Şiir, Sadece: 2015-11-22

28 Kasım 2015 Cumartesi

Çatlak Çan

Hem acıdır hem tatlı, uzun kış gecesinde,
Dinlemek çatır çatır yanan ateşe yakın,
Sislerin arasında çalan çanın sesinde
Yükseldiğini görmek uzak hatıraların.

Mutludur o çan, güçlü sayarak gırtlağını,
Çok sağlıklı ve çevik, artan yaşına rağmen,
Atıyor bağlılıkla inançlı çığlığını,
Eski bir asker gibi, çadırını bekleyen!

Benimse, çatlak ruhum, sıkıntılar içinde,
Geceyi şarkısıyla doldurmak istese de,
Zayıf sesi orda çok kez unutulup giden

Bir yaralının kaba hırıltısına benzer
Kan gölü kıyısında ve üstünde cesetler,
Sonsuz çabalayarak, kımıltısız can veren.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Baykuşlar

Baykuşlar tünemiş mesken diye
Kara porsuklara dizi dizi,
Uzak tanrıların kızıl gözü
Gibi dalmışlar bir düşünceye.

Öyle kıpırtısız duracaklar
Hüzün yüklü saat gelene dek,
Yassı güneşi sürgün ederek,
Orda kök salacak karanlıklar.

Bilge kişiye onların hali
Der gibi insana korku vermeli
Çalkantılı yaşam bu dünyada;

Bu "tebdil-i mekân" tutkusuyla
Kısa bir süre mest olan insan
Çeker elbet cezasını her zaman.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Kediler

Ağırbaşlı âlimler ve ateşli âşıklar
En olgun çağlarında, severler, onlar gibi
Üşüyen ve sokağa çıkmayan kedileri,
Ki evlerin gururu, tatlı sert huyludurlar.

Bilimin ve her türlü hazzın eski dostları,
Ararlar karanlığın susku ve dehşetini;
Kul köle olsaydılar, Erebos her birini
Cenaze habercisi at yerine koyardı.

Sonsuz bir düş içinde uykuya dalmış gibi,
Issızlıkta uzanan kocaman sfenskleri
Düşünürken çok soylu bir tavır takınırlar;

Büyülü kıvılcımlar dolmuş böğürlerine,
Ve ince bir kum gibi, altından parçacıklar
Gizlice yıldız saçar gizemli gözlerine.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

27 Kasım 2015 Cuma

Moesta Et Errabunda

Söyle bana, Agathe, kalbin uçar mı bazan,
İğrenç kentin o siyah okyanusundan öte,
Bir başka okyanusa, görkemle parıldayan,
Aydınlık, mavi, derin, bir el değmemişliğe?
Söyle bana, Agathe, kalbin uçar mı bazan?

Ey engin deniz, bizi uzak tut işimizden!
Hangi şeytan verdi bu bet sesli türkücüye,
Rüzgârların sınırsız orguna eşlik eden,
Ninni söylemeyi bir ulvi iş olsun diye?
Ey engin deniz, bizi uzak tut işimizden!

Götür beni, ey tren! kaçır beni, ey gemi!
Uzağa! çok uzağa! pis gözyaşlarımızdan!
- Agathe’nin kederli yüreği bazan der mi:
Pişmanlıktan öteye, suçlardan, acılardan,
Götür beni, ey tren! kaçır beni, ey gemi!

Ne kadar uzaksınız, ey mis kokulu cennet,
Orda bir gök altında, her şey sevda ve neşe,
Orda boğulur yürek kaplayınca saf şehvet,
Orda herkes layıktır sevmeye, sevilmeye!
Ne kadar uzaksınız, ey mis kokulu cennet!

Ya o yeşil cenneti çocukluk aşklarının,
Yarışmalar, şarkılar, öpücükler, demetler,
Hele titrek kemanlar, ötesinde sırtların,
Akşamları koruda şarap dolu güğümler,
- Ya o yeşil cenneti çocukluk aşklarının,

O saf ve masum cennet, dolup taşan hazlarla,
Daha uzakta mıdır Hindistan’dan ve Çin’den?
Dön denilse gelir mi, ah eden çığlıklarla,
Ve can verebilir mi ona bir ses, gümüşten,
O saf ve masum cennet, dolup taşan hazlarla?


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri


Moesta Et Errabunda:  Hüzünlü ve başıboş

Sömürgede Doğmuş Avrupalı Bir Kadına

Güneşin okşadığı mis kokulu ülkede,
Göze ağırlık veren kıpkızıl ağaçların,
İri palmiyelerin gölgesinde bir yerde,
Tanıdım cana yakın, albenili bir kadın.

Teni solgun ve sıcak; esmer renkli büyücü
Boynunda özentili bir soyluluk hali var,
İnce, uzun, yürüdü mü bir avcı yürüyüşü.
Gülüşü sessiz sakin, güven veren bakışlar.

Gitseydiniz, Hamfendi, şanın öz vatanına,
Seine nehri veya yeşil Loire kıyılarına,
Ey eski konakların güzelim ustası, sen

Yeşertirdin, o uzlet denen gölgeli yerde,
Belki binlerce sone o şair yüreklerde,
Gözlerin daha uysal kılardı zencilerden.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Franciscae Meae Laudes

Vers Compsés Pour Une Modiste Érudite Et Dévote


Novis te cantabo chordis,
O novelletum ludis
In solitudine cordis.

Esto sertis implicata,
O femina delicata
Per quam solvuntur peccata!

Sicut beneficum Lethe,
Hauriam oscula de te,
Quae imbuta magnete.

Quum vitiorum tempestas
Turbabat omnes semitas,
Apparuisti, Deitas,

Velut stella salutaris
In naufragiis amaris...
Suspendam cor tuis aris!

Piscina plena virtutis,
Fons aeternae juventutis,
Labris vocem redde mutis!

Quod erat spurcum, cremasti;
Quod rudius, exae quasti;
Quod debile, confirmasti.

In fame mea taberna,
In nocte mea lucerna,
Recte me semper guberna.

Adde nunc vires viribus,
Dulce balneum suavibus
Unguentatum odoribus!

Meos circa lumbos mica,
O castitatis lorica,
Aqua tincta seraphica;

Patera gemmis corusca,
Panis salsus, mollis esca,
Divinum vinum, Francisca!


Charles Baudelaire
Les Fleurs Du Mal


Franciscae Meae Laudes - Şiirin Türkçesi

26 Kasım 2015 Perşembe

Franciscae Meae Laudes

Yalnız kalbimde eğleşen
Yavru maral, şakırım ben
Ses verip yeni tellerden.

Bağışlarsın günahları,
Ey kadın, dünya tatlısı,
Taksana çiçek askını!

Lethe’den su çeker gibi,
İçerim buselerini,
Mıknatısın çek dediği.

Kötülük dolu fırtına,
Yolları karıştırınca,
Karşıma çıktın, Tanrıça,

Koruyan bir yıldız gibi
Denizde...Asarım, bil ki,
Sunaklarına kalbimi!

Havuz bir erdem teknesi,
Sonsuz gençliğin çeşmesi,
Ver lal dudağıma sesi!

Pespaye olanı yaktın;
Kaya gibi sertken, yıktın;
Güçsüzken, ona güç kattın.

Açlıklarda lokantamsın,
Gecelerdeyse lambamsın,
Göster hep ne yapmam lazım.

Gücüme güç katmaya bak,
Hamam hoş koku saçarak
Tatlı, ılık ve yumuşak!

Melek suyuna batmış, der :
Böğrümde parla, ışık ver,
Ey temiz yürekli kemer;

Taşlarla ışıyan kupa,
Tuzlu ekmek, tatlı sofra,
Kutsal şarap, Françoise


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

L'Heautontimoroumenos

Kendine Gaddar


J. G. F.'ye

Öfkeye, kine düşmeden
Vuracağım, kasap gibi,
Musa ve kaya misali,
Fışkıracağım gözünden,

Su versin diye Sahrâ’ma,
Acıların özsuyunu.
Benim arzum umut oldu
Senin tuzlu gözyaşında

Yelken açacak bir gemi,
Ve tatlı hıçkırman bir de
Sarhoş ederek kalbimde
Gümleyerek davul gibi!

Çatlak ses değil miyim ben
O tanrısal senfonide,
Doymak bilmez İroni’yle
Beni saran ve kemiren?

Odur sesimde yaygara!
Odur kanım, kara zehir!
Tekinsiz aynayım, görür
Cadaloz kendini orda!

Hem bıçağım hem de yara!
Hem yanağım hem de tokat!
Hem kurbanım hem de cellat!
Ezen ve ezilen çarkta!

Kalbimin vampiriyim ben,
- Büyük yalnızlardan biri,
Sonsuz gülmeye hükümlü,
Artık gülümseyemeyen!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Söyleşi

Siz güzel bir sonbahar göğü, aydınlık, pembe!
Hüznümse yükselen bir deniz gibidir tıpkı,
Çekilirken, kederli dudaklarım üstünde
Bırakır çamurunun yakıcı anısını.

- Boşuna gezer elin baygın düşen göğsümde;
Aradığı budur, dost, yağma edilmiş bir yer
Kadının zalim dişi ve pençesiyle hem de.
Kalbimi arama hiç; hayvanlar bitirdiler.

Benim kalbim bir saray hayhuyla olmuş heder;
Kavgalar, sarhoşluklar, cinayetler ordadır!
- O çıplak boynunuzda güzel bir koku yüzer!..

Ey ruhun baş belası güzellik, arzun budur!
Ateşten gözlerinle, şehrâyin kadar parlak,
Hayvanlardan artakalan bu parçaları yak!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

25 Kasım 2015 Çarşamba

Onarılmaz

Susturabilir miyiz o eski Nedameti,
Bizde yaşayan ve devinen,
Beslenerek, ölüyü yiyen bir kurtçuk gibi,
Bir tırtıl, meşe yiyen?
Susturabilir miyiz o eski Nedameti?

Hangi iksirde, bitkisel özde ve şarapta,
Boğacağız biz bu düşmanı,
Yıkıcı ve pisboğaz, sanırsın ki bir yosma,
Bir karınca, sabırlı?
Hangi iksirde?-bitkisel özde?-ve şarapta,

Söyle, güzel büyücü, oh! de bana bildiğini,
Sıkıntıdan boğulmuş zihne,
Yaralılarca çiğnenen, can veren biri gibi,
Bir atın toynağıyla,
Söyle, güzel büyücü, oh! de bana bildiğini,

Oysa daha şimdiden kurt almış kokusunu
Ve bir karga yan bakan,
Bu mecalsiz askere! Kessin mi umudunu
Nişandan ve mezardan;
Bu garip can çekişen, kurt almış kokusunu!

Aydınlanır mı dersin, kara bir gök, çamurlu?
Yırtılır mı hiç karanlıklar
Ne sabah var, ne akşam, ziftten daha yoğun bu,
Yok şimşekler, yıldızlar?
Aydınlanır mı dersin, kara bir gök, çamurlu?

Bir Hanın camlarında parlayan o Umut da
Sönüverdi, sonsuza kadar!
Aysız ve ışıksız, kötü yol kurbanlarına
Yatacak yer ne arar!
Şeytan’la söndü tümü bir Hanın camlarında!

Şuh büyücü, lanetli hoş görünür mü sana?
Bilir misin affedilmezi?
Bilir misin Pişmanlık, zehirli oklarına
Hedef alır kalbimizi?
Şuh büyücü, lanetli hoş görünür mü sana?

Onarılmaz kemirir, lanetlenmiştir dişi,
Ruhumuzu, bu düşkün anıtı,
Saldırıp oyar çok kez, beyaz karınca gibi,
Yapıyı temelinden.
Onarılmaz kemirir, lanetlenmiştir dişi!

- Bazen gördüm iyi bir orkestra coşarken
Pis bir tiyatronun dibinde,
Bir peri tan yerini ateşe verdi birden
Göğün cehenneminde;
Bazan gördüm iyi bir orkestra coşarken

Işık, altın ve tülden oluşmuş bir Varlığı,
Koca Şeytanı yere seren;
Kalbime esriyişin asla uğramadığı
Bir tiyatro, bekleyen
Her gün boşu boşuna tül kanatlı Varlığı!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Yolculuğa Çağrı

Çocuğum, düşün,
Gidip de bir gün
Yaşamak beraberce!
Sevmek hep sevmek,
Sevip de ölmek
Sana benzer o yerde!
Bu puslu gökler
Beni cezbeder
Islak güneşlerinde
Gizemli derin
Hain gözlerin,
Parlarken yaş içinde.

Orda, ölçü zarafet,
Sessizlik, görkem, şehvet.

Geçmiş yıllarla
Parlayan eşya,
Süslerdi odamızı;
Nadir çiçekler
Kaplardı amber
Kokusuyla her yanı,
Zengin tavanlar,
Derin aynalar,
Doğu’nun görkemi bu,
Her şey gizlice
Kendi dilince
Sözle beslerdi ruhu.

Orda, ölçü zarafet,
Sessizlik, görkem, şehvet.

Kanalda çoğu
Serseri ruhlu
Gemiler var uyuyan;
Gelmişler, arzun
Karşılık bulsun
Diye çok uzaklardan.
- Güneş çekilir,
Bütün bir şehir,
Her kanal ve her tarla,
Altınla dolar;
Dünya düş kurar
Sıcak bir aydınlıkta.

Orda, ölçü zarafet,
Sessizlik, görkem, şehvet.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Güzel Gemi

Anlatmak isterim, ey narin büyücü, seni!
Gençliğini süsleyen birçok güzelliğini;
Resmetmeyi seni sana,
Geçmeni çocukluktan olgunlaşma çağına.

Eteğini savurup yola çıktığın zaman,
Güzel bir gemisin sen, enginlere açılan,
Şişkin yelkeniyle, salınarak
Ve tatlı, tembel, ağır bir ahenge uyarak.

Yuvarlak boynunun ve omzunun üzerinde,
Başın meydan okuyor, garip, hoş bir biçimde,
Sakin, muzaffer bir tavır bu,
Görkemli çocuk, gidersin bulup kendi yolunu.

Anlatmak isterim, ey narin büyücü, seni!
Gençliğini süsleyen pek çok güzelliğini
Resmetmeyi seni sana,
Geçmeni çocukluktan olgunlaşma çağına.

Göğüslerin sipsivri, hareli mi hareli,
Göğüslerin muzaffer, güzel bir dolap gibi
Kapakları kabarık, parlak,
Şimşek sanki söner bu kalkanlara çarparak;

Kışkırtıcı kalkanlar, silahı pembe uçlar!
Bir dolap, içersinde sır ve her iyi şey var,
Likörler, şaraplar, kokular,
Yürekleri ve beyni çıldırtıp duracaklar!

Eteğini savurup yola çıktığın zaman,
Güzel bir gemisin sen, enginlere açılan,
Şişkin yelkeniyle, salınarak
Ve tatlı, tembel, ağır bir ahenge uyarak.

Fırfırların altında, o soylu bacakların
Eza ve cefasıdır karanlık arzuların,
Onlar iki büyücü gibi,
Çalkalarlar bir kapta siyah aşk iksirini.

Erkenci cambazlarla alay eden kolların,
Güçlü rakipleridir o parlak boaların,
Her dem hazırdır sıkmak için,
Âşığını, nakşeder gibi kalbine senin.

Yuvarlak boynunun ve omzunun üzerinde,
Başın meydan okuyor, garip, hoş bir biçimde,
Sakin, muzaffer bir tavır bu,
Görklü çocuk, gidersin bulup kendi yolunu.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

24 Kasım 2015 Salı

Kedi

I.

Kafamda gezinir durur,
Tıpkı evindeymiş gibi,
Güçlü, zarif, hoş bir kedi.
Miyavlarsa zor duyulur,

Öyle tatlı ve ölçülü;
Sesi alçalsın, yükselsin,
Her zaman zengin ve derin.
Burdadır gizi, büyüsü.

Bu ses, bir inci gibidir,
Süzülür loş benliğime,
Beni dolduran bir dize,
Neşe veren bir iksirdir.

O bastırır acıları,
Onda her türlü esrime;
Uzun cümle kursa bile,
Yok sözcüğe ihtiyacı.

Hayır, bir yay yok ki, aşsın
Kalbimi, yetkin çalgıyı,
Ve en şâhane şarkıyı
Hassas teline çaldırsın,

Sesin kadar, ey gizemli,
Temiz yüzlü, garip kedi,
Her şeyin, melekmiş gibi,
Hem ince, hem de ahenkli!


II.

Sarışın, esmer kürkünden
Çıkan her hoş koku onda,
Bir akşamdı, okşadım da
Kokular içre kaldım ben.

Bir ruh, buraya aşina;
O, yargılar ve esinler,
Emrindedir her şey, her yer;
Peri mi, Tanrı mı yoksa?

Gözlerim bu sevgiliye
Mıknatısla çekildi mi,
Dönüp bakar kuzu gibi,
Baksam da kendi kendime,

Çevirir beni şaşkına
Solgun gözlerindeki fer,
Canlı opal, parlak fener,
Kımıltısız bakar bana.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Sisli Gök

Bakışın bir buğuyla örtülüvermiş sanki;
Senin gizemli gözün (mavi, gri, yeşil mi?)
Zaman zaman sevecen, düşünceli ve gaddar,
Onda göğün kayıtsız, solgun düşmüş hali var.

Hatırlatırsın beyaz, ılık, puslu günleri,
Gözyaşında eriyen büyülü yürekleri,
Bilinmez bir acıyla buruk ve çok uyanık
Sinirler, o uyuyan ruhla eğlenir artık.

Güzelim ufuklara benzersin kimi zaman
Sis basmış mevsimlerin güneşleriyle yanan...
Ey ıslanmış manzara, ışıldayıp durursun,
Sisli göklerden düşen ışınla tutuşursun!

Ey tehlikeli kadın, ey gönül çelen iklim!
Kar ve kırağınıza ibadet eder miyim,
Çekip çıkarır mıyım acaba yaman kıştan
Daha hüzünlü zevkler, böyle demirden, buzdan?


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Zehir

Şarap boğabilir olağanüstü lükse
İsterse en pis yeri,
Ve ortaya çıkarır masalsı bir kemeri
Kızıl buğusunun altını ile,
Yıldızla dolu gökte batan güneş misali.

Afyon büyütür uçsuz bucaksız olan şeyi,
Ve sınırsızlık uzar,
Zaman derine iner, şehvet azdıkça azar,
Ve kara ve donuk zevkleri
İle ruh alacağından öte dolup taşar.

Onlar boy ölçüşemez akıp duran zehirle,
O yeşil gözlerinden,
Göller ki ruhum titrer, görünerek tersinden...
Düşlerim üşüşünce
Acı gidermek için uçuruma, derinden.

Onlar boy ölçüşemez saçtığın o salyanın
Müthiş harikasıyla,
Daldırarak azapsız ruhumu unutuşa,
Yanında şaşkınlığın,
Sürükler, atar onu ölümün kıyısına!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

23 Kasım 2015 Pazartesi

Şişe

Her maddeden geçerler, keskin kokuları var.
Rivayet olunur ki cama bile sızarlar.
Açınca bir sandığı, kökeni Doğu olan,
Kilidi gıcırdayan, sızlanıp surat asan,

Veya ıssız bir evde, siyah ve tozla kaplı,
Geçmiş günlerden kalma küf kokan bir dolabı,
Tanıdık çok eski bir şişe bulunur bazan,
Canlı, dipdiri bir ruh fışkırıverir ordan.

Bin bir fikir uyurdu, koyu karanlık içre,
Ölmüş krizalitler, ürpererek hafifçe,
Ansızın havalanan, açıp da kanadını,
Gök rengi, pembe parlak, her dem altın sırmalı.

O uçuşan hatıra, mest ederek her şeyi
Bozuk havada; gözler kapanır, Baş dönmesi
Yakalar yenik ruhu, iter onu kapkara,
Nurdan insan buğusu yükselen bir çukura;

Yere serer yüzyıllık bir çukur kıyısında,
Lazarus kefenini yırtıp hoş kokar, orda,
Kımıldar uykusunda o görsel kadavrası
Eski, buruk bir aşkın, ölümcül ve alımlı.

Ben kaybolduğum zaman, böylece, insanların
Belleğinde ve bir de uğursuz bir dolabın
Yanına atılınca, kederli, eski şişe,
Çok düşük, kirli, tozlu, pis, çatlak ve pespaye,

Tabutun olacağım, sevimli çirkef, senin!
Her zamanki tanığı gücünün, kuvvetinin,
Meleklerin eliyle sunduğu tatlı zehir!
Ey öldürüp dirilten, beni kemiren iksir!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Tinsel Şafak

Pembe beyaz bir şafak, sefihlerin evine
Kemirgen idealle bir olup da girdi mi,
Uyandırır uyuşmuş hayvandaki meleği
Öç duygusuyla bir giz harekete geçince.

Erişilmez mavisi Tinsel Gökler’in artık
Düş gören, acı çeken güçsüz kalmış insana,
Açılır ve kaybolur düşerek uçuruma,
Böylelikle Tanrıça’m, uyanık ve saf Varlık,

Ve tüten enkazında budala cümbüşlerin,
Hatıran daha pembe, daha çekici, derin,
Uçuşuyor durmadan büyümüş gözlerimde.

Mumların alevini güneş söndürdü yine;
Ey ışıyıp duran Ruh, bu yüzden hep muzaffer,
Hayalin o ölümsüz parlak güneşe benzer!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Akşamın Ahengi

Zamanı geldi işte saplarında ürperen
Her çiçek orada bir buhurdan gibi tüter;
Akşamın havasında gezer kokular, sesler;
Bir yorgun baş dönmesi ve bir vals hüzün veren!

Her çiçek orada bir buhurdan gibi tüter;
Titrek keman bir yürek gibidir acı deren;
Bir yorgun baş dönmesi ve bir vals hüzün veren!
Gök hazin ve güzel bir büyük sunağa benzer.

Titrek keman bir yürek gibidir acı deren,
Seven yürek geniş ve siyah hiç’e kin duyar!
Gök hazin ve güzel bir büyük sunağa benzer;
Güneştir pıhtılaşmış kanında hep can veren.

Seven yürek geniş ve siyah hiç’e kin duyar,
Aydınlık bir geçmişin izlerini içeren!
Güneştir pıhtılaşmış kanında hep can veren...
Hatıran bende kutsal bir kap gibi parıldar!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri