar.

Nefeslerle sürüp giden yaşamamız
Bir su kenarına gelir durur;
Ekmekten, şaraptan öte nimetler vardır;
Yürünmez öyle hep, bazen susulur.


Can Yücel

Sûretten Gel Sıfâta Ondan Ma’nî Bulasın

Sûretten gel sıfâta ondan ma’nî bulasın
Hayallerde kalmagıl erden mahrum kalasın

Bu yolda acayip çok sen’ acebe aldanma
Acâyip anda ola dost yüzünü göresin

Aşk kuşağın kuşangıl dostun yoluna vargıl
Mücâhede çekersen müşâhede göresin

Bundan aşkın şehrine üç yüz deniz geçerler
Üç yüz deniz geçiben yedi tamu bulasın

Yedi tamuda yangıl her birinde kül olgıl
Vücûdun onda kogıl ayrık vücud bulasın

Hakıykattir Hak şarı yedidir kapıları
Dergâhında yazlıdır girip kudret göresin

Evvelki kapısında bir kişi olur onda
Sana aydır teslîm ol sen miskinlik bulasın

İkinci kapısında ik’ arslan vardır onda
Niceleri korkutmuş olmasın kim korkasın

Üçüncü kapısında üç evren vardır onda
Sana hamle ederler olmasın kim dönesin

Dördüncü kapısında dört pirler vardır onda
Bu söz sana rumuzdur gör kim delil bulasın

Beşinci kapısında beş rühban vardır onda
Türlü mata’lar satar olmasın kim alasın

Altıncı kapısında bir hûr’ oturur onda
Sana aydır gel beri olmasın kim varasın

Çün sen onda varasın ol hûriyi alasın
Bir vayadan ötürü yolda mahrum kalasın

Yedinci kapısında yediler otrur onda
Sana derler kurtuldun gir dost yüzün göresin

Şu dediğim sözlerin vücuddan daşra değil
Tefekkür kılar isen cümle sende bulasın

Yunus işbu sözleri Hak varlığından söyler
İster isen kânını miskinlerde bulasın


Yunus Emre

Bu Dervişlik Yoluna Aşk ile Gelen Gelsin

Bu dervişlik yoluna aşk ile gelen gelsin
Ya dervişlik neydiğin bir zerre duyan gelsin

Hele biz işbu yola gelmedik riyâ ile
Bu melâmetlik donun bizimle giyen gelsin

Gözüyle gördüğünü örte eteği ile
Bu yol key ince yoldur yüreği duyan gelsin

Ulu kiçi erenler demiş bizi sevenler
Kayıkmasın geriye ol şâha gelen gelsin

Her kim sever Allâh’ı rahmet kılar vallâhi
Dil sevgisiyle olmaz aşk ile göyen gelsin

İşbu sözü aydandan bize nişan gerektir
Söz muhtasarı budur canına kıyan gelsin

Yunus söz ile kimse kablyete geçmedi
Bûd u vücûd dermiyan ortaya koyan gelsin


Yunus Emre

12 Kasım 2018 Pazartesi

Ağaçları Kesmeyin

Düş bir yaş dalından düşerse
Nereye düşer hiç düşündünüz mü?
Yerde bir iz kalmayacak mı izdüşüm?
Düşen yaş dalından düşünce
Gözlerinizdedir pınarı
Bir yaş bir daldan düşünce
Kökündedir yaşı
Bir yaş düşer bir daldan
Hepimizin ölen arkadaşı
Ve çok eskilere dair bir düşünce.


Can Yücel

Dost Yüzüne Bakmağa Key Safâ-nazar Gerek

Dost yüzüne bakmağa key safâ-nazar gerek
Dost ile bilişmeye can gözü bîdar gerek

İzz ü nazdan geçiben tertipler terk ediben
Varlıklar tüketiben yüz bin ol kadar gerek

Varlıktır hicap katı kim yıka bu hicâbı
Dost yüzünden nikabı götürmeye er gerek

Hicâb oldun sen sana ne bakarsın dört yana
Kaykımaz öne sona şuna kim dîdar gerek

Gel imdi hicâbın yık hırs evinden daşra çık
Hak bağışlaya tevşfıyk kasd ile hüner gerek

Âşıka izzet ü âr vallahi bedî’ haber
Âşık isen cansız gel ne ser ü destar gerek

Sen seni elden bırak dost yüzüne sensiz bak
Mansur’layın Ene’l Hak dahı sebük-bar gerek

Kim dost ile bilişe lâcerem derde düşe
Âşık canı hemîşe ser-mest ü humar gerek

Dost ile bilişen can oldur kendine yakın
Varlık leşkerin kıran dahı çâpük er gerek

Terk eyle kıyl ü kaali dosta vergil mecâli
Yokluktadır visâli kamudan güzer gerek

Akıl erdiği değil bu göz gördüğü değil
Dil söz verdiği değil bî lisan bî ser gerek

İşit işit key işit dost katına sensiz git
Dosta gidene önden kendisiz sefer gerek

Boncuk değil sır sözü gel gidelim ko sözü
Dostu görmez baş gözü ayrıksı basar gerek

Yunus imdi yavıvar bulamasın il ü şar
Kim Hak desin kim bâtıl derviş bürd ü bar gerek


Yunus Emre

Ben Dervişim Diyen Kişi İşbu Yola Ar Gerekmez

Ben dervişim diyen kişi işbu yola ar gerekmez
Derviş olan kişilerin gönlü genğdir dar gerekmez

Derviş gönülsüz gerektir sövene dilsiz gerektir
Dövene elsiz gerektir arada agyar gerekmez

Eğer derviş isen derviş cümle âlem sana biliş
Fuzulluğu hulka değiş arada agyar gerekmez

Derviş olan kişilerin miskinliktir sermâyesi
Miskinlikten özge bize mâl ü mülk ü şar gerekmez

Er elini aldın ise ere gönül verdin ise
İkrâr ile geldin ise pes ere inkâr gerekmez

Yunus sen gördün bir eri arttırma gördüğün biri
Şudur budur deyibeni derviş târ ü mar gerekmez


Yunus Emre

11 Kasım 2018 Pazar

Herşey Sende Gizli

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...


Can Yücel