Şiir, Sadece: 2015-07-05

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Affet Bizi Lamba

Öyle sarmaş dolaş olduk,
O kadar geçtik kendimizden 
Lâmbayı söndürmeyi unutmuşuz, 
Perdeleri çekmeyi de.
Meğersem sabah olmuş;
Gün pencereden bizi gözetler.
Cânım geceye veda etmek lazım: 
Günün gösterdiği yoldan gitmek lazım.
Affet bizi lâmba,
Seni buralara kadar sürükledikse, 
Geceki sarhoşluğumuza bağışla.
Vakitken dönsen memleketine; 
Tutsak biz de her günkü yolumuzu.
Haydi uğurlar olsun.
Gecemiz sana emanet.


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

Bugün

Bugün masal değil,
Masaldan daha güzel, gerçek; 
Bugün yeryüzünde olduğum gün!
Ayaktayım işte;
Asfalta amut,
Akasyaya muvazi,
İnsanlarla omuz omuza,
Kurtla kuşla aynı kaderde, 
Gülden lâleden farksız,
Fâniliğinde ömrün;
Herkes gibi dertli,
Ümitli herkes kadar;
Ne de olsa memnun yaşamaktan.
Bak nasıl adım atıyorum,
Rakı içercesine,
Yâri öpercesine,
Sarhoş öylesine.

Kim bana söyleyebilir,
Bulutlar mı geçiyor başımın üstünden, 
Ben mi gidiyorum bulutlar altında?


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

Ölüm Tehlikesi

Hızla geç kalabalık caddeden; 
Şoför milletine güven olmaz.
Çabucak sapı ver sokağına; 
Akşam karanlığı tekin değil.
Durma çal evinin kapısını, 
Taş düşebilir komşu duvardan.
Ben geliyorum demez ki ölüm 
Kaza belâ adım başınadır
Kişi evde gerek akşamları;
Ölürse helâlleşerek ölür.


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

10 Temmuz 2015 Cuma

İlk Cemre

Kar eriyivermiş, buz kırılmış; 
Kuşlar gibi azâdolmuş sular, 
Toprağa düşer düşmez ilk cemre.
Arzın bağrında bin yol açılmış, 
Aktıkça akmış, şâdolmuş sular, 
Dağ ballarından tâ denizlere.


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

Gündüz Olsun

Bana doğruyu söyle deniz,
Bir kasdın olacak şüphesiz, 
Kış yaz bu sahile çarpmaktan.
Balıklarının başı için
Nedir alıp veremediğin
Bu güzel, bu yosma topraktan?
Uğrunda serden geçtiğimiz; 
Ne ateşlerden geçtiğimiz!
Bunca yıl bunca asır,
Eksilmedi sesindeki sır,
Ey deniz! Ne demek istersin?
Bırak muamma konuşmayı,
Çıkar ağzındaki baklayı,
Bahtımız aydınlanıversin!
Gündüz olsun hilkatte gündüz!
Ne halimiz varsa görürüz.


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

Yalan

Ne var ki sanki park olduysa eski mezarlık?
Yalandır, yıllar falan geçmemiş aradan; 
Sen bermutat ondört yaşında, ben yirmi bir; 
Güzelsen, âşıksam, alışmalısın artık.
Bahar geldi işte, düğünümüz ne zaman?
Ubeydullah efendi daha ölmemiştir.


Cahit Sıtkı Tarancı 
Otuz Beş Yaş

9 Temmuz 2015 Perşembe

Ajans Dinlerken

Vaktiyle gölgesinde dinlendiğimiz çınar, 
Eski mahalle, vakıf çeşme, bakımsız cami, 
Sakın zannetmeyin sizi garipsediğimi, 
Bir güvercin hüznünde susan geçmiş zamanlar!

Affedin beni daldığım oluyorsa eğer, 
Neyleyim gönlümce değil bu olup bitenler.


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

Bugün Hava Güzel

Bugün hava güzel,
İçim içime sığmıyor.
Annemden mektup aldım,
Memlekette gibiyim.
Allaha şükür karnım tok;
Elimi uzatsam kahve fincanı dudaklarımdadır.
Kuşlar kaçmıyor benden;
Bir güvercin kanadında okşuyorum 
Göklerin maviliğini.
Serçelerin cıvıltısıyla siniyor içime 
Ağaçların yeşilliği.
Bulutların ipek gölgesi
Çocukların yüzünde hışırdıyor.
Çember çeviriyorum çocuklarla beraber 
Elime çember almadan.
Düşüncelerimi nura garkeden güneşe sor, 
Bu Nisan rüzgârı da şahadet eder, 
Bütün insanları kardeş biliyorum, 
Cümlenin sağlığına duacıyım.
Şayet ölürsem,
Helâlleşmeye vakit kalmadan, 
Hatırdan çıkarmayın beni;
Dünyaya benden selam olsun.
Her nefes alıp verişiniz.


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

Bir Ölünün Ardından

Kabrime çiçek getirenlere gülerim; 
Gafil kişilermiş şu insanlar vesselam; 
Bilmezler ki bu kabirle yoktur alâkam; 
Ben o çiçeklerdeyim, ben bu çiçeklerim.


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

8 Temmuz 2015 Çarşamba

Öyle Dalmışım Ki

Öyle dalmışım ki bu akşam üstü, 
Komşu arsadır gözümde gökyüzü.

Ben dünyadan bihaber bir çocuğum; 
Kayıp zıpzıplarımı arıyorum.

Koşun çocuklar, koşun komşu kızlar, 
Avuçlarıma sığmıyor yıldızlar.


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

Çocuk Bahçesinde Gezerken

Kırıldığını bildiğim halde 
Ne diye çemberimi ararım?
Kursam işlemez oyuncaklarım: 
El çocuğu uyur beşiğimde.

Ah yeniden başlamak hayata;
Çocukluğa, aşka ve sanata!


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

Sıla

Gün bitti;,
Akşam serinliğiyle başlıyor memleketim.
Doğduğum köy göründü;
Sâkin yıldızlariyle gittikçe yakınlaşan sema, 
Dört nala kalktı atım sevincinden; 
Uçarak gidiyorum sılaya.
Çocukluğumda uçurttuğum uçurtmalar olacak 
Bacalara takılan kuş beyaz bulutlar; 
Belki de rüzgârda namaz bezidir.
Yüzüne hasret kaldığım anacığımın!
Herhalde beni bekleyenler var.


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

7 Temmuz 2015 Salı

Yanlış Bilmesinler Beni

Bahçem ağaçlardan, çiçeklerdendir.
Evim taştan yapılmış.
Annem kardeşim gibi severim 
Ağaçları, taşları, çiçekleri.
Hepsine dair hâtıralarım var, 
Kimi acı kimi tatlı hâtıralar.

Bu ağaç servi olmadan,
Bu taşa kitâbem yazılmadan, 
Bu çiçek kabrime çelenk diye getirilmeden, 
Söyleseniz beni onlara kuşlar, 
Yanlış bilmesinler beni.


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

Hastanede Ziyaret Günü

Hastanede ziyaret günü,
Aşina çehreler beliriyor
Koğuşun kapısında,
Anne telâşı, yâr heyecanı, dost tehalükü; 
Çiçekler ve şeker kutuları.
Hangi hastanın yüzünü aydınlatırsan aydınlat, 
Selâm sana.

Dışarıdan müjdeler getiren ışık demeti!
Cümlemizi sevindiriyorsun.


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

Robenson

Robenson, akıllı Robenson'um, 
Ne imreniyorum sana bilsen!
Göstersen adana giden yolu; 
Başımı dinlemek istiyorum, 

Ben gemi olurum, sen kaptan ol; 
Yelken açarız bir sabah vakti.
Güneşte gölgemiz olur deniz, 
Yolculuk ! derken adamızdayız.

İsterdim tercümanım olasın, 
Tanıtasın beni balıklara,
Vahşi kuşlara ve çiçeklere 
Bizdendir diyesin benim için.

Ağaca çıkmasını bilirim,
Tanırım meyvenin olmuşunu; 
Taş kırmak da gelir elimizden, 
Ateş yakmak da, aş pişirmek de.

Robenson, halden bilir Robenson,
Adan hâlâ batmadıysa eğer, 
Alıp götürsen beni oraya,
Deniz yolu kapanmadan evvel!


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

6 Temmuz 2015 Pazartesi

Biz Nerdeyiz Sevgilim

Gecesi benden, mehtabı senden 
Bir bahçesi var ki aşkımızın, 
Mevsimlerdir dolaşırız, bitmez.

Kim demiş ki zamanla gül solar?
Bülbül hiç yorulur mu türküden?
Dilbersin işte, delikanlıyım.

Ne hikmettir bu Yarab, ne güzel!
Herhalde yeryüzünde değiliz; 
Sahiden biz nerdeyiz sevgilim?


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

Uykusuz gecemde bir kadın!

Sözlerinin ay ışığında

Vücudu kar beyazlığında;

Saçları bir hazine altın.

Ne ateşimden haberi var,

Ne bilir çıplak olduğunu;

Varlığını ve yokluğunu

Duymadan güzel ve bahtiyar!


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

İnsanoğlu

Âdem'le Havva'dan geldiğim doğru; 
Vuruldum bir kere elma dalına 
Hala aklımda o Tufan yağmuru; 
Şükür çıktığıma Nuh'un salına.

Ölmek varsa günün birinde gayri, 
Göz nuru, el emeği, alın teri 
Yaşadığım iyi kötü günleri 
Değişmem hiçbir cennet masalına.


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş