Şiir, Sadece: 2014-03-23

29 Mart 2014 Cumartesi

Gonzáles Videla

Ama kimdi? Kimdi o? Nerede olursam olayım
soruyorlar bana
mülteci olarak dolandığım yabancı ülkelerde.
Şili’de kimse sormuyor, yumruklar sıkılmış rüzgâra karşı,
madenlerdeki gözler dikilmiş bir noktaya,
onlarla ağlayan utanmaz bir haine doğru,
tahta çıkabilmek için onların oylarını tartakladığında.
Gördüler onu, Pisagua’dan bu adamlar, kömürün
cesur savaşçıları: gözyaşı dökmüştü o,
dişlerini göstermiş ve vaatler vermişti,
şimdi kendisinin kumlu çıban izini
yıkayan çocukları kucaklayıp öpmüştü o zamanlar.
Halkımın arasında, memleketimde, tanıyoruz onu. İşçi
uyuyor ve düşünüyor ne zaman nasırlı elleri
kavrayacak o yalancı köpeğin boğazını,
ve maden işçisi karanlıkta kaygılı mağarasında
uzatıyor ayağını ve düşlüyor ezdiğini
o zararlı, o alçaltan ve doymaz biti.

Biliyor kimin konuştuğunu ardında süngülerden
bir perdenin, pazardaki hayvanların
ya da yeni esnafların ardında,
fakat kendisine başvuran halkın değil asla
bir saat bile konuşmuyor için onlarla.

Çaldı umudu halkımdan, gülümseyerek
sattı onu karanlıkta en fazla fiyat verene,
ve yeni evler ve özgürlük yerine yara aldı halk,
madenlerin gırtlaklarında dövüldü,
havan toplarının arkasında emredildi maaşı,
yalaka bir şirket hükümetteyken ve dans ederken
keskin dişleriyle gecesel timsahlar gibi.


Pablo Neruda
Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi
Evrensel Şarkı


Not:
Gabriel Gonzáles Videla, 1946-52 yılları arasında Şili Devlet Başkanı. Komünistlerle seçim ortaklığı yaptı, ama devlet başkanı seçildikten sonra A.B.D.’nin baskısı sonucu 1949 yılında ”demokrasiyi savunma yasası” ile birlikte Şili Komünist Partisi’ni yasakladı, parti liderlerini tutukladı ve amansız bir takibe girişti. Kuzey Şili’deki İquique kentinin kuzeyindeki çölde bulunan Pisagua’ya sürüldü tutuklananlar. Komünist Partisi’nden milletvekili seçilmiş bulunan Neruda önce saklanmak, daha sonra da Şili dışına çıkmak zorunda kalmıştır.

Göğümde Bir Bulut Gibisin

Bu şiir Rabindranath Tagore'un Bahçıvan'ındaki 30. şiirin başka sözcüklerle tekrarıdır.


Göğümde bir bulut gibisin alacakaranlıkta,
Ve renginle biçimin tam sevdiğim gibi.
Benimsin, benimsin, ey tatlı dudaklı kadın,
ve sonsuz düşlerim yaşıyor yaşantında.

Ruhumun lambası ayaklarını kızıllaştırıyor,
kekre şarabım dudaklarında daha tatlı,
ey şarkımın hasadını toplayan kadın, akşam olunca
beni hissettiği gibi hisseder seni ıssız düşlerim!

Benimsin, benimsin, haykırıyorum akşamın melteminde,
ve rüzgâr sürüyüp götürüyor yalnız sesimi.
Gözlerimin derininde avlayan sen, avın
engelliyor su gibi, gecesel bakışlarını.

Müzikten ağımda tutuklusun, ey sevgili,
ve müzikten ağımda genişsin gök gibi.
Ruhum doğuyor hüzünlü gözlerinin kıyısından.
Düşlerin ülkesi başlıyor hüzünlü gözlerinde.


Pablo Neruda
Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı'dan

Şiir

Gülden, bir tek gülden maymuncukla
açmayı deniyorum kapalı kapıyı.


Anna Pardi
Çeviren: Özdemir İnce

28 Mart 2014 Cuma

Göğün Boğulmuş Kızı

Örülmüş kelebek
ağaçlarda asılı entari,
gökyüzünde boğulmuş, sürüklenmiş
rüzgâr ve bulutlar arasında, yalnız, yalnız, yoğun,
giysisi ve saçı darmadağın,
ve içsel bir hava yemiş bitirmiş.
Kımıltısız, karşı koyarsan eğer
kışın boğuk sesli iğnesine,
kızgın suyun akıntısı ıstırap verir sana.
Göksel gölgeler, geceleyin
ölü çiçekler arasında kırılmış güvercin dal:
duruyorum ve acı çekiyorum
soğukla dolu yavaş bir sesle
suyun kırbacı gibi dağıtırken kızıl alazını.


Pablo Neruda
Yeryüzünde Üçüncü Konaklama'dan

Yönelim

Elim bazen yüreğimin üzerinde durur
İşte oradadır vatanım benim.


Anna Pardi
Çeviren: Özdemir İnce

27 Mart 2014 Perşembe

Gök Renkli Liman

Lizbon’da
karaya çıktığında,
gök mavisi gökyüzü ve gül kızılı gül,
beyaz alçı ve altın,
kiremitten taçyaprakları,
evler,
kapılar,
çatılar,
limon altınının püskürtüsüyle
pencereler,
gemilerin denizaşırı mavisinden yapılmış.
Karaya çıktığında,
bilmiyorsun,
pencerelerin ardında saklandıklarını,
iyi ve doğru konuşan
hüznün gardiyanlarının
seni gözetlediğini
bilmiyorsun,
fakat sürer gardiyanlar mahkûmları adalara
ve sessizlikle mahkûm eder onları,
gölgelerden dörtlüler gibi
kaynaşarak
yeşil camların altında,
mavi dağların arasında,
ilkbaharın gereksiz kornası altında
gardiyanlar
kovalar Portekizlileri:
toprağı kazır gardiyanlar
ve seçer adamları karanlık için.


Pablo Neruda
Üzümler ve Rüzgar'dan
1954

Siz İnancımsınız Benim

Sabahleyin tramvayda
dokunup dururuz ya birbirimize
dirseğimizle, sırtımızla,
akşamleyin keyifle kadeh tokuştururuz ya birahanede,
ve sabah
ve öğlen yemeğinde,
ve cumartesi,
ve pazar,
en olmayacak cinsinden fıkralar anlatırız ya,
zaman öldürmek için
çocuk yaparız ya,
geçsin diye pazar günleri,
ve yerleştiririz ya dudaklarımıza sigarayı
koz çektiğimizde,
ve bir torna kalemi gibi
iz bıraktığında basan
ve yanıbaşımızdaysa kaygı,
ve hiç kimse son veremiyorsa ona,
sağlamıyorsa düzeni,
ve güneş alev alev tutuştuğunda,
kar yağdığında,
öfkeyle dolduğunda yürek:
her zaman,
her gün,
her saat,
her dakika
iğneli olsun, okşayıcı ya da
sizin üstünüzedir söylediklerim,
proletarya üstüne.
Sizler, nasipsizler!
bir mezara yatmak için doğan,
sizler, kadınların ihanet ettikleri,
ya da kısraklar gibi boyun eğerek-
sevdikleri, gücünüz yettiği sürece!
Yüksek fırında demir gibi
öylesine kaynaşmak istiyorum ki sizinle,
ayrılsın moleküllerim
curuftan;
döküleyim biçimlerine
kolay unutuşların,
görevin ve sevincin,
ve emeğin;
kaynaşma susuzluğundayım sizinle
sonsuzca!

Yoksullar!
Kaldırımdan bir taş söker gibi
koparıyorum kendimden
bu şiiri!
felaket, uyuz bir it gibi
her an ardınızda!
Sözlerim ulaşır mı size!
sonsuz öksüzlere?
Sizler, uzamış sakallarıyla,
sevincin kıyısında toplaşanlar,
kapı önlerinde
toplaşır gibi...
Şairlerin yaşamı
şaşmaz bir süreklilikle
son bulur bir kurşunla,
yalnızlıkla
ya da tekerlekleri altında bir trenin.
Fakat hepsi de bir gün
gelecektir kapınıza,
açlıktan ya da susuzluktan bitkin.

Her zaman ölçüm olacaksınız benim,
sizler hiç de ideallerden gelmeyen başlarının dönmesi;
koparmayın afiş tahtasından
şiirimin,
hayallerinizi ve düşlerinizi.


Mihaly Ladany
Çeviren: Ataol Behramoğlu

26 Mart 2014 Çarşamba

Göksel Şairler

Neler yaptınız Gide okuyanlar,
Entelektüelciler, Rilke hayranları,
kutsal gizemlerin yorumcuları, sahte varoluş
sihirbazları, bir mezarda
alevlenen sürrealist
gelincikler, moda gereği
Avrupalılaşmış ceset,
kapitalist peynirdeki solgun kurtçuk,
neler yaptınız
kaygının hükümetine karşı,
bu karanlık insan hayatı için,
bu tekmelenmiş varlık,
bu pisliğe zorla bastırılmış baş için
bu kötü davranılmış hayat
bu dirençli öz için?

Kaçmaktı tüm yaptığınız:
sattınız yığılmış çöpü,
göksel bir saç arıyordunuz,
korkak bitkiler, kırılmış tırnaklar,
“Mutlak güzel”, “sihrin gücü”,
korkutulmuş zavallıların eserleri,
gözleri görmemek için, cezbetmek için
o hassas göz bebeklerini,
hakkınızdan gelmek için sizin
efendilerin fırlattığı
kirli artıkla dolu kaplarla,
ölüm savaşında taşı görmeden,
savunmadan, fethetmeden,
mezarların kıpırdamaz, çürümüş
çiçekleri üzerine düşerken yağmur
mezarlıkların sallanan
çelenklerinden daha da uysal.


Pablo Neruda
Evrensel Şarkı'dan


Not:
André Gide: 1869-1951 yılları arasında yaşamış Fransız yazar.
Rainer Maria Rilke: 1875-1926 yılları arasında yaşamış Avusturyalı şair.

Bir Çiçektir Bu Kadın

Bir çiçektir bu kadın, bir rastlantı buraya bıraktılar
Yatıyor kum yatağında kıyıdaki,
Çıplak güzel bir bakış gibi
Bir taş gibi çıplak.

Uyudu, unuttu zamanı,
Kocaman beyaz bir kelebek uçuyor üstünde
Ve bir başka böcek;
İşte Cennet bahçesinin ülkesi
Aşkın doğuşundan önce.

Boğa başlı dağ da bakıyor ona.
Ve tahtadan oyuncaklara benzeyen hayvanlar.
Bir balıkçı olurdum ona bakmasaydım eğer.
Soluğu karışıyor saçlarına.
Bir perili uçurumdur böğürleri.

Başlıyor dünya onun yattığı yerde,
Yalnızlık ufkuyla kuşatılmış olduğu yerde,
Başlıyor dünya biz yüreklenelim diye,
Gövdelerin birleşmesinin ötesinde,
Son bir umudumuz olsun diye.

İnildiyor gemi, ağlıyor dalga, hışırdıyor kamış,
Yarat, Tanrım, bir elma ağacı, bir gülüş yarat,
Sıkıntı içinde uyanırsa eğer kadın
Sigaramın dumanını küçük bir yılan sansın diye.


Sandor Csoori
Çeviren: Özdemir İnce

25 Mart 2014 Salı

Gölgelerdir Anlamı

Hangi umudu düşünmeli, hangi saf uyarıyı,
hangi geri dönmez öpüşü gömmeli yüreğe,
çaresizliğin ve zekanın kaynağında denetlemeli,
o sonsuzca bulanık sularda uysal ve emin?

Hangi dirimli, hızlı kanatlarını yeni bir düş meleğinin
kapsamalıyım uyuyan omzuma
sürekli bir güvenlik gibi,
işte ki ölümün yıldızları arasındaki yol
şiddetli bir kaçış olsun, bir çok günler için başlanmış,
aylar ve yüzyıllar öncesinden?

Belki arıyor o doğal zayıflık endişeli
ve şüpheli varlıklar arasında
zamanda hem sonsuzluk olan ve çevrilmeyen toprakta,
belki yayılır can sıkıntısı ve o amansız yığılmış çağlar
yeni yaratılmış bir okyanusun ay dalgası gibi
kumsalların ve korkutan ıssız bölgelerin üzerine.

Ah, bırak olduğum şey sürsün ve yaşasın ve bıraksın yaşamayı,
ve bırak alıştırayım kendimi bu demir katısı koşullara,
ki ölümün ve doğumların titreyişi rahatsız etmesin
her zaman istediğim o derin yeri.

Bırak olsun olduğum şeyi o, şu ya da bu zaman, bütün zamanlarda,
kurulmuş ve emin ve alazlanan bir tanık,
dikkatle mahvediyor kendi kendisini ve durmaksızın ayakta,
besbelli yutulmuş özgün görevi tarafından.


Pablo Neruda
Yeryüzünde Birinci Konaklama'dan

Yiyecek

Öğle yemeği yiyen bir adam gördüm:
Üst üste koyduğu asfalt parçalarının
Yerleşti üstüne güzelce,
Bir kıvrım yaptığı noktada sokağın.

Küçük bir küskü sapladı ortasına yolun
Sürücüler biraz dikkat etsin diye;
Tarttı gözleriyle yiyecek paketini
Çıkardı tıpasını süt şişesinin. Durdu bir süre.

Başını ilgiyle eğdi üstüne yiyeceklerin
Sıcak francalayı ikiye böldü bıçağıyla:
Ne gevşeklik vardı, ne gerginlik,
Ne tezcanlılık, görkemli davranışlarında.

Isırdı ekmeği, çiğnedi beceriyle
İçerek sütünü her lokmanın üstünden.
Duyduğu hoşnutluk besbelliydi
Dünyadan, kendinden, bu öğle saatinden,

Ve başka hiçbir şeye gereksinim duymadığı
Okunuyordu bütün davranışlarından.
Bir sıcaklık yayılıyordu güçlü vücuduna
Bitiyordu şişe - uçuyordu zaman.

Sizler! Sofra başı uzmanları!
Oburlar, pisboğazlar, züppeler!
Gırtlağına kadar yiyeceğe saplananlar!
Öğle yemeğinde giysi değiştirenler!

Sıkı bir perhizin sofu yandaşları!
Gastritliler! isterdim görmenizi
Bıyıklarının altında, süt şişesinden
Nasıl yuvarlacık bir halkanın çiçeklendiğini.

Bir törendi - kutsal ve olağan,
Yiyeceklerin görkemle yutuluşu;
Ve yüzü, çalışan adamın,
Bayramlar gibi kutluydu.

Hiçbir neden yoktu kibirlenmesine
Fakat sanki sonsuz bir ışık kaynağıydı;
Aydınlatıyordu güneş gibi
Kalkıp, ağır adımlarla geçtiği sokağı.

Yürüyordu, sakin ve yumuşak bir düşünceyle dolu:
Her şeyin iyi, alışkın ve sağlam olduğuna dair yaşamda.
Tıpkı bu öğle sonrası gibi. Soğuyan terin tadı gibi...
Ve yarın yeniden başlayacaktı ekmek ve çalışma ...


Gabor Garai
Çeviren: Ataol Behramoğlu

24 Mart 2014 Pazartesi

Görevini Yaptıktan Sonra

Görevini yaptıktan sonra
kime haber verir hırpanî kondor?

Yapyalnız bir kuzunun üzüntüsüne
ne ad verilir?

Ve güvercinler şarkı söylemeyi öğrenirse
neler olur güvercin evinde?

Arıları gücendirir miydi sinekler
eğer bal yapsalardı?


Pablo Neruda
Sorular Kitabı'ndan

Bir İnsan Konuşuyor

Çocuklara acıyorum,
Büyüyecekler.

Büyüklere acıyorum,
Bir gün ölecekler.

Dünyaya acıyorum,
Habersiz kendi sonsuzluğundan.

Var olsaydı. Tanrı'ya da acırdım
Çılgın yasaları için.


György Timar
Çeviren: Özdemir İnce