Şiir, Sadece: 2018-09-09

15 Eylül 2018 Cumartesi

Deprem Türküsü

Sana ağlamak için
Göz büyümeli
Kara teller kopmuştur
Geleceklere doğru
Saz büyümeli

Yangından arta kalan
Köz büyümeli
Devrimin yollarında
Oğul uzamalı, hey kız büyümeli

Basa basa yürüyerek
İz büyümeli
Soğurken aç ölüler
Kuru ekmek bağrında
Tuz büyümeli.

Bu yastan eylem, bilinç
Hız büyümeli
Yetmedi mi sustuğun
Artık al bayraklarla
Söz büyümeli...


Fazıl Hüsnü Dağlarca

14 Eylül 2018 Cuma

Söylememek Harcısı Söylemeğin Hasıdır

Söylememek harcısı söylemeğin hasıdır
Söylemeğin harcısı gönüllerin pasıdır

Gönüllerin pasını ger sileyim der isen
Şol sözü söy1egil kim sözün hülâsasıdır

Kul’il hak dedi Çalap sözü doğru diyene
Bugün yalan söyleyen erte utanasıdır

Cümle yaratılmışa bir göz ile bakmayan
Şer’in evliyâsıysa hakıykatte âsıdır

Şerîat haberini şerh ile aydam işit
Şerîat bir gemidir hakıykat deryâsıdır

Ol geminin tahtası her nice muhkem ise
Deniz merci kat’ olsa tahta uşanasıdır

Bundan içeri haber işit aydayım ey yâr
Hakıykatin kâfiri şer’in evliyâsıdır

Biz talib - ilimleriz aşk kitabın okuruz
Çalap müderris bize aşk hod medresesidir

Evliya safâ-nazar edeli günden beri
Hâsıl oldu Yunus’a her ne kim vayasıdır


Yunus Emre

Ey Yârenler Kim İşitti Aşık Tövbe Kıldığını

Ey yârenler kim işitti âşık tövbe kıldığını
Ye kim işitti denize od düşüben tuttuğunu

Şâhım senin aşkın odu düştü gönül deryâsına
Aceblerler kaynayıban ma’rifetler bittiğini

Yüz bin İsi ile Mûsi aşkında ser-gerdan gezer
Aceblerler beni dahı aşk nihengi yuttuğunu

Yüzgeçlik öğrenmeyen kul ko girmesin bu denize
Aşk deryâsı dipsizdürür aceblemen battığını

Sarraflığı öğrenmeyen bu gevheri boncuk sanır
Varır verir yok nesneye bilmez neye sattığını

Her kim onun didârını bunda ayan görmez ise
Yarın ol ser-gerdan geze hiç bilmeye n’ittiğini

Yunus aydır er kuluyum Taptuğ’umuz dost yüzüdür
İşbu söze inanmayan edebilsin ettiğini


Yunus Emre

Canımızdan II

İsteğim yok seni sevmekten başka
Bir fırtına dolduruyor koyağı
Irmağı bir zehir

Seni yalnızlığımın boyunda yarattım
Saklanmaya yarattım bütün dünyayı
Kendimi kavramaya günleri geceleri

Görmek için yalnızca
Senin için
Tıpkı sana benzer bir dünya için düşündüğümü

Gözkapaklarınla düzen verilmiş günler geceler için.


Paul Eluard
Çeviren: Sait Maden

13 Eylül 2018 Perşembe

Helâl Kıldı Ma’şuka Aşık Kendi Kanını

Helâl kıldı ma’şuka âşık kendi kanını
Ma’şuk nakşından okur aşk eri Kur’ân’ını

Yardan ayrı olunca asılıp ölmek yeğdir
Âşık kendi bırakır boynuna urganını

Gitmez âşık gözünden hergiz ma’şuk hayâli
Nitekim Zilha verir Yusûf’un nişânını

Dirlik budur âşıka ma’şuk yolunda öle
Sorarlar ise aydam âşıkın burhânını

Belkıys ile Süleyman aşka düştü bir zaman
İsteyip bulmadılar bu derdin dermânını

Gökteki Hârut Mârut aşk için indi yere
Zühre yüzün görücek unuttu Rahmân’ını

Güzâf görmen siz aşkı kime oğradı ise
Sultânı iltir baştan yitirir hânmânını

Ferhad bu aşk yolunda başın külünge tuttu
Hüsrev Şîrin derdinden dosta verdi canını

Leyli’yle, Mecnun işi acebedür(ür) bu halka
Abdürrazzak terk etti aşk için imânını

Zemâne vefâları cefâ gelir Yunus’a
Bir doğru yar bulacak fidî kılar canını


Yunus Emre

Erenlerin Gönlünde Ol Sultan Dükkân Açtı

Erenlerin gönlünde ol sultan dükkân açtı
Nice bizim gibiler anda konuban geçti

Cümle erenler uçtu dağlar yazılar geçti
Aşk kazanına düştü kaynayıbanı pişti

Bu dünyanın meseli benzer murdar gövdeye
İtler murdara düştü Hak dostu kodu geçti

Âşık mı diyem ona can terkini urmadı
Âşık ona diyeler kim melâmete düştü

Yine esridi Yunus Taptuk yüzün görelden
Meğer onun gölünden bir cur’a şerbet içti


Yunus Emre

Aydınlık

Hiçbir vakit tam karanlık değil gece
Kendimde denemişim ben
Kulak ver dinle
Her acının sonunda
Açık bir pencere vardır.
Aydınlık bir pencere
Hayal edilecek bir şey vardır
Yerine getirilecek istek
Doyurulacak açlık
Cömert bir yürek
Uzanmış açık bir el
Canlı canlı bakan gözler vardır
Bir yaşam vardır yaşam
Bölüşülmeye hazır.


Paul Eluard

12 Eylül 2018 Çarşamba

Ey Yarenler Aydamazam Canım Neye Daldığını

Ey yarenler aydamazam canım neye daldığını
Dil ile vasfedemezem gönlümü kim aldığını

Gönlüm dolu sığmaz dile âşıktır ol kim hal bile
Aşk nicesî verdi yele anlayamaz n’olduğunu

Aşktan haber bilenlerin aşk derdile dolanların
Küfrü imân olanların ayıplaman güldüğünü

Ağlamak gülmek âşıka dirilmek ölmek âşıka
Kahr ile lûtfu bir bilir bilmez melûl olduğunu

Aşk Yunus’u eyledi lâl Yunus kanı aşka helâl
Koy vârın etsin pây-mâl görmesin ayrıldığını


Yunus Emre

Ezelîden Var İdi Canımda Bu Aşk Oldu

Ezelîden var idi canımda bu aşk oldu
Kimsey’ eşker etmedim bildim ki ol dost kodu

Dört kitabı okuyan bulmadı aşka çâre
Ne beyler ne sultanlar ne müderris ne kadı

Yer gök oynar ırılmaz yeller eser deprenmez
Âkıbet şol canın kim aşkın ola bünyâdı

Aşk anadan doğmadı kimseye kul olmadı
Hükmüne kıldı esir cümle biliş ü yadı

Aşka mecnun olanlar assı ziyandan fârığ
Korkmaz ıssı soğuktan pes ne biliser odu

Ezelde benim fikrim Ene’l Hak idi zikrim
Henüz dahı doğmadan ol Mansûr-ı Bağdâdî

Aşk çengine düşenin melâmet olur canı
Onun için bed-namdır miskin Yunus’un adı


Yunus Emre

Kitaplar Yakılıyor

Buyurunca Hitler Hazretleri
Zararlı fikirlerle dolu kitapların yakılmasını
Halkın önünde, alanlarda,
Öküzler odun yığınlarına araba araba kitap taşıdı.
Gözden düşmüş şairlerden biri,
Hem de en iyilerinden biri,
Şöyle bir göz gezdirdi yakılacak listesine,
Gitti aklı başından:
Unutulmuştu kendi adı.
Hemen seğirtti çalışma odasına,
Sanki öfkesinden kanatlanmıştı.
O saat bir mektup karaladı zorbalara:
"Benimkileri de yakın!" dedi. "Benimkileri de!
Yapamazsınız bana bu kötülüğü,
Kenarda bırakamazsınız beni!
Ben de hep gerçeği söylemedim mi kitaplarımda?
Neden davranırsınız bana yalancıymışım gibi?
Yakın benimkileride!"


Bertolt Brecht

11 Eylül 2018 Salı

Dosttan Haber Sorar İnsen Güzâf Değildir Dost İşi

Dosttan haber sorar insen güzâf değildir dost işi
Belli bilin hiç nesnedir bu cihânda dostsuz kişi

Her kim ki dost yüzün göre dost diye can(ını) vere
Ol vaktın ol dosta ere unuta cümle teşvişi

Kim yol bulısardır ona ol kağırır ondan yana
Devlet erdi ondan bana hâcet değil hümâ kuşu

Dost işi aceb işdür(ür) can denize dalmışdur(ur)
Cansızlara bir düştürür gel yorasın sen bu düşü

Dost aşk(ın)dan âlem doldu her bir âşık ondan oldu
Aşksız biten çiçek soldu aşk iledir dostluk hoşu

Nice diyeyim ben onu kabûl etmez yüz bin canı
Ona lâyık kıymet hani yoktur onun deni tuşu

Aşkı süre âşık gerek ne olısar aşktan yeğrek
Aşktır yere göğe direk kalanı hep söz öküşü

Yunus imdi sen ben iken âşıklara ne sen ne ben
Yokluktamış dostu seven komaz ayrıksı bakışı


Yunus Emre

Bencileyin Gören Kişi Ben Sevdiğimin Yüzünü

Bencileyin gören kişi ben sevdiğimin yüzünü
Deli ola dağa düşe yavı kıla kend’ özünü

Ben nicesi diyebilsem cemâli tertibin onun
Kim can dudağıdır tadam onun kılıcı tuzunu

Her nereye varır ise ol şirin hulu dilberim
Yetmiş iki millete ol geçirir türlü nazını

Kişi neyi sever ise dilinde sözü ol olur
Keksiz söyleyesim gelir daima onun sözünü

Kişi kendi keki ile dosta lâyık olmaz imiş
Mahabbet burcunda ol kor âşık(lar)ın yıldızını

Dertsizlere benim sözüm benzer kaya yankısına
Haldaşı bilir kişinin gönlünde gizli râzını

Bu Yunus’un gördüğünü eğer Zühre göre idi
Çengini elden bırakıp unuta idi sâzını


Yunus Emre

Halkın Ekmeği

Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.
bakarsınız bol olur bu ekmek,
bakarsınız kıt,
bakarsınız doyum olmaz tadına,
bakarsınız berbat.
Azaldı mı ekmek,başlar açlık,
bozuldumu tadı,başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.

Bozuk adalet yeter artık!
Acemi ellerle yuğurulan, iyi pişirilmemiş adalet yeter!
Yeter katıksız, kara kabuklu adalet!
Dura dura bayatlayan adalet yeter!

Bolsa insanın önünde ekmek, lezzetliyse,
gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur.
Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire...
Bilirsiniz, nasıl bolluk doğurur ekmek:
Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.

Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl,
adalet de gerekli her gün,
hem o, günde bir çok kez gerekli.

Sabahtan akşama dek, iş yerinde, eğlencede,
hele çalışırken canla başla,
kederliyken, sevinçliyken,
halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe,
günlük, has ekmeğine adaletin.

Madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,
onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?

Öteki ekmeği kim pişiren?

Adaletin ekmeğini de
kendisi pişirmeli halkın,
gündelik ekmek gibi.

Bol, pişkin, verimli.


Bertolt Brecht

10 Eylül 2018 Pazartesi

Kaçan Ol Dilber Benim Gözüme Tudaş Oldu

Kaçan ol dilber benim gözüme tudaş oldu
Ald’ usumu aklımı gönlüme yoldaş oldu

Gönlüm aydır benim kulu canım aydır benim kulu
Hiç bilmezim kimindir ol ara yerde savaş oldu

Bu ikisi arasında bildim devlet benim imiş
Hiç danışıgım yok iken başım onunla hoş oldu

Her nereye bakar isem oldur gözüme tuş olan
Önüm ardım sağım solum gençyaz oldu ger kış oldu

Hızr u İlyas değil iken ölmez dirliğe sataştım
Hergiz yemez içmez iken içim dopdolu aş oldu

Cümle âlemin gönlünde vardır onun mahabbeti
Onu candan sevmeyenin bil kim îmânı taş oldu

Senin aşkın odu meğer sıçramaya kimseneye
Bir zerre değdi Yunus’a cihan içinde fâş oldu


Yunus Emre

Zihî Şîrin Hulu Dilber Durağı Revan İçinde

Zihî şîrin hulu dilber durağı revan içinde
Can evini ol almıştır ayrık ne sığı(sar) anda

Can içinde dostu bulan ayrık ne yerde istesin
Onu daşra sananların ömrü geçti perâkende

Onun aşkının gözgüsü kendide gösterdi beni
Gönül esrik Hakk’a âşık esir olmuş bu dermande

Onu bana sorar isen bu yönüm dosttan yanadır
Her ne halde yürür isem mihrim artadurur günde

Bu sûrette kim var dahı yönüm ayrık yana döne
Benim varlığım dost aldı eserimdir kalan bunda

Onu bana soranlara nice nişan idiverem
Dil ile kim edebile bu aşkın durağı kanda

Zihî ilâhî devlettir kime yoldaş olur ise
Kim dost ile sürdü aşkı bu arada bu mekânda

Dost yüzünü gören kişi kend’ özünü koyasıdır
Dünya tutan gelen harîf tutsak olur bu erkânda

Gör nice şirindür(ür) kocalar(ı) yîğit eder
Ayrılmadı esrikliği ne düşvardır bu meydanda

Yunus gel gör âşıkları nice yavı varıpdurur
Dünya ahret elden koyup ne verende ne alanda


Yunus Emre

Bizden Sonra Doğanlara

I.

Gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum!
Doğru söz delilik. Düz alın
Kanıtı vurdumduymazın. Gülen ki
Korkunç haberi
Henüz almamış.

Ne günlere kaldık, ki
Neredeyse suçtur ağaç üzerine bir konuşma
İçerir çünkü susmayı bunca kötülük üstüne!
Orda ağırdan caddeyi geçen
Erişilmez mi dara düşen
Arkadaşları için?

Doğrudur: geçimimi sağlıyorum daha
Ama inanın: bu bir rastlantı yalnız. Yaptığım
Hiçbir iş doyma hakkını vermiyor bana.
Rasgele korunmuşum. (Talihim dönüverse. Yokum.)

Bana diyorlar: ye iç! Bak keyfine!
Nasıl yer içerim, kaparsam
Yiyeceğimi bir açın elinden ve
Bardaktaki suyum bir susuzda yoksa?
Ve yiyip içiyorum gene de.

İsterdim bilge olmak.
Eski kitaplarda yazılı nedir bilge
Kavga dışı kalmak dünyada ve kısa yaşamını
Korkusuz geçirmek
Zora başvurmadan edebilmek
Kötülüğe iyilikle karşılık vermek

İsteklerine ermeyip, unutmak
İşi bilgenin.
Yapamam bütün bunları:
Gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum!


II.

Şehre geldim bozuk düzen günlerde
Açıklık sürerken.
İnsan arasına karıştım ayaklanmada
Ve onlarla birlikte öfkelendim.
Böyle geçti zamanım
Yeryüzünde.

Yemeğimi yedim iki savaş arası
Katillerin arasında yattım
Sevgiye saygısız
Ve doğaya sabırsız baktım.
Böyle geçti zamanım
Yeryüzünde

Her yol batağa çıkardı benim zamanımda.
Dilim durmaz ele verirdi beni.
Elimden gelen azdı. Ama hükmedenler
Daha rahat olurdu bensiz, buydu umudum.
Böyle geçti zamanım
Yeryüzünde.

Gücüm azdı. Hedef
Uzak mı uzak.
Apaçık belliydi, benim ulaşmam
Mümkün değildiyse de.
Böyle geçti zamanım
Yeryüzünde.


III.

Siz, siz ki çıkacaksınız
Battığımız tufandan
Düşünün
Eksiklerimizden söz ederken
Karanlık çağı da
Sizin kurtulduğunuz.
Gittiydik, ayakkabıdan çok ülke değiştirip
Sınıf savaşları arasından, umarsız
Yalnız haksızlık var da baş kaldırma yoktuysa.

Biliyoruz oysa:
Alçaklıktan nefret bile
Çarpıtır çizgileri
Haksızlığa öfke bile
Kısar sesi. Ah, biz
Hazırlamak isterken dostluk yolunu
Dost olamadık kendimiz.

Siz ama, o gün gelince
İnsanın insana el uzattığı
Anın bizi
Hoşgörüyle.

...
O gün mavi eylül ayında
Sessiz körpe bir erik ağacı altında
Tuttum onu, sessiz beyaz aşkı
Kolumda kutsal bir düş gibi.
Ve üstümüzde güzel yaz göğünde
Bir bulut vardı, çoktan gördüğüm
Çok beyazdı ve çok yukarılarda
Ve başımı kaldırıp baktığımda, değildi orda.

O günden beri birçok, birçok aylar
Geçti sessiz aşağı kaydılar
Yok oldu o bütün erik ağaçları
Ve bana sorarsan aşk n'oldu diye
Sana derim ki: hatırlayamıyorum
Ama gene de, inan ki, biliyorum ne demek istediğini.
Ama gene de gerçekten hatırlamıyorum onun yüzünü.
Yalnız: o zamanlar öpmüştüm onu, biliyorum.

Ve bu öpücüğü de çoktan unutmuş olurdum
O bulut olmasaydı orada
Onu bugün de hatırlıyorum ve hep hatırlayacağım
Çok beyazdı ve yukarılardan geliyordu
Erik ağaçları belki çiçek açıyordur gene de
Ve o kadının belki de şimdi yedi çocuğu olmuştur
Ama o bulut yalnız birkaç dakika için açtı
Ve yukarı baktığımda, rüzgârda kayboluyordu bile.


Bertolt Brecht

9 Eylül 2018 Pazar

Bekleyeceğim Seni

Savaşa gitmek mi istersin, git asker,
Gidenin bir daha gelmediği
Kanlı, kuduran savaşa.
Burda olacağım geri dönersen,
Yeşeren karaağaçlar altında bekleyeceğim seni,
Bekleyeceğim çıplak ağaclar altında,
Dönünceye dek en son asker,
Bekleyeceğim seni daha da çok.

Sen geri gelince savaştan
Göremeyeceksin kapıda başka bir çizme.
Yanımdaki yastık hep boş kalacak.
Dokunmamış olacak dudağıma başka dudak.
Bıraktığım gibi diyeceksin her şey,
Sen geri gelince savaştan,
Sen geri gelince.


Bertolt Brecht