Şiir, Sadece: 2014-08-31

6 Eylül 2014 Cumartesi

Denizkızıyla Sarhoşların Masalı

Bütün o adamlar oradaydı
büsbütün çıplak girdiğinde içeri o.
Sarhoştu adamlar ve tükürdüler ona.
Irmaktan yeni gelmiş, yolunu yitirmiş
o denizkızı bir şey anlamadı.
Sataşmalar aktı parıldayan teninde.
Altın memeleri sırılsıklam oldu çirkeflikten.
Yabancıydı göz yaşlarına, ağlamadı.
Yabancıydı giysilere, giyinmedi.
Dağladılar onu izmaritlerle ve yanmış tıpalarla,
ve yuvarlandı meyhanenin tabanında kahkahaları.
Konuşmadı, yabancıydı konuşmaya.
Gözleri uzak bir aşkın rengiydi,
kolları topaz gibiydi.
Mercan ışıkla kıpırdadı dudakları,
ve en sonunda çıktı gitti kapıdan.
Arındı girer girmez ırmağa,
yağmurda beyaz bir taş gibi pırıl pırıldı,
ve bakmadan geriye, yüzdü bir defa daha,
hiçliğe doğru, ölümüne doğru.


Pablo Neruda
Estravagario

5 Eylül 2014 Cuma

Deprem

Uyandım düşlerin toprağı yittiğinde
altında yatağımın.
Külden kör bir sütun gerindi
gecenin ortasında,
soruyorum sana: öldüm mü ben?
Uzat ellerini bana gezegen çatlaklarının ortasından,
menekşe gökyüzünün yara izi bin parçaya bölünürken.
Ah! Fakat anımsıyorum, neredeler? Neredeler?
Neden cızırdıyor ölümle püre yapılmış toprak?
Ey süpürülmüş evlerin altındaki katılaşmış maskeler,
korkuya asla ulaşmamış gülüş, direklerin altında
ezilmiş yaratıklar, gecenin örttüğü.

Ve bugün ışıklanıyorsun, ey mavi gün, harabelerden
sönmüş denizinin üzerinde
bir altın salıntı gibi balo için süslenmişsin, alazlanıyorsun,
ararken gömülmemiş olanın aranan yüzünü.


Pablo Neruda
Evrensel Şarkı

Devlet Sahipleri

Trujillo, Somoza, Carías,
bugüne kadar, bu acı
Eylül ayına kadar
yıl 1948,
Paraguay’da
Moriñigo (ya da Natalicio) ile birlikte,
tarihimizin en aç gözlü sırtlanlarıyla,
kemiriyorlar onca kan ve ateşle
fethedilmiş bayrakları,
zenginlikleriyle kirletiyorlar kendilerini
bu cehennem hırsızları,
satraplar, binlerce kez satılmışlar,
ve satıyorlar kendilerini, örnek alarak
New York’taki çakalları.
Aç dolar makineleri,
kuşatılmış acı dolu halk kurbanlarıyla,
fahişe pazarlıkçıları
ekmeğin ve Amerikan havasının,
çamurdan tabutlar, cellatlar, kerhane işleten
sarı sendikacıların kliği,
işkenceden ve halkı acı çektirerek öldüren açlıktan
başka yasayı tanımayanlar.

Kolombiya Üniversitesi’nin
fahri doktorları,
çenelerinin ve bıçağın üzerinden
savrulan cüppeleriyle, zalim
davar sürüsü Waldorf Astoria’dan
ve tutuklanmışın sonsuz
yaşının çürüyüp gittiği
lanetlenmiş odalardan.

Küçük akbabalar kabul etti
izleyici olarak Mister Truman,
saatler takılı, “Loyalty”lerle süslenmiş,
ülkenin kan emicileri, bunlardan daha kötü
ancak tek bir şey vardır, sadece tek bir şey,
ve o benim ülkeme bir gün
bir felaket olarak verildi halkıma.


Pablo Neruda
Evrensel Şarkı


Notlar:
Rafael Leonidas Trujillo, 1930-61 arasında yaşamış, Dominik Cumhuriyeti’nin Başkanı idi. Metresini görmeye giderken, bir suikastla öldürülmüştü.
Anastasio Somoza, 1933’den öldürüldüğü tarih yıl olan 1956’ya kadar Nikaragua’nın Başkanı olan diktatör.
Tiburcio Carías Andino, 1932-49 yılları arasında Honduras Başkanı idi.
Hinigio Moriñigo, 1941-48 yılları arasında Paraguay Başkanı idi.
Waldorf Astoria, New York’ta bulunan lüks bir otel.
Harry S. Truman, 1884-1972 yılları arasında yaşamış, 1945-53 yılları arasında ABD’nin 33. Başkanı olan kişi.
Loyalty: Bağlılık nişanı.

4 Eylül 2014 Perşembe

Diego Muñoz

Öyle görünse de kendimizi savunmadık sadece,
fırtınalı kağıtlara yayılan fikirler ve işaretlerle,
fakat bir kumandan gibi kendimize yol yardık
o kötücül cadde arasından
ve daha sonra kaldırdık akordeon seslerine
sularla ve palamarla dolu yüreği.

Ey denizci, limanlarından, Guayaquil’den,
zaten getirmiştin tozlanmış meyvelerin kokusunu,
ve çelikten bir güneş bütün dünyadan
utkulu kılıcını akıtmana izin veren.
Anayurdun kömürü üzerinde doğuyor bugün
bir saat - acılar ve aşk – bölüştüğümüz,
ve denizden yükseliyor sesinin üzerine
dünyanın ötelerini kucaklayan kardeşlik ipi.


Pablo Neruda
Evrensel Şarkı

3 Eylül 2014 Çarşamba

Diktatörler

Bir koku kaldı geriye şekerkamışı tarlalarında:
bedenden ve kandan bir karışım, iç bayıltıcı
iğrenç bir taç yaprağı gibi.
Hindistan cevizi ağaçları arasında doldu mezarlar
ezilmiş kemiklerle ve dilsizleştirilmiş can çekişle.
Nazik satrap konuşuyor
kupalar, yakalıklar ve altın zincirlerle.
Bu küçük saray ışıldıyor bir saat gibi
ve gür, eldivenli kahkahalar
dolduruyorlar koridorları
ve birleşiyorlar ölü seslerle
ve o mavi, o yeni gömülmüş ağızlarla.
Filizini toprağa durmaksızın sunan
ve büyük kör yaprağını karanlıkta da büyümeye zorlayan
bir bitki gibi saklandı ağlayış.
Azar azar büyüdü nefret,
yumruk yumruk, bataklığın acımasız suyunda,
çamur ve sessizlikle örtülü bir domuz burnuyla birlikte.


Pablo Neruda
América, no invoco tu nombre en vano
Canto General

2 Eylül 2014 Salı

Dilenciler

Katedrallere yaslanmış, bağlanmış
duvara, sürüklüyorlar
ayaklarını, bohçalarını, siyah bakışlarını,
soluk benizli, gotik çatı canavarları,
onların basit yemek çıkınları,
ve oradan, taşın
sert dindarlığından
caddelerin biteyine dönüştü, yasal
vebaların dolanan çiçekleri.

Parkın kendi dilencileri var
işkence edilmiş dalları
ve kökleriyle kendi ağaçları gibi:
bahçenin en dibinde yaşıyor köle,
bir insanın sonu gibi dönüşmüş pisliğe,
kirli simetrisiyle kabullenmiş,
alesta süpürgesine ölümün.

Gömüyor onu merhamet
cüzzamlı toprağındaki deliğine onun:
benim günlerimin insanı için örneğin hizmet ediyor.
Öğrenmeli ayaklarıyla çiğnemeyi ve boğmayı
soyunu hor görmelerin bataklığında,
ki basmalı ayakkabılarıyla yenilenlerin
üniformasını giyenin alnına,
ya da en azından anlamalı
doğanın ürünleri arasında onu.
Amerikan dilenciler, 1948 yılının
oğulları, katedrallerin
torunları, saygı göstermiyorum sana,
antik fildişiyle ve kral sakalıyla
süslemek istemiyorum senin tanımlanmış olan figürünü
böyle haklı çıkarıyorlardı seni kitaplarda,
seni bir umutla yok etmek istiyorum:
benim örgütlenmiş sevdama girmeyeceksin,
cesetlerinle girmeyeceksin göğsümden içeri,
aşağılanmış figürün püskürtüldüğünde
onlarla yaratılmıştın sen,
senin balçığını topraktan ayırmak istiyorum
metaller seni inşa edene
ve sen kendini gösterene dek, bir kılıç gibi ışıltılı.


Pablo Neruda
Evrensel Şarkı

1 Eylül 2014 Pazartesi

Dillerinin Nasıl Çevrileceği Hakkında

Dillerinin nasıl çevrileceği hakkında
nasıl hemfikir olmalı kuşlarla?

Nasıl demeliyim kaplumbağaya,
yavaşlıkta onu geçtiğimi?

Nasıl sormalı pireye
yüksek atlamadaki derecesini?

Ve güzel kokuları için
nasıl teşekkür etmeli karanfillere?


Pablo Neruda
Sorular Kitabı