Şiir, Sadece: 2014-07-20

26 Temmuz 2014 Cumartesi

Dünyadaki Ölüm

Emrederek gitti ölüm ve topladı
evde ve kazdı kendi vergisini:
öğle zamanında ya da ışığında gecenin
umut etti insanlar bir bıçakla ya da bir cüzdanla
öldürmeyi, ve öldürdü,
ve gömdü canlıları ve dalları,
katletti ve derisini yüzdü ölülerin.
Kendi ağını kurdu, ezilmiş,
emdi kanı; kokusu fark edilen av kanı
yola çıktı şafakla,
ve geri döndüğünde evine kazandığı zaferden
ölümün ve acizliğin parçalarıyla sarılmıştı,
ve ölüm yorgunluğuyla kazdı en sonunda
hüzün törenleri altında kendi izlerini.

Yaşayanların evi öldü.
Cüruf, parçalanmış damlar, lazımlıklar,
solucanların yediği sokaklar, mağaralar
paketlenmiş gözyaşlarıyla insanın.
- İşte böyle yaşayacaksın, emretti Ferman.
- İliğine kadar çürüyeceksin, dedi Şef.
- Kirlisin sen, yargıladı Kilise.
- Çamurun içinde yat, dedi onlar sana.
Ve bazıları uyandırdı külü
hükmetmesi ve karar vermesi için,
insanın çiçeği vururken
bunun için inşa edilmiş duvarlara.

İhtişamın ve taşın sahibiydi mezarlık.
Sessizlik herkese ve yüksek, sivri
bitkinin biçimlenişine.

Nihayet buradasın, nihayet bırakıyorsun bize
o kekre yabanıllığın ortasında bir deliği,
nihayet dinleniyorsun kaskatı arasında
yarıp geçemeyeceğin duvarların. Ve her gün
eridi çiçekler kokulardan bir akıntı gibi
ölülerin ırmağıyla birlikte.
Hayatın dokunmadığı çiçekler
düştü bıraktığın o mezarın üzerine.


Pablo Neruda
Evrensel Şarkı

Dünyanın Adı Juan I

Christobal Miranda
(Güherçile İşçisi, Tocopilla) 



Seni, Christobal, tanıdım körfezin
geniş salapuryalarında, güherçile
akarken denize doğru, bir kasım gününün
ateşli giyitinde.
Ansıyorum o kendinden geçmiş tutumu,
metalik yükseklikleri, o sakin suyu.
Ve yalnızca mavnadaki adam, sırılsıklam
terden, devinime geçirebilir kar'ı.
Nitratların kar'ını, dökülmüş
acının omuzları üstünden, aşağı çakılan
gemilerin kör midelerinde.
Orada işte güherçile kürekçileri, kahramanları asidin
şafağın yiyip tükettiği, boyun eğmiş
ölümün buyruğuna, korkusuzca
karşılarlar güherçilenin koca akıntısını.
Christobal, bu anı senin hakkında.
Arkadaşların kürek başında
ki sızar göğüslerine asit
ve kaatil pis koku
şişer de durur yürekleri yatay kartallar gibi,
ölünceye kadar,
ta ki sallanıncaya kadar yollarda
bozkırın viran mezarhaçlarına doğru.
Peki, daha fazla söylemeyelim, Christobal, şimdi
sadece bu kağıt var anımsatan seni, onların hepsini,
körfezdeki salapurya hamallarını, kayıkların
esmer adamlarını, gözlerim
sizlerle gündelik işlerinizde,
ve ruhum yukarı kaldıran bir kürek gibi,
kan ve kar doldurup boşaltır yan yana
çölün insan yaratıklarını.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

25 Temmuz 2014 Cuma

Dünyanın Adı Juan II

Jesus Gutierrez
(Köylü) 



Babam Genovevo Gutierrez
Monterey'de öldü, Zapata'nın
peşinden gitmişti. Geceleri kısraklar
yakınında evlerin, dumanı
hükümet birliklerinin, rüzgarda kurşunlar,
mısır tarlalarından fırtınalar.
Bir yandan öbür yana ilerlettim tüfeği,
ta Sonora'nın tarlalarına,
ara sıra uyuyorduk, ölçtük
ırmakları ve ormanları atlarla,
ölülerin arasından, savunmak için
yoksulun toprağını, fasulyeleri,
mısır unu ekmeğini, gitarı, sınıra dek
ulaştık, sadece tozduk biz;
efendilerimiz erkenden karıştırdılar bizi
ta ki tüfeklerimiz
her bir taşı vurana dek.
İşte evim, küçük bir parça
toprağım, General Cardenas'ın
imzaladığı sertifikam,
hindiler,
küçük kazlar göl kıyısında,
şimdi artık savaşılmıyor,
ne ki Monterey'de kaldı bunlar,
ve işte duvarda, yakınında
kapının asılı fişeklik,
hazır tüfek, at hazır,
savunmak için toprağı ve ekmeğimizi,
belki yarın dörtnala sürerim atı
General'im gerekli görürse eğer.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

24 Temmuz 2014 Perşembe

Dünyanın Adı Juan III

Luis Cortes 
(Tocopilla'li) 


Yoldaşım, benim adım Luis Cortes.
İşgaller başladığında yakaladılar beni
Tocopilla kentinde. Pisagua'ya sürdüler beni.
Biliyorsunuz, yoldaş, ne demek olduğunu bunun.
Bir çoğu hastalandı, diğerleri
yitirdi aklını. Burası
Gonzales Videla'nın toplama kamplarının
en kötüsüydü. Bir sabah Angel Vea'nın
öldüğünü gördüm yürek çarpıntısından.
Cömert hayatının ardından, tel örgülerle çevrilmiş
bu öldürücü kumun üzerinde,
O'nun can verdiğini görmek, korkunç bir şeydi.
Ben de kalbimden hasta olduğumu hissedince,
Garitaya'ya gönderdiler beni. Burayı bilmiyorsunuz, yoldaş.
Burası Bolivya sınırında, tepelerde bir yerdir.
Avuntusuz bir yer beşbin metre yükseklikte.
Tuzlu su verilir burada içmek için, daha da tuzludur
denizsuyundan ve doludur yaprak bitleriyle
ve kaynaşan kırmızı larvalarla.
Çok soğuk burası ve yalnızlığı örten gökyüzü
sanki üzerimize düşecekmiş gibi,
daha çok dayanamayacak yürüğimin üzerine sanki.
Gardiyan askerler bile acıdılar halimize,
ve ölmemizi buyuran emri dinlemediler,
bir sedyeye bile kıymayarak,
bağladılar beni bir katıra, ve böylece indik dağdan aşağıya:
yirmialtı saat tırmandı katır, ve bedenim
daha fazla dayanamıyordu, yoldaşım,
o yolsuz sıradağlarda, ve kalbim sanki benimle değildi,
işte nihayet buradayım,
bak şu yaralarıma, bilmiyorum ki kaç zaman daha yaşarım,
ama bunlar sizi üzüyor, bir şey daha söyleyeceğim
ama bildir, yoldaşım, o lanetlinin yaptığını halka,
O'nu acılarımız karşısında sırtlanca patlattığı
kahkahalarını doruğa çıkaran bize karşı yaptığı zulümleri,
Siz, yoldaşım, anlatın bunu, anlatın,
ne benim ölümüm ne de çektiklerimiz önemli,
bu uzun mücadelede,
ne ki bu ıstırapları bilmesi gerek halkın,
bunların bilinmesi gerek, yoldaş, unutma.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Dünyanın Adı Juan IV

Olegario Sepulveda
(Kunduracı, Talcahuano) 



Olegario Sepulveda'dır adım.
Kunduracıyım ben ve topalım
o büyük depremden bu yana.
Küçük daireli blokların üstünde kocaman bir kaya
ve dünya üstünde benim bacağımın.
İki gün bağırdım orada,
ama ağzım toprakla doluyordu
ve daha cılız bir sesle bağırmaya başladım
ölmek için uykuya dalana dek.
Deprem korkunç bir sessizlikti herkes için,
tepelerdeki dehşet,
gündelikçi kadınlar ağladılar,
tozdan bir dağ
gömdü bütün sözcükleri.
İşte görüyorsunuz beni bu şişkin ayakla,
dönmüş denize, biricik ak pak olana,
dalgaların mavisi ulaşmamalıydı
benim kapıma.
Talcahuana, basamakların kirli senin,
yoksul sokakların dar senin,
çürük tepelerindeki suların,
yarılmış kerestelerin, Şili'lilerin
öldükleri ve öldürdükleri kovukların kara.
(Ey kınsız kılıcın acıları,
sefaletin, dünyanın cüzzamlılığı,
ölülerin varoşu, suçlayıcı
ve zehirli kangren.
Denediniz mi geceleri gitmeyi limana
kasvetli Pasifik Okyanusu'ndan?
Dokundunuz mu çıbanların arasından
çocuğun eline, güle
tuz ve sidik kokan?
Kaldırdınız mı yukarı bakışlarınızı
burkulmuş merdivenlere?
Gördünüz mü pislik içindeki dilenci kadının
bir ip gibi titreyişini,
çömelişini dizlerinin üzerine
ve yukarı baktığını artık ne gözyaşının
ne de nefretin bulunduğu derinden?)
Talcahuano'da kunduracıyım ben.
Sepulveda, o büyük su bendinin üzerinde.
Ne zaman isterseniz geliniz, senyor,
yoksullar hiç kapatmazlar kapılarını.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

22 Temmuz 2014 Salı

Dünyanın Adı Juan V

Arturo Carrion
(Denizci, İquiqe kenti) 



Haziran 1948. Sevgili Rosaura, ben burada,
İquiqe'de hapisteyim; bir gömlek
ve biraz tütün gönder. Bilmiyorum
bu tantana daha ne kadar sürer.
Glenfoster gemisine bindiğimde
seni düşündüm, canları nasıl çekiyorsa
insanların üzerine öylece ateş ettikleri
Cadiz kentinden yazdım sana, o zamandan beri
Atina'da durum daha da kötüleşti;
o sabah kurşuna dizdiler hapiste ikiyüzyetmişüç delikanlıyı:
duvarların dışına taştı kan,
gördük Yunan subaylarının
Kuzey Amerika'lı şefleriyle dışarı çıktıklarını,
sırıtıyorlardı:
onların hoşlarına gidiyordu halkın kanı,
Ne ki kentin üzerindeki kara bir duman gibi
kapladı ağlayış ve acı, saklanmıştı üzünç,
sana bir kartpostal mahfazası aldığım Chiloe'de
bir hemşehriye rastladım,
küçük bir aşevi işletiyordu, ve zamanlar kötü
dedi bana, nefret büyüyor:
sonra Macaristan'da durum daha iyi olmuş,
köylüler toprak sahibi olmuş orada,
kitap dağıtılıyormuş orada, senin mektubun
elime New York'da ulaştı, ne ki herkesin düşündüğü
tek şey, kuyusunu kazmak yoksul insanın,
anlayacağın, yaşlı bir denizci gibi alınmak sarakaya
ve ben sendikaya üye olduğumdan ötürü
dalga geçemediler benimle güvertede,
aptalca sorular sorup tutuklamadan önce beni,
polis her yerde,
ve sonsuz gözyaşları ta bozkıra dek:
bu durum daha ne kadar sürecek diye
soruyor herkes, bugün patlıyor
dayak ve kötek yoksulun başında,
söylüyorlar ki ikibin kişiler Pisagua'da,
bu nasıl dünya diye soruyorum kendi kendime,
ama böyle bir soru sormaya hakkın yok
böyle diyor işte polis;
tütünü unutma,
hapiste değilse eğer Rojas'la konuş, ağlama,
o kadar çok gözyaşı var ki dünyada,
gözyaşından daha başka şeyler gerek bize,
ve şimdilik görüşmek üzere diyorum, öpüyorum
ve kucaklıyorum seni, ben Arturo Carrion,
İquiqe cezaevindeki, seni seven
kocan senin.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Dünyanın Adı Juan VI

Abraham Jesus Brito
(Halkçı Şair) 



Adı Jesus Brito'dur, Jesus yabanıl asma ya da halk,
ve gözleri aracılığıyla dönüştürdü kendini suya,
elleri aracılığıyla köklere,
tekrar tekrar ekinceye kadar O'nu orada
daha önce yaşadığı yerde, rezil taşlar arasında
tekrar filizlenmeden önce.

Ve dağlılar ve denizciler arasında güçlü
bir kuştur O, yurtsever bir semercidir O
yabanıl memleketinin narin ağaçkabuğundan yapılı:
ne denli soğuksa, o denli serin buldu O:
ne denli katıysa toprak, o denli çok yıldızın çeldi aklını:
ne denli açlık varsa, o denli çok türkü söyledi O.

Ve demiryollarının bütün dünyası açıldı
anahtarlarıyla ve asmadan liriyle O'nun,
ve dolandı durdu memleketin köpüğü boyunca,
asılı yıldızlarla süslenmiş küçük paketlerle,
O, bakırın ağacı, suladı O
her bir küçük yoncayı,
dehşete düşüren isteksizliği, yangını
ve koruyucu ırmakların kollarını.

Irza geçmelerin gecesinde tükenen O'nun sesi
ışık çığlıklardaydı,
geceleri şapkasında yığdığı
vahşice çağıldayan çanlar getirdi beraberinde,
ve yüklü bavulunda topladı
halkın kahredici gözyaşlarını.
Kumlu ara yollara saptı
güherçilenin güçten düşüren genişlikleri arasından,
sahilin sarp dağı üzerinden,
çaktı şarkının her bir çivisini
ve taş taş üstüne yükseltti dizeyi:
sonra bıraktı ellerinin izini,
damlayan yazımbilimini.

Brito, başkentin duvarları arasında,
kahvehanelerin gürültüleri ortasında,
dolandın durdun derin köklerinle
bir hacı-ağacı gibi ardında toprağın,
ta ki oluncaya dek kökler,
taş, toprak parçası ve kara madencilik.

Brito, senin haşmetine vuruldu
vurulur gibi heybetli deriden yapılma bir davula,
ve altında mavi gökyüzünün muhteşem bir ülkeydi
senin ormandan ve halktan oluşmuş hakimiyetin.

Göçebe ağaç, şakıyor şimdi senin
köklerinin altında toprağın, ve sessizlikte.
Biraz daha derinde de sen dinleniyorsun.
İşte şimdi toprağın ve yeterli zamanın var artık.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General