Şiir, Sadece

26 Mayıs 2018 Cumartesi

Gece Gezintileri

ağzımda mavi bir ıslık.
omuz başımda yıldızlar
sırtımda kurşun yanıkları
gültepe sokaklarını adımlıyorum
derelerden caddeye uzanan
yoksul işçi sokaklarını

gözü yaşlı anaların ellerini öperim
sabah çaylarını demlerim işçilerin
genç kızlar sevda şiirleri ister
gerçi sokaklar suskun sokaklar kelepçeli
ama gece tepeleme yıldızla dolu
mavilerim çocukların düşlerini

bir ev var köşebaşında boyasız
iki canı eksik iki dalı kırık
her gece özenle iki yatak serilir
bahar serinliği anamın elinde yumuşacık.
nöbetleşe yatar bizimkiler
gece boyu şafak beklenir

parayla alınmazları satanın
yoksul sokakların çerçisiyim ben
heybem kavga nakışlı umut dolu
bütün yasakların üstünü çizerim
koşarak gelir çocuklar
tamamlanır yarım kalmış yazılar

biter elbet bu firari gezintiler
kırık kapılı evinde gültepenin
bir bebek ağlar babası yitik
ağzımda ıslık dönerim metris damına
ağlama bebeğim
türkülü sabah bıraktım kapına


Nevzat Çelik
Şafak Türküsü

25 Mayıs 2018 Cuma

Nedendir?

Nedendir de kömür gözlüm nedendir
Şu benim geceler uyumadığım?
Çetin derler ayrılığın derdini
Ayrılık derdine doyamadığım

Dostun bahçesine yad eller dolmuş
Gülünü toplarken fidanın kırmış
Şunda bir kötünün koynuna girmiş
Şu benim sevmeye kıyamadığım

Kömür gözlüm seni sevdim sakındım
İndim has bahçeye güller sokundum
Bilmiyorum nerelerine dokundum
Bir belli haberin alamadığım

Karac'oğlan der ki yandım da öldüm
Her deliliği ben kendimde buldum
Dolanıp da kavil yerine geldim
Kavil yerlerinde bulamadığım...


Karacaoğlan

Nazlı Yardan Geldi Bana Bir Name

Nazlı yârdan geldi bana bir name
Eğer doğru ise kırdı belimi
Dediler ki yarini yad iller almış
Kadir Mevlam nasib eyle ölümü

Bülbüle söyleyin gülüne konsun
Beni yârdan eden Allah'tan bulsun
Sabreyle sevdiğim ilkbahar olsun
Terkedeyim vatanımı ilimi

Ak yâri gördükçe ağladım coştum
Al elinden dolu badeler içtim
Kötüler sandı ki ben yârdan geçtim
Ölmeyince çeker miyim elimi

Karac'oğlan derki konmadan göçmem
Her olur olmaza sırrımı açmam
Kötüler köprü olsa üstünden geçmem
Taşık suya uğradırım yolumu


Karacaoğlan

Yusuf ile Züleyha

şimdi nereden çıktı
zaloğlu rüstem
kan kalesi
züleyha kimin kardeşidir
yusuf düşmüş müdür hiç attan
anlatır dururdu o,
kahvelerden büyük nehirler
gibi akardı amcamın sesi

şımarık gömleğimin içinden
çıkarır yıkardım kendimi
gülmeyen babalara vermek için
bir oğulun sevgisini
geceyi unuturdum
kendimi uyuturdum
mavi örtüler sererek üstüme

güneş
ağrıların ortasında
ağlayınca her akşam
sular basardı evimizi
bizim salımız olmazdı kavaktan
korkardım

ki bir oğulun korkusudur
annesine kuma getirilmiş şahmaran.


Tuğrul Keskin
İpekler Çoğaltmaya

24 Mayıs 2018 Perşembe

Nasihat

Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Onu yad ellere açıcı olma

Mecliste arif ol kelamı dinle
El iki söylerse sen birin söyle
Elinden geldikçe sen eylik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma

Dokunur hatıra kendisin bilmez
Asilzadelerden hiç kemlik olmaz
Sen iylik etde o zayi olmaz
Darılıpta başa kakıcı olma

El arifdir yoklar senin bendini
Dağıtırlar tuzağını fendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Katı yükseklerden uçucuolma

Muradım nasihat bunda söylemek
Size layık olan onu dinlemek
Sev seni seveni zay etme emek
Sevenin sözünden geçici olma

Karacaoğlan söyler sözün başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni bir mecliste hacil düşürür
Kötülere konup göçücü olma


Karacaoğlan

N'eyleyeyim Şu Dünyanın Ziynetin

N`eyleyeyim şu dünyanın ziynetin,
Akibeti ölüm olduktan geri?
İstemem bahçemde bülbüller ötsün,
Benim gonca gülüm solduktan geri.

Çöze idim düğümelerin döşünden,
Öpe idim gözlerinden, kaşından;
Güzelliğin soyha kalsın başından
Ben inli, boranlı olduktan geri.

Yalanmış dünyanın ötesi, yalan.
Felektir muradım elimden alan.
Mısr`a sultan olsam istemem kalan,
Dost ağlayıp düşman güldükten geri.

Karac`oğlan der ki: Bu, ne hal bilmem?
Gelmişim dünyaya, bir daha gelmem.
Alem bir yan`olsa, o yari vermem,
Yarin gönlü bende olduktan geri.


Karacaoğlan

Binüçyüzseksensekiz Sokak

I.

sisli fotoğraf

banka;
birgün bir oğul sorabilir atasına
ya tasarruf hiç, marksizm herşeyse baba

retina;
kaynağıdır bütün ışıkların
tülin'le süleyman'ı saklar biraz da

cafe;
ancak bu kadar anlatabilir iki sandalye
uzakta bir hiç gibi duran paris'i

çınar;
en çok yapraklarını severdim çocukluğumda
adını şair çınardan almadığı besbelli

park;
çocukları unutur nasılsa
iri arabaları saklar kucağında

kadın;
zarif, bir eli çantasında
birinin karısı olmadığı ne malum

güzellik salonu;
antikalar verip mandal alırlardı bir zaman
şimdi hüzün çizgileri yerine estetik...

berber;
bir makas üç tarak iki bira şişesi
beyan edebilir, mal beyanı sorulursa

sokak;
öksürüğü hiç dinmeyen caddelerden
tıkalı bir damardır ardakalan.


Tuğrul Keskin
İpekler Çoğaltmaya

23 Mayıs 2018 Çarşamba

Menzil

Evvel sen de yücelerden uçardın
Şimdi enginlere indin mi gönül
Derya, deniz, dağ, taş demez geçerdin
Karada menzilin aldın mı gönül

Yiğitliğin elden gitti yel gibi
Damağımda tadı kaldı bal gibi
Hoyrak eli değmiş goncagül gibi
Bozulmuş bağlara döndün mü gönül

Hasta oldun yatağını istersin
Kadir mevlâm sağlığını göstersin
Cennet-i Aladan Bir köşk dilersin
Boynunun farzını kıldın mı gönül

Karacaoğlan der ki söyle sözünü
Hakka teslim eyle kendi özünü
El içinde karalama yüzünü
Yolun doğrusunu buldun mu gönül


Karacaoğlan

Madem Dilber

Madem dilber meylin yoğudu bende
Ezelinden ikrar vermeyeydin
Muhabbettir güzelliğin nişanı
Uğrun uğrun bakıp gülmeyeyidin

Siyah saçlarını eylersin perde
Beni sen uğrattın bin türlü derde
Ben sendi halımda gezdiğim yerde
Çağırıp yağdigar vermeyeyidin

Karacaoğlan der ki ey mahı mestim
Kaşla göz edersin benimi kestin
Severler güzeli darılma dostum
Darıldıysan güzel olmayayıdın


Karacaoğlan

Ölürsem

Ölürsem
bir çiçek açmak isterim
beni gömdükleri yerde

Ölürsem
karanlıktan korkarım en çok
keşke uçabilseydim gökyüzüne

Çiçekler, çiçekler arasında
Ölürsem şiirler açmak isterim
insanların yüreğinde

Ölürsem
o yasak. bahçeye gömülmek. isterim
sınırın ötesinde

Ölürsem
ölmemiş gibi yaparım
sen üzülmeyesin diye


Neşe Yaşın
Ay Aşktan Yapılmıştır

22 Mayıs 2018 Salı

Koyun Meler Kuzu Meler

Koyun meler kuzu meler
Sular hendeğine dolar
Ağlayanlar bir gün güler
Gamlanma gönül gamlanma

Yiğit yiğide yâd olmaz
İyilerde ham süt olmaz
Bin kaygı bir borç ödemez
Gamlanma gönül gamlanma

Yiğit yiğidin yoldaşı
At yiğidin öz kardaşı
Sağlıktır cümlenin başı
Gamlanma gönül gamlanma

Yiğit yiğide yâr olur
Kötülerde ham süt olur
Kara gün ömrü az olur
Gamlanma gönül gamlanma

Nâçar Karac'oğlan nâçar
Pençe vurup göğsün açar
Kara gündür gelir geçer
Gamlanma gönül gamlanma


Karacaoğlan

Yüceden mi Geldin Sen Seher Yeli

Yüceden mi geldin sen seher yeli
Daha dostum eller ile gezer mi?
Solmuş derler gül benzinin iziği,
Daha dostum eskisinden güzel mi?

O ne dedi, sen ne dedin varıncak?
Oğlan aşık mısın? Dedi görüncek
El kavuşturup divanına duruncak
Daha dostum eskisinden güzel mi?

Kolda götürürüm yavrı baz gibi
Yüzerim göllerde boymul kaz gibi
Bahçandan açılan top nergiz gibi
Toplar toplar, dost zülfüne dizer mi?

Karac’oğlan, gider kendi yoluna
Çiğ ibrişim pek yakışır beline,
Divitin, kalemin almış eline;
O dost bizi defterine yazar mı?


Karacaoğlan

Ölümün Ardından

Gün ışıyor yavaş yavaş
çiçekler arasında bir yorgun gömüt
ve işte toprağın karanlığında
daha dün yaşayan güzel annemiz
sanki ellerimle tuttum ölümü
beklerken onun başucunda
o ürperişi belki unutamam, hiç unutamamam

bütün yaşadıkları onun
duydukları düşündükleri
erişti son noktasına
büyük bir korkuyla izledim bunu
ölümün başucunda duyduklarımı
kazıdı yüreğime sivri bıçaklar

anneciğim
anneciğim
dünyadaki bütün çalgılar haykırdı bunu
kimisi hüzünle, kimisi sevgiyle, özlemle kimi
çiçeklere dönüştü bütün bu sesler
ona benzeyen güzel çiçekler
çıldırmış haykırışlar gibi dalgalanarak
gömütünün üstüne uçuverdiler

saçımı okşamıştı
ve ölüm dondurdu ellerini acımasızca
fizyolojik değişimler ve kaskatılaşan an
ah nasıl da yalnızım şimdi
oysa yakın değildim yaşarken ona
ne çok ayrıydı düşüncelerim ondan
ve içimde kırgınlıklar vardı
çocukluk anılarıyla korlanıp yanan

ne acıymış
bir annenin ölmesi
örülmüş bir kazaktan
duvardaki bir tablodan
bakması yavrularına eski fotoğraflardan

içimden geçenleri anlatamam kimseye
çünkü içimden
dörtnala atlılar atlılar geçti
bilinmezliklere doğru tozlar savuran
çünkü içimden
savaşlar, yıkımlar haksızlıklar geçti
ezerek yüreğimi parçalayarak
acılar geçti içimden
yüzyıllar yüzyıllar geçti


Neşe Yaşın
Yazko Edebiyat, Eylül 1982

21 Mayıs 2018 Pazartesi

Koşma

Seherden uğradım dostun köyüne
"Hoş geldin sevdiğim, in!" dedi bana.
Domurcuk memesin verdi ağzıma,
"Yorgunsun sevdiğim, em!" dedi bana.

Benim yârim gelişinden bellidir,
Ak elleri deste deste güllüdür,
İbrişim kuşaklı ince bellidir
"İnce bellerimi sar!" dedi bana.

Benim yârim bana yalan söylemez.
Söylerse de gıybetimi eylemez.
İl yanında ikrârını söylemez
"İlleri uyut da gel!" dedi bana

Mestine de deli gönül mestine,
Âşık olan gül gönderir dostuna.
Telli mahramasın attı üstüme
"Terlersen sevdiğim, sil!" dedi bana

Karac’oğlan, sırrın kime danışır?
Siyâh zülfü mah yüzüne kıvrışır.
Ayrılanlar elbet bir gün kavuşur
"Ağlama sevdiğim, gül!" dedi bana


Karacaoğlan

Koşma

Ala gözlü nazlı dilber
Sen de olasın benim gibi
Zülfün dökük boynun bükük
Sen de olasın benim gibi

Bahçende güller bitmesin
Dalında bülbül ötmesin
Kapından cerrah gitmesin
Sen de olasın benim gibi

Gül yerine diken bitsin
Kuşyerine baykuş ötsün
Gözün yaşı sele gitsin
Sen de olasın benim gibi

Karac'oğlan der mert gibi
Yanar yüreğim od gibi
Bir ok yemiş bozkurt gibi
Sen de olasın benim gibi


Karacaoğlan

X

X.

Anneciğim,
Bir kayığa binip
Gidelim uzaklara
Orada başka insanlara diyelim ki
"Bizim ülkemizde savaş var
O yüzden geldik
Ölü arkadaşlarımızı da getirecektik
Ama sığmadılar kayığa"


Neşe Yaşın
Savaşların Göıyaşları

20 Mayıs 2018 Pazar

IX

IX.

Neden beni severken
Ağlıyorsun anne?
Neden beni her görüşte
Kucaklıyorsun?
Bizi öldürmeye gelirlerse eğer
Onlara deriz ki

"Babamız öldü geçen savaşta
Bizi de öldürürseniz eğer
Kim bakar portakal ağaçlarına?"


Neşe Yaşın
Savaşların Gözyaşları

19 Mayıs 2018 Cumartesi

Babam

Babamın resmini çizdim bugün,
Ama benzemedi babama.
Kemanını da çizdim sonra,
Yine benzemedi babama.
Sigarasını bile çizdim,
kağıttaki babam değildi yine.
Annemi çizdim sonra yanına
Babam eğilip öptü annemi
kemanını tıngırdattı
külünü silkti sigarasının.


Neşe Yaşın
Sanat Emeği, Eylül 1978

18 Mayıs 2018 Cuma

Koşma

İzin ver hey ağam ben de gideyim
Ah çekip de arkam sıra ağlar var
Bakarım bakarım sılam görünmez
Aramızda yıkılası dağlar var

Coşkun sular gibi akıp durulma
Kuru yaprak gibi esip savrulma
Nerde güzel görsen ona çevrilme
Bizim ilde cana kıyar beyler var

Karşıdan karşıya yanar bir ışık
Bunu söyleyenin dilleri aşık
Bir buğday benizli zülfü dolaşık
Gitme diye beni yolda eğler var

Karac'oğlan der ki kendim öğeyim
Taşlar alıp kara bağrım döğeyim
Güzel sevme derler nasıl sevmeyim
Kaşlar arasında çifte benler var


Karacaoğlan

Koşma

Eğer benim ile gitmek dilersen
Eğlen güzel yaz olsun da gidelim
Bizim iller kıraçlıdır aşılmaz
Yollar çamur kurusun da gidelim

Aşamazsın Karaman'ın ilini
Köprüsü yok geçemezsin selini
Gerdan yaylasının Perçem belini
Lale sümbül bürüsün de gidelim

Sökülsün dağların buzu sökülsün
Öne insin, çöl ovaya dökülsün
Erzurum dağının karı çekilsin
Ak koyunlar yürüsün de gidelim

Karac'oğlan der ki buna ne fayda
Hiç rağbet kalmadı yoksula payda
Bu ayda olmazsa gelecek ayda
Onbir ayın birisinde gidelim.


Karacaoğlan

Nerkis'in Babasına Söylediğidir

Çocuklar sever babasını,
babalar çocuklarını sever.
Babacık ne güzel türkü söylersin,
sınıftayken duyarım sesini senin,
dalarım, düşünürüm, kızar öğretmenim.
"Öğretmenim, babacık türkü söylüyor
Ya kurşunlar alırsa onu
Biz babasız ne ederiz?"
"Savaş olunca baba
saklan yatağın altına"


Neşe Yaşın
Sanat Emeği, Eylül 1978

17 Mayıs 2018 Perşembe

Koşma

Bad-ı saba selam söyle o yare,
Pek göresim geldi illerimizi.
Gönül arzu çeker ama ne çare,
N’ideyim tutan var yollarımızı.

Acem şahı bize name gönderdi,
Gam leşkerin üstümüze dönderdi,
Zalim felek bizi yaktı yandırdı,
Savurdu havaya küllerimizi.

Yüküm gamdır gam alır satarım,
Pervaneler gibi yanar tüterim,
Kıyamette yakasını tutarım,
Vermesin hoyrata gönüllerimizi.

Karac’oğlan der ki gümanım yoktur,
Gayri rakiplere amanım yoktur.
Sılaya varmaya dermanım yoktur
Nazlım beklemesin yarini


Karacaoğlan

Kızlar

Her sabah her sabah gelir geçerler
Dünyalar durdukça durası kızlar
Bir vefa görmedim kaşı karadan
Allahım, muradım veresi kızlar

Tanımadım kirpiğinden, kaşından
Ayırmadım yareninden, eşinden
Öpe idim gerdanından, döşünden
Gelin olup bize gelesi kızlar

Donadaydım yeşil ile al ile
Besleyeydim şeker ile bal ile
Boğum boğum al kınalı el ile
Al, yeşil gerdeğe giresi kızlar

Kızlar güzel güzel, aslı huriden
Yeryüzünü lale, yesil bü'rü'den
Kasvetli gönlümün gamın eriden
Karanlık kalbimin çırası kızlar

Karac'oğlan gam yükünü götürür
Her kötüyü yad ellere getirir
Kulağı küpeli oğlan getirir
Babası evine giresi kızlar


Karacaoğlan

Ölücükler

Türk tarafında
bir küçük mezarcıkta
savaş kurbanı
bir Kıbrıslı çocuk
dedi ki:

"İnsanlar, ben neden öldüm?
insanlar, henüz bebektim
bir suç işlemedim
neden koydunuz beni karanlığa?"

Rum tarafında
bir küçük mezarcıkta
bir harup ağacının altında
savaş kurbanı
bir Kıbrıslı çocuk daha
dedi ki:

"neden öldüm ben?
bir suç işlemedim.
tırmanmak istiyorum harup ağacına
neden koydunuz beni karanlığa?"


Neşe Yaşın
Sanat Emeği, Eylül 1978

16 Mayıs 2018 Çarşamba

Katar Katar Olmus Gelen Turnalar

Katar katar olmuş gelen turnalar
Şu halime, şu gönlüme bak benim
Şahin pençe vurdu, tüyüm ağarttı
Kanadıma bir ok vurdu berk benim

Gökyüzünde turnam bölüktür bölük
Ayrılık elinden ciğerim delik
O'nu'n muhabbet de sonu ayrılık
Depreştirmen, eski yaram çok benim

Gittim gurbet ile geri gelinmez
Kim ölüp de kim kaldığı bilinmez
Ölsem gurbet ilde gözüm yumulmaz
Anam, atam bir ağlarım yok benim

Karac'oğlan der ki, bre erenler
Ben gidiyom, mağmur olsun örenler
Kavim, kardaş, konuştuğum yarenler
Soyundurup, çıracığım yok benim


Karacaoğlan

Behey Ala Gözlü Dilber

Behey ala gözlü dilber,
Vaktin geçer, demedim mi?
Haramı olmuş gözlerin,
Beller keser, demedim mi?

Bak şu Kaşa, bak şu göze.
Ciğer kebab oldu köze.
Yakasız gömlekler bize
Felek biçer, demedim mi?

Deryalarda yüzer gemi,
Şeker dudakların yemi.
Süregör devranı, demi,
Devran geçer, demedim mi?

Karac`oğlan der: Mert ile,
Sözüm yoktur namert ile.
Kahpe felek bu dert ile
Bizi eğer, demedim mi?


Karacaoğlan

İki Şiir Ayır Kendine

iki şiir söyle kendine

oturduğunda masaya
masayla bardağı ayıran çizgiden
iki şiir dile

geçerken bir tren
rayların üstündeki ıslığı dinle
filen dolmasa da olur
iki şiir
ve bir tren sesiyle dön evine

iki şiir iste
gazete satan
arı kanatlı çocuktan
çünkü çocuklar sevmez haberleri
haber vermez hiçbir gazete
evde saklanan düşlerin yerini

iki şiir ayır kendine
akşam dönüşü
iki ekmek gibi
götürmek için evine


Salih Mercanoğlu
Yağmurun Elleri

15 Mayıs 2018 Salı

Kadir Mevlam Senden Bir Dileğim Var

Kadir Mevlam senden bir dileğim var
Muhannes kuluna muhtaç eyleme
Cennet-i alayı nasib et bana
Sırat köprüsünden yolum bağlama

Kapımıza kara deve çökünce
Fırtınası şol alemi yıkınca
Cehenneme kul seçilip çıkınca
Kadir Mevlam o kullardan eyleme

Kadir Mevlam ateş atma özüme
Dünya malı görünmüyor gözüme
Kadir Mevlam sen bak benim yüzüme
Cehennemin ateşiyle dağlama

Karac'oğlan hata çıkmaz dilimden
Kocadım da hayır gelmez elimden
Kadir Mevlam asla geçmez kulundan
Deli gönül ah çekip de ağlama


Karacaoğlan

Kadir Mevlam, Senden Bir Yar İsterim

Kadir Mevlam, senden bir yar isterim.
Minnet ile gelen yari n`eyleyim?
Bir sofra isterim, eller değmedik.
Eller yemiş, doyulmuşu n`eyleyim?

Bir yayla isterim, eli göçmedik;
Lalesi, sümbülü, gülü geçmedik.
Bir güzel isterim, eller değmedik;
Koldan kola sarılmışı n`eyleyim?

Bir güzel isterim, nice olursa;
Gözler ala, beli nice olursa.
Binerim ata da dinççe olursa;
Eller binip kovulmuşu n`eyleyim?

Amanin da, Karac`oğlan, amanın.
Kirpikler ok olmuş kaşı kemanın.
Evvel kız başlıydın, duldur zamanın.
Olursa kız olsun, dulu n`eyleyim?


Karacaoğlan

Sen Uyurken Kızım

sen uyurken
dünya telaş içinde
köprüler savaşlar ve yitik sesler
içinde karanlığa uyanır

sen uyurken
bir sabah geçer içimden
parmaklarıma çiğ düşer
çizerim uykunu
dünyanın el değmemiş yerine
yeryüzüne henüz inmemişken seher

sen uyurken
okunmamış kitaplar
yaşanmamış öyküler geçer üstünden
nefesin iter
bir dudak büküşünle geriler dünya
uzaklaşır pembecik yüzünden

sen uyurken
ben yeniden baba olurum
göğsümde açık denizler


Salih Mercanoğlu
Sevgi ile Semah

14 Mayıs 2018 Pazartesi

İlleri Var Bizim İle Benzemez

İndim seyran ettim Firengistan'ı
İlleri var, bizim ile benzemez
Levin tutmuş goncaları açılmış
Gülleri var, bizim güle benzemez

Göllerinde kuğuları yüzüşür
Meşesinde sığırları böğrüşür
Güzelleri türkü söyler, çığrışır
Dilleri var, bizim dile benzemez

Seyr edüben gelir Karadeniz'i
Kanları yok, sarı sarı benizi
Öğün etmiş, kara domuz etini
Dinleri var, bizim dine benzemez

Akılları yoktur, küfre uyarlar
İmanları yoktur, cana kıyarlar
Başlarına siyah şapka giyerler
Beyleri var, bizim beye benzemez

Karac'oğlan eydür, dosta darılmaz
Hasta oldum, hatırcığım sorulmaz
Vatan tutup bu yerlerde kalınmaz
İlleri var, bizim ile benzemez


Karacaoğlan

İlk Akşamdan Vardım Kavil Yerine

İlk akşamdan vardım kavil yerine
Önegördüm kömür gözlüm gelmedi
Bilmem gaflet bastı yattı uyudu
Bilmem o yâr bize küstü gelmedi

Benim yârim gide gide donandı
İkrar verdi cahil gönlüm inandı
Ay da geldi orta yeri dolandı
Seherin yelleri esti gelmedi

Unuttu mu ahd ü amanı n'etti
Başın alıp gayrı diyara gitti
Benim mecbur olduğumu farketti
Zalım garaz etti kaçtı gelmedi

Karac'oğlan der ki devranım döndü
Gönlüm yücedeydi engine indi
Seherin yelleri şafağın bendi
Hani usul boylu sunam gelmedi


Karacaoğlan

Doru At

Gördüm ki öğlende, göğün yarısı yok

sinmiş çardağa güneşin atı
sür etsen dolaşacak bahçeyi
ortancalar, begonviller üstünde
kıyısında fıskıyenin, havuzun
iniyor asmadan, merdivenden esinli
deniz, unutulmuş su birikintisi ötede
yürüdüm ona doğru, dışım dolu
dilinmiş portakaldı gölgeli sesim,
serinledim sözcükleri emerek,

gördüm ki öğlende, göğün yarısı yok.


Mustafa Köz
Sonsuzluk Taşta

13 Mayıs 2018 Pazar

Göğün Toprağı

Kutlu çubuğunu dikmeliyiz yokluğun,
ayın yerini gösteren çubuğunu.

Bir yazıt olan ayın,
göğün toprağı ayın,
her şeyi muştulayan ayın.

Bir belgi olmalı dünümüzden
bir iz, bir nişan, bir ipucu
yazıtlara muştulara koşut
anlayışlı otlar arasında.

Bakır çalığı ayın,
göğün ekini ayın,
kumları eriten ayın.


Mustafa Köz
Adam 1996 Şiir Yıllığı

12 Mayıs 2018 Cumartesi

Bir Pusu Düzenliyor Herşeyi

Aşk değil bu merhamet
akşamın durmayan atlarından anlıyorum
bunu
zaman boşluklarında dönmeyen başımdan

İki sayıklama arasına bir günü sıkıştırıyorum

Biliyorum, aşk değil bu merhamet
sözgelimi bir tramvay özlüyor beni
zihni karışıyor bir ırmağın
denizin çukurlarına saklamak geliyor içimden
bütün çalar saatleri...

Çünkü bir pusu düzenliyor herşeyi
av ve ölüm mevsimlerini

Bense yanımda huysuz bencil bir çocuk
bir ikindi vakti
açık bırakılmış o pencereyi düşlüyorum

Yavaş yavaş ölüyor bütün romantikler
hızla iyileşmiyor aşk yaraları...


Cezmi Ersöz
Yok Karşılığı Yüzünün

11 Mayıs 2018 Cuma

Ilgıt Ilgıt Esen Seher Yelleri

Ilgıt ılgıt esen seher yelleri
Esip esip yâre değmeli değil
Ak elleri elvan elvan kınalı
Karadır gözleri sürmeli değil

Estirir de seher yeli estirir
Kimini güldürür kimin kusturur
Kısmet ise kadir Mevlam gösterir
Sevmeli güzeli öğmeli değil

Bir bölük turna da havada uçar
İner engininden bir bade içer
Esen seher yeli göğsünü açar
Yâr göğsün bendleri düğmeli değil

Bir bölük turna da havada kışlar
Bak başıma geldi gördüğüm düşler
Size derim size yiğit yoldaşlar
Sözü yalan yâri sevmeli değil

Karac'oğlan der ki konup göçmedim
Ak göğsünün düğmelerin açmadım
Fırsat elde iken alıp kaçmadım
Öldürmeli beni döğmeli güzel


Karacaoğlan

Hasan Dağı

Çok sevdiğim Hasan Dağı,
Şu dumanın hal olma mı?
Senin gibi yüce dağın
Eğlim eğlim yol'olma mı?

Hasan Dağı'nın eteği,
Çevresi güller biteği.
Koç yiğit, arslan yatağı
Hiç bu dağın il olma mı?

Yükseği yalım kayalı.
Kekliği şahan soyalı.
İnce belli, gök sayalı
Dilber seven del'olma mı?

Yükseğinin karı tozar,
İngininin köyü mezar.
Göğsü al'ca kaplan gezer,
Avcı olup al olma mı?

Eğlim eğlim yol alanın,
Seferine kul olanın,
Ak gerdanda ben olanın
Yanakları bal olma mı?

Deli gönül, var günahın.
Onun için geçmez anın.
Senin gibi padişahın
Benim gibi kul'olma mı?

Farı, Karac'oğlan, farı.
Ben çekerim ah ü zârı.
Günde bağlanırsın sarı,
Bu velenin al'olma mı?


Karacaoğlan

Firari Uykuları

Biz firariler, izinli mahkumlar, uzun yol şoförleri
otobüs muavinleri, intihar sürgünleri...
Bizim gözlerimiz bataklık gibidir ışıksız, ıssız, ketum
orada bütün yanaşma ruhlu insanlar boğulur...

Şimdi sabah içtimasıdır.
Adım nöbetçi subayının defterine firari yazılır.
Bütün jandarmalara bildirilmiştir.
03-05 nöbetinden firar ederim
Buradan bir gökkuşağı gibi geçen trene
bir gölge gibi sarılıp
esmer kıza giderim
Esmer kızın başı
yaralanmış bir güvercin gibi ellerimdedir.
Damarlarımda duyarım kampana seslerini, korkarım
Çünkü firarilerin uykularından yapılmış ceketim
ve gözlerimdeki hüzün ele verebilir beni

03-05 nöbetinden firar ederim.
Ki bu vakitler iftira bir mikrop gibi yayılır
kadınlar ya yorgundurlar
ya katilleriyle sevişirler
Benimse içim paramparça
esmer kızın büyülü sessizliğine koşarım...

Akşam simitlerini ısıtan o kandil parmaklarına
dokunmak için
03-05 nöbetinden firar ederim.


Cezmi Ersöz
Şehirden Bir Çocuk Sevdin Yine

10 Mayıs 2018 Perşembe

Gövel Ördek

Yeşil başlı gövel ördek
Uçar gider göle karşı
Eğricesin tel tel etmiş
Döker gider yare karşı

Telli turnam sökün gelir
İnci mercan yükün gelir
Elvan elvan kokun gelir
Yar oturmuş yele karşı

Şahinim var bazlarım var
Tel alışkın sazlarım var
Yare gizli sözlerim var
Diyemiyom ele karşı

Hani Karac'oğlan hani
Veren alır tatlı canı
Yakışmazsa öldür beni
Yeşil bağla ala karşı


Karacaoğlan

Gönül Ne Gezersin

Gönül ne gezersin sarp kayalarda
İniver aşağı yola gidelim
Bir güzel sevmeyle gönül eğlenmez
Gel güzeli bolca İl'e gidelim

Koyuverin gitsin sefil baykuşu
Durmuyor akıyor gözümün yaşı
Kadir kıymet bilmez imiş her kişi
Kadirli kıymetli İl'e gidelim

Şahini koyuverin avını alsın
Yarenim yoldaşım yanıma gelsin
Şu garip illerde düşmanım ölsün
Emmili dayılı İl'e gidelim

Karac'aoğlan der ki yiyip içmeden
Güzeller usanmaz konup göçmeden
Muhanatın köprüsünden geçmeden
Düşelim de azgın sele gidelim


Karacaoğlan

Hayal Tamiri

Büğülü taşlar gibi nineden kalma sevgili camekanlar
elim değmeyegörsün, içten içe bir ışık...
Her şey nasıl da saklanmış iç içe bohçalarda
ve yy.'lık valizler, köfünler ve kakmalısandıklarda.
Hakikatli bir şey var bu sadelikte, eskilerden.

Boyaynası, yarımdolap, kadifepuf, minder
ve gül dalı komi çalar... Burası canımız'çin bir ev.
Cila da istemez, kalsın öyle sevilmenin eskiyen izleri
yara beresiyle sallanansandalye.
Şiir yazarken olduğu gibi tamir ediyorum kendimi

(artık koruyabilirim kendi çocuğum gibi çocukluğumu.)

                                        &

Ama tamire giden daha kötü geldi eskisinden kötürüm
bir insan tarafından kullanılmayacakmış gibi.
"Tabii ki kullanılmay'cak",'diyor karım:
"Boş yere onca zaman harcadığın şu hasırçit
şu buritaşı, oluklukiremitler... Ve onca öldürünme."

(Olmayan şeyleri tamir ediyorum bir hayali korumak için.)


Mehmet Yaşın
Lefkoşa, 1996

9 Mayıs 2018 Çarşamba

Gönül Gurbet İle Varsa

Gönül gurbet ile varsa
Ya gelinir ya gelinmez
Her güzele meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez

Yöğrüktür bizim atımız
Yardan atlattı zatımız
Gurbet ilde kıymatımız
Ya bilinir ya bilinmez

Bahçenizde nar ağacı
Kimi tatlı kimi acı
Gönüldeki dert ilacı
Ya bulunur ya bulunmaz

Deryalarda olur bahri
Doldur ver içem zehri
Suna'm gurbet ilin kahrı
Ya çekilir ya çekilmez

Karacaoğlan düşse yola
Bülbül figan eder güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz


Karacaoğlan

Gökyüzünde Tüten Olsam

Gökyüzünde tüten olsam
Yeryüzünde biten olsam
Al benekli keten olsam
Yâr boynuna sarsa beni

Yâr kolunda burma olsam
Yedikleri hurma olsam
Alçım alçım sürme olsam
Yâr kaşına sürse beni

Karac'oğlan uşak olsam
Yâr belinde kuşak olsam
Bir atlastan döşek olsam
Yâr altına serse beni


Karacaoğlan

Sığınaktan Çıkınca

Sığınaktan çıkınca tanıyamadık ülkeyi
değişmişti renklerle sesler
köylerin yolların adı birer birer.
"şimdi nasıl bulacağız evimizi?"
Nereye sapsak bir çıkmaz sokak
barikatların kestiği.

Aramaya koyulduk işaretlerle,
"Köşedeydi okul... Atlantis Bar'ın yanı...
Geçince üç ulu çam ağacını..."
Ağaçlar yakılmış, kışla yapılmıştı köşeye
bir düş olmalıydı Atlantis
izi bulunamadığına göre.

Cesetleriyle verildi yeni evlerimiz
kış uykusuna in bulan ayılar gibiydik
hatta yeni doğum belgesi alırken ve kimlik
"biz" diyorduk yine - ama hangi biz? -
Hiç var olmuş muyduk aslında
göçen komşulara karşıt olmaksa tanımımız.

Geziye çıkmışız gibi Doğu'da
fotoğraf makinalarımızla limana koşuyorduk
Karşı'dan göçmenler gelirken çoluk çocuk.
Çalım satarak "siz" diyorduk onlara
kendimizi taslıyorduk kendimize -
Oysa çırçıplak kalmıştık asker şapkamız çıkınca.

Savaşta terkedilen bir evin telefonu elimde
- açan yok, herkes öldü mü yoksa? -
Bir ben mi kaldım yaşayan yıkıntılar altında...
Yaşlılar yadırgıyor, gençliğe girenlerse
eski bir gömüt-taşındaki unutulmuş yazı gibi
bakıyorlar dizelerime.

Bunca yıkım varken belki denizdir umut veren
içimde hiç dinmeyen bir ses var:
- Daha silinmedi Kıbrıslılar
portakalların çiçeklendiği bu bahçeden.
Biz kendimizi, yurdum pasaportunu arar
girebilmek için dünyanın kapısından.


Mehmet Yaşın
Pathos
Lefkoşa, 1984

8 Mayıs 2018 Salı

Genç Osman

İbtida yürüyüş oldu Bağdad'a
Sıçradı hendeği geçti Genç Osman
Vuruldu bayraktar, kaptı bayrağı
İrişti bedene dikti Genç Osman

Kurşunlarım yağmur gibi yağarken
Tütünlerim gök yüzüne dönerken
Yıkılası Bağdad seni döğerken
Şehidlere serdar oldu Genç Osman

Eğerlensin kır atımın ikisin
Fethedeyim düşmanların hepisin
Sabah namazları Bağdad kapısın
Mevla izin verdi açtı Genç Osman

Getirin de Genç Osman'ı görelim
Şahbazımız var idüğün bilelim
Taht isterse tahtımızı verelim
Vezirleri posttan indi Genç Osman

Sultan Murad, Sultan Ahmed'in çırağı
Ah edince getirirdi ırağı
Kudretten çatılı anın yüreği
Dal kılıç yazıldı gitti Genç Osman

Karac'oğlan bunu böyle söyledi
Askerleri dağı taşı boyladı
Bir Bağdat'ı da gayet medheyledi
Bin yiğide bir baş oldu Genç Osman


Karacaoğlan

Gel Güzeli Bolca İle Gidelim

Gönül ne gezersin sarp kayalarda
İniver aşağı yola gidelim
Bir güzel sevmeyle gönül eğlenmez
Gel güzeli bolca ile gidelim

Koyuver gitsin sefil baykuşu
Durmuyor akıyor gözümün yaşı
Kadir kıymat bilmezmiş er kişi
Kadirli kıymatlı ile gidelim

Şahanı koyverin avını alsın
Yarenim yoldaşım yanıma gelsin
Şu garip illerde düşmanım ölsün
Emmili dayılı il'e gidelim

Karac'oğlan der ki yiyip içmeden
Muhannat köprüsünden geçmeden
Güzeller usanmaz konup göçmeden
Düşelim de azgın sele gidelim


Karacaoğlan

Yakınlık

Sesleri gelirdi perdenin arkasından
ama seninle konuşmazdı hiçbiri
aralarına karışmak istemiştin:
(a) Onlar gibi giyindin, sigara içtin (  )
(b) dillerini öğrendin hatta (   )
ama konuşmazdı hiçbiri.
Telefonun da çalınmadı gereksiz durumlarda
ne de açıldı sana telefonları
yanıt, Makinalarıyla dertleştin
üç dilde, yıllar boyu.

Ellerinde demir kanatlar
oturtulmuşlardı arka odaya:
(a) Ortodoks renklerin, (   )
(b) eski dergi kesiklerinin ortasına. (   )
gözleri de üstündeydi sanırım
oysa bu gölge oyununda
gördükleri kimse sen değildin
ve aynalı-gözlüklerini çıkarsalar bile
seni delip geçen bakışlarına
bir anlam veremezdin.

Utanıyorum gerçeği söylemeye:
(a) Ancak içki şişesinin içindeydi aşk (   )
(b) arkadaşlık ise hesap işi. (   )
Sen yasak bir kitapsın sana
kendinden uzaklaşmaktır çünkü yakınlığın ederi.

Üzgünüm, güzel yeryüzü...


Mehmet Yaşın
Adam Sanat, Ekim 1990
Atina

7 Mayıs 2018 Pazartesi

Gel

Bağlandı yollarım, kaldım çaresiz
Gayri dünya bana aralandı gel
Derildi defterim artsız arasız
Üst üste dizildi sıralandı gel

Yâri görse idim haftada ayda
Sevip ayrılmaktan ne buldum fayda
Azrail göğsümde canım hay hayda
Ciğerimin başı yaralandı gel

Karac'oğlan der ki başa yazıldı
Gözüm yaşı ceyhun oldu süzüldü
Kefenim biçildi, kabrim kazıldı
Mezarımın üstü karalandı gel


Karacaoğlan

Gamlanma Gönül

Kemler iyi göremez
Gamlanma gönül gamlanma
Bin kaygu bir borç ödemez
Gamlanma gönül gamlanma

Koyun meler kuzu meler
Sular hendeğinde dolar
Ağlayanlar bir gün güler
Gamlanma gönül gamlanma

Yiğit yiğidin yoldaşı
At yiğidin öz kardaşı
Sağlık her şeyin başı
Gamlanma gönül gamlanma

Naçar Karac'oğlan naçar
Pençe urup göğsün açar
Kara gündür gelir geçer
Gamlanma gönül gamlanma


Karacaoğlan

Şiir Ölümü Öldürür

Neşe'ye

Sen karanlıkları karalar
aydınlıkları yazarsın.
...Küçük boyacı,
kalemini bırakma sakın
o mızraktır elinde.
Ne güzel kızarsın
şiiri silaha benzetince,
oysa fırlatılan her dize
kurşun yarasından beter yara açar
ölümün yüreğinde.


Mehmet Yaşın
Sevgilim Ölü Asker