Şiir, Sadece: Rainer Maria Rilke
Rainer Maria Rilke etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rainer Maria Rilke etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Mayıs 2011 Salı

Gece Sen Misin

Beyaz ipekler giyinen biri,
uyanamadığının farkına varıyor;
Uyanmış gerçeklikten ve kafası karışmış çünkü.
Ürkmüş kaçıyor bu yüzden düşlere ve duruyor bahçelerde,
bir başına kara bahçelerde. Şenlik uzakta.
Işık belli belirsiz.
Gece soğuk ve sokuluyor çepeçevre yanına.
Ve soruyor kendisine doğru yönelen bir kadına.
"Sen gece misin?"
Gülüyor o.
Ve adam utanıyor beyaz elbiselerinden o an.
Ve uzaklarda yapayalnız kollarında olmak istiyor onun.
Eksiksiz kollarında.


Rainer Maria Rilke

Erken Bahar

Rahmet kırların çözülen bozunu
kapladı aniden. Bitti meşakkat.
Küçük dereler değiştirdi telaffuzunu.
Dokundu, belli belirsiz, şefkat,

dünyaya derinliğinden uzayın.
Doğuşlarına ait umulmadık bir eda
görüyorsun kurumuş ağaçlarda
patikalar boyunca arazide uzayan.


Rainer Maria Rilke

Denizin Türküsü

İlkçağ esintisi denizden,
deniz yeli geceleyin:
kimseye değil bu gelişin;
uyanık bekleyen
anlamak zorundadır
sana dayanacak:
ilkçağ esintisi denizden
en eski kaya için, ancak
onun için esen,
saf uzayı parçalayarak
taa uzaklardan gelen...

Nasıl duyar, filizlenen
bir incir ağacı seni
yücelerde ay ışırken.


Rainer Maria Rilke

Budur Benim Çabam

Budur benim çabam, bu:
adanmak özlem çekerek
dolaşmaya günler boyu.
Güçlenip genişlemek derken,
binlerce kök salarak
kavramak hayatı derinden-
ve ortasından geçerek acının
olgunlaşmak hayatın ta ötesinde
ta ötesinde zamanın! ..


Rainer Maria Rilke

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Biliyorsun

Weisst Du


Biliyorsun, sıyrılacağım usulcacık
gürültücü yığından ben,
haberdar olayım ilk rengi uçuk
yıldızların meşeler üzerinde tomurcuk
açtığından ben.

Solgun akşam kırlarında
nadiren ayak basacak bir yer
veriyor yürümek istediğim patika.
Ve bir düş yok bu düşten başka:
Geliyorsun beraber.


Reiner Maria RİLKE

Baştaki

Sonsuz özdeyişlerden yükselirler
Sonlu eylemler zayıf çeşmeler gibi,
Vaktinde ve titreyerek eğilirler.
Bizde her zaman sessiz duranlar oysa,
Mutlu güçlerimiz, gösterirler
Kendilerini bu dans eden gözyaşlarında.


Rainer Maria Rilke

Aşk Şarkısı

Liebeslied


Ruhumu nasıl tutacağım ki
etmeyecek ruhuna temas?
Ötendeki şeylere nasıl aşırtacağım onu senden?
Arzuluyorum, onu, karanlıkta kayıp herhangi
bir şeyle, ah, senin derinliklerin titrerken
birlikte titremeyecek, yabancı, sessiz
bir yerde barındırmayı ben.

Fakat alır bizi beraberce, bir yay,
Yek ses veren bir yay gibi iki telinde,
bize, sana ve bana temas eden her şey.
Bizim gerildiğimiz hangi çalgı?
Ve tutuyor hangi çalgıcı bizi elinde?
Ah, tatlı şarkı.


Reiner Maria RİLKE

Akşam Kitabımdır Benim

Der Abend İst Mein Buch


Akşam kitabımdır benim. Şam ipeği
kaplamasıyla etrafa ışıltılar saçar,
mor kırmızı kapağı;
sakin ellerim, altın tokasını telaşsız açar.

İlk sayfasını okur, samimi havasında
olurum keyifli, memnun,
sesim biraz kısılır ikinci sayfasında,
çoktan düşteyimdir üçüncü sayfasında onun.


Reiner Marie RİLKE

8 Mayıs 2011 Pazar

Ağır Saat

Kim ağlarsa şimdi dünyada bir yerde,
nedensiz ağlarsa dünyada,
bana ağlar.

Kim gülerse şimdi bir yerde geceleyin,
nedensiz gülerse geceleyin,
bana güler.

Kim giderse şimdi dünyada bir yere,
nedensiz giderse dünyada,
bana gider.

Kim ölürse şimdi dünyada bir yerde,
nedensiz ölürse dünyada,
bana bakar.


Rainer Maria Rilke

Zeytinlik

Kurşunî yapraklar altında çıktı yukarlara
kurşunî hep ve zeytinliklere karışırcasına;
toza belenmiş alnını gömdü sonra
kızgın elinin tozluluğuna.

Hepsinden sonra bu. İşte buydu sonu.
Gözlerim körleşirken gitmeliyim ben;
neden istiyorsun bunu, var olduğunu
neden söyliyeyim, seni artık bulamazken.

Artık bulamıyorum seni bende, hayır.
Başkalarında da. Bu taşta da yoksun sen.
Artık bulamıyorum seni. Yalnızım ben.

Bütün insanlığın acısıyla yalnızım,
onu seninle hafifletmek için omuzlamıştım;
oysa yoksun, adsız utanç, sen...

Sonradan anlatıldı: “Bir melek geldi derken...”

Ne meleği? Ah geceydi gelen
ağaçlarda yaprakları ilgisizce kımıldatarak.
Havarilerse düşlerinde sıçradılar ancak.
Ne meleği? Ah geceydi gelen.

Görülmemiş bir gece değildi gelen gece;
onun gibi yüzlercesi geçip gider.
Sonra köpekler uyur, taşlar durur öylece.
Ah yaslı bir gece, ah herhangi bir gece
tekrar sabahın olmasını bekleyen.

Melekler böyle yakaranlara gelmez çünkü,
geceler genişlemez bunların çevresinde.
Kendini kaybedenleri her şey bırakır yüzüstü;
babalar onları terkederler,
kapanır onlara analar rahmi de.


Rainer Maria Rilke
(Çev: A.Turan Oflazoğlu)

Yalnızlık

Yalnızlık bir yağmur gibidir.
Denizden akşamlara yükselir;
uzak ve ıssız ovalardan esip gelir,
çıkar göğe, her zamanki yerine.
Ve düşer gökten kentin üstüne.

Tüm sokaklar yüzünü sabaha döndürürken
ve hayalkırıklığıyla ve hüzünle ayrılırken
birbirinden bir şey bulamamış, iki beden,
ve insanlar birbirleriyle bir yataktayken
karşılıklı nefret içinde yatmak zorundayken
aradaki o zamanların içine yağmur gibi yağar:

sonra da yalnızlık ırmaklarla akar...


Rainer Maria Rilke
(1875-1927)

Eski Yunan Cariyelerin Mezarları

Uzun saçlarının içinde yatarlar ve kahverengi yüzler
çok önceden kendi içlerine çekildiler.
Sanki çok büyük bir uzaklığın önündeymiş gibi, kapalı gözler.
İskeletler, ağızlar, çiçekler. Ağızların içinde,
cep satrancının adamları gibi sıra sıra dizilmiş parlak dişler.
Ve çiçekler, sarı inciler, narin kemikler,
eller ve gömlekler, buruşmuş kalbin üstünde
çürüyen yün bez. Fakat orada, altında
o yüzüklerin, altında muskaların ve mücevherlerin
ve mavi gözler gibi kıymetli taşların (hatıraları aşıkların) ,
hâla ortadadır cinsiyeti sessiz yeraltı türbesinin,
çiçek petalleriyle dolmuş kemerli çatısına kadar.
Ve tekrar sarı inciler, gevşetilmiş ve dağıtılmış,
kendilerine ait ateşe verilmiş kilden kaplar üzerinde
bir zamanlar boyanmış portreler, parfüm kavanozlarının
çiçekler gibi kokan yeşil parçaları, ve imajları
mihraplarının üzerinde oturan küçük ev-halkı tanrılarının:
kendinden geçmiş tanrılarla cariye-cennetleri.
Kırılmış elbise kemerleri, yeşim taşından oyulmuş bokböcekleri,
muazzam cinsel organları olan küçük heykeller,
gülen bir ağız, danseden kızlar, koşucular,
küçük yaylara benzeyen altın tokalar
kuş avlamak için kullanılan ve hayvan şekilli nazarlıklar,
süslü bıçaklar ve kaşıklar, uzun iğneler,
yuvarlak açık kırmızı renkli bir kırık çömlek parçası üzerinde
bir at takımının ayakta duran bükülmeyen bacakları
girilecek bir yerin üzerindeki karanlık yazıt gibi.
Ve tekrar çiçekler, birbirinden uzağa yuvarlanmış inciler,
yan tarafları parlayan küçük yaldızlı bir lîr;
çiseleyen yağmur gibi düşen duvakların arasında
sanki ayakkabının krizalitinden dışarı tırmanmış gibi:
zarif solgun kelebeği ayak bileğinin.

Ve böylece yatarlar, gerekli şeylerle dolu ağzına kadar,
pahalı şeyler, mücevherler, oyuncaklar, kaplar ve kacaklar,
kırık incik boncuk (ne kadar çoğu içine düşmüş onların!)
ve kararırlar bir nehrin dibi kararırmış gibi.

Çünkü nehir yataklarıydı onlar bir zamanlar,
ve üzerlerinde kısa, aceleci dalgalar
(herbiri kendini daha fazla uzatmak isteyerek, her zaman)
sayısız delikanlının cesetlerini sürükledi;
ve içlerinde büyümüş adamların akıntıları kükredi.
Ve bazen oğlan çocukları ileri fırlarlardı
çocukluk dağlarından, aşağı inerlerdi çekingen akarsularla
ve oynarlardı nehrin dibinde ne buldularsa,
dik yokuş bilinçlerini yakalayıncaya kadar:

Sonra doldurdular, açık, sığ suyla,
bu geniş kanalın bütün genişliğini ve koydular
derinliklerde dönen küçük girdapları,
ve aynaladılar yeşil kıyıları ilk kez
ve uzaktan seslenmelerini kuşların —, gökte, o sırada
yıldızlı geceleri bir başka, daha tatlı ülkenin
çiçek açtı üzerlerinde onların ve kapanmayacaktı hiçbir zaman.


Rainer Maria Rilke

Ceylan

Afsunlu şey: nasıl seçilen iki sözcük hiç
senin bedenin kıpırdanırken içinde titreşen
katıksız uyağın armonisine erişebilir?
Alınından dal ve lîr tırmanır,

ve yüzünün her tarafı benzetmelerle geçer
aşk şarkıları arasından, sözleri bir gülün
taç yaprakları kadar hafif, kitabını bir yana atmış
birisinin yüzünde dinlenen ve gözlerini kapatmış:

seni görmek için: sanki her bir ayak tüfek gibi
sıçramalarla yüklenmiş, fakat ateş etmeden, senin
boynun başını tutarken kıpırtısız, dinleyerek: sanki,

ayırılmış bir yerde yüzerken,
bir kız, yaprakların hışırtısını duyar, ve dönüp bakar:
orman gölcüğü yüzüne yansımış.


Rainer Maria Rilke

1 Ocak 2011 Cumartesi

Rainer Maria Rilke

René Karl Wilhelm Johann Joseph Maria Rilke

Rainer Maria Rilke (doğumu 4 Aralik 1875, Prag, ölümü 29 Aralik 1926 Montrö, İsviçre ), Alman lirik şiirinin en önemli temsilcilerinden biridir.

Hayatı

Babası Josef Rilke (1838–1906) Alman kökenli bir demiryolu memuru, annesi ise Praglı zengin bir aileye mensuptu. Çok hırslı ve kaprisli bir kadın olan annesi oğlunu kendi özlemleri doğrultusunda yetiştirmek istedi. Altı yaşına gelinceye kadar kız çocuğu gibi giydirilen Rilke, zayıf ve ince ruhu nedeniyle annesinin bu tutumundan etkilenerek başta kadınlar olmak üzere insanlarla iletişim kuramaz hale geldi. Şiirlerinde çocukluk yıllarını bir yandan içtenlikle bir yandan da korku çağrışımlarıyla anlatmasının en büyük nedeni de budur.

Dokuz yaşına geldiğinde annesi ile babası boşandı ve Rilke annesinin yanında Viyana'ya gitmek zorunda kaldı. Babasının toplumda elde edemediği saygın yeri edinmek amacıyla 1886'dan sonra St. Pölten'e ve Bohemya'daki Maehrisch-Weisskirchen'de askeri okullara devam etti. Beş yıl sonra Linz Ticaret Akademisi'ne kaydını yaptırdı. Rilke'nin eğitimi bununla da bitmedi. Özel derslerin yanı sıra Prag'da edebiyat ve sanat tarihi de okudu. İlk şiirleri Yaşam ve Şiirler'in yayınlanması bu yıllarda oldu.

1896-99 yılları arasında öğrenimini Münih ve Berlin'de sürdüren Rilke, Münih'te yaşayan kadın şair Lou Andreas Salome ile tanıştı. Daha önceki yıllarda Nietzsche'nin aşık olduğu bu kadının Rilke'nin sanatçı kişiliğinin gelişmesinde büyük rol oynadığı belirtilir. Salome ile birlikte 1897'de Berlin'e, 1898'de Floransa'ya bir yıl sonra da Rusya'ya giden yazar, Rusya'da Tolstoy tarafından karşılanıp dönemin ünlü ressamı Pasternak ile tanışınca büyük mutluluk duydu. Kremlin'de tanık olduğu Ortodoks Paskalya Yortusu ve Rus halkının dindarlığı yazar üzerinde önemli etkiler bıraktı. İki yıl sonra yine Lou Andreas'la birlikte ikinci kez Rusya'ya giden Rilke, ülkenin güney bölümünü de dolaşarak yeniden Tolstoy'la buluştu. Bu geziden sonra ruh sağlığı bozulan yazarı terk edenler arasında Salome'de bulunuyordu.

Ressam Heinrich Vogeler'in çağrısına uyan Rilke, Worpswede'ye yerleşti ve 1901 yılında evlendi. Ancak bu evlilik sadece bir yıl devam etti. Boşanmasından bir süre sonra Rodin'in yaşamını yazmak amacıyla Paris'e gitti. Bir süre sonra da Rodin'in özel sekreterliğini yapmaya başladı. Hem Paris'teki yaşamı hem de Rodin'in kişiliği Rilke'nin yaşamında adeta dönüm noktasını oluşturdu. Rodin üzerinde araştırma yapmaktan çok onun sanatı ışığında Paris'teki yaşamını dile getirdiği Auguste Rodin, yazarın düzyazı türündeki ilk önemli yapıtıdır. Malte Laurids Brigge'nin Notları adlı romanını tamamladıktan sonra bir yıl boyunca Kuzey Afrika'yı dolaşan yazar, 1912'de Kontes Marie von Thurn und Taxis adlı bir soylunun Trieste yakınlarındaki Duino Şatosu'na yerleşti. 1909'da Paris'te tanıştığı Kontes, Lou'dan sonra Rilke'nin sanatını belirleyen ikinci güçlü kadın oldu ve yazar bu tarihten sonra yeni bir yaratıcılık sürecine girdi. Duino Ağıtlarını da burada yazdı. Birinci Dünya Savaşı yıllarını genellikle Münih'te geçirdi. Bir ara Viyana'daki savaş arşivinde çalışan yazar 1919'da İsviçre'ye, üç yıl sonra da Wallis Kontu'na ait olan ortaçağdan kalma Muzot Şatosu'na yerleşti. Orpheus'a Soneler'i burada yazdı.

1923 yılında Lösemiye yakalandı ve sağlığı giderek bozuldu. 51'inci doğum gününü kutladıktan birkaç hafta sonra 29 Aralık 1926'da Montreux yakınlarındaki Valmont'ta hayata gözlerini kapattı.

Sanatçı kişiliği

Şiirlerinin yanı sıra çağdaş Alman romanının öncüsü sayılan Malte Laurids Brigge'nin Notları adlı eseriyle de ün kazanan Rilke, ekonomik bunalımların ve kapitalist gelişmelerin belirlediği sanattan uzak bir çağın içinde yetişmiş, gerek yaşamı gerek yapıtlarıyla hayatı mekanik, cansız bir hale getiren duygulardan yoksun modern çağa, insanların birbirine ve kendi kendisine yabancılaştıran, yalnızlığa iten yaşama biçimine karşı gelmeye çalışır. Yazarın yaşamını belirleyen olaylar, onun sanatında da büyük değişimlere yol açmıştır. İlk dönem şiirlerinde görülen gelişmede sevgilisi Lou'nun ve birlikte yaptıkları Rusya gezisinin payı büyüktür. Dilin duygulara seslenen ses özelliklerine büyük bir duyarlılıkla yaklaştığıSaatler Kitabı, Rilke'nin Rusya yaşantısını ve Paris yıllarının etkilerini yansıtır. Kitap üç bölümden oluşsa bile sanki uzayıp giden bir şiir havasını taşımaktadır. Rilke'nin nesnelere ve dış dünyaya bakış acısından kaynaklanan yeni bir Tanrı imgesi, özellikle ilk bölümün temelini oluşturur. Tanrı'yı bu dünyanın dışında değil, evrenin her zerresinde bulur; art arda sıraladığı imgelerde, Tanrı'nın varlığını yaşar. İlk baskısı Saatler Kitabı'ndan önceye rastlayan çağı ve konusu bakımından olduğu kadar yazarın sanatındaki gelişmeyi yansıtması açısından da geçiş niteliği taşır. Rilke'nin ikinci baskıya eklediği 37 şiirde Paris yaşantısının etkisi büyüktür. Güz Günü ve Akşam gibi tanınmış şiirler, bu baskıya eklenenler arasında olup yeni bir döneme geçişin izlerini yansıtır. Sanatsal yaşamının ikinci döneminin başlıca iki yapıtından biri olan, Rodin ve Paris kentinin etkilerini taşıyan Yeni Şiirler adlı kitaptır. Burada artık Tanrı, aşk, ölüm gibi konulardan dış dünyaya nesnelerin dünyasına geçiş sözkonusudur. Panter ve Roma Çeşmesi adlı şiirlerinde nesnelerin kendisinden yola çıkan Rilke, kişisel duygularına ve izlenimlerine yer vermeksizin salt nesneyi tanımlar. Dış dünyaya bakışının değişmesindeki en büyük etkiyi ise yıllarca yanında yaşadığı Rodin sayesinde elde etmiştir. Yeni Şiirler ile Alman edebiyatında 'nesne şiiri' adı verilen yeni bir tür oluşturan Rilke'nin yaratımları, Rodin'in yapıtlarında olduğu gibi plastik nesneler olmayıp 'yazılı nesnelerdir'. Bu şiirlerinin temelinde yatan ve Rilke'nin 'görmeyi öğrenmek' olarak nitelendirdiği dış dünyaya bakış ilkesi, Malte Laurids Brigge'nin Notları adlı romanı için de geçerlidir. Kişinin kendisine ve çevresine yabancılaşması, büyük kent insanının yalnızlığı, insanın varlığını oluşturan ölüm korkusu gibi konuları geleneksel roman kalıplarının dışına çıkarak işleyen bu yapıt, genç bir Danimarkalı şairin Paris yaşantısını anlatan bir günce biçimindedir. Romanda Rilke'nin Prag'la ilgili çocukluk anıları, Rusya ve İskandinavyayolculukları, özellikle de onu derinden etkileyen Paris yaşantısının etkileri görünmektedir.

Eserleri

Roman

  • Malte Laurids Brigge'nin Notları (Die Aufzeichnungen des Malte Laurids Brigge, 1910)
Şiir Kitapları
  • Yaşam ve Şiirler (Leben und Lieder, 1894)
  • Erken Şiirler (Die frühen Gedichte, 1902)
  • Görüntüler Kitabı (Buch der Bilder, 1902)
  • Saatler Kitabı (Das Stundenbuch, 1905)
  • Yeni Şiirler (Neue Gedichte, 1907)
  • Duino Ağıtları (Duineser Elegien, 1923)
  • Orpheus'a Soneler (Sonetten an Orpheus, 1923)
Deneme
  • Auguste Rodin (1903)