Şiir, Sadece: 2019-03-17

23 Mart 2019 Cumartesi

Dawlishli Punklara

Elektrikli saçlarınızın altın sarısı güzelliği Blake'in Kutlu Gün çocuğu gibi,
sanayi çarmıhı için açıyorsunuz kollarınızı
Üretim hattında kazandığınız haftada 45 sterlin
15'i vergiye gidiyor, Bayan Thatcher'ın nükleer dölyatağı kabarıyor yavaşça
Demir Leydi öküz gibi yiyor erkinizle saatlerinizi sterlinlerinizle onurunuzu
radyoaktif çişini fışkırtıyor mantarlarla bezeli koyun otlaklarınıza.
"Kentsoylulara Karşı!" bayrak açıyor küstahlığınız, o biçim giysileriniz
Paranın Yerleşik Düzeni’ne karşı pata küte takılıyonuz garajlarda filan döktüren gruplarla
Elektronik fabrikasındaki gırgır köleliğin ardından
gümüş iğneleri takıyonuz burnunuza, kulağınıza altın küpeleri
muhabbet ediyonuz Plymouth trenindeki profesörle, hani şey diye soruyordu
"Gazetelerde yazdığı, televizyonda hep söylenip durduğu gibi beyinlerinizi haşat ediyo mu
harbiden marihuana?"
Anası bellenmiş ilençli bebeler tepinip duran bi vagonda Cornwall Kıyı Hattında, Uğurlar ola
danseden devriminize!
Altın sarısı Oxford hanımefendilerininki denli güzel mi güzel gövdelerinizle-
Sizin üşütük öfkeniz Cambridge'deki öyle dudak büzmeli falan kesip durmalardan daha
yalınkat, daha çelebi be,
sizin ağzınızda daha sıkı argo var, daha çok öpücük helal Eton'da çayını ayıla bayıla
yudumlayan nükteci molozlardan
çörekler ve geleneksel kaymağınız üzerine fısıldaşan şu hıyarlar hani
müziğinizi yönlendirip el emeğinizi vergilendirmeyi bi Resmi Sırlar Yasası’yla kıyak küstah
dilinizi yola getirmeyi tasarlayan sinsi sinsi.


Allen Ginsberg
Cornwall, 18 Kasım 1979
Çeviren: C. Hakan Arslan

22 Mart 2019 Cuma

G. S. Princeton'da Şiir Okuyor

Altın sarısı sakalı Çin yalazı gibi kıvır kıvır sapsarı saçlar arkadan bağlanmış bi güzel -altın
sarısı gümüşe döner yakında- yüzü yorgun genç alnı buruşmuş, kemiklerini dışa çıkaran
          gülümsemesi,
ufacık gökmavisi bi küpe, firuze yüzük, ucunda fildişinden bi kafatası olan Paramita tespihi-
Geyik Dağı'nda, geminin demirden karnında, bağdaş kurup oturmuş Princeton'da bi divana,
gövdesinden gelen ses gürül gürül seslendiriyor Ayı Sutra'yı genç benlere -şu genç kız uzun
          saçları ta halıya değen, oturuyor tam lotus duruşunda;
ya da şu yarı Kızılderili oğlan yüzü acayip ciddi dertleniyor ağacın çektiği acılarla, yeni yeni
          kalkmaya başlayan sikine gösterdiğinden çok daha
sevecenlik dolu ayıya, kokarcaya, geyiğe, kurda, baldırana, balinaya. Ey Kertenkele Dharma
nedir soluğun, memeli kafatasında uğuldadığınca gürül gürül karaağaç dalında, kayalık
          kanyon boyunca çınlayan şu Omların nedir söylediği ilahi
gönülleri goncalanan kafalara, şimdilerde çoğalıp duran gezegenin okullarında
hani nasıl da çoklar, şu avurtları çökmüş dik bakışlı sevecenlikle, Fitzgerald bile gözyaşlarına
          boğulurdu görmek için
göksel öğrenci yüzlerini, uzun saçlı meleksel Varlıklar nice insan gözünü yoklamak uğruna
          sarsalayanlar gezegeni-?
Bengilik içre Princeton! Uzun yıllar gerilerde kalıyor, Aralık vakti kar içinde ağaçlar
Eski ozanlar yarım yüzyıl önce kemikleri ufalanıp gitmiş ölümle
alkol çalkanıp duruyor ölümsüz gözlerde, ağlıyor işte Fitzgerald'la Kerouac, bi vakitler
          yeryüzünde-
yeryüzünün sesi devindiriyor zamanı, anımsanmış eski adaklar, eski gizdeyiler, dağ duaları
          yinelenmiş,
Gary'nin sesi yankılanıp duruyor yuvarlak lambaların altında.


Allen Ginsberg
1970
Çeviren: C. Hakan Arslan

21 Mart 2019 Perşembe

Sonsuz Yaşam

Sonsuz o güzelim yetkin yaşamı dünyanın
Sonu yok gökçe varlıklarının, içinde soluk almanın
güzelim duygulu varlıkları sonsuz, yaşayan
görüp duyarak düşünüp duyumsayarak
gülüp dansederek iç geçirip ağlayarak
esrimeyle sevinin umutsuzlukla sevincin
sonsuz akşamüstleri sonsuz geceleri boyu
içip çekerek söyleşip türkü çağırarak
sonsuz Amsterdamlarında varoluşun
yağmurlu sabahlar yazarların falan takıldığı yerlerde
sayısız kahveyi indirip mideye
sonu gelmez neşeli muhabbetlerle
Işıkların sonsuz cümbüşünde
arzu tramvaylarıyla geçen
sokak sineması sonsuz
Samanyolu'nun geceyarıları boyu
üstü örtülü açık hava diskolarında
havasız punk rock barlarında
uzun saçları saça savura dansetmek sonsuz
gündoğumunun Uçmaklarına dek
geceleyin sonsuza varan herşeyin
lafını edip düşünerek cigara içmek
gecenin soluk aklığında gecenin ışığında
Evet ya tabii ya sonsuz yaşayıp sevmek
tiksinip bağrına basmak tutkuyla öpüp öldürmek
zamanın içinde dönüp duran
etten yaşam çarkını
tıkırdatmak solumak doğurmak sonsuz
Sonsuz yaşam sonsuz ölüm
Sonsuz hava sonsuz soluk
Sonu yok dünyaların bitmek bilmeyen günleriyle
güz vakti yapraklarla bezeli
tıklım tıkış caddelerinde başkentlerin
Sonsuz düşler dağılan uykular sonsuz
özenin kavuşuk kolları
düşünce dolambaçları
sevinin arap saçı kuruntuları
arzuyla özlemin daralan halkaları
adlandırılamazın sayıya gelmez oyun sonları
Yanıp tutuşan gökler sonsuz
uzanıp doğrulmuş evren sonsuz
Bi mantar yığınının üstünde duruyo dünya
İçimizde soluklanan yalaz sonsuz
benzinle şenlenen yalazları sindirerek
meydanlarda dansediyor dövmeli ateş yutucular
Yalazlanan yaşamın küt küt atan yüreği cesur mu cesur
çarpıyor pompalıyor yanıp tutuşuyor bu yürek
Duyuların açık alanları sonsuz
kösnüyle sevinin kokusu
kızışmış kedilerin duraksız çağrısı
dört yana saçılan misk
Sonu gelmez sevişme seslerinin
gıcırdayan yatak yaylarının
sevişen sevgililerin inlemelerinin sonu gelmez
geceleyin duvarın ardından işitilen
Sonu gelmez esrik haykırışlarının
bitik yitik doruğun bağırtılarının
zangırdayan müzik kutusunun tınısının
Cennette becerilmiş
üfürüp fışkırtmaların gürüldek akışının sonu gelmez
Ardından sonsuz girişimler
Sartre'ın bulantısından kaçayım diye
kavrulmuş duyumun çorak cascavlak tepeleri
umutsuzluğa gömülü yaşama sevinci
aydınlanmanın gemi yükü
Kharon'un hendeğinde yüzen bok tekneleri
hırslar histeriler paranoyalar
kirlenmeler ve sapkınlıklar
Başkaldıran insan sonsuz
ölümün anonim suratında
ucube devletin daracık yollarında
Bu herifin anarşist görümleri sonsuz
yabancılaşması sonsuz
yabancılaşmış şiiri sonsuz
devletin atsineği Eros'un Hamalı
Yeryüzündeki bu insan yaşamının tınısı sonsuz
onun sonsuz radyo ve televizyon yayınları
rotatiflerin sonsuz silindirlerinde dönüp duran gazeteleri
yazı makinelerinin sonsuz şeritlerinde
sözcüklerinin ve imgelerinin akışı
duraksız döktürmeler kararsız karalamalar
bilinmedik birince yazdırılan şiiirler sonsuz
Telefonla dünyanın bi ucunu aramalar sonsuz
sevgililerin istasyonlardaki sıkıntılı bekleyişi
kuşların tepelerde çatılarda cıvıldaması
gökyüzünde kargaların gaklayıp durması
cırcır böceklerinin canhıraş cırıltısı
yükselip alçalan suların
çakıllardaki şırıltısı denizlerin çırpıntısı
Güz vakti Ekim'in ortasında
gelgitin coşkun kuşatması
yaradılışın tuzdan öpücüğü sonsuz
Yaşamın barajları kanalları ötesinde
gemi çanlarının çalmasının sonu yok
Zamanın bomboş kilise ve kulelerindeki
devasa kampanaların zangırdayıp durmasının sonu yok
Sonu yok saçı sakalı birbirine karışmış kutsal kişinin
karayıkım yüklü bildirisinin
Yaşamın zamanda titreşip duran
uzay boyunca ışıldayan
zemberek yüreğinin
boşalması sonsuz
bu yürekte dolanan turist gemileri sonsuz
sonsuz kanallarda salınan çatanalar
günbatımında yalazlanan milyonlarca pencere
Kent ışıl ışıl arta kalan ışıkla
sonsuz porno ve neon kamışlarla
kızışıp sarsılıyor orospu mahalleleri
eğreti evlerin yalnızlık dolu çatı katı odalarında
bitmek bilmez titreşimlere boğulan vibratörler
kösnünün etli sandviçleriyle
sevinin lezzetli biftekleriyle
tıka basa doymalar sonsuz
düşler ve orgazmlar sonsuz
döllemenin ve göçebeliğin kuttörenleri
çatıların üstünden doğurgan kuşların uçuşu
yumurtaların yuvalara ve dölyataklarına düşüşü
yaralı kumruların ağlaştığı
dayalı döşeli sevi odalarında
tenin girişimleri ve ayartıları
sevinin ya da kösnünün değdiği yerde
son yok bebeklerin doğmasına
son yok bilincin sessiz sedasız doğumuna
son yok onun acı yüklü ölümüne boş yere
son yok son yok kuruyup solmasına
tüyün tohumun tenin gerekli böylesi de
bir yerlerde birbirine türkü söyleyen
neon denizkızlarının
Birbirine bütün bütüne yakın olanların
göze batmayan değişkeleri sonsuz
gençliğin ateşi yaşlılığın közü
ozanın yeni baştan kabaran öfkesi
Moleküllerin sonsuz dansında
son yok son yok hiçbir yaratığa
Herşey biçim değiştirir Herşey sesini yitirir
ve yeniden yeniden yükseltir sesini herşey
Tanrı'yı ve Godot'yu beklemek sonsuz
saçma eylemler saçma tasarılar saçma oyunlar
ikilemler ve gecikmeler
saçma işte, beklemek hiçbir şey eylemeden
savaşın yitip gitmesini
devletin yitip gitmesini
Çılgınca bir sonu
hiçbir şey eylemeden beklemek çılgınca!
İyiyle kötünün savaşı sonsuz
yazgının fiskeleri nefretin çelmeleri
son parlamanın sonsuz zincirleme reaksiyonlarında
atom bombaları ve otomatik uyarı düzeneğinin hataları sonsuz
o sıra karşı çıkışın Beyaz Bisikletleri
usulca dönüyorlar bu çılgınlığın etrafında
Çünkü yeraltı sığınaklarında düğmelere basıp duran
sivri burun ayakkabılı Gucci terlikli
Teksas çizmeli çelik başlıklı
ordu tanrılarının da bir sonu var
Çünkü hala seçilesi
umut dolu seçeneklerin sonu yok
Işığa boğulmuş karanlık kafalar
görkem dolu yollar
talihin yeşil devleri
umutsuzluğun çamurlu sularında umut yüklü oltalar
uzaktaki tepeler çalılıktaki kuşlar
ışığın gizli akıntıları, işitilmedik ezgiler
yumuşak susku dolu düşüncenin oturumları
yüreğin mutluluk içinde ölmesi
topraktan kamışlar
kanatlanmış pabuçlardaki ayaklar
rıhtımın üstünde
Son yok
hala açılası algı kapılarına
ışığın çılgınca akışına
insan ruhunun yükseklerdeki havasında
içimizdeki dış uzayda
yin ile yang Amsterdamlarında
sonsuz rubailer sonsuz saltık erinçler
sonsuz shangri-lalar sonsuz nirvanalar
sutralar ve mantralar
satoriler ve sensaralar
Bodhiramalar ve Boddhisatvalar
karmalar ve karmapalar!
Esrimenin tütsülü dölyataklarında dansedip
şarkı söyleyen Şivalar sonsuz!
Işıma! Aşkınlık!
Zamanın kırılca gecesi içinde
ruhun sonsuz suskusunda
insanın uzun gürüldek öyküsünde
İnsanın herşeyi imleyen
sonsuz çığlığı ve çılgınlığında
sonsuz sanrılarıyla
tapınmaları yok etmeleri aydınlanmalarıyla
dikelmeleri ve teşhirleriyle
faşoluğu ve maçoluğuyla
yoldan çıkmış ruhun sirkleri
imgelemin atlıkarıncaları
kafasızın da tavşan adası
ortak bilinçdışının
bir araya toplanmamış sesleriyle
yazdırılan şiir sonsuz!
Göz kamaştırıyor zamanın izleri üstünde!
İskenderiye'nin son günlerinde
Waterloo'dan bir gün önce
Durmak bilmiyor dans
Bir cümbüştür gidiyor gecenin içinde


Lawrence Ferlinghetti
Amsterdam, Temmuz 1980
Çeviren: C. Hakan Arslan

20 Mart 2019 Çarşamba

Yeni Bi Başlangıcın Yaban Düşleri

Bu gece soluk kesen bi
susku var çevre yolunda
Beton çıkıntıların ötesinde
mum ışığında çiftlerle
düşlere dalıyo lokantalar
Yitik İskenderiye ışıl ışıl
şimdi de
bi milyar lambayla
Yaşamlar yaşamlara bitişiyo
oyalanıp dururken kırmızı
ışıklarda
Ötesinde yonca yaprağı
kavşaklardaki çıkış rampalarının
'Ruhlar ruhları yiyor
kapsayıcı boşluk içinde'
Mutfak penceresinden dışarı
taşan bi piyano konçertosu
Yoginin teki bi şeyler
anlatıyor Ojai'de
'Her şey tek bir zihinde olup
bitiyor'
Ağaçlar arasındaki çayırda
oturmuş sevgililer
kendilerinin evrenle bir
olduğunu
anlatan ustayı dinlemekte
Gözler çiçekleri kokluyor
çiçeğe dönüşüyolar böylece
Soluk kesen bi susku var
çevre yolunda bu gece
Pasifik'te derinlerden bi
dalga tam bir mil yüksekliğinde
hızla yaklaşırken kıyıya
zehirli gazını son kez
soluyup Los Angeles
gömülüyor denize tıpkı
Titanik gibi ışıl ışıl bi halde
Dokuz dakika sonra Willa
Cather'ın Nebraskası da batıyor
onunla
Deniz ulaşıyor Utah'a
Mormon tapınakları
midyeler gibi sürükleniyor suda
Çakallar şaşkınlığa uğramış
yüzemiyorlar bi yere
Omaha'da bi orkestra
sahnede
çalmayı sürdürüyo
Handel'in Su Müziği'ni
Borular suya boğulmuş
çalgıları üzerinde yüzüyo
kontrbasçılar
sarılmışlar onlara sanki
sevgilileriyle sevişir gibi
Chicago'nun yerden üç beş
metre yukarda giden trenleri var ya
onlar bi eğlence trenine
dönüşüyo göğe bi yüksele bi alçala
Gökdelenler ağzına kadar
dolu su bardakları gibi
Budacı deniz suyu Büyük
Göller'e karışıyo
Yüce Kitaplar ıslanıp
yumuşuyo Evanston'da
Milwaukee birası kabarıyo
deniz köpüğüyle
Buffalo'nun Beau Fleuve'ü
birdenbire tuz kesiyo
Manhattan adası
temizleniveriyo on altı saniyede
Yeni Amsterdam'ın gömülü
direkleri yükseliyo
koca dalga hızla yönelirken
Doğu'ya
silip süpürecek gereğinden
çok yaşamış Kamember Avrupa'yı
Mannahatta buğulanıyo
denizin sarılgan otlarıyla
yıkanıp arınan toprak
yeniden uyanıyo el değmemişliğe
tek ses cırcır böceklerinin
devasa cırıltısı
deniz kuşlarının çığlığı
bomboş bengilik içre
o sıra Hudson yeniden
kazanıyo sık ağaçlıklarını
Kızılderililer geri çağırıyo
kanolarını


Lawrence Ferlinghetti

19 Mart 2019 Salı

İsimsiz

Babam önemsiz bir beat şairiydi
Tüm hayatını harcadı
Bir iğnenin kafasında
city lights’ın köşesinde
babam önemsiz bir beat şairiydi
tanıdığı insanlar hakkında şiir yazıyordu
insanlar hiçbir zaman okumasınlar diye
bitmek bilmeyen kış gecelerinde
babam önemsiz bir beat şairiydi
öldüğü gün çok gençti
onu tanımak için hiç şansım olmadı
bunun yerine ona yazıyorum


James Abercrombie

18 Mart 2019 Pazartesi

3.

İşiteceksin;
algının metafiziksel sürüngenlerini
beynin egzotik krematoryumlarında yanan karıncaları
uzaysallaşan varlığın simyasını
ve bir kelebek
hamam böceğine dönüşürken kanayan
kara haleli ses deliklerini


Bahadır Aydın

17 Mart 2019 Pazar

2.

Düş ve haz ülkesinde taç giyen
aslanı göreceksin
ateş çemberinden geçmeyecek
terbiyeci kırbacını
güneş yanığı derisine
hüzün perilerinin konakladığı yere indirecek


Bahadır Aydın