Şiir, Sadece: 2018-11-25

1 Aralık 2018 Cumartesi

Kardeşlik Acıları

Yıllar var ki sizleri düşünüyorum:
Yanan şehirlerim,
Düşmana ekmek veren tarlalarım
Teknelerim, ocaklarını, öğretmenlerim!
Ve sizleri:
Caddeler, tarlalar, fakülteler,
Nehir boyları, şehirler, ordular
Aşklarım, hünerlerim, sefaletlerim!

Ellerime ateş düştü
Yüreğime, gövdeme, kollarıma.
Biliyorum ey demokrasi!
Bütün şairlerin ölür
Barikatların susar
Ve yanar da limanların, iskelelerin
Zafer gülleri sensiz açmaz
Böyle bir macerada.

Kardeş, kardeş!
Alkış tutan ellerini kesmedim,
Tanklarımla tarhlarını ezmedim.
Ben kendi halimle müthiş kişi
Ben sevici, sert ve delişmen ...
Ve hürlük kardeşlik çırasını
Kendi hissemce götüren insan.
Biliyorum bu dünyada
El değmediğimiz, nice doyumlu,
Sıcak, ölümsüz ve kederli şeyler vardır.
Biliyorum bu dünyada
Gökyüzü ve denizyüzü
Cümle çiçek ve cümle yemişler vardır
Biliyorum bu dünyada
Yalnız ve "yalnız insanlar
Yani kardeşler vardır."

Beni şehir şehir beni,
Beni köy kent beni
Beni usul, beni yolca götür
Kardeşlik treni!
Ağır yaralılar taşıyorum
İncinmesin kollarım, ayaklarım, ellerim.
Işıltılı gündüzlere gitmeliyim
Acılar, darağaçları, kelepçe demirleri!
Bayram şenliklerine,
Demokrasi şenliklerine gitmeliyim
Uğruna şiir yazılan, döğüşülen, ölünen insanlar!
Yeter değil bana
Zaferlerin,
Yıllardır gece hücumlarına
Sokak savaşlarına katlandığım.


Enver Gökçe
Ant, 1.5.1945

30 Kasım 2018 Cuma

İlk Adım

Bir mermi de benden aslanım,
Bir mermi de benden.
Bir mermi de benden zafer topları
Mukaddes namlular!
Daha gelmesin mi bahar,
Daha gülmesin mi ağlayanlar?
Yıllardır kan içinde, sargı içinde
Unuttunuz mu
Sevmesini, şakalaşmasını?
Çekik gözlüler,
Kıvırcık saçlılar, ablak yüzlüler!
Küller mi saz beniz etti sizi
Yabani güller, dost bakışlar, otlu çiçekler!
Ve sizler:
Adana, Aras pamuğu kadar
Sevdiğim yüzler!
Yayla türkülerim kadar
Memleketlilerim kadar
Sevdiğim yüzler!

Altıya mı değdi yaşlarınız
Otuz dokuz doğumlu çocuklar?
Ömrünüz, gözleriniz, uykularınız
Sığınaklarda geçti harp boyunca.
Oylum oylum ateşleri gördünüz mü
Cepheden dönenleri sordunuz mu?
Tanır mısınız
Ay nedir, gün nedir, elma nedir?
Güneşi gözlere doldurmak güzelken
Hey küçük kardeşler hey
Görün ne hale koydular dünyamızı.

Şimdi zafer topları gürlüyor
Avrupa' da.
Ve deniz ötesi kıtalardan
Şarkılar...
Şimdi kazaska oynuyor Avrupa.
Şimdi silah yerine bayrak tutanlar...
Hiçbirini tanımadığımız,
Oyunlarını bilmediğimiz
Mişiganlılar, Oksfortlular, Ukranyalılar.

Şimdi, göz aydın etme zamanıdır.
Yeni bir dünya doğuyor.
Şorul şorul giden kan pahası.
Müjdeler, müjdeler olsun
Yeni bir dünya doğuyor
Zincir seslerinden
Verem basillerinden uzakta...

Büyük ölülerini bağrına basıp
Yaralı insanlarımız
Kahramanlarımız konuşuyor:
"Benim olsun, senin olsun, bizim olsun,
Hani kardeşlerimiz vardı ya
Bu dünyada.
-Kız kardeşlerimiz, annelerimiz, şairlerimiz­
Dumdum kurşunuyla vursalar da
Her zaman böyle döğüşeceğiz:
Gırtlak gırtlağa, diş dişe, tank tanka
Demokrasi için,
Eşitlik ve hürlük uğruna''
Bir mermi de benden aslanım
Bir mermi de benden
Bir mermi de benden
Zafer topları, mübarek namlular!


Enver Gökçe
Ant, 16.5.1945

Bir Nazarda Kalmayalım Gel Dosta Gidelim Gönül

Bir nazarda kalmayalım gel dosta gidelim gönül
Hasret ile ölmeyelim gel dosta gidelim gönül

Gel gidelim can durmadan sûret terkini urmadan
Araya düşman girmeden gel dosta gidelim gönül

Gel gidelim kalma ırak dost için kılalım yarak
Şeyhim katındadır durak gel dosta gidelim gönül

Terk edelim il ü şarı dost için kılalım zârı
Ele getirelim yârı gel dosta gidelim gönül

Bu dünyâya kalmayalım fânîdir aldanmayalım
Bir iken ayrılmayalım gel dosta gidelim gönül

Biz bu cihandan göçelim ol dost iline uçalım
Arzu hevâdan geçelim gel dosta gidelim gönül

Kılavuz olgıl sen bana günilelim dosttan yana
Bakmayalım önden sona gel dosta gidelim gönül

Bu dünya olmaz pâyidar aç gözünü canın uyar
Olgıl bana yoldaş u yâr gel dosta gidelim gönül

Ölüm haberi gelmeden ecel yakamız almadan
Azrail hamle kılmadan gel dosta gidelim gönül

Gerçek erene varalım Hakk’ın haberin alalım
Yunus Emre’yi bulalım gel dosta gidelim gönül


Yunus Emre

Hak Çalab’ım Hak Çalab’ım Sencileyin Yok Çalab’ım

Hak Çalab’ım Hak Çalab’ım sencileyin yok Çalab’ım
Günahlarımız yarlığa ey rahmeti çok Çalab’ım

Kullar senin sen kulların günahları çok bunların
Uçmağ(ın)a koy bunları binsinler burak Çalab’ım

Ne sultan ne baylardasın ne köşk ü saraylardasın
Girdin miskinler gönlüne edindin durak Çalab’ım

Ne ilmim var ne tâatım ne gücüm (var) ne tâkatım
Meğer senden inâyetim kıl yüzümü ak Çalab’ım

Yarlıgagıl sen Yunus’u günahlı kulların ile
Eğer yarlıgamaz isen key katı fırak Çalab’ım


Yunus Emre

29 Kasım 2018 Perşembe

Vatandaş

Ne, bizden geri, deniz aşırı şarkılar,
Ne tadılır ne bölünür nimetler bizsiz.
İnan kardeşim inan
Ne yalan bu dünya,
Ne insan fani...
Acılar görmüşüz, geceler görmüşüz, ölmeyi görmüşüz.
Aydınlıklar görmüşüz, kahramanlar, dostlar görmüşüz.
Görmüyor musun, görmüyor musun?
Ellerimiz ellerimizde... gidiyoruz.

Sizlerden söz açıyorum
Teklifsiz, pervasız, işkilsiz.
Ateşe vurulu batıl ve eski kitaplar
Sizden öte...
Neler varsa
Mesut insanlık için bühtan edici
Sizden öte...

Ve bir yanda yıkılmış zulmün kalası
Bir yanda salınır devasa gövden.
Bir yanda sevmediklerin,
Bir yanda demir pencere, bir yanda tarih
Bir yanda sen.
Yani bir yanda
Yüzyıllar boyunca saflarında
Yangınlar çıkardıklarımız.
Bir yanda -hayal etmesi zor­
Ferah ve cömert dünyamız
Ve mürettip, hasatçı, öğrenci, öğretmen.

Kınadık, yüz çevirdik, düşman kesildik
Şol aşkı bilmezlenenlere.
Dünyalar durdukça mesuduz
Bu dünya üzerinde
Yaşamak aşkına, yıldızlar aşkına
Demir ve ekmek aşkına mesuduz...
Hey dağlara taşlara kar eden türküm
Aşikar etsen de kendini
Şöyle bir sular gibi salsak, boy versek
Uzun ömrümüzü, yiğit ömrümüzü, taze ömrümüzü,
Sefıl ömrümüzü, deli ömrümüzü, gelin ömrümüzü...
Güneşte güneşlesek
Dal kırsak, toplasak, ateşlesek
Broy broy desek dağlarda
Gül gülistan içinde görseler bizi.

İster öv, ister yer, ister sev beni
Güneşin taşlarda mavileştiği
Nehir boylarınca söylenir
Sevinç şarkılarım yoksa da
Şimdi, bütün kederli ezgileri
Ümide kurban ediyorum.
Satırlarımla olsa da çok mu, bir de ben seni
Bizden olan bütün dünya şairleri gibi
Yadediyorum.

Sen ne hakim, ne evliya, ne kul, köle, ne şövalyesin
Sen yirminci yüzyıl insanı!
Dost dediğim, yaren dediğim, kardeş dediğim
Ekmeğim benim,
Gülüm, bağım, bostanım benim:
VATANDAŞ.


Enver Gökçe
Ant, 1.6.1945

Erenlerin Himmetini Ben Bana Yoldaş Eyleyim

Erenlerin himmetini ben bana yoldaş eyleyim
Her nereye varır isem cümle işim hoş eyleyim

Koyam bu dünyâyı gidem çün âhrete sefer edem
Ol uçmakta hûrilerden ben bana yoldaş eyleyim

Taze ve yumuşak giymeyim cümlesinden fârığ olam
Ger döşeğim toprak ise yastığımı taş eyleyim

Uram yıkam nefs evini oda yana hırs u hevâ
El götürem şimden geri nefs ile savaş eyleyim

Tenim dahı canım dahı hiç bilmedi Ene’l Hakk’ı
Şimdiye dek bilmediyse şimden geri tuş eyleyim

Bugün gülen kişi bunda yarın ağlayısar anda
Revan dökem gözyaşını yastığımı yaş eyleyim

Miskin Yunus çağırıp (der) âşıkıyım miskinlerin
İçim miskin değil ise miskin içim dış eyleyim


Yunus Emre

İlk Adım Yunus idi Adımı Aşık Taktım

İlk adım Yunus idi adımı âşık taktım
Terk edip öd ü edep şöyle haber bıraktım

İzzete kalmış iken âşıklık ne’mdir benim
Ben kendi elim ile yüzüme kara yaktım

Ne assı var elimde tekye kılam ben ona
Aşıklık cem’iyyetin başla boynumda taktım

Benim gibi bende kâr kem sağınç ile bayar
Bir pula gücüm yetmez matâım derdim çattım

Îsî yarım iğneyle yol bulmadı hazrete
Benim bunca mata’la nerde sığısar rahtım

Âşıklar mezhebinde şermisâr oldu Yunus
Âşık ma’şuka erdi ben dünyâya uyaktım


Yunus Emre

28 Kasım 2018 Çarşamba

Türkiyem

Senin emekçin olaydım
                         şen olası türküsü
dost kokusu, dost selamı Türkiye


Enver Gökçe
Ankara, 1945

Eğer Aşkı Seversen Cân Olâsın

Eğer aşkı seversen cân olâsın
Kamu derdine hem derman bulâsın

Eğer dünya seversen mübtelâsın
Maânî sırrını nerden eresin

Cihan köhne saraydır sen beyîsin
Nice bir eskiye hasretlenesin

Ağudur bal değil dünyâ murâdı
Nice bir ağuya parmak banâsın

Kanatsız kuşlayın kaldın yabanda
Kanatlı kuşlara nerden eresin

Sanâ erden asâ gerek bu yolda
Dayânırsan asâya dayanâsın

Sözü bu Yunus’un güzelleredir
Eğer âşık olursan ûyanâsın


Yunus Emre

Ol Vakit Bir Olasın Ayrılıktan Kalasın

Ol vakit bir olasın ayrılıktan kalasın
Cansız gel bu kapıya bâkıy dirlik bulasın

Can tutagelirisen ye cânım var der isen
Canı şümâr edersen küllî sağınç ilesin

Bunda ne sağınç şümar ye bunda kim kalır var
Çün böyle düştü sefer gerek yolda kalasın

Derd ile gelmeyince dermâna erişilmez
Bir can yolda kor isen bin bin canlar bulasın

Kalma fânî sağınca kast ile bakma gence
Yüz bin iki cihanca ol denli sen olasın

Tadarsan aşk tadından geçersin zâhir dinden
Ayrılığın adından ol vakit kurtulasın

Ya Yunus hani aklın keksizin söyler dilin
Pâyânı yok bu yolun yazıda dolanasın


Yunus Emre

27 Kasım 2018 Salı

Bir Alıp Satıcı Gönül

Düştüm bir öylesi çekilmez derde,
Ne ölümü düşünürdüm, ne yaşamak korkusu,
Ne sır aradım herşeyde, ne gariplik var serde,
Ne kara sevda, ne sevmek ne sevilmek arzusu
Artık her şarkı dokunur bana bu şehirde.

Hasret nedir bilmezken o kadar
Şimdi, her an, her yerde gurbetteyim.
Çünkü daha görmediğim güzellikler var,
Öyle bir yürek koymuşlar ki içime neyleyim,
Her yere gönlümü vermeden geçemem dostlar!

Ben deli miyim bilmem mi neler ettiğimi.
Bir han köşesinde yatmayınan Kerem diyorlar,
Ne tuhaf bu insanlar derdini dökmeyinen
Çaresiz derde bulunmaz merhem diyorlar.

Ah ... Bir alıp satıcı gönlüm var gezer çarşı çarşı,
Başım güneşe düşmüş yanmayı öğrenir.
N'olur böyle duradursun cama güneşe karşı,
Gönül heryerde bir kardeşim güzel heryerde bir...


Enver Gökçe
Ülkü, s.54, 1943

Dervişlik Dedikleri Hırka ile Taç Değil

Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil
Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil

Hırkanın ne suçu var sen yoluna varmazsan
Vargıl yolunca yürü er yolu kalmaç değil

Dersin şeyhin yoluna yalınayak baş açık
Er var dirlik dirilmiş yalınayak aç değil

Durmuş ma’rifet söyler erene Yunus Emre’m
Yol eriyle yoldadır yolsuza yoldaş değil


Yunus Emre

Müşkili Halleylemek Değmenin İşi Değil

Müşkili halleylemek değmenin işi değil
Bir kişiye ver gönül bu yolda naşı değil

Evliyanın gönlünden kesme şey’en lillâhı
Sana himmet ol eyler göz ile kaşı değil

Er oldur kim menzilin her dem gösteridura
Değme ârif bu düşü yoramaz işi değil

Hak tecellî kılmağa can aslını bulmağa
Gönülden sür siyâvı nazarı taşı değil

Bu kelâmın ma’nîsi evliyânın honudur
Yedirmegil câhile ki zîra aşı değil

Yunus bir doğan idi kondu Taptuk koluna
Avın şikâra geldi bu yuva kuşu değil


Yunus Emre

26 Kasım 2018 Pazartesi

Ağıt

Teller iletmez haber, direkler devrileli
Kara haberdir göklerde kuşlar görüleli.
Anam, bacım yok içinde, neremdir yareli?

Adapazar! Erzincan oldun, türkülerdesin;
Bir bahar akşamında ölün, yüreklerde yasın,
Şahan mı vurdu kolun, yaralı turna mısın?

Doyulmaz dünyada; insanın çilesi ölüm.
Ne çare, geldi türküler yakılası ölüm
Ah! böyle mi kahredilir? Yıkılası ölüm.

Bu muydu çarşın, mahşer mi kurmuşlar yerine?
Yine mi "çağrışak kurtlar ve kuşlar" yerine!
Karalar giymişiz kutlu kumaşlar yerine.

Gurbette yar vardı, mendili işlenilmemiş,
Tarlalar hazandır, tütüne başlanılmamış,
Bir mendil ver n'olur, çevresi yaşlanılmamış.

Ağlarım; bu yürek sevdaya uyası değil,
Türküm var: Harput, Diyarbakır mayası değil.
Garibim: İçimde Eğin'in havası değil.

Bir yaprak sarmadım yarana yaran çözerim.
Bir mısra gülmedim, dosta ağıt dizerim,
Uğruna destan yazılası, Adapazarım.


Enver Gökçe
Ülkü, s.43, 1943

Kim Dervişlik İster İse Diyem Ona N’itmek Gerek

Kim dervişlik ister ise diyem ona n’itmek gerek
Şerbeti elinden koyup ağuyu nûş etmek gerek

Gelmek gerek terbiyete cümle bildiklerin koya
Mürebbîsi ne der ise pes ol onu tutmak gerek

Tuta sabr u kanâati tahammül eyleye katı
Terk eyleye sûretini bildiğin unutmak gerek

Dünyâdan gönlünü çeke eli ile arpa eke
Ununa ayrı kül kata güneşte kurutmak gerek

Diyem ona nice ede nefis dileğin bu yolda
Koçan kim iftar eyleye üç günde bir etmek gerek

Böyledir derviş dileği koya cümle ayrılığı
Ondan bulısar erliği kahırlar çok yutmak gerek

Bakma dünya servisine aldanma halk gövüsüne
Dönüp didar arzusuna ol Hakk’a yüz tutmak gerek

Yunus imdi nedir dersin ye kimin kaydını yersin
Bir kişi bu sözü desin ona gücü yetmek gerek


Yunus Emre

Kemdürür Yoksulluktan Nicelerin Varlığı

Kemdürür yoksulluktan nicelerin varlığı
Nice varlık var iken gitmez gönül darlığı

Batmış dünya malına bakmaz ölüm hâline
Yetmiş Karun malına zihî iş düşvarlığı

Bu dünya kime kaldı kimi berhurdar kıldı
Süleyman’a olmadı onun berhudarlığı

Süleyman zenbil ördü kendi emeğin yerdi
Onun ile buldular onlar berhudarlığı

Gel imdi miskin Yunus ne’n var yola harceyle
Gördün elinden gider bu dünyanın varlığı


Yunus Emre

25 Kasım 2018 Pazar

Gelmeyen Bahar

Gel kardeşim, gel beri
Hey kurt hey kuş hey börtü böcek
Ah gidenler gelir mi geri
Açar mı bugün dört bahardır kanayan çiçek
Demek
Daha bizim yaşımızda
İnsanlar ölecek.


Enver Gökçe
1943