Şiir, Sadece: La tierra Illama Juan
La tierra Illama Juan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
La tierra Illama Juan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Temmuz 2014 Salı

Dünyanın Adı Juan V

Arturo Carrion
(Denizci, İquiqe kenti) 



Haziran 1948. Sevgili Rosaura, ben burada,
İquiqe'de hapisteyim; bir gömlek
ve biraz tütün gönder. Bilmiyorum
bu tantana daha ne kadar sürer.
Glenfoster gemisine bindiğimde
seni düşündüm, canları nasıl çekiyorsa
insanların üzerine öylece ateş ettikleri
Cadiz kentinden yazdım sana, o zamandan beri
Atina'da durum daha da kötüleşti;
o sabah kurşuna dizdiler hapiste ikiyüzyetmişüç delikanlıyı:
duvarların dışına taştı kan,
gördük Yunan subaylarının
Kuzey Amerika'lı şefleriyle dışarı çıktıklarını,
sırıtıyorlardı:
onların hoşlarına gidiyordu halkın kanı,
Ne ki kentin üzerindeki kara bir duman gibi
kapladı ağlayış ve acı, saklanmıştı üzünç,
sana bir kartpostal mahfazası aldığım Chiloe'de
bir hemşehriye rastladım,
küçük bir aşevi işletiyordu, ve zamanlar kötü
dedi bana, nefret büyüyor:
sonra Macaristan'da durum daha iyi olmuş,
köylüler toprak sahibi olmuş orada,
kitap dağıtılıyormuş orada, senin mektubun
elime New York'da ulaştı, ne ki herkesin düşündüğü
tek şey, kuyusunu kazmak yoksul insanın,
anlayacağın, yaşlı bir denizci gibi alınmak sarakaya
ve ben sendikaya üye olduğumdan ötürü
dalga geçemediler benimle güvertede,
aptalca sorular sorup tutuklamadan önce beni,
polis her yerde,
ve sonsuz gözyaşları ta bozkıra dek:
bu durum daha ne kadar sürecek diye
soruyor herkes, bugün patlıyor
dayak ve kötek yoksulun başında,
söylüyorlar ki ikibin kişiler Pisagua'da,
bu nasıl dünya diye soruyorum kendi kendime,
ama böyle bir soru sormaya hakkın yok
böyle diyor işte polis;
tütünü unutma,
hapiste değilse eğer Rojas'la konuş, ağlama,
o kadar çok gözyaşı var ki dünyada,
gözyaşından daha başka şeyler gerek bize,
ve şimdilik görüşmek üzere diyorum, öpüyorum
ve kucaklıyorum seni, ben Arturo Carrion,
İquiqe cezaevindeki, seni seven
kocan senin.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Dünyanın Adı Juan VI

Abraham Jesus Brito
(Halkçı Şair) 



Adı Jesus Brito'dur, Jesus yabanıl asma ya da halk,
ve gözleri aracılığıyla dönüştürdü kendini suya,
elleri aracılığıyla köklere,
tekrar tekrar ekinceye kadar O'nu orada
daha önce yaşadığı yerde, rezil taşlar arasında
tekrar filizlenmeden önce.

Ve dağlılar ve denizciler arasında güçlü
bir kuştur O, yurtsever bir semercidir O
yabanıl memleketinin narin ağaçkabuğundan yapılı:
ne denli soğuksa, o denli serin buldu O:
ne denli katıysa toprak, o denli çok yıldızın çeldi aklını:
ne denli açlık varsa, o denli çok türkü söyledi O.

Ve demiryollarının bütün dünyası açıldı
anahtarlarıyla ve asmadan liriyle O'nun,
ve dolandı durdu memleketin köpüğü boyunca,
asılı yıldızlarla süslenmiş küçük paketlerle,
O, bakırın ağacı, suladı O
her bir küçük yoncayı,
dehşete düşüren isteksizliği, yangını
ve koruyucu ırmakların kollarını.

Irza geçmelerin gecesinde tükenen O'nun sesi
ışık çığlıklardaydı,
geceleri şapkasında yığdığı
vahşice çağıldayan çanlar getirdi beraberinde,
ve yüklü bavulunda topladı
halkın kahredici gözyaşlarını.
Kumlu ara yollara saptı
güherçilenin güçten düşüren genişlikleri arasından,
sahilin sarp dağı üzerinden,
çaktı şarkının her bir çivisini
ve taş taş üstüne yükseltti dizeyi:
sonra bıraktı ellerinin izini,
damlayan yazımbilimini.

Brito, başkentin duvarları arasında,
kahvehanelerin gürültüleri ortasında,
dolandın durdun derin köklerinle
bir hacı-ağacı gibi ardında toprağın,
ta ki oluncaya dek kökler,
taş, toprak parçası ve kara madencilik.

Brito, senin haşmetine vuruldu
vurulur gibi heybetli deriden yapılma bir davula,
ve altında mavi gökyüzünün muhteşem bir ülkeydi
senin ormandan ve halktan oluşmuş hakimiyetin.

Göçebe ağaç, şakıyor şimdi senin
köklerinin altında toprağın, ve sessizlikte.
Biraz daha derinde de sen dinleniyorsun.
İşte şimdi toprağın ve yeterli zamanın var artık.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

19 Temmuz 2014 Cumartesi

Dünyanın Adı Juan VII

Antonino Bernales
(Balıkçı, Kolombiya) 



Kırmızı kuşun ötmesi ve eskilerin
sesi, kara rüzgarların vınlayışı, enginlerin
dalgalanan suyu boyaması,
akması gibi ayın Magdalena ırmağı üzerinde
yavaşca yeşil yaprakların gezegeni üzerinde.
Her şey ırmaktır, bütün hayat ırmaktır,
ve Antonino Bernales ırmaktır.
Balıkçıdır, marangozdur, kürekçidir, ağı onaracak
iğnedir, çividir keresteye,
çekiç ve türkü, her şey Antonino'ydu,
ağır ay gibi götürürken beraberinde
ırmağın hayatından bir defineyi Magdalena ırmağı.
Bogota'nın tepelerinde, alazlar, ateşsiz,
kan, bildiriliyor, belli değil daha,
Gaitan'ın öldüğü. Yapraklar arasında
azıyor Laureano'nun kahkahaları bir çakal gibi
alazlanan ateş, halkın arasında
bir titreyiş kayıyor humma sayıklaması gibi
üzerinden Magdalena'nın.
Antonino suçlu olandı.
Kımıldamadı küçük kulübesinde.
Uyuyarak geçirdi bu günleri.
Ne ki verdi avukatlar hükmünü.
Enrique Santos kan istiyordu çünkü.
Hepsi çullandılar üstüne diplomat giysileriyle.
Düştü Antonino Bernales,
intikam ateşiyle öldürüldü,
düştü akıntıya açılmış kollarıyla,
evine döndü ırmağına, ana suyuna.
Magdelena alıp götürüyor bedenini denize
ve denizden başka ırmaklara, başka sulara,
başka denizlere ve küçük ırmaklara,
dünyayı dolanarak böylece.
Ve yeniden
giriyor Magdalena'ya, sevdiği kıyılara
açıyor kırmızı sulardan yapılı kollarını,
kayıyor gölgeler arasından, yoğun ışıkta,
ve izliyor yeniden sudan yolunu.
Antonino Bernales, kimse
izleyemez seni ırmak yatağında, ne ki düşünüyorum seni
ve duyuyorum adının bilimi sürüklediğini, böyle bir ad
ölmez hiç ve kucaklar dünyayı,
bir benzeri daha yok adlar içinde: halk.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

Dünyanın Adı Juan X

Eufrosino Ramirez
(Casa Verde, Chuquicamata) 



Tutmak zorundaydık kızgın bakır levhaları
ellerimizle ve kaldırmalıydık onları
taşınacak yere. Neredeyse ateş saçıyordu levhalar,
bütün bir dünya gibi ağırdı, yorgun argın sürükledik
mağmadan levhaları, ara sıra
düştü içlerinden biri ve parçaladı birinin ayağını,
birinin elini ve bıraktı geriye yalnızca bu kanlı parçayı.
Gringolar geldi ve dedi ki: 'Götürün onları buradan
hemen ve evine gitmelerini sağlayın'
Büyük bir zahmetle tamamladık işi
gitmek için evimize bir an önce.
Ama yeniden geldi gringolar:
"Şimdi daha az çalışıyorsunuz, anlayacağınız daha az ücret alacaksınız."
O zaman Casa Verde'de grev başladı, on haftalık
iş bırakma eylemi, ve tekrar iş başı yaptığımızda
nerede senin çalışma gereçlerin diye sorup
attılar beni sokağa. Bakın bu ellere,
bakırdan oluşmuş şu saf yumruya,
kulak verin yüreğime, sanki
çatlayacak değil mi? Bakır eziyor yüreğimi,
bir yerden başka bir yere gidecek halde değilim,
açlık, hiç bir zaman bulamayacağım halde iş arıyorum:
görünüşe göre belim bükülmüş halde gidiyorum,
sürükleyerek beni öldüren görünmez bakır levhaları.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

18 Temmuz 2014 Cuma

Dünyanın Adı Juan XI

Juan Figueroa
(İyot Madeni 'Maria Elena'dan, Antofagasta) 



Siz Neruda mısınız? Buyrun içeri, yoldaşım.
Evet, benden başka kimse kalmadı hayatta
bu iyot madeninde. Ben dayanıyorum daha.
Bozkır toprağı beklediğinden beni, daha fazla
yaşamayacağımı çok iyi biliyorum. Çünkü
her gün dört saat bu iyot madenindeyim.
Akıyor iyot bazı borulardan, ve fırlıyor dışarı
mavi renkli bir lastik gibi. Taşıyoruz onu içeri
kova kova, kundaklıyoruz onu
küçük bir bebekmişcesine. Bu arada
kemiriyor asit bizi, delik deşik ediyor,
gözlerimizden ve ağzımızdan geçiyor,
derimizden, tırnaklarımızdan.
Bu iyot madenini insan şarkı söyleyerek
terk etmez, yoldaş.
Ve papuçsuz çocuklarımız için
biraz daha fazla ücret istediğimizde,
"Moskova'dan yönetiyorlar sizleri" diyorlar bize, yoldaşım,
ve sıkıyönetim ilan ediyorlar ve kafese tıkıyorlar bizi,
sanki bizler vahşi hayvanlarız. Ve eziyet ediyorlar bize,
işte böyledir onlar, yoldaşım, bu orospu çocukları!
Bakın bana, ben en sonuncusuyum:
hani Sanchez, hani Rodriguez?
Polvillo kentinde çürüyüp gittiler tozun altında.
En sonunda ölüm verdi onlara her zaman istediklerini:
yüzleri şimdi maskelidir iyotun zararlarına karşı.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

17 Temmuz 2014 Perşembe

Dünyanın Adı Juan XII

Huerta Usta
('La Despreciada' Madeni'nden, Antofagasta kenti) 



Kuzey'e giderseniz eğer, bayım,
'La Despreciada' madenine uğrayın
ve Huerta Usta'yı sorun.
Çok uzaktan görünmez hiçbir şey
kül renkli kum tarlalarından başka.
Sonra gözleriniz takılır binalara,
halata, taş yığınlarına.
Bitkinlik ve acılar
görünmez orada, toprak altında
daha bir semirirler çünkü kırarken insan varlıklarını,
ya da dinlenirler orada, yayılarak,
dönüşürken sessizliğe.
Maden filizini kazırdı Huerta Usta.
Bir doksanbeş boyundaydı.
Maden damarı saklar kendini derine
maden filizini meyilli duvarlardan bulup çıkarana
picano da derler,
beşyüz metre derinde,
kalçaya kadar su içindeyken,
vurur da vurur kazmayı picanolar.
Cehennemini her bir kırksekiz saatte
terkedebilir ancak,
kayadaki, karanlıktaki
ve çamurdaki bor madeni iliği açtığında
aktığında damardan hızla.
Huerta Usta, en büyük picano,
sanılırdı ki doldururdu maden ocağını
omuzlarıyla. Şarkı söyleyerek
inerdi madene bir kaptan gibi.
Dehşetle çıkardı madenden, sapsarı,
ezik büzük, kupkuru, ve gözleri
bakardı ölü bir adamın gözleri gibi.
Sonra sürüklerdi kendi kendini bir uçtan bir uca.
Aşağıda maden ocağında daha fazla tırmanamıyordu.
Antimon yiyip tüketmişti barsaklarını.
O denli zayıflamıştı ki, korkadınız.
Yürüyemiyordu artık.
Bacaklarına batırmışlardı sanki
sipsivri iğneleri, ve çok uzun boylu
olduğundan, açlıktan arta kalmış
bir hayalete benziyordu,
dilenmeden dilenci olmuş gibiydi, anlayacağınız.
Daha otuzunu bile tamamlamamıştı.
Sorun nerede gömüldüğünü.
Kimseler söyleyemez size,
çünkü kum ve rüzgar deviriyor mezar taşlarını
ve sürüklüyor sonra da öteye.
Orada, 'La Despreciada'da
köle gibi çalışmıştı Huerta Usta.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Dünyanın Adı Juan XIII

Amador Cea
(Coronel'den, Şili, 1949)



Tam da babamı tutuklamışlardı ki
oylarımızla seçtiğimiz başkan geçti buradan
ve hepimizin özgür olduğunu söyleyince
yaşlı babamın serbest bırakılmasını istedim.
Alıp götürdüler beni, bütün bir gün patakladılar sonra.
O kışlada kimseyi tanımıyordum. Hatta bilmiyorum
yüzlerini anımsayıp anımsayamadığımı. Polisti bunlar.
Baygın düştüğümde kova kova su döktüler üstüme
ve tekrar başladılar dövmeye acımasızca.
Akşam evlerine gitmeden önce sürüklediler beni
bir banyoya
ve tıktılar kafamı
dışkı dolu bir kovaya. Neredeyse boğulacaktım.
'Haydi git de sana özgürlüğü bir armağan gibi
sunacak Başkan'dan özgürlük iste' dediler.
Unufak olduğunu hissediyorum her yanımın, işte bak
kırdılar kaburga kemiğimi.
Ama içim olduğu gibi, yoldaş.
Öldürmeden ezemezler bizi.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

15 Temmuz 2014 Salı

Dünyanın Adı Juan XIV

Benilda Varela
(Üniversite kenti Conception, Şili, 1949) 



Çocuklarıma yemek yaptım ve dışarı çıktım
Lota'daki kocamı görmek için.
Bildiğiniz gibi polislerin hükmü geçer orada
ve onlardan izin alınmadan giremez kimse oraya.
Yüzüm hoşuna gitmedi onların. Buyruğu üzerine
Gonzales Videla'nın, birilerini içeri almadan önce
çektiler O'nun söylevlerini, sadece
korksun diye halkımız. Ondan sonrası şöyle:
tuttular beni, soydular çırılçıplak ve yere çaldılar.
Baygın düşmüşüm. Kendime geldim toprağın üstünde
yatarken ve kanarken bedenim
nemli bir çarşafın üstünde.
Tanıdım işkencecilerden birini:
Victor Molina'ydı bu haydut.
Daha gözlerimi tam açamadan vurdular tekrar
kauçuk bir copla. Mosmor kesilmiştim kandan
ve kımıldayamadım.
Beş kişiydiler, ve bir bavula vurur gibi
vurdular bana.
Ve bu işkence altı saat sürdü.
Eğer ölmediysem
bu haydutlar yeryüzünden silininceye kadar
savaşmak zorundayız
demek içindir sizlere.
Birleşmiş Milletler'de
O'nun 'özgürlük' konulu konuşmalarının
keşke içyüzünü anlayabilse halk,
kadınları tekmeleyip öldürürken cellatları mahzenlerde
olmazken kimselerin haberi.
Burada bir şey olmadı, diyecekler, ve Don Henrique
Molina konuşacak bize 'ruhun' zaferinden.
Ancak bu böyle sürüp gidemez.
Bir hayalet dolanıyor dünyada, ve dövsünler bakalım
mahzenlerde bizleri.
Suçlarını ödeyecekler teker teker.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

14 Temmuz 2014 Pazartesi

Dünyanın Adı Juan XV

Calero, Muz bahçesinde İşçi
(Costa Rica, 1940)


Seni tanımıyorum.
Falla'nın yazdığı kitapta okudum hikayeni,
kar tenli dev, örselenmiş, parçalanmış ve evsiz çocuk.

Uçuyor gülüşün bu sayfalardan ve o kasvetli çamurdaki,
yağmurdaki ve terdeki şarkılar muz işçileri arasından.
Yoldaşlarımız için amma da hayat, amma da ölü bir sevinç
bu kahrolası ekmek için amma da emek gömülü,
bu sefil meskenin altında amma da şarkı çatladı,
amma da çok insan armağanını heder etti insan!

Ama dünyayı değiştireceğiz biz. Senin şen gölgen
dolanmayacak artık
çamur gölünden çamur gölüne, çıplak ölüme doğru.
Birleşmiş ellerimizle değiştireceğiz
seni yeşil kubbesiyle örten geceyi.

(Bu ellerle ve diğerleriyle birlikte hızla kuran
ve düşen ölülerin elleri, gömülmüş demir mağmasıyla
And Dağı'nın yüceleri gibi mühürlenmiştir) .

Hayatta kalıp da ışıklı düzenini kursun diye soyun
değiştireceğiz hayatı.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

5 Temmuz 2014 Cumartesi

Dünyanın Adı Juan VIII

Margarita Naranjo
(İyot Madeni 'Maria Elena'dan, Antofagasta kenti)



Ölüyüm şimdi ben. 'Maria Elena'danım ben.
Bütün ömrümü bozkırda geçirdim ben.
Kanımızı Kuzey Amerikan Şirketi'ne verdik,
önce anam babam, sonra erkek kardeşlerim.
Grev falan olmadan, neden filan yokken
gelip sardılar etrafımızı.
Geceydi, ve bütün bir ordu gelmişti,
evden eve girdiler ve uyandırdılar insanları,
sürdüler sonra toplama kamplarına.
Bizi de götürmemelerini umut ettim.
Çok çalışmıştı kocam Şirket için
ve Başkan için, en yetenekli olan benim kocamdı,
buralarda en çok oy alan,
en çok tutulan benim kocamdı çünkü,
kimseler bir şey söyleyemez O'na, idealleri uğruna
savaşıyor O, çok az insan var O'nun kadar temiz yürekli
ve dürüst. Albay Urizar'ın emri üzerine
geldiklerinde kapımıza,
ve yakaladıklarında kocamı yarı çıplak, sürüklediler O'nu
dışarıdaki kamyona gecede yola koyulmak için
Pisagua'ya doğru, karanlığa doğru. Sanki
artık soluk alamıyor gibiydim, sanki
çekiliyordu toprak ayaklarımın altından,
ihanet çok büyüktü, çok büyüktü adaletsizlik;
ki bir hıçkırık gibi yükseldi boğazımda
yaşamanın anlamsız olduğunu söyleyen bir şey.
Arkadaşlarım yemek getirdiler, ne ki yemedim ve dedim:
'Kocam geri dönmeden, bir şey koymam ağzıma'.
Üç gün sonra konuştular
kahkaha üstüne kahkaha patlatan Urizar Bey ile,
Santiago'daki zalim gibi yanıt vermedi
telgraf üstüne telgraf çekildiğinde.
Uzandım ve ölmeye yattım
yemeden içmeden, sıka sıka dişlerimi
çorba ya da su içmemek için. Geri gelmedi kocam,
geri dönmedi
ve yavaşca büküldüm ölümün önünde, ve gömdüler beni:
buraya, güherçile şirketinin mezarlığına,
bir kum fırtınası estiğinde bu öğle sonrası
yaşlılar ve kadınlar ağlayıp türkü söylediler
sık sık onlarla birlikte söylediğim türkülerdi bunlar.
Yapabilseydim eğer doğrulup görmek isterdim
aralarında kocam Antonino var mı diye, ne ki yoktu orada,
yoktu aralarında, cenazeme gelmesine bile
izin vermemişlerdi: şimdi yatıyorum burada,
bozkırın mezarlığında, şimdi ölmüş olan ben,
şimdi artık daha fazla O'nsuz olmayacak olan ben,
hiç bir zaman O'nsuz kalmayacak olan ben.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

Dünyanın Adı Juan IX

Jose Cruz Achachalla
(Maden İşçisi, Bolivya)



Evet, efendim, ben Oruro'nun güneyindeki
Sierra de Granito'lu Jose Cruz Achachalla'yım.
Evet, orada yaşar annem
Rosalia kendi halinde:
bir beyefendi için çalışır,
evet, çamaşır yıkar.
Açtık biz, kaptan,
ve her gün döverdi bizi
anamız bir çubukla.
Bu yüzden maden işçisi oldum ben.
Yüce dağları aşıp kaçtım,
bir küçük koka yaprağı, efendim,
bir kaç dal başımda
ve sonra yürü babam yürü, yürü babam yürü.
Gökte akbabalar izledi beni,
ve düşündüm: daha iyidir onlar
Oruro'daki beyaz beyefendilerden,
ve böylece geldim işte
bu maden ocağına.
Neredeyse
kırk yıl önce olmuştu bunlar, aç bir çocuk
olduğum zamanlarda. Maden işçileri ilgilenmişlerdi
benimle. Çırak oldum önce,
ve o karanlık galerilerde,
tırnaklarım toprağa yönelmiş olarak,
topladım gizlenmiş olan kalayı.
Bilmiyorum nereye ve nasıl
sürükleyip götürürdü o gümüş parıltılı külçeler:
sefil yaşardık, evler harap ve sefildi,
ve o kadar açtık ki yeniden, efendim,
ve birleştiğimizde
bizler, kaptan,
bir lira daha fazla ücret için,
ulaştı o kızıl rüzgar, değnek, ateş
ve polis ve patakladılar bizi,
ve şimdi de buradayım, kaptan,
işimden kovulmuş,
söyle bana nereye gideyim şimdi,
kimse tanımaz beni Oruro'da,
taşlar kadar yaşlıyım ben,
dağları aşıp geçemem artık,
ne yaparım yollarda,
şimdi tek yapabileceğim burada kalmak,
böylece gömebilirsiniz beni kalaya,
yalnızca kalay tanır beni.
Jose Cruz Achachalla, evet,
ayaklara dokunmuyorsun artık,
buraya kadar ulaştın, buraya kadar,
Achachalla, buraya kadar ulaştın sen.


Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General

4 Temmuz 2014 Cuma

Dünyanın Adı Juan

Kurtarıcılardan sonra geldi Juan
çalışarak, balık tutarak ve savaşarak
marangozhanesinde ya da rutubetli madeninde.
Sürdü toprağı elleri ve ölçtü yolları.
Kemikleri dağılmış dört bir yana.
Ama yaşıyor O. Geri döndü topraktan. Doğdu O.
Ölümsüz bir bitki gibi büyüdü yeniden.
Bütün bu kirli gece boğmak istedi O'nu
ve bugün şafakta güçlendiriyor O yılmaz dudaklarını.
Bağladılar O'nu, ve şimdi kararlı bir askerdir O.
Yaraladılar O'nu, ve daha diri elmaların sağlığı var O'nda.
Kestiler ellerini, ve bugün yeniden sallıyor yumruğunu O.
Gömdüler O'nu, ve şimdi bizimle yürüyor şarkı söyleyerek.
Juan, senindir kapı ve yol.
Dünya senindir halkım, ve doğdu gerçek
seninle, senin kanından.
Seni yok edemezler. Senin köklerin,
sen insanlığın ağacı,
sen ölümsüz ağaç,
çelikle savunuluyor bugün,
senin kendi büyüklüğünle savunuluyor bugün
senin Sovyet anayurdunda, zırhla örtünmüş
ölümle birlik kuran kurdun ısırıklarına karşın.

Halk, senin acılarından doğdu düzen.

Düzenden doğdu senin utku dolu bayrağın.

Dalgalandır onu düşen bütün ellerle,
birleşen tüm ellerle savun onu,
ve yenilmez yüzlerin birliği yürüsün
son kavgaya dek, yıldıza dönmüş olana, bırak.


Pablo Neruda
La tierra llama Juan
Canto General

4 Temmuz 2013 Perşembe

Sewell'de Yıkım

Sanches, Reyes, Ramirez, Nunez, Alvarez.
Bu adlar Şili'nin temel direkleri.
Halktır memleketin temel direği.
Bu insanları ölmeleri için bırakırsanız
yıkılır memleket ve kan kaybedip düşer yere.
Ocampo demişti ki bize: her dakika
yaralanıyor biri ve her saat ölüyor birileri.
Her dakika ve her saat
akıyor kanımız, ölüyor Şili.
Bugün dumanıdır yangının,
dün maden ocağının gazıydı,
dünden önceki gün çöküntü, yarın deniz ya da soğuk,
makina ve açlık, dikkatsizlik ya da asit.
Ama denizcinin öldüğü yerde,
ama bozkır insanlarının öldüğü yerde
erkeği, kadını ve çocuğuyla insanlar dışında
her şey yerli yerinde, makinalar, çerçeveleriyle camlar,
aletler ve kağıtlar.
Sewell'de öldüren gaz değil: açgözlülüktür.
Sewell'deki bu kuru musluk tek damla su düşmesin diyedir
maden işçilerinin berbat kahvelerine,
suç ortada bakın, yok ateşin hiç bir suçu.
Toplumun her yerinde kesilmiş suyu muslukların
ki dağıtılmasın diye hayatın suyu.
Ama bütün soyumuzu, çiçeği, Şili'nin temel direklerini,
paçavraları, şu sefil evi bile yokeden
açlık ve soğuk ve ateş
karneye bağlanmamış, her vakit bulunur onlardan
birilerinin yaralanması için her dakika başı
saatte bir ölmesi için birilerinin.
Yok yakaracak bir tanrımız.
Yalvara yakara kuruttu gözyaşlarını
karalar giyinmiş yoksul analar.

Yalvarmıyoruz.
Stalin'in dediği gibi: 'En büyük değerimiz
insandır',
temel direklerimiz, halkımız.
Stalin yüceltiyor, temizliyor, kuruyor, güçlendiriyor,
saklıyor, görüyor, koruyor, besliyor,
ama cezalandırıyor da.
Ve işte size söylemek istediğim şey, yoldaşlar:
cezalandırmak kaçınılmaz.
Bu insan çözülüşü durdurulmalı,
bu sevgili memleketin damarların boşaltılması,
halkın yüreğinden akan bu kan
her bir dakikada, bu ölüm
her saat başı.
Benim adım onlar gibi, ölenler gibi.
Ben de Ramirez'im, Munoz'um, Perez'im, Fernandez'im.
Benim adım Alvarez'dir, Nunez'dir, Tapia'dır, Lopez'dir,
Contreras'tır.
Bütün ölenlerin soyundanım, halkım ben,
ve dökülen bütün kan için yas tutuyorum.
Yurttaşlar, Sewell'li ölü biraderler,
Şili'li ölüler, işçiler, kardeşler, yoldaşlar,
suskun olduğunuz bugün konuşacağız asıl.

Ve bırakın şehitliğiniz yardım etsin bize
hem çiçeklendirecek hem de cezalandıracak
yılmaz bir anayurt kurmak için.


Pablo Neruda
"La tierra llama Juan", "Canto General'den"