Şiir, Sadece: 2018-07-01

7 Temmuz 2018 Cumartesi

Mavi

Üstünde yağmurdan başka hiçbir şey yoktu
anlam olmak için yeterince çıplaktın
şiirin nasıl birşey olması gerektiğini
hatırlatıyordu gözlerin, sana böyle inandım:
Ben inanmak için şiir yazıyorum, gözlerin
neyi hatırlatıyorsa ona inanıyorum, gözlerin
Cihangir'i hatırlatıyordu, hayal içinde fakir
Üsküdar'dan o rüyaya baktım: Maviydin
bir özletip bir geri çekiyordun denizlerini!
Usul usul inandım güzelliğin hatrına yağan
yağmurun üstümüzde hakkı vardır, inandım
uzak bir mavi kızın gözlerindeki bulut
burada içimize yağacaktır, inandım, mavi
bir yağmurluğun da olsa şiirden ıslanırdın!
Gövdene de böyle inandım, duruydu, şiirin
nasıl bir şey olması gerektiğini hatırlatıyordu:
Öyle çıplaktın ki içinde şiirden başka
hiçbir şey yoktu, gövden neyi hatırlıyorsa
ona inanıyorum, beni hatırlamasa da, biliyorum
bazı uzaklıkların hiç mektup beklemediğini...

Bazı şiirler de bekleyemiyor yağmurun dinmesini!


Haydar Ergülen
40 Şiir ve Bir...

6 Temmuz 2018 Cuma

Teferrüc Eyleyivardım Sabahın Sinleri Gördüm

Teferrüc eyleyivardım sabahın sinleri gördüm
Karışmış kara toprağa şu nazik tenleri gördüm

Çürümüş toprak içre ten sin içinde yatar pinhan
Boşanmış damar akmış kan batmış kefenleri gördüm

Yıkılmış sinleri dolmuş hep evleri harâb olmuş
Kamu endişeden kalmış ne düşvar halleri gördüm

Yaylalar yaylamaz olmuş kışlalar kışlamaz olmuş
Bar tutmuş söylemez olmuş ağızda dilleri gördüm

Kimisi zevk-u işrette kimi sâz-u beşârette
Kimi belâ vü mihnette dün olmuş günleri gördüm

Soğumuş şol kara gözler belirsiz olmuş ay yüzler
Kara toprağın altında gül derer elleri gördüm

Kimisi boynunu eğmiş tenini toprağa salmış
Anasına küsüp gitmiş boynun buranları gördüm

Kimi zârı kılıp ağlar zebâniler canın dağlar
Tutuşmuş sinleri oda çıkan tütünleri gördüm

Yunus bunu kanda gördü gelip bize haber verdi
Aklım vardı bilim şaştı netekim bunları gördüm


Yunus Emre
Yunus Emre Hayatı ve Bütün Şiirleri
Abdülbaki Gölpınarlı

Risâlet'ün Nushiyye V - Dâstân-ı Akıl

(mefâîlûn mefâîlûn feûlûn)


Gel imdî aydayım birkaç nasîhat
Bu akl-ı cüz’îden sâna iyi baht

Kalır daşra bu şardan Akl-ı Ma’ış
Bakar bû yola Akl-ı Cüz’i bakış

Onunçün dost yüzünden gözün ırmaz
Buçuk sâat bu onsuz hiç dem urmaz

Çü dost onun olupdur her nefeste
Ki dostsuz can kuşu durmaz kafeste

Öğüt alır isen sen bû haberden
Gerek hâriciler sürüle şardan

Ki bin er şehr içinde elbiretti
Haricîler sürütüp el bir etti

Şehir bizim olup düşmen sınıktı
Bize tâpu eden yavlak ınıktı

Eğerçi işlenir bûhtan u zaybet
Ser-encâm oldular bunlar melâmet

Ki gıybet cân ile kadimi değil
Ki gıybet kandasa âdemi değil

Çü gıybet mertebesi küfre girür
Nasibi neyise ol ânı alur

Kişinin hayzıdır ağzından gıybet
Ki gıybet söyleyen bulmaya rahmet

Eğer var ise aklın gıybeti ko
Ki gıybet kayanın haznesi dolu

Padişah haznesinde mennâ’ öküş
Uyhûdan ûyanıp tut sözüme gûş

Kişi k’ol kapuya hâcâta vardı
Neyîse maksudu onu başardı

Çü bugz u gıybet ile gîde tâat
Gerek bû îkiden etmek ferâgat

Gerek fânî cihanda dartınasın
Muhâlif işlerinden hep yunasın

İçeri gizlidir cümle yavuz hû
Gider gösterme kimseye onu yu

Gerek sen zengi vü pâsı yuyâsın
Sanâ lâyık mıdır onu kovâsın

Sakın katran kabına koyma bâlı
Ki nâzik yerdedir dostun visâli

Damarlârına cümle saykal urgıl
Ki her birîne bir kulluk buyurgıl

Niçe hâlden hale gerek düşesin
Geçe çok rüzgâr ondan aşâsın

Kaçan gene bûlasın yer kazmayınca
Ye kalp sâfî mi olur kızmayınca

Eğer genç gerek îse renc iletgil
Öğüt tûtâr isen gel gence gitgil

Berî gel genci sâna buldurâyın
Sana buldurmayanı bildireyin

Bulâyım der isen kayyûm u hayy ol
Hazîneye vara bevvâb tâ bul

Dûr û gevher alâsın haznelerden
Buluna cümle sende kân u ma’den

Kolay tertîb ile kim bûla genci
Çün öyle vâramazsın ko sağıncı

Sağınc ile şeker kim yedi ye bal
Bahâsın vermeyince ermedi el

Yükün kim bağladı raygân şekerden
Haber âlâyıdık olsa bulardan

Şeker değildürür bu sözüm ûcu
Ne yediğim bilir ma’nî bilîci

Olur ma’nî sözü şekkerden ırak
Bulayın der isen sükkeri bırak

O şekker sevme kim Mısır’da biter
Neye lâyık ise er ona yeter

Neyi sever isen gözlersin ânı
Sanâ görünmedi şekker cihânı

Dağ u taş oldu bize külli şekker
Dokuz bin kişi onu her dem öğer

Bu âlem şekkerîne benzemez ol
Sebildir cümleye anda şeker bol

Göreyin der isen ka bû cihânı
Tuta öğüdüm ol kim ola cânı

Sanâ ko dediğim gıybetdür ü kîn
Bu îki düşmeni dost sanma sakın

Bu düşmenlerinin sözünü dinle
Ona göre yürü dirliğin eyle

Kamû doğan günün geceye benzer
Neye benzedeyin ye neye benzer

Gözü yok yer içer dünyâyı görmez
Doğar ay u güneş ol ânı görmez

Anunçün gözleri hicâb içinde
Kalır zulmât ile ol hâb içinde

Kulağı îşiden şeklîni görmez
Ki görmek âdı ona uyuvermez

Onu göstermeyen kin ile gıybet
O sağınçtan sanâ heyhât heyhât

Gözün görmez der isem kakıyâsın
O damardan benî hod dokuyâsın

Nice göz ağrısı senin içinde
Yer içer oturur seninle günde

Bakar ölü gibi gözün nuru yok
Özünü görmeyen ne göre ayruk

Sana âkıl deme seni unuttun
Ne dese kîn ü gıybet onu tuttun

Ne işin var senin senden farîda
Amel eyle amel seninle gîde

Niçe bir görmemek açgıl gözünü
Od içinde kodun sen kend’ özünü

Kişi kim ola ol kendiye düşmen
Kegez değil kim onu koya düşmen

Gözü görmez kişi sevgiden ırak
Kanı dost kandasın sen gözün aç bak

Göremeden gözün n’anlâya gönül
Kabûl etmezse göz neyleye gönül

Kamu sevgi dedin evvel göz alır
Pes ondan sevgiyi gönülde kalır

Gözü görmez kişinin sevgisi yok
Gözü olandurur sevgi ile tok

Koyan kıymet göz olur her neseye
Ki kıymetsiz kim ola baha saya

Gözü yok kişi neye kıymet ede
Soğulmuş kuyudan kim sû ilede

Gönül kaabil göze fâyız de mutlak
Erer piş-keş cana öyle olıcak

Gözü yok kîşinin sevmek nesîdir
Gönül kul olsa gözün fitnesîdir

Sûret gözü değil bû göz dediğim
Bilirim ben neden ne istedîğim

Göz oldur kim müdâm ol cânı göre
Farîdadır kula sultânı göre

Bu baş gözü değil ol can gözüdür
Kimin cânı var ise onu görür

Olar kim olalar can yumuşunda
Kaçan hergiz olâ dünyâ işinde

Ulu dirlik gerek ol emr-i câna
Ne dünyâ âhıret onu duyâna

Canı yok kişinin uykusu kanmaz
Ki canlı parmağın uykuya banmaz

Ömür geçti dahı uyanmağın yok
Kin ü gıybet sûyuna kanmağın yok

Üçyüz altmış damarın uykuladı
Gidip kervan yükün yâbanda kaldı

Dahı yuyulmadı ol kin damârı
Yolunda aybının harcoldu varı

Dîlersen gıybeti ben bildireyin
Şakaavet perdesini kaldırayın

Demek gördüğünü gıybet bu mutlak
Ki perdelilere sâbit değil Hak

Dese görmese bühtân-ı azimdir
Buyuran böyle Kur’ân-ı Kadimdir

Farîda her kişiye kendü sözü
Bakar kendü yoluna kendü gözü

Kaçan kim göz gönülden doğru bâka
İşitmez kulağına hakkı çâka

Çü haktan gayrı sözü yoktur ayruk
Hakı duyan kişiler hak ile tok

Kogıl ayruk sözü sen seni gözle
Senin süçun ile sen seni yüzle

Kimesne sûçıla kimse kınanmaz
Kişî ayruk suçunu sûç sanmaz

Sanâ bîgâne sûçundan hatâ yok
Meyil yok kimseye âtâ anâ yok

Ayrığı söyleyen kendin unutur
Ki zira suçludur âsî kulûdur

Söze yol yokdurur kim söylene boş
Meğer söz hak olâ hem hak olâ gûş

Nice söyler isen sen hakkı söyle
İcâzet yokdurur ayruksı meyle

Nice sözün var ise sâna söyle
Sanâsın haklısın nengle gamınla

Ne hâcettir sanâ kimse haberi
Farîda cümleye kendi bazârı

Özünü gözleyen kimseye bakmaz
Dahı n’iş der isen ol yâna akmaz

Ko ayruklar sözünü sen seni güt
Kınâma kimseyi sen îşit öğüt

Sana kimse suçu bir zerre ermez
Sana ayruk yediği çeşni vermez

Sen ayruk yediğiyle doymayâsın
Onunla cisın ü ömrü yuymayâsın

Niçe âvârelikle sâna böyle
Bir iki gün n’olâ olsan seninle

Dahı bîr gün sana sâtaşmadın sen
Dahı bir gün dağından aşmadın sen

N’olâ bir gün eğer küfrün yenesin
Seni şerh eyleyip senî bilesin

İğen âvâresin dölenmeğin yok
Ki kendü kendüni hiç anmağın yok

Eğer görseyidin kendü zevâlin
Kimesne anmağa kalmazdı hâlin

Eğer görsen yarâğın kılayıdın
Hisâbını senin sen âlayıdın

Saâdet olsa Hak verse basîret
Güreydin ne kılur sâna bu gıybet

Niçe yıl bir kişî gıybete uymuş
Ser-encam âkıbet kendüyü duymuş

Peşîmân oldu vu dil–teng ü gam-kîn
Neler etmiş ona bû gıybet û kîn

Deyüp ahvâlini derdin yenîler
Akıl şahenşehinden çâre diler

Kamû vasfı vu arz-i hâli oldu
Akıl ne dedise göz yumdu kaldı

İşî doğruluğa buyurdu akıl
Yürü imdi bunâ ta’cil yari kıl

Kığırdı doğruluk yârenlerini
Özüyle sapmasız varanlarını

Gör imdi doğruluk bir neler eyler
Yıkar gıybet evin karâ yer eyler

Doğurluk cümlesinden yüksek üzer
Doğurluk besleyenler arşta gezer

Mahal mi arş yâ ferş doğrulâra
Verir kendûliğini şeh bulâra

Aşıkdır doğruluğa doğru canlar
Doğurluğu bulur dostu sevenler

Sadıkdur doğrulukta iyü kîşi
Doğurluk eyû ider yâvuz işi

Öğüdü cümle doğruluktan olur
Doğurluk dirliği ebedi kalur

Fidî cânım sanâ ey doğru vâran
Müşâhede bulur onu başaran

Ezel ebed ne olâ doğrulara
Zahir bâtın hicâb olmaz bulâra

İki âlem bir oddur bir nazarda
Ki birdir doğruya imrûz u ferdâ

Ki doğru hâlinî yarına koymaz
Bugün yarın demek ol hâle uymaz

Neyîse zâhirin bâtının oldur
Neyîse endişen ol yana yoldur

Kamuya doğru dersin doğruyısan
Bulunmaz doğruluk sen eğriyîsen

Yolâ gitme sen eğri ey yegâne
Senin dirliğine sensin behâne

Kamûlar göz gibîdir sen bakıcı
Senin gözündürür seni çakıcı

Neye kim bâkar isen yol yüzündür
Kime ne sanur isen kend’ özündür

Eğer bin yol kaçâsın senden ûtmez
Amelindir bile kancasına gitmez

Doğurluk hil’atin ol vakt giyesin
Has u âm harcıya doğru diyesin

Doğurluk göstere göz bâkışına
Ki senden cümle yâvuz iş taşına

Çerâğı yakıcak karanu kaçar
Özü göyner bize nur bâbın âçar

Söze târih yedi yüz yediyîdi
Yunus canı bu yolda fidiyîdi

Çırak yandı delil doğru bulundu
Ev aydın oldu ve ağrı yolundu

Çırak dedüğüm îman nûr-ı mutlak
İmanlıya didârın gösterir Hak

Ol ağrı dediğim Şeytan’dır azar
Ki dem-be-dem içinde fitne düzer

Makaamını yıkarsan tâat île
Murâdına eresin devlet île

İy gaafil bilmedin ömrün geçesin
Ezel eli kamu aybın açasın

Azın-azın bu ömrün geçesîdir
Sorarsın sen bu âyın nîcesîdir

(Temmet’ir – Risâlet’in – Nushıyye bi avn’illâh’il – Melik’is – Samadiyya Hâmiden ve Musalliyanli’llâh)


Yunus Emre
Yunus Emre Hayatı ve Bütün Eserleri
Abdülbaki Gölpınarlı

Düşler Bir Ses Bulur Bende

bir çocuğun düşüyüm ben
büyülü yaz akşamları
ben üflerim mızıka söyler
sesimiz tutar sokaklar

ılık bir ses taşının yorulmadan
sonsuz özlemler büyütürüm yarına
ben mızıka çalarım
siz onu duymazsanız da
mızıkamın içindedir yaşam

kardeşler ben çalayım siz görün
nasıl geçilir kiraz rengi sokaklar
soluk soluğa yeni aşklarla
yorulmaz yaşlı bir yürek bile
gülüşler ona akar da

ben mızıka çalmazsam
ne özlemleriniz olur ne ayrılıklarınız
yalnız bir yıldız gibi boşluğa
düşer yaşlı dünyanız

bir çocuğun düşüyüm ben
mızıkamın sesi yeryüzüne değer
uyurum uyanırım hep aynı şarkı
ne sesim eksilir ne umut biter.


Haydar Ergülen
Karşılığını Bulamamış Sorular

5 Temmuz 2018 Perşembe

Risâlet'ün Nushiyye IV - Dâstân-ı Boşu yâni Gazeb

(mefâîlûn mefâîlûn feûlûn)


Gel imdî aydayın boşu haberin
Birin - birin sana gönülde varın

Benim ileyime kim katlanısar
Ki hışmından deniz oda yanısar

Nereye kim varam başlar kesilir
Kime boşar isem olukdem ölür

Kim ola bencileyin câna kıyar
Meğer kim ben olam merdâne kıyar

Yaradılmış bana karşı duramaz
Benimle bir nefes hemden alamaz

Hünerime benim kim birikiser
Yahud acel evîne kim giriser

Felek benim işim başaramaya
Melek benim yolumu varamaya

Gözüme yüz bin er zerre görünmez
Hezâr arslan bana berre görünmez

Boşu derler bana key bahadurım
Düzenlik bozmağa her (dem) kadirım

Nereye kim varam ot bitmez onda
Çü nakd oldu kime derd yetmez anda

İşidenler benim kaçar sözümden
Ki ben de korkarım uş kend’ özümden

Sakın bâna uyup sen gaafil olma
Benim sözüm tutup imansız ölme

Dek ayruğa değil benim kılıncım
Beni dahı tutar benim kuluncum

Boşu kimdeyise îmânı gider
İman gerek ise vârını gider

Boşu gelincegiz îman ne olur
Oda düşer yanar yâ can ne olur

Boşu işi heman küfr ü dalâldır
Neûzû billâh ol ayrıksı hâldir

Sakıngıl boşudan ki gizlidir ol
Nerede sezmesen anda vurur yol

Göresin bir kişi sâkin surette
Ne bilir kimse ânı ne sıfatta

Boynunda taylasan eline âsa
Çöpü depretmeye yer şöyle bâsa

Göresin ansızın yol çıkagelir
Üzüp tesbih imâme yıkagelir

Uşattı asayı koptu dırâka
Yüzü kalmâdı hiç kimseye bâka

Suâl ettim sûfî bû nice hâldir
Senin gibi kişîden bû muhâldir

Özür gösterdi kim ben bir kişîyim
Fâlan derler banâ fülan eşîyim

Bilirim ânı iyü âdı yoktur
Ki şerde hiç ahin irşâdı yoktur

Benim gibi kişiye izzet etmez
Cevap verir banâ öğüt işitmez

Asâna urdum (u) yakamı duttu
Banâ karşu durur Hakk’ı unuttu

N’ideyim boşu tutup almış ânı
Ki mahkûm eylemiş boşu divânı

Özünû izlemez ayrığı sınar
Ki doğru kim varısa anı kınar

Sakın hâzırdurur dâim boşûdan
Ki dost esrik idik boşu unûdan

Kişi kim ma’şukaya esrimeye
Dalâlet almış ânı ne demeye

Arı dirlik gerek dost ileyinde
Buguz boşu n’olur ma’şuk yolunda

Kaçan dost gele deyi hâzır olgıl
Sarâyını düzetgil hâzır olgıl

Olup hod-bin oturma döşeğinde
Mûdamî kaaim olgıl eşiğinde

Gafil olma evûne oğrı gele
Katı uyur isen dıvârı dele

Ev ıssı uykuda oğrı kıvanur
Tutar ta’cil işin ûyâna sanur

Nice geldi ise uyanmadı ol
Bilür bellü ki kolayıncadır yol

Ki her kim geldise bildüğün işler
Kimi yıylar u kimi anda kışlar

Ev ısız olıcak oğrı kekince
Girer çıkar bakınmaz kolayınca

Evini kandayidin oğrı aldı
Yer içer oturur ev onun oldı

Olursun daşra sen ol îçerü hoş
Yakındır iş ucu uş göresin uş

Bu ne hâldir sana zulmet içinde
Niçe uyuyasın gaflet içinde

Geçirdin ömrünü sen boşu ile
Heman zulmetdesin işbu huy ile

Eğer senden boşu gitmeye kala
Azrâil ol damardan cânın ala

Nidiverir sanâ elün yuduğun
Senî unutturur mı okuduğun

Sanır mısın öğüdümü dak içün
Nasîhattır sana cümle Hak içûn

Dışın seccâde vu tesbîh u destâr
İçin murdâr u can belinde zûnnâr

Bu vech ile nicesi olısar hâl
Ki hiç eyü amal yok doludur kaal

Geçirmez seni daşrağı taâtın
Arı olmaz ise gizli sıfâtın

Çü bâtın evlerini oğrı aldı
Zahirdeki amel daşrada kaldı

Kamûsından sana ol ola yiğrek
Ki dosta tâatın gizlîsi yiğrek

Nicesi olısar bû iş müyesser
Çü sultan sözü sındı oldu ebter

Ki sultanın önünde öd ölümdür
Eğer zerre ise suçtur delimdür

Gele bir iki tanışık edelim
Ki halvet kandasa âna gidelim

Eyâ uslû kişi sen bir haber ver
Nerede var bize gizlenecek yer

Ki gezdim yeri göğü bulamâdım
Ne var zerre isem dolunamâdım

Niçün bigânesin sen îki baştan
Gerekse sâğışın et îki beşten

Ne böyle cünbiş ile ola dirlik
Ne böyle dirlik ile ola birlik

Ömür geçti hicâbı yırtamâdın
Çü kullûğa edeble yortamâdın

Söz ayrıksı gerek sultan katında
Kim ona lâyık oldur hidmetinde

Kaçan şol bir sipâhî ma’zûl olur
Ki sultan kulluğunda ol kul olur

Nasîhat ne diyeyin gayrı bundan
Kulum deyemeye kulluk unudan

Eğer kul olasın sermâye yeter
Zihî rif’at yedi kat gökten üter

Tamâm olsa işin yer gök senindir
Ne kim dîler isen dîlek senindir

Ki âlem cismine sen can olâsın
Yer ü gök cimaya sensiz dolâsın

Ger öyle olmadın pes kanı ol iş
Gümân ü vehm ile geçti yaz u kış

Nice devran ki anda rıhli urdun
Okuyup aşr u âyet yolda durdun

Niçe ilm ü amel sen bu tapûda
Niçe yıldan beri sen bu kapûda

Sözüm kend’ özümdedir nükte değil
Bilin can birliğ’ îkilikte değil

Hayıf ol kîşiye kala bu yoldan
Edinsin çâre kurtulsun bu halden

Gafillıktır bizî bû yolda koyan
Nite gaafil olur ma’şûku duyan

Süpürmedin sarâyı gele bize
Ne ferraş isteriz kim gele düze

Niçün geçmez aceb yol bû arâdan
Boşu aldı yolu bil her yanâdan

Boşu hayli zamandır yolu almış
Kimesne’ izlemeyip gizlenikalmış

Akıl câsuslara söyler divanda
Yürün bûlun düzenlik safı kanda

Dedi câsus düzenlik hâlin âna
Boşudan dağılıptır değme yana

Çü câsus bu sözü akla irûrdi
Niçe kim vâr idi haber değûrdi

Çü hiç söz kalmadı ulaştı akla
Boşuyu dutmağa iş düstü akla

Akıl fikreyleyip söyledi haber
Buyurdu çâvuşa cem oldu leşker

Divanda söylenür ne buncadır gün
Şikâyet boşudandur sözde her gün

Sabır hani boşu kekince olmuş
Düzeng ile safâ andak bozulmuş

Ayıdın sabra kim tez tutsun anı
Harâb etti il û şehri diyârı

Çıkageldi sabır âna oluk–dem
Sanâsın boşuyu İbrâhim Edhem

Görülmez oldu ol îzi belirmez
Nice îzi ki hiç tozu belirmez

Bu kez gördüm düzenlik ü safâ hoş
Oturup ayş ederler nûş ola nûş

Şunun kim dünyede sabr ola yârı
Safa vu zevk olur her lahza kârı

Fidâ cânım sanâ ey sabr iyesi
Ki sabr oldu benim cânım gıdası

Kaçan kim olasın bû sabr ile sen
Acebdür(ür) olâsın sonra pişman

Kime sabr olsa dünyâda müyesser
Ana Hak veriserdir mülk-i dîger

*

Sabır ahvâlini dinle diyeyin
Sabır al ver kamu bu dünye mâlin

Anunçün sabrdur atayî devlet
Ki sabr eyler kamu müfsidleri mat

Sabır kandayısa iylikdir işi
Mûdâm âzâd ider yâd u bilisi

Sabırlu devleti dâim olısar
Nasîbi sabr olanlar uluyısar

İşittin Yûsuf’ı ol çâh içinde
Dururdu sabr ile ol mâh içinde

Bilinmezdi ne denlidir uzûnu
Çığırsa daşra çıkmaz Yûsuf ünü

Yukarı bakar ol çah ağzı ırak
Aşağada makaamı taş u toprak

Niçe çağırdısa ün daşra çıkmaz
Kodu çağırmağı ayruk çağırmaz

İlâhî ben kulun sûçu var ola
Ki bu iş ben kulun ile yar ola

Çü toprak bendese kanda varam ben
Sabır kılmaz isem ne başaram ben

Der öyle gözleri yukarı bakar
Yenilmez gözyaşı sel gibi akar

O sâatte gerü ökünü derdi
Deşirdi kendüyi vü sabrı gördi

İrürdi devlete ol sabr-ı âlî
Ki sabr ile hoş oldu cümle hâli

Yapıştı koğaya tarttılar ânı
Dedi erişti uş devlet nişânı

Çü çektiler koğayı çıktı daşra
Zıhî devletli kim sabrı başâra

Göre sabrıla Yûsuf neye erdi
Ki sabrın âcısı helvâya erdi

Sabır ıssı bilir ol ne idüğün
Saâdetlü tutar sabrın dediğin

Sabır kimdeyise ol arşa sunar
Ki sabr içre bulunur dürlü hüner

Çü her hâl(e) sana sabır gerek hoş
Sabır ider bu cümle aguyı nûş

Sabır gerek sana her hâl içinde
Sabırsızlar kalıflar kaal içinde

Ki her kimde olursa sabr hâli
Olısar hayr ile ânın meâli

Bırak cümle işi kıl sabr tedbîr
Eren gönlünde olur sabr ile yîr

Nebîdir ger velî yol sabra uğrar
Eğer sen de varırsan sabr ile var

Gözet sabrı ki tâ sen kân bulâsın
Sabır bekler isen mercan bulasın

Sabırsız kişilerin dirliği hâm
Ki sabr ile iyi olur ser–encâm

Öğüt gerek ise sabr ile iş et
Uzâyın derisen sabır ile bit

Ne sarp iş olsa sabr onu bitirir
Kamu yerde saâdetler getirir

Emânet el-emânet koma sabrı
Bulâsın sabr ile Mi’râc u Tûr’u

Sabırla vardı ol Mi’râc’a varan
Dirî iken ölür sabrı başaran

Yunus sen sâdık isen gîr sabra
Katı sâbır gerek sabr ile dura

Sabırda dûranın boşusu kalmaz
Çû sâbır oldu yâvuz hûsu kalmaz

Saâdet istesen sabrı güzin göl
Ki “Vallâhu muîn’us – sâbirin” gör

İşittin sabr hâlin tâ nihâyet
Tutânın cânına olsun beşâret

Uzan olma niçeme yol emindir
Harâmî çok bu yolda der kemindir

*

Eğer dinler isen diyem nasîhat
Hasedle hıkddan sâkın be gayet

Kadimden bû ikîdir mir-i leşker
Yürüyüp her biri bildiğin işler

Hasud bir kişidir dâim o rencûr
Vücûdu sağ iken renc ile makhûr

Mazarrattan niçeme kim o kaçar
Eved tohmunu bitmez yere saçar

Ne iş kim işleye kendüye ziyan
Kim ola kend’üzüne öyle kıyan

Şeker yer ise dadı-dalı yokdur
Ki tatlu dirliği ile hâli yokdur

Hasud eli onunçün ermez işe
Kime kim kuyu kazsa kendû düşe

Diyem sânâ bahıllık neyidüğin
Sakınur kendüden kendü yedügin

Kazancın kendünün kendüye vermez
Eli bağlı durur hayr îşe ermez

Bu ne hâldür sanâ ey faydasız can
Ki yokdur gayretin ey kaydasız can

Göre ne hâldedür cânın u cismin
Ne kimsesin sen ü yâ nedir ismin

Bu ne kûteh-nazar yâ ne firâset
Ki bir dem olmadın kendinle halvet

Muhâldür âkıl olmaklık bahıldan
Ne kimse alkış eder âna dilden

Ko sevme dünyeyi kim kala senden
Dilersen dilemezsen âna senden

Süleyman’dan ilerü olmayasın
Hakıykattir cihanda kalmayasın

Bahîl olmak seni Hak’tan ayırdı
Kanı gayret hamiyyet kanda vardı

Hasseden kişi ne fâide görür
Neye kim lâyık isen Tanğrı verir

Neyî neye gerek ol bîle gerek
O kaadirdir verir kîme ne gerek

Nasîbine senin sen nazar eyle
Anâ göre yarak kıl hazer eyle

Zektâsız hayvan (u) sadakasız mâl
Ne berhurdâr ola bunun gibi hâl

İnanmazsan bana sen kendin özle
Benim dediğimi kendinde gözle

Ne hâcet ben demek çok çıkdı fi’lin
Nişânı oldurur bağlanmış elin

Suçu yok kîşinin bağlanmaz eli
Dolaşır kendiye hem kendi fi’li

Çû suçun bilmez isen bildireyin
Tutup oğrıyı eline vereyin

Çün oğrı yoldaşı başını verir
Hasudluk bil seni yavlak düşürür

Şu kim yoldâşına hıyânet eyler
Kime yoldâş olursa la’net eyler

Sanâ yoldâş olânı sen bilirsen
Seni kurtarasın doğru gelirsen

Doğurluk besleyene bahl ermez
Hased hod kibrdir hiç onu görmez

Hasûdun kanda(sa) belli bazarı
Anın gitmez olur hiç gönlü dârı

Anın çûn dirliği n’îdem içinde
Olur bin kez helâk bir dem içinde

Bil on îki ay anın şadlığı yok
Yese ger yemese kaygu ile tok

Ne söz söyler ise havsalası dar
Ne dense darlığından bin dahı var

Hased odu onun çün yaktı ânı
Yürürken sağ-esen döküldü kanı

Hasudluktan hasûda fâide ne
Gönülden daşra düştü ne ide ne

Hasûd ile bahil sağışda değil
Red oldular bular hiç işde değil

Bulârın birliğe ıkrârı yokdur
Bulâra her ne olsa ârı yokdur

Buların şâhdan korkusu yokdur
Kimesne beğenesi hûsu yokdur

Nerede olsa halk ürker sözünden
Kimesne assı eylemez özünden

Bahîlin gözlerinde ibret olmaz
Kimesneye bulardan himmet olmaz

Ganîdir pâdişeh olânı görmez
Çeker buhl elini nesneye ermez

Yenir ni’metleri şâhın bayâğı
Hiç eksilmez durur dâne darâğı

Niçe yıldan berü ol ni’metî yer
Hak’a bir derse dâhı şirk ile der

Gelir her gün yeni nüzül yeni han
Yeni gelenlere verir yeni don

Yeni subh u yeni ahşam yeni hal
Yeni devran yeni dem yeni vısâl

Kadeh yeni yeni mey yeni meşreb
Yeni ayş u yen’ işret yeni mutrab

Nedir bir kişi belki cümle âlem
Nasîbini alır ne bîş û ne kem

Bahil kandayısa Karun’la kopar
Ki ol da ancılayın mâla tapar

Diyelim dinle Kaarûn’un zevâlin
Verip îmânını vermedi mâlin

Çü Kaar’ûn’a mal içün buyruk indi
Zekâtı vermedi vü dîni döndi

İder feryâd yere ko varâyın
Ki boynumdan vebâlin indireyin

Koyıcak yer malın öşrünü seçti
Kıyâmaz vermeğe cânına geçti

Ayıttı bunca mâlı verimeyim
Yiğ ol kim yeryüzünde yürümeyim

Ko bu mâl eksilince ben öleyim
Gözüm görür iken nîce vereyim

Zekâtın vermedî devleti döndü
Haber bû olıcak yer gene sundu

Tutup eklett’ onu beline değin
Verir kendi evet onun dileğin

Görür evren değil Kaarun sureti
Doyamaz ol azaba işi katı

Gerü feryâd eder bû kez beni kon
Bolay ki olayıdı tâli’im ön

Katı şart eyledi öşrini vire
Bi çârelik nasîbin kim gidere

Koyıcak yer anı gerü yayıldı
Vay ol kişiye kim ol darb uruldı

Peşimân olıcak yer gene tuttu
Boğazına değin Kaarûn’ı yuttu

Boğazına değin tutuldu durur
Kıyâmaz mâla can terkini urur

Katılıktan işi yavlak uzattı
Gözü bâkar iken mal yere battı

Batar kendü dahı mâlı sonunca
Gider her gün yere kendü koyunca

Kıyâmete değin yer boyu gider
Gör imdî kim kıyâmet âna n’îder

Ki oddun zencir eder(ler) malını
Kamû âlem göre anın halını

Olup zencîr mal boynûna düşer
Halâyık hâs u âm hep âna düşer

Diyeler ehl-i mahşer ol bu hâlde
Boyun zencirlü kalmıştır vebâlde

Zekâtın vermeyenin hâli bûdur
Olur boynuna zencir mâlı bûdur

Ne çâredir ki buhlı göre canı
Geçip boynuna dâr oldı cihânı

Gınâdan fâide olmaz bahîle
Geçer yohsul gibi yüz bin mal ile

Erin başlığı mâl ile değildir
Nice mallıya yohsul diyegel dur

Meğer kim gönlünü ıldırum urdu
Ki çevre yânına karanu durdu

Hudâ’dan mühr oruldu himmetine
Gelip kim dinlene onun katına

Nasîhat bin olursa biri sinmez
Küfür söyler dili hiç ağzı dinmez

Çü âciz kendü dâhı kend’ özünden
Ki şâd olan ölür gussa yüzüden

Özünün özgeye yoktur hisâbı
Meğer yok âhıretten feth-i bâbı

Nedir lâ ye belî ol hîç bilmez
Ki bunlâra yarâşır iş kılmaz

Bahıl kandâyısa Kaarun iledir
Güman tutmayısar mutlak biledir

Kişi kim Hak yolundan daşra dûra
Tutup boynuna kendü zincir ûra

Kamu buhl ehlinin işi bu ola
Kadimden kısrnetidir bû nevâle

Kimin kim buhl olduyısa hâli
Elin urmâğa mâla yok mecâli

Kimin kim kendisiyle kadri yoktur
İki gözleri kördür vârı yoktur

Bahil olmuştu ilm ü hüner ıssı
Esirgedi özün ol nazar ıssı

Diler kim buhl elinden kurtula ol
Ayân ola ona Hak’tan yâna yol

Gelip akl önüne yüz yere urdu
Eser etmişti ona buhlun odu

Çü âğaaz etti kim sözünü diye
Kulak tuttu akıl ol keleciye

Öküştür ma’siyet endîşe dâim
Dilerem buhlden ben kurtulâyım

Ömür geçti dırîgaa geç uyandım
Banâ bû dünye bâkıy kala sandım

Dilerim kim banâ feryâd iresin
Güç olmuş kişiye sen dâd iresin

Gör imdi akl âna ne deyîser
Bize gelen hasedden el yuyısar

Akıl bir kîşidir Allâh’a bâkar
Uyarsan akla uy ol buhlu yâkar

Akıl aydur gele bir gözlerin aç
Sahâvet kandayısa ol yanâ kaç

Elin âla sahâvet gide bile
Göresin Hak yolun hoş tertib ile

Denince söz sahâvet dâhı erdi
Atâya perde olânı götürdi

Oluk dem cümle mâlin yağmalattı
Du dünyâ cîfesin ardına attı

O murdar çünkim andan daşra düştü
Bahiller it gibî çep-çevr’ uluştu

Şu kişî kim bugün dünyâsı terkdir
Yakın bilgil onun îmânı berkdir

Sevemez dünyeyi merdan kişiler
Bakıy dirlik nedir onu dilerler

Bakıy âlem göründü gözlerine
Oturdu aşk tozu gözlerine

Anunçün gözleri Hakk’a açıldı
Hudâ’dan cânına rahmet saçıldı

Nesi kim vâr ise terk etti yola
Bu yol ile varan ma’şûhu bûla

Kamû ilm û amel bir berke değmez
Ki terki olmayan bir berke değmez

Velîye vü nebîye terk buyurdu
Helâldır terk ona can terkin urdu

Eğer izzet sevene terk muhâldir
N’ola sızmazsa bunda onda kaldır

Niçe perdedurur dostu görenler
Ye neye kayıka gönül verenler

Kayıkmaz nesneye hiç gönül eri
Kabûl etmeyeler terksiz bulârı

Han ü man bekleyen görmeye ânı
Komâyınca tamam fânî cihânı

Eli doyup kodu sahâvet ıssı
Çün öyle buyurur yolun ulusu

Ki yüz bin yöğrüğü cömerd er uttu
Bu meydan öndülün ol aldı gitti

Ki yüz bin da’vi kılan ona ermez
Onun îzi tozunu kimse görmez

Sahî bir kişidir uçmâğa sığmaz
Ki tâc ü hulleye hûriye akmaz

Onu dûyanlara ne cennet ü hûr
Ki terke gîrene ne hur ne kusur

Onunçün kim tecellî balkır ona
Kayıkmaz zerrece ol değme yana

Müşâhede gören neye kayıksın
Ne var ondan iyi ye neye baksın

N’ider iki cihânı dosta gîden
Işıktur sermaye gel bâzar îden

Araz sermâye olmaz dost katında
Edebdir varlığın şeh hazretinde

Sahâvet îder isen ışk alâsın
Tamam terk olıcak ışkta kalasın

Sahâvet ıvazını ışk bağışlar
Bulunur ışk içinde aceb işler

Açık olâna ne sermâye mi mâl
Dilek îki gönül bir bû ne muhâl

Guzaf yerde değil bû sen dediğin
Bulursun sen seni sen istediğin

Seninle sen danış gör kandasın sen
Senin devletine behânesin sen

Seni senden iyi kim bilebîle
Geçirdin ömrünü bû dirik île

Ne ise dirliğin oldur ölümün
Bugünkü gündürür yarınki günün

Hak’ı duyanlara bûgün yarın yok
İşin bugün bitir gözleme ayruk

Hisâbı her kimin yarına kaldı
Tut öyle kim balığı tâsa saldı

Kimin ahvâli kim yârına kaldı
Eliyle bâşına el kodu oldu

Ki zirâ pâdişâhın bunda hâzır
Ne işin var diye ferdâda âhır

Gözün görür iken gel Hak yoluna
Kamâgıl nefsini kendiliğine

Niçün korsun seni düşvar saate
Kanı aklın göyersin kıyamete

Kamû çiğ işini hep bunda pişir
Yol ûzaktır yükûnü bunda devşir

Ki bunda bitmeyen iş onda bitmez
Sağır mı kulağın niçün işitmez

Cömertler duydu bunda ol zevâli
K’olâra vâsıl oldu Hak visâli

Sehâya sen Yunus vardın ise erk
Ayıt imdî bu yolda n’eyledin terk

Vücûhun yoğısa gönüllere git
Boyun vermez damarlarını seğit

Gönül erîni önden koma elden
O kurtarır senî dürlü fiilden

Öğüt tûtar isen koma eteğin
Tac eyle bâşına âyâğı hâkin


Yunus Emre
Yunus Emre Hayatı ve Bütün Şiirleri
Abdülbaki Gölpınarlı

Risâlet'ün Nushiyye III - Destân-ı Kanâat

(mefâîlûn mefâîlûn feûlûn)


Eğer dinler îsen haber vereyin
Akıl câsûsu nedir göstereyin

Kanâat geld’ oturdu tahtı aldı
Harâmîler heman yollarda kaldı

Dururlar dağ başında yol ururlar
Komazlar yolcuyu yolda dururlar

Akıl der câsusa yort imdi gerü
Kanâata haber benden değirü

De otursun ki tâc ü taht anundur
İlâhî devlet île baht onundur

Nice dûra harâmî dağ başında
Girer bir gün ele yol savaşında

Geberdirler ana bulurlar ânı
Ana ûyan imansız vîde cânı

Özünden gayrı kimseyi beğenmez
Yüce yerde durur âşâğa inmez

Nice tahta binenler yîde düştü
Nice benim diyene sînek üştü

Sana uğratma kibrin endişesin
Uyarsan kibre ıraga düşesin

Irak düşenlerin îmânı yoktur
Ki zîrâ sûretinde cânı yoktur

Gerek canlı kişi cânın sakına
Ki taksîr etmeye kendi hakına

Tekebbür eyleme kim sevrikesin
Sevrikmişler yoluna bîrikesin

Kapu gözet kapu ko dip gözetme
Ki devlet kapudâdır koma gitme

Dilersen devleti kapuda durgıl
Umarsan hil’ati tapuda durgıl

Beğenme gel seni ayrık düşesın
Kalup dermande ucb ile kalasın

Tekebbür sözü her nereye vâra
İşîden la’net okur ol habere

Sakıngıl olmagıl kibr île yoldaş
Kibir kandayısa ânınla savaş

Kogıl kibri vefâ sâna ne kıla
Vay ol gün kim suret nakşı yıkıla

Suret yıkılmadan kibri yıkagör
Bu düşvarlık makaamından çıkagör

Dene kibr ıssını hiç râhatı yok
Nereye vârırısa zahmeti çok

Hak’a giden yolu gönlü içinde
Göremez ol anı yaddır ilinde

Unat gör Hak yolu gönlünde sırdır
Bu cümle hâslar gönülde birdir

Şular kim ol gönülden daşra kala
Nasîbin aldım ayrık ne âla

Gönül eri bilir gönül haberin
Kamu gönüllerin içinde vârın

Dırîgaa cümle ömrün hayfa vardı
Tekebbürlük seni yoldan ayırdı

Tekebbür nedir ona uyasın sen
Ümîdin yok mu Hakk’ı duyasın sen

Hemişe bâkıban seni görürsün
Görüp kend’ özünü magrûr olursun

Nice durmak bu hâm endîşelerde
Ölürsün tövbesiz bû bîşelerde

Tekebbür kîşinin faidesi yok
Komazsa kibri düşman olısar çok

Hüner gözle hüner ere eresin
Er île vârasın dostu göresin

Tekebbür kişiler ere eremez
Özünün düşmenîdürür göremez

Çü sensin düşmenin dostun kim ola
Ki yâvuz hûdurur sânâ havâle

Nerede sığınâsın sen bu huyla
Gönülde dirliğinden ne yuyûla

Niçe bu dirliğe yoldâş olâsın
Niçe gelip ilerü bâş olasın

Bu hâl île kılınç yok hiç arâda
Aceb sâna kılıncın kim yarâda

Gerek sen bîlesin düşmen kim îse
Senin devletine pişman kim îse

Uyânılık değil yoldâ gafıllık
Uzatmâ ko sağıncı bunca yıllık

Dırigaa kibr işin yavlak gözettin
Gönüllerden senî sen daşra attın

Gerî git etmedin gönül bazârın
Can île dinlemedin dost haberin

Niçe bir nîce bir dünyâ eşinde
Ki bir dem olmadın dünyâ işinde

Koya dünyâyı kovma yetemezsin
Ecel bağlâdı yolu ütemezsin

Bu beş günlük ömrü bû harca yetmez
Sağır mı kulağın niçün işitmez

Kibir geldi seni bûlattı gitti
Ecel âtı seğirdir geldi yetti

Dırîgaa sen seni hiç bîlemedin
Nasıl kulsun ki kulluk kılamâdın

Eğer sen kul isen pes kanı bâkin
Niçe bir nîçe(ye) senin dileğin

Ne ussun var ne had bellü delîsin
Ne bundâ dîri ne sinde ölüsûn

Bu hâl île kalursan bîçaresin
İçin şirk ile dolmuş şûr u sersin

Gûmânın yogımıssa inanaydın
Bu gaflet uykusundan ûyanaydın

Niçe kibr û hevâ uşâda seni
Ölüm evreni bir gün yûda seni

Hevâ-yı kibr ile ne bâşarâsın
Ecel elî uzun kanda varâsın

Takaazâsı zamanın bir gün îre
Ecel hırmenlerîni yele vîre

Yetişmeden sana va’de gözün aç
Hevâ vû kibr yolundan beri kaç

Beş on gün ömr içün girü kayıkma
Bu fânî dünyanın nakşına bakma

Senin bîgi bini aldadı dünye
İnanmaz göre kimi tuttu binye

Key çâpük oynagıl ütulmayâsın
Hevâya kibre sen tûtulmayâsın

Katı tuttun ko kibri elden öndin
İşitmedin tevâzu’ ne didüğin

Tekebbürler yeri Siccin içinde
Anun’çün k’olmadılar dîn içinde

Ki din tûtanların Siccin nesîdir
Ye kibr û kîn olıcak din nesîdir

İnanmazsan banâ hâlin göresin
Çû ömrü kibr ile yele veresin

Yürü imdi meded iste akıldan
Esîr olmuş kişisin niçe yıldan

Akıl adl ıssı bir ulu kişîdir
Meded etmek sana anın işîdir

Bu yükten seni ol kurtârısar bil
Saâdet yoldaşın oldu ay u yıl

Gelir akl önüne şermende olmuş
Ki kaygu yaşıyıla gözü dolmuş

Selâm vermekliğe ögin deremez
Oda köze düşüp yolun göremez

Delim geçti zaman derdi yerinde
Geçirdi ömrünü nefs bâzarında

İşit imdi ne der gör akl âna
Ki alçaklık eder derdine devâ

Sözü düketmedi alçaklık erdi
Kibir gördü anı tez gerü döndü

Kılıç tartıp gelir yer alçağından
Kibir gördü anı kaçtı dağından

Dag u yazı kamu gulgule doldu
Kime cennet kime Arasat oldu

Çü alçaklık erişti kibr erine
Bakadur bir kişiyi bin görüne

Tekebbür asıdır îşe sataştı
Tutup dağ başını kışa sataştı

Gör alçaklığı aktı ırmak oldu
Aka aka denize varmak oldu

Ne denlû kuvveti olursa pınar
Eremez denize ol yere siner

Akup su alçağa suya katılır
Su suya erdi denize yitilür

Denize değin ırmağ idi âdın
Ko andan ötesin denize daldın

Deniz olanlara cevher muhâl mi
Sadefler doludürür zer muhâl mi

Ki her bir mevcde bir kân bulasın
Dûr û yâkut ile mercan bulasın

Budur sermâye ol bahre dalana
Arı dirlik gerek gevher bulana

Çü yüz bin çâpûki alçaklık uttu
Mecâlsiz berr ü bahri cümle tuttu

Ger alçak vârasın meydan senindir
Cevâhir sende biter kân senindir

Aşaklıktır yer ü göğü götüren
Yedi kat yîrden âşâğa duran

Aşaklık üzre durur yer ile gök
Öğersen cümleden alçaklığı öğ

Aşak varan kişi devlet iletti
Ana kim yetiser uzâdı gitti

Aşaklık âlemin bûnyadı oldu
Ki her ne var ise ana düzüldü

Kibir aldı eri görünmez oldu
Dahı yüksek yere binemez oldu

Aşaklıkla kanâat hoş yar oldu
Ne ister isen anlarda var oldu

Çü ma’mûr oldu şehr ile vilâyet
Şad oldu dostumuz düşmanımız mat

Akıl dapa casus haber iletti
Gör alçaklığı gerü neler etti

Ne assı eyledi gör ahı kibrî
Diri kalmadı bin arada bîri

İşitti akl anı katı sevindi
Beşâret eyledi tez tahta bindi

Şükür kıldı Hak’a ol devlet ıssı
İrürdi devlete aklı bilisi

Eğer devlet gerekse akla danış
Mürebbîsiz ileri varmaya iş

Bilini gel unut sen uslu isen
Saâdet gösterene hûlu isen

Yunus alçaklığı yavlak beğendin
Kıyâs et sen seni ne kadar indin

Farîzadır sana sen seni sakın
Kim ola sencileyin sâna yakın

Has u âm harceye yüz yere bırak
Bunun gayrı haber bu sözden ırak

Hatâdır cümlesini harcı sanma
Sebil ol kamuya bir dem usanma


Yunus Emre
Yunus Emre Hayatı ve Bütün Şiirleri
Abdülbaki Gölpınarlı

Anne

sahi senden mi doğdum anne
yollar nehirler kuşluk vakitleri dururken
bir insandan mı doğar bir çocuk.

anne senin yüreğin taş olsa dayanır mı
kuş olsa çiçek olsa gündüz olsa
kırılmaz mı acıdan bir sap menekşenin boynu

bu kez dağlar doğursun beni anne
sen de ılık yağmur ol
durmadan yağ kanayan yerlerime.


Haydar Ergülen
Karşılığını Bulamamış Sorular

4 Temmuz 2018 Çarşamba

Risâlet'ün Nushiyye II

(mefâîlûn mefâîlûn feûlûn)


Gel imdî dinle sözü şerh edeyın
Biri bîrin onu sana diyeyim

Cü sâhın hikmeti akdemden îdi
Bu birkaç söze şerh Âdem’den îdi

Bu muhtasar cihan îki cihanca
Dügeli bâkar îsen yüz bin anca

Azim cihandürür gönül cihânı
Senî izler isen bûlâsın ânı

Haber verîserem nefsin elinden
Ümîdin vâr ise gîdesin andan

İkî sutlandurur sâna hâvâle
Diler her bîrisî kim mülki âla

Birî rahmânidir can hazretinden
Birî şeytânidir garez yatından

Gör imdî kim seni kîme taparsın
Kime kapu açar kime yaparsın

On üç bin erdûrûr rahmâni leşker
Zebunsuz kimselerdir key erenler

Dokuz bindir bu nefsin haşerâtı
Müdâm eyerlidir bunlârın âtı

Nişanları bu kim yüzleri kara
Bu nifrîn-ü şikâyet kanda vâra

Sakıngıl kim bulardan olmayâsın
Ki nefs dîvânına yâzılmayâsın

Ke nefsin dîleğin can besler îsen
Yerin nur can sözünü esler îsen

Tekebbür nefsdir sultânı bilmez
Çerîsinde iyi dirlik dirilmez

Key ârı can gerek şeh hazretinde
Irılmâdan dura sultan katında

Kadîmden nefsdir sultâna âsî
Bir urgandır heman ânın behâsı

Bu nefs oğlanları dokkuz kişidir
Nifâk u şirk anların işîdir

Ulû oğlu tama’ iyi iş itmez
Cihan mülkü onun olursa yetmez

Bin er donlu durarlar kapısında
Esîr etmiş cihânı tapısında

Sever dünyâyı çün oldur imânı
Susuzdur dünyaya konmaz revânı

Neyi sever isen îmânın oldur
Nice sevmeyesin sultânın oldur

Sevindir bil senî senden ileden
Ne sever isen ol yânâya yeden

Ki sevdiğinden öte menzilin yok
Asıl ma’nî budur söz kelecî çok

Bu yolda da’vi sığmaz ma’nî gerek
Neyî kim sever îsen ânı gerek

Buçuk gün durmayan aklın katında
Ne lâyık ola şâhın hazretinde

Görem bir şahs gelir benzi sararmış
Tutulmuş dili aklı yâvı varmış

Gelip aklın önünde tâpı kıldı
Hak’a şükreyledi çün ânı buldı

Eğer sen akl isen gel beni gör der
Timâr eyle benim derdîme er der

Ayıtmâdın göreyim bir gün ânı
Ne sordun kimseye ol kimse kanı

Tama’ kervânı île yoldan azdım
Sanâ geldim çün ögüm sende sezdim

Bunâlıp sâna geldim hâlimi bil
Mededin vâr ise gözüm yaşın sil

Tama’ hapsına düştüm çıkamâzım
Katı berktir dıvârı yıkamâzım

Key erenlerdûrür zındânı bekler
Bahâdırlar demir yürekli erler

Bin er donlûdurur tama’ çerîsi
Mûbârizdir bahâdır her birisi

Ele gireni zındâna vururlar
Ayâğınâ da demir buyururlar

Suâl ettim bulâra ne kişîsiz
Ulûnuz kimdürür kimin eşisiz

Dediler kamusu nefs kullarıdır
Kamâsunun tama’ ulûlarıdır

Tama’–dârın yeri tâmuda olur
Kaçan tâmud’ olan âşûde olur

Yolum ald benim aldâdı tuttu
Bugün yârın ile ömrüm tüketti

Akıl ânın sözün çünkim işitti
Tefekkür eyleyip kendiye gitti

Çü gene geldi akl öğütler ânı
Bize gelenlerin kurtuldu cânı

Bize geldin ise endîşe yeme
Ne kılam deyibeni gussa yeme

Kanâat fakr ile pes gele şimdi
Bakadur düşmene gör nide şimdi

Çağırdı muştucu geldi kanâat
Harir donlar geyer biner kurağ’ at

Alemleri yeşil bulundu çıktı
Kimesne eslemez yavlak ınıktı

Çavuşlar yöğşirir sağdâ vu solda
Gırîv u zemzemedir değme yolda

Anı gördü kaçar nefs haşerâtı
Görimdi nîtedir hâlık sıfâtı

Sınıktı cümlesi gerü kayıkmaz
Döker oğlun kızın ardına bakmaz

Bunaldı cümlesi durmâdı kaçar
Kılıç lâzım değil iş oldu nâçar

Kılıçlar kanlıdır erleri gaazî
Uçar kuşlar gibi atları tâzî

Tama’dan kurtarırlar il ü şehri
Sıdılar leşkerin cebrî vü kahrî

İderler hây u hû nifrîn ü efgan
Muhâldir kimse ondan kurtarâ can

Sıyıp çerisin iline akarlar
Kovup oğlun kızın şehri yakarlar

Gazâden geldi şeh tahtın’ oturdu
Sipâhîler kamû tâpûya durdu

Kamu şehr ü kamu il râhat oldu
Nereye vârsan pür ni’met oldu

Görünmez oldu ol kızlığı u âfet
Matırbaz(lar) olurlar cümlesi mat

Harifler cümlesî tââta meşgul
Oluptur cümlesi sultânına kul

Oturur cümlesi han meclisinde
Ferâlar u kadehler ellerinde

Ferâgat oldu bunlar hoş geçerler
Sürer sâkıy şarab dün - gün içerler

Ferah oldu bular kayguları yok
Eginleri bütün karınları tok

Nidem dîmek ırâğ oldu bulardan
Ki ömr ü rızka oldurur payandan

Çü mihman-dâr kendüs’ oldu sultan
Ha döşer durmadan hân üstüne hân

Nice senin gibîler yedi doydu
Bikirdürür dahı hiç eskimedi

Yenir durmaz velî zerre gedilmez
Nereden geldiğini kimse bilmez

Erenlerdir bu dirliğe erenler
Yüzün ma’şûkanın mutlak görenler

Hakıykat bunlar ölmezler kalırlar
Ki her dem yeniden kısmet alırlar

Yunus cümle sözün senin ferîde
Üç söz senindürûr ol sen işîde

Nice sözün varısa sâna söyle
Has u âm gönlünü şey’ lillâh eyle

Ki zirâ cümle iş ulûlarındır
Temennâ eylgil yol bûlarındır


Yunus Emre
Yunus Emre Hayatı ve Bütün Şiirleri
Abdülbaki Gölpınarlı

Risâlet'ün Nushiyye I

(fâilâtûn fâilâtûn fâilûn)


Pâdişâhın kudreti gör n’eyledi
Od u sû toprâğ u yele söyledi

Bismillah deyip getirdi toprağı
Ol arâda hâzır oldu ol dağı

Toprağ ile sûyu bûnyâd eyledi
Âna Âdem demeği âd eyledi

Yel gelip ardınca dağıttı anı
Andan oldu cism-i Âdem bil bunu

Od dahı geldî vü kızdırdı anı
Çünki kızdı cisme ulaştı canı

Sûrete girmeğe can fermân olur
Pâdişah emrî anâ fermân olur

Sûreti can girdi pûr nûr eyledi
Sûret dâhı cânı mesrûr eyledi

Hamd û şekr etti dedi ey Zû’l-celâl
Bin benim bîğî yaratsan ne muhâl

Toprağ ile bile geldi dört sıfat
Sabr u iyi hû tevekkül mekrütmet

Suyıla geldî bile dört dürlü hâl
Ol sefâdur hem sehâ lûtf u visâl

Yel ile geldi bile bil dört heves
Oldurur kizb û riyâ tizlik nefes

Od ile geldi bile dört dürlü ded
Şehvet û kibr û tama’ birle hased

Cân ile geldi bile uş dört hısâl
İzzet û vahdet hayâ adâb-ı hâl

Akıl, pâdişâhın kadimliği pertevindendir; akıl dahı üç dürlüdür: Biri Akl-ı maâş’dır; dünya tertiplerin bildirir; biri de Akl-ı Maâd’dır, âhıret ahvâlin bildirir; biri de Akl-ı Kûllî’dir; Allâhu tâlâ ma’rifetin bildirir. Îman, pâdşâhın hidâyeti nûrundandır; îman da üç dürlüdür: Biri ilm’ûl-Yakıyn’dir ve biri Ayn’ül-Yakıyn’dir ve biri Hakk’ul-Yakıyn’dir. Ammâ ol îma’n ki ilm’ül-Yakıyn’dir, akılda yerlidir ve ol iman ki Ayn’ül-Yakıyn’dir, gönülde yerlidir ve ol îman ki Hakk’ul-Yakıyn’dir, canda yerlidir. Can ile olan îman canla bile gider. Uçmak pâdşâhın fazlı pertevindendir; tamu pâdşâhın adlı pertevindendir. Toprak, pâdşâhın nûru pertevindendir; Su, pâdşâhın hayatı pertevindendir. Yel pâdşâhın heybeli pertevindendir. Od, pâdşâhın hışmı pertevindendir. Toprak ile su uçmakta yerlidir, od ile yol tamuda yerlidir. Od ile ve yel ile gelen dokuz kişidir ki bunlar, binbaşlarıdır; biner erleri vardır, kime gelseler kendi makamına iletmek yarağında olurlar. Toprakla, suyla gelen on üç kişidir; bunlar dahı binbaşlarıdır; biner erleri vardır, kime gelseler uçmağa dartarlar. Can ile gelen dahi dört kişidir, bunlar canla geldi, canla gider. Bunların dahı biner erleri vardır. Bunlarınla olanlar dîdâra müstağrak olasılardır. Toprakla, suyla gelen, uçmakta olasılardır, odla, yelle gelen, tamuda kalasılardır, canla bile gelen Hazretde müstağraktır. İmdi bilgil ki hangi yoldansın; hangisinin sözün tutarsan, onun bölüğündensin; Vallâhu a’lem.


Yunus Emre
Yunus Emre Hayatı ve Bütün Şiirleri
Abdulbaki Gölpınarlı

Ağıt

İşte yine İstanbul
Alçalıyor uçak Florya üzerine,
sağ taraf açık seçik Yeşilköy.

Kapasam gözlerimi:
Adil Abi'nin bisikletçi dükkanı,
Röne Park'ın ağaçlarında kalplerle oklar,
Reks Sineması'nın kocaman ekranı,
Ekonomidis'lerin bahçesinde mangallar.

İnişten hemen önce,
uzansam dokunacam, tam uçağın altında,
iki çocuk duruyor caddenin ortasında,
atılıvermiş çimlere bisikletler.
Biliyorum birazdan Yandımçavuş'ta,
macera bu ya, ayran içmeye gidecekler.

Sarsılarak değiyor tekerler yere:
Yeniden yaşamaya değil bu sefer
gömmeye geldim çocukluğumu, babamla beraber.


Roni Margulies
Uzaklıklar

3 Temmuz 2018 Salı

Yürü Bire Yalan Dünya

Yürü bire yalan dünya
Sana konan göçer bir gün
İnsan bir ekine misal
Seni eken biçer bir gün

Ağalar içmesi hoştur
O da züğürtlere güçtür
Can kafeste duran kuştur
Elbet uçar gider bir gün

Aşıklar der ki n'olacak
Bu dünya mamur olacak
Haleb'i Osmanlı alacak
Dağı taşa katar bir gün

Yerimi serin bucağa
Suyumu koyun ocağa
Kafamı alın kucağa
Garip anam ağlar bir gün

Yer yüzünde yeşil yaprak
Yer altında kefen yırtmak
Yastığımız kara toprak
O da bizi atar bir gün

Bindirirler cansız ata
İndirirler tuta tuta
Var dünyadan yol ahrete
Yelgin gider salın bir gün

Karac'oğlan der naşıma
Çok işler gelir başıma
Mezarımın baş taşına
Baykuş konar öter bir gün


Karacaoğlan

Yine Sevda Geldi Serime

Yine sevda geldi serime
Koymazlar ki gidem kendi yoluma
El uzatman benim gonca gülüme
Allı turnam, harman dalı do'ndu'mu

Sarı edik geymiş koncu dizinde
Arzumanım kaldı ala gözünde
Böyle güzel m'olur köylü kızında
Allı turnam, harman dalı do'ndu'mu

Yiğitleri vardır ata binerler
Soğuk sulu yaylalara konarlar
Toprak tutmaz diye geri dönerler
Allı turnam, harman dalı do'ndu'mu

Arap ata biner hep yarışırlar
Cirit oynarlar da ok atışırlar
Yine bir gün gelir yan bakışırlar
Allı turnam, harman dalı do'ndu'mu

Karac'oğlan seni çağırır yine
Yiğit olan hançer sokar beline
Arzulayıp çıkar Bağdat çölüne
Allı turnam, harman dalı do'ndu'mu


Karacaoğlan

Denge

Dalgalarla kıyı arasındaki
o bitmez çelişki gibi birşeydi,
eskidendi bizim seviştiğimiz.

Sığırcıkların, kırlangıçların,
tüm denizkuşlarının
kanat çırpması gibi birşeydi hep birden
Ağaçlar dolusu meyvanın
- bir bahçedeki tüm narların örneğin -
aynı anda olgunlaşması gibi.

Göz gözü görmedi bir süre,
yağmurlar yağdı, uzadı günler:
Birkaç süreci birden tamamladı doğa.

Sonra,
dalgalarla kıyı arasındaki
o belirsiz denge gibi bir şey kaldı geriye -
zamanla
ve aşınmakla ilgili.


Roni Margulies
Uzaklıklar

2 Temmuz 2018 Pazartesi

Yine Dertli Dertli İniliyorsun

Yine dertli dertli iniliyorsun
Sarı turnam sinen yaralandı mı
Yoksa ciğerlerin parelendi mi
Hiç el değmeden ben iniliyorsun

Yoksa sana yâr düzen mi düzdüler
Tellerini sırmadan mı dizdiler
Perdelerin tel tel edip büzdüler
Allı turnam sinen yaralandı mı

Havayı deli gönül havayı
Ay doğmadan şavkı tutmuş ovayı
Türkmen kızı katarlamış mayayı
Çekip gider bir gözleri sürmeli

Kuru kütük yanmayınca tüter mi
Ak gerdanda çifte benler biter mi
Vakti gelmeyince bülbül öter mi
Ötüp gider bir gözleri sürmeli

Dere kenarında evler hurmayı
Kılavuz ederler telli turnayı
Ak göğsün üstünde ilik düğmeyi
Çözüp gider bir gözleri sürmeli

Karac'oglan der ki geçti ne fayda
Bir vefa kalmadı ok ile yayda


Karacaoğlan

Yiğidin Eyisini Nerden Bileyim

Yiğidin eyisini nerden bileyim
Yüzü güleç, kendi yaman olmalı
Kasavet serine çöktüğü zaman
Gönlünün gamını alan olmalı

Benim sözüm yiğit olan yiğide
Yiğit olan muntazırdır öğüde
Ben yiğit isterim fırka dağıda
Yiğidin başında duman olmalı

Yiğit olan yiğit kurt gibi bakar
Düşmanı görünce ayağa kalkar
Kapar mızrağını meydana çıkar
Yiğidin ardında duran olmalı

Safi güzel olan, sol bazı kötü
Yiğidin densizi ey olmaz zatı
Gayet durgun ister silahı, atı
Yiğit el çekmeyip viran olmalı

Karac'oğlan derki, çile çekilmez
Hozan tarlalara sünbül ekilmez
Sak yabancı ile başa çıkılmaz
İçinden sıdk ile yanan olmalı


Karacaoğlan

Gecenin Çobanları

Göğüslerinde acıbadem kokusu
avuçlarında kehribar
karanlığı sürüyor gecenin çobanları
yağmurun yıkadığı bıçaklar ve dallar gizlenirdi
simli bir yazmadaki saklı sözcükler gibi
akardı birinin kalbinden ötekine
patikalar inerdi kaçak bakışlar
ölüler ve sevdalıların buluştuğu vadiye

Onların zamanıydı
kepeneklerinin içindeki uçuruma tutunmuştular
bitkin bir şaşkınlık içinde
vadilerde kaldı eski derinliğimiz
hangi ay geri çağırır bizden çekilen suları
taşlar kadar tarihe kefil
durur şiirin altında
kendi derinliğine mühürlenmiş sözcükler
Söz Boş! Boş şiir
neye yarar
gümüş tozanlarından bir gecede
bir mitosa varmıyorsa bütün konular


Murathan Mungan
Omayra

1 Temmuz 2018 Pazar

Olsa

Eylül'de Bilbao çok güzel
Her ay Bilbao çok uzak
Lunaparkında atlı karıncalar
Hava kararınca tam kararıncalar
Laternacı kadının palyaço kocası
Tahta bacaklarını dinlendiren cambaz
Dönme dolapta travesti çığlıkları
Ah Bilbao, Bilbaolar

Kimliğini yitirmiş adam çok güzel
Her gün bir başkası olmak çok zor
Su birikintilerinden zıplatır
Yağmurda sırılsıklam ıslatır
Sokağından geçirtir, sigara içirtir
Yves Montand'ı daha çok dinletir
Fellini'nin filminde oynatır
Ah aşk, aşklar

Bütün kadınları sevmek çok güzel
Bir kadını sevmek çok zor


Oğuzhan Akay
O Uzak Ay