Şiir, Sadece: 2015-11-29

5 Aralık 2015 Cumartesi

Müzik

Müzik çok zaman beni bir deniz gibi kavrar!
Solgun yıldızıma ben,
Bir sis tavan altında veya sonsuza kadar,
Böyle açarım yelken;

Göğüs hep ilerde ve şişmiş ciğerler, karın,
Tıpkı bir yelken gibi,
Aşarım ben sırtını yığılan dalgaların
Gecenin gizlediği;

Duyumsarım içimde bütün tutkularını
Çırpınan bir geminin;
Uygun rüzgâr, fırtına, onun kasıntıları

Üstünde bir girdabın
Sallar beni. Bazan da, sütliman, büyük ayna
Umudum kırılınca!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Ayın Hüznü

Düşlere dalıyor ay, bu akşam, daha tembel;
Sanırsın bir güzellik, yastıklar üzerinde,
Okşarsa çepeçevre dalgın ve hafif bir el,
Memesini uykuya henüz varmadan önce,

Yumuşacık çığların parlak sırtı üstünde,
Baygınlığa düşüyor, farkı yok bir ölüden,
Gözleri dolaşıyor o bembeyaz düşlerde
Çiçekler gibi açıp gökmaviye yükselen.

Boş sıkıntılar duyup, bazan bu yeryüzüne
Gözlerinden bir damla gizli yaş dökülünce,
Uykuların düşmanı, sofu şair olarak,

Avucuna alıyor sararmış gözyaşını,
Renk renk ışıklar saçan bu panzehir taşını,
Ve koyuyor kalbine, güneş gözünden uzak.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Kabristan

Ağır, karanlık bir gecede
Acıyarak dindarın biri,
Bir enkazın ötesinde
Görürse şanlı cesedinizi,

Masum yıldızların giderek
Ağır gözlerini yumduğu an,
Örümcek ağlarını örecek,
Ve yavrulayacak yılan;

Duyacaksınız bütün bir sene
Mahkûm başınızın üzerinde
Kurtların acı çığlığını

Ve aç kalmış sihirbazların,
Cümbüşünü kart zamparaların
Ve kara madrabazların tuzağını.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekler

4 Aralık 2015 Cuma

Şen Ölü

Salyangoz ile dolu verimli bir toprakta
Benim derin bir çukur kazmaya hevesim var,
Yaşlı kemiklerimi yavaşça yaymak orda,
Uyumak unutuşta köpekbalığı kadar.

Kin duyarım mezara, vasiyetnamelere;
Âlemde tek gözyaşı için avuç açmam ben,
Mundar iskeletimi hacamat etsin diye,
Tercihim kargaları çağırmaktır, yaşarken.

Ey kurtçuklar! kulaksız, gözsüz kara yoldaşlar,
Görün size gelen şen ve özgür bir ölü var;
Sefa filozofları, oğulları pisliğin,

Haydi geçin pişmanlık duymadan enkazımdan,
Ve deyin var mı daha bu ruhsuz ceset için
Ölüler arasında bir başka karabasan!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Hortlak

Kızıl gözlü melek gibi, sana
Tekrar geleceğim yatak odana
Ve süzüleceğim sessiz sakin
Gölgeleri ile gecenin;

Ve bulacak seni, esmerim,
Ay kadar soğuk öpücüklerim
Ve okşayışlarım, yılan gibi,
Dolanıp da çepçevre seni.

Külrengi sabaha eriştik mi,
Bulacaksın boş kalan yerimi,
O yer, akşama kadar soğuyacak.

Başkaları sevgiyle eğilse de,
Senin hayatına ve gençliğine,
Ben, hükmedeceğim dehşet saçarak.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Kin Fıçısı

Kin, fıçısıdır elbet Danaos kızlarının;
Kolları güçlü, kızıl, öçlerin en çılgını
Boş karanlıklarına boşaltır mevtaların
Kan ve gözyaşı ile dolu kovalarını.

Bu uçuruma gizli delikler açar Şeytan,
Bin yıllık alın teri ve çaba ordan kaçar,
Kurbanlarını tekrar diriltirse ne zaman,
Vücutlarını sıkar, suyunu tekrar içer.

Kin, bir meyhanede ayyaşın ta kendisi,
Susuzluğun içkiden doğduğunu duyumsar,
Bir de çoğaldığım, Lerna ejderi gibi.

- Ne ki galiplerini tanır mutlu ayyaşlar,
Ve kin adanmıştır bu acınacak yazgıya
O masanın altında asla uyumamaya.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

3 Aralık 2015 Perşembe

Hiç Mi Hiç Unutmadım, Kentin Yakınındaki

Hiç mi hiç unutmadım, kentin yakınındaki
O beyaz evimizi, küçük, huzur verici,
Alçıdan Pomon’un ve yaşlı Venüs’ün orda
Gizlerdi çıplak kalan yerlerini koruda,
Ve güneş, akşamları, görkemli ve akışkan,
Işınları bir camın ötesinde kırılan,
Meraklı gökyüzünde, kocaman bir göz gibi,
Süzerdi uzun, sessiz akşam yemeğimizi,
Şamdanın ışıkları yayılınca her yana
Şayak perdelere ve fukara sofrasına.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Masum Bir Hizmetçi Kız, Kıskanırdınız Onu

Masum bir hizmetçi kız, kıskanırdınız onu,
Şimdi çimen altında uyuyor uykusunu,
Birkaç çiçek koysaydık yakışırdı ne kadar.
Zavallı ölülerin büyük acıları var,
Ne vakit ağaçları budayan Ekim, orda,
Solursa rüzgârını mermer mezar taşında,
Onlar bulurlar elbet canlıları çok çirkin,
Sıcak yataklarında uyudukları için,
Oysa, kara düşleri belki bin parça olmuş,
Yatak arkadaşsız ve sohbetten uzak kalmış,
Kurtçuğun kemirdiği donmuş iskeletler var,
Onlar kar sularının sızdığını duyumsar,
Yüzyılın aktığını, aile de, dostlar da
Değiştirmez yerini paçavraların asla.
Şayet bir akşam kütük ocakta çıtırdarken
Onu koltukta sessiz oturmuş görürsem ben,
Şayet mavi ve soğuk Aralık gecesinde,
Onu saklı bulursam odamın köşesinde,
Ağırbaşlı, ve çıkıp o sonsuz yatağından
Anne gözünde büyük çocuğu örtüp saran,
Ne cevap veririm bu iman dolu ruha ben,
Dökülen yaşı görüp çukur gözbebeğinden?


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Sabahın Alacakaranlığı

Kışla avlularında kalk borusunun sesi,
Sabah yelinin sokak lambasında nefesi.

Yataklardaki esmer gençlerin saati bu,
O kötücül düşlerin kıvrandırıp durduğu;
Sanırsın kanlı bir göz orda çarpar, çırpınır,
Lamba gün üzerinde kızıl bir iz bırakır;
Orda ruh, sert ve ağır vücut yükü altında,
Öykünür lamba ile günün savaşlarına.
Meltemlerin sildiği yaş dolu çehre gibi,
Havaya dolmuş, kaçan şeylerin ürpertisi;
Erkek bıkmış yazmaktan, kadınlarsa sevmekten.

Yer yer duman tütmeye başlıyordu evlerden.
Ağzı açık, gözleri mosmor zevk kadınları,
Uyuyorlardı orda aptal uykularını;
Zavallılar, sıska ve soğuktu göğüsleri,
Üfleyerek ateşi hohlarlar ellerini.
Soğuk ile yoksulluk dolu bir saatti bu,
Loğusa kadınlarda ağrının bol olduğu,
Sanki kanla kesilmiş bir hıçkırıktı sesi,
Bir horoz şakıyarak parçalıyordu sisi;
Bir sisler denizinde yüzüyordu yapılar,
Ve öksüzler yurdunda can çekişip duranlar
Düzensiz şekilde son nefesini verirken,
Sefihler yorgun argın dönüyordu işinden.

Pembe yeşil giysisi ile titreyen şafak
Yürüyordu ıssız Seine üstünde ağır aksak,
Ve karanlık Paris, göz ovuşturarak yine,
O çalışkan ihtiyar, sarılıyor işine.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

2 Aralık 2015 Çarşamba

Akşamın Alacakaranlığı

İşte büyülü akşam, suçlunun büyük dostu;
Ona ortak geliyor, kurt adımı ile; bu,
Göğün yatak odası gibi kapanışıdır
Ve insanın yabanıl hayvana dönüşüdür.

Akşam, sevecen akşam, arzu ettiği sensin
Kolları, bir yalana sapmadan, diyenlerin :
Biz bugün de çalıştık! - Akşamdır, elbette ki
Dinlendirir, acıyla kemirilen her zihni,
Alnı ağırlaşan ve inatlaşan bilgini,
Yatağına kavuşan iki büklüm işçiyi.
Havadaysa ahlaksız şeytanlar öte yandan,
İşadamları gibi uyanırlar ağırdan
Ve çarparlar uçarken pancurlara, saçağa.
Rüzgârın acıttığı ışıklar arasında
Fuhuş sokağı kaplar, orda tutuşup yanar;
Bir karınca yuvası gibi kapılar açar;
Hep gizli bir yol bulur, kurtarır kendisini,
Öyle ki, saldırıya geçen bir düşman gibi;
Rezil kentin bağrında sürgit kımıldar durur,
Yediğini İnsandan gizleyen kurtçuk odur.
Duyulur orda burda, mutfaklar ıslık çalar,
Tiyatrolar ulur ve orkestralar horlar;
Lezzetleri oyundan ibaret sofraları,
Doldurur fahişeler, tavcılar, ortakları,
Ve hırsızlar ki, ne dur, ve ne de durak bilen,
Onlar da işlerine başlarlar çok geçmeden,
Zorlarlar tatlılıkla kapı ve kasaları,
Yaşatmak ve giydirmek için o haspaları.

Ruhum, içine kapan, bu çok vahim saatte,
Kapa kulaklarını, böğürtüyü işitme.
Hasta acılarının depreştiği andır bu!
Kara gece yapışır boğazlarına; çoğu
Bitirip yazgısını gider ortak çukura;
Ve hastahane dolar ahları vahlarıyla.
Çoğu gelemeyecek mis kokan çorba için,
Ocak başına, akşam, yanına sevdiğinin.

Pek çoğu da zaten hiç tanımadı, bilmedi,
Aile ocağının tadını hiç almadı!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Kızıl Saçlı Bir Dilenci Kıza

Kızıl saçlı ak kız, senin
Delikleri elbisenin
Gösteriyor fakirliği
Ve bir de güzelliği.

Elbet tatlılığındır bu,
Kızıl lekelerle dolu
Hastalıklı genç bedenin,
Bu zayıf şair için.

Ayağında ince, kibar,
O ağır nalınların var,
Kadife pabuçlarıyle
Tıpkı bir kraliçe.

Kısa paçavra da nesi,
Uzun saray elbisesi
Kıvrımları uyup sana
Düşer topuklarına.

Delik çoraplar yerine
Sefihlerin gözlerine
Bacağındakini göster
Parlasın altın hançer;

Kötü ilikli düğmeler
Günahlarımızı çeler,
Işır güzel göğüslerin,
Gözlerin gibi senin;

Kim ki soymak ister seni
Kolların yalvartsın onu,
Tokatlayıp kovalasın
Şakacı parmakların,

En güzel su incileri,
Üstad Belleau soneleri
Âşıklar vurmuş zincire
Sunmak için ha bire,

Kafiyeci takımından
Turfanda sana armağan
Bakıp ayakkabısına
Bir merdiven altında,

Tesadüfen çok uşak var
Nice senyör, nice Ronsard,
Çıkarırlardı sonucu
Dokunsun diye ucu!

Ve bulurdun yatağında
Öpücük zambaktan fazla
Hükmü altında tutardın
Çoğunu Valois’lının!

- Oysa avuç açıyorsun
Birkaç eski döküntüye
Uzanarak eşiğine
O kavşakta Vefour’un :

Gidiyorsun yan bakarak
Yirmi dokuzluk takıya
Elimden gelmez, bağışla!
Sana armağan sunmak.

Haydi git, süssüz olana.
Koku, inci, elmas, boş ver,
Sıska çıplaklığın yeter,
Ey güzelliğim sana!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Oyun

Sararmış koltuklarda ihtiyar fahişeler,
Solgun, kaşlar boyalı, tekinsiz, gözler baygın,
Kırıtırlar, ve zayıf kulaklarından düşer
Çınlayan şıngırtısı madenlerin, taşların;

Yeşil halıya yakın dudaksız ne çok yüz var,
Rengi uçmuş dudaklar, dişsiz kalmış çeneler,
Cehennem hummasından gergin düşmüş parmaklar
Boş cebi veya çarpan bir göğsü altüst eder;

Kirlenmiş tavanlarda dizi dizi avize,
Koca lambalarıyla ışıklarını serper
En ünlü şairlerin kara alnı üstüne
Ki her biri kan rengi terini saçmak ister;

İşte kara tablosu rüyamın, sanki gerçek,
Savrulduğunu gördüm keskin gözüm altında,
Dirsek dirseğe, soğuk, dilsiz ve imrenerek,
Bizzat kendimi gördüm bir büyük mağarada,

İmrenerek, inatçı tutkusuna onların,
Yaşlı fahişelerin ölümcül neşesine,
Güzellikleri ile şanını böyle çılgın,
Böylesine şen şakrak satıp tüketmesine!

Ve kalbim ne çok ürktü onlara imrenmekten
Bu sarp uçurum için koşuşan kişilere,
Kendi kanından bıkmış, kısacası yeğleyen
Acıyı ölüme ve cehennemi hiçliğe!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

1 Aralık 2015 Salı

Çaresiz

I.

Tanrısal göz görmez artık
Gökmaviden yola çıkmış
Styx çamuruna düşmüş
Bir Düş, bir Biçim, bir Varlık;

Biçimsize sevdalı ve
Bir Melek, tedbirsiz yolcu,
Çırpınan bir yüzücü bu
Koca kâbusun dibinde,

Savaşan, ölüm korkusu!
Çılgınca şarkı söyleyen,
Karanlıklarda fır dönen
Dev bir akıntıya karşı;

Büyülenmiş bir mutsuz var
El yordamıyla haybeden,
Kaçmak için bu pis yerden,
Arayıp ışık, anahtar;

Lambasız inen bir melun,
Merdiven derinliğidir
Kokusuyla ele verir,
Kıyısında bir çukurun

Bekler her ıslak canavar,
Fosforlu geniş gözleri
Karartır kara geceyi,
Kendini görünür kılar;

Kutba saplanmış bir gemi,
Sanki billurdan bir kapan,
Araştırır hangi yoldan
Bu zindana düştüğünü;

- İşte en yetkin tablosu
Çaresi olmayan derdin,
Şeytan ne yaparsa, bilin,
Yapar en kusursuzunu!


II.

Kalp, ayna olmuş kendine,
Baş başalık, loş ve duru!
Ak, kara, Gerçek kuyusu,
Mor yıldız titrer içinde,

Şeytan işi bir meşale,
Cehennemlik, muzip fener,
Tek ferahlık, şükretmeler,
- Vicdan Kötü’nün içinde!


Charles Buadelaire
Kötülük Çiçekleri

Sisler ve Yağmurlar

Ey güz sonları, kışlar, çamura batmış bahar,
Aldatıcı mevsimler! size sevgim, övgüm var
Kalbimin ve beynimin böyle bürünüşüne
Puslu bir mezar ile belirsiz bir kefene.

Bu kocaman ovada soğuk yelin esmesi,
Rüzgârgülünün uzun geceyle dinen sesi,
Ruhum çok daha iyi bahardakine göre
Kuzgun kanatlarını açacak enginlere.

Hiçbir şey tatlı değil ölümsülerle dolan
Çoktan beri kırağı düşmüş bir yürek için,
Siz ey renksiz mevsimler, sultanı iklimlerin,

Karanlıklarınızın sürekli bakışından,
- Veya aysız bir akşam, ikisi bir arada,
Acıyı yatıştırmak belalı bir yatakta.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

İç Sıkıntısı IV

Basık ve ağır bir gök çökünce kapak gibi
Can sıkıntısı ile sızıldanan ruhlara,
Kucaklayarak ufkun bütün bir çemberini
Döker bize bir günü, gecelerden de kara;

Ve dünya dönüşünce ıpıslak bir zindana,
Umut sanki orada bir yarasadır, uçar,
Vurarak gider ürkek kanadını dört yana,
Ve başını çürümüş pis tavanlara çarpar;

Yağmur çözdüğü zaman sonsuz ipliklerini,
Öykünüp bir zindanın demir çubuklarına,
Rezil mi rezil, sessiz bir örümcek kitlesi
Beynimizin içine ağlarını kurunca,

Ansızın bir öfkeyle sıçrayıverir çanlar,
Yol açıp göğe doğru korkunç bir ulumaya,
Ve sanırsın ki yersiz yurtsuz ruhlardır bunlar
Koyulurlar inatla bağrışıp çığrışmaya.

- Cenaze arabaları, sessiz ve müziksiz,
Ruhumdan gelir geçer; Umut gözyaşı döker,
Mağlup, gaddar ve berbat Bunaltı, merhametsiz,
O kara bayrağını eğik başıma diker.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

30 Kasım 2015 Pazartesi

İç Sıkıntısı III

Yağmurlu bir ülkede sanki benim hükümdar,
Zengin ama gücü yok, genç ama çok ihtiyar,
Hor görerek yalaka tavrım lalasının,
Başka hayvanlar gibi, köpekten canı sıkkın.
Ona ne av, ne şahin, hiçbir şey vermez neşe,
Balkonun karşısında sürünen kavmi, ne de.
Gözde bir soytarının kaba saba baladı
Şenlendirmez bu zalim hastacığın alnını;
Çiçekle süslü yatak dönüverir mezara,
Odalıklar ki, her kral güzel gelir onlara,
Ve artık bulamazlar hayasız bir tuvalet
Gülücük saçsın diye bu taptaze iskelet.
Altın üreten bilgin bulamadı bir çare
Benliği bu çürümüş şeyden kurtulsun diye,
Ki güçlüler hatırlar yaşlılık günlerinde,
Roma’dan kalan o kan banyoları içinde
Canlandıramadı bu şaşkaloz kadavrayı
Lethe’nin kan yerine akan o yeşil suyu.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

İç Sıkıntısı II

Sanki bin yıl yaşadım, o kadar çok anım var.

Tüm çekmecelerinin içinde bilançolar,
Küçük aşk mektupları, şiir ve romans dolu,
Tutam tutam saç yüklü, kocaman bir eşya bu,
Ki daha az sır saklar kederli belleğimden.
Bu bir ehram, sınırsız büyüklükte bir mahzen,
Fukara kabri, ne çok ölüsü var içinde.
- Ben ayın tiksindiği bir mezarlığım işte,
Orda azaplar gibi sürünür uzun kurtlar,
Aziz ölülerime durmadan saldırırlar.
Solmuş güllerle dolu eski bir odayım ben,
İçinde abur cubur, hepsi modası geçen,
Ah eden pasteller ve sararmış Boucher’ler var,
Yapyalnız, boş şişeden bir kokuyu solurlar.

Denk değil eğri güne hiçbir şey uzunlukta,
Yılların lapa lapa yağan karı altında,
Sıkıntı, meyvesidir donuk meraksızlığın,
Orantısını sağlar hep ölümsüz kalmanın.
- Sen hiçbir şey değilsin artık, ey canlı madde!
Bir dehşetin sardığı o taşın ötesinde,
Uyuklarken dibinde sis çökmüş bir Sahrâ’nın;
Bir sfenks ki, meçhulü tasasız bir dünyanın,
Hartada unutulmuş, yaban mizacı ile
Sadece şarkı söyler batıp giden güneşe.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

İç Sıkıntısı I

Karakış bütün kente karşı öfkeli, kızgın,
Testisinden karanlık soğuk döküyor yine
Solgun sakinlerine komşu bir mezarlığın
Ve ölümlülük sisli mahalleler üstüne.

Kedim yatacak bir yer arayarak taşlıkta
Sıskacık vücudunu oynatıyor durmadan;
Yaşlı bir şair ruhu dolaşıyor olukta
Üşüyen bir hortlağın hazin sesiyle her an.

Arı sızlanıyor ve bir odun tüte tüte
Katılıp tiz sesiyle nezleli bir saate,
Oysa berbat kokulu bir oyundur oynanan.

Sirozlu ihtiyarın o uğursuz mirası,
Güzel kupa oğlanı ve bir de maça kızı
Tekinsiz söz ediyorlar ölmüş aşklarından.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri