Şiir, Sadece: 2018-06-17

23 Haziran 2018 Cumartesi

Katedral

"mumlar erir yalım sürer"
ulu bir atombulutu
katedralin üstünden
aldırmadan atladı
zaman
bir uzak sayfayı
katladı
umut
bir düşü müydü
o yalım
artık
evrenin
anı bile değildir
yalnız
uzak bir iz olarak
isi sinik taşlara
ve o mumlar
görkemli org sesleri cılız gölgelerinde donmuş
boyun kırmış fitillerine cırcırböcekleri konmuş

katedralin üstünden
akıyor
aşarak eriyik gözleri
akıyor güneşin kimsesiz ışıkları
akıyor kimsesiz ışıkları güneşin
bir karınca yem mi diye bakıyor
evvel zaman içindenin isasına


Tarık Günersel
Muhafızgücü: 1 - Hayalgücü: O
1973

22 Haziran 2018 Cuma

Şu Yalan Dünya'ya Geldim Geleli

Şu yalan dünya'ya geldim geleli
Tas tas içtim ağıları sağ iken..
Neden felek vermez benim muradım
Yandım gittim anam karlı dağ iken..

Barımazda deli gönül barımaz
Akar gözlerimin yaşı kurumaz
Bundan geru benim hükmüm yürümez
Asil oldum güzellere bey iken..

Karacoğlan der ki bakın gelene
Ömrümün yarısı gitti kalana
Sual eylen bizden evvel gelene
Kim varımış biz burada yoğuken.


Karacaoğlan

Suya Giden Allı Gelin

Suya giden allı gelin
Niçin böyle salınırsın?
Gelin bir su ver içeyim
Gelin kimin gelinisin

Su değildir derdin
Görmek ise yeter gördün
Oğlan burda çokça durdun
Ağam gelir döğülürsün

Döğülürsem döğüleyim
Söğülürsem söğüleyim
Gelin sana kul olayım
Ölürüm kanlım olursun

Yaylaya göçmedin mi?
Soğuk sular içmedin mi?
Güzel görüp geçmedin mi?
Beni görüp delirirsin!

Türlü yaylayı aşınca
Soğuk suları içince
Kocayıp vaktin geçince
Taşlar alıp döğünürsün

Evlerinin önü soğan
Ağam görürsen korkan
Telli perçemlisin oğlan
Ne dedim ki darılırsın

Karac'oğlan sana vurgun
Döşlerin elmadan dolgun
Sevindirdin beni bugün
İnşallah cennet görürsün


Karacaoğlan

Diyalog

biz a'yız. biz b'yiz.
sizle diyaloğa geldik. sizle diyaloğa geldik.
biz doğruyuz elbet ama biz doğruyuz elbet ama
sizle diyaloğa geldik. sizle diyaloğa geldik.

biz c'yiz. biz d'yiz.
sizle diyaloğa geldik. sizle diyaloğa geldik.
biz doğruyuz elbet ama biz doğruyuz elbet ama
sizle diyaloğa geldik. sizle diyaloğa geldik.

biz e'yiz. biz f'yiz.
biz de öyle. diyalog iyi şeydir.
doğruyuz elbet ama biz doğruyuz elbet ama
sizle diyaloğa geldik. diyalog iyi şeydir.

diyalog güzel şeydir.
buna karar verilerek
bu toplantı bitmiştir.


Tarık Günersel
Muhafızgücü: 1 - Hayalgücü: O
1977

21 Haziran 2018 Perşembe

Sinem Üstü Düğüm Olsun, Dağ Olsun

Elim ile yıktım, boşandı bendim.
Coşkun sular gibi çağlar, gezerim.
Yitirdim kendimi, bulmadım gitti.
Sevdası başımda ağlar, gezerim.

Sinem üstü düğüm olsun dağ olsun;
Çevre yanı mor sümbüllü bağ olsun;
Irak, yakın kömür gözlüm sağ olsun;
Hayalin gönlümde eğler, gezerim.

Benden selam olsun yedi benlime,
Yine gam, kasavet bastı gönlüme.
Saçım, başım yolup kendi eğnime
Geyik postlarını bağlar, gezerim.

Karac`oğlan der ki: Derdim deşmeğe,
Arzuhal yazdırdım, yare göçmeğe,
Aman deyip kapısına düşmeğe,
Dertli yüreğimi dağlar, gezerim.


Karacaoğlan

Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber

Ala gözlerini sevdiğim dilber
Su gelip geçtiğin yollar öğünsün
Kadir Mevlam seni öğmüş yaratmıs
Kısmeti olduğun kullar öğünsün

Hormelek var mı senin soyunda
Kız namazım kaldı usul boyunda
Kadir gecesinde bayram ayında
Üstüne gölg olan dallar öğünsün

Horu kızlar sürmelemiş gözünü,
İlin aşiretin çeksin nazını
Kaldır perçemini görem yüzünü
Yüzüne dökülen teller öğünsün

Karac'oğlan der ki garibim garip
Garibin halinden ne bilsin tabip
Akşamdan soyunup koynuna girip
Boynuna dolanan kollar öğünsün


Karacaoğlan

Göçebe

I.


Göç, bir iklimden bir iklime geçiş
Sisler aralayıp acılar ve tılsımla
Seyyah kılığıyla günler aşmak

Bellek edinip ayı, güneşi yıldızları
Mevsimleri, yağmuru ve kan
Bir göçebe düşünün yol bitimine
Bir avuç yeşil, boz güneş, su ve umutla
Varmak

Göçebeyim, sesler yazmışım yollara geçmişten
Zamanın derisine, kuşatan ve eriten
O derin ve dingin bir deniz gibi
Tunç yatağını döverek eskiten
Tuz ve biber gibi yakan bedeni
Ve yeni gök altında ağır ağır
Bir dua gibi yitip giden...

İşte kırık, bakır bir çan gibi çalıyor
Yorgun belleğimde eski acılar
Ve alışılmamış şeyler söylüyor
Gelen günler geçen geceler


Metin Cengiz
Büyük Sevişme

20 Haziran 2018 Çarşamba

Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber

Ala gözlerini sevdiğim dilber
Seni görmeyeli göresim geldi
Altun kemer sıkmış ince belini
Usul boylarını sarasım geldi

Küçücüksün güzel etme bu nazı
Ciğerime bastın ateşi kozu
Başına sokmuşun gülü nergisi
Yüzünü yüzüme süresim geldi

Aladır gözlerin karadır kaşın
Aradım cihanı bulunmaz eşin
Yaylanın kenarından beyazdır döşün
Uzanıp üstüne ölesim geldi

Karac'oğlan der ki bilirim seni
Adadım yoluna kurban bu canı
Koynunda beslesen ayvayı narı
Çözüp düğmelerin deresim geldi


Karacaoğlan

Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber

Ala gözlerini sevdiğim dilber
Sana bir sözüm var diyemiyorum
Bilmem deli miyim mecnun gezerim
Sırrımı yadlara veremiyorum

Ak memenden emdireceğim azıktır
Tarama zülfünü gönlüm bozuktur
Öksüzüm garibim bana yazıktır
Destursun koynuna giremiyorum

Helal olsun al yanaktan emdiğim
El uzatıp gonca gülün derdiğim
İnce belin usul boyun sardığım
Alışmış kollarım duramıyorum

Karac'oğlan der ki beyli paşalı
Aşk sevdası gözümden taşalı
Sen gibi güzele gönlüm düşeli
Uyuyup uykuya kanamıyorum


Karacaoğlan

Görüş Günü

Sabah: yürekte buluşmanın gizli fırtınası
Çocukluğun kımıltısız ağaç iskeletleri imgelemde
İmgelemde şaşırtan yaz, sevecen kış, çoğalan bir leke içinde
Karşıdaysa bir öpüş gibi güneş, kökler arasında
İncirin özü, bakırın rengi olan kökler arasında

Görüş saati: konuştukça büyüyor ırmaklar
Körfezler büyüyor, denizin bilezikli kızları
Kuşlar uçmuyor sanki, göğün sırsız aynaları
Açılıyor derken kilitleri ıssız ovaların
Ve yaklaştıkça ayrılık zamanı
Dökülüyor bir bir göğün yaprakları

Görüş sonrası: bir mevsim ki bir yanı güz
Bir yanı ilkyaz, aşklar doğuracak
Martılar, gök, sabırlı dizelerle deniz
Sanki sevişiyor bulutlar, ter içinde, sessiz
Renklerse memeleri, dudakları, bacakları olacak

Akşam: bir sınırla ayrılmış gibi yaşam
Her ucunda iki ayrı dünya, ikisi de kaburgam


Metin Cengiz
Bir Tufan Sonrası

19 Haziran 2018 Salı

Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber

Ala gözlerini sevdiğim dilber
Kuğuya benzettim göller içinde
İnceciktir belin hilaldir kaşın
Selviye benzettim dallar içinde

Benim dostum gelişinden bellidir
Ak elleri deste deste güllüdür
Güzel seven yiğitler de bellidir
Melil mahzun gezer iller içinde

Karşımızdan geçen acap yar mı ola
Benim gibi yaralanmış, zar mı ola
Benim sevdiceğim güzel var mı ola
Hakkın yarattığı kullar içinde

Karac'oğlan söyler biz de varalım
Kimler rakip olmuş biz de görelim
Halin hatırını anın soralım
Götürüp giderler sallar içinde


Karacaoğlan

Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber

Ala gözlerini sevdiğim dilber
Göster cemalini görmeğe geldim
Şeftalini derde derman dediler
Gerçek mi sevdiğim sormaya geldim

Gündüz hayallerim gece düşlerim
Uyandıkça ağlamaya başlarım
Sevdiğim üstünde uçan kuşların
Tutup kanatların kırmaya geldim

Senin aşkların gülmez dediler
Ağlayıp yaşını silmez dediler
Seni bir kez saran ölmez dediler
Gerçek mi efendim sormaya geldim

Senin işin yiyip içmek dediler
Yaran ile konup göçmek dediler
Göğsün cennet koynun uçmak dediler
Hak nasip ederse görmeye geldim

Mail oldum senin ince beline
Canım kurban olsun tatlı diline
Aşık olup senin hüsnün bağına
Kırmızı güllerin dermeye geldim

Karac'oğlan der ki işin doğrusu
Gökte melek yerde huma yavrusu
Söyleyim ben sana sözün doğrusu
Soyunup koynuna girmeğe geldim


Karacaoğlan

Agatha Christie'nin Son Romanı

Lady Fenton başında masanın,
Şöminede gürüldüyor ateş.
Yerde büyük bir Türk halısı,
Takvimdeki tarih 1935.

Nigel'la Mary yan yanalar,
Neredeyse değecek başları,
Dışarıda kararmış ağaçlar,
Camlar yansıtıyor akşamı.

"Evet," diyor Sir Frederick,
"Tom'u gördüm geçenlerde,
Hiç yaşlanmamış sanırsınız,
Polo oynardık kaç yıl önce."

Şarabını yudumluyor Dr. Wılliams,
Karısı oynuyor inci kolyesiyle,
Bıyığını sıvazlıyor Albay Conway,
Eski Madras güneşleri yüzünde.

Bilmiyorlar neler hazırlıyor kader,
Neler gizli kutusunda zamanın:
Fundalıkların ardında budala polisler,
Tanıklığı hizmetçi kızların.

Diyorlar: "Hiçbir şey sarsamaz bizi,
Dürüst, güçlü, uygar insanlarız biz,
Kasalarımızda hisse senetleri,
Saplarımıza dek İngiliz."

Sonra birdenbire sönüşü ışıkların,
Delice titreyen mumlar
Ve karanlığı yırtan çığlık:
"Tanrım, aramızda bir katil var!"


Şavkar Altınel
Donuk Işıklar

18 Haziran 2018 Pazartesi

Sevdiğim Dilber

Ala gözlerini sevdiğim dilber
Sevgini sevdamdan ayıramıyorum
Gündüz hayalimde, gece düşümde
Bana bir hal oldu bilemiyorum

Yaylanın hası da şu nazlı pınar
Aşnası olanlar yolları dener
Duramaz dillerim, nazlımı arar
Dilim tutup da duramıyorum

Nerde güzel görsem artıyor gamım
Genç yaşımda sağır oldu kulağım
Her gün önümüzden geçer yolağım
Şimdi nerd'olduğum bilemiyorum

Karac'oğlan da gördüğün öğer
Uzundur sacları topuğun döğer
Vermişler beş bini, bin daha değer
Kesilmiş bahası, alamıyorum


Karacaoğlan

Seherden Uğradım Dostun Köyüne

Seherden uğradım dostun köyüne
Hoş geldin sevdiğim in dedi bana
Tomurcuk memesin verdi ağzıma
Yorgunsun sevdiğim em dedi bana

Benim yârim gelişinden bellidir
Ak elleri deste deste güllüdür
İbrişim kuşaklı ince bellidir
İnce bellerimi sar dedi bana

Benim yârim bana yalan söylemez
Söylerse de gıybetimi eylemez
El yanında ikrarını söylemez
Elleri uyut da gel dedi bana

Mestine de deli gönül mestine
Aşık olan gül gönderir dostuna
Telli mahramasın attı üstüme
Terlisin sevdiğim sil dedi bana

Karacaoğlan sırrın kime danışır
Siyah zülfü mah yüzüne kıvrışır
Ayrılanlar elbet bir gün kavuşur
Ağlama sevdiğim gül dedi bana


Karacaoğlan

Tekkede Bahar

yan İbrahim, yannnn
kocaman bir yangın senin olsun
gel çök aramıza küçük osman. senin de
ayak uçların tutuşsun

bir düş ki çift kağıda sarılır, bir düş ki
merdivenlerinden çıkarken sarışın ve uzun
inerken karışık ve susuzdur, bir düş ki
yarım aşklar, mayhoş elma kurusu ve ıtır
süslü at arabalarıyla irili ufaklı
tozlu kasabaları dolaşır

kütür kütür bir bahar nasıl çalınır
eriklere mi dalalım, dutlara mı
kamyon rampada; haydi fırla şerafettin
bir çığlık yap, at karpuzları kafamıza.
sonra kızları tahrirat katibinin
sonra kaymakamın karısı; bir bir düştüler
horozlu aynaya, bıyıklarımız da yarıştı
sakallı amcanın bastonuyla

bırak İsmail soğusun, İsmail bırak
bu tekkeye biliyorsun, erimiş
bir baharla girilir ve o baharın ipleri
kanatsız kuşların dilindendir.
bırak İsmail soğusun, tekkeye bahar
fiyakalı girsin; okeye yatsın kahvelerde
kitaplara takılsın, tafra yapsın çalım satsın

bayramlan annesinin mezarında dua okusun.
bırak ismail soğusun, soğusun bırak
fısıltılarla anlaşsın; hesap
versin şubelerde, duvarlara işeyip
damlara girsin, işkencelere


Mehmet Müfit
Tekkede Bahar

17 Haziran 2018 Pazar

Bir Çapak Öyküsü

yağmurlu bir gündü ahi yağmurlu bir gün
ilkyazdan
bir çapak fırladı torna tezgahından
ağır çekiminde gözlerimin

ilkten küçücüktü çapak
kekik kokulu bir oda
geliyordu gözlere gözlere

sonra serpildi çapak
dost sözcüklerden bir kolye
geliyordu gözlere gözlere

büyüdü çapak sonra
hediyelerden portakal kolonya
geliyordu gözlere gözlere

yağmurlu bir gündü ahi yağmurlu bir gün
kapandı gözlerim


Mehmet Müfit
İstanbul'un Ağır Sultanları