Şiir, Sadece: Ezra Pound şiirleri
Ezra Pound şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ezra Pound şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Aralık 2014 Çarşamba

Cantico Del Sole

Klasikler geniş bir kitleye yayılsaydı
Amerika ne olurdu düşüncesi
Allak bullak eder uykumu,
Amerika ne düşüncesi,
Amerika ne düşüncesi,
Amerika ne olurdu
Klasikler geniş bir kitleye yayılsaydı düşüncesi
Allak bullak eder uykumu.
Nunc dimittis, artık bırak hizmetçini,
Artık bırak hizmetçini
Gitsin huzur içinde.
Amerika ne düşüncesi,
Amerika ne düşüncesi,
Amerika ne olurdu
Klasikler geniş bir kitleye yayılsaydı düşüncesi…
Ah evet!
Allak bullak eder uykumu.


Ezra Pound


*Cantico Del Sole: Güneşin şarkısı

Choan Kenti

Zümrüdüankalar oynamakta taraçalarında.
Gitti Zümrüdüankalar, ırmak yavaş akmakta.
Çiçekler ve çimenler
Go'nun hanedan evinin bulunduğu o karanlık yolu örter.
Shin'in parlak urbaları ve parlak başlıkları
İhtiyar tepelerin tabanıdır şimdi.

Üç Dağlar düşer uzak göklerden,
Beyaz Balıkçıl adası ayırır iki akıntıyı birbirinden.
Yüksekteki bulutlar örter şimdi güneşi
Ve artık göremem uzaktaki Choan'ı
Ve kederliyim.


Ezra Pound

Clara

Okşamalara karşı tiksinti duymalarıyla
Potansiyel bir ünlüydü on altısındayken.
Bir rahibe manastırından yazar şimdi bana;
Muğlak ve sıkıntılıdır hayatı;
O'ndan boşanmayacaktır ikinci kocası;
Gönlü, her zamanki gibi, işlenmemiştir,
Ve kendiliğinden gelmemektedir bir çözüm.
Çocuklarını sevmemektedir,
Ya da daha başka çocukları.
Belirsiz ve müphemdir ihtirası,
Ne kalmak ister içerde, ne de çıkmak dışarı.


Ezra Pound

Coda

Ey şarkılarım,
Niçin hevesle ve merakla bakarsınız
insanların yüzlerine,
Onların arasında mı bulacaksınız yitik ölülerinizi?


Ezra Pound

23 Aralık 2014 Salı

Çatı Katındaki Oda

Gel, durumu bizden daha iyi olanları küçümseyelim.
Gel, dostum, ve anımsayalım
Ki zenginlerin kahyaları vardır ve yoktur dostları,
Ve bizim dostlarımız vardır ve yoktur kâhyalarımız.
Gel, küçümseyelim evlileri ve bekarları.

Minik ayaklarıyla gelir şafak
Yaldızlanmış bir Pavlova gibi.
Ve yakınındayım ben arzumun.
Bu berrak serinliğin saatinden,
Birlikte uyanılan saatten
Daha iyisini de barındırmaz hayat.


Ezra Pound

Çayevindeki Kız

Çayevindeki kız
Eskiden olduğu kadar güzel değil.
Ağustos eskitmiş O'nu.
Canla başla çıkmıyor merdivenleri;
Evet, O da orta yaşlı olacak,

Ve keklerimizi getirirken
Yaydığı o gençlik pırıltısını
Artık yaymaz olacak.
O da orta yaşlı olacak.


Ezra Pound

Davet

Süslü günlerin mahvettiği
O eski tuhaf aşk öykülerinin çimenlerine düşmüş
Hoş yarı doğruların şebnemiyle
Ve bal sözcüklerle ve çiçek öpüşlerle
Sana kur yapmak için eğilemem.
Uzaklardan duyulan çanlar misali titrek
Fısıltılar içinde tapınarak
Mırıltılı alacakaranlıkta
Ayaklarına da kapanamam.
Tüm bu şeyleri bilirdim vaktiyle
Ve yapardım
O şen gençliğimde de değil, üstelik geçen yıl.
Ve geçip gitti
Rüzgârın gölgesi misali.
Hayır, sana böyle kur yapamam;
Fakat bütün hakikatin merkezine
Yukarılara doğru süpürüldüğümden
Beraberimde götürmek zorundayım seni
Şu kuşatan muazzam ateşe esrime içinde,
"Peşimden gel! Peşimden gel!"
Diye çağırarak ateşin ortasından her daim,
Ve kavuşmamızın haşmetinde
Yeniden doğacaktır kudret.
Ve birlikteyken bu kudretin merkezinde
Birbirimize dayanarak
Seslenmek zorundayız sonsuzca:
"Gelirim, biraz daha öteye git sen".
Ve yeniden, "Peşimden gel",
Çünkü oyalanmamalıyız.


Ezra Pound

Derecelerin Bir Şarkısı

I. 

Porselen renkleriyle yatırın beni,
Çünkü bana göre habistir ayna.

II. 

Dolanır rüzgâr buğday üstünde
Gümüşsü bir çarpışla,
İnce bir metal savaşı.
Bilirim altın levhayı,
Gördüm üstümde eridiğini.
Bilirim taş ışıltılı yeri,
Berrak renklerin dehlizini.

III. 

Ey ayna, ey kurnaz habis, ey renklerin kargaşası!
Ey bağlı ve eğilmiş ışık, ey mahpusun ruhu,
Niçin uyarıldım ben? Niçin gönderildim uzaklara?
Niçin garip bir güvensizlikle doludur parıltın?
Ey hünerli ve kurnaz ayna, ey tozlu altın!
Ey kehribar iplikçikler, ey iki yüzlü renk kamaşması!


Ezra Pound

Dum Capitolium Scandet

Hiçbiri benden daha iyi değil, fakat benim kadar
iyi şarkı söyleyen kaç kişi gelecek benden sonra;
Söyleyecekler gerçeklerinin yüreğini
tıpkı onlara söylemeyi öğrettiğim gibi;
Tohumumun meyvesi,
Ey benim isimlendirilemez çocuklarım.
Bilin o halde ki ben sizleri zaman öncesinden sevdim,
Parlak hatipler, güneşte çıplak, özgür.


Ezra Pound


* Dum capitolium scandet: başkent yükselirken

22 Aralık 2014 Pazartesi

Edepsizlik

Şarkı söyleyelim aşk ve tembellik hakkında,
Başka hiçbir şey sahiplenmeye değmez.

Birçok ülkede bulunmuş olsam da,
Başka yerde yaşamaya değmez.

Ve aktararak bütün insanların inançlarını
Macaristan'da yüksek ameller yapmaktansa,

Ölse de gül yaprakları gam çekmekten,
Sevdiğime kavuşmayı yeğlerim ben.


Ezra Pound

Ek Talimatlar

Gelin, şarkılarım, daha alttaki tutkularımızı dile getirelim.
Düzenli bir işi olup da gelecek kaygısı çekmeyen adama karşı
Duyduğumuz kıskançlığı dile getirelim.

Çok aylaksınız, şarkılarım,
Korkarım ki sonunuz kötü olacak.

Sokaklarda sürter durursunuz,
Köşelerde ve otobüs duraklarında başıboş dolaşırsınız,
Handiyse hiçbir şey yapmazsınız.

Ruhani soyluluğumuzu bile dile getirmezsiniz,
Sonunuz çok kötü olacak.

Ya ben? Yarı yarıya kafadan çatlak oldum ben.
Öyle çok konuştum ki sizlerle, neredeyse etrafımda görürüm sizleri,
Sizi arsız küçük canavarlar! Utanmazlar! Baldırı çıplaklar!

Fakat sen, gruptaki en yeni şarkı,
Fazla yaramazlık yapabilecek kadar büyümedin daha.
Sana Çin'den üstüne ejderhalar işlenmiş
Yeşil bir palto alacağım.
Kırmızı ipek pantolonlar alacağım sana
Santa Maria Novella'daki çocuk İsa heykelinin oradan;

Bize zevksiz demesinler diye
Yahut bu ailenin şerefi yok demesinler diye.


Ezra Pound

Erat Hora

"Her ne olursa olsun, teşekkür ederim". Ve sonra döndü
Ve rüzgâr onları bir kenara doğru kaldırırken
O sarkan çiçeklerdeki soluk gün ışığı misali
Hızla ayrıldı benden. Hayır, her ne olursa olsun
O bir saat güneşle doluydu ve geçen o saati izlemekten
Daha iyi bir şey yapabilirim diye
Böbürlenemez en yüksek tanrılar bile.


Ezra Pound

Estetik Etüdü

Yamalı giysili çok küçük çocuklar,
Nadir bir hikmetle vurulmuşlar,
O kadın yanlarından geçerken oyunlarını bırakmışlar
Ve bulundukları kaldırımlardan bağırmışlar:
Guarda! Ahi, guarda! ch'e be'a!

Fakat bundan üç yıl sonra
Soyadını bilmediğim Dante adlı delikanlıdan duydum –
Sirmione'de Dante adlı yirmi sekiz ve Catulli adlı otuz dört delikanlı varmış;
Ve bir hayli de sardunya tutulmuş,
Ve o çocukların ağabeyleri
İstiflemekteymiş balıkları büyük tahta kutulara
Brescia pazarı için, ve delikanlının biri
Geriye atılmış, kaparak o ışıltılı balığı
Ve tıkayarak onların yolunu;
Ve boş yere emretmişler O'na “sta fermo!” diyerek
Ve kutulara balık koymasına
İzin vermediklerinden
Kutuda bulunan balıkları okşamış O da,
Kendi hoşnutluğu için mırıldanarak
Aynı ibareyi:
Ch'e be'a.

Ve bu ifadeyle hafifçe bozum olmuştum ben.


Ezra Pound

Evcil Kedi

"Güzel kadınların arasında olmak dinlendirir beni
Böylesi konularda niye yalan söylensin ki?
Tekrarlıyorum:
Güzel kadınlarla söyleşmek dinlendirir beni
Fasa fisodan başka bir şey konuşmasak bile,

Görünmez duyarganın bu mırıltısı
Hem coşturucu hem de lezizdir."


Ezra Pound

20 Aralık 2014 Cumartesi

Francesca

İçeri geldin geceden
Ve çiçekler vardı ellerinde,
Şimdi geleceksin ahalinin şaşkınlığından,
Hakkındaki bir konuşmanın kargaşasından.

Esas nesnelerin arasında seni görmüş olan ben
Öfkelendim söylediklerinde adını
Sıradan yerlerde.
Soğuk dalgalar çalkalasaydı belleğimi,
Ve ölü yaprak gibi kurusaydı dünya,
Veya karahindibanın tohum zarı gibi savrulsaydım,
Bulabilirdim seni yeniden,
Yapayalnız.


Ezra Pound

Genç Bayan

Evinin tanrısını gelinciklerle beslemiştim,
üç koca yıl boyunca tapınmıştım sana:
Ve söylenmektesin şimdi elbisen sana uymadığından
Ve kazara böyle söylediğimden ötürü.


Ezra Pound

Gören Göz

Küçük köpekler büyük köpeklere bakarlar;
Gözlemlerler kokunun kaba boyutlarını
Ve garip kusurlarını.
İşte samimiyetsiz erkek kısmı:
Genç erkekler bakarlar daha kıdemli olanlara,
İncelerler geçkin zihni
Ve gözlemlerler onun açıklanamaz bağıntılarını.

Tsin-Tsu dedi ki:
Sadece küçük köpeklerde ve gençlerde
Bu denli dikkatli gözlemi buluruz.


Ezra Pound

Görev

Gidin, şarkılarım, yalnıza ve hoşnutsuza,
Sinirleri bozulmuşa da, anlaşmayla köle olana,
Küçümsemelerimi taşıyın zulmedenlere.
Serin suyun çağıltısı gibi gidin,
Zalimlere küçümsemelerimi taşıyın.

Bilinçsiz eziyete karşı konuşun,
Havsalasız zorbalığa karşı konuşun,
Rabıtalara karşı konuşun.
Can sıkıntılarından ölen burjuvaziye gidin,
Varoşlardaki kadınlara gidin.
Tiksinerek evlenenlere gidin,
Fiyaskoları gizlenmişlere gidin,
Bahtsızca çiftleştirilenlere gidin,
Satın alınmış zevceye gidin,
Miras kalmış kadına gidin.

Narin bir şehveti olanlara gidin,
Narin arzuları engellenenlere gidin,
Dünyanın yavanlığı üstüne bir musallat gibi gidin;
Buna karşı üstünlüğünüzle gidin,
Zarif şeritleri güçlendirin,
Yosunlara ve ruhun dokunaçlarına güven verin.

Sıcakkanlı bir tavırla gidin,
Aşikâr bir söylevle gidin.
Yeni kemlikler ve yeni iyilikler bulmaya heveslenin,
Her çeşit zulme karşı çıkın.
Orta yaşla kalınlaşanlara gidin,
Kazançlarını kaybedenlere gidin.

Ailede bunalan ergene gidin –
Ah nasıl da tiksinçtir
Bir evin üç neslini bir arada toplanmış görmek!
Filiz vermiş ve bazı dalları çürümüş
Ve çöken yaşlı bir ağaç gibi.
Gidin dışarı ve düşünceye meydan okuyun,
Kanın bu bitkisel köleliğine karşı koyun.
Her türden meşrutaya karşı olun.


Ezra Pound

Güzel Süsleniş

Mavi mavidir ırmağın etrafındaki çimenler
Ve doldurmuştur komşu bahçeyi söğütler.
Ve evin hanımı, gençliğinin tam ortasında,
Beyaz bembeyaz yüzüyle, kapıdan geçerken, duraksamakta.
Narince, uzatır narin elini;

Ve eski günlerinde birilerinin metresiydi ,
Ve şimdi dışarı sarhoş çıkan
Ve O'nu çok fazlasıyla yalnız bırakan
Bir ayyaşla evli.


Ezra Pound

19 Aralık 2014 Cuma

Hugh Selwyn Mauberley VI

Yeux Glauques 


Hâlâ saygındı Gladstone,
John Ruskin ürettiğinde
"Kral'ın Hazineleri"ni; hâlâ sövüyordu
Swinburne ve Rosetti.

Yükseltti sesini Foetid Buchanan
Kadının o faun başı
Ressamlar ve zinacılar için
Bir eğlenceye dönüştüğünde.

Burne-Jones karton kutuları
Korudu kadının gözlerini;
Hâlâ, Tate'de, öğretmekteler
Cophetua'ya rapsodileştirmeyi;

Dere suyu gibi cılız,
Cansız bir dik bakışla.
İngiliz Rubaiyat'ı ölü doğmuştu
O günlerde.

O cılız, apaçık dik bakışın aynısını hâlâ fırlatır
Faun-benzeri yarı harap bir yüzden,
Arayış içinde ve edilgen …
"Ah, zavallı Jenny'nin durumu"…

Kadının son maquero'sunun
Zinalarında, bir dünyanın
Hiçbir hayret göstermemesinden dolayı
Şaşkın.


Ezra Pound