Şiir, Sadece: 2013-01-27

2 Şubat 2013 Cumartesi

Alaturka

Çık benim şair tabiatım, çık orta yere 
Fakir güzelinden söyle 
Hasret ateşinden çal 
Çal, söyle benim derdimi sevdalı sesinle. 

Hep bilinen şarkılar gibi olsun 
Hani, dil-i biçâreden 
Sun da içsin yâr elinden 
Hani bilinen şarkılardan olsun. 

Yeni sözler arama nafile 
Derdim yeni olsa anlarım 
Gel, hazırından söyle bu akşam 
Üzme yetişir, üzme firakınla harabım. 

Sonunda ah çekeriz derinden 
Kim anlayacak sahiden olduğunu 
Sen söyle yalnız 
Zülfündedir baht-ı siyâhım bestesini Dede'den.


Melih Cevdet ANDAY
1946

Ben İnsanüstü Bir Anıt Diktim Kendime

Ben insanüstü bir anıt diktim kendime,
Halkın yolu geçecek ordan,
Boyun eğmez başıyla daha da yükseklere
Çıkacak o Aleksandr Sütunu'ndan.

Hayır, büsbütün ölmem ben-ruhum kutsal lirdedir
Yaşayacak bedenim ve kaçacak çürüme-
Şu yeryüzünde yaşadıkça tek bir şair
Duyulacak ünüm her yerde.

Adım dilden dile dolaşacak tüm Rusya'da,
Ona özgü her dilde herkes bilecek onu,
Gururlu torunu Slav'ın, Finli, şimdilik yabanıl Tunguz,
Ve Kalmuk, bozkırların dostu.

Ve halk gönlünde taşıyacak beni uzun zaman,
İyi duygular uyandırdığım için lirimle,
Özgürlüğü övdüğüm için şu acımasız çağda
Ve merhamet uyandırdığım için düşenlere.

Ey esin, boyun eğ buyruğuna Tanrı'nın,
Övgüyü de iftirayı da umursama,
Ne hakaretten kork ne çelenk iste
Ve tartışma aptalla.


Aleksandr Puşkin
Türkçesi: Ataol Behramoğlu

O'na

Anımsıyorum o büyülü anı
Karşımda beliriverdiğin,
Uçup gidici bir hayal gibi,
Dehası gibi saf güzelliğin.

Bunluklarında ümitsiz hüznün,
Telaşın yorucu tasalarında,
Çınlardı o tatlı ses uzun uzun,
O güzelim çizgiler görünürdü bana.

Yıllar geçti. İsyancı dalgalarında fırtınaların
Dağılıp söndü eski hayaller,
Unuttum tatlı sesini senin
Ve silindi Tanrısal çizgiler.

Issızlıkta, karanlığında tutsaklığın
Sessizce uzayıp gidiyordu günlerim
Tanrısız, esinsiz, gözyaşsız,
Yaşamsız ve sevgisizdim.

Ve bir an geldi, uyandı ruhum:
Ve işte sen yeniden belirdin,
Bir hayal gibi, uçup giden,
Dehası gibi saf güzelliğin.

Ve yürek çarpıyor bir esrimeyle
Ve yeniden canlanıyorlar onda
Tanrısallıkda da, esin de,
Yaşam da, gözyaşı da, aşk da.


Aleksandr Puşkin
Türkçesi: Ataol Behramoğlu

1 Şubat 2013 Cuma

Ağulu Mantar

Yağmur bir adım ötemizde 
Kabarmış ağulu mantar 

Sessizliktir ateşin yanındaki kütük 
Suyun ışık değmiş kabuğu 

Sen tane tanesin sevgilim 
Denizim ben batık aşklarla dolu 


Melih Cevdet ANDAY

Tutsak

Zindandayım, nemli bir karanlıkta.
Beslediğim genç kartal, avluda,
Altında parmaklıkların çırpıyor kanatlarını
Gagalarken kanlı bir yiyecek parçasını,

Gagalıyor ve fırlatıyor, gözleri pencerede,
Sanki aynı arzuyu taşıyor benimle.
Bakışı ve çığlığıyla diyor ki tutsaklık yoldaşım:
"Vakit geldi artık, uçalım dostum, uçalım!

Bizler özgür kuşlarız, hadi davran!
O beyaz dağa doğru, daha öteye bulutlardan,
Denizin gökyüzüyle buluştuğu maviliklere,
Sadece rüzgarın ve benim gidebildiğimiz o yerlere..."


Aleksandr Puşkin
Çeviren: A. Behramoğlu

31 Ocak 2013 Perşembe

Ahlak

Ahlak kalmadı dünyada
Kiracısı öyle, işçisi öyle 
Hami köylü saftır derler a 
İnanma 
Cırrr 
Kapı 
Kim o? 
Dilenci. 
Kuru ekmek verirsin beğenmez 
Taze ekmek senin nene! 
Kalmadı, dedim ya, kalmadı 
Ahlak kalmadı memlekette.


Melih Cevdet ANDAY

Öğüt

Keneler ve sivrisinekler
Çevrende uçuştuğu zaman gazete kalabalığıyla
Boş yere kafa yorma, harcama ince sözler
Karşı koyma bu küstah gürültüye ve çığırtkanlığa.

Çünkü mantık da üslup da sevgili dost
O inatçı sürüye boyun eğdiremez
Kızmak da boş; fakat kaldır elini ansızın
Ve şimşek gibi bir yergiyle onları ez.


Aleksandr Puşkin
Çeviren: A. Behramoğlu

30 Ocak 2013 Çarşamba

Dinlenmeyen Aşk

Rastlose Liebe


Kara, yağmura doğru,
Rüzgara karşı, buğulu
Uçurumlar arasından,
Sislerin ortasından,
Yılmadan! Durmadan!
Sıkılmadan! Yorulmadan!

Daha çok gam üstlenip
Yaşamak isterim ben,
Hayatın gani tadını alıp
Taşımaktansa mütemadiyen.
Onca meyiller muzdarip
Kalpten kalbe akar,
Aman, nasıl da garip
Neşreder tüm ağrılar!

Nereye kaçayım?
Ormana mı dalayım?
Herşey nafile!
Ömrün tahtı çile,
Huzuru ve tacı,
Aşk, sensin Acı!


Johann Wolfgang von Goethe

Sibirya Madenlerinin Derinliklerinde

Sibirya madenlerinin derinliklerinde
Bekleyin, yitirmeden gururlu sabrınızı.
Boşa gitmeyecek acılı çabanız
Ve düşüncelerinizin yüce amacı.

Bahtsızlığın sadık kız kardeşi
Umut, karanlık zindanınızda
Diri tutacak dinçliği ve neşeyi
Ve gelecek beklenen o zaman da:

Kırarak kilitleri aşk ve dostluk
Ulaşacak yanınıza.
Sürgün hücrelerinize nasıl
Benim özgür sesim ulaştıysa.

Düşecek ağır prangalar
Ve yıkılan zindanların kapısını
Aşarak sevinçle girecek içeri özgürlük
Ve kardeşleriniz uzatacak kılıçlarınızı.


Aleksandr Puşkin
Çeviren: A. Behramoğlu

29 Ocak 2013 Salı

Doğan Dolunaya

Dem Aufgehenden Vollmonde


Beni birazdan terk mi edeceksin?
Anımda çok yakındın ya!
Bulutlar örtecek seni lakin,
Ve işte yoksun artık güya.

Yalnız hissedersin, kederliliğimi,
Kenarın yıldız gibi parlıyor aha!
Kanıtlıyorsun bana sevildiğimi,
Olsa da Aşkım çok uzaklarda.

Hadi git! Işılda daha da ışıltılı,
Tertemiz yolda dolu dolu ihtişamla!
Atsa da kalbim acıklı hızlı hızlı,
Mutludur Gece, Sabah Akşamla.


Johann Wolfgang von Goethe
Dornburg 25.8.1828

Sana Ait Birkaç Şey

Bir daha anlıyorsun ki bir insan ölüyor,
Belki dostun olacaktı senin
Ve herkesten daha iyi sen koruyacaktın onu
Yalnızlığa karşı.

Başka bir yıldız altında doğmuştu,
Sen çekip çıkaracaktın onu belki de
Yatağından taşmış
Ölümün insafsız sularından.

Bir daha kabul ediyorsun işte
Uzak bir trajedinin belirsiz kokusunu.
Deli kanına giriyor ve herkes
Duyuyor seni suçlayan düşüşü.


Adrian Paunescu
Türkçesi: Muzaffer Uyguner

28 Ocak 2013 Pazartesi

Hasret

Sehnsucht


Kalbimi hoplatan da ne?
Nedir beni dışarı çeken?
Çevirip de sıkarak
Evden itip yuvadan eden?
Aynı ta oradaki bulut
Kayalardan sıvışır gibi!
Göç etmek istiyorum
Varmak ve kalmak bengi!

Aha salkıyor kargalar
Dostane uçuşlarıyla;
Karışıyorum aralarına
Ve takılıyorum alaya.
Ve dağları taşları
Beraber kanatlıyoruz.
Oysa aşağıda bulunuyor,
Arıyorum onu sonsuz.

Şimdi gelirken değiştiriyor;
Bense acele etmekteyim,
Kuş gibi öterken,
Çalımsı ormana ermeliyim.
O bekledi ve dinledi
Ve gülümsedi kendine:
'Nede çok tatlı öter ya
Ki sadece sade bana.'

Batarken Güneş
Altınlıyor tepeleri;
Anımsayan Güzel,
Bırakıyor geçeni,
Çınarın kıyısında salınıyor
Çayırlardan ileri,
Ve gitgide kararıyor
Dolanıyor Tanyeri.

Birden uyanıyorum Nurla,
Parlayan bir Yıldızım.
'Ne ışıldar yukarda,
Çok yakın ufuklarda? '
Ve sende hayretle
O yananı gördüysen:
Bakarsın kaymışımdır ayaklarına,
Yalnızca kapanmış, umutluyumdur!


Johann Wolfgang von Goethe
1802

Tay

Bu küçük, ıslak yüzlü tay,
minik kuyruğu ve ince burnuyla,
fırlayınca ışık içinden, ürperdim:
şaşkın bir bakış yerleşti yüzüme.

Önce bir dizinin üzerinde doğruldu tay,
sonra öbürünün, sonra da ayaklarından birinin;
dünya da böyle doğmuştu kaostan ansızın,
ilk anlarda böyle görünmüştü yeryüzü de.

Her yer kapkaranlıktı yeni doğan tay için
ama duyuyordu varlığını bir ışığın,
ve ağaçları, uzak bir ormandaki,
binlerce yıldırımın gürültüler yaptığı.

Yıldızların gürültüsünde uğulduyor ırmaklar,
canlı otların kokuları ile dopdolu rüzgar
ve onların arasında her şeyden önce Yeryüzü
bir şeyler fısıldayıp duruyor güzel taya.


Ion Alexandru
Türkçesi: Muzaffer Uyguner