Şiir, Sadece: 20. yüzyıl halk şiiri
20. yüzyıl halk şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
20. yüzyıl halk şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Nisan 2010 Cuma

Yalnız Berçenek

Süleyman bey yaptı ama
Yalnız Berçenek değil
Koca Türkiye'min yolu
Yalnız Berçenek değil.

Bütün bağlar bağsız nesiz
Gece gündüzü uykusuz
Bütün köyler yolsuz susuz
Yalnız Berçenek değil.

Bir gün gittim Almanya'ya
Hiç kimse görmedim yaya
Yürüyelim doya doya
Yalnız Berçenek değil.

Süleyman bey Süleyman bey
Ağrı'da köy, burdaki köy
Gel bu fikri böylece yay
Yalnız Berçenek değil.

Mahzuni değildir nacak
Balta değildir kesecek
Bu rüzgâr tatlı esecek
Yalnız Berçenek değil.


Aşık Mahzuni Şerif

Yalan Mıdır

Dostlar benim dert çektiğim
Size göre yalan mıdır?
Müslüman malı ortaktır
Koca töre yalan mıdır?

Bütün canlar Hak'tan indi
Kitaplarda böyle dendi
Kuvvetli zayıfı yendi
Göre göre yalan mıdır?

Dağlar nerden kopmuş niye
Dünyalar baksın maziye
Devede can vardır diye
Küçük pire yalan mıdır?

Buz dolabı hışır hışır
Dışı yanar içi üşür
Bütün maddeler değişir
Bu bir kere yalan mıdır?

Mahzuni bir defa gelir
Niye geldiğini bilir
Hemi doğar hemi ölür
Birden bire yalan mıdır?


Aşık Mahzuni Şerif

Yakışmaz

Sana böyle melül durmak yakışmaz
Nerde senin yiğitlerin dağlarım?
İşte bundan çiğdemlerin kokuşmaz
Nerde senin yiğitlerin dağlarım?

Güneş olan güneş yüksekten inmez
Bulutun sözüne toprak gücenmez
Ey Mahzuni bizim yiğit tükenmez
Nerde senin yiğitlerin dağlarım?


Aşık Mahzuni Şerif

15 Nisan 2010 Perşembe

Vah Vah

Selam saldım rüzgar ile
Yare vardım vah, vah vah...
Ömür bitti yollar gider
Yollar durmaz vah vah, vah vah...

Dağlar bulut çöller susuz
Gecelerim tüm uykusuz
Ne haldeyim a kaygusuz
Halim sormaz vah vah, vah vah...

Sümbüldüm sarardım soldum
Yaprağı dökülmüş oldum
Şimdi uzaklarda kaldım
Gözüm görmez vah vah, vah vah...

Mahzuni'yim soldum bittim
Bindiğim dalı inciştim
İşte geldim işte gittim
Aklım ermez vah vah, vah vah...


Aşık Mahzuni Şerif

Uyan Çoban

Uyan çoban uyan sürüde kurt var
Mor koyun yaralı kuzu perişan.
Şakiler dönüyor inliyor dağlar
Mecnun çöle dargın yazı perişan.

Canavar bürünmüş kuzu postuna
Karışmış sürüye canlar kastına
Tekin defterini çekmiş üstüne
Ciğer pare pare sızı perişan.

Gemiler delinmiş yelkeni berbat
Zehire karışmış misk ile şerbet
Sanma ki cihanın sultanı rahat
Bazan dalgın gezer bazı perişan.

Uyan çoban uyku zarar getirir
Her taşın başında bir kurt oturur
Sürmeli yavruyu alır götürür
Parça parça koyma bizi perişan.

Yabaniler gezer dostun bağında
Mecnun gezemiyor dostluk dağında
Halden hale düştüm gençlik çağında
Mahzuni yan yatar sazı perişan


Aşık Mahzuni Şerif

Tembih

Yalvarırım sana millet adına
Kurban olam eskisine benzeme...
Bu millet bıkmıştır yalan dolandan
Kurban olam eskisine benzeme...

Yeniden gelenler bizi taşlamaz
Haziran ayını böyle kışlamaz
Sanma ki aşıklar şahı taşlamaz
Kurban olam eskisine benzeme...

Bunca şehitlerin başı hakkıyçün
Mustafa Kemâl'in başı hakkıyçün
Anayın babayın yaşı hakkıyçün
Kurban olam eskisine benzeme...

Mahzuni Şerifim ne kadar yersen
Feda olsun vatana başımı versem
Şu dünyada Allah'ını seversen
Kurban olam eskisine benzeme...


Aşık Mahzuni Şerif

Tavşan

Tavşan yamaca geçti
Şaka maka deriken
Kedi sirkeyi içti
Şaka maka derken...

Kuru göller su doldu
Karaman dağda kaldı
Karga padişah oldu
Şaka maka derken...

Doğdum topraktan geldim
Ha yaşadım ha öldüm
Mahzuni Şerif oldum
Şaka maka derken...


Aşık Mahzuni Şerif

Tavsiye

Size derim vücudunu sevenler
Evvel ayak olur sonra baş olur
Bir cemâlin elbet gülü sümbülü
Gözü yapılır da sonra baş olur.

Dünya yürümez ki böyle tımarla
Evler yapılmaz ki kolay imarla
Balık balık ile himar himar'la
İnsan insan ile arkadaş olur.

Dostun sunduğuna dolu der isek
Dostun gittiğine yolu der isek
Bütün insanlara veli der isek
Elbet Ali olur bir Bektaş olur.

Der Mahzuni kurtul böyle cinlikten
Çok zeminlik çıkar az zeminlikten
Vallahi billahi senlik benlikten
Korkarım dünyada çok savaş olur...


Aşık Mahzuni Şerif

14 Nisan 2010 Çarşamba

Taliplere Uyarı

Dört kapı kırk makam haktır diyenler
Kırkından birine girsin görelim.
Hak'tan gayrı nesne yoktur diyenler
Hak yolunda başın versin görelim.

Şu yüce dağlarda ışık ışılar
Işığın huzmesi bağrımı deler
Nuh'un gemisi bilen kişiler
Yüzdüğü deryaya girsin görelim.

Maşukundan aşıkının yazması
Cahile kolaydır yoldan azması
Kendini bilmiyen küfe bozması
Hüseyn'e can baş versin görelim.

Bana adam etme hiç oğlu hiçi
Maşukuna ayan aşıkın içi
Hak ka kurban diye kesersin başı
Hak yolunda başın dursun görelim.

Ben Kamil isterim fezada uçsun
Ben arif isterim ikiye seçsin
Ben aşık isterim serinden geçsin
Yaptığına divan dursun görelim.

Kamilin sözünden arifler anlar
Canandan ayrılmaz canoğlu canlar
Şah-Merdan'a gücüm yeter diyenler
Mahzuni Şerifi vursun görelim.


Aşık Mahzuni Şerif

Şikayetim Sana

Vallahi usandım ben bu dünyadan
Şikayetim sana İmam Hüseyin.
Eski dostlar şimdi düşman kesildi
Şikâyetim sana İmam Hüseyin.

Şikâyetim vardır Merdan-Ali'ye
Hem Merdan-Ali'ye Bektaş-Veli'ye
Evvel akıllıydım döndüm deliye
Şikayetim sana yiğit Hüseyin.

Sana güvenmiştim yuvam dağıldı
O zalimin oğlu ömrümü böldü
Körpe yavrularım dağlarda kaldı
Şikâyetim sana koca Hüseyin.

Mahzuni Şerifim ben bir deliyim
Kime kurban gidem şaştım neciyim.
Ben ne bir kırpık hacı ne de hocayım.
Şikâyetim sana İmam Hüseyin.


Aşık Mahzuni Şerif

Sultanım Ol

Bu yalnızlık bana acı
Vurma göğsüme kılıncı
Kavuşmak bunun ilacı
Dermanım ol gel gel...

Günüm geçer yıllar gibi
Savrulurum küller gibi
Uzak durma eller gibi
Sultanım ol gel gel...

Kandırıldık belâ bulduk
Kandırıldık yarım kaldık
Matem ettik oruç olduk
Bayramım ol gel gel...

Mahzuni'yi yalnız koyma
Uyma yad ellere uyma
Gelmezsen yaşına doyma
Lokman'ım ol gel gel.


Aşık Mahzuni Şerif

Sultan Süleyman

Sultan Süleyman da olsa
Bir gün ölür demedim mi
Yerdeki karınca bile
Hak'kı bilir demedim mi.

Bilmeyenler ana bacı
Şeytandan giydiler tacı
Haklı Hasan'ın ilacı
Hak'tan gelir demedim mi.

Der Mahzuni dünya cimdir
İşi gücü indir bindir
En sonunda yağlı kendir
Beni bulur demedim mi.


Aşık Mahzuni Şerif

Softaya Sorular

Hocam gelmiş bana sualler sorar
Bu Kürre'yi arzın binası nedir?
Bir gelin oturur güneş yüzünde
Elinde yüzüğü kınası nedir?

Hangi çarmıh tutmuş bizim «İsa»yı
Bilirsiniz dili yanmış Musa'yı
Tur Dağı'na götürürken «Asa»yı
Onun konuştuğu «Sina»sı nedir?

Mevla'm bizi bir hamurdan yoğurmuş
Adem olun diye durmuş çağırmış
«Meryem», babası yok çocuk doğurmuş
Onun babasının anası nedir?

Der Mahzuni Şerif bitsin bu acı
Neydi Zekeriya Nebi'nin tacı
Hocamın korktuğu Tuğbâ Ağacı
Tuğbâ'nın döktüğü danesi nedir?


Aşık Mahzuni Şerif

13 Nisan 2010 Salı

Sıla Efkarı

Ala kar mı yağdı gamlı başına?
Erciyes Dağları kolay erir mi?
Ben gidince dost girer mi düşüne?
Kendini görmeyen Hak'kı görür mü?

Yüksekten yükseğe erler nidası
Leyla'ların mecnun olur fedası
Her Hasan'ın elbet vardır cûdası
İnsan sevdiğine avu verir mi?

Kayadan kayaya sararan sümbül
Sümbülün derdinden bilir ehli dil
Yapraktan yaprağa kovulan bülbül
Bin çiçekli bal olsa da durur mu?

Boşuna Mahzuni yalvarıp yakar
Gözlerinin yaşı içine akar
Değ mümine münkir nereden çıkar
Çağrılmayan yere insan varır mı?


Aşık Mahzuni Şerif

Sevdim Diyenler

Sevdim diyenlere selamım olsun
Kuru merhaba ile borç ödenir mi?
Bilmediğim derya taş ile dolsun
Sanki ölü kaptan sağ sanılır mı?

Zerrece Hak var imiş her kulda
Fazilet eğlenmez akçede pulda
Kâmiller kullara çizgide yolda
Kendi yürümese kâmil denir mi?

Yalan dolan ile gönül eğlersin
Söyle zahit kime meyil bağlarsın
Beni kandırdın ya Hak'kı neylersin
Beni kandırdığına Hak inanır mı?

Kıymette bir midir yâr ile ağyar
Kâmilin ustası meclise uyar
Ey dostlar darılmakta da usul var
Mahzuni gibiye dost incinir mi?


Aşık Mahzuni Şerif

Sevdiklerime Veda

Her can dayanamaz ayrılık sana
Cemâlini gördüklerim elveda
Bilmem ki erenler ne oldu bana
Sefasını sürdüklerim elveda.

Hiç bakmayın ayıp ile yazığa
Aşık olan âşık düşmez tuzağa
Belki kader yolu gitti uzağa
Divanına durduklarım elveda.

Mahzuni Şerifim tutuşup yana
Bağladım özümü Şah-ı Merdan'a
Geri dönemessem üzülmen bana
İkrarına vardıklarım elveda.


Aşık Mahzuni Şerif

Secere

Gülüm katreyi Zeynel'den
Bir katre olmaya geldim.
Akıp akıp çaylarınan
Ummanı bulmaya geldim.

Öyle ummana karışıp
Nice dalgaynan yarışıp
Kamilce durup duruşup
Derine dalmıya geldim.

Şöyle duram derinlerde
Görünmüyen görünlerde
Çıkıp yüksek serinlerde
Bir yağmur olmaya geldim.

Yağmur olup yere düşsem
Nice ceylanınan koşsam
Canlanıp Hak'ka uluşsam
Gülünen gülmüye geldim.

Bir bağuban görse beni
Ölçüsüne vursa beni
Birem birem yolsa beni
Kendimi yolmaya geldim.

Mahzuni'yim bu iş tamam
Beni yaktı işte canan
Ben gerçek Kıble'ye inan
Bir namaz kılmaya geldim.


Aşık Mahzuni Şerif

Poz İçinde Poz

Gönül nerden aldın sen böyle çalımı
Haberin yok poz içinde pozun var.
Kimin olur kötü sözün gelimi
Ne habersiz ayrı ayrı izin var.

Cahiller kamilin sözünden bilmez
Çürük papuç ile Şam'a gidilmez
Koyun sürüsünde hınzır güdülmez
Bu hâl ile poz içinde pozun var.

Bir damlan bulunmaz denizim dersin
Hayâl kaplarından çok pilav yersin
Böyle gitme gönül derde girersin
Ne acayip türlü türlü nazın var.

Neler açtın Mahzuni'nin başına
Karışılmaz oldu neden işine
Gönül kimse bakmaz gözün yaşına
Anladım ki göz dibinde gözün var...


Aşık Mahzuni Şerif

12 Nisan 2010 Pazartesi

Pişmanlık

Seher vakti evinize
Girdim girmez olayıdım.
Geçiyordum bağınıza
Vardım varmaz olayıdım.

Boş kayadan pınar akar
Ondan içen çile çeker
Azgın yârene kim bakar
Sardım sarmaz olayıdım.

Mahzuni Şerifin halı
Aramızda kara çalı
Gittiğim erkânı yolu
Sordum sormaz olayıdım.


Aşık Mahzuni Şerif

Pişman Oldum

Selam verdim selamımı almadı
Düşman m'oldun gözlerini sevdiğim
Sen beni severdin ezel ezeli
Pişman m'oldun gözlerini sevdiğim?

Beni Mecnun ettin deliler gibi
Ferhat Şirin'deki çalılar gibi
Biat eder idin Ali'ler gibi
Osman m'oldun gözlerini sevdiğim?

Ayandır çöllere Mecnun'un hali
Eğilmiş kırılmış güllerin dali
Adem'i kovduran Havva misali
Şeytan m'oldun gözlerini sevdiğim?

Uçma gökyüzünde Cebrail gibi
Can alıcı olma Azrail gibi
Mahzuni Şerife İsmail gibi
Kurban m'oldun gözlerini sevdiğim?


Aşık Mahzuni Şerif