Şiir, Sadece: 2013-01-20

26 Ocak 2013 Cumartesi

Hüzün

Wehmut


Soluyorsunuz, hoş güller,
Sevdam sizi taşımadı;
Açılın, ah! şu Umutsuza,
Ruhumu gam sardı.

Yasla anıyorum o günleri,
Ben, Melek, sana aşık,
Gizemli ilk Goncan teselli,
Eren bahçemde alışık.

Tüm Çiçekleri, tüm Meyveleri
Ayağına taşıdığımda,
Manzaranın karşısında beteri
Kalbimde ümit bağladığımda.

Soluyorsunuz, hoş güller,
Sevdam sizi taşımadı;
Açılın, ah! şu Umutsuza,
Ruhumu gam sardı.


Johann Wolfgang von Goethe

Türkü

Zaman zaman dalıyorum çocukluğuma,
başım yastıkta, dalıp gitmişim ...
Zaman zaman şöyle bırakıyorum kolumu,
parmaklar oynaşıyor bir peri masalında.
Zaman zaman saatlerle konuşuyorum,
ağaçtan bir güvercin sesleniyor oradan
yeni bir boş inancı anlatıyor bana
cambaz gibi binmiş de atın üstüne ...
Zaman zaman,
tembelliğin ağında
bir yaşamı düşünerek
donmuş kirpikler dalgalanıyor ...
Ağır ağır iniyor
yüzünden, kuyruklu bir uçurtma gibi
ve bir an öyle asılı kalıyor
elektrik tellerinin ortasında ...


Gabriela Melinescu
Çeviren: M. Uyguner

Sınır

Ararım kötülüğün başladığı yeri
aradığım gibi yağmurun sınırını çocukluğumda.
koşardım var gücümle,
yağmur bir yanımda, kuraklık bir yanımda.
bir yer bulabilirsem, derdim,
oturup düşünceye bir dalabilsem orda.
Ama yağmur hep dururdu
ben onun sınırını bulamadan,
ve yeniden başlardı yağmur
bilemeden nereye dek uzandığını gökyüzünün.
Büyüdüm umutsuzluk içinde.
Var gücümle koşarım bugün de
bulmak için o yeri,
iyilikle kötülüğü ayıran çizginin
oturup üstünde
düşünebileceğim o yeri.
Ama kötülük her daim erer sona
bulamadan ben onun sınırını,
ve başlar yeniden
nereye dek uzandığını öğrenmeden iyiliğin.
Ararım kötülüğün başladığı yeri
bir bulutlu, bir güneşli olan
bu dünyada.


Ana Blandaina
Türkçesi: A. Kadir - G. Fındıklı

25 Ocak 2013 Cuma

Mutluluk Ve Rüya

Glück Und Traum


Sen ikimizi rüyada çok gördün
Beraber mihraba erdiğimiz gün,
Kendini Gelin, beni de Damat.
Uyanırken onca aldım ağzından,
Beklenmedik andı işte o zaman,
Alabilindiğince öpücük, vuslat.

En içten mutluluk, duyduğumuz tin,
Kösnüsü kimi aşırı engin saatlerin
İçlerinde basiretle uçtu gitti sanki.
Neye yarar, tadını çıkarsam da şimdilerde?
Öyle kor zevkler kaçar ki kimi düşlerde,
Bütün neşeler yalnız tek bir buse gibi.


Johann Wolfgang von Goethe

Gerekli Olan

Yaşlı doğmalı
Usla koyulmak için işe,
Sonra karar vermek
İlk dört yoldan birine gitmek için
Sorumsuzca yürümek isteği içinde.

Daha sonra gençleşmeli, delikanlı olmalı,
Olgun ve güçlü, varmalı yaradanın huzuruna.
Sonra bir genç gibi aşka düşmeli,
Çocuklarımız doğarken çocuk olmalı.
Bizden yaşlı olunca onlar
Konuşmayı öğretmeliler bize, beşiğimizi sallamalılar
Ve küçülmeliyiz yavaş yavaş.
Üzüm gibi, bezelye ve buğday gibi...


Ana Blandaina
Türkçesi: Muzaffer Uyguner

24 Ocak 2013 Perşembe

Niçin Bize Öylece Nazar Eğledin

Warum Gabst Du Uns Die Tiefen Blicke


Niçin bize öylece nazar eğledin,
Geleceğimize karamsar baktığımız,
Sevdamıza, ferdi mutluluğumuza
Derman olarak yanaşmadığımız?
Kader, neden kısmet eyledin o duyguları,
Birbirimizin yüreğini anımsadığımız,
Sık olmayan kalabalıklar ortasından
Asıl yakınlığımızı ha bire aradığımız?

Ah, binlerce insan bilmiyor ki,
Efkar dolu gezinirken, gönüllerini,
Gelgit salınıyorlar, ve koşuyorlar
Ümitsiz, umulmadık sakıncalara;
Yakınıyorlar yine, hızlı sevinçlerin
Beklenmedik şafakları sökerlerken.
Sadece biz, çaresiz aziz ikimizin
Karşılıklı neşesi esirgeniyor sahiden.
Kendimizi anlamadan birbirimizi sevmek,
Ötekinde görmek hiç olmadığını,
Körpecik saadetin düşünü avlamak,
Sallanmak, rüya da olsa, her kabusta.

Mutlu, o ki abes bir hülya peşinde!
Mutlu, o ki uyanması dahi batıl ola!
Her an ve her bir bakış kudretle
Rüya ve azmi güçlendire kol kola.
Söyle, talih bize ne sunmak ister?
Söyle, ferman nasıl bağlar daha beter?
Aman, sen cana yakın zamanlarımda
Ya bacımdın, ya da kadınım hatırımda.

Hakikatimdeki her bir çehremi bilirdin,
Algılardın en şirin damarımın erliğini,
Tek bir bakışla okurdun sen ta içimi,
Sen, fani gözlerin nadir seçebildiğisin.
Ilım damlatırdın kızgın kanıma,
Düzeltirdin divane asi akımı,
Ve melek koynunda tırmanırdı
Yığılmış göğsüm yine semaya.

Gönlümü sihirli hafiflikte genç tutardın
Ve kimi zor günlerinde hazin aldatırdın.
Hangi Rahmetti o vuslata yakın,
Onun ayaklarına kapandığı zaman.
Bağrını seninkiyle kabardığını sezdi,
Gözlerinde kendini benzer seyretti,
Ve uyanışını bütün duygularının,
Ve sakinleştiğini, kaynayan kanının!

İşte tüm bunlardan uçan anı
Ancak şimdi hapis kalpte saklı,
Ezeli gerçeği ebedi aynı duyar içinde
Ve tazesi dönüşür böyle işkenceye.
Ruhumuz hep yarım gelir birbirimize,
En parlak günler bile ağarır gözümüzde.
Ne mutlu o kader ki, yalnız bir ıstırap,
Değiştiremeyecek ikimizi de ilelebet.


Johann Wolfgang von Goethe

Romans

Kök olsam
gövdem ol isterim seni

Bir göl olsam gümüşten
Yüce bir çam ol koru beni

Usul uçan kartal olsam
Sen, özlemli şarkım ol derim

bir yolcuyum yeryüzünde
hep gezerim izinde.


Nicolae Dragoş
Türkçesi: M. Roman - S. Sezer

23 Ocak 2013 Çarşamba

Umut

Hoffnung


Bilakis onca sınırın, onca yalçın duvarın
Oldukça itici kapısı aniden açılır,
Ancak sabık kayanın muradıdır yarın!
Her nefer kolay ve densiz alınır:
Buluttan, sisten, sağanaktan yalın
Alır bizi, kendisiyle, zan onunla aşılır,
Hoş tanırsınız, alçak uçar tüm kuşaklarda-
Bir Kanatlanma- ve çağlar arkamızda!


Johann Wolfgang von Goethe

Bu Gün Senin Günün Güzelim

Seni çiçeklerle karşılamalıyım
Dünyanın öte ucunda bile olsa

Güz gizlendi
güneşin ardına ve titreşen yapraklara

Güneş bile seni çağırıyor
yoksun görünürde

dünyanın öte ucunda çiçekler güler ağlar
bugüne düne ...


Nicolae Dragoş
Çeviren: M. Roman - S. Sezer

22 Ocak 2013 Salı

Akşam Güneşi

Abendsonne


Bakın, akşam güneşinin sıcağıyla evrim
Yeşiller içindeki kulübeleri nasıl parlatıyor!
O giderek çekilirken, Gün kurtuluyor,
Bize inip kaybolurken bile hayat veriyor.
Ah! Bir kanat yerden beni kaldırmıyor,
Ki ardından, hep peşinden yetişeyim!
Seziyorum sonsuz Akşam ışığında,
Issız alemi ayaklarımın altında,
Tutuşmuş tüm tepeler, yatışmış her dere,
Gümüş Çınar altın ırmaklara akıyor habire.
Yok, durduramadı ulvi bahtı engeliyle
Azgın Dağ tüm uçurum ve geçitleriyle;
Çoktan Deniz ısınmış koylarıyla birlikte
Aniden açıldı hayretle bakışların önünde.
Tanrıça artık tamamen batmaya yeltendi;
Yalnız, körpe sürgün birden irkildi,
Acele koştum, ezeli nurundan içmeye,
Önümde Gün silkindi, arkamda Gece,
Alem üzerimde altımda dalgalar.
Güzel bir rüya derken, o esnada o sıvıştı gizlice!
Aman, ruhun kanatlarına kolayca
Beden kanatı yoldaş olamayacak galiba.
Tabi herkese doğuştan verilir bu his,
Duygularıyla yukarı ve ileri dalınası,
Gökyüzünde, mavi semada kaybolmuş,
Şakıyan türküsünü Çayırkuşu gibi ötesi,
Dik çamların tepelerinin üzerinde
Kartal hayli açılmış hürce süzülürken
Ve hasretle tarlaların, göllerin üstünde
Turna vatanına ulaşmaya can atarken.


Johann Wolfgang von Goethe
(Faust, 1790)

Kutsal Ateş

Biraz daha çalı çırpı atın
Güneşe,
Deniyor ki sönecek
Milyonlarca
Yıl içinde,
Ağaçtan eser kalmazsa,
Atın güneşe
Orman halini alacak
Ovaları,
Bir gün
Orman halini alacak
Dağları, ayı, göğü.

Her zaman
Bir şeyler atın,
Birkaç çalı çırpı,
Birkaç hayat,
Çünkü güneş çıtırdıyor hala
Yüzlerimizde,
Güzeldir, çirkindir hesap verenler
Gece ve gündüz,
Birbirini izliyor mevsimler.


Marin Sorescu
Türkçesi: Muzaffer Uyguner

21 Ocak 2013 Pazartesi

Ancak Özlemi Bilen...

nur Wer Die Sehnsucht Kennt...


Ancak özlemi bilen,
Bilir, neler çektiğimi!
Yalnız ve onca sevgiden
Yoksun, pek aleni,
Semaya bakarım ben
İşte o yana gidimi.

Ah! Beni seven ve bilen,
Çok uzaklarda şimdi.
Dönüyor baş, yanıyorken
Bağırsaklarım daimi.
Ancak özlemi bilen,
Bilir, neler çektiğimi!


Johann Wolfgang von Goethe

Hastalık

Doktor, ölümcül bir hastalığım var
Şurda, canevimde,
bütün organlarım ağrıyor:
Gündüz, güneştir şu,
Gece, ay ve yıldızlardır bunlar.

Gökteki şu bulutta ağrım var,
Ama gösteremiyorum yerini,
Erkenden uyanıyorum sabahları
Bir kış hazzıyla.

Boşuna şu ilaçları alışım:
Tiksindim, sevdim, okumayı öğrendim,
Kişilere, düşüncelere ilişkin
Bazı kitaplar okudum,
İyiydi, güzeldi.

Hepsi etkisiz kaldı, doktor,
Ve boş yere harcadım yılları,
Sanıyorum ki
Doğduğum gün
Yakalandım bu ölümcül hastalığa.


Marin Sorescu
Çeviren: M. Uyguner