Yen Hsi-Şan'ın tahsildarı
Köye geldi.
Gelir gelmez de yakasına yapıştı muhtarın:
"Üç günde toparlayın vereceğiniz pirinci.
Bir tek pirinç tanesi bile eksik olursa
Hiç dinlemem, kelleni atarım sonra çuvala"
Sözünü bitirince çekip gitti.
Bir inekle iki koyun bağladı atından sarkan ipe.
Onları da götürdü.
Kapıların ardından bakakaldı köylüler,
Hepsinin gözleri yaş içindeydi.
Köy alanındaki çanı çaldı muhtar
Eriyiverdi köylülerin yürekleri
Evlerine döndüler
Sepetleri, küpleri araştırdılar;
Pişen pirinci bile çıkardılar tencereden,
Askeri vali pirinç istemiş bir kere,
Eşya verip karşılığında pirinç aldılar.
Ha Japonlar,
Ha vali Yen,
Şunun şurasında beş-on kişi
Hepsi birbirinin eşi.
Tahsildar yine geldi.
Mısır yesin diye ahıra bıraktı atını,
Kendi de çakırkeyf muhtarlığa çöktü.
Muhtarlığın önü ana-baba günüydü,
Paçavralar içinde bekleşiyordu köylüler,
Pirinç çuvallarının tartılışına bakıyorlardı.
Birer kaya kesilmişti kabaran yürekleri.
Duvardan atlayan biri, kaçayım derken
Kementle yakalandı,
Saman yığınlarına saklananlar,
Döşeklerinde hasta yatanlar,
Hepsi alana sürüklendi.
Şakladıkça şakladı tahsildarın kırbacı,
Köylülerin tepesindeki ip gerildikçe gerildi.
Dolaplar, şilteler, urbalar, tencereler, tavalar ...
Alınıp götürüldü ne var ne yoksa
Koşarak bir kadın çıkageldi yoldan.
Uçuşan saçları ileriye atıldı ..
Kalabalığı yarıp
Bir çuval fırlattı tahsildarın önüne.
"Al işte, bu da benim vergim, benim pirincim!
Götür Vali Yene ver bu çuvalı. Bu da yetmezse ...
Vali efendiye al beni götür"
Muhtar şaşkına döndü birdenbire.
Çuvalı açıp çıkardı içindekileri.
O da ne - korkuyla gerildi herkes!
Kanlı iki çocuk başı çıkmıştı çuvaldan.
Saçları örgülü bir baş,
Kadının kızı,
Üç yaşındaki Gümüş Kız.
"Cinayet! Cinayet!" diye kaçıştı herkes.
Usulca döndü kadın:
"Onların canına ben kıydım,
Ben öldürdüm kendi ellerimle onları.
Vali vergi istemiş, işte vergi"
Tahsildar gülümsedi.
"Hadi!" diye dürtükledi muhtarı sonra.
Herkes donakalmıştı köyün orta yerinde.
Islıklar çalarak esiyordu kuzey yeli.
Liu Şia
Çeviren: Ülkü Tamer