Fakat seni okşayan el tereddüt ediyor
çölün yakınında, kenarında hemen deniz kıyısının, 
ölümün takip ettiği bir dünyada. 
Sen misin, anayurdum, sen misin, bu senin yüzün mü? 
Bu şehadet, tuzlu su içindeki 
paslanmış dikenli tellerin bu kızıl tacı? 
Pisugua şimdi senin yüzün mü? 
Kim taciz etti seni, nasıl delik deşik edebildiler 
senin çıplak balını bir bıçakla? 
Herkesten önce gidiyor selâmlarım 
adamlara, o acıların oyuklarına, 
kadınlara, manio ağacının dallarına, 
çocuklara, solgun okul çocuklarına, 
Pisagua’nın sahilinde olduğu gibi 
takip edildi anayurt, sevdiğim 
bu ülkenin bütün onuru. 
Yarın sürüklenecek 
kutsal onuru kumsallarında, 
Pisagua: terörün gecesinde 
yakalandı ansızın 
sefil bir hainin emriyle 
ve fırlatıldı kireç beyazı cehennemine 
savunmak için insanın değerini. 
Asla unutmayacağım senin ölü kıyını 
düşman denizlerden pis dişler 
acıların duvarını ısırırlarken, 
ve nasıl da o çıplak, iblissi yüceliklerin 
iskeleleri ayağa kalkıyor dikine: 
asla unutmayacağım nasıl baktığınızı suya 
sizin yüzlerinizi unutan bir dünyaya karşı, 
asla unutmam, döndürdüğünüz zaman 
soru soran ışıkla dolu gözlerinizi 
kurtlar ve hırsızların denetlediği 
Şili’nin solgun toprağına. 
Biliyorum nasıl fırlattıklarını size yiyeceği, 
uyuz itlere atılır gibi, o çıplak toprakta, 
ta ki sizler küçük, boş konserve kutularından 
tabak yapana dek kendinize: 
biliyorum nasıl sıra sıra dizildiğinizi, 
direngen ve cesur, 
aldınız çok sık olarak kuma fırlattığınız 
o bozulmuş fasulyelerden. 
Biliyorum, nasıl aldığınızı elbiseleri 
ve yiyecekleri topluca 
bütün anayurdun yayılmış hükümranlığından, 
gururla hissettiniz 
ki belki, belki sizler yalnız değildiniz. 
Sizler cesur insanlar, toprağa yeni 
bir anlam veren pekişmiş hemşeriler: 
seçtiler sizleri avlayarak 
sizin şahsınızda bütün halk 
sürgün çöllerde acı çeksin diye. 
Cehennemi bulmak için, baktılar 
ülkenin haritalarına, en sonunda buldular 
tuzla çerçevelenmiş bu hapishaneyi, yalnızlığın 
bu duvarlarını, korkutan kaygıyı, 
ezilsin diye başınız 
o sefil tiranın ayakları altında. 
Fakat kendilerine benzeyenleri bulamadılar: 
o çürümüş gübreden yapılmadınız sizler, 
kurtçukların yediği hain gibi: onların bilgilendirmeleri 
yalan söylüyordu, buldular 
halkın metalik inadını, 
bakırın yüreğini ve sessizliğini. 
Bu metal temeli oldu anayurdun 
kumda yitik halktan esen rüzgâr 
kovarken kirin kaptanını. 
Kararlı biraderler, kararlı, 
sizler asmaydınız geceleri 
saldırılmıştı size kulübelerinizde, 
hoyratça çekilip alınanlar, 
kolları çelik tellere dolanmışlar, 
hâlâ uykuda, tümüyle şaşırtılmışlar 
ve eziyet görmüşler, kamyonlarla sürüklenmişler 
Pisagua’ya silahlı gardiyanlar eşliğinde. 
O zaman dövülürken çocuklar 
geri geldiler 
ve korunmasız ailelerle tıkış tıkış kamyonlar. 
Ve bir kez daha yükseliyor çölün gecesinde 
bir uysal çocuk hıçkırığı, bir hıçkırık 
binlerce çocuk ağzından, 
bir koro gibi arıyor o sert rüzgârı 
işitmemiz için, unutmamamız için.
Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı"dan "Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi"