Şiir, Sadece: 2019-03-10

16 Mart 2019 Cumartesi

1.

Ey!
Elemli gecelerin ruhani köpeği!
şeytani imgelerde tanrının sonsuz görünümleriyle çıldırıp melekleştiğinde,
ucube bedenini esrikliğin nehirlerinde boğarak zevk çığlıklarından öldüğünde,
bilincini cehennem çukurlarında yitirip,
derin uykulu sayıklamaların tabutlarını kaldırdığında,
ve bilge budalalıklarla sonsuz ışığa yitip gittiğinde,
sapkınlığın ve deliliğin kutsal topraklarında
dionysosca dans edip tepindiğinde,
vahşet tarlalarında barış çubuğu tüttürdüğünde,
edebi kodlarını gizemin
şairane yataklarda düzüp,
karşıtlıkların rahmine kanıyla boşalan lirik şamana,
mistik rüyalara yatan karnaval peygamberine,
kehanetin,büyünün ve aydınlanmanın mucizevi soytarısına dönüştüğünde
tanrının kutsal kuzusu!
ineceksin yitik cennetin dağlarından
söyleyeceksin sihirli kulaklara ilahi türküsünü;
mutlu cinlerin,harpsichord dinleyen hayaletlerin,
frengili karabasanların,ateşin,dumanın,
sanrılar manastırı bakirelerinin,
merhamet sunağında ölümü çağırmışların
gözleri oyulmuş vücutları çürümüş
kasvetli göğün kulesinde çan çalanların


Bahadır Aydın

15 Mart 2019 Cuma

Dirsek Şarkıları

Penceremin dışında köpüren
Geceyarısı kasırgalarında
Dönen düşünceler, görüntüler, ve gülümseyişlerin
hoş bir dokunuştur tek eksiği
Tamamen bütünlenmiş olmak için

Uzanıp açık pencereden
Birini yakalar çekiveririm içeri.
Bir balık gibi kıpırdanır,
sarmalanır etrafımda benim ve klavyemin,
elektrik yılanı gibi içime
saplantının iyi zehrini akıtarak
dökülsün diye sözcükler
ilham perim dargın değilse bana.

Ama bazen bu bir enkaz hortumudur,
Ve yakaladığımda o çeker beni camdan dışarı
Bilincimi yitiririm,
Duyamam artık o müziği aklımdan parmak uçlarıma

Uyandığımda kendimi bulurum
Arka dar sokakta çırılçıplak
Üzerimde akşamdan kalmalığım
Ve bir kahkaha patlamasıyla,
Okul kitapları taşıyan ayaklar
Üzerime basıp geçerken.


Iam Rawkinrec
Pittsburgh, PA

14 Mart 2019 Perşembe

Kendi Kanlı Elleriniz

Bırakın bilinsin
Yeter bana kendi suçlarım
Ve taşımaya niyetim yok
Diğerlerine ait olanları

İnsanoğlunun suçları
Tarihin suçları
Benim icatlarımdan değildi hiçbiri
Beni de bunaltıp tiksindiriyorlar
Size yaptıkları gibi

Ne danışıldı bana
Ne de öğüdüm soruldu
Hitler yürüdüğünde Paris’e.

Evimde uykudaydım kör kızın ırzına geçtiklerinde.

Benim iznimle öldürülmedi
o sessiz köyün çocukları.

Henüz üçyüz yıl vardı
Cadılar yakılırken
Annemin rahmine düşmeme.

Böyle şeylere ne hırsım yeter benim
Ne hayal gücüm.

Ben yalnızca yağmurlu öğleden sonralarının
gökyüzünü
izlemek istiyorum pencerelerden.

Benim kendi suçlarım
Tarih kitaplarına hiç de layık olmayan
sıradan ve değersiz,
kederli küçük şeylerdir.

Ama, benimdirler hiç değilse.

Cehaletin bombalardan fazlasını öldürdüğünü söylerler.

Önce gidip kendi kanlı ellerini yıka kızım,
Ve beni bırak olduğum gibi.


William Taylor Jr.

13 Mart 2019 Çarşamba

I

İsrail kavmini kurtar!
Dağın üzerinde tepin!

Yaşamak
“Kaynaşmış, takdisçi ruhlar” gibi
sarhoş edici bir barışla yaşamak
yaşamak
ağaç kabuğuna giren bir karınca gibi telaşlı
dans etmek
alev alan yeleyle

tüm bunlar, bir adam,
ben, gördüm onun mücevherlerini ve makyajını
fahişe gibiydi

bombayı yasaklasınlar istedik
yeryüzünü sarsan ölüm ağzını
ve kan dökülmesini dolayısıyla

toprağın bağırsakları
paslı bir çivi misali
ayak fetişinde,
ve tuz kubbeleri gürlüyor
bir siyasetçinin götü gibi ve Nevada bir kangurudur
A.E.C. tarafından açık bırakılmış kesesiyle

Kulağımda kanat vızıltıları
“Kırmızı kanat, siyah kanat,
siyah kanat koyu kırmızı filizlenmiş,”
ve kuş sürüsü
gözüme dik dik bakan,
kuşlar daima yukarıda kanat çırparlar
bir “bersek tütün mezatında” gibi bağrışarak:
Acılar! Asla doğma! Dieness!

Ve Stassen’in başarısızlığını gördük
Ve anlatıcının müdahalesini,
Orada feryat eden Redford’u, aynı zamanda, ölümüne.

Ve Madam Chiang Kai-shek
Artık çok yaşlı
Çin Lobisi adına sevişmek için

Ve Kore Savaşı’nın gizli tarihini öğrendik,
Mac Arthur’u olmayan Çin aşiretlerinden önce geri çekilen

Ve Mao’nun eserinin inkâr edildiğini gördük
Ve Van Gogh’un ufukta feryat eden kargasını gördük,
ve Rovault’un İsa’sını.
Şarkı söyle şarkı söyle Amerikano!
Bomba karşıtı Steli kaldır;
Amerikano
Barış kartalı burada mı?
Sembolik kuş sürüsü ya?

Akbaba,
Şahin pençesi,
Seksi güvercin
Okyanus karabatağı
Kanlı pençeleriyle şaşkın karga,
Karın dansıyla güvercin,

Kuşlar
Kuşlar
Çığlıklar ve kürklü kalabalık
Kuşlar
Kuşlar
Da Vinci’nin kuyruk tüyleri
Gençlik Rüyası
Kuşlar
Kuşlar
Ginsberg’in kuşları
Ginsberg’in Naomi’ye kutsal yazısı,
Kuşlar telaşlı gözleri
Kuşlar daima uykusuz,
Şeffaf göz kapakları

Kuş sürüsü ve seksi kuzu arasında başka hiçbir şey yok.

Baba oğul kutsal ruh, hepsi de olumsuz.

Afrodit
Kallipugos
Kaldı geriye,
Hiyeroglifler kaldı
“Ağaçlar öldü, hayaller kaldı,”
Van Gogh ve Ginsberg,
Yanan Çalı,
Titrek Böğür,
Hepsi kaldı.
Anubis ve Amuletlerin gücü,
Sonsuzluk böceği kaldı.
Bedenim tahammül eder.
Elektrik yüklü vücudum
Sonsuz göz kırpma için çarpışır
Karanlık künt ve mezar arasında
Şimdinin kanlı, titrek böğrü
Napolyon şimdi Avrupa’nın dört bir yanında tepinir;
Avrupa’nın daha eski bir anlamı var,
Avrupa yüzyıllarca Zeus’un boynuzuyla becerilmiş;
Ve pasif
Pasif,
Acı çekmek zorundaydın
Boğanın penisini almak için!
Boğa uzun aletini kaldırıp
Avına yönelirken
Sen pasif titriyordun
Korkudan ama
Ne çatlak bir döl,
Ölüm hücrelerinde bir ay geçiren kimse asıl cezaya inanmaz

Ölüm hücrelerinde bir ay geçiren kimse hayvan kafeslerini küçümser

Makaralarda aşk yaparım
Etere sıçrarım
Güneşi arzularım,
Beynim kuş tünekleriyle kaplı,
Bir adam, düşüncelerin ayıran birliği,
Titrek, ürkek,
İnancın ötesinde gergin,
Başıboş, hadiseleri alâkalandıran,
Her şeyi der-top eden,
Rutubette dolaşan eller,
Kalp Enginde köpüren,
Gözler cilalı,
Beyin söz çağlayanında büzülen,
Bacaklar okyanusta emilen.

Anubis gizliden sırıtışlar güvertede,
Amerikano, Seyyah.
Güneş yelkenlisi engine giriyor,
Anubis güneş parıltılarıyla dans ediyor,
Ve adam bekliyor güneşi, titrek kuzunun gözünü.
Davran koyu sandaletli ve örgülü saçlı seyyah,
Senin seçimlerin küçümseniyor
Çünkü sen Dağa ve yaşayan kasvetin sıcaklığına giriyorsun
Sıcaklık karınlar arasındaki gibi,
Ve yakınlık oradaki yakınlık kadar.
Bir değnek hakket seyyah,
Günlerce yap onu,
Onu yolculukta, yollarda, patikalarda kert,
Kederli âşığının Persefon’un ırzına geçtiği yerde,
Ve Persefon’un kasvetli olduğu yerde aynı zamanda;
Gireceksin seyyah,
Edatların sayısız yönlerine,
Ve sıçrayacaksın
Titrek Böğrün üzerinden
Ve gireceksin
Ve gireceksin
Seksi kuzunun içine tümüyle
Feryat
Feryat edeceksin
Güneş ışınları arasında.


Ed Sanders


Montville Eyalet Hapishanesi, Uncasville, Connectitut, 8–24 Ağustos, 1961
Barış tanığı olarak Ethan Allen Polaris-misil denizaltısına saldırı girişimi

12 Mart 2019 Salı

Beat Haikulardan Seçme

küçük beyaz kedi
yürüyor çimlerde
kuyruğu havada

Gary Snyder
bir haiku
uzaktan uzağa

kahvemin telveleri
parıldıyor
sabahın ışığında

daima ve daima
her şeyi bekler
gece yarısı ormandalar

Nisan sisi
çamların üzerinde
gece yarısında-

çiseliyor yağmur
gece yarısı çamlarında
kupkuru oturuyorum ben

geç vakit nisanı
akşamın karanlığı kaplıyor
aslanlar & kuzular

hızlanıyor tren
iplik saçağı gibi savruluyor boşlukta
ben demiryolu işçisi

ufukta tren
pencerede
tıkırtısı

küçük serçe saçaktaki su giderinde kalbim çırpınıyor


Jack Kerouac

11 Mart 2019 Pazartesi

İsimsiz

karanlık fırtınalı gece
sis sessizce yaklaşıyor
tepelerin üstünden
yağmur damlaları düşerken
pencerede
gördüğüm eski dostların yüzleri
dimdik bana bakıyor
geçmişin hayaletleri
yük trenleri buharlı gemiler
metro trenleri taşıyor
ölüm yüklerini
Corso Mad Hatter
Rimbaud Baudelaire
Lorca’nın bir porsiyon kurşunla beslediği
Kaufman kara Mesih
Bourbon Caddesinde yürüyüp
Golden Sardine geveliyor
Micheline Kerouac’la
Eski Cedar Tavern de içerken
İsa alnındaki terleri siliyor
sis düdüğü bir senfoni çalıyor
kafamın içinde
duyduğum davul sesi
içimde Beat hissi
dudaklarım meleklerin ayaklarına değdi.

10 Mart 2019 Pazar

Making It With My Baby

Sallanan dilleri bırak sallansın
ve gevşek ağızlı zombileri
ne istediklerini söyle
birbirimize şarkı söyleceğiz
gecenin kalan kısmında
kaliko kedileri
şiirlerde kaldıkça
hayallarimizi tekrar gözden geçirelim
ve gökkuşağı bulutları ıslattı
sürüklediler kendilerini karşıdan karşıya
yapraklarla birlikte
kıyafetlerimizin üzerinden uzağa.