Şiir, Sadece: 2014-11-23

29 Kasım 2014 Cumartesi

Bir Anıt Diktim

Exegi monumentum*


Öyle bir anıt diktim ki kendime,
Yapılamaz insan eliyle.
Yığınla insan da birikmeyecek önünde.
Uysal başı anıtımın,
Aleksandr'ın sütununu** çoktan geçti.

Hayır, tümüyle ölmeyeceğim. 
Ruhum, Kutsal lirimle kalarak, 
Kurtulurken çürümekten, 
Tozlarım yok olacak. 
Ben de ünleneceğim, 
Duyulacak ünüm her yerde, 
Yeryüzünde, ayın altında, 
Tek bir şair yaşadıkça.

Söylentim büyük Rusya'yı dolaşacak. 
Ses veren her dilde anacaklar adımı; 
Onurlu Slav torunum, Finli, 
Şimdilerde vahşi olan Tunguz, 
Bozkırların dostu Kalmuk.

Uzun yıllar sevgilisi kalacağım bu halkın, 
Lirimle yarattığım duygular için. 
İnsafsız çağımda ben, 
Özgürlük duaları okudum ve düşmüşlere şefkat dilendim.

Tanrı emridir ilham perisi, biraz söz dinle! 
Dargınlıktan korkmadan, başına taç istemeden, 
Duayı ve iftirayı, kabul et, aynı ilgisizliğinle, 
Ve kınama hiçbir aptalı.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1836


* Bir anıt diktim (Latince).
** Aleksandr'ın sütunu: St. Petersburg'da, Kışlık Saray alanında bulunan, 1834'de yapılmış zafer anıtı

Bulut

Dinmiş tufanın son bulutu! 
Bir sen gezinirsin açık mavi gökte. 
Senindir, kimsesiz, neşesiz gölge. 
Sevinç dolu günü, bir tek sen üzersin.

Az önce çepeçevre sarmıştın gökyüzünü, 
Şimşek de seni sarıverdi dehşetle. 
Sen ise saçtın gizemli gürlemeni, 
Ve açgözlü toprağa yağmur içirdin.

Yeter, defol! İşin bitti artık. 
Toprak tazelendi, tufan da kaçtı buralardan. 
Ve işte rüzgar da yaprakçıkları okşarken, 
Kovuyor seni şu huzurlu göklerden.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1835

Birinci Petro'nun Şöleni

Neşeyle oynaşıyor, kıvrakça,
Neva üstünde, yüce divanın alacalı bayrakları.
Kürekçilerin berrak, uyumlu şarkıları,
Kopup geliyor kayıklardan.
Petro'nun sarayında bir neşeli şölen;
Mahmur konukların sohbeti uğultulu.
Ve salvo ateşle dövülmekten,
Neva'nın öteleri köpüklü.
Büyük Çar'ın bu şöleni neye acaba,

Petersburg şehrinde? 
Neden bu salvo ateş ve kalabalıklar? 
Ya nehirde demirli filo? 
Yoksa yeni ve şerefli bir zafer ışığı mı, 
Aydınlatan Rus süngüsünü ve bayrağını? 
Çetin îsveçli'yi mi yendik? 
Barış mı dileniyor korkunç düşman? 
Ya da aldığımız İsveç toprağına, 
Brandt'ın çelimsiz teknesi mi uğradı? 
Ve güney donanmamız ailecek, 
Dedesini görmeye mi gitti? 
Savaşçı torunları, 
İhtiyarın önünde esas duruşta, 
Verilen dersin onuruna, 
Duyulmakta koro ve top gürlemesi.

Poltava'nın yıldönümü mü,
Kutladığı efendilerimizin?
Rus Çarı tahtını, o gün kurtarmıştı Karl'dan.
Yoksa Katerina doğum mu yaptı?
Ya da isim günü mü kendinin,
Kahraman Dev'in, sihirbazın,
Karakaşlı karısının?

Hayır, tebâsıyla barışıyor Çar.
Suçlunun suçunu affedip, neşeyle,
Köpürterek dolduruyor bir kadehi.
Ve alnından öperek onu,
Aydınlık kalbi ve yüzüyle,
Af gününü kutluyor,
Düşmana karşı bir zaferi kutlar gibi.
İşte bundan, gürültü ve kalabalıklar var,
Petersburg şehrinde.

Salvo ateş ve müziğin gümlemesi, bundan. 
Ve nehirde demirli filo. 
Bu yüzdendir ki mutlu vakitte, 
Çar'ın kadehi dolu. 
Ve salvo ateşle dövülmekten, 
Neva'nın öteleri köpüklü.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1835

Yeniden Konuk Oldum

Yeniden konuk oldum,
Bu köşesine dünyanın,
Nasıl geçtiğini anlayamadan
İki yılımı yitirdiğim sürgün yerime.

On yıl geçmiş üstünden,
Çok başka artık yaşamım.
Ben de değiştim zamanla,
Evrensel yasaya tutsak oldum.

Ama burada yeniden,
Canlı geçmişim beni sarıyor.
Ve sanki dün akşam,
Bu korulukta gezinmişim.

İşte talihsizliğimin evi, 
Zavallı bakıcımla yaşadığım yer. 
Yaşlı kadıncağız yok artık. 
Şimdi duvarın ardından, 
Duyamıyorum onun ağır adımlarını, 
Yok artık titiz ilgisi.

İşte ormanlık tepe;
Çoğu zaman üstünde,
Hareketsizce oturur
Göle bakarak hüzünle,
Başka kıyıları,
Başka dalgaları özlerdim.

Altın mısır tarlaları,
Yeşil çayırlar arasında,
Genişçe yayılıyor, masmavi.
Keşfedilmemiş sularında,
Bir balıkçı geziniyor,
Tutmuş, kendine çekiyor,
Sefil ağlarını.

Ağaçlar saçılmış,
Kıyıların yumuşak eğimli yamaçlarına.
Arkadaki değirmen vaktiyle,
Rüzgarda yana yatar,
Var gücüyle çevirirdi kollarını.

Dede toprağımın ucunda,
Yağmurlarla kellenmiş yolun,
Dağa tırmandığı o yerde,
Üç çam dikilidir.

Biri ayrı düşmüş,
Diğer ikisi yakıncacık birbirine.
Ne zaman tepeden
Yanlarından geçsem ayışığında,
Doruklarının hışırtısı
Beni o tanıdık sesiyle selamlardı.

Şimdi geçerken o yoldan,
Yeniden gördüm onları,
Hiç değişmemişler.
Hışırtıları bile aynı.

Ama yorgun kökleri dibinde,
(vaktiyle boş ve çıplaktı oralar)
Şimdilerde bir körpe koruluk dallanmış.
Yeşil aile; gölgeleri altına,
Sıkış tıkış çalı topakları sığınmış,
Çocuklar gibi.

Ötede suratsız yoldaş duruyor,
Aksi ihtiyar, müzmin bekar,
Ve çevresi,
Bomboş eskisi gibi.

Merhaba! Genç, tanımadık kuşak,
Göremeyeceğim nasıl kocaman olduğunu.
Boyun, dostlarımınkini geçince,
Ve yaşlı tepelerini onların,
Gölgen gizleyince yoldan geçen yolcudan,
Bırak duysun torunum,
Konuksever hışırtını.

Bir dostça sohbetten dönerken,
Mutlu ve hoş düşlerle dolu,
Geçsin yanınızdan.
Gecenin koyu karanlığında,
Beni ansın.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1835

Yankı

Kükredi mi bir vahşi hayvan bir orman kuytusunda,
Çaldı mı borular, gürledi mi gök,
Bir genç kız şarkı söyledi mi, tepelerin ardında,
Her sese, boşlukta,
Bir yanıt yaratırsın yeniden.
Gök gürültülerini dinlersin,
Fırtınanın ve kabaran dalgaların sesine,
Köy çobanlarının bağrışmalarına,
Yanıt gönderirsin.
Fakat yoktur seni yankılayan...
Sen de böylesin işte,
Sen şairsin!


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1831

Ötedeki Yurdunun Kıyıları İçin

Ötedeki yurdunun kıyıları için,
Bu gurbeti terkettiğin,
O unutulmaz anda, üzgün vakitte,
Önünde, uzunca zaman ağlamıştım.
Soğuyan ellerim,
Çırpındılar, alıkoymaya seni,
Alıkoymaya, o korkunç bezginliğin ayrılığını.
İniltim yalvardı,
Bitmesin diye.

Ama sen, acılı öpüşmemizden,
Koparır gibi aldın dudaklarını. 
Kapkara sürgün yerimden, 
Beni başka yerlere çağırdın. 
Dedin ki: "Görüştüğümüz gün, 
Sonsuz mavilikler altında, 
Bir zeytinin gölgesinde, 
Aşkın öpücüğünü, 
Yeniden birleştirelim."

Ama yazık ki orada,
Gökyüzü kemerlerinin,
Tozmavi aydınlıkta ışıdığı,
Zeytin gölgelerinin,
Sulara düştüğü yerde,
Son uykuna daldın çoktan.
Güzelliğin ve acıların,
Yok olup gittiler ölüm sandığında.
Ve onlarla birlikte,
Bir buluşma öpücüğü de...
Ama bekliyorum;
Borcun var...


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1830


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

28 Kasım 2014 Cuma

Vaktidir Dostum

Vaktidir dostum, vaktidir!
Artık yürek dinginlik istiyor.
Günler birbiri ardına uçup giderken,
Ve geçen her saat,
Yaşamdan bir parça daha alıp götürürken,
Seninle ikimiz,
Sanırız ki yaşıyoruz.
Bir de bakacaksın ki, ölmüşüz.
Dünyada mutluluk yok dostum,
Fakat huzurlu ve özgür olunabilir.
Uzunca bir zamandır,
İmrenilecek bir kısmet düşlüyorum:
Uzunca bir zamandır,
Ben, yorgun köle,
Kaçmayı düşler dururum.
Uzaklara,
Çalışmanın ve kusursuz doyumların tapınağına.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1834

Ağıt

Gözyaşı dökeceğim.
Belki de,
Üzüntülü günbatımımda,
Aşk pırıldayacak.
Bir veda gülücüğü gibi.
Akılsız yılların sönmüş neşesi,
Ağır ve hüzünlü,
Bir içki sersemliği gibi.
Ama, şarap misali,
Geçen günlerin hüznü,
Ruhumda yaşlandıkça,
Daha da güçleniyor.
Yolum, ıssız.
Çaba ve kahır bana,
Geleceğin çalkantılı denizini vaadediyor.
Fakat istemiyorum,
Ah! Dostlarım, ölmeyi.
Yaşamak dileğim,
Düşünmek ve kavga için.
Ve biliyorum ki, eğleneceğim,
Acılar, telaşlar ve dertler arasında.
Kimi zaman,
Yine uyumla içip, sarhoş olup,
Uydurduklarım için,


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1830

Adımdan Sana Ne?

Adımdan sana ne?
O da ölecek,
Kasvetli bir uğultu gibi.
Uzak kıyılara çarpan dalgaların,
Sağır ormanlıkta yankılanan,
Gece sesleri gibi.

Bir hatıra defterinde, 
Ölmüş izler kalacak acımdan, 
Bir mezar taşına kazınmış, 
Bilinmez dildeki yazılar gibi.

Nesi kaldı,
Taze ve gergin telaşlarda, 
Çoktan unutulmuş adımın? 
Temiz ve körpe anılar 
Sunamaz artık senin ruhuna.

Ama üzüntülü gününde,
Sessizlikte,
Söyle onu özlemle.
De ki benim de bir hatıram var,
Bir kalp var dünyada,
İçinde yaşadığım...


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1830


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Veda

Senin sevecen hayalini son kez,
Hayalimde okşayıp,
Kalbimin gücüyle rüyama can vermeye,
Ve kimsesiz, ürkek, ilahi huzurumla,
Aşkını hatırlamaya,
Cesaret buldum kendimde.

Koşup gidiyor yıllarımız değişerek, 
Değiştirerek herşeyi ve bizi. 
Sen, çoktan giymişsin şairin için, 
Mezarlıkların alacakaranlığını. 
Ve dostun senin için, 
Sönüp gitmiş çoktan.

Kabul et, uzaklardaki sevgilim, 
Kalbimin vedasını, 
Dul kalmış eş gibi, 
Bir mahpusluk öncesi, 
Dostuna suskunca sarılan, 
İyi dost gibi.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1830

Şair'e

Ey şair! 
Önemseme halkın sevgisini o kadar, 
Tez geçer coşkun övgülerin uğultusu; 
Duyarsan, yargısını bir budalanın, 
Ya da kahkahasını soğuk kalabalığın, 
Sıkı dur yine de, 
Sakin ol.

Sen Çar'sın: Yalnız yaşa
Yürü özgür yolunda,
Her nereye götürürse özgür aklın seni.
Yetiştir düşlerinin değerli meyvelerini,
Ödül bekleme soylu çabaların için.

Her şey senindir, sensin kendinin yargıcı. 
Ürününe en iyi sen değer biçersin, 
Ey zor beğenir sanatçı! 
Hoşnut musun kendi çabalarından?

Sen hoşnutsan eğer, 
Varsın kalabalıklar sövsün sana, 
Tükürsünler ateşinin yandığı sunağa, 
Ve yaramaz çocuklar gibi, 
Sarsıp dursunlar masanı.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1830

Anonim Şiire Cevap

Her kim olursan ol,
Sevecen şarkın,
Dirilişimi neşeyle ve çılgınca alkışlarsa,
Elin, elimi kavrayıp, sertçe sıkarsa,
Yol gösterir, âsâ verirse,
Her kim olursan ol,
İster, esinle dolu bir ihtiyar,
İster gençliğimin, şimdi eskilerde kalmış bir yoldaşı,
Ya da, esin perileriyle korunan, yeniyetmenin biri;

Utangaç, masum melek, uysal çocuk, 
Sana müteşekkirim, tüm duygulu canımla. 
İlgim zayıf, kuytularda kalmış. 
Alışmadım hiç iyi niyete, 
Ve onun şefkatli, konuksever sesine. 
Gülünçtür şu dünyada yakınlık arayan! 
Ruhsuz, soğuk kalabalıklar bakar şaire. 
Bir gezgin cambazı seyredercesine. 
Eğer duyurursa şair, 
Yürekten, ağır iniltisini derince, 
Ve acı yüklü şiiri, keskin yalnızlığında,

Bilinmez gücüyle ağrıtırsa kalpleri, 
Titrerse avuçlarda ve övgüler düzerse, 
Ya da erdemsiz anlarda kafa sallarsa, 
Ansızın bir telaş alırsa şarkıcıyı, 
Acılı bir kayıp, kovulma, mahpusluk... 
"Böylesi daha iyi" derler, sanatın çokbilmişleri. 
"Böylesi daha makbul! Yeni duygular, 
Başka fikirler edinecek ve bize sunacak". 
Ama şairin mutluluğu, 
Bulamaz bunların arasında, 
Aradığı dostça selâmı; 
Korkak suskunluğa gömülü kaldıkça...


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1830

Cinler

Sürükleniyor bulutlar, kıvrılıyor; 
Ve ay hayalet bir ışık gibi, 
Aydınlatıyor uçuşan kar tanelerini; 
Gök kapalı, gece bulutlu, 
Çıngırakları çın çın ederek 
Gidiyor arabam, ıssız ovada, 
Ürperiyor yüreğim korkudan 
Bilinmez düzlükler ortasında.

—Hey! Arabacı hızlan!
—Yapamam, atlarda can kalmadı beyim,
Tipiden köreldi gözlerim,
Kar kapamış yolları,
Öldürsen bulamam bir tek iz.
Kaybolduk! Ne yapmalı?
Bir cin, bizi yoldan çıkaran,
Görünüyor, fırdönüyor çevremizde.

Bakın, bakın, işte oynuyor, 
Üflüyor, tükürüyor bana. 
Bir hendeğe doğru sürüklüyor, 
Ürküterek beygirleri. 
Görülmedik boyuyla şurada, 
Önüme dikiliverdi. 
Cansız bir kıvılcım gibi burada, 
Çakıp sönüyor karanlığa.

Sürükleniyor bulutlar, kıvrılıyor,
Ve ay, hayalet bir ışık gibi,
Aydınlatıyor uçuşan kar tanelerini;
Gök kapalı, gece bulutlu.
Gücümüz yok daha fazla gitmeye.
Çıngıraklar birden sustu. 
Atlar durdu.
—Nedir o karartı?
—Kim bilir, bir kütük ya da kurt belki?

Tipi kuduruyor, tipi ağlıyor; 
Ürkmüş atlar, horulduyor; 
Karartı daha da uzağa sıçrıyor; 
Siste gözleri parıldıyor, 
Yeniden şahlandı atlar, 
Çıngıraklar çın çın etti. 
Görüyorum, cinler toplanmış, 
Bembeyaz ovaların ortasında.

Sonsuz sayıda garip yaratık olarak,
Cansızca oynaşan ayışığında,
Fırdönüyordu çeşit çeşit cin,
Kasım yapraklan gibi...
Ne kadar da çoklar? Nereye koşuşturuyorlar?
O acı acı söyledikleri şarkılar nedir?
İyi huylu bir ev perisine ağıt mı?
Yoksa bir cadının düğün şarkıları mı?

Sürükleniyor bulutlar, kıvrılıyor. 
Ve ay hayalet bir ışık gibi, 
Aydınlatıyor uçuşan kar tanelerini; 
Gök kapalı, gece bulutlu. 
Arı sürüsü gibi cinler, 
Üstümdeki sonsuz boşlukta, 
Acı haykırışlar ve ulumalarla, 
Kalbimi parçalayarak, 
Uçup gidiyorlar...


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1830

Kış Sabahı

Ayaz ve günışığı,
Muhteşem bir gün,
Hala pinekliyorsun güzelim.
Tamam dilberim, uyan,
Aç artık,
Tatlı rüyalar görmek için, örttüğün o gözlerini. 
Ölülere ve tanrılara, 
Işık taşıyan Aurora'nın önüne, 
Sen de kutup yıldızı gibi çık.
Gece vakti, hatırlar mısın,
Tipinin kızışıp,
Bulanık gökte sisin gezinmesini?
Bir donuk leke gibi ay,
Kasvetli bulutlarda sararırken,
Sen üzgün, karamsar oturmaktaydın.
İşte şimdi bakıyorsun.
Bak bakalım pencereden:
Mavi gökler altında, 
Masallardaki halılar gibi, 
Güneşe karşı ışıldayarak yatar kar. 
Saydam orman kararır yalnız başına. 
Kırağı arasından yeşeren köknara yakın, 
Bir derecik parıldar buz altında.
Kehribar sarısı aydınlık tüm oda, 
Mutlu çıtırtılarla ılımış ocak. 
Ve ocak dibindeki kerevette, 
Hoş rüyalar görüyorsun. 
Bilirsin ki boz kısrağı, 
Kızağa koşmamak.
Sabah karında kayarken.
Sabırsız atların koşusuna kapılıp, tatlım,
Issız ovaları gezelim,
Ormanları, önceleri böyle gür olmayan,
Ve o kıyıyı, benim beğendiğim.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1829

Dolaştım Mı Gürültülü Sokaklarda

Dolaştım mı gürültülü sokaklarda, 
Girdim mi tıkış tıkış dolu kiliseye, 
Oturdum mu çılgın gençler arasında, 
Ben, hayallerime dalarım.

"Yıllar geçiyor" derim, 
"Buradaki herkes, 
Hepimiz yitip gideceğiz, 
Ve birilerinin saati yakın."

Bakınca bir yalnız meşeye, 
"Ormanların papazı", diye düşünürüm. 
"Beni de eskitecek, 
Dedemi eskittiği gibi."

Bir tatlı bebeği okşarken,
"Hoşçakal" derim,
"Dünyadaki yerim senin olsun,
Benim çürüme, senin tomurcuklanma vaktin."

Alıştım, her günü, her saati, 
Aynı düşüncelerle tüketmeye. 
Çırpınırım bilmek için, 
Gelecekteki ölüm vaktimi.

Ne zaman gösterecek kader ölümü?
Kavgada mı? Ya da bir gezide, dalgaların koynunda mı?
Veya komşu ova,
Soğumuş küllerimi kabul eder mi?

Duyarsız bedenime,
Her yer aynı, çürümek için.
Ama yine de sonsuz uykuya dalmayı,
İsterdim sevdiğim yerlerin yakınında.

Mezarlığın girişinde, o gün, 
Bırakın, bir genç yaşam kıpırdasın. 
Ve doğa, kayıtsızca, 
Ebedi güzelliğiyle ışıldasın.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1829


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

27 Kasım 2014 Perşembe

Sevmiştim Sizi

Sevmiştim sizi; ve aşk yine de mümkün;
Henüz tümüyle,
Sönüp gitmedi içimden.
Ama sizi daha fazla üzmesin sevgi;
İstemem hiçbir şeyle üzülmenizi.
Bazen ürkeklikten,
Bazen kıskançlıktan eziyet çeken ben,
Sizi sessizce ve ümitsizce sevmiştim,
Öylesine içten ve şefkatle.
Kısmet etsin Tanrı da size,
Bir başkasının sevdalısı olmayı.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1829


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Kış, Ne Yapılır Köyde?

Kış,
Ne yapılır köyde?
Uşakla karşılaşıyorum. 
Bana sabah çayımı taşıyor. 
Hava ısındı mı?
Tipi dindi mi?
Taze kar yağdı mı?
Yatmayı bırakıp, eğerleri koşmalı mı? 
Gibi sorular... Ya da yemeğe kadar, 
Komşunun eski dergileriyle oyalanmalı.
Taze kar;
Hemen kalkalım, koşalım atları.
Tırıs giderek ovalarda,
İlk ışığıyla günün,
Kamçılar elimizde,
Solgun kara sorgulayan gözlerle bakınıp,
Fır dönelim, ileri-geri atılarak.
Ve günün ileri saatlerinde,
Vurulmuş iki yaban tavşanıyla
eve dönelim.
Bundan iyisi mi olur?
İşte akşam, tipi çıkıyor.
Mum, cansız aleviyle,
Utangaç ışığıyla yanıyor.
Kalbim sızlıyor.
Damla damla, yavaşça yutuyorum,
Bezginliğin zehirini.
Okumak istiyorum; gözlerim harfler üzerinden kayıp geçiyor.
Düşüncelerim, ötelerde. 
Kapatıyorum kitabı, 
Kalemi alıp oturuyorum. 
Zorla söküp almak için
Müz'ün sabuklanmalarını. 
Sesler, seslerle uyumsuz. 
Kaybediyorum tüm gücümü, 
Ritmin ve tuhaf yardakçımın üzerinde. 
Şiir, gevşekçe sunuyor, 
Soğuk ve dumanlı. 
Tartışmayı lirimle kesen ben, 
Yorgunum.
Misafir odasına gidiyorum. 
Orada da duyduğum, 
Gelecek seçimler, şeker fabrikası. 
Evin hanımı somurtmuş, hava gibi. 
Çelik örgü şişlerini, kıvrakça oynatıyor, 
Veya kupa papazıyla fala bakıyor. 
Özlem! Böylece günler inzivada,
Birbiri ardına geçip giderler.
Ama eğer akşama doğru,
Hüzünlü köye,
Ben dama taşlarımla köşemdeyken,
Gelirse uzaklardan kızakla,
Beklenmedik bir aile:
Kocakarı ve iki genç kız, (iki sarışın, iki endamlı kızkardeş) 
Nasıl da canlanıverir, 
Bu, tanrının boşverdiği yerler. 
Nasıl da anlamlı olur hayat. 
Önce, gözucuyla dikkatli bakışlar, 
Sonra birkaç söz ve sohbet, 
Dostça bir kahkaha, akşam şarkıları, 
Canlı valsler, masada fısıltılar, 
Baygın bakışlar, uçuk laflar, 
Dar merdivenlerde uzatılan karşılaşmalar, 
Alacakaranlıkta sundurmaya çıkan bakire, 
Çıplak boynu ve göğüsleri, 
Yüzüne esen tipi...
Ama zarar vermez bu kuzey fırtınaları, 
Rus gülüne.
Nasıl da alev alev yanar, 
Bir sıcak öpücük buz üstünde, 
Nasıl körpedir Rus kızı, kaba karın içinde!


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1829


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Gürcü Dağlarını Sis Basarken

Gürcü dağlarını sis basarken akşamla,
Aragva gürülder önümde.
Üzgünüm ve bir hafiflik var içimde,
Hüznüm, yaşamla dolu,
Seninle dolu,
Karasevdam, yalnız seninle.
Yok artık acısı hiçbirşeyin.
Yine de acıyla yanar kalbim ve sever.
Bilemez çünkü, ne olduğunu aşksızlığın.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1829


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Çığ

Parçalanarak geliyor korkutucu kayalıklardan, 
Gürüldüyor, köpürüyor dalga dalga, 
Üstümde kartallar, çığlık çığlığa, 
Homurdanıyor çam ormanı, 
Dalgalı sislerin arasından, 
Doruklar ışıldıyor.

İşte, düştü çığ, 
Gelmekte ağır uğultusu, 
Tıkayıp kayalar arası şu geçidi, 
Durduruverdi Terek'in dalgalı suyunu.

Ah, Terek! 
Gücünü tükettin, sustun bir an, 
Kesiliverdi kükremen. 
Ama gelen dalgalarının dirençli öfkesi, 
Delip geçti karları ve sen, coşkuyla, 
Kavuştun kıyılarına.

Öylece durdu, uzunca bir süre, 
Erimeden, göğsü yarılan çığ, 
Ve Terek aktı üzerinden hiddetle. 
Su tanecikleriyle bezeli köpükleri, 
Şırıldayarak erittiler buzdan kemeri.

Ve geniş yolun ona yanaştığı yerde,
Bir at sıçradı geçti,
Öküz, kalakaldı.
Ve bir bozkır taciri devesini,
Sadece,
Göklerin konuğu ve rüzgarların tanrısı Aelus'un uzanabildiği,
O yerlere doğru sürüp götürdü.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1829

Kafkas

Altımda Kafkas dağı. 
Dorukta tek başımayım, 
Karların üstünde, uçurumun kıyısında duruyorum.
Bir kartal uzak doruklardan kalkmış,
Kanat çırpmaksızın süzülüyor, benimle aynı yükseklikte.
Buradan görebiliyorum ırmakların doğuşunu, ve korkunç çığların ilk kımıltısını.

Burada bulutlar uçuşuyor usulcacık altımda. 
Aralarından düşerek gürüldüyor çağlayanlar, 
Aşağılarda, sarp kayaların çıplak gövdeleri, 
Diplerinde cılız yosunlar, kavruk çalı topakları. 
Şuralarda, çiğ düşmüş yeşil örtü, 
Kuşları cıvıldaşan, geyikleri seke seke oynaşan barınak.

Tepelerde yuvalanmış köy evleri,
Çimeni gür yamaçlarda otlayarak inen koyun sürüleri
Çiçekli vadilere doğru iner bir çoban,
Gölgelik kıyılar arasından koşturur Aragva*,
Yoksul bir atlı dar geçitte bekleşir,
Terek'in kuduz neşesiyle kaynaştığı yerde.

Köpürür Terek, uğuldar,
Kafesinden avını gören,
Genç bir canavarın hırsıyla.
Döver kıyılarını çaresiz bir öfkeyle,
Yamaçları, aç dalgalarıyla yalar.
Boşuna! Terek ne doyar, ne mutlu olur.

Onu, sadece, ürkünç kütleleriyle dilsiz dağlar kuşatır.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1829


(Bu şiirin, Puşkin' in vaktiyle yazıp da, sansür nedeniyle yayımlanırken iptal ettiği son kıtası:

Böyle kuşatır özgürlük coşkusunu yasalar, 
Vahşi alev, böyle arzu duyar boyundurukta, 
Şimdi suskun Kafkas böyle öfkelenir, 
Yabanın gücü böyle zor gelir ona şimdi.)

* Aragva: Kafkasya'da bir ırmak.

Sen ve Siz

Ruhsuzca siz'i, yürekten sen'le. 
Karıştırıverdi dili sürçerek. 
Ve sevdalı gönüldeki, 
Tüm mutlu düşlere, 
Yeniden can verdi. 
Öyle düşünceli, dururken önünde, 
Ve alamazken ondan gözlerimi, 
Dudaklarımdan dökülen: 
"Siz ne kadar hoşsunuz!", 
Oysa yüreğimdeki: 
"Nasıl seviyorum seni!"


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1828

Çiçek

Kurumuş, kokusuz bir çiçek gördüm, 
Unutulmuş bir kitabın sayfaları arasında; 
Ve bu çiçek tuhaf hayallerle, 
Doldurdu ruhumu ansızın:

Nerede açtın, ne zaman, hangi baharda? 
Çok mu yaşadın, kim seni koparan? 
Tanıdık mı, yabancı bir el mi? 
Ve neden seni böyle bırakıp gittiler?

Sevecen bir buluşmanın mı,
Yoksa ölümcül ayrılıkların anısına mı,
Ya da ıssız kırlarda, orman gölgelerinde yapılmış, 
Bir yalnız yürüyüşün ardından mı buradasın?

Yaşar mı şimdi çiçeği solduranlar? 
Acaba şimdi neredeler? 
Yoksa onlar da, şu gizemli çiçek gibi, 
Çoktan cansızlaşıp gittiler mi?


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1828

Ançar

Çorak ve çıplak bir çölde,
Kızgın sıcağın kavurduğu toprakta,
Ançar*, korkutan bir nöbetçi,
Ve evrende tek başınaymış gibi durmakta.

Susuzluktan çatlayan toprak, 
Doğurduğunda Ançar'ı bir öfke gününde, 
Dallarına ölüm yeşili, 
Köklerine zehir doldurmuştu.

Öğlene doğru kızgın bir eriyik olarak,
Kabuğundan akan zehir,
Akşama doğru katılaşır,
Dönüşür koyu, saydam bir reçineye.

Ne kuşlar yaklaşır yanına onun,
Ne kaplanlar; sadece kara kasırga,
Uğrasa da bir ara bu ölüm ağacına,
O da sıçrayıp çekilir hemen, zehire boğularak.

Eğer yanılıp da bir küçük bulutçuk, 
Islatıverirse dolaşırken, gür ve sık yapraklarını, 
Zehirli sular iner 
Dallarından kızgın kuma, 
Çoktan zehire bulanmış.

Fakat günün birinde, bir adam buyrukla, 
Göndermiş bir başka adamı Ançar'a, 
Adamcağız itaatle çıkıp yola, 
Sabaha karşı dönmüş ağuyla.

Elinde, zehirli reçine damlayan, 
Cansız yapraklı ürkütülü bir dal, 
Ve solgun alnında ter, 
Boşanır soğuk derecikler gibi.

Fenalaşıp, düşüvermiş sonunda adamcağız, 
Kulübenin çardağı altında, hasırlar üstüne. 
Ve ölmüş zavallı kölecik, 
Yenilmez zorbanın ayakları dibinde.

Ve zorba beslemiş o zehirle, 
İtaatkar oklarını.
Bunlarla saçmış ölümü ve yıkımı, 
Sınırötesi komşularına.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1828


* Özsuyu ve meyveleri zehirli ağaç (Puşkin'in notu).

26 Kasım 2014 Çarşamba

Anı

Ölümlü için kesilirse sesi gürültülü günün,
Ve şehrin dilsiz meydanlarına,
Çöreklenirse yan saydam gölgesi gecenin,
Ve uyku; günlük çabaların ödülü,
O zaman benim için sessizlikte,
Sürüklenme vaktidir, işkence nöbeti saatlerinin.
Gecenin eylemsizliğinde,
Alevle yanar içimde gönül acısının yılanları.
Rüyalar kaynaşır, özleme boğulmuş aklımda.
Yığılır ağır düşlerimin tortusu.
Anılar sessizce önümde,
Uzun yumağını yuvarlar.
Ve tiksintiyle yaşamımı okurken,
Titrerim, lanet okurum.
Acıyla sızlanırım.
Acıyla, gözyaşı dökerim.
Acı satırları silemem.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1828

Söyleme Bana Güzel Kız

Söyleme bana güzel kız,
O hüzünlü Gürcü şarkılarını. 
Hatırlatır şarkıların bana, 
Uzak kıyıları ve başka bir yaşamı.

Ah! Hatırlatır bana, 
Senin o zalim şarkıların, 
Bozkırı, geceyi ve ayışığındaki, 
Uzaktaki bir kızın üzgün yüzünü.

Unutsam da güzelliğinle, 
Bu acı veren hülyayı, 
Söylediğin şu şarkılar, 
Diriltir anıları.

Söyleme bana güzel kız, 
O hüzünlü Gürcü şarkılarını. 
Hatırlatır şarkıların bana, 
Uzak kıyıları ve başka bir yaşamı.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1828


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Sibirya Madenlerinin Koyu Derinliğinde

Sibirya madenlerinin koyu derinliğinde, 
Koruyun gururlu sabrınızı. 
Boşa gitmeyecek kahırlı emeğiniz, 
Ve düşüncelerimizin soylu kavgası.

Felaketin sadık kardeşi umut, 
Karanlık mağaralarda, 
Ayaklandırdığında yaşam ve neşeyi, 
Beklenen o an da gelecek.

Sevgi ve kardeşlik, size kadar ulaşacak, 
Özgür sesimin,
Tutsaklık hücrelerinize vardığı gibi. 
Karanlık ve kasvetli kilitlerin ötesine.

Ağır prangalarınız kırılıp koparken, 
Göçerken zindanlar ve özgürlük sizi, 
Sevinçle karşılarken kapıda, 
Kılıcı size, kardeşleriniz verecek


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1827


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Arion

Çok kişiydik ağaçtan oyma kayığımızda,
Kimisi yelkenleri gerip,
Diğerleri elbirliğiyle salarken,
Derinlere ağır kürekleri.
Sessizlikte, abanmış hünerli dümenci,
Suskun, götürmekteydi yüklü kayığı.
Bense, kaygısız, hafif bir inançla dolu,
Denizcilere şarkılar söylerken,
Birden, denizin karnı,
Patlayan gümbürtülü kasırgayla buruşuverdi,
Denizciler de, dümenci de gömüldü sulara!
Kurtulan sadece ben oldum; gizemli şarkıcı.
Kasırganın fırlattığı kıyıda,
Islak giysilerimi bir kayaya sermiş, kuruturken,
Geçmişin yeminleri,
Artık söylediğim tek şarkı.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1827

Üç Pınar

Bu dünyanın bir bozkırında,
Hüzünlü ve sınırsız düzlüklerde,
Gizemle fışkırmış üç pınar.
Gençlik pınarı, sabırsız ve âsi,
Kaynaşır, taşar, ışıltılarla kükreyerek.
Kastal Pınarı*, ilham dalgası şairin,
Dünya bozkırı sürgünlerini,
Suya doyurur.
Sonuncu pınar,
Soğuk pınarı unutulmuşluğun,
En tatlısı hepsinin.
İhtiras alevlerini,
En iyi o söndürür.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1827


* Sanat tanrısı Apollon ve müzik tanrıçaları Müzler'e adanmış esin pınarı.

19 Ekim 1827

Tanrı yardımcınız olsun dostlarım. 
Yaşam tasalarınızda, Çar'ın emrinde, 
Zevke düşkün dostluğun şölenlerinde, 
Ve aşkın tatlı sırlarında!

Tanrı yardımcınız olsun dostlarım. 
Kasırgalarda, yaşam dağında, 
Yaban yerlerde, ıssız denizlerde, 
Ve karanlık uçurumlarında dünyanın!


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1827

Şair

Bir şairi çağırmadıkça Apollon*
Kutsal kurban olmaya,
Günlük yaşamın kaygılarına,
Dalmıştır o yüreksizce;
Kutsal liri suskun,
Ruhu, soğuk uykunun tadında,
Ve dünyanın önemsiz çocukları arasında,
Belki de en önemsiz kişidir şair.

Ama bir kez tanrının seslenişi, 
Duyarlı kulaklarına ulaşmaya görsün, 
Silkinir ruhu şairin, 
Uyandırılmış bir kartal gibi. 
Sıkılır dünya meşgalelerinden, 
Yabancılaşır insan sözlerine.

Ulusal putun ayakları dibinde, 
Eğmez gururlu başını. 
Kaçıp gider, yabanıldır ve serttir; 
Sesler ve korkulu heyecanlarla dolu, 
Issız dalgaların kıyılarına koşar. 
Uğultusu derin ormanlara...


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1827


* Mitolojide, sanat ve şiir tanrısı.

Peygamber

Gönül susuzluğundan kavrularak,
Kasvetli çölde üzgün sürüklenirken,
Altıkanatlı melek Serafim*,
Yolağızında göründü birden.
Gezdirdi, tüy kadar hafif parmaklarını
Uyku gibi gözbebeklerimde.
Bilge gözbebeklerim büyüdü;
Ürkmüş bir dişi kartalınkiler kadar.
Kulaklarınla dokundu;
Ve kulaklarım uğultu ve çınlamayla doldular.
Ve duydum ben de göklerin titremesini,
Meleklerin yüksek uçuşunu,
Denizdeki sürüngenlerin sualtı gezintisini,
Ovadaki söğütlerin amaçsız yaşamını.
Ağzıma bastırıp,
Tuttu, kopardı
Boş laflar eden, kurnaz ve günahkar dilimi.
Ve bilgelik yılanının iğnesini,
Suskun ağızıma yerleştirdi.
Kanlı sağ eliyle.
Göğsümü yardı kılıcıyla,
Söktü küt küt atan yüreğimi.
Ve sonra yarık göğsüme,
Alev Alev yanan
Bir kömür parçasını koydu.
Ceset gibi yatıyorken çölde.
Tanrı'nın sesi geldi birden;
"Kalk! Ayaklan peygamber,
Gör ve duy!
Emrime uy ve gez denizleri, dünyayı,
Tutuştur sözlerinle insan yüreklerini".


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1826-1828


* Haberci melek

Puşçin'e

İlk dostum,
Dostların en değerlisi,
Kaderime şükürler etmiştim,
Kuytudaki sarayım,
Senin kızağının züleriyle şenlendiğinde.

Yalvarırım ilahi takdire, 
Sesimle, senin ruhuna da, 
Aynı huzur gelsin de, 
Lise günlerimizin aydınlığıyla, 
O zindan ışılasın.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1826

İtiraf

Aleksandra İvanovna Osipova'ya


İster kudurmuşluk deyin,
İsterse boş utanç ve çaba olsun adı,
Bu talihsiz enayiliğimle,
Ayaklarınızın dibinde itiraf ediyorum;
Sizi seviyorum.
Ne adıma yaraşır, ne yaşıma...
Daha akıllı olmam gerek!
Ama belirtiler açık artık;
Aşk humması bu, ruhumdaki.
Siz olmayınca yanımda,
Herşey sıkıcı bana-esniyorum,
Yanınızda üzgünüm-katlanıyorum,
Gücüm yok -ama söylemek istiyorum,
Meleğim, sizi nasıl sevdiğimi.
Ne zaman duysam,
Konuk odasından gelen hafif adımlarınızı,
Ya da giysinizin hışırtısını,
O bakir, günahsız sesinizi,
Yeniden kaybederim aklımı.
Gülümsersiniz-sevinirim,
Dönüp gitseniz-bozulurum.
Bir işkence günü sonunda,
Solgun elinizdir ödülüm.
Gergefi alıp, gayretle oturur,
Savsakça eğilirsiniz üstüne.
Gözleriniz ve kıvır kıvır saçlarınız,
İner aşağılara.
Ben, tarifsiz heyecanlarda,
Susarım şefkatle,
Hayranlıkla seyrederim, çocuk gibi!
Bahsetmeli mi acaba size,
Zaman zaman yağmurda yürüdüğümüzde
Talihsizliğimden, kıskanç acımdan?
Uzaklara mı gidecekmişsiniz?
Ya yalnızken döktüğünüz gözyaşları?
Köşede söylenmiş iki kişilik laflar?
Opoçka'ya yapılan gezi?
Akşamları piyano?
Alina! Acıyın bana.
Aşk dilenmeye cesaretim yok.
Belki de, günahlarım yüzünden meleğim,
Bu aşkı haketmiyorum.
Ama sevıyormuş gibi oynayın siz rolünüzü! 
Şu bakış herşeyi dile getirebilir, mucize gibi! 
Ah! Aldatmak hiç de zor değil, 
Benim gibi, aldatarak kendini mutlu olan birini.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1826

25 Kasım 2014 Salı

Bakıcıma

Ümitsiz günlerimin dostu, 
Tirit ve köhnemiş güvercinim, 
Çam ormanlarının kuytusunda, 
Uzunca zamandır beni beklersin. 
Aydınlık odanın penceresi dibinde, 
Bir nöbetçi gibi kederlenirsin. 
Örgü şişlerin yavaşlar her dakika, 
Çarpılmış, çirkin ellerinde. 
Açılmaya hasret kalan kapıya bakarsın, 
Uzak, kapkara yollara. 
Özlem, önseziler, tasalar, 
Zalimce ağrıtır kalbini, 
Birşeyler sezersin...


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1826


Puşkin'in çocukluk yıllarındaki bakıcısı Arina Rodionovna, sözkonusu olan.

Kış Yolu

Kalın, kıvrımlı sisler arasından, 
Süzülüp geçiyor ay, 
Kederli ormanlar üstüne 
Hüzünlü ışığını saçıyor.

Kasvetli kış yolunda, 
Koşuyor troyka* tazı gibi, 
Usandırıyor beni, 
Çıngırağın tekdüze sesi.

Yanık, uzun türkülerinde arabacının, 
Yürekten, bildik bir hava var: 
Kâh dizginsiz, delice bir sevinç, 
Kâh gönül sıkıntısı.

Ne bir ateş, ne bir kulübe karartısı, 
Karşıma çıkan sadece, 
- Onlar da, birer birer -
Mesafe direkleri.

Sıkıntı ve hüzün... Yarın Nina,
Yarın dönüp sevgiliye,
Ocak başında kendimden geçeceğim.
Hayran ve doymaksızın bakacağım her şeye.

Saat, yüksek sesli tik-taklarıyla, 
Sabit dairesini tamamlayacak, 
Gece yarısı herkesi defedip, 
Başbaşa bırakacak bizi.

Dertliyim Nina, yolum çok sıkıcı, 
Uykusu geldi, susuverdi arabacı, 
Çınlıyor çıngırak tekdüze, 
Ayın çehresi dumanlı.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1826


*Üç atlı kızak.

Mavi Gökleri Altında Yurdunun

Mavi gökleri altında yurdunun,
Sararıp, soluyordu.
Göçüp gitti sonunda ve tam tepemde,
Genç gölgesi uçuştu bir süre,
Boşuna bir aşk yarattım ben;
Kayıtsız dudaklardan ölüm haberi duydum ve kayıtsızca dinledim. 
İşte böyle sevdim onu, 
Alevli canımla, 
Böyle ağır gerginlikle, 
Böyle nazik, çileli özlemle, 
Cinnetle ve işkenceyle, 
Nerede acı? 
Nerede aşk? 
Yazık! 
Kalbimde, 
Bu sefil ve bön gölge için, 
Gerigelmez günlerin tatlı anısına, 
Bulamam, ne gözyaşı, ne acı.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1826


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

19 Ekim 1825

Kızarmış orman, döküyor elbisesini yerlere.
Solmuş ova, ayazla gümüşlenmiş.
Gün, isteksiz, şöyle bir görünüp,
Gizleniyor çevre dağlar ötesine.
Yan, alev alev şöminem!
Metruk ve ufacık odamda;
Ve sen şarap, güz ayazının iyi dostu,
Akıt göğsüme sevinçli mahmurluğu,
Ve acı eziyetlere bir anlık boşvermişliği.
Üzgünüm: bir dostum olsun yok,
Uzun ayrılığı birlikte içecek, 
Eli yürekten sıkılıp, 
Uzun ve mutlu yıllar dilenecek. 
Tek başıma içiyorum. 
Boş yere hayal gücüm, 
Yanıma dostlarımı çağırıyor. 
Tanıdık, sessiz bir yakınlaşma... 
Kalbim, sevgiliyi aramıyor.
Neva kıyılarında içiyorum, tek başıma. 
Bugün, isim takıyor dostlarım bana... 
Çok mu sizden, şölene katılan? 
Sayılmadık kaldı mı? 
Kim bu ihanet eden büyülü geleneğe? 
Aranızdan kimi sürükledi soğuk dünya? 
Kimin sesi sustu, kardeşlerin yoklamasında? 
Kim o gelmeyen, kim eksik aranızda?
Gelmeyen, kıvırcık şarkıcımız*. 
Gözlerinde ateş, tatlıdilli gitarıyla; 
İtalya'nın güzel mersinleri dibinde, 
Şimdi sessizce uyuyor. 
Ve dostluğun keskisi, 
Yazamadı Rus mezartaşına; 
Birkaç sözcük; anadilinde, 
Kaybolan selamı bulsun diye, 
Dolaşırken kuzeyin çocuğu gurbette.

Oturuyor musun, dostlar arasında,
Başka göklerin huzur bulmaz aşığı?
Yoksa yine kızgın dönenceyi mi aşıyorsun?
Ya da geceyarısı denizlerinin, sonsuz buzunu?
Yolun, açık olsun.
Lisenin eşiğinden, atladın şakayla bir gemiye,
Ve o günden beri,
Yolun, hep denizlerde,
Ey, dalgaların ve fırtınanın sevgili çocuğu!

Korudun, gezgin kaderinde, 
Güzel yılların körpe huylarını; 
Lisenin* gürültüsünü, lisenin telaşlarını. 
Taşkın dalgalar arasında düşledin onları. 
Bize uzattın elini, denizin ötelerinden. 
Genç yüreğinde yalnızca bizi taşıdın. 
Hep söylerdin: 
"Belki de bizi, 
Bu uzun ayrılığa mahkum eden, 
Bilinmez kaderimizdi" diye.

Dostlarım, birliğimiz ne güzel! 
Bir ruh gibi, parçalanmaz ve ebedî. 
Sarsılmaz, özgür ve dertsiz, 
Dostluk perilerinin kanadında büyümüş, 
Nereye atarsa atsın kader bizi, 
İsterse uğramasın mutluluk oraya, 
Biz hep aynıyızdır: tüm dünya gurbet, 
Tsarskoye Syelo, anayurt bize.

Bir diyardan diğerine,
İz peşindeyiz, belâ gibi.
Kaderin çetin ağında,
Ben, yeni dostluğun kucağında, titreyişlerle,
Yorulup, yaslandım, başıma huzur verene.
Acılı ve başkaldıran yakarışımla,
İlk yılların, kandırması kolay umuduyla,
Başka dostlara açtım nazik kalbimi.
Ama kardeşçe değildi selamları, acıydı.

Ve şimdi burada, bu unutulmuş sağırlıkta,
Issız tipilerin ve soğuğun manastırında,
Bana tatlı bir keyif sunuldu.
Sizlerden üçünüzü, can dostlarım,
Burada kucakladım.
Bu şairin sefil evine,
Ah, Puşçin'im! İlk sen konuk oldun.
Kovulmuşluğun acı gününü,
Sen tatlandırdın.
Lise günlerimiz gibi bir güne,
Onu sen çevirdin.
Sen, Gorçakov, ilk günlerden beri,
Mutlu olmuş adam,
Övgüm, sana.
Talihin donuk pırıltısı,
Bozamadı özgür ruhunu.
Yine aynısın sen,
Onurun ve dostların için.
Çetin kader hepimize,
Farklı yollar sundu.
Atılıp yaşama, çabucak dağıldık.
Ama istemeden, bir köy yolunda,
Karşılaştık ve kardeşçe sarıldık.

Kaderin öfkesi beni yakaladığında,
Herkese yabancı, evsiz yetimler gibi,
Fırtınada büküp bezgin başımı,
Seni bekledim, Permessos bakirelerinin* bilgesi,
Tembelliğin ilham dolu oğlu,
Ah, Delvig'im; sesin uyandırdı,
Uzunca zaman uyutulmuş,
Yürek ateşimi ve ben,
Neşeyle şükrettim kadere.
Gençliğimizden beri,
Şarkıların ruhu yandı içimizde,
Muhteşem heyecanla tanıştık.
Gençliğimizden beri, bize doğru,
İki muz uçtu.
Onların şefkatiyle tatlandı yazgımız.
Ben, alkışları seçtim.
Sen gururla, müzler ve gönlün için,
Söyledin şarkılarını.
Ben, yaşamım gibi,
Armağanımı da harcadım tasasızca.
Sen, dahî,
Yetiştirdin seninkini,
Büyüttün, sessizlikte.

Müzlerin hizmeti gelmez öyle telaşa, 
Zarif ve azametli olur, olacaksa. 
Ama gençliğin tavsiyesi üzere biz, 
Yerinde duramayan, oynak, 
Yaramaz çocuklar gibi kurnaz, 
Gürültülü rüyalarda mutluyuz. 
Kendimize gelsek-çok geç artık! 
Geriye bakıyoruz-boşuna! 
Hiç iz kalmamış ki... 
Söylesene Wilhelm, 
Başımıza gelen bu değil miydi, 
İlham ve kader ortağım, öz kardeşim?

Vakit geldi.Ayılalım artık!
Değmez bu dünya,
Canımıza çektirilen eziyete.
Çekelim birlikteliğin örtüsünü,
Yaşamımız üstüne.
Seni bekliyorum, gecikmiş dostum.
Gel de sihirli masalın ateşiyle,
Can ver gönül efsanelerine.
Fırtınalı Kafkas günlerinden konuşalım,
Schiller'den, şöhretten, aşktan.

Benim de vaktim tamam.
Bir şölen verin ah, dostlarım!
Bir mutlu buluşma seziyorum.
Şairin kehanetini atmayın yabana:
Bir yıl gelip geçer,
Yine sizinle olacağım.
Rüyalarımın öğüdü doğru çıkacak.
Yıl gelip geçince ben de,
Çıkıp geleceğim size.
Ah, kaç damla gözyaşı, kaç haykırış!
Kaç kadeh elimizde, göklere kalkmış!
Daha da doldurun birinciyi dostlarım, doldurun!
Ve için hepsini dibine kadar,
Birliğimiz şerefine!
Esirgeme bizden hayır duanı,
Sevinç dolu, taşkın muz,
Kutsa da çok yaşasın lisemiz!
Gençliğimizi canlı tutan akıl hocalarımıza!
Merhum ya da hayatta,
Hepsinin şerefine!
Kaldırıp kadehleri dudaklara,
Unutup kötüyü,
Öç alalım iyi adına!
Daha da doldurun! 
Tutuşsun kalbiniz.
Onu da için dibine kadar!
Damlası kalmasın!
Ama kimin için?
Ey dostlarım, bilin bakalım...
Çok yaşa sen Çar! İşte böyle!
Çar'a içiyoruz!
O da insan, ona da anlar hükmeder.
O da kölesi söylentilerin, şüphelerin ve ihtirasın.
Haksız kovuşturmasına boşverin, 
O ki Paris'i almış, lisemizi kurmuş.
Bir şölen verin,
Henüz buradayken hepimiz!
Yazık, çevremiz seyrekleniyor her saat;
Kimi tabutta uykuda,
Kimi yetim kalmış uzaklarda.
Kader, seyrediyor;
Biz soluyoruz, günler koşuyor.
Belli belirsiz bükülüp soğuyarak,
Kendi başlangıcımıza dönüyoruz...
Hangimizin aklına gelir ki,
Şu köhnemişliğin içinde,
Lisenin gününü kutlamak?

Zavallı, mutsuz dostum!
Yeni neslin arasında,
Sıkıcı konuk, gereksiz ve tuhaf,
Bizi ve birliktelik günlerimizi anacak.
Titreyen eliyle gözlerini kapatıp...
O zaman, bu günü,
Kadehler arkasında bitirecek.
Bugün ben, düşkün münzevînin,
Onu, acı ve telaştan uzak tükettiğim gibi.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1825


* Bu dizede sözü edilen "kıvırcık şarkıcı", 1820'de İtalya'da ölen Rus müzisyen Korsakov'dur.
* Puşkin'in okuduğu Tsarskoye Syole lisesi.
* Permessos bakireleri: Müziğin tarınçaları olan 9 kardeş (Müzler).

Son Çiçekler, Hep En Tatlısıdır

Son çiçekler, hep en tatlısıdır, 
Ovaların süslü goncalarının. 
Onların da ardından anılar, 
Hep hüzünlü, ama canlı kalır. 
Bir acı ayrılığın anısının, bazen, 
Sevecen bir buluşmanınkinden, 
Çok daha canlı kalması gibi.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1825


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Kış Akşamı

Fırtına sisle kaplayıp gökleri, 
Döndürüp savururken karları, 
Vahşi hayvanlar gibi uluyarak, ve bir çocuk gibi ağlayarak; 
Bir bakarsın, üstündeki köhne damın, 
Samanlarını hışırdatır; 
Bir bakarsın, geç kalmış bir yolcu gibi, 
Camımızı tıklatır.
Eski harap kulübemiz, Hüzünlü ve loş.

Ya sen niye susuverdin kocakarı, 
Öyle pencere dibinde? 
Yoksa fırtınanın uluması mı, 
Seni böyle yoran? 
Rüyalara mı daldın yoksa, 
Kirmeninin vızıltısında?

İçelim gel can dostum, 
Benim yoksul gençliğime, 
Acı ve kahırdan içelim; 
Şenlensin gönüller; 
Benim bardağım nerede? 
Bir şarkı söyle bana, 
Denizin kıyısında mutlu yaşayan isketenin şarkısını, 
Sabahleyin suya giden 
Bir dilberin türküsünü.

Fırtına sisle kaplayıp gökleri, 
Döndürüp savururken karlara, 
Vahşi hayvanlar gibi uluyarak ve bir çocuk gibi ağlayarak, 
Biz de içelim can dostum, 
Benim yoksul gençliğime, 
Acı ve kahırdan içelim; 
Şenlensin gönüller; 
Benim bardağım nerde?


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1825

Yanık Mektup

Hoşçakal aşk mektubu, hoşçakal,
Ne kadar ağırdan aldımsa da, 
Ne kadar istememiş olsam da, 
Elim emrediverdi, 
Bütün mutlulukları ateşe vermeyi. 
Ama yeter, vakit tamam; 
Yan aşk mektubu!

Hazırım, aldırmaz artık ruhum hiçbirşeye. 
Hırslı alevler, 
Çoktan sardı sayfalarını. 
Bir dakika! 
İşte parladı, 
Cayır cayır yanıyor... 
Hafif bir duman,

Bükülüp kıvrılarak kayboluyor gözden. 
Pahalı taşlardan yapılma, 
Sadık bir yüzüğün 
Hatırası çoktan unutulmuş. 
Erimiş mühür mumu, köpürüyor. 
Ah! 
Sağduyu!

İşte bitti hepsi, 
Kapkara artık tüm yapraklar. 
Hafif küller üzerinde, 
Gizli saklı çizgileri beyazlanıyor... 
Göğsüm daraldı. 
Sevgili kül,
Hazin kaderimdeki sefil lezzet, 
Acılı göğsümde, 
Asırlarca kal benimle.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1825

Aldatsa Da Yaşam Seni

Aldatsa da yaşam seni, 
Üzülme, kızma,
Kader gününde boyun eğsen de, 
İnan gelecek mutluluk gününe.

Kalbin gelecekte yaşar, 
Gerçek kederle, 
Anlıktır herşey, hepsi geçer de, 
Ancak yaşanıp biten tatlıdır.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1825


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Baküs Onuruna Şarkı

Neden susuverdin öyle mutluluğun sesi?
Çalsın Baküs'ün türküleri,
Yaşasın körpe bakireler,
Ve bize aşık genç kadınlar.
Daha da doldurun bardağımı,
Atın kutsal yeminin yüzüklerini,
Fıçının zangırdayan dibine,
Koyu şarabın içine.
Kaldırın bardakları, tokuşturalım,
Yaşasın Muzler*, yaşasın akıl,
Sen, kutsal güneş, parla!
Şu kandilin,
Doğudaki şafak önünde,
Solup da ölmesi gibi,
Yalandan bilgelik de,
Titrek aleviyle erk için için,
Aklın ölmeyen güneşi önünde.
Yaşasın güneş,
Ve kaybolsun karanlık.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
1825


*Baküs: Roma mitolojisinde şarap tanrısı.
*Muzler: Yunan ve Roma mitolojisinde müziğin dokuz kardeş tanrıçaları.

O'na

Anımsıyorum bir mucize anını, 
Karşımda sen belirivermiştin, 
Görünüp kaybolan bir hayal;, 
Sade güzelliğin dehası gibi.

Ümitsiz acının sıkıntılarında, 
Gürültülü koşuşturmanın telaşlarında, 
Uzun uzun çınlayan bir zarif ses duydum, 
Güzelim çizgiler girdi rüyalarıma.

Yıllar geçti. Fırtınalar zalimce kırıp, 
Dağıttı eski hayallerimi. 
Ben de unuttum senin tatlı sesini, 
İlahi güzellikteki çizgilerini.

Bu ıssız yerde, karanlığında tutsaklığın, 
Sıradan günler geçirdim. 
Ne inancım vardı, ne de esin geldi, 
Gözyaşsız, yaşamsız, aşksızdım.

Uyanma vaktinde ruhumun, 
Ve işte sen yeniden belirdin. 
Görünüp kaybolan bir hayal, 
Saf güzelliğin dehası gibi.

İşte çarpıyor kalbim, kendinden geçmişçesine, 
Onda canlanıyorlar yeniden, 
İnanç ve esin, 
Yaşam ve gözyaşları, 
Ve aşk.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1825

24 Kasım 2014 Pazartesi

Yağmurlu Gün Karardı

Yağmurlu gün karardı.
Yağmurlu gecenin pusu,
Kurşunî giysisini giydiriyor göklere.
Çamlığın arkalarından,
Ay yükseldi,
Hayalet gibi,
Dumana boğulmuş.
Herşey, yüreğime sıkıntılı özlemler getiriyor.
Uzakta, orada ay,
Bir ışıltının içinde yükseliyor.
Orada hava,
Akşamın ılıklığında.
Orada deniz,
Süslü perdeler gibi oynaşıyor,
Tozmavi gökler altında.
Vakit tamam; işte o; geziniyor dağlarda,
Gürüldeyen dalgaların dövdüğü kıyılarda,
Orada, gizemli kayalıkların dibinde,
Şimdi üzüntülü ve yalnız oturmakta.
Tek başına...
Hiç kimse yok önünde,
Ne ağlayan, ne de özlem duyan.
Kimse dizlerini,
Kendinden geçmişçesine öpmüyor.
Teslim etmiyor kimseye,
Ne omuzlarını,
Ne ıslak dudaklarını,
Ne de göğüslerini; karbeyazı.
Kimse onun aşkına layık değil.
Yalan mı?
Sen yalnızsın, sen ağlıyorsun...
Ben...
Huzurluyum.
Ama, eğer..............................


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1824


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Denize Karşı

Elveda ey özgür doğa!
Son kez önümde,
Tozmavi dalgalar yuvarlıyor,
Ve mağrur güzelliğinle ışıldıyorsun.
Bir dostun iç karartan homurtusu gibi, 
Ayrılık anında ümitsiz seslenişi gibi, 
Son kez işitiyorum üzgün uğultunu, 
Yalvaran, çağıran seslerini.
Ey ruhumun can attığım sınırı! 
Ne kadar çok dolaştım kıyılarında, 
Sessizce ve başım dumanlı, 
Gizli niyetimin hüznü ruhumda.
Nasıl da severdim seslerini, 
Boğuk gürültünü, derin yankılarını, 
Akşamlan sessizliğini, 
Asi atılışlarını.

Uysal bir balıkçı yelkenlisi, 
Sen öyle istedin diye, 
Cesurca kayıp gider dalgalar arası; 
Ama coşup kükredin mi sen, 
Batar birbiri ardına gemiler.
Beceremedim, sonsuza değin, 
Sıkıntılı, kıpırtısız kıyını terketmeyi; 
Seni coşkuyla kutlayıp, 
Ardından yükselen dağlara, 
Şairce bir kaçışı.

Sen bekledin, sen, çağırdın... 
Ben zincirliydim. 
Boş yere paralandı ruhum: 
Güçlü ihtirasla büyülenmiş, 
Ben, bu kıyılarda kaldım.

Niçin hayıflanayım? 
Nereye çevirsem de kaygısız yolumu, 
Senin çölünde bir şey bugün, 
Yine altüst edecekti şu ruhumu.

Bir kaya, şanlı bir varlığın mezartaşı... 
Göz kamaştıran anılar: 
Orada, soğuk uykuya dalmış, 
Orada sönmüş Napolyon.
Orada öldü, acılar içinde,
Ve ardından da, fırtınanın gürültüsüyle,
Yitirdik bir başka dehayı da,,
Bir başka hükümdarını aklımızın.

Yitip gitti, ardından ağlanan özgürlük gibi, 
Bırakarak dünyaya tacını. 
Uğulda, çalkalan, bozmuş hava gibi! 
Ey, deniz! 
O, senin şairindi*.

Yüzü, seninkine benzerdi, 
Ruhuyla o senin cehnerindendi, 
Senin gibi güçlü, derin ve hüzünlü, 
Senin gibi, hiç bükülmezdi.

Dünya boşaldı... Şimdi beni,
Alıp da nerelere götürmek istersin okyanus?
Dünyanın kaderi hep böyle:
Nereden bir damla iyilik gelse,
Ya aydınlık, ya zorbalık orada nöbette.
Hoşçakal deniz!
Unutmayacağım coşkulu güzelliğini. 
Ve uzun zaman duyacağım, 
Uğultunu, akşam saatlerinde.

Ormanlara, ıssız çöllere gidiyorum, senle dolu. 
Kayalıklarını götürüyorum oraya. 
Koylarını, pırıltını, gölgeni. 
Ve dalgalarının konuşmasını.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler


* Puşkin, İngiliz şairi Lord G. Byron'dan sözediyor. Byron, Osmanlı yönetimine karşı Yunan bağımsızlık savaşına katılmış, 1824'de hummadan ölmüştü.


Gece

Sana şefkatli ve baygın gelen sesim, 
Telaşa verir geç suskunluğunu koyu gecenin, 
Yatağımın yanındaki üzgün mum, 
Işır; şiirlerim kaynaşıp çağıldayarak, 
Akar; derecikleri aşkımın, akar senle dolu,
Karanlıkta gözlerin, öyle ışıldarken önümde, 
Ve gülümserken bana sesler; 
Sesini duyarım; 
"Bir tanem, müşfik dostum... seviyorum... seninim, yalnız seninle..."


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1823

Tutsak

Demir parmaklıkların ardındayım, küflü karanlıkta. 
Avluda bir genç kartal, 
Üzgündür dostum, kanat çırparken, unutulmuş tutsaklığında, 
Gagalarken kanlı yemini pencerenin dibinde.
Fırlatır gagaladığını, gider bakar pencereden. 
Ve sanki aynısını düşünmüşüz gibi, 
Bakışıyla, çığlığıyla seslenir bana, 
Haykırır: "Vakti geldi artık dostum, uçalım!
Bizler, özgürlüğün kuşlarıyız,
Oraya! 
Bulutların ardında dağların beyazlandığı yere, 
Oraya! 
Denizin gökyüzüyle buluşup mavileştiği yere, 
Oraya! 
Yalnız rüzgarlarla benim gezindiğimiz yere."


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1822

Tutkularım Bitti

Tutkularım bitti. 
Düşlerimden de söğüdüm. 
Sade çilem kaldı bana, 
Kalbimdeki boşluğun meyvası.

Zalim kaderin fırtınasıyla, 
Söndü gürbüz hâlem. 
Üzgün ve yalnız yaşarken, 
Beklerim, gelecek mi sonum?

Böyle duyulurken fırtınanın kış ıslığı,
Bir yaprak;
Çıplak dalda tek başına,
Geç soğuklarla vurgun yemiş,
Titriyor, çok geç kalmış.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1821


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Seyrekleşiyor, Sıra Sıra Uçuşan Bulutlar

Seyrekleşiyor, sıra sıra uçuşan bulutlar.
Ey üzgün yıldız, akşam yıldızı,
Işığınla gümüşlendi, solgun düzlükler, 
Uykudaki körfez ve dorukları, kara kayalıkların. 
Severim, yüksek göklerdeki, 
Cılız ışığını.
Dalıp gitmiş düşüncelerimi, 
O uyandırdı.

Yükselişini hatırlıyorum, 
Bu tanıdık ışıldağın, 
Huzurlu ülkem üstünde; 
Heybetli kavakların büyüdüğü, 
Nazlı mersinle, 
Karanlık servinin uyukladığı, 
Öğlen dalgalarının, 
Tatlı tatlı gürüldediği, 
Orada, dağlarda bir yerde, 
Aşkımın anılarıyla doluydum.

Denizin üstünde sürükledim durdum, 
Endişeli tembelliğimi. 
Kulübelere çökerken gecenin gölgeleri, 
Bir genç kız aradı seni sisin içinde, 
Ve kendi adıyla seslendi sana, arkadaşları önünde.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1820


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Günün Işığı Söndü

Günün ışığı söndü.
Akşamın pusuyla kaplandı, denizin mavisi.

Çırpın! Gacırda uslu yelkenli!
Kabar! Çalkalan tepemde suratsız okyanus!
Benim gördüğüm bir uzak kıyı,
Güney toprağı, sihirli ülke,
Heyecan ve özlemle kaçmak istediğim,
Hayaliyle kendimden geçtiğim.
Duyuyorum; gözlerimde yine yaşlar belirdi.
Atışı duruyor kalbimin, delice çarpmaktan.
Tanıdık bir hayal uçuşuyor çevremde.
Geçmişin çılgınlığı bir aşkı hatırladım,
Ve her şeyi, bana acı veren, beni mutlu eden,
Arzuların ve umudun kahreden ihanetini.

Çırpın! Gacırda uslu yelkenli!
Kabar! Çalkalan tepemde suratsız okyanus!
Uç gemim! Uzak yerlere bırak beni.
Aldırma korkunç kaprisine güvenilmez denizlerin.
Ama sakın gitme,
Üzgün ve sisli kıyılarına yurdumun.

Orada, acıların aleviyle,
Genç duygularım kavrulmuştu.
Orada sevecen esin perileri,
Bana gizlice gülümserdi.
Yitik gençliğim orada,
Fırtınalarla yapraklarını döktü.
Güdük kanatlı mutluluk,
Beni orada aldattı.
Soğumuş kalbim, acıya tutsaktı orada.
Yemi heyecanların kaşifi ben,
Sizlerden hep kaçtım, ata yurdum,

Sizlerden de neşenin çocukları! 
Uçarı gençliğimin iyigün dostları, 
Sizler, ahlaksız yanılgılarımın yoldaşları, 
Sevgisizce size kurban etmiştim kendimi, 
Huzurumu, adımı, özgürlüğümü ve kalbimi. 
Artık unuttum sizi genç hainler! 
Altın baharımın gizemli sevgilileri, 
Sizi de unuttum. 
Ama kalbimin eski yaralarını, 
Derin aşk yaralarını, 
İyileştiren hiç olmadı. 

Çırpın! Gacırda uslu yelkenli! 
Kabar! Çalkalan tepemde suratsız okyanus!


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1820


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Köy

Selam olsun sana, ıssız köşe,
Çabaların, ilhamın, huzurun sığınağı,
Mutluluk ve unutulmuşluğun göğsünde,
Günlerimin görünmeden aktığı yer.
Ben, seninim: Değiştim,
Çarların ahlaksız sarayını,
Göz kamaştıran ziyafetleri,
Eğlenceleri, yanılgıları,
Değiştim sakin hışırtısına meşelerin,
Ovaların sessizliğine,
Özgür aylaklığıma, düşlerin sevgilisine.
Ben, seninim: Seviyorum şu loş bahçeyi;
Serinliğini ve çiçeklerini.
Bu kır; kokulu tınazlarla bezeli,
Aydınlık derecikler şırıldar,
Çalılıklar arasında.
Her yerde, yaşayan resimler önümde.
Buradan gördüğüm,
İki gölün tozmavi enginliği,
Balıkçının, kimi zaman beyazlanan yelkeni,
Onların da ötelerinde,
Sıra sıra tepeler,
Yol yol sürülmüş mısır ekili tarlalar,
Uzaklara serpilmiş evcikler,
Islak kıyılarda gezinen sürüler,
Dumanlı ahırlar, yeldeğirmeninin kanatları,
Her yerde emek ve doymuşluğun izleri.
Burada, gürültülü zincirlerimden kurtulmuş,
Öğreniyorum, gerçekliğin içinde,
Ebedî huzuru bulmayı.
Özgür ruhumla, yasayı,
Taparcasına sevmeyi.
Cahil yığınların homurtusuna,
Kulak asmamayı.
Boynu bükük yakarışı,
Yakınlıkla cevaplamayı.
Ve imrenmemeyi,
Kaderine caninin, ya da,
Sahte büyüklüğüne budalanın.

Yüzyılların kâhinleri,
Sorarım size!
Burada,
Haşmetli birliktelikte,
Duyulan mutlu sesiniz, defeder,
Tembelliğin suratsız uykusunu.
Çabaya özenen ateşler doğuyor içimde,
Ve yaratıcı fikirleriniz,
Görüyor ruhumun derinlerini.
Ama bir korkunç düşünce burada,
Ruhumu üzüyor.
Şu çiçeklenmiş dağlar
Ve mısır tarlaları arasında,
Her insanlık dostunun farkedeceği,
Dehşetli görüntüsü cehaletin, her yerde.
Görülmeden gözyaşları,
Duyulmadan iniltileri,
Kaderin seçtikleri mahvolurken,
Vahşi kibir burada,
Duygusuz, kanunsuz.
Sahip çıktı sopa zoruyla,
Emeğe, mülke, çiftçinin zamanına.
Başkasının pulluğuna yaslanıp,
Kırbaca hükmetti.
Burada, cansızlaşmış kölelik,
Amanvermez dizginlerinde malsahibi efendinin,
Doludizgin sürünüyor.
Herkes burada, mezara kadar sürüklüyor,
Eziyetli boyunduruğu.
Ümitleri, hevesleri beslenmemiş,
Körpe kızlar çiçekleniyor,
Caninin iştahına uygun.
İhtiyar babaların tek dayanağı,
Genç oğulları,
Çabanın yoldaşları,
Kulübelerinden çıkıyor,
Bitkin kölelerin kalabalığı,
Ve çoğalmaya gidiyor.
Ah! Keşke kalbe dokunan bir sesim olsa.
Neden yanar göğsümde,
Bu meyvesiz ateş?
Ve neden vermemiş kader bana,
Tatlıdillilik denen korkunç armağanı?
Görecek miyim, ah, dostlarım,
Ezilmemiş bir halk?!
Çar'ın kuruntusu gibi,
Yıkılmış bir kölelik?
Ve doğacak mı yurdum üstüne,
Aydınlık özgürlüğün,
Güzel şafağı, sonunda?


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1819

Çaadayev'e

Uzun sürmedi,
Aşkın, umudun,
Suskun şöhretin yalanlarıyla şımarıklığımız.
Dağılıp gitti gençliğin eğlentisi,
Bir uyku, bir sabah sisi gibi.
Yine de içimizde,
Felaketin ağır boyunduruğuna inat,
Sabırsız bir can,
Kalmış bir ateş yanar.
Yurdun çağrısına kulak verip,
Özgürlüğün o kutsal anım,
Şaşmaz buluşmaları bekleyen,
Genç aşık gibi.
Umudun ızdırabıyla bekleriz.
Dostum!
Yakarken özgürlük içimizi,
Ve kalplerimiz,
Onurlu yaşamak için,

Hâlâ canlıyken,
Ruhumuzdaki bu yüce coşkuları,
Vatana adayalım.
İnan yoldaşım, er geç doğacak,
Talihimizin o, büyüleyen yıldızı.
Ve Rusya silkinip, kalktığında bu uykudan,
Başına buyruk zorbalığın yıkıntılarında,
Bizim adımız yazacak.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1818


P.Y. Çaadayev (1794-1856): Dekabristlerle ilişkisi olan tarih, kültür, felsefe yazarı; Puşkin'in yakın dostu.

Özgürlük

Kaside


Kaç, gizlen gözlerden aşk tanrıçası!
Neredesin, neredesin kralların dehşeti?
Özgürlüğün kibirli şarkıcısı!
Gel de al benden tacımı,
Kır nazlı lirimi.
Özgürlüğü şakımak istiyorum dünyaya,
Ve bozguna uğratmak sefahati tahtlarda.

Aç soylu yolumu gideyim,
Yüce Galyalı'nın izinden.
Şanlı sefilliğin ortasında,
Ona da cesur yeminler öğretmiştin.
Hafif ruhlu kaderin beslemeleri,
Dünya zorbaları, titreyin!
Ve siz, metin olun, dinleyin!
Kalkın ayağa, düşkün köleler!

Yazık! Nereye çevirsem gözlerimi,
Heryerde kırbaç şaklaması,
Yasaların kahreden ayıbı,
Tutsaklığın çaresiz gözyaşları.
Heryerde haksız egemenlik.
Hurafelerin koyu sisinde,
Kurulmuş oturuyor köleliğin ürkünç dehası ve insafsız, şöhret ihtirası.

Yalnızca orada,
Çar'ın başı üstünde,
Susmadı halkların sancısı.
Güçlü yasalarla kutsal özgürlüğün,
Sımsıkı bütünleştiği yerde;
Sert kalkanı uzatmışlar hepsine.
Bir kılıç, sımsıkı kavranmış,
Sadık, inançlı ellerinde halkın.
Hepsi de aynı boyda kafalar üstünde,
Onların kılıcı kayıyor; ayırmadan.

Ve suç, gururla vuruyor,
İndiriyor adaletli darbelerini.
Ne hırslı cimriliğe, ne de korkuya,
Satılmamış onların elleri.
Siz, efendiler! Size tacı ve tahtı,
Kanun vermiş-doğa vermez,
Halktan yüksek olsanız da,
Sizden de yüksek bir yasa var; ölümsüz.
Ve acı, nesillere acı verir,
İşte o uyuklarsa aymazlıkla;
İster halkı, ister çarları,
Yöneten kanun zoruysa.
Seni, tanıklığa çağırıyorum,
Fırtınanın gürültüsünde, yakın geçmişte,
Ataları için başını veren,
Ünlü yanlışların çilekeşi.
Ölüme gidiyor Lui,
Suskun bir torun gibi.
Eğmiş itibarsız başını,
Kanlı kütükle ihanet baltası arasına.
Yasa susmuş-halk susmuş,
İniyor suçlu balta...
İşte şu-cinayetin süslü cübbesi,
Esir Galyalıların sırtına örtülmüş.
Despot zorbalığın canisi,
Senden de, tahtından da, nefret ediyorum.
Yokoluşunuzu, senin ve çocuklarının,
Zalimce hoşnutlukla izliyorum.
Alnında yazan,
Sadece halkların laneti.
Sen, dünya felaketi,
Doğanın ayıbısın.
Ve yeryüzünde yanlışısın Tanrı'nın.
Üzgün Neva'yı,
Geceyarısının yıldızları aydınlatıp,
Tasasız başımı,
Huzur dolu uyku ağırlaştırınca,
Bir şarkıcı, dalgın dalgın bakar,
Sisin içinde uyuyan,
Korkunç, ıssız anıtına zorbanın,
Unutulmuşluğa terkedilmiş saraya.
Klio'nun korkunç sesini duyar,
Bu duvarlar ötesinde,
Kaligula'nın son saati,
Canlanır gözleri önünde.
Şarap ve hınçla kendinden geçmiş,
Bilinmez katiller geçer.
Giysileri parlak şeritlerle, yıldızlarla süslü,
Yüzlerinde cüret, kalplerinde korku.
Dönek nöbetçi susar,
Asma köprü bomboş ve sessiz,
Gece karanlığında yarılmış kapılar,
Kiralık ihanetin elleriyle.
Ah utanç! Ah felaket!
Vahşi hayvanlar gibi saldırdı yeniçeriler.
İniyor aşağılık darbeler...
İtibarsız cani yok artık.
Ve bugün siz, ders alın krallar;
Ne ceza, ne ödül,
Ne zindanların kanı, ne sunaklar,
Ne de duvarlarınız sadıktır size.
Yasanın güvenli örtüsü altında,
Ebedi bekçisi tahtınızın,

Sadece özgürlüğü ve barışıdır ulusların.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler