Şiir, Sadece: 2015-12-27

2 Ocak 2016 Cumartesi

Malabar'lı Bir Kadına

Ayakların ellerin kadar ince, ve kalçan
Çatlatır en hoş beyaz kadını kıskançlıktan;
Dalgın sanatçı için tatlıdır gövden senin;
Teninden de siyahtır o kadife gözlerin,
Tanrı yaratmış mavi, sıcacık ülkelerde,
Görevin efendinin çubuğunu yakmak ve
Şişelere soğuk su ile koku akıtmak,
Pis sivrisinekleri yataktan uzak tutmak,
Ve sabah, çınarlara şarkı söylettiği an,
Ananaslar ve muzlar satın almak pazardan.
Yalınayak gezersin dilediğin her yerde,
Yaşarsın alçak sesle o eski ezgilerde;
Lal rengi mantosuyla akşam indiği sıra,
Kendini bırakırsın usulcacık hasıra,
Dalgalanan düşlerin sinekkuşuyla dolu,
Her zaman, senin gibi, çiçekli, iyi huylu.

Bahtiyar çocuk, niçin, özlersin Fransa’yı,
Kalabalık ülkeyi, acının hep yıktığı,
Terk edip hayatını bir tayfa kollarına,
Ve hoşça kal diyerek küçük maymunlarına,
Yarı giyinik ince muslinlerinle sen,
Karların, doluların altında titriyorken,
Ağlarsın elbet eski, avare günlerine,
Şayet, sert bir korse, dar gelirse bedenine,
Mecbursan aş bulmaya içinde kirimizin,
Kokusunu satmaya garip letafetinin,
Dalgın göz seyrederken pis sisimiz içinde,
O dağınık düşleri hindistancevizinde!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Bedel

İnsan bedelini ödesin diye
Engin ve zengin iki toprak var,
Sürmeye, işlemeye gerek duyar
Onu aklın demir pulluğu, ile,

Ve küçücük birkaç gül büyütsün,
Birkaç tane başak devşirsin diye,
Gri alnının tuzlu yaşları ile
Sulaması gerekir onu her gün.

Biri Aşk, öbürü Sanat: iki toprak.
- Aklanma kararı için yargıçtan
O müthiş gün geldiği zaman
Mutlak adaletten oluşacak,

Ambarları göstermek gerekir ona
Ürünlerle ve çiçeklerle dolu,
Her birinin rengi ve şekli
Kazanır Meleklerin oy’unu.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Beklenmedik

Harpagon bakarak can çekişen babasına,
Söylenir rengi uçmuş o dudaklar önünde:
“Bizim eski tahtamız yok tavan arasında,
Sanırım, yeterince?”

Celimene kuğurup der : “Ben iyi kalpliyim. Ve
Doğal olarak, Tanrı güzel yaratmış beni.”
- Onun kalbi! Taş bir kalp, pişmiş sonsuz alevde,
İsli bir jambon gibi!

Kendini bir meşale sanıp tüten gazteci,
Boğduğu fakire der, karanlıklar içinde:
Onu sen nerde gördün, Güzel’e can vereni,
Kutsal kurtaran nerde?”

Herkesten daha iyi tanırım zevk ehlini,
Ki esner gece gündüz, içini çeker, ağlar,
Tekrarlar budalaca : “Olacağım erdemli,
Hem bir saate kadar!”

Saat, alçak sesle der : “Çok oldu bu pis şeytan!
Boşunadır uyarmam irin tutmuş bedeni.
İnsan kördür, sağır ve duvar gibi kırılgan
Böceğin kemirdiği!”

Derken, Biri görünür, herkesin reddettiği,
Alaycı ve mağrur, der : “Kudas’ım sırasında
Yaşadınız neşeyle belki Kara Âyin’i,
Müminler arasında?

Hepiniz bir tapınak kurdu bana kalbinde;
Gizlice öpmüştünüz cılkı çıkmış kıçımı!
O kocaman ve çirkin, muzaffer gülüşüyle
Tanıyınız Şeytan’ı!

Şaşırtan riyakârlar, marifet sayın bari,
Ustayla alay edip onu dolandırmayı,
Ödülü hak sayarak hem Cennet’e gitmeyi,
Hem de zengin olmayı?

Kurbanını pusuda beklemekten sıkılan
Avcıya emeğini öder her av hayvanı.
Sizi götüreceğim o kitle arasından,
Kara kıvanç dostları,

Kaya, taş ve toprağın kitlesi arasından,
Yığınlar arasından, içi size ait kül,
Benden büyük saraya, oluşmuş tek kayadan,
Yumuşak taştan değil;

Zira o evrensel bir Günahla oldu, bilin,
İçinde benim acım, şanım ve gururum var!”
- O sırada, bir Melek yukarsında evrenin,
Zafer borusu çalar,

Kalp der : “Senin kamçına, şükredip duruyorum,
Tanrım! verdiğin acı, kutlu olsun, ey Peder,
Boş bir oyuncak değil senin elinde ruhum,
Hep insafım bekler.”

Yükselir öylesine hoş bir borazan sesi,
Kutsal bağ bozumunun tören akşamlarından,
Süzülür içlerine, kendinden geçer gibi
Övgülerle şakıyan.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

1 Ocak 2016 Cuma

Ses

En çok kütüphaneye yaslanırdı beşiğim,
Acınacak Babil, ki roman, hikâye, bilim,
Her şey, Latin külü ve Yunan tozu orda var.
Boyum yüksek o zaman kitap forması kadar.
İki ses konuşurdu. Biri, kurnaz, kararlı,
Derdi ki: “Bu Dünya bir çörek, tatlı mı tatlı;
Güçlüyüm (ve sınırsız olur o zaman zevkin!)
Sana o kadar büyük bir iştah vermek için.”
Öbürü: “Gel! haydi! gel, düşlerde yolculuğa,
Mümkünün ötesine, bilinmeyen diyara!”
Ve şakırdı kumsalın haşin rüzgârı gibi,
Uğuldayan hayalet, kimsenin bilmediği,
Kulakları okşayan, sarsan aynı zamanda,
Cevap vermiştim sana : “Evet, hoş ses!” O anda
Oluşuverdi, yazık! bu benim yaram denen
Ve bir de kara yazgım. Dekoru ardındayken
Sınırsız varoluşun, uçurumun dibinde,
Açık seçik görürüm o garip dünyaları,
Bendeniz önseziyle esriyip duran kurban,
Sürürüm yılanları, kunduramı ısıran.

İşte o andan beri, ki peygamberler gibi,
Yürekten seviyorum ben çölü ve denizi;
Bayramlarda ağlıyor, yaslarda gülüyorum,
Ve en acı şarapta nefis tat buluyorum;
Yaşanmış olay için yalan derim çok kere,
Düşerim çukurlara, bakıyorken göklere.
Bir ses avutur ve der : “Düşlerine sahip çık;
Delideki güzel düş, akıllıda yok artık!”


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Eugéne Delacroix'nın Tasso Hapiste'si Üzerine



Şair hapiste, kötü kılıklı, hastalıklı,
Kasılan ayağına takılmış bir müsvedde,
Hesaplıyor seyredip bir dehşet içersinde,
Harap bir ruhla, sersem eden basamakları.

Hapishanede sarhoş edici gülüşmeler
Akla getirir garip ve anlamsız olanı;
Gülünç Korku ve Kuşku doldurur her bir yanı,
Sevimsiz ve değişik şekillerde devreder.

Sağlıksız bir izbeye kapatılmış bu dâhi,
Bu düşler, bu çığlıklar, bu soğuk bakışlar, ki
Kulağının ardında bir kasırgaya döner,

İzbedeki dehşetle uyanan bu düşsever,
Ey karanlık düşlü Ruh, senin timsalindir bu,
Gerçeğin o dört duvar arasında boğduğu!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Lola de Valence


Her yerde göze çarpan bu kadar güzelliği,
Anladım, dostlar, ancak arzu dengede tutar;
Ve Lola de Valence’ta garip bir parlaklık var
Bir mücevherin pembe ve siyah albenisi.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

31 Aralık 2015 Perşembe

Bay Honoré Daumier'nin Çizdiği Portre İçin Dizeler

İmgesini sana sunduğumuz
Bu sanat, gülmeyi öğretir,
Ey okuyucu, o bir bilgedir,
Etkisini en çok duyduğumuz.

Bu sanatta alay ve hiciv var;
Fakat onun büyük gücü ile,
Bir belaya çatmış olsa bile,
Kalp güzelliğini kanıtlar.

Gülüşü soğuk değil elbette
Melmouth’tan ve Méphisto’dan,
Onları yakıp da bizi donduran
Alekto’nun çırası ile.

Yazık! nedense gülüşleri,
Farksızdır acı dolu bir yükten;
Onunki ışıldar, cömert ve içten,
Geniş yüreğinin simgesi gibi!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Canavar

veya Bir Ölüm Perisinin Sağdıcı


I

En sevdiğim değilsin, elbette sen,
Veuillot’nun şu tazecik dediği.
Aşk, oyun, yemek-içmek, şölen,
Sende eski bir kazan, kaynar gibi!
Sevdiğim, artık körpe değilsin sen.

Yaşlı sultanım! İşte bu yüzden
Aklını yitirmiş kervanların
Gür parlaklığıdır sana verilen
İyice yıpranmış eşyaların,
Hiçbir şey yitirmemiş albenisinden.

Tekdüze olmayan bir yanın var
Bu tazeliğidir kırk yaşının;
Tercih ederim meyveni, Sonbahar,
Adi çiçeklerine İlkbaharın!
Hayır! tekdüzelik sende ne arar!

Süsleri var vücut kafesinin
Ve çeşit çeşit incelikleri;
Tuzluğunun çukurunda senin
Bulurum en garip biberleri;
Süsleri var vücut kafesinin!

Gül haline gülünç sevgililerin
Yüz verme kavuna, balkabağına!
Tercihimdir köprücük kemiklerin,
Yüz vermem ben sultan Süleyman’a,
Acısı bendedir gülünç kişilerin!

Saçların mavi miğfer gibidir,
O gölgeler savaşçı alnını,
Az kızarır ve az fikir üretir,
Kaçar arkaya, önler zararını,
Mavi bir miğferin tüyü gibidir.

Çamura benzeyen gözlerinde
Parlayıp duruyor deniz feneri,
Can verip yanak düzgününde,
Fırlatıyor bir cehennem şimşeği!
Gözlerin kara bir çamur işte!

Şehveti ve küçümsemeyi bilir,
Ayartır bizi acı dudağın;
Bu dudak, Yeryüzü Cenneti’dir
Kendine çeken ve bizi mahveden.
Bu ne şehvet! ne küçümseyiştir!

Adaleli ve kupkuru bacaklar
Tırmanır doruğuna volkanların,
Ve kara ve sefalete karşı koyar,
Ustasıdır ateşli kankanların,
Adaleli ve kuru bacağın var;

Yakıcı ve fakat tatsız tenine
Yaşlı jandarmanın teni benzer,
Yabancıdır elbet alın terine
Gözyaşı bilmeyen gözlerinden,
(Onun bir tatlılığı var, yine de!)


II

Budalaca gidiyorsun Şeytan’a!
İstesem seninle giderdim elbet
Bu korkunç hız vermese bana
Böylesine bir kaygı ve dehşet.
Haydi git, yapayalnız, Şeytan’a!

Benim böbreğim, ciğerim, dizim,
Gerektiği gibi, bu Ulu Kişi’ye
Bırakmıyor ki saygı sunabileyim.
“Heyhat! gerçekten çok yazık!” diye
Yakınıyor böbreğim ve dizim.

Ah! içim yanıyor bu acıdan
Gidemediğim için şabat ayinine,
Görmek için, o yellendiği zaman,
Nasıl sarıldığını kendisine!
Ah! içim yanıyor bu acıdan!

Senin şamdanın olamadım ben,
Şeytanca bir üzüntü içindeyim,
Bir kez izin istemedim senden,
Cehennem ateşi! Düşün sevgilim,
Daha ne çok üzüntü çekeceğim ben,

Sevdiğim için uzun zamandan beri,
Çok mantıklı olarak! Gerçekte,
Aradığım için Kötü’nün iyisini
Ve bir canavarı en yetkin diye,
Evet! yaşlı canavar, seviyorum seni!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Bir Yüzün Verdiği Sözler

Âşığım, solgun güzel, o eğik kaşlarına,
Karanlık akar onlardan;
Gözlerin kara da olsa, ilham verirler bana
Asla kasvetli olmayan.

Gözlerimle uyuşur elbet kara yelen de,
Tıpkı kara saçın gibi,
Göz süzer ve der bana : “Şayet istersen, sende
Kışkırttığımız ümidi

Ve her zevki, yaşatıp bizlere öğrettiğin,
Göbekten kalçaya kadar,
Ey âşığı, plastik ilham perilerinin,
Gerçeğimizi bul, çıkar;

Göreceksin o iki güzel meme ucunda,
İki bronzdan madalya,
Kadife gibi yumşak, düz bir karın altında,
Kurum karası bir Buda,

Gerçekten, zengin bir saç yığını, bu bir hevenk,
Onun kız kardeşi ise,
Yumuşacık, kıvırcık, yoğunlukça sana denk,
Yıldızsız, karanlık Gece!”


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

30 Aralık 2015 Çarşamba

İlahi

Selam en sevgiliye, en güzele,
Kalbimi ışıklarla dolduran,
O meleğe, ölümsüz mabudeye,
Selam ölümsüzlük diyarından!

Tuza kesmiş bir hava gibi
Odur hayatıma giren,
Ve sonsuz’un lezzetini
Doyumsuz ruhuma sindiren.

Sevimli bir çatıya koku saçan
Lavanta kesesi her dem taze,
Unutulmuş bir buhurdan
Geceleri tüten gizlice,

Hiç kirletilmemiş aşk, gerçekten,
Nasıl anlatmalı bunu sana?
Uyuyan mis tanesi, görülmeyen,
Sonsuzluğumun son noktasında!

Selam en iyiye, en güzele,
Beni sağlıklı ve neşeli kılan,
O meleğe, ölümsüz mabudeye,
Selam ölümsüzlük diyarından!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Berthe'in Gözleri

Hor görebilirsiniz, o çok ünlü gözleri,
Çocuğumun güzel gözleri, süzülüp yiten
Anlamam Gece gibi tatlı’dan ve iyi’den!
Güzel gözler, dökün bana tatlı zifirinizi!

Çocuğumun iri gözleri, tapılası sırlar,
Nasıl da benzersiniz büyülü mağralara
Ve, uyuşuk gölgeler topluluğu ardında
Bilinmez hazineler belli belirsiz parlar!

Çocuğumun gözleri derin, geniş, giz dolu,
Senin gibi, sonsuz Gece, senin kadar aydınlık!
Közleri Aşk düşüncesidir, İnançla karışık,
Derinlerde ışık saçan, kösnül ya da namuslu.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Fıskiye

Güzel gözlerin yorgun, garip âşık!
Kal uzun zaman onları açma sakın,
Bu duruşunladır ki, açık saçık
Düşmüşsün sen kucağına hazzın.
Avluda şakırdayıp duran fıskiye,
Susmaz, gece gündüz duyulur sesi,
Bu akşam sevdaya daldığım yerde
Sürüp dursun o tatlı esrimesi.

Demet bin bir
Çiçekle açar,
Phoibos sevinir
Rengini geçer,
Yağmur gibidir
Gözyaşı saçar.

Şehvetin yakıcı şimşeği ile
Bir yangın yerine dönen ruhun
Atılır, cesur bir telaş içinde,
Geniş göklere doğru, memnun.
Ve, içini döker, can çekişerek,
Gamlı bir çöküşün dalgası halinde,
Görünmez bir eğimle düşerek
İner kalbimin orta yerine

Demet bin bir
Çiçekle açar,
Phoibos sevinir
Rengini geçer,
Yağmur gibidir
Gözyaşı saçar.

Ey gecenin en güzel kıldığı, sen,
Ne tatlıdır göğsüne eğilerek
Havuzların içinde inildeyen
O ölümsüz sitemleri dinlemek!
Ay, şakırdayan su ve kutlu gece,
Ve çevredeki ürperen ağaçlar,
Sizin tertemiz iç döküşünüze
Karasevdamın aynasını tutar.

Demet bin bir
Çiçekle açar,
Phoibos sevinir
Rengini geçer,
Yağmur gibidir
Gözyaşı saçar.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

29 Aralık 2015 Salı

Romantik Günbatımı

Güneş nasıl da güzel sabah doğduğu zaman,
İnfilak eder gibi saçar günaydınını!
- Aşk ile selamlarsa bahtiyardır o insan
Bir düşten daha şanlı, şerefli batışını!

Hatırlıyorum!... Gördüm, çiçek, kaynak ve karık,
Bir kalp gibi gözünde esriyişini her an...
- Koşalım ufka doğru, hızla, çok vaktimiz yok,
Tutayım diye eğik bir ışın, en azından!

Boşuna kovalarım, çekip gitti Tanrı da;
Karşı konulmaz Gece, kurar saltanat orda,
Siyah, nemli, uğursuz ve her zaman telaşlı;

Bir mezar kokusu var, yüzer karanlıklarda,
Korkak ayağım ezip geçer bataklıklarda,
Muzip kurbağaları, soğuk salyangozları.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Paris Düşü

Constantin Guys'a


I

Bir faninin görmediği
Dehşet saçan bu manzara,
Sabah belirsiz hayali,
Şaşırttı beni adeta?

Uyku mucizeyle dolu!
Garip heves dersem yeri,
Attım görüntülerden bu
Eğri büğrü bitkileri.

Ve, dâhi ressam olarak,
Haz duyardım resmimde ben
Coşku veren o yeknesak
Madenden, sudan, mermerden.

Saraydı, Babil’e benzer
Kemerden ve merdivenden,
Havuzlar ve şelaleler
Mat altın olup düşerken;

Billur perde de ne demek,
Ağır şelaleler orda
Sarkıyordu, cezbederek,
O madenden duvarlarda.

Ağaç değil, sütunlarla
Çevrili durgun gölcükler,
Seyrediyordu, kadınca,
Kendisini dev periler.

Mavi, yayılmaktaydı su,
Pembe-yeşil rıhtımlarda,
Evrenin ucuna doğru,
Fersah fersah, milyonlarca;

Bunlar harika taşlardı
Ve büyü yüklü deryalar;
Yansıttığıyla parlardı
Bu sonu gelmez aynalar!

Gökte, kaygısız ve suskun,
Ganj’lar, döküyordu zira
Hâzinesini kapların
Elmastan uçurumlara.

Düş mimarı olarak ben
Geçiriyordum gönlümce,
Değerli taş tünelinden
Okyanusu baş eğince;

Her şey, hatta siyah bile,
Yanar-döner, albenili;
Özsu, billur ışın içre
Takıyordu görkemini.

İz yok güneşten, yıldızdan,
Göğün alt katında bile,
Kendi ateşiyle yanan
Mucizelere nur diye!

Oynak harikalar üzre
Uçmakta (korkunç yenilik!
Kulağa değil, hep göze!)
Uçsuz bucaksız sessizlik.


II

Açıp alev gözlerimi
Baktım korkunç viraneme,
Duydum, ruhu deldiğini,
Pis kaygıların içimde.

Ölümcül sesiyle bombok
Çalıyordu saat: öğle,
Karanlık döküyordu gök
Uyuşmuş dünya üstüne.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Yalan Sevgisi

Sevgili umursamaz, ne vakit görsem seni,
Tavanda yankılanan çalgıların sesinde
Uyumlu, ağır ağır, geçip terk edişini,
O derin bakışının sıkıntısı içinde;

Ve ne vakit seyretsem, lamba ışığı vuran
Tatlı bir cazibeyle süslü solgun alnını,
Üstünde alevi var akşamın, tutuşturan
Bir resim kadar güzel gözlerini, şafağı,

Derim: Ne kadar güzel, el değmemiş, ne iyi!
Ağır görünüşlü ve soylu, anısı yoğun,
Tacı, tahtı, yüreği, yaralı vicdan gibi,
Aşktan anlayan için, o vücut kadar olgun.

Güz yemişi misin sen, hep şahane lezzetli?
Kül kabı mısın yoksa, gözyaşını bekleyen,
Yumuşak yastık veya bir çiçek sepeti mi,
Koku musun çok uzak vahaları düşleten?

Gözler vardır, bilirim, hüzün ve kasvet taşar,
İçlerinde değerli gizlere yer vermezler;
Mücevhersiz kutular, değersiz madalyonlar,
Onlar boş olsalar da, sizden derin, ey Gökler!

Görünüşten ibaret olman yetmez mi sana,
Hoş tutmak için kalbi, gerçeğe uzak duran?
Bön veya ilgisizsen, söyle, bu neye yarar?
Süs veya maske, benim, güzelliğine tapan!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

28 Aralık 2015 Pazartesi

Ölüm Dansı

Ernest Christophe'a


Soylu endamıyla, bir canlı kadar, gururlu,
Çiçek demeti, mendil ve eldivenleri var,
Görenler bu sıskacık yosmaya, tuhaf huylu,
Tembellikten hoşlanan saygısız bir kadın, der.

Kim gördü bir baloda böyle ince bir beden?
Aşırı abartılmış o zengin elbisesi,
Dökülür bol şekilde ayağı sıkıp ezen
Pomponlu ve güzel bir pabuca, çiçek gibi.

Robunun petek süsü, köprücük kemiğinde
Oynar, haz ırmağıdır, kayalara sürtünen,
Gülünç şakaya karşı savunur saygı ile
Ölümcül büyüsünü, saklı tutar herkesten.

Derin gözler oluşmuş karanlık ve boşluktan,
Kafatası, süslenmiş çiçekle usta işi,
Narin omurlarında salmıyor yavaştan,
Çılgınca süsleri var, ey hiçlik albenisi!

Çok kişi karikatür diye çağırır seni,
Elbet yorumlayamaz, ten sarhoşu âşıklar,
Bir insan çatısının adsız zarafetini,
Kutsal iskelet, sende zevkimin cevabı var!

Yıkmaya mı gelirsin, güç gösterisi yapıp
Hayatın şölenini? yoksa eski bir arzu
Canlı iskeletini daha çok mahmuzlayıp
Zevk cümbüşüne, safdil, seni sürüklüyor mu?

Kemanların sesinde, mumların alevinde,
Kovma ümidin var mı, alaycı kasvetini,
İstemeye mi geldin, bir cümbüşün selinde
Soğutmak için kalpte tutuşan cehennemi?

Tükenmez kuyuları bönlük ve hataların!
Eski çağların sonsuz, o ölümsüz imbiği!
Ve eğri kafesinde hep kaburgalarının
Görüyorum ben hâlâ açgözlü engereği.

Doğrusu ya, korkarım yosmalığın alamaz
Çabalarınla layık olduğun bir armağan;
Dehşetin albenisi güçlülere verir haz!
Hangi fani kalp anlar, alaylı bir şakadan?

Gözlerinin çukuru yurdudur kötü fikrin,
İnsanı sersemletir, tedbirli dans edenler,
Ölümsüz gülüşünü otuz iki dişinin,
Midesi ağrımadan, asla seyredemezler.

Ama, kim kollarında sıkmadı bir iskelet,
Ve kimdir besinini alamayan mezardan?
Ne işe yarar koku, giysi veya tuvalet?
Onu iğrenç gösterir kendini güzel sanan.

Sen ey burunsuz çengi, karşı konmaz kaltak, sen,
Söyle göz kamaştıran bu dansçılara, değer :
“Mağrurcuklar, pudra ve ruj sanatına rağmen,
Hep ölüm kokarsınız! Mis kokan iskeletler,

Solgun Antinoos’lar, tüy bitmemiş züppeler,
Vernikli kadavralar, bir yığın kart zampara,
Ölüm dansının sonsuz sallantısı her sefer
Sürüklemekte sizi bilinmez bir diyara!

Seine’in kış rıhtımından yaz kıyısına Ganj’ın,
Ölümlüler sürüsü, görmeden, coşup taşar,
Tavan deliğindeki borusuna Melek’in
Şom ağızlı, öyle ki bir karabina kadar.

Kasılışına bakıp, gülünesi İnsanlık,
Her iklim, her güneşte, Ölüm tapıyor sana,
Çoğu kez, senin gibi, mür sürünerek artık,
Alay karıştırıyor aymaz çılgınlığına!”


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Çift Süren İskelet

I

Nice leşi çıkmış kitap var
Tozlu iskelelerin üzerinde
Anatomi levhaları içinde
Köhne bir mumya gibi uyurlar,

Konusu olsa da çok kederli,
Eski bir sanatçı bilgeliği ve
Ağırbaşlı kişiliği ile
Her çizim sunar bir Güzelliği,

Derişiz kadavra ve iskeletler,
Bu esrarengiz irkilişleri,
Toprağı belleyen çiftçi gibi
Kusursuz hale getirirler.


II

Bu kazdığınız topraktan, sizler,
Var gücüyle kemiklerinizin,
Veya çıplak adalelerinizin,
Ey ölümü yazgı bilen hödükler,

Mezar kaçkını forsalar, deyin,
Hangi tuhaf ürünü kaldırır ve
Doldurursunuz ambarı içine
Hangi çiftçinin, cevap verin?

Yoksa (kara bir talihin açık ve
İnsana korku veren simgesi bu!)
Kesin değil mi o ölümsüz uyku,
Bu mudur uyarınız, mezarda bile;

Ne ki, Hiçlik de ihanet edecek;
Her şey yalancı, hatta Ölüm bile,
Ve ara vermeksizin, ha bire,
Yazık! belki de bize gerekecek

Hiç bilmediğimiz bir diyarda
Sert bir toprağı eşeleyip durmak
Ve ağır bir belle onu bastırmak
Kanayan çıplak ayağımızla?


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Gelip Geçen Bir Kadına

Çevremde uluyordu sağır edici sokak,
Uzun, ince, acılı, büyük matem içinde,
Bir kadın gelip geçti, şatafatlı bir elle
Fistosunu, süsünü kaldırıp sallayarak;

Soylu ve çevik, sütun gibi mevzun bacaklar.
Ben ise, içiyordum, kaskatı, abuk sabuk,
Gözünde, fırtınayla uç veren kirli bir gök,
Çekici bir tatlılık, öldürücü bir zevk var.

Bir şimşek... sonra gece! - Doğurmuş oldun beni,
Ey uçucu güzellik, yeniden bakışınla,
Hiç görmeyecek miyim sonsuza kadar seni?

Başka yerde, uzakta, çok geç, belki de asla
Bilmem yolun nereye, bilmezsin nerdeyim ben,
Ey sevdalı olduğum, ey sen ki bunu bilen!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri