Şiir, Sadece

9 Aralık 2013 Pazartesi

Meksika

Meksika, bir denizden öbürüne gördüm seni,
delik deşik olmuşsun
kendi demir grisi renginden, altında dikenli manastırların
yattığı dağlara tırmanırken, zehirli gürültüleri
büyük şehrin, akın akın gelen şairlerin
sinsi dişleri, ve ölülerin yaprakları
ve merdivenleri üzerine,
onulmaz sessizliğin ortaya çıkması gibi –
cüzamlı bir aşkın sonrasında kesilen parçalar gibi -,
duruyor yıkıntıların nemli parıltısı.

Fakat amansız sahra ordugâhından, utangaç
terden ve sarı mısırın mızraklarından
yükseliyor ortak kullanım
ve dağıtıyor anayurdun ekmeğini.

Başka zamanlar bölündü yolum
kireç dolu sıradağlarla,
Meksikalı derinin ağaç kabuğunu yaran
makineli tüfeklerin delik deşik ettiği fırtınalı rüzgârlardan dillerle,
ve ataerkil koruların altında
baruttan öpücükler gibi toplanmış
süvari sınıflarıyla.

Cesurca yok edenler
mülkün sınırlarını ve toprağı dağıtanlar
kanda fethedildiler
unutulan mirasçılar arasında -
Güney’in köklerine bağlı olan
bu ağrıyan parmaklar da
dokudu o mükemmel maskeyi,
çiçeklenen oyuncak ve tekstil endüstrisiyle
donattı ülkeyi.

En çok hoşlandığım şey – amansız
taşın şiddetini koruyan yüzlerin
yeraltından çıkarılmış yaşıydı,
ya da büyüyen gül, geçmiş günün
kanlı elleriyle yaratılmış.

Böyle dolaştım durdum ülkeden ülkeye,
geçti kendi bedenime bu Amerika toprağı,
ve damarlarımdan yükseldi zamanın
dinlenen unutuşu, ta ki onun lisanı
bir gün ağzımda titreyerek duruncaya dek.


Pablo Neruda
"Yo soy", "Canto General"den
1940