Şiir, Sadece: Murathan Mungan şiirleri
Murathan Mungan şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Murathan Mungan şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ekim 2014 Perşembe

Avara

anımsıyor musun?
bir çetemiz vardı: Vahşi Siyah Atlar
ısmarlama serserilikler yaşardık
kimseden bir şey demeden kaçıp gitmeler gibi
sokaklarda sabahlamak, parklarda yatmak
yabancıları mahalleye sokmamak gibi
Ve bir gün gideceğimiz bir Amerika vardı
herkesin bir Amerika'sı vardı o zamanlar
herkes gece istasyonlarında
kendi Amerika'sını aradı

kısık ışıklı arkadaş odaları
plağın bir yüzünü kaplayan uzun parçalar eşliğinde
kendi rüyalarımıza dalar, dağılırdık
okyanuslar, gemi yolculukları, kanayan ıslıklar
ve dünyanın bütün limanları
önümüzdeki sessizce uzardı

Biterdi plak, disk boşa dönerdi.
Düşlerimiz çarpıp geri dönen sulardı şimdi
Böyle zamanlarda ilk sözü söylemekten
Kaçınırdı herkes
Sonra biri usulca kalkar, herkese çay koyardı
Anımsıyor mısın?

vahşi siyah atlardık
kentin ışıklı çöllerinde kendi izini arayan
deri ceketlerimize sığdıramadığımız düşlerimiz kadar
aşık ve düşmandık
dünya acıtırdı bizi. her şey kanatır, her şey yaralardı
sevişmek çekip çıkarmazdı bizi derinliğimizden
öfkemizi dindirmezdi hiçbir şey
geceleri uyuyamayan çocuklardık,
otobüs garlarında uzun maceralar umar
apansız yolculuklara çıkardık

uykulu kentlere girerdik gece yarıları
ıssız ağaçlar olurdu yol kenarlarında
gökyüzünde parlak yıldızlar, her yere aynı uzaklıkta
sarhoş bindiğimiz otobüsün penceresinden
sanki bambaşka bir dünyaya bakardık
sonra saklayarak yüzümüzü birbirimizden
yumruklarımızı sıkar sessizce ağlardık
ışığı açık kalmış pencerelere, kepengi örtülü dükkanlara,
yaz bahçelerinden taşan çiçeklere,
adını bile bilmediğimiz bu kente
neye olduğunu bile bilmediğimiz bir hasretle
uzun uzun bakardık
anımsıyor musun?

ahh o gece yolculukları
bir başka kentte, bir başka insan olmanın umutları
kaç yol arkadaşı kaldı şimdi geriye
gençliğin ilk acılarını birlikte keşfettiğimiz

kaç yol arkadaşı?
sürüyerek götürdüğümüz dargın beraberlikleri saymazsak
ne kalıyor elimizde?
ölenler,
terk edenler,
bir de telefonları, adresleri, kendileri değişenler

vahşi, siyah atlardık; yılkıya bırakıldık
içimizden kimse gidemedi Amerika'ya
kendi Amerika'sı da olmadı hiçbirimizin
yağmur aldı
rüzgar aldı
zaman aldı
o vahşi siyah atları
herşey o eski rüyada kaldı

çarpıp geri dönen düşlerimizin üstünde
çürümüş cesetleri yüzüyor şimdi vahşi siyah atların
öldükleri sahilleri kendileri de bilmiyorlar
peki sen anımsıyor musun?


Murathan Mungan

Ay Zeytin Gece

Kamçılı karanlıktı geldin üstüme
Bütün masalları dolaştın
Ay zeytin gece
Ay vurmuştu alnına
Perçemlerin Tokat akıtması
Yorgundu atılmış yılan derisi
Değiştirilmiş güvercin gömleği tende
Nereye gidiyorsun, dedim
Zeytinlerin arasından
Siste silinip giderken yollar
Aydı zeytindi geceydi
Korkmadım bağırdım ardından
Aydaki zeytindeki gecedeki delikanlı
Nereye böyle
Aldı rüzgar sesimi duyurmadı
Vurdu geçti durduğum yeri
Gümüşünü silkeledi yüzüme
Atının kanatları
Ben öldüm, ölüm bulunamadı
Kamçılı bir karanlıktı
Hikayemin gecesini dürdüm de
Kimse çıkamadı dışarı
Ay kaldı zeytin kaldı gece kaldı
Sis kaldı yollar kaldı
Karanlıktı


Murathan Mungan

Ayaküstü Yaşanmış Ölümsüz Aşk Hikayeleri

Her durakta ölümsüz bir aşk edineceğim
Bir bakıştan bir duruştan
Çağrışımın sonsuz hazından
Unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda
Belki de yaşanabilecek en uzun serüveni terk edeceğim
Daha otobüsün ilk basamağında
Kim bilebilir ki?
Sonrayı, sonrasını kim bilebilir?
Gizli gizli veda edeceğim ona, görmeyecek
Ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim
Otobüs camına bağrında kanlı bir ok ile
Bir aşk levhası çizecek, ah min-el!
Bu da ötekiler gibi kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden
Yaşayıp gidecek


Murathan Mungan

Bana Zamandan Söz Ediyorlar

Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak,
sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle
yeniden kucaklaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla
başetmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.

Zaman
Alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız.
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

Gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
Bitmişsinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır
anlamları, önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın
şey, çok sonra değerini kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı
halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır...


Murathan Mungan

Bıçak

Yere düşürülen bir bıçak sesi
Kristali tuzla buz olmuş gözlerinin
biliyorum ay kanatıyor
ne zaman sussak geceyi
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susmayalım. Bıçak uyuyor kelimelerin kalbinde

Kanlı bir şerbet gibi akar dururdu
İpeği ikiye bölen kılıçların ağzı
Bir biz inmedik suya
Kaç mevsimin yağmuru buruştu elimizde
Örtülü çarşılarda ölümü tebdil ettik
uzak durduk kabzasına çağıran intikamdan
Bir biz inmedik suya
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susuyorum. Ölülerim uyuyor kalbimde


Murathan Mungan

11 Ekim 2014 Cumartesi

Bilardo Topları

Ayrıldığımız gündü.
Mutfaktaydık, buzdolabının yanında, kapısı açıktı,
Her şey bambaşka görünüyordu yüzüne vuran o soğuk ışıkta
"Biliyor musun" dedin.
"Sen neye benziyorsun biliyor musun?"
Epeydir aradığın bir şeyi bulmuş olmanın hem sevinç,
Hem keder veren gizli bir an için bulandırmıştı yüzündeki tedirginliği, kırgınlığı.
Sis ışığa çıkmıştı.
Sonra yavaşça çevirip başını yüzüme baktın kuyuya düşmeye benzeyen derin bir korkuyla.
"Neye?" dedim, yan yanayken yaşadığımız ayrılığın adını sorar gibi, "Neye?"
"Bilardo toplarına."
"Neden?" dedim.
"Yazgını hep başkalarının ıstakalarının insafına bırakıyorsun da ondan..."
Bir uçurum gibi derinleşen sessizlik o an başlamıştı bile bizi birbirimizden uzaklaştırmaya.
Beni terk etmeden önce yaptığın son konuşma oldu bu.
Sonra iki arkadaşım geldi, birinin omzunda ağladım, hangisiydi şimdi hatırlamıyorum.
Sonra birlikte başka bir kente gittik,
Anlarsın ayrılığın ilk günlerinde o eve katlanamazdım,
Sonra ben başka aşklara,
Sonra başka evlerin duvarlarına başka takvimler astım.
Şimdi ne zaman birinden ayrılsam ıstakaların sesi patlıyor kulaklarımda
Ardından bilardo topları dağılıyor dört bir yana
Seni hatırlıyorum o soğuk ışıkta bir daha
Bir daha
Bir daha


Murathan Mungan

Çöl Terzisi

kendim diktim düştüğüm
yolların hırkasını
eğnimi onlarla eksilttim
sabrını beklediğim kuyulardı yeminli ay vakti
talibi olmadım heykelimin
bildim kumdan yapılmaz çölün heykeli
vahamı kendim diktim
kendim diktim hikâyelerimi
yırtığını söküğünü onulmazın, hayatın
adımı ben sananlara
ne yazsam
duyulmaz sesim
herkesin zamanından başka türlü geçerim
bana adımdan yapılan zaman
aldı beni
madem seslendim dünyaya
madem imzamı verdim
benden geri çekildi çoğaltılan suretim
yazdıkça bildim:
zamanın malıyız hepimiz
düğümlüyüz bağlıyız
azımız çoğumuz
ne kadar sevsek o kadarız
çok kısa görünen hayat
çok uzundur aslında, çünkü
kaderi çok az çıkar insanın karşısına
çöle vursa da kendini, adanmış bir iç kale sanatına
karşılaşmalarla kısalır insan hayatı
çıplaktım, acıktım, bana inen yıldırımdın
yakın geçersin sandım, vurdun geçtin beni, baktım:
dokunmadın bile bana
kavurup bıraktın ve yeniden uzakta bir yıldızdın ansızın.

yeni terzim, mutlak serabım, aklımda senin adın
başka bir hırkaya başladım, yolum aynı
aşkım uçsuz bir çöl, ben kum kadarım.


Murathan Mungan

10 Ekim 2014 Cuma

Çöl ve Duvar

Hanlarda uğuldayan çılgın hayaletler
çölün zamansız epopesinden
gündeliğin sefertasına daralan günler

çimentonun aktığı oluklarda
harflerdeki kehribar
tekrarlanarak kaybettirilen
yollardan gecece
vardığımız
dünyaya kapatılmış kapılar

çimento akıyor harfler soluyor
başkalaşmış bir benliği
kendimizle değiştiriyoruz her seferinde
çıkmıyor gönlümüzden hiç kimse
her yer çöl her yer duvar


Murathan Mungan

9 Ekim 2014 Perşembe

Eskidendi, Çok Eskiden

Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken,
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.

Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.


Murathan Mungan

8 Ekim 2014 Çarşamba

Fay

kaç kişiyim bu yalnızlığın ortasında
bir boğa, bir leopar
Arena ve Opera
İyot ve Rüzgar
Arsenik ve Sözcükler arasında
yüzüm çalılıklarla kaplı
aralayan gözüpek avcılar
için parslar geziyor kuytularında
iyi yürekli bir canavar saklanıyor
yazdıklarımın ve yüzümün
satırlarında
kendim için büyük bir tehlikeyim artık
ilerliyorum
içimdeki yer çatlağı boyunca


Murathan Mungan

7 Ekim 2014 Salı

Gece Nöbeti

daha az seviyorum seni
giderek daha az
unutur gibi seviyorum
azala azala
aramızdaki uzaklığın karanlığında

geceler kısalıp, gündüzler uzuyor böyle olunca
daha az seviyorum seni
kendini iyileştiren bir yara gibi
daha az
ve zamanla

sen geceyi tutuyorsun, ben nöbetini
uzak dağ kışlalarında
görmüyoruz birbirimizi
usul usul sis iniyor
kopmuş yollara
ışığı hafif, uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin
bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda
sevgilim sevgilim
yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin
nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da

artık daha az seviyorum seni
unutur gibi, ölür gibi daha az
yeniden ödetiyorum kendime
onca aşkın öğretemediğini
kolay değildi
yalnızca sevgilimi değil, evladımı da kaybettim ben
kaç acı birden imtihan etti beni
bir tek gece vardır insanın hayatında
ömür boyu sürer nöbeti
bu da öyleydi,
iyi ol, sağ ol, uzak ol
ama bir daha görme beni.


Murathan Mungan

6 Ekim 2014 Pazartesi

Göç Yolları

Söyleyin dağlara rüzgara
Yurdundan sürgün çocuklara
Düşmesin kimse yılgınlığa
Geçit vardır yarınlara
Göç yolları
Göründü bize
Görünür elbet
Göç yolları
Bir gün gelir
Döner tersine
Dönülür elbet
En büyük silah umut etmek
Yadigar kalsın size
Yolverin kanatlı atlara
Sürgünden dönen çocuklara
Ateşler yakın doruklarda
Geçit vardır yarınlara
Dağılsak da göç yollarında
Yarın bizim bütün dünya


Murathan Mungan

4 Ekim 2014 Cumartesi

Göçebe

Birbirinde arınan iki nehir gibi
Birbirimizden geçerek
Çıktığımız açıklık
Ruhlarımızı yeniden bölüştürüyordu bedenlerimize
Uçurum içini çekiyordu
Orman fısıldıyordu
Kumlarını silkeleyen göçebe bedenin
Yeniden düşüyordu yola
Görünmezin atlarıyla uzaklaşıyordun
Erkekliğin sütünü bıraktığın
Tuzlu dudaklarım
Ardından bi şiiri mırıldanıyordu sana

Uçurum, orman, ay ve bedenindeki birkaç işaretle
Zamana geçirilen dayanıklı söz, o gece
Ardından mırıldandığım şiir
Şimdi başkalarının dudaklarında göçebe


Murathan Mungan

Görü

Bundan önceki hayatımın içinden geçiyorum
önceki hayatımdaki çölden geçiyorum
şimdi iki yanında yükselen uzun binalara aldırmadan
burası çöldü biliyorum
o zaman da çöldü
bu zamanda
binaların örtemediği çölü görüyorum
eski bedenimde aldığım öldürücü yaralar
yalnızca birer leke şimdiki bedenimde
yatağan, saldırma, ok mızrak
fal gibi saklı duruyor derinimde
kutsal kitaplara dilini veren şiir
birer leke dilimde
bir zamanlar gördüğüm bir rüya bu
şimdi içinden geçiyorum
görmüştüm görmüştüm görüyorum


Murathan Mungan

3 Ekim 2014 Cuma

Grizu

Sözcüklerin hepsi pusu
İçindeki dilsiz çocuk
Çengel yürek, sarsak adım
Kırışmış kafesi yüzünün
Bu rol sana sepya
Alnın eski Türkçe yazısı
Taahhütlü sözcükler
Çık bu oyundan çık! Her replik sobe
Sözcüklerin gönderdiği yerden
Kim sağ salim dönebilmiş geriye
Çok azı gittiği gibi kalır
gönderildiği yerde: metruk anlam, tenha dilek
atomize edildiğin dil oyunlarının içinde saklı
Grizu: karşı tehlike
Kundakçı laser yakıyor jeneriği

Gittikçe genişleyen bir perde kalır
gittikçe genişleyen bir perdede


Murathan Mungan

2 Ekim 2014 Perşembe

Güz Beyleri

Güz beyleri! Güz beyleri!
Kızarmış yapraklar saltanatı, nal sesleri
cam çekiçler göğsünüzde
hiçbir uyku silemez yüzünüzden
yılın değil bu ömrün hazanı
başka göklerden bir yıldız
başka dağlardan bir ırmak
başka atlaslarda yaşadı
bağrınıza kadar battığınız gece
hiçbir yağmur yıkayamaz artık bu duayı
bulutların atlarla birlikte uyuduğu
bir zamanlar sizin olan mevsimden
bir yaprak düşüyor
ne zaman gözlerimin önünden geçseniz
cam çekiç
yüreğimden kopmayan çığ
Siz yoktunuz ben sizin mevsiminize geldiğimde


Murathan Mungan

1 Ekim 2014 Çarşamba

İstersen Hiç Başlamasın

İstersen hiç başlamasın
Bu hikaye eksik kalsın
Onca yaraların ardından
Yeni bir aşk yaratamazsın
Örselenmiş bir çocukluk
İşte benim bütün hikayem
Kaç sevda geçse de yüreğimden
Bu yıkıntıları onaramazsın

İstersen hiç başlamasın
Geç kalmışız birbirimize
Yanlış kapılarla geçmiş bunca yıl
Dönemeyiz artık ilk gençliğimize
İstersen hiç başlamasın
Söz verelim kendimize.


Murathan Mungan

30 Eylül 2014 Salı

Kan, Tuz, Ölü

Kanını değiştirir suyla
Birkaç dönemeç önceki ölü
Tuzunu yıkar deniz
Suyunu değiştirirken ırmağı
Denize tılsım dağlıyor
Kurşun yayılıyor tenine
Ağır
Ağır
Kurşun
Birkaç ölü her dönemeçte
Bir ırmak kaç büklüm dönerse
Doğuya edilen yemin
Kan, tuz, ölü hakkı
Kollarına çoğalan ırmaklar
Geleceğini tasarlayan coğrafya
Tarih ve yemin kuşatırken toprağı


Murathan Mungan

29 Eylül 2014 Pazartesi

Kırılgan

Kırılgan bir çocuğum ben
Yüreğim cam kırığı
Bütün duygulardan önce
Öğrendim ayrılığı
Saldırgan diyorlar bana
Oysa kırılganım ben
Gözyaşlarım mücevher
Saklıyorum herkesten
Ürküyorlar gözümdeki ateşten
Ürküyorlar dilimdeki zehirden
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara cesaretimden
Diyorlar: Bir yanı sarp bir uçurum,
Bir yanı çılgın dağ doruğu.
Oysa böyle yapmasam ben
Nasıl korurum içimdeki çocuğu?
Bir yanım çılgın nar ağacı
Bir yanım buz sarayı.


Murathan Mungan

20 Eylül 2014 Cumartesi

Kuzeydeki Pencere

kokladığın gülün kokusu kalmış sende
bıraktığın denizin tuzu
geçtiğin iklimlerin masalı sinmiş üstüne
kuzeydeki pencere açık
göçebe bin bir gece

sözcükler sökülmüş bir anıyı
ne kadar tamamlayabilirse
bir andır eski defterlerin
güneşinden vurur yüzüne
yazsam olmaz dersin
kimi zaman sırf bunun için
yazmaya değerse de
kuzeydeki pencereyi açarken
yere düşen defterden görünür:
eksik kule, yırtık nehir
sımsıkı kapatmış olsak da
bizi ürperten anıları hayatımızın
eski defter ya da kuzeydeki pencere


Murathan Mungan