Şiir, Sadece: 2013-03-17

23 Mart 2013 Cumartesi

Bir Doğaç Daha

Ben bu evi
Bu baba evini
Manolyalarıyla, fıstık ağaçlarıyla, gülibrişimleriyle
Ve televizyonun üstüne asılı Onun resmiyle
Helasının işlemeyen sifonuyla
Kitaplarıyla ve rutubetiyle
Güler'le aşktan herzaman dağınık yatağıyla
Anlar değil, gelecek çocuklarımızın kokularıyla
Ben bu evi bir saksofon solosuyla yıkıyorum
Duvarların nasıl çökeceğini
Damının göğsüme nasıl ineceğini bile bile
Ben bu evi yıkıyorum Cemil Bey'in bir taksimiyle
Kardeşlerimle taksim edilemeyen bu evi
Yıkıyorum nihaventten bir taksimle
İzale etmek için izale-i şuyuyu
Yıkıldı mı bu ev toprağın, kayanın üstüne
Benim tamburumla borazanımla
Görünecek açılan damından
Gündüzleri güneş
Geceleri yıldızlar
Aşkı taksim edilmesin diye bu evin
Cemil Bey'in taksimiyle ben bu evi yıkıyorum
Yıktığımda da yıkıntısı altında değil
Üstümde Güler var
Altımda toprak


Can Yücel

Hıdrellez

Bu, satırına bile dokunulmadan
Yani söylendiği gibi yazılmış, yazdırılmış,
Doğaçtan bir şiir denemesidir


Bütün kızlar, erkeklerin lodoslarına karşı
Hem giyinmiş hem soyunmuşlar
Hem de kapanmışlar içlerine
Badem taneleri gibi
Ve lodos vurdukça
O eteklerini kaldıran lodos
Doğdukça doğurdukça kendilerini
Kocasız bir bebek gibi...
Deniz Tanrısı gelecek de o güzelim kızları
Öpüp okşayacakmış...
Başka ve o yaşta
Niye beklesinler ki
Kayaların başında
O dallı giysileriyle
Kimi bekler ki onlar
Poseydon'dan başka
Bu kayalarda durmuş
Bu kızlar ne bekler ki
Bu aşk için boğulmaktan başka...

Hepsi de karaya vurup
Zeytinlerle keçiboynuzlarına
Kendilerini dağıtıp verip
Kökten çıkan dallardan
Yapraklar olmaya...
Rüyası bu Datça'nın
Kadınları okudukça
Okunacak bir güzel kadınlık ve güzellik
Datça olacak Dakça
Kadınların yarımadası...
Boşuna değil o dediğim
Burası Afrodiça...
Ve gördüğüm bütün herşey
Sevda, Aşk ve Tazelik
Ve Zeytinlerden ve yaşamaktan
Başka bişeyi olmayanların yeri...
Kara Maça'ya karşı...
Fallarda kurtulmuş görünen
Ademi Bademiyle
İyi bilir bir kişiynen
Yaşamı bilmeyiylen
Yaşanan belki de bir haç
Denizin üstüne vurulmuş...
Ama şekli derhal bozabilir
En ufak bir esinti.
Mesela bir hilal de olabilir.
Korkutucu olan şey benim gördüğüm
Ne haç, ne acı, ne haraç olmasıdır...
Burayı ben gözlerimi kapadıktan sonra dünyaya
Yaşamayı hızla öğrenemediğimizden ötürü
Bu yarımadaya, yarım yarım derken
Ufalaya ufalaya
Zaten bitirmişsiniz ya...
Ufalarsanız eğer
İki elim boynunuzdadır derler a...
Ben bu yarımadayı
Kucağıma kapıp öleceğim,
Ne gavurun, ne müslümanın...
Hiçbiriniz görmeyeceksiniz artık o güzel yeri
İşte bu şairin ve ölümün emri...


Can Yücel

Neyise Fali, O Çıksın Hali

Kahve falına bakıyorsun lokantacı Korsan Adem'in:
Üç düşmanı var, mazbut ve ızbandut
Fincanın kontıra yakasında,
Telvenin içinden ağarmış kocaman kocaman gözleriyle
Habeşçe puhu kuşları...

Mecbur döndürdün fincanı,
Bi ferahlık, bi ferahlık!
Bir kuyu görünüyor, fakat,
Şim'den tırmanmış ağzına Yusuf...
Yani havasındayken bizim Adem
Havva'sına kavuşmuş,
Bütün buz, çamaşır ve süpürge makineleriyle
Yeni bir Mesudiye...

Fincanı döndürme artık!
Yeter bu ufalanmış yüreğin somununa
Bu kadarcık azık!


Can Yücel

Kitabesiz Seng-i Mezar

Deniz moruna kaptı beni
Getiriyor götürüyor
Zifiri bir laciverdiye doğru...
Dalgalar ki yavaşlayan darbeleri kalbimin
Vuracak ve duracak elbet o ziftli kıyıya
Usuldan usul çırpıntılar halinde...

Denizboku çakıllardır benim mezartaşlarım...


Can Yücel

İkiden Biri

İnsan maymundan gelmiş
Var-kuramına karşı çıkan Sayın Kültür Bakanına
(Eldeki bilimsel veriler başka seçenek tanımadığına göre
Ve indi, izafi ve şahsi konuşmak istemediğimizden)
Soruyoruz, yüzüne ve gözlerinin içine bakarak:
Üstat, yoksa insandan mı geliyor maymun?


Can Yücel

Okuyana Rahmet

Mitralgözüyle karşı tepelerden
Biçtikçe siyah başaklarını gecenin
Horull uykularımıza kasteden
O tezayaklı eşkiya
Suyolcu Memet Pelivan,
Vadesi doldukta
Güneş müfrezelerinin yaylım ateşiyle
Vuruldu şafakta,
Yatıyor şimdi
Rahmet okusak da, okumasak da
Kanlar içinde upuzun
Dere boyunda

Eski dölyatağına dönüyor sanki
YAĞMUR


Can Yücel

Hayal Oyunu

Ellerindi ellerimden tutan
Ellerimdi ellerinden tutan...
Buraktığı anda ellerimiz ellerimizi
Gökyüzüne vuracaktı gölgeleri ellerimizin
Kimbilir kaç martılar halinde...

Bir masada karşı karşıya
Seyrederken dudaklarını senin,
Dile gelmiş ilk Türlçeydik...
Henüz başlamış külrengi bahar,
Ne savaş, ne barıştık biz...

Bu dünyaya yeni gelmiş bir diyar
Manolyaya gece konmuş kumrular...


Can Yücel

Bu Da Benden Bir Otomatizma

Maruf Çin feylesofu LAO TZE (i.ö. 604)
Hayatın hiçliği karşısında
Konuşmanın beyhudeliğini
Ve sükutun faziletini izah için
Almış kalemi eline
Geçmiş masanın başına
Oturaklı ve okkalı bir yazı yazmış
Bir solukta
Tam yüzkırkbirbuçuk sayfa...


Can Yücel

22 Mart 2013 Cuma

Mışıl

Bu millet uyuyor, azizim,
Dedi Arpacızade Feyzullah Efendi
Hem de
       uyurken esneyerek


Can Yücel

Nur İndi

Dave Bruebeck'e


Kış kışlada kışlar iken
Karakuşi bir yazıylan
Kışkışlanıp, kıkışlanıp,
Akkuğulu yazmalarla
İner inmez yazılara
Elif oldu, ne demezsin!
Teliflerim, teleflerim
Sivil oldu savaşlarım...
Onbeş gündür kar yağdı,
Daha da yağacakmış, eyvah!
Yarına kalmaz, görürüm:
Bütün çocuklarıyla çocukluğumun
Ve tuşları üzerinden -ilahi!- bir orgun
Nur Baba gibi geçerken Bach!

Zeyil
Bu sulu kar ve bu pespaye şiir
Sürerse bu minval üzre
Bizi bilmem ama, aziz karilerim,
Gözlerimde hüzünlü ve tütsülü bir tebessüm
Yarına kalmaz, ben, fücceten ölürüm...


Can Yücel

Özdağlama Olayı

Başbakan televizyonda şöyle demişti:
Size bir tek soru soruyorum: "Kötü mü
yaptım? Ateşin üstüne kül mü ataydım? Kol
kırılsın Yen içinde mi kalsın demeliydik?..."
                                             Nokta Dergisi, 17 Mart


Kol kırılsın, evet ama
YEN gene içerde kalamaz mı, pekala
Tokyo'nun falanca bankasının
Filanca kasası içinde, mesela?


Can Yücel

21 Mart 2013 Perşembe

Neyzen Üzre

Onlar ki ezelden beri, feyli, zeyli senden, benden faide,
İfade ediyorum, ifade ediyorum ki derlerdi bize ikidebirde,
Vakt'erişip, gayrı bizden tehlikeye girdiğinde istifade,
Zıkkımlandıklarını izzet-ü ikbal ile istifra edecek yerde,
Mide fesadı sebebiyle ettiklerini lütfen ettiler ifade
Tedaviy'çin muhterem işkembelerini en IMF'en heyet-i
                                                                       idarelerde.


Can Yücel

Rumeli Türküsünden Bozma

Terzi kolların kırılsın
Terzi kolların kırılsın
Gerçek de bana dar geliyor
Viy amman amman
Viy amman amman
Veyl!


Can Yücel

Sizmografi

Dünya öküzün boynuzları üstünde dururmuş,
Her kıpırdayışında öküz, deprem olurmuş...
Oysa dünya, halkların omzu üstünde durur
Kıpırdasın da gör!


Can Yücel

Görüntü

Vay yavrum saksağan
Kıdemli bir yargıç sanki
Görünmesi kaybolmakla beraber
Birken iki olup gitti...

Böylece adli tatil de bitti...


Can Yücel

Oktay Arayıcı'ya

Bir araycı fişeğiydi Oktay
Çaktıkça karanlığın çalparalarına karşı
Tanyerleri gösterdi bize yer yer
Ve perde perde

Ayak götürürken şimdi sahnemizden
Allah değil, bizcileyin allahlıklar
Razı olsun kendisinden

Bir solukta oyun bitti
Bir SOL daha anahtarken
Gürleyip güme gitti

Biz ne zaman kilit olacağız ki?


Can Yücel

İkebana

Bir adam n'a'a'apabilirdi?
Ya ölür papatyaya karışır
Ya da siyasete...
İkisi de ölüm olduğuna göre
Güllere karışması daha doğru değil mi?
Hem o da rengini iyi seçersen,
Bir bakıma bir siyasettir hoş...


Can Yücel

Hürriyete İlan

Hava azdı, bak, havai mai!
Düşüyor üstüme bir semavi
Deterjamanın evren pulları...
Ve teperken tipili yolları,
Bir garip uyku görmede rüyam,
Olmamak üzre bir daha reklam...
Böyleymiş meğer en son yıkanmam.
Çamaşır makinesinde bir adam...


Can Yücel

Bağdat Caddesi'nde Piyasa Ederken

Kadın asker olursa, ne olur? diye sorulurdu hep...
Kimse düşünemedi bu çizme modası çıkıncaya dek,
Kadınların süvari olmak istediklerini
Üç nalla bir ata...


Can Yücel

20 Mart 2013 Çarşamba

Zazatelere Zakarak

Cevat Şakir Bey'in serçe parmağının yavru
ağzından bidaha, bidaha, bidaha öperim.


Zenerji ve Zabii Kelzaynaklar
Büyükbaş Bakanı,
Cova'da zermik zantıral zurmakla
Zalabalıkların zıplayacağını
Zaçakçılığın zönleneceğini
Zurizmin zoplayacağını
Büyükbaşlar züretiminin zartacağını
YEŞİL'le MAVİ'nin zok zedileceğini
Zütfen zifade zetmişler.


Can Yücel

Euzküru Mevtaküm Bilhayr

Hatırım sordular karşı masadan
Yuvarlanıp gidiyoruz dedi cesedim.


Can Yücel

Yıl: Bindokuzyüz Kırkbir Buçuk

Dr. Refik Saydam, Başbakan
Milli Korunma Kanunu mevzuu ve mevzuatı dolayısıylan
"A'dan Z'ye değişmeli vatan!"
Demesinden bir gün sonra tam,
Pera Palas Otelinde sekte-i kalpten
Gümleyerek vatana kayboldu adam...

Onun için A'dan Z'ye değil, aman!
Z'den A'ya değişmeli bu cihetteki cihan!...


Can Yücel

Seng-i Derya

Daldı gözlerim
Denizin o tirşe ve hareli gözlerine,
Derken Poseydon'la beraber
Kaldırıp başlarımızı, güneşin
Gülkokusu bacaklarına baktık...

Derken martılar geçti
Sıyırarak suları yanımızdan
Karşı sahilde akşamla yanan
Beş pare cama gömmek için bizi...


Can Yücel

Bir Büyük Artize

SENleri eğlendirenler ençok
BENleriyle sıkılır...
Tut ki en şey yerinde o ben...
Va çare olaydı yalnızlık,
O pudralı ellriyle derhal
En sezmez kulislere kaçarak.
Durma gıdıklardı kendini komik
Nefsim öldürünceye dek
Kahkahadan...

Bizim tarafta durum bu, Salih Tozan,
Sen orda kimi öldürüyorsun, mirim?


Can Yücel 

Ecce!

İşte bu, bütün bulduğum,
İşte bu!
İşte bun!
       (Bal ve eşek arıları
       Arı dilim soğursun!)

Heybeli'nin gerisinde
Çamlimanı ilersinde
Bakmadan Burgaz'a batıdan
Sandal yattığında yatıdan
Terk-i Dünya berisinde
Bir yamaç var, göremem
Dikkat etmezsen kadar
Nafilesin, arkadaşım.
Bir duman, öyle duman
Denizin maisini
Göğün ak mendillerini
Yanındaki sevgilini
Unutturan bir zaman...
Değil bu Toroslar'dan
Esin gelen Karac'oğlan,
Bu Dante'nin mutfağından
Tüteleyen bir kavurman...

Ve O
Dumanlar içinden
Göğe ağan bir insan
Çöplüğü taramaya
Allahı arar gibi
Siyah, ama nassı siyyah...
Kimi yeşil, kimi kızıl
Konserveler arasından.
Parıl parıl güneşte
Tenekeler Sultanı...
Düşmüş olmalı ki tahtından
Selim veya Riçard-i Salis
Ve boynun urulmuş ki zaar
Ola ki kendinden intihar,
Gelmiş cehennemimize
Yaşamaktan bihabar,
Yaşamak'çin bir bahar...

Şol sandaldan atlayıp karaya
Takılarak çakıllara
Vurup yukarı yukarı
Dumanların arasından,
Ben ki kocamış bir kurdum,
Ol çöplüğü arar iken kendimi buldum.

İşte bu, bütün bulduğum,
İşte bu!
İşte bun!


Can Yücel

İstirahat-i Kalp

Afrika gibi bir kıta yazaydım
Hiç durmaz ölürdüm...


Can Yücel

Kolaycının Değil, Kalaycının Kontıra-Anti-Hümanizmi

İnsanlığı sevmiyorum,
Fatma, Kamil bana yeter.
Tek eyalimle kalayım,
Gerisini kalaylayım.

Pırıl pırıldım Çayel'den,
Afyon'da kavruldum ki fena...
Hala da dövme bakır üstüne
Pırılım, pırıl da pırıl
Yaş iniyor gözlerimden...

       Düştim bir ormana, Rüşti,
       Düşümden yaprak düşti,
       Bakirim hep karşiden,
       Gümüşidir, günişi...
              A buni de böyle kalayla!
              A buni de böyle kalayla!


Can Yücel

Saint Aziz'e

Yaşasın, yaşamışım
Yetmiş yıl bu, bitamam!

(Karların baharları
Açmış ki şaşakaldım.)

Yetmiş yaşı aşmışım
Calatuş çalışarak,
Yetmiş yıl yaşamışım.
Yetmişi de yetmiş çocuk,
Büyümemiş hiç bu kaçık!

(Tek imzayla değil ki,
Aziz mührüyle aydın.)


Can Yücel 

19 Mart 2013 Salı

Aşk Dersi

Yabancı bir televizyon görüncesinde
Bitkilerin nasıl çiftleştiğini seyrederken ağlıyorum,
Derken, aklıma geliyor Güler'le ilk seviştiğimiz,
Orda da ağladığımı, gülerek hatırlıyorum.


Can Yücel

In Men-O-Pause

Rabbim, ne güzel yüz, bu yüz!

Beklenen bir eylülün beklenmedik sıcağından ağarak
Sen gelmeden önce gelen terli ıtır kokularıyla
Ayan oluyor üstdudağının ayva tüyleri...

Bakıyorsun, bakmıyorsun gözüme,
Deniz vurmuş olmalı ki gözlerine
Çanlar, çamlar, o aynalı kavaklar...
Gör oluyor gözlerim bir anda
Zeytinliğe ve aşkla işkenceye...

Rapp duruyorum bir gelmeceye,
O yavru ağzından küçük dillerim
Ve yeniden patlayan süt dişlerimle
Dalıyom, yalıyom, ısırıyom
Fersahlar öncesinden terli ıtır kokularını...

Rabbim, ne güzel yüz, bu yüz!
Baksana, altın yapraklarını henüz
Dökmemiş Saray Bosnalı kız!


Can Yücel

W. Butler Yeats'ten

Ne  ümitle, ne de dehşet
Can çekişirken kurtla kuş,
Beşer pür-dehşet, pür-ümit
Azrail'le öğür olmuş;
Bu kaçıncı ölmeyinen
Bu kaçıncı dirilişi...
Uğrusunda gırla hayin,
Ağır adam, mağrur kişi
Son soluğunu kesecek
Keserlere okur meydan.
       Ölümü bilir iliğ'ne dek...
       İnsandır ölümü yaratan.


Can Yücel

Bila-Zaman

(1936 İspanyası'nda mesela)


Dönülmez Faşizmin ufkundayız
Vakit çok geç


Can Yücel

Bir Resmin Karşısında

Tasvir gibi bakma öyle yüzüme
Bakar gibi gökyüzüne
Mahzun mahzun
Mazlum, mazlum!..
Ölmekle silinir mi sandın,
Silinir mi, bre hayin,
İnsanları sevme suçun?..

Diktim bahçeme üç nar
Ağam gelir bakar diye,
Gelmiş ki benden habersiz,
Bakmış ki onlara zaar
Üçü de açtı narların.


Can Yücel

Bu Da Öyle Bir Aşk

Sırtımda çıplak
Islak nefesin
Bi gidip bi geliyor

Biz senlen yatmıyoruz ki
Yaşamıyoruz da
Hep yarışıyoruz
Sen mi ben mi
Önce kim
Ölümü öldürecek diye


Can Yücel

18 Mart 2013 Pazartesi

Do Not Go Gentle Into That Good Night

Do not go gentle into that good night,
Old age should burn and rave at close of day;
Rage, rage against the dying of the light.

Though wise men at their end know dark is right,
Because their words had forked no lightning they
Do not go gentle into that good night.

Good men, the last wave by, crying how bright
Their frail deeds might have danced in a green bay,
Rage, rage against the dying of the light.

Wild men who caught and sang the sun in flight,
And learn, too late, they grieved it on its way,
Do not go gentle into that good night.

Grave men, near death, who see with blinding sight
Blind eyes could blaze like meteors and be gay,
Rage, rage against the dying of the light.

And you, my father, there on that sad height,
Curse, bless, me now with your fierce tears, I pray.
Do not go gentle into that good night.
Rage, rage against the dying of the light.


Dylan Thomas

Dylan Thomas'tan

Pes etme, ne olur, hayırlı geceye
Grup vakti, dellenmeli kocamışlık.
İsyan et, isyan, nisyanla sönmeceye!

Bilgeler ki, gerçeğe "ışk" diye diye,
Bakmışlar sonunda, haklıymış karanlık,
Pes mi eder onlar hayırlı geceye?

Veliler ki, katlanıp her işkenceye,
Sevapları yeşil bir körfezde batık,
Eyvallah etmez nisyanla sönmeceye.

Mecnun ki, güneşe düzerken medhiye,
Neden sonra fark eder, kararmış ufuk,
Mecnun da pes etmez hayırlı geceye.

Vakurlar ki, ecel gelmiş görücüye,
Gözyaşları, göktaşları, aşk ve ışık,
İsyan eder, isyan, nisyanla sönmeceye.

Sen ağam, durmuşun bir garip tümceye,
Lanet mi, rahmet mi, ne okursan artık,
Evet deme, n'olur, hayırlı geceye,
İsyan et, isyan, İsa'ya dönmeceye!


Can Yücel

Do Not Go Gentle Into That Good Night - Dylan THOMAS

Shakespeare Üzre

Türkiye'nin Manimarkası'nda birşeyler kokuyor
Kimine göre tuz, kimine göre et,
Hamlet!
Hamleeeeet!


Can Yücel

Kafaiye

O ne namert hafiyedir kafiye
Curnal düzer izlediği dizeye.
O yüzden harcandı veznen ve manen
(Oh olsun!) kimbilir kaç Safiye...

Sümbül koğuşunda süblimeyinen
Bir ranza derhal hanımefendiye!


Can Yücel

Mevlanadan Zıvanaya

Ya mutlu göründüğün gibi ol,
Ya mutsuz göründüğün gibi öl!


Can Yücel

Rabia Hatun'un Uçan Halısı

Hasan Basri, Rabia Hatun'da Hak güzelliğini
inkarsız bir şekilde seyretmiş ve bu güzelliğe
çaresiz bir aşkla vurulmuştu. Bir gündü, Hasan
Basri durdu, duramadı, "Namaz zamanı" dedi,
postunu Karasu'nun üzerine serip başladı ikindi
namaz kılmaya. Eh! Eğer bu bir marifetse,
ondan Rabia'da da var. O da seccadesini Hasan
Basri'nin üzerine, havaya yaydı, namazını
böylece kıldı...


Etiler'deki de bir Rabia'ydı
Gazete haberlerdinde...
Üç çocuğu vardı Hasan'dan, bakılamaz-bakılacak
Hizmetçiydi, yövmiyesi bin lira...
Duvardan duvara bir halıyı yıkıyor bir sabah
Adı, reklam lazım değil ya, ağırdı
Balkona kurusun çıkaram derken
Dokumaya başladı eyalini ki, hapiste
Dönmez mi baş, o nakış, o kuş...
Gitti korkuluktan aşağı biçare
Morg bilem görmedi o kadar mor...

Eyitti ki Hasan'a ol betondan:
"Kuşu dokuz eğrisi çarpuk ilmiyinnen
Uçtum erim senin için dokuduğum haliylen
Beni bir defam daha dünya gözüylen
Kulunu, ben bu dulunu
Uçmaklara bir defam daha n'olur
Uçurman mı bre deyyus!.."


Can Yücel