Şiir, Sadece: Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi
Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ağustos 2018 Cumartesi

Kışa Bakan Sokak

kışa bakan balkon çocukluğumdur
ağlarken sular ürpermiş
ne köpürtmüş sevinci
ne aşk tiryakisi
içinde sarhoş kuytular
biraz mahur biraz hüzzam
ne zaman rüyaya uzasam
kederle eskitilmiştir

kurak zaman kokmuştur toprak
taşmıştır anın sessizliği
renksiz bir vazoya
gövdesini suyla gizlemiş
acıyla kardeştir

dağa bakan sokak
ne annemdir ne kendim
avludur seçilir
çarşıdır söylenir
hayat için eksilmiş
yalnızlıkla sözlenmiştir


Betül Tarıman
Kardan Harfler

17 Ağustos 2018 Cuma

Jestlerin Ölümü

Kurumuş güller duruyor masada.
Kimin aldığını hatırlıyorum da.
ne için aldığını bilemiyorum.

Bir zamanlar - bir zamanlar dediysem,
çok eski de değil: Birkaç ay önce
gül alırdık. Biz. Hepimiz.
Her şey için, yerli yersiz
gül alırdık bir zamanlar.
Biz. Hepimiz.

Gülleri de eskittik.

Zaten artık almıyoruz. Gül zamanları
geçti. Rüzgar esti. Sert esti. Jestler bitti.
Kendimizi kaybettik.
Gül verecek kimse de kalmadı.

Bazen şunu diyoruz kendi kendimize:
İşte bu bizim hayatımız.
Bak işte, biz buyuz,
bunları yaptık.
Şimdi nerdeyiz?

Ben de şunu diyorum kendime:
Jestlerimi harcadım, artık jest kalmadı.
Jestlerle hayat sürmüyor.
Net olmak lazım.

Zaten,
kafatasımı görüyorum yüzümde,
aynaya baktığımda.

Hiçbir şey eskisi gibi olamaz ki artık!
Artık biz. Üsküdar'a da geçmez olduk.

Oysa ki, insanların birbirine ihtiyacı var.
Yoksa niye toplu halde yaşasınlar.


Seyhan Erözçelik

16 Ağustos 2018 Perşembe

Bıçaklı Bir Gece Öncesi

Gramofona "Mambo Rock" diskini koyduğumda
geldi nihayet yanıma, tüyleri saydam bir kedi
gibi. Kıskançlıktan tıkanan bir insan
nefesi, anlamlı bir bakış emiyor,
emebiliyor etli dudaklardan dökülen
baştan çıkarıcı imgeleri. İnce parmakları ve ecnebi
çilleriyle ağır ve tehlikeli dalgalar
dağıtıyor lokalde. İçkiler içildikçe,
o Almanca ben İngilizce, beraber söyledik
lime lime olmuş 'Lili Marleen'i.

Dudaklarını kaçırıyor ve kalkıyor.
Kahroluyorum.
Sandalyesinde
bıraktığı şehvet
kedere döndü vakit ilerledikçe.



Seyhan Erözçelik
Hayal Kumpanyası

15 Ağustos 2018 Çarşamba

Yıldırım

Benim bir hayal kumpanyam var, sökük
göller taşırır yüzümden, değirmi
resimler çizili boş cevizlerin
yeşil kabuklarından kopuşuyla.

Hortlak oluruz o zaman, kederin
tüylerine koşulur altın deniz
ırmakları,
çektikçe ibrişimi,
sökülür dünya, gölge ve pişmanlık -
eşyada uçan hayal çiçekleri...


Seyhan Erözçelik
Hayal Kumpanyası

14 Ağustos 2018 Salı

Madımak Oteli

Sivastopal, 2 Temmuz 1993,
37 ölü,
milyonlarca şiir yaralı.


sizleri tanıyordum
sabahları geçerek önümden giderdiniz işlerinize
siz
kendini amber ağacı sanan karalahana suratlı manav
yüreğini örümceklere diktiren terzi çırağı
siz
çocuklara çarpıp kaçma eğilimli belediye şoförü
maçlarda peygamberlere küfreden zabıta memuru
evet siz
siz
öğrencilerine Atatürk heykelini tokatlatan
öğrenci yurdu müdürü
yani siz beyefendi
siz
çanakçılar, kışkırtıcılar, kibritçiler
melek boğazlayıcılar
sahte itfa'ye aslanları
siz
cinayet sonrası toz olan pır pır sultan imamlar
bayat yeşil biberler
kanat düşmanları
sizleri tanıyordum
kutu kutu odalarım kol kanat gerdi askerlik anılarınıza
banka cüzdanlarınıza
astım ilaçlarınıza
kiminiz evden kovuldunuz bende yattınız
sabaha kadar zik zak
korudum sizi göktaşlarından ve ay çarpmalarından
çocukluk arkadaşınızdı otel kayıt memuru
önce onu yaktınız
türküleri yaktınız şiirleri yaktınız
doğru sözü yaktınız
akşamları geçerek önümden gidersiniz evlerinize
yıkıntıma sinsi sinsi gülersiniz
kapıda sizi karşılayan çocuklarınız
onlar da öğrenir bir gün
içindeki insanlarla yaktığınız
bir otelin
sonsuza dek
kül tüküreceğini yüzünüze


Akgün Akova

13 Ağustos 2018 Pazartesi

Güvercinli Güvercinli

çiçekçilere soruyorum, kupa papazlarına, kumrulara
eğrelti otlarına
kimya kitaplarına
karpuz satıcılarına soruyorum balkondan bağırarak
bilmemek ayıp değil ki öğrenmemek ayıp
ama sevdamızın her şeyden bir fazla oluşuna kimsenin aklı ermiyor
okul kırmış çocuklardan bir fazla uçarı
Adem'le Havva'dan bir fazla çıplak
gerçi esmeriz ya, Marilyn Monroe'dan bir fazla sarışın
bir fazla İstanbul efendisi yaşlanmış çınarlardan
İstanbul dedim de aklıma orda olduğun geldi
kan muhabbetlerinde mi her allahın günü
carıl curul mu yine tatlı kaçık İstanbul
ne halt edersen et en çok sedef bakışını arıyorum senden ayrıyken
en çokdan çok da dünyaya meydan okuyan gülüşünü
şiirim diyorum ona, bu sözü bir fazla hak ediyor bütün şiirlerimden
yaban gülüm diyorum
çılgınlığım
vazgeçemediğim
birden güvercinli güvercinli gülüyorum
bak
sevdamıza bir numara dar geliyor sanki şimdi yeryüzü


Akgün Akova
Sansürttürme Şair Abüüü

12 Ağustos 2018 Pazar

Kül Kedisi

Beyoğlu'nda gezinen tramvay Kürttür
deniz görünmez çünkü penceresinden
insanların öldürüldüğü dağlarda
inanıyorum yine de
dikkat ceylan çıkabilir uyarısına
bir orman yolundan geçerken

Savaş ki ülkemde
bütün bardakları kırılan
birer sürahi gibi
çocuklarını gözyaşlarıyla bekleyen
nice anne bırakmaktır
pencere önlerinde

Tutuşunca Madımak Oteli'nin perdesi
bir kez daha kundaklandı umudumuz
yürümeyi öğreteceğiz ona
sonra yeniden koşmasını
masal olmadığını söylüyor güzel günlerin
Sivas sokaklarında doğuran kül kedisi

Denize doğru inen bir sokaktır ülkem
düz değildir taşları
ayakkabılarını bağlamadan
peşinde koşarken bir martının
ipe takılıp düşer
özgürlüğün eve avluya sığmaz çocukları

Başımızdaki şapka bireysel
şemsiye sosyalist yanımızdır
ve tek şartı
ters dönen bir şemsiyeyi düzeltmenin
zor da olsa yürümektir
rüzgara karşı


Sunay Akın
62 Tavşanı

11 Ağustos 2018 Cumartesi

Cephede

Aslında ben daha güzel ölürdüm
arka bahçede askercilik oynarken
tahta tüfeğimle toprağa uzanır
annemin sesiyle doğrulurdum hemen
- Çabuk kalk üstün kirlenecek hınzır!
Yerdeyim yine bak anneceğim
n'olur kızma adımı çağır


Sunay Akın
Makiler

10 Ağustos 2018 Cuma

Tornavida

Vidayla tutturuldukça
onca nükleer bomba
silahlanmaya karşı
tek umuttur
halkın elindeki
tornavida


Sunay Akın
Makiler

9 Ağustos 2018 Perşembe

Çoban

Oybirliğiyle koyunlar
keçiyi seçer
kendilerine başkan
oysa sürünün başına
kurdun akrabası
köpeği koyar
çoban


Sunay Akın
Makiler

8 Ağustos 2018 Çarşamba

Evet Aşka

gecenin yarı vakti uyanırsın
radyoda yüzyıllık bir şarkı çalar
bir vapur kalkar tam bu saatlerde
aklına takılıp kalır sesi
balkondaki saksıya dokunur ay
ürperir yüreğinde menekşe

o ara
balıkçılar ağ salıyordur
uyuklayan sulara
biri ötüyordur belki
sessizce bakarak aya
biri uzun yolculuklara hazırlanıyordur
küçük bir valizle içinde birkaç kitap
belki de yağmur yağacaktır
baksana bulutlar salkım saçak

yağmur deyince biliyorum
yürümek geçer aklından
çıkarıp çoraplarını ayakkabılarını
omzuna atarak
aykırı yollara sapmadan

ama her yolun aykırı bir yanı var yaşamda
ve bütün yolları dünyanın
aynı alana çıkar,
aşka!

hadi bütün şarkıları al yanına
çiçekleri öp
kuşlara iyilikler dile
meydan saatinin altında
ışıktan sırılsıklam bir vapur düdüğü
iskele verilmeden atmış kendini kıyıya
kentin bütün polisleri ardında.


Mecit Ünal
Son Çeyrek Yüzyıl Şiir Anrolojisi

7 Ağustos 2018 Salı

Cizre Yolunda Güneşe Bakan Asker

Kuşatılmışlığa kar yağıyordu
Toprağın mayınlı şakağı ürkek
Ve sabahın yeni renginde bir asker
Cizre yolunda güneşe bakıyordu

Herkes bir dünya konuşurken dilinin yordamıyla
En önce aşklar bitiyordu Cizre yolunda
Sonra sigara paketleri ve sofralar
Sonra mevsimler
Çocuklar ergenliğe bitiyordu.

Kar beyaz, bembeyazdı morarmanın dilini bilmiyordu
Cizre'de havalar o gün ayazdı
Neredeydi o alabalık sürüleri, turna katarı
Nerede bulurduk çılgınlıklarla yonttuğumuz
Ve karlar gibi eriyip yiten baharı

/Cizre yolunda güneşe bakan asker sesini nerde bulur?/

Özlemler biraz kalsın, bırak
Bırak her özlem önüne bir yol bulur
Sen de o fısıltıya savrulma asker,
Cizre ellerimize
Hayat düşlerimize yeter.


Yılmaz Odabaşı
Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm
1985

6 Ağustos 2018 Pazartesi

Fire Veren Coğrafyada

O düğün gecesi Mardin'de çektirdiğimiz resim benden söz eder.
Yüzüm, bu öksüz ülkenin bütün sabrını kuşanmış
Örtülmüş perdeleri gülümsemenin
Demek Mardin'de biraz akşammış...

O kent hâlâ albümlerden, Kadir'den ve Lütfü'den
Birisi sevgilisi tutuklu bir genç kız kederinden
Birisi gidilemeyen kentlerden nar mevsiminden söz eder.

Ve yürürüz
Yürümek her bahar papatya kokularıyla sarhoş
Sonra merakla açtığım mektup:
"Çankırı Cezaevi, Görülmüştür", Kadir'den
Zarfta o düğün gecesi Mardinli resim
Ve bir hükümlü merhaba bizden söz eder.

Öylesine çoktuk ki ve çoktu Kadir
Daha çoğaltır kendini taş odalarda
Her geçen gün fire veren bu coğrafyada...


Yılmaz Odabaşı
Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm
1985

5 Ağustos 2018 Pazar

Adanmış ve Küs

sonunda alıştı gözlerim boşluğa
rahatça sildim simanızı bakışlarımdan
gönlüm ferah olsun diye değil
sadece bir ritüel olduğundan
tatmin ettim kendi kendimi

belki de bundandır
dostluklar haneme çizilen eksi
sabaha çıkamayacağımı bilerek.
yalana ve size sarılmam
hesapsızlığım ve alkole tutunmam da
bundandır, ufak çıkarlar için
kurulan sahte, aksak ilişkiler

belki de sadece cahilliğimdendir
sözlüğün bittiği yerde kalarak.
unutmam kitapları
kana karışan zehiri
ve düşlerle yazılan maskeyi

sizi ve süt beyazlığınızı düşünmem.


Metin Celâl
Kendi Kendini Tatmin
Mart 1987

4 Ağustos 2018 Cumartesi

Kanayan Gün Dönümü

yaşayan bir anıdır o başkalık
çok kahramanlı bitmemiştir bir roman
eski bir gazete sayfasında manşet
saatleri durdurup
zemberek kırdıran

yıkıntılar altında şehir
yalnızlığın labirentinde umutlar
mavi gülüşlü bir güzel gibi
çökertilmiş ıssıza suskunluklar

vakitsiz gerdeklerde kedere boğuldu sevinç
yarım kaldı zeybeklerin oyunu
kırılan bir dal
dökülen yaprak hüznüyle
kanıyor içinden ağaçlar


Namık Kuyumcu
Talan Bir Ömrün Ortasında

3 Ağustos 2018 Cuma

Anaların Paylaşılan Acısına Dair

ne zaman bakışlarıma düşse
yiten kardeş görüntülerinin gölgesi
uçarı kuşlar kalkar yüreğimin dalından
genç ömrümün
kırçıl acıları taşınır kanatlarında

nasıl da kıydılar o ceylan boyunlara
nasıl taşır bu utancı yüzler
aldanışların ömrü bir gece batımı
mavileşir ufukta gizlenen gerçekler

anılar eprimiş fotoğraflar soluktur
o evlerde şimdi
yitirmiştir gülümseyişini anaların gözleri artık
saçlarına oğul ölümlerini ören eller
sancılı şafağın rengine bezemiştir kederini

ince bir bıçak üstünde yaşanıyor günler
tedirginlik kayaların en yalçın yeri
olmadık yerinden kanıyor umarsızlık
kirpiklerin gölgesine düşüyor hüzünler

yokluğunuz patlayan tomurcuk tanesinde
ıtır kokan rüzgarlarda sesiniz
ipeğin kozası ve kımıldayan toprak
sizi anlatıyor yıldızlı şarkılarıyla yapraklar

ne zaman aklıma gelse
"hoşça kalın" diyen son sözleriniz
bir merhabanın eksikliğini duyarım
yaralarım kanar yeniden
yarım kalan aşkımız çizgilenir yüzümde


Namık Kuyumcu
Talan Bir Ömrün Ortasında

2 Ağustos 2018 Perşembe

Ada

Bilirim geçtiğini kuşların, devinimsiz,
Damların bacaların üstünden ve ağaran
Saçı gündüzün, bakar bu eski pencereden,
Döner dolaşırım, avuçlarım hala deniz.

Rüzgara tüneyen düş, soyut sesi çınarın,
Sıcağı kokan evler, yaz bulutuyla gökte,
Yorgun yeşili asmanın. Beklese eşikte
Bir çocuk, gözü dönmüş martısıyla sokağın.

Duyarım, tekneler geçer uzaktan, yoksul, kim
Sarılır hüzün yüklü aynalara, bilirim!
Usulca esner kedi, gölge, düşen avluya

Kirli akşam, dökülen sıvası evlerin! Ya
Bu gök uzamıştır ya bu yüzler ya da iklim,
Yaşlı bir adayım belki de, çıkmıyor sesim!


Turgay Kantürk
İlk Gibi Son

1 Ağustos 2018 Çarşamba

Sevgililer Günü

I.

bir elinden satın aldığım çiçeği
verdim öteki eline çingene kızının

1990


II.

sana çiçek alırken iskelede
elime değen eli kaldı aklımda
soğuktu şubatın ortası
nasıl tutar çingene kızının eli
bir rakı kadehinin beyazlığını
birahaneler boyu rıhtım caddesi'ni
topal bir değnek gibi yürüdüm
sanırım o gece
kadehe her uzanışında esmer
kontürler içine aldım
kar beyazı ellerini

1997


Nevzat Çelik

31 Temmuz 2018 Salı

Buz Üstüne Yazılan Şiir

Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Üç beş gün öyle kalır
Sonra erir giderdi.

Kaybolursa da ne çıkar
Yazılmış o kadar şiir
Onca acı, tedirginlik
Bir avuç su oluverir.

Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Ya da denizin yaladığı
Bir kıyıya bırakmak...

Boğulup gitsin sesim
Uçsuz bucaksız bir koroda
Duyulmayacaksa silah sesleri
Girdiğimiz her sokakta.

Çektiğimiz bunca acıyı
Varsın hiç bilmesin çocuklar
Barışa, kardeşliğe dair
Yarın nice şiir yazarlar.

Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Ve sonra çekip gitmek
Dalgın bir cırcır böceği gibi.


Ahmet Erhan
Alacakaranlıktaki Ülke

30 Temmuz 2018 Pazartesi

Ağıt

Çiçekçi bana bir gül ver
Sevgilime değil, bir ölü için
Çiçekçi bana bir gül ver
İçine gözyaşlarımı sığdırabileyim.

Yakasına böyle bir gül takmıştı
O gün bir görseydin sen onu
Çiçekçi bana bir gül ver
Sanki o güldendi bütün mutluluğu.

Sen de: - Bir arkadaşın öldü.
Ben diyeyim: - Kardeşim!
Çiçekçi bana bir gül ver
Götürüp tabutuna iliştireyim.

Kaldırımlarda kömür tozları
Bacalarda koyu bir duman var
Kara bir gökyüzü tek özelliği bu kentin
Çiçekçi bana bir gül ver.

Kapalı perdeleri açabilse gülüm
Kapalı kapıları kırabilse
Kapalı yüreklere girebilse..
Çiçekçi bana bir gül ver.

- Beyim, gül olmaz ki bu mevsimde


Ahmet Erhan
Alacakaranlıktaki Ülke