Şiir, Sadece: 2004

13 Ocak 2004 Salı

Baki Ayhan T.


 

Bâki Asiltürk, doğumu 25 Şubat 1969, Adana, Türk şair. Adını sonradan Bâki Asiltürk olarak değiştirmiştir, şiir kitaplarında müstear ad olarak Bâki Ayhan T.yi kullanmayı sürdürmektedir. Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü'nü bitirdi. Yeni Türk Edebiyatı anabilim dalında yüksek lisans yaptı, doktorasını verdi.

 
Kariyer

Akademik çalışmalarını modern Türk şiiri alanında yoğunlaştırdı. Mart 2017'de profesör unvanını aldı. Halen Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde profesör olarak ders veriyor. Şiir okumaya ve yazmaya Adana'da çok küçük yaşlarda başladı. "Mandolinli Kız" başlıklı ilk şiiri "Milliyet Sanat Dergisi Genç Şairler Antolojisi"nde yayımlandı. Aynı yıl (1985) Adana'da ilk şiir kitabını çıkardı. Modern Türk şiiri üzerine yazıları ve şiirleri; Gösteri, Kitap-lık, Sonbahar, Ludingirra, Adam-Sanat, Bahçe, Son Yeni Biçem, Cumhuriyet-Kitap, Tömer Edebiyat, Yaşasın Edebiyat, Varlık, Dize, Akatalpa, Başka, Şiir Ok-u, Adam-Sanat, B(aşk)a, Edebiyat ve Eleştiri, Yasakmeyve, Le poete travaille, Kaşgar, Virgül, Kavram-Karmaşa, Edebiyat Güncesi, Budala gibi dergilerde yayınlandı. Kültür A.Ş.’nin 'Yayın Danışmanlığı Hizmet Alımı İşi' adı altında açtığı 6 ayrı ihalenin sonuçlanmasıyla birlikte, Kültür A.Ş., yayın danışmanlığı hizmeti için Prof. Dr. Baki Asiltürk ile sözleşme imzaladı.

 
Yayımlanmış şiir kitapları 

  • "Sevdalar Tünemiş Şu Yüreğime" (Bâki Ayhan Top adıyla) (Ova Yay., 1985)
  • "Hileli Anılar Terazisi" (Can Yay., 2001)
  • "Uzak Zamana Övgü" (Can Yay., 2003)
  • "Fırtınaya Hazırlık" (YKY, 2006)
  • "Kopuk" (YKY, 2011)
  • "Hayat ve Hayal Müzesi: Toplu Şiirler 2001-2014" (YKY, 2015)

İnceleme Kitapları

  • "Hilesiz Terazi: Şiir Yazıları" (YKY, 2006)
  • "1980 Kuşağı Türk Şiirinin Poetikası" (Toroslu, 2006)
  • "Reşat Nuri Güntekin'in Romanlarında Hastalık" (İkaros Yayınları, 2009)
  • "Yazılı Anlatım-Metin İnceleme ve Oluşturma" (İkaros Yayınları, 2011)
  • "Türk Şiirinde 1980 Kuşağı" (YKY, 2013)
  • "Kırmızı Kalem Kutusu" (Mühür Kitaplığı, 2014)
  • "Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri" (İkaros Yayınları, 2021)

Ödülleri

  • Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü (2001)
  • Behçet Aysan Şiir Ödülü (2004)

12 Ocak 2004 Pazartesi

Oscar Wilde


Oscar Fingal O’Flahertie Wills Wilde, doğumu 16 Ekim 1854, Dublin - ölümü 30 Kasım 1900, Paris, İrlandalı oyun yazarı, romancı, kısa öykücü ve şair.

İğneli üslubu ile geç Victoria dönemi Büyük Britanya'sının en başarılı ve ünlü yazarları arasına girdi. Bir dava sonucu fiili livata ve ahlaksızlıktan suçlu bulununca büyük bir düşüş yaşadı ve doğduğu ortamla tam bir zıtlık içinde Paris'te fakir bir otel odasında öldü.

Doğumu ve Gençliği

Oscar Wilde İrlanda'nın tanınmış göz cerrahlarından olan Sir William Wilde ve başarılı bir yazar, genç İrlandalı devrimcilere örnek bir şair olan Jane Francesca Wilde'ın ikinci çocuğu olarak Dublin'de doğdu. Babası 1864’te tıp bilimine hizmetleri nedeniyle şövalye unvanı almıştı.

Haziran 1855'te aile lüks bir bölgeye taşındı. Wilde’ın kardeşi Isola burada doğdu. Jane Wilde burada cumartesi akşamları Sheridan le Fanu, Samuel Lever, George Petrie, Isaac Butt ve Samuel Ferguson gibi isimleri davet ettiği partiler düzenlerdi. Wilde 9 yaşına kadar evde eğitim gördükten sonra Portora Kraliyet Okulu’na kaydoldu. Yazları aileyle geçiren Wilde kardeşler George Moore’la oyunlar oynardı.

Portora’dan mezun olduktan sonra Dublin’deki Trinity Kolejinde 1871'den 1874'e kadar eğitim gördü. Sıra dışı bir öğrenciydi, Trinity öğrencileri için en büyük ödül olan Berkeley altın madalyasını, ve aynı zamanda Oxford Üniversitesi Magdalen Koleji’nden bir burs kazandı. Burada 1874'ten 1878’e kadar eğitimine devam etti ve en önemli ilkelerinden biri hayatı sanata yaklaştırmak olan estetik akımının bir parçası oldu. Magdalen’deyken 1878 Newdigate Ödülü’nü Ravenna şiiriyle kazandı. Bu şiiri Encaenia’da okuyup kaybetmiş, fakat ödülü daha sonra Tarihsel Eleştirinin Yükselişi makalesiyle almıştı.

Evliliği ve Ailesi

Oxford'dan mezun olduktan sonra Wilde, Florence Balcomb ile tanışacağı yer olan memleketi Dublin’e gitti. Fakat Florence, yazar Bram Stoker ile nişanlanınca Oscar, ona İrlanda’yı terk edeceğini yazdı. 1878’de İrlanda’dan ayrıldı ve buraya küçük ziyaretler gerçekleştirmek için, sadece iki kez döndü. Sonraki altı yılını Paris, Londra ve ABD’de geçirdi.

Londra’da kraliçenin danışmanlarından olan Horace Lloyd’un kızı Constance Lloyd ile tanıştı. Wilde ve Lloyd 29 Mayıs 1884'te Paddington, Londra’da evlendiler. Constance’ın 250 sterlinlik maaşı ikisinin de lüks bir yaşam sürmesini sağlıyordu. Çiftin bu evlilikten iki çocukları oldu: Cyril (1885) ve Vyvyan (1886). Babalarının yankı yaratan davasından sonra Constance ve çocuklar Holland soyadını aldılar. Constance 1898’de geçirdiği belkemiği ameliyatından sonra öldü. Cyril ise I. Dünya Savaşı’nda Fransa'da savaşırken öldü. Vyvyan uzun süre çevirmenlik ve yazarlık yaptı. Anılarını 1954’te yayımladı. Vyvyan’ın oğlu Merlin dedesi hakkında araştırmalar yaptı. Wilde’ın yeğeni Dolly, yazar Natalie Clifford Barney ile yaşadığı lezbiyen ilişkiyle tanınmaktadır.

Estetizmi ve Felsefesi

Magdalen Koleji’ndeyken Wilde estetizm hareketindeki fikirleriyle tanındı. Saçlarını uzattı, "eril" sporlara karşı küçümsemesini her fırsatta dile getirdi ve odasını papatya, lale ve benzeri objelerle dekore etti.

Söylentilere göre bu hareketi ona River Cherwell’de bir boğma girişimine ve odasının dağıtılmasına yol açtı, fakat estetizm fikri halk arasında daha tanıdık ve olağan bir hale geldi. Springfield Republican gibi bazı yayınlar, Wilde’ın Boston gezisi sırasındaki estetizm ile ilgili konuşmalarından sonra onun anlayışının, güzelliğe ve estetiğe övgüden çok şöhret amacıyla yapılan bir hareket olduğuna karar verdi. Ayrıca Wilde’ın giyim tarzı da Higginson gibi eleştirmenlerin odak noktası haline geldi. Higginson, Unmanly Manhood gazetesine yazdığı mektupta Wilde’ın dişiliğinin erkek ve kadınların davranışlarını etkileyeceğinden ve şiirinin erkekleri dişil züppeliğe yaklaştıracağından endişe duyduğunu belirtti. Ek olarak Wilde’ın edebiyatı, eşcinselliği ve kişisel imajını inceleyerek onun hayat tarzını ve eserlerini ahlaksız bulduğunu açıkladı.

Wilde, John Ruskin ve Walter Pater’dan derin anlamda etkilenmişti. Bu iki edebiyatçı sanatın hayattaki yeri üzerine makaleler yayımlamışlardı. Wilde daha sonra ironik bir biçimde Pater’in depresif duyguları hakkında yorum yapacaktı: Pater’in ölüm haberi üzerine "O daha önce yaşamış mıydı ki?” demişti. Pater’in üslubuyla Dorian Gray’in Portresi’nde “Bütün sanatlar aslında kullanışsızdır." demişti. Bu yorum edebi anlamda okunmalıydı çünkü filozof Victor Cousin tarafından oluşturulan "Sanat sanat içindir." ideolojisini içinde barındırıyordu. 1879’da Wilde, Londra’da estetizm dersleri vermeye başladı.

William Morris ve Dante Gabriel Rosetti’nin okulunun tanıttığı estetizm, İngiliz mimarisinde büyük yer edinmişti. İngiltere’nin önde gelen estetik sanatçısı Wilde zamanının en göze çarpan simalarından biri oldu. Yine de zaman zaman paradoksları ve esprili sözleri nedeniyle garipsendiği de oluyordu.

Estetizm, genel olarak Gilbert ve Sullivan’ın operası Patience (1881)’ta karikatürize edilmişti. Patience, New York’ta büyük başarı sağlamışken; Estetizm, Amerika’nın kalan kısımları için hala anlamsız bir isimdi. Bu nedenle Richard D’Oyly Carte, Wilde’ı Amerika’da yapılacak bir konferanslar serisine davet etti. D’Oyly Carte bu gezinin Patience’ın başarısını daha da artıracağına inanıyordu. Bu gezi Wilde’ın 3 Ocak 1882’de SS Arizona gemisiyle Amerika’ya varmasıyla başladı. Bu olaya ait bir kanıt olmamasına rağmen, Wilde'ın bir gümrük memuruna "Deham dışında beyan edecek hiçbir şeyim yok." dediği rivayet edilir.

Amerika ve Kanada’ya yaptığı tur sırasında Wilde birçok kasaba eleştirmeni tarafından ayıplandı.

İngiltere’ye döndükten sonra Wilde, Pall Mall Gazette’de 1887’den 1889’a kadar köşe yazarlığı yaptı. Daha sonra Woman’s World dergisinin editörü oldu.

Siyasi Fikirleri

Wilde hayatının büyük bir bölümü boyunca sosyalizmi destekledi. Ayrıca özgürlükçü yanını da Sonnet to Liberty şiiriyle gösterdi. Wilde ayrıca bir pasifistti. Ve "Özgürlük kanlı elleriyle geldiğinde onunla el sıkışmak zor olacak." demişti. Politika hakkındaki ana yazısı "Sosyalizmin Etkisindeki İnsan Ruhu" dışında Daily Chronicles’a hapishane reformunu destekleyen yazılar yazmıştı.

Lady Florence Dixie’nin 1890’da yazdığı Gloriana ya da 1900 Devrimi adlı romanda Hector l'Estrange kılığındaki Gloriana’nın Avam Kamarası'na seçilmesiyle kadınlar oy hakkı kazanıyordu. Dixie’nin l’Estrange karakterini yaratırken Wilde’ı temel aldığı açıktır.

Cinselliği

Wilde çoğu yerde biseksüel olarak nitelendirilmesine rağmen kendini Yunan kültüründen gelen bir erkek aşkı geleneğine bağlıyor ve Sokratik olduğunu iddia ediyordu. Şu kişilerle birliktelik yaşamıştı (kronolojik sıraya göre): Frank Miles, Constance Lloyd (karısı), Robert Baldwin ve Lord Alfred Douglas. Wilde ayrıca birçok jigoloyla da beraber olmuştu.

Tarihçiler genellikle Wilde’ın homoseksüelliğinin farkına 17 yaşındaki Robert Ross’a âşık olduktan sonra vardığını söylerler. Neil McKenna’nın The Secret Life of Oscar Wilde adlı biyografisinde Wilde’ın homoseksüelliğinin farkına 16 yaşındayken başka bir genç erkeği öptüğünde fark ettiği yazar. McKenna’ya göre Wilde 1874’te Oxford’a vardıktan sonra cinselliğin keşfetti ve daha çok esmer ve sıska erkeklerden hoşlandığını öğrendi. 70'lerin sonlarına doğru Wilde eşcinsel aşkı konusunda kendisiyle aynı düşüncelere sahip bir arkadaş grubuna sahipti ve bu sıralarda Walt Whitman’la tanıştı. Bir arkadaşına Whitman’ın cinsel yönelimini açık edecek biçimde "Walt’ın öpücüğü hala dudaklarımda" dediği bilinir. Wilde, 1884'te Constance Lloyd ile evlendi.

Wilde, Ross’la ilk tanıştığında kendi cinselliği konusunda hala tam olarak bilgili değildi. Ross, Wilde’la tanışmadan önce de ona hayrandı ve Victoria döneminin katı ahlak anlayışına karşı ilgisizdi. Sonraları Ross, Lord Douglas’a Wilde’ın ilk erkeğinin kendisi olduğunu söyleyerek aralarında büyük bir kıskançlık başlattı. Wilde kısa zamanda içinde genç erkeklerin bulunduğu bir hayata atıldı. Ona göre ilişki panterlerle ziyafet çekmek gibiydi ve tehlike zevkin yarısıydı. Hemcins aşkı ilk kez Bay W.H.'nin Portresi adlı yapıtında işledi.

1891 yazında Lord Douglas onu şair Lionel Johnson’la tanıştırdı. Aralarında büyük bir dostluk başladı. Bu ilişkinin cinsel bir içeriği olmadığını, sadece entelektüel seviyede olduğunu daha sonraları Lord Douglas söyleyecekti.

Davası, Hapis Hayatı ve Reading Zindanı'na Transferi

Bir süre sonra Wilde’ın Lord Douglas ve Alfred Taylor’la ilişkileri basında yer etmeye başladı. Aktör Charles Brookfield’in de yardımıyla polisler Wilde’ın Londra suçlularıyla olan ilişkisini açığa çıkardı ve Wilde dava edildi.

Dava halkın büyük ilgisiyle 3 Nisan 1895’te başladı ve aynı şekilde 25 Mayıs’ta Wilde’ın büyük ahlaksızlık suçu nedeniyle iki yıl kürek hapsine çarptırılmasıyla bitti.

İlk başta Pentonville’de ve sonra Wandsworth’te yatan Wilde en sonunda Reading Zindanı'na transfer edildi.

Bundan sonra mahkûm C.3.3. olarak bilinen Wilde’a ilk başta kalem kâğıt bile verilmemişti; fakat daha sonra bu ihtiyacı karşılandı. Hapis günlerinde Douglas’a 50.000 kelimelik bir mektup yazdıysa da gönderme şansı bulamadı. Ölümünden sonra mektup Ross tarafından kısaltılarak De Profundis adıyla basıldı. 1962’de tam haliyle Oscar Wilde’ın Mektupları adı altında yayımlandı.

Salıverilmesi ve Ölümü

Hapis hayatı Wilde’a hiç yaramamıştı ve hayatının kalan üç yılını beş parasız bir halde geçirdi. Yine de hızlı bir biçimde eski zevklerine döndü. Reading Zindanı Baladı bu yıllarda yayımlandı. Son yıllarını geçirdiği Hotel d’Alsace'ta, daha önce hiç yapmadığı kadar cüretkar şeyler yaptığı söylenir.

Wilde, 30 Kasım 1900'de menenjitten öldü. Ölmeden hemen önce rahip Cuthbert tarafından Katolikliğe tekrar kabul edildi. Ölürken otel sahibi ve papaz yanındayken ünlü "Ya duvar kağıdı gider, ya ben." sözünü söylemiştir. Vefatının ardından Cimetiere de Bagneur mezarlığına gömüldüyse de, daha sonra yine Paris’teki ünlü Pere Lachaise’e taşındı ve Sir Jacob Epstein tarafından tasarlanan ve üzerinde erkek melekler olan mezartaşının altına gömüldü. Mezarı bugün bile hayranlarının öpücük izleriyle kaplıdır.

Eserleri

Oyunları
1. Vera veya Nihilistler (Vera; or, The Nihilists 1880) - Yazarın siyasi içerikli tek oyunudur.
2. Padova Düşesi (The Duchess of Padua 1883)
3. Lady Windermere'in Yelpazesi (Lady Windermere's Fan 1892)
4. Ehemmiyetsiz Bir Kadın (A Woman of No Importance 1893)
5. Salomé 1893 - Yazarın Fransızca olarak kaleme aldığı tek oyundur.
6. İdeal Bir Koca (An Ideal Husband 1895)
7. Ciddi Olmanın Önemi (The Importance of Being Earnest 1895)
8. Kutsal Metres (La Sainte Courtisane 1894) - Tamamlanmamış eser.
9. Bir Floransa Trajedisi (A Florentine Tragedy 1894) - Tamamlanmamış eser.

Şiirleri
1. Ravenna 1878
2. Şiirler (Poems 1881)
3. Sfenks (The Sphinx 1894)
4. Mensur Şiirler (Poems in Prose 1894) - Altı bölümden oluşur.
5. Reading Zindanı Baladı (The Ballad of Reading Gaol 1898)

Mektupları
1. De Profundis 1905

Kitapları
1. Dorian Gray’in Portresi (The Picture of Dorian Gray 1891)

11 Ocak 2004 Pazar

İbrahim Baştuğ


İbrahim Baştuğ, doğumu 11 Mayıs 1964, Sivas, Türk şair.

Ortaöğrenimini 1973'te geldiği İstanbul'da, yükseköğrenimini Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde yaptı. Öğrencilik yıllarında Ankara Halk Tiyatrosu'nda başladığı oyunculuk serüveni Erkan Yücel'in trafik kazasında ölmesiyle Asaf Çiğiltepe Sahnesi'nde bir yıl kadar devam etti.

1987 yılında Devlet Tiyatrosu'nda Kenan Işık'ın yönettiği "Afife Jale" oyununda yardımcı oyunculuk yaptı. 1991'den 1998 Mart'ına kadar Ankara'da bir kamu kurumunda edebiyat bilim uzmanı olarak çalıştıktan sonra istifa ederek İstanbul'a döndü.

Ortaokul yıllarında şiir yazmaya başladı. İlk şiiri Milliyet Sanat Dergisi'nde yayımlandı ve daha sonra 1985 yılında Milliyet Yayınları'nın Genç Şairler Antolojisi'nde yer aldı. 1988 yılında şiirleri Edebiyat Dostları'nda yayımlandı. Ocak 1991'de Ankara'da tek sayı çıkan Layka adlı dergiyi kurdu. Edebiyat ve Eleştiri 1993 ile Varoş 1994 dergilerinin kurucuları arasında bulundu ve bu dergilere sürekli yazdı. Her iki derginin künyesinde ve şiirleri dışındaki ürünlerinde Sonay Yılmaz takma adını kullandı.

İlk şiir kitabını 1989'da yayımladı. Kemal Sılay'ın An Antology of Turkish Literature (1996, Indiana University Turkish Studies and Turkish Ministry of Culture Joint Series-XV, Bloomington, Indiana) adlı eserinin biyografi bölümünün yazılmasında görev aldı. Kemal Sılay tarafından İngilizceye çevrilen, ilk kitabından üç şiir ve ikinci kitabından üç bölüm bu antolojide yayımlandı. Köz adlı kitabıyla 2001 Cemal Süreya Şiir Ödülü'nü aldı. Köz, dörtlük türüne yeni bir anlatım ve düşünce yoğunluğu kazandırma çabasıyla ilginç. Baştuğ, geleneksel şiirimizden, öykünmeci olmadan, başarıyla yararlanıyor.

2001 yılında Şiir Feneri adlı internet sitesini kurdu.

 
Şiir kitapları

  • Çalınmış Kuyuları Babil'in (1989)
  • İpteki Kareler (1995)
  • Köz (2000)
  • Kül (2001)
  • Kavis (2003)
  • Üç Artı Sonsuz (2014)
  • Git (2014)

9 Ocak 2004 Cuma

Mehmet Başaran

Mehmet Başaran

Mehmet Başaran, doğumu 25 Nisan,1926, Kırklareli; ölümü 27 Haziran 2015, İstanbul, köy edebiyatı hareketinin şiirdeki temsilcilerinden biri olan şair, eğitimci ve yazar.

1926'da Kırklareli'nin Lüleburgaz ilçesindeki Ceylanköy’de doğdu. Kepirtepe Köy Enstitüsü’nü (1943) ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nü bitirdi (1946). Köy Enstitülü Hatun Birsen Başaran ile evlendi. Askerliğini yaparken Yedeksubay Okulu’ndan çavuşa çıkarıldı. Köy enstitüsü öğretmenliği, gezici başöğretmenlik, ilkokul öğretmenliği, Türkçe öğretmenliği yaptı ve Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) kuruluş çalışmalarına katıldı, 1979’da emekli oldu.

1950’li ve 1960’lı yıllarda güçlenen köy edebiyatı hareketinin şiirdeki önde gelen temsilcilerinden birisidir. İlk şiiri Köy Enstitüleri Dergisi'nde yer aldı. Adam Sanat, Gösteri, Kıyı, Varlık, Yansıma, Yazko Edebiyat, Yeditepe, Yeni Biçem, Yeni Ufuklar ve Yücel gibi dergilerde şiirleri yayınlandı. Toplumcu düşünceyi didaktizme düşmeden şiirlerine sindirmeyi bildi. Şiirlerinde direnme ve umut temalarını iç içe işledi. Aynı temalar gözlem ve deneyimleriyle bütünleşmiş olarak Ahlat Ağacı ve Nisan Haritası'ndan sonra şiir kitaplarına damgasını vurdu.

Şiir dışındaki türlerde de ürün veren Mehmet Başaran "Mehmetçik Mehmet" adlı romanıyla 1979 Orhan Kemal roman armağınını kazandı. İlk kitabında Orhan Veli ve 1940'ların toplumcu şiiriyle Kansu ve Külebi'nin ses ve tema özellikleri görülüyor. Yalın, lirik, toplumcu bir şiir. Konularının köy yaşamından, köyün durumundan alınışları, kırsal görüntüler, bu şiirlerin başlıca özelliklerinden. Mehmet Başaran'ın, konuşma dilinden kaynaklanan tutkulu bir anlatım tonu var. En önemli temalarından biri lirik, yalın bir yaşama sevgisi. Türkülerden yararlanıyor. Giderek daha güncel özellikler taşıyan toplumcu bir şiire yöneldi.

27 Haziran 2015 tarihinde hayatını kaybeden Başaran'ın cenazesi doğduğu yer olan Ceylanköy’de toprağa verildi.

Eserleri

  • Ahlat Ağacı, 1953
  • Karşılama, 1958
  • Nisan Haritası, 1960
  • Kocakent, 1963
  • Pıtraklı Memleket, 1969
  • Gök Ekin, 1975
  • Meşe Seli, 1982
  • Günler Tuz Rengi, 1986
  • Sis Dağı'nın Başında Borana Bak Borana, 1990
  • Yasaklı - Acının ve Sevginin Yurttaşı, 2. baskı 2003, Cumhuriyet Kitapları
  • Köy Enstitüleri Özgürleşme Eylemi, 3. Baskı 2003, Cumhuriyet Kitapları
  • Kuşatılmış Yaşam Günaydın Aşk, 2006, Cumhuriyet Kitapları
  • Eylülün Kızgın Soluğu, 2007, Cumhuriyet Kitapları
  • Yüreğinin Sesi Zeytin Ülkesi, 2007, Cumhuriyet Kitapları

Ödülleri

  • 1970 TRT Sanat Ödülleri Yarışması başarı ödülü
  • 1979 Orhan Kemal Roman Armağanı






Seyfettin Başçıllar

 

Seyfettin Başçıllar, doğumu 1930, Kilis ve ölümü 25 Mayıs 2002, ABD, Türk cesaret. 1955 yılında Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi'nden mezun olmuştur. 10 yıl boyunca Kilis'te veterinerlikten sonra küçük bir kasabaya yerleşir.

İkinci Yeni'nin getirdiği olanaklardan dengeli bir biçimde yararlanan şairlerden.

 
Kitapları

  •      Önce Bulut Vardı (1959)
  •      Altın Çağı Ömrümün (1961)
  •      Çiçek ve Silah (1969)
  •      Sokak Şarkıları (1973)
  •      Unutulmasın (1989)
  •      kıyısızlık (1993)
  •      Gül Sesleri (1998)

8 Ocak 2004 Perşembe

Behçet Aysan

Behçet Aysan

Behçet Safa Aysan, doğumu 1949, ölmü 2 Temmuz 1993. Türk şair ve tıp doktoru. 1949 yılında Ankara'da doğdu. Babası şair Edip Aysan'dı. Selimiye Askeri Ortaokulu ve Kuleli Askeri Lisesi'nde okudu. 1968'de Ankara Tıp Fakültesi'ne askeri öğrenci olarak girdi.

12 Mart döneminden sonra politik nedenlerle ara vermek zorunda kaldığı tıp öğrenimi sırasında çeşitli işlerde çalıştı. Mezun olduktan sonra İzmit'e atandı. Ankara'da psikiyatri ihtisası yaptı. SSK Yenişehir Dispanseri'nde doktor olarak çalışmaktaydı.

2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Madımak Oteli'nde yakılarak öldürülen 37 kişiyle birlikte can verdi. Ölümünden sonra Türk Tabipleri Birliği tarafından adına şiir ödülü verilmeye başlandı. Şiirleri çeşitli müzisyenler tarafından bestelenmiştir. Kızı Eren Aysan'da şairdir.

Kırık, duygulu bir ses tonu. Özgün mecazlar. Genellikle kısa, kesik dizelerle örülü şiirinin bütünü kapsayan ritm ve uyum ögeleri... Konularda, 70'li yıllardan başlayarak yaşanan toplumsal, bireysel acılardan kesitler... Bu anlamda da kuşağının özgün bir şairi. Metin Altıok gibi, vakitsiz ve talihsiz ölümü, şiirimiz için de gerçek bir kayıp oldu.


Eserleri

  • Karşı Gece (1983)
  • Sesler ve Küller (1984 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri)
  • Eylül (1986, 1988 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü)
  • Deniz Feneri (1987 Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü)
  • Şiirler (1990)
  • Behçet Aysan Kitabı (1993)
  • Üç Kardeştiler (Radyo Oyunu, 1995)
  • Düello (Bütün şiirleri)

7 Ocak 2004 Çarşamba

Bedrettin Aykın

Bedrettin Aykın

Bedrettin Aykın, doğumu 20 Ekim 1936, Niksar, Tokat. Şair.

Roman yazarı Cemalettin Aykın, ağabeyidir. Niksar Albayrak İlkokulu (1948), Haydarpaşa Lisesi (1954), Selimiye Veteriner Sağlık Meslek Lisesi (1957) mezunu. Veteriner Sağlık Teknisyeni olarak Zonguldak, Milas, Ağın, Keban, Elazığ, Ermenek, Kulu ve İstanbul’da görev yaptı. 1970’ten itibaren Eczacıbaşı İlaç Fabrikası’nın Güneydoğu ve Doğu temsilcisi olarak Adana, Malatya, Konya, Kayseri’de; Marmara Bölgesi temsilcisi olarak da İstanbul’da görev yaparak 1992 yılında emekli oldu.

İlk şiiri "Bir Başka Şarkı", 18 Ekim 1962’de İmece dergisinde çıktı. Daha sonraki ürünleri, kurucuları arasında bulunduğu Hakimiyet Sanat ile Edebiyat Cephesi, Türkiye Yazıları, Dönemeç, Türk Dili, Yapıt, Su, Ekin, Varlık, Karşı, Kıyı, Atika, Berfin, Türk Dili Şairin Atölyesi, Şiir Ülkesi, Güzel Yazılar (yayın kurulu üyesi) vb. dergilerde yayımlandı. Gecede Söylenen Türküler adlı kitabıyla 1984 Yaşar Nabi Şiir Ödülünü aldı. Şiirlerinin bir bölümü Ferhat Tunç, Grup Çağrı ve Cebrail Kalın tarafından bestelendi. Türkiye Yazarlar Sendikası, Türkiye PEN Pazarlar Derneği, Edebiyatçılar Derneği, Dil Derneği üyesidir.

"Şiirimizin yalın, lirik kaynağında, özentisiz, içten bir ses tonu." Ataol Behramoğlu

“Çağın, düzensiz, sancılı bir toplumdaki bunalmış insanının yaşantısından, acıları ve özlemlerinden damıtılmış bir şiir bu. Çarmıhındaki İsa gibi konuşan bir şiir bu. (...) Şiirlerindeki bu insan sesi, kalp atışları, biraz üzgünce de olsa, yeni bir duyarlıkla yaşam algılarını yenileyebilecek şeyler söylemekte okuyucusuna.” Ömer Nida.

“Bedrettin Aykın, şiirini yaşamın içinden kuran, bireysel yanını toplumsalla çözümleyen, değerlendiren; iç dünyasının acılarını, sıkıntılarını güneşe açılan pencerelerden uçurmasını bilen bir şair. Şiirindeki sesleri, kendi sesinden damıtarak; daha ilk kitabında «Bedrettin Aykın Şiiri» ne ulaşmayı başarmış; baktığı sol siyasal pencereyi geniş tutmayı yeğleyebilmiş, ilk bakışta klasik tarz görünen şiirini, imge ve biçim yapı taşlarıyla yenileyerek kendi sesine varmıştır. Hüznün ve umudun her mevsim iç içe Aykın’ın yaşamını ve şiirini baştan aşağı nasıl sarmış olduğunu görmemek mümkün değil. Sonuçta acılarda, yalnızlıklarda yaşayan ve umudunu canlı tutan, kimliğini hiçbir çekince göstermeden şiirine aktaran bir şairdir o. Yaşadığı tarih ve coğrafya içinde şekillenen insan, hiçbir sorunundan soyutlanmadan, şiir potasına karışır Bedrettin Aykın’ın. Acı çeken ve direnen insanın şiiridir onun şiiri.” Güngör Gençay.

“1970’lerden bu yana gelişen şiir birikimini, insani ilişkilerin «meta» ya indirgendiği bir ortamda, yalnızlıklarla kuşatılmışlığın içinden sürüyor. «İyi ki sen varsın ey şiir - Yoksa nasıl yaşardım bunca yalnızlığımla.» Şiiri, yalnızlıklarının sığınağı olarak görüyor Aykın.” Ahmet Ada.


Eserleri

  • Her Mevsim Acılarda (1982), 
  • Gecede Söylenen Türküler (1984), 
  • Eksik Bir Gökyüzü (1985), 
  • Yaralı İlkyaz (1990), 
  • Ansızın Güz (1992), 
  • Sevda Sureleri (1994), 
  • Yalnızlıklar (1997), 
  • Güz Balkonu (2001), 
  • Eksik Bir Gökyüzü - Bütün Şiirleri 1 (2002).

6 Ocak 2004 Salı

Hüseyin Atabaş

Hüseyin Atabaş

Hüseyin Atabaş, doğumu 10 Temmuz 1942, Trabzon; ölümü 27 Şubat 2019, Ankara. Şair ve yazar.

İlköğrenimini Vakfıkebir'de tamamladı. Ortaokula Elâzığ’da başlayıp Kütahya’da bitirdi, Kütahya ve Trabzon liselerinde okudu. Liseyi Ankara’da bitirdikten sonra Ankara İktisadî ve Ticarî İlimler Akademisine devam etti. Ordu Yardımlaşma Kurumunda (1967-71) ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (1971-79) Muhasebe Şefi, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde İmar İdare Heyeti Raportörü, Kütüphane ve Yayın Hizmetleri Şube Müdürü (1979-94) olarak çalıştı, emekli oldu.

Çalıştığı yerlerde sendikaların örgütlenme faaleyetleri içinde yer aldı, sivil toplum kuruluşları çalışmalarına katıldı. Halkevleri Genel Merkezi’nin yayın organı Halkoyu dergisinin yazı kurulunda görev aldı, Oluşum dergisinin yayın yönetmenliğini (1977-78), Yazın Dergisi’nin yazı işleri müdürlüğünü (1981-82) yaptı. Edebiyatçılar Derneği’nin kurucularındandır. Bu kuruluşun yürütme kurulunda sayman ve genel başkan yardımcısı olarak (1992-99) görevler üstlendi. TRT-INT (1996-97) ve Ankara’daki özel radyolarda (1997-99) kitap tanıtma ve şiir programları hazırlayıp sundu. Ankara Üniversitesi ile özel kurslarda yaratıcı yazarlık dersleri verdi. Yeni Politike ve Günlük Haber gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. 1999 yılında yeniden döndüğü çalışma yaşamınında Ankara Üniversitesi TÖMER Dil Öğretim Merkezi’nde editör ve Basın-Yayın Koordinatörü olarak (1999-2005) çalıştı, yayınevlerinde editörlük yaptı.

Edebiyat çevrelerinde oldukça sevilip sayılan bir kişiliğe sahip olan şair ve yazar Hüseyin Atabaş, 27 Şubat 2019 günü Ankara’da vefat etti. Şairin cenazesi 28 Şubat 2019 günü Ankara Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verildi.

İlk şiiri “Kardeşçe“, 1 Mayıs 1961 tarihli Kütahya gazetesinde çıkmıştı. Sonraki yıllarda şiirlerini, şiir sanatı, edebiyat ve tolum sorunları üzerine yazılarını Sanat Dünyası, Çağrı, Çele, Özün, Türk Dili, Oluşum, Türkiye Yazıları, Halkoyu, Varlık, Kıyı, Çağdaş Türk Dili, Oluşum (iki yıl genel yayın yönetmeni), Yazın (yazı işleri müdürü),Damar, Düşlem, Cumhuriyet Kitap, Edebiyat ve Eleştiri, Hürriyet Gösteri, Karikatür,Dil Dergisi, Anadili, Kum, Ünlem Sonsuzluk ve Bir Gün ve Lacivert başta olmak üzere altmış kadar dergide; sanatsal ve toplumsal sorunlar üzerine yazılarını Barış, Yeni Ortam, Cumhuriyet, ve Siyah Beyaz gazetelerinde yayımladı. Yeni Politike ve Günlük Haber gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. 1974 yılında Demokratik Sol dergisinin açtığı yarışmaların şiir dalında beş şiiriyle birinci oldu. İlkyaz Töreni adlı eseriyle 1994 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü, Yorgun Denge dosyasıyla 2005 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü aldı. Şiirlerinin bir bölümü Arapça, Almanca ve Fransızcaya çevrilerek yayımlandı. 1987'den itibaren Irak, Hollanda ve Almanya'ya sanatsal geziler yaptı. Çok sayıda sanat etkinliği düzenledi ve bu etkinliklerin bir bölümünü kitap olarak da basıma hazırladı.

1970 Kuşağı toplumcu-gerçekçi şairleri içinde değerlendirilen Hüseyin Atabaş, Cemal Süreya'nın sözleriyle, Türk şiir deneyini yaşamış, ondan çok şey edinmiş, Türkçeyi güzel kullanan, güzel şiir söyleyen bir şair olarak 20. yüzyılın son çeyreğinde Türk şiirindeki yerini aldı. Onun şiiri “soğuk kültür”le, yani yazılı kültürden çok “sıcak kültür”le, yani sözlü kültürden beslenir. Şairin halk kültüründen, ama kendinin kılarak yararlanması, dünya görüşünün gereği ve şiirinin içerik-ses bağlamının tutarlılığını gösterir. Onda bu ilişki, şiirin yaşamla bağ kurması bakımından olumluluk içerir. Hem sözlü kültürün anlatım biçiminden yararlanıp hem de bu anlatım biçimini kırarak, tekrar tehlikesini ortadan kaldırır; böylece okurla sıcak bir ilişki kurar. Bu da doğal, çünkü kendisi ile daha önce yapılan bir söyleşide, yola çıktığı şiir serüveninin altörgesinde halk destanlarının, halk türkülerinin olduğunu söylüyordu. Oradan gelen duyarlılığı değiştirip dönüştürerek çağdaş şiire taşıyor. Bu konu; günümüz şiirinin genelde halk kültüründen, sözlü kültürden, şiir geleneğimizden kopuk olması nedeniyle dikkat çekicidir. Hüseyin Atabaş’ın şiiri yalın ama derinlikli ve alçakgönüllü edasıyla insanın alıngan yerine dokunan, değişik izlekleri barındıran bir şiirdir. Atabaş düzyazılarında da dili yokuşa sürmeden, duru bir anlatım ustalığı gösterir.

Hüseyin Atabaş; 1974 Demokratik Sol Dergisi Şiir 1.lik Ödülü, 1994 Cevdet Kudret Edebiyat-Şiir Ödülü, 2005 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü, 2009Yunus Nadi Şiir Ödülü, 2014 Enver Gökçe Şiir Ödülü, 2017 KEGEV M. Sunullah Arısoy Şiir Büyük Ödülü ile 2017 Kıyı Dergisi Şiir-Emek Ödülü’nün sahibidir.

Ertelenen 2014 yılı Enver Gökçe Şiir Ödülü, 2017 yılında açıklanarak kitap dalında Hüseyin Atabaş’a verildi.

Bir kısım şiirleri Almanca, Arapça, Bulgarca, Fransızca, İngilizce ve İtalyancaya çevrilmiştir. Atabaş, Edebiyatçılar Derneği‘nin kurucularından olup eski Genel Saymanı ve Genel Başkan Yardımcısıdır, Ayrıca TYS (Türkiye Yazarlar Sendikası), Dil Derneği, PEN Yazarlar Derneği ve BESAM (Bilim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği)’ın (kurucu) üyesidir.

“Hüseyin Atabaş Türk şiir deneyini yaşamış, ondan çok şey edinmiş, Türkçeyi güzel kullanan, güzel şiir söyleyen” bir şair olarak nitelediği Atabaş için, Metin Altıok ise, “Kim ne derse desin, hakkı yenmiş bir şairdir Hüseyin Atabaş. Ama inceliğin kaderi buysa bir ülkede, bunu da taşımak zorundadır, derim.” Cemal Süreyya.

"Hüseyin Atabaş'ın şiirinin bir ucunun toplumda, öteki ucunun insanın yüreğinde“ Emin Özdemir.

"Hüseyin Atabaş şiirinlerinde duyguların sözel anlatısına çok az yer verir. Onda plastik öğelerle yansıtma, duygunun somutlaşmasına yardımcı oluyor çünkü, kuşkusuz söylemi de yumuşatıyor. (...) Atabaş, evrensel barış ve kardeşlik için umudunu hiç yitirmiyor. Bu bakımdan, onun şiirine özlü, biçemli bir umut şiiri gözüyle de bakabiliriz. Denebilir ki, hemen her şiiri umut açan bir kır çiçeği gibidir. Umut, bir bakıma, onun şiirinin önemli bir öğesidir. Çocuk ve umut, altörge gibidir şiirlerinde. (...) İnsanın özgürlüğü için, gereken savaşımı, şafakla açan bir çiçeğin çıtırdayan sesiyle işler kafalara. Savaşım verirken bile, loş bir odaya süzülen ışık gibidir, kozasını ören ipek böceğidir. (...) Hüseyin Atabaş, saf, sıcak, duyarlıklı bir sevdayı da büyütür şiirinde. Özlemlerle anımsadığı içli sevdalara tutulduğu da olur. Ne ki, onun şiiri, büyüyen yalnızlığını ve toplumsal karanlığımızı çocuk sesinde boğabilen, duru, aydınlık, ipek hışırtısı gibi insanı derinden etkileyen duyarlıklar taşıyan bir şiirdir." Vecihi Timuroğlu. 

"Biçimde belli bir ustalık düzeyine ulaşmış olan Atabaş'ın, yumuşak, özentisiz, aydınlık, insancıl bir ses tonu var." Ataol Behramoğlu


Eserleri

Şiir

  • Gelecek (1975), 
  • Yanarca (1979), 
  • Bitmeyen (1983), 
  • Yüzün Bende (1988), 
  • İlkyaz Töreni (1993), 
  • Saydam ve Gizli (1997), 
  • Düşe Yazdım (2002), 
  • Yorgun Denge (2005), 
  • Çıplak Su (2009), 
  • Ömür Lekesi (2011), 
  • Umut, Her Zaman (2014), 
  • Yaşayıp Giderken (2018).
Deneme

  • Kale ve Bozkır (1994), 
  • Özgürlüğün Geldiği Gün (1999), 
  • Türkçe Yaralı Dilim (2003), 
  • Dünyada Kimse Var mı? (2007).
Araştırma-İnceleme

  • Dilin Gizilgücü / Şiir Sanatına Giriş (2009). 
  • Çağdağ Şiirimizde Karadeniz Duyarlığı (2015).
Derleme-Hazırlama 

  • Niyazi Akıncıoğlu / Umut Şiirleri (Ömer Can ile, 1985), 
  • Şimdi Okullu Olduk / Okul ve Öğrenci Fıkraları (1991), 
  • Bilmece Bildirmece (1991), 
  • Aziz Nesin Günleri (1995), 
  • Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı (A. Şimşek, D. Dirlikyapan ile, 1998), 
  • Ankara Rüzgârı / Ankara Şiirleri Seçkisi (Ali Cengizkan ile, 1998), 
  • Ceyhun Atuf Kansu Şiir Buluşması (1999), 
  • 2000 Yılında Türk Şiiri (2001), 
  • Türkiye’de Eleştiri ve Deneme (2002), 
  • Türkçe’nin Yurttaşı Nâzım Hikmet (2003), 
  • Dil ve Dilimiz Türkçe (2005).

5 Ocak 2004 Pazartesi

İnci Asena

İnci Asena

İnci Asena, 1948'de İstanbul'da doğdu. Türk yayıncı ve şair. Aynı zamanda eski bir Miss Turkey.

1948 yılında İstanbul'da Muhtar ve Nihal'da doğdu. Duygu Asena'nın küçük kız kardeşidir. İstanbul Üniversitesi İngilizce Fakültesi'nden mezun oldu.

1966 yılında, gerçekten ölen teyzesinin adı olan Aylin Öndersev takma adı altında Miss Turkey güzellik yarışmasına katıldı. Yarışmayı kazandı. Gazeteci Halit Çapın ile evlendi ve Berfu adında bir kızı dünyaya getirdi. Evliliği boşanma ile kısa süreliğine sona erdi.

1990 yılında Nazar Büyüm ile birlikte Adam Yayınları adında bir yayın şirketi kurdu. Şiirleri, şirketin edebi dergisi Adam Sanat'ta yer aldı. Bazı şiirlerinde Ani Toros kalemini kullandı. Ayrıca kitaplar yazdı ve PEN International üyesidir.

"Cinsellik, Akdeniz, yumuşak, fakat kırılgan olmayan, kararlı bir ses tonu. Somut, neredeyse tensel bir yaşam algılayışı. Alışılagelmiş lirik kalıpları kırarak doğaldaki lirizme ulaşma çabası. Bu özellikleriyle, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Can Yücel şiiriyle, bazı bakımlardan Metin Eloğlu, Orhan Veli, Sait Faik'le akrabalığı olan bir şiir." Ataol Behramoğlu

“İnci Asena‘nın Üç Gün Paris ve Amsterdam‘dan kitaplarını okurken bana başka şiirleri, kitapları, yazarları çağrıştırdı, beni daha da zenginleştirdi. O, beni fotoğraflardaki öykülere, gizlere, tanıdığım kentlere, sokaklara götürdü bir kez daha.” Gültekin Emre


Eserleri

  • 1992: Türk Yazınından Seçilmiş Aşk Şiirleri
  • 1993: Türk Yazınından Seçilmiş Ayrılık, Özlem, Yalnızlık Şiirleri
  • 1993: Tramvay Döşeriz Ay Döşeriz
  • 1994: Dünya Yazınından Seçilmiş Mektuplar
  • 1996: Çıplak Bakamıyorum
  • 1998: Üç Gün Paris: Fotoğraf Arkası Notları 
  • 1999: Amsterdam’dan Fotoğraf Arkası Notları 
  • 2000: Tutamadığım Sözler 
  • 2000: Yirminci Yüzyılda Yazınımıza Elverenler
  • 2001: Maskeler
  • 2005: Aldanış

4 Ocak 2004 Pazar

Ali Mümtaz Arolat

Ali Mümtaz Arolat

Ali Mümtaz Arolat, doğumu 23 Temmuz 1897, İstanbul; ölümü 4 Eylül 1967, İstanbul. Türk şair. Tabiat ve aşk temalarını işleyen hece ölçüsündeki şiirleriyle tanınır. Türkiye'nin ilk sembolist şairlerindendir. Ali Hasan, Ali Mümtaz takma adlarını da kullandı. 

Babası, Birinci Dünya Savaşı sırasında, Doğu Cephesinde III. Ordu kumandanlığında bulunmuş olan Hasan İzzet Paşa, dedesi, Adana-Halep kumandanı iken Halep‘te vefat eden Ferik Ali Muhsin Paşadır. Annesi Fatma Refia Arolat idi. Çocukluğu yazları Kefeli köyünde bulunan bir yalıda, kışları da de­desi Rifat Paşa‘nın Aksaray‘daki konağında geç­ti. Öğrenimine Burhan-ı Te­râkki Mektebinde başladı. Bir sene sonra Alman Mektebine devam etti, rahatsızlandığı için, Heybeliada‘ya yerleşip ailesiyle bir sene orada kaldı. Bu süre içinde okula gidemedi, bundan sonra bir sene Nümûne-i Terâkki Mektebine gitti, ardından Galatasaray Lisesine kaydoldu. Orta tahsilini Galatasa­ray Lisesinde tamamladı. Lise ikide iken Birinci Dünya Savaşı‘nın başlaması üzerine gönüllü olarak askere gitti. Savaş sonrası Ticaret Lisesinden mezun oldu (1922). Çeşitli bankalarda memurluk yaptı, muhasebe müdürlüğünden emekli oldu. Yirmi beş yaşında iken büyük halasının kızı Fıtnat Hanımla evlendi, beş erkek çocuğu oldu. Zincirlikuyu Mezarlığına defne­dildi.

İlk şiirlerini Sezâ imzasıyla Halit Fahri‘nin çıkardığı Nedim dergisinde (1919) yayımladı. Daha sonra kendi imzasıyla Şair (1918-22), Güneş, Yarın, Yeni Mecmua, Millî Mecmua (1925-27) ve Dergâh (1921-22) dergilerinde şiirler yayımladı. 1926 yılından sonra, şiirlerini Varlık dergisinde, Türk Şairleri ve Mütarekeden Sonrakiler isimli antolojilerde yayımladı. En önemli özelliği, ince melâlidir, Şiirlerinde rastlanılan yaşama sevinci, aşk, tabiata olan bağlılık gibi temalar da bu ince melâlin sınırları içerisinde verildi. Fecr-i Atî topluluğunun bir özelliği olan umutsuzluk ve marâzi hal, Ali Mümtaz’da da kendini hissetti­rdi. Şiirde hayâl unsurlarına çok fazla yer ver­di. Başka diyarların, farklı iklimlerin arayışı ve hülyası içinde oldu hep. Şiirlerinde, Ahmet Haşim ve Yahya Kemal’in etkisi hissedildi. Sembolist imgelerden yararlandı. Hece veznini usta­lıkla kullandı. Dönemindeki pek çok şairin tersine, şiirlerinde millet ve memleket me­selelerine yer vermedi. Cumhuriyetin ilânın­dan sonraki yıllarda yazdığı şiirlerinde serbest nazmı kullandı.

“Mısra ve kelimeye büyük önem veren şair, kullandığı kelimelere Fransız Parnasyenlerini andıran bir ahenk katmakta ve mısra sonlarında özellikle tunç kafiyeyi kullanmakta büyük bir ustalık göstermiştir. “Bir Gemi Yelken Açtı” şii­riyle, daha önce Cenab Şehabeddin ile başlayan ve sonra Ahmet Haşim ve Emin Bülend gibi şairlerle devam eden çöl romantizmin’in yerine, deniz romantizmini başlatmıştır. Ali Mümtaz Arolat’ın şiirlerinin teknik bir özelliği de, eskilerin “redd-i mısra” ismi ile uyguladıkları sanatı, genişleterek “redd-i beyt” haline getirmesi ve üç beyitten olu­şan altı mısralı manzumeler yazmış olmasıdır.

“Dilindeki sadelik ve hayalindeki tabiîlikle, öz­gün bir ifade tarzı bulmuş, hece veznini ve serbest nazmı ahenkli bir eda ile kullanabilmiş olan Ali Mümtaz Arolat, bugün de büyük bir zevkle oku­nan şairlerimiz arasındadır.” Şerif Aktaş.

Heceyle yazan şairler arasında şiirleri tema bakımından: Necip Fazıl'ın şiirleriyle bazı ortak yanlar taşıyan Ali Mümtaz Arolat, antolojilerde genellikle "Bir Gemi Yelken Açu" adlı tek şiiriyle yer almakta, ya da büsbütün dışta bırakılmaktadır. Oysa yakın bir inceleme, Cumhuriyetin ilk yılları dönemindeki Türk şiirinin özgün ve önemli bir şairiyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Dili kullanmadaki rahatlığı, benzetmelerindeki yalın çarpıcılık, denge ve lirizm bu şiirlerin başlıca özellikleridir. "Ölüm ve Unutulmak" bu temanın Türk şiirinde belki de en etkili örneğidir... Şiirlerinin topluca yeniden yayınlanması çağdaş şiirimiz için bir kazanç olacaktır.


Eserleri

  • Bir Gemi Yelken Açtı (1926), 
  • Hayal İkliminden Dönen Diyor ki (1960).