Şiir, Sadece: Lawrence Ferlinghetti Şiirleri
Lawrence Ferlinghetti Şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Lawrence Ferlinghetti Şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Mart 2019 Perşembe

Sonsuz Yaşam

Sonsuz o güzelim yetkin yaşamı dünyanın
Sonu yok gökçe varlıklarının, içinde soluk almanın
güzelim duygulu varlıkları sonsuz, yaşayan
görüp duyarak düşünüp duyumsayarak
gülüp dansederek iç geçirip ağlayarak
esrimeyle sevinin umutsuzlukla sevincin
sonsuz akşamüstleri sonsuz geceleri boyu
içip çekerek söyleşip türkü çağırarak
sonsuz Amsterdamlarında varoluşun
yağmurlu sabahlar yazarların falan takıldığı yerlerde
sayısız kahveyi indirip mideye
sonu gelmez neşeli muhabbetlerle
Işıkların sonsuz cümbüşünde
arzu tramvaylarıyla geçen
sokak sineması sonsuz
Samanyolu'nun geceyarıları boyu
üstü örtülü açık hava diskolarında
havasız punk rock barlarında
uzun saçları saça savura dansetmek sonsuz
gündoğumunun Uçmaklarına dek
geceleyin sonsuza varan herşeyin
lafını edip düşünerek cigara içmek
gecenin soluk aklığında gecenin ışığında
Evet ya tabii ya sonsuz yaşayıp sevmek
tiksinip bağrına basmak tutkuyla öpüp öldürmek
zamanın içinde dönüp duran
etten yaşam çarkını
tıkırdatmak solumak doğurmak sonsuz
Sonsuz yaşam sonsuz ölüm
Sonsuz hava sonsuz soluk
Sonu yok dünyaların bitmek bilmeyen günleriyle
güz vakti yapraklarla bezeli
tıklım tıkış caddelerinde başkentlerin
Sonsuz düşler dağılan uykular sonsuz
özenin kavuşuk kolları
düşünce dolambaçları
sevinin arap saçı kuruntuları
arzuyla özlemin daralan halkaları
adlandırılamazın sayıya gelmez oyun sonları
Yanıp tutuşan gökler sonsuz
uzanıp doğrulmuş evren sonsuz
Bi mantar yığınının üstünde duruyo dünya
İçimizde soluklanan yalaz sonsuz
benzinle şenlenen yalazları sindirerek
meydanlarda dansediyor dövmeli ateş yutucular
Yalazlanan yaşamın küt küt atan yüreği cesur mu cesur
çarpıyor pompalıyor yanıp tutuşuyor bu yürek
Duyuların açık alanları sonsuz
kösnüyle sevinin kokusu
kızışmış kedilerin duraksız çağrısı
dört yana saçılan misk
Sonu gelmez sevişme seslerinin
gıcırdayan yatak yaylarının
sevişen sevgililerin inlemelerinin sonu gelmez
geceleyin duvarın ardından işitilen
Sonu gelmez esrik haykırışlarının
bitik yitik doruğun bağırtılarının
zangırdayan müzik kutusunun tınısının
Cennette becerilmiş
üfürüp fışkırtmaların gürüldek akışının sonu gelmez
Ardından sonsuz girişimler
Sartre'ın bulantısından kaçayım diye
kavrulmuş duyumun çorak cascavlak tepeleri
umutsuzluğa gömülü yaşama sevinci
aydınlanmanın gemi yükü
Kharon'un hendeğinde yüzen bok tekneleri
hırslar histeriler paranoyalar
kirlenmeler ve sapkınlıklar
Başkaldıran insan sonsuz
ölümün anonim suratında
ucube devletin daracık yollarında
Bu herifin anarşist görümleri sonsuz
yabancılaşması sonsuz
yabancılaşmış şiiri sonsuz
devletin atsineği Eros'un Hamalı
Yeryüzündeki bu insan yaşamının tınısı sonsuz
onun sonsuz radyo ve televizyon yayınları
rotatiflerin sonsuz silindirlerinde dönüp duran gazeteleri
yazı makinelerinin sonsuz şeritlerinde
sözcüklerinin ve imgelerinin akışı
duraksız döktürmeler kararsız karalamalar
bilinmedik birince yazdırılan şiiirler sonsuz
Telefonla dünyanın bi ucunu aramalar sonsuz
sevgililerin istasyonlardaki sıkıntılı bekleyişi
kuşların tepelerde çatılarda cıvıldaması
gökyüzünde kargaların gaklayıp durması
cırcır böceklerinin canhıraş cırıltısı
yükselip alçalan suların
çakıllardaki şırıltısı denizlerin çırpıntısı
Güz vakti Ekim'in ortasında
gelgitin coşkun kuşatması
yaradılışın tuzdan öpücüğü sonsuz
Yaşamın barajları kanalları ötesinde
gemi çanlarının çalmasının sonu yok
Zamanın bomboş kilise ve kulelerindeki
devasa kampanaların zangırdayıp durmasının sonu yok
Sonu yok saçı sakalı birbirine karışmış kutsal kişinin
karayıkım yüklü bildirisinin
Yaşamın zamanda titreşip duran
uzay boyunca ışıldayan
zemberek yüreğinin
boşalması sonsuz
bu yürekte dolanan turist gemileri sonsuz
sonsuz kanallarda salınan çatanalar
günbatımında yalazlanan milyonlarca pencere
Kent ışıl ışıl arta kalan ışıkla
sonsuz porno ve neon kamışlarla
kızışıp sarsılıyor orospu mahalleleri
eğreti evlerin yalnızlık dolu çatı katı odalarında
bitmek bilmez titreşimlere boğulan vibratörler
kösnünün etli sandviçleriyle
sevinin lezzetli biftekleriyle
tıka basa doymalar sonsuz
düşler ve orgazmlar sonsuz
döllemenin ve göçebeliğin kuttörenleri
çatıların üstünden doğurgan kuşların uçuşu
yumurtaların yuvalara ve dölyataklarına düşüşü
yaralı kumruların ağlaştığı
dayalı döşeli sevi odalarında
tenin girişimleri ve ayartıları
sevinin ya da kösnünün değdiği yerde
son yok bebeklerin doğmasına
son yok bilincin sessiz sedasız doğumuna
son yok onun acı yüklü ölümüne boş yere
son yok son yok kuruyup solmasına
tüyün tohumun tenin gerekli böylesi de
bir yerlerde birbirine türkü söyleyen
neon denizkızlarının
Birbirine bütün bütüne yakın olanların
göze batmayan değişkeleri sonsuz
gençliğin ateşi yaşlılığın közü
ozanın yeni baştan kabaran öfkesi
Moleküllerin sonsuz dansında
son yok son yok hiçbir yaratığa
Herşey biçim değiştirir Herşey sesini yitirir
ve yeniden yeniden yükseltir sesini herşey
Tanrı'yı ve Godot'yu beklemek sonsuz
saçma eylemler saçma tasarılar saçma oyunlar
ikilemler ve gecikmeler
saçma işte, beklemek hiçbir şey eylemeden
savaşın yitip gitmesini
devletin yitip gitmesini
Çılgınca bir sonu
hiçbir şey eylemeden beklemek çılgınca!
İyiyle kötünün savaşı sonsuz
yazgının fiskeleri nefretin çelmeleri
son parlamanın sonsuz zincirleme reaksiyonlarında
atom bombaları ve otomatik uyarı düzeneğinin hataları sonsuz
o sıra karşı çıkışın Beyaz Bisikletleri
usulca dönüyorlar bu çılgınlığın etrafında
Çünkü yeraltı sığınaklarında düğmelere basıp duran
sivri burun ayakkabılı Gucci terlikli
Teksas çizmeli çelik başlıklı
ordu tanrılarının da bir sonu var
Çünkü hala seçilesi
umut dolu seçeneklerin sonu yok
Işığa boğulmuş karanlık kafalar
görkem dolu yollar
talihin yeşil devleri
umutsuzluğun çamurlu sularında umut yüklü oltalar
uzaktaki tepeler çalılıktaki kuşlar
ışığın gizli akıntıları, işitilmedik ezgiler
yumuşak susku dolu düşüncenin oturumları
yüreğin mutluluk içinde ölmesi
topraktan kamışlar
kanatlanmış pabuçlardaki ayaklar
rıhtımın üstünde
Son yok
hala açılası algı kapılarına
ışığın çılgınca akışına
insan ruhunun yükseklerdeki havasında
içimizdeki dış uzayda
yin ile yang Amsterdamlarında
sonsuz rubailer sonsuz saltık erinçler
sonsuz shangri-lalar sonsuz nirvanalar
sutralar ve mantralar
satoriler ve sensaralar
Bodhiramalar ve Boddhisatvalar
karmalar ve karmapalar!
Esrimenin tütsülü dölyataklarında dansedip
şarkı söyleyen Şivalar sonsuz!
Işıma! Aşkınlık!
Zamanın kırılca gecesi içinde
ruhun sonsuz suskusunda
insanın uzun gürüldek öyküsünde
İnsanın herşeyi imleyen
sonsuz çığlığı ve çılgınlığında
sonsuz sanrılarıyla
tapınmaları yok etmeleri aydınlanmalarıyla
dikelmeleri ve teşhirleriyle
faşoluğu ve maçoluğuyla
yoldan çıkmış ruhun sirkleri
imgelemin atlıkarıncaları
kafasızın da tavşan adası
ortak bilinçdışının
bir araya toplanmamış sesleriyle
yazdırılan şiir sonsuz!
Göz kamaştırıyor zamanın izleri üstünde!
İskenderiye'nin son günlerinde
Waterloo'dan bir gün önce
Durmak bilmiyor dans
Bir cümbüştür gidiyor gecenin içinde


Lawrence Ferlinghetti
Amsterdam, Temmuz 1980
Çeviren: C. Hakan Arslan

20 Mart 2019 Çarşamba

Yeni Bi Başlangıcın Yaban Düşleri

Bu gece soluk kesen bi
susku var çevre yolunda
Beton çıkıntıların ötesinde
mum ışığında çiftlerle
düşlere dalıyo lokantalar
Yitik İskenderiye ışıl ışıl
şimdi de
bi milyar lambayla
Yaşamlar yaşamlara bitişiyo
oyalanıp dururken kırmızı
ışıklarda
Ötesinde yonca yaprağı
kavşaklardaki çıkış rampalarının
'Ruhlar ruhları yiyor
kapsayıcı boşluk içinde'
Mutfak penceresinden dışarı
taşan bi piyano konçertosu
Yoginin teki bi şeyler
anlatıyor Ojai'de
'Her şey tek bir zihinde olup
bitiyor'
Ağaçlar arasındaki çayırda
oturmuş sevgililer
kendilerinin evrenle bir
olduğunu
anlatan ustayı dinlemekte
Gözler çiçekleri kokluyor
çiçeğe dönüşüyolar böylece
Soluk kesen bi susku var
çevre yolunda bu gece
Pasifik'te derinlerden bi
dalga tam bir mil yüksekliğinde
hızla yaklaşırken kıyıya
zehirli gazını son kez
soluyup Los Angeles
gömülüyor denize tıpkı
Titanik gibi ışıl ışıl bi halde
Dokuz dakika sonra Willa
Cather'ın Nebraskası da batıyor
onunla
Deniz ulaşıyor Utah'a
Mormon tapınakları
midyeler gibi sürükleniyor suda
Çakallar şaşkınlığa uğramış
yüzemiyorlar bi yere
Omaha'da bi orkestra
sahnede
çalmayı sürdürüyo
Handel'in Su Müziği'ni
Borular suya boğulmuş
çalgıları üzerinde yüzüyo
kontrbasçılar
sarılmışlar onlara sanki
sevgilileriyle sevişir gibi
Chicago'nun yerden üç beş
metre yukarda giden trenleri var ya
onlar bi eğlence trenine
dönüşüyo göğe bi yüksele bi alçala
Gökdelenler ağzına kadar
dolu su bardakları gibi
Budacı deniz suyu Büyük
Göller'e karışıyo
Yüce Kitaplar ıslanıp
yumuşuyo Evanston'da
Milwaukee birası kabarıyo
deniz köpüğüyle
Buffalo'nun Beau Fleuve'ü
birdenbire tuz kesiyo
Manhattan adası
temizleniveriyo on altı saniyede
Yeni Amsterdam'ın gömülü
direkleri yükseliyo
koca dalga hızla yönelirken
Doğu'ya
silip süpürecek gereğinden
çok yaşamış Kamember Avrupa'yı
Mannahatta buğulanıyo
denizin sarılgan otlarıyla
yıkanıp arınan toprak
yeniden uyanıyo el değmemişliğe
tek ses cırcır böceklerinin
devasa cırıltısı
deniz kuşlarının çığlığı
bomboş bengilik içre
o sıra Hudson yeniden
kazanıyo sık ağaçlıklarını
Kızılderililer geri çağırıyo
kanolarını


Lawrence Ferlinghetti

10 Nisan 2017 Pazartesi

Fidel Castro Üstüne Korku Dolu Bin Sözcük

Mike'ın meyhanesinde çöreklenmiş düşünüyorum
N'olacak acaba
Castro'suz
Salamlı sandviçler ve tükrük hokkaları arasında
Hiçbir çözüm yolu göremiyorum
Bu gidişin sonu bir facia
Hiç bir çıkar yol göremiyorum
Reklamcılar ve allığı çıkmış manken karılar arasında
Ve burunlarını her boka sokup bütün işleri
Castro'yu psikopatın biri olarak göstermek olan parlak gazeteciler
Paşazadeler ... bilirsiniz hepsi ruh hekimidirler
Ve Castro'yu iyice gözden geçirmişlerdir şahsen
Ve ona Komünist gözüyle bakmak için
İzinleri vardır ellerinde
Çünkü Sovyet komünizmiyle
sosyalizm arasındaki ayırımı
Pek iyi bilirler paşazadeler
Ve gözüne bakınca anlarlar paranoyak ve isterik bir zorba mı
Çünkü ellerindeki bilgiler ilk eldendir
CIA'in kişisel gözlemlerinden
Ve büyük tarafsız haber ajanslarından
Hearst cavlağı çekti ama ünlü Küba telgrafı hala geçerli:
"Siz fotoğrafları çekin, ben savaşı ayarlarım:"
Hiçbir çıkar yol göremiyorum
Bilardo oyna yan paisano'lar arasında
"PERDENİN SONU" denecek sanki Fidel için
Görecekler hesabını
Olayların akışı içinde
Mike'ın meyhanesinin arka salonunda Amerikan bilardoları
Zıngır zıngır titreyen döşemenin üstünde
Kübalı Charlie başlarına geçip oynamaya başladığında
Özellikle "Bağımsızlık Piyangosu" adlısında
Her top ordan oraya dolanıp durur tek başına kalmış bir insan gibi
Dar geçitleri geçip düşer deliğe
Nasıl dolanırsa dolansın, ne yaparsa yapsın
Düşeceği yer bu deliktir işte
Bilardo topunun düşeceği çuha bir deliktir
Bir köylünün yeşil bir görünüme düşmesi gibi
Küçük deliğinde kıvranıp duruyorsun
Fidel
Ve yakında batacaksın
Olayların akışı içinde
Bir kovboy şarkısı homurdanıyor otomatik pick-up'da
"Altıma bir Cadillac çektim!" diye homurdanıyor kovboy
Küba'da çekmedi altına Cadillac'ı babalık
Dışarda, Amerikanın yeni arabaları akıp gidiyor
Motorama'dan geliyorlar
Farları hiçbir zaman yeterince parlak değil
Bu geceyi delmek için
olayların akışı içinde
üç boktan herif giriyor içeriye
Biri Çinli
Öbürü zenci
Üçüncüsü garip cinsten bir kızılderili
Görseydiniz derdiniz ki
Küba'da bir aşağı bir yukarı volta atmışlar ordan geliyorlar derdiniz

Ama hayır
Üçünün de kulaklarında duygaçlar
Amerikanın biraz sağır kardeşliğidir bu
Bir deri bir kemik olanı
Yerleştirdi duygacı bir deri bir kemik kulağına
Ayrıca küçük pilli bir de radyosu vardı
Duygaç kutusunun boyunda
Radyo o her zamanki
Anma programlarından biri veriyordu
avazı çıktığı kadar bağırarak:
"Olayların akışı içinde
gün gelir bir halkın
kendisini bir diğerine bağlayan
siyasal bağlarını kesmesi
kaçınılmaz olur:"
Hiçbir çıkar yol göremiyorum
Ne de bir kaçış
Senin dalga uzunluğuna ayarlanmıştı, Fidel
-Ama duymuyor o-
Hesabını görecekler, Fidel, benden söylemesi
Korkunç bir facia olacak
Hesabını görecekler, o bizden yürüttüğün Havana purolarıyla
birlikte

Ve o ordu artığı şapkanla
(kim bilir belki onu da yürüttün)
Ve o beatnik sakalınla
Tarih belki temize çıkarabilir seni, Fidel
Ama biz tarihi beklemeden temizleyeceğiz seni
Tarih içinde temizleneceksin, Fidel
Temizlemek bizim işimiz biliyorsun
Çamaşır tozları ve sularından bol miktarda imal ediyor
fabrikalarımız

Ve küçük bir şenlik yapacağız, Fidel
Senin oralarda bir yerde
Küçük bir şenlik
Türkçe'de dendiği gibi
Mike'ın meyhanesi önünden şimdi
Bir cankurtaran düdüğünü çalarak geçiyor
Bir gece yarısı cinayeti falan olmalı
Ya da buna benzer bir şey
Sakallı bir delikanlı kaldırımlara uzanmış
Her yanından kan boşanıyor
lşte küçük fadan, Fidel
Geliyorlar kaldırıp götürmek için seni
Uzatıyorlar sedyeleri üstüne
İşte sonun bu olacak, Fidel
Olayların akışı içinde
Bir halkın
filanfeşmekan uluslararası bağlarını
Gün gelir
Kesip atması kaçınılmaz olur
Ve United Fruit'un
Fidel
Nasıl olur da cevaplamazsın
Fidel
N'oldu kestiler mi dalgamızı yoksa
Bizim istasyonumuz zaten kapalı
Seninkini de kapattık, Fidel
Mike'ın meyhanesinde çöreklenmiş
Tam bir liberal gibi
Bekliyordum birilerinin bir şeyler yapmasını
Camus'nün Başkaldıran Adam'ını okumayı daha bitirmemiştim
Bu yüzden seni pek iyi tanıyamadım, Fidel
Enine boyuna arşınlıyor olmalıydın odanı
Seni götürmeye geldiklerinde
Onlara dedin:
"Ya Vatan ya Ölüm!"
İşte ölümün, Fidel
Çocukluk kahramanlarından biri
O namuslu Abraham gibi
Onun da böyle bir savaşı olmuştu biliyorsun
O da bir çeşit kurtarıcıydı biliyorsun
(Savaşında hiç kimsenin ölmediğini göz önünde tutarsak)
onu da öldürdüler, Fidel, bunu da biliyorsun
olayların akışı içinde
Fidel... Fidel
Tabutun geçiyor, Fidel
Caddeler ve sokaklar arasından, o hiç görmediğin ara
sokaklar arasından
Gecenin ve gündüzün içinden
ve beyaz leylaklar avluda açarken, Fidel
Senin o faydasız gezin sona eriyor
Gene de sona ermiyor
Gene de faydasız değil
Şu başımdaki defne dalını
sana sunuyorum, Fidel


Lawrence Ferlinghetti
Çeviren: Orhan Duru - Ferit Edgü

Şiir Sanatı

Sanatın bağımlılığı konusunda söylenmiştir.


Beat Generation'ının yavruları bana şöyle dediler:
"Hem beat olup, hem de bağımlı olamazsın:"
Haklısın, çok haklısın, adamım.
"Yalnızca ölüler ve esrar çekip kafayı bulanlardır,
her şeyi boşlayanlar. Bunlar anlaşılmaz kişilerdir"
demiştir W. S. Burroughs bir kez.
Ama ben onlardan değilim.
Hiçbiri değilim. İşte böyle adamım.
Tüm Beat Generation'ın varoluşçu olduğu hikayesi
Üç paralık pırasa gibidir, yapmacıktır, düzenbazlıktır.
Varoluşçuluğun babası Sartre boş vermez. Her zaman
bağımlı olmak gerekir, diye bağırarak dolanır ortalıkta.
"Bağımlılık" onun en sevdiği küfürlerden biridir
Bağımlı olmamak düşüncesine, Beat Generation denilen
akımın sanatına, garanti, kasıkları çatlaya çatlaya
gülerdi üstat. Doğrusu bu ya, ben de aynı şeyi yapıyorum.
Sanırım, çağdaş Amerikanın şiirinin kar adamı Glnsberg de
aynı sözleri söyleyecektir size.
Çocuklar, bilin ki, yalnızca ölüdür bağımlı olmayan.
Beat Generation'ının peruklu nihilizmi, doğal sonucuna
ulaşırsa, yaratıcı sanatçının ölümü anlamına gelecektir bu
Sanatçının bağ'sız oluşu ise bir çeşit kendi kendini
öldürmesi ve aynı nihilizmin bulanık bir başka türüdür
ve de başka bir şey değildir.


Lawrence Ferlinghetti
Çeviren: O. Duru - F. Edgü

Ailen Ginsberg'e

Geri gelen peygamberlerden biri O
Geri gelen takma saçlı peygamberlerden biri O
Ahd-i Atik'te bir sakalı vardı onun
Paterson zamanında kazıdı bu sakalı
Boynunun çevresinde bir mikrofon var onun
Bir şiir matinesinde takılmış
bir ozandan da fazla bir şey O
Durmadan şiir yazan bir ihtiyar O
Bir ihtiyar üstüne
her üç düşüncesinden biri ölüm olan
ve bir şiir yazan bir ihtiyar konusunda
her üç düşüncesinden biri ölüm olan
ve bir şiir yazan
Bir kraker kutusu üstündeki resim gibi
elinde kutu tutan bir adamı gösteren o resim gibi
bu kutunun üstünde de gene kutu tutan bir başka resim
ve sonsuzca değin küçülerek devam eden bu resim
ve her kez daha uzaklaşan daha uzaklaşan
bu büzülen gerçeğin resmi
Geri gelen peygamberlerden biri O

Gözden geçirilmiş bir raporu yerine yerleştirmek, işitmek ve
görmek için

bugünkü durum üstüne
Daralmakta olan dünyanın
gözlerinde kopçalarvar onun
onlarla sıkıştırıyor
varlığın her ayağını ve dedikodu pabuç bağını
gerçeğin yapısını
O'nun gözleri dikili
bırakılmış her insan ve her eşya üstünde
ve bekliyor onları kıpırdasınlar diye
ölü beyaz bir farenin başında bekleyen bir kedi gibi
sakladığından kuşkulu
bir küçük varoluş parçasını
ve kibarca bekliyor O
kendisini ortaya koymak için
ya da kendisini ya da kendisini ya da kendisini
ve Tanrı'nın kuzusu gibi ağırbaşlı O
çılgın kaburgalardan yapılmış
ve her kuşkulu şeyi kapıyor
ve her kuşkulu kişiyi ve her kuşkulu şeyi kapıyor
inceleyerek sallayarak bir ipin ucundaki beyaz bir fare gibi
ve bu şey canlıdır sanıyor
ve onu konuşması için sarsıyor
ve onu canlandırmak için sarsıyor
ve onu konuşması için sarsıyor
Gece yerde sürünen bir kedidir O
ve menekşe saatta kendi Buda'lığı içinde uyur
ve atılmaya hazır üç elin sesini dinler
ve kendi kafatasının yazıtlarını okur
kendi varlık hiyeroglifini
bir değnek ucunda konuşan bir eşek boşluğu O
iki bacak üstünde bir alıcı-verici O
ve mikrofonu kulağına tutuyor O
ve duyuyor ölüm ölüm
Dili sarkmış bir kafası var onun
ağzının gerisinde
ve hayvanca bir dil koymuşlar
ve insan bir dil yaratmıştır.
başka hiçbir hayvanın anlamadığı
ve onun dili konuşuyor ve onun dili görüyor
ve onun kulağı işitiyor ve denildiğini
ve yapışıyor başına
ve işte Ölüm Ölüm
ve bunu söyleyecek bir dili var onun
başka hiçbir hayvanın anlamadığı
O yürüyen bir çatal köktür
başının ortasında tomurcuk bir gözle
ve gözü içe ve dışa dönüyor
ve görüyor ve delidir
ve delidir ve görüyor
Ve dördüncü tekil şahsın çılgın gözüdür O.
ki kimse söz açmaz ondan
ve dördüncü tekil şahsın sesidir O
kimsenin ondan söz açmadığı
ve bununla birlikte var olan
uzun bir başla külah yüzüyle
ve ölümün çılgın uzun saçı
kimsenin söz açmadığı
Ve kendisini anlatır ve ölümden söz açar O
kendi ölü anasından ve Rose teyzesinden
onların uzun saçlarından ve uzun tırnaklarından
ve gittikçe büyüyen ve büyüyen
ve onun konuşmasında geri döndüler onlar manikürsüz
Ve geri geldi o kara saçıyla
ve kara gözüyle ve kara pabuçlarıyla
ve raporunun kara kaplı kitabıyla
tek ayağı havada büyük bir kara kuştur o
hayatı belli eden sesi duymak için gelen
duyargasının kabuğu üstünde
ve kendi derisinden çıkıp gitme türküsü söylüyor O
ve diliyle gagalıyor bu kabuğu
ve gözüyle vuruyor bu kabuğa
ve görüyor ışık ışık ve işitiyor Ölüm Ölüm
kimsenin söz açmadığı
Bir baştır O bir baş görünümünde
ve onun görünümü bir kertenkeleye benziyor
ve onun çözülmemiş görünümü
dikiliyor kapıda bekliyor ve işitiyor
vuran el alkışlayan alkışlayan ve vuran
onun ölümünü ölümünü ölümünü
sarhoş aydınlığının ta kendisidir O
kendi sanrısının kendisidir O
kendi büzültücüsünün kendisidir O
ve dönüyor onun gözü dünyanın büzülen kafasında
ve duyuyor kendi organının konuştuğu Ölüm Ölüm
bir sağır ezgi
Dünyanın sonuna geldiği için O
ve o sözcüğü yapan titreyen ettir
ve o kendi etinde duyduğu sözcüğü söylüyor
ve bu sözcük, Ölümdür

Ölüm Ölüm
Ölüm Ölüm
Ölüm Ölüm
Ölüm Ölüm
Ölüm
Ölüm Ölüm
Ölüm Ölüm
Ölüm Ölüm
Ölüm Ölüm
Ölüm Ölüm
Ölüm Ölüm
Ölüm Ölüm
Ölüm Ölüm
Ölüm Ölüm
Ölüm


Lawrence Ferlinghetti
Çeviren: Orhan Duru - Ferit Edgü