Şiir, Sadece: 2011-06-26

1 Temmuz 2011 Cuma

Merhaba

Merhaba İlhan
İşte Enver Ahiyi de getirdik yanına
"Şu dünyada
Ayrılık var
Ölüm var
İlle de zulüm var"
Diyen ozanı.
Gülüşünden su içişine kadar
Halk olan adamı

Mezarlarınız biraz aralı
Ama atsan
Ulaştırırsın herhal sigaranı

İki gözüm ona iyi bak
Dünyaya küskün gitti biraz
Zemheride çiçek açmış
Acılı, suskun bir topraktır o
Seslenmezsen
Merhaba demez

Hastadır, koluna gir
Yürüyemez
Ayakları tutuk.
Bağışla İlhan
Öyle ya
Senin de kaburgaların kırık


Metin Demirtaş
1982

30 Haziran 2011 Perşembe

Struga Şiir Akşamlarından İzlenimler

Struga'nın ışıklı köprülerinin birinde
Dilimizde Nazım'ın hasret şiirleri
Alnımda mavi serinliği suların
Kırlangıçlar ve martılarla
Kederli bir tadı var
Köprülerden geçmenin

Kaç gün oldu ki memleketten ayrılalı
Turnalar gibi nazlı ve derin
Hasret geçiyor şiirin ilk dizesinden
Andım seni dolu gözlerle
Ey koca göçmen
Ey sevgili Nazım
Yaşayarak yangınını
Şuncağız ayrılığın

Dövülmüş acılı Afrika toprağını
Ve Agustino Neto'yu anımsatan
Karaderili bir ozan geçti
Az önce yanımdan
El salladım
Durdu:
Sevecen, kıvırcık bir gülüşle
Gülerken, kara yüzünde ak dişleri
Yanık anızlardan
Havalanan güvercin sürüleri

Ohri sokaklarındayız
Vietnamlı ozan Şe Lan Vien'le
Karanfil kokuları ve gülhatmiler
Barikatlar kurmuş yolumuza
Her halka kurban olurum

Vietnam halkına iki defa
Makedon halk türküleri söylenen
Güneşli bir meyhanede
Oturmuş mastika içiyoruz
Filistinli bir şairle
Acılı bir halkın oğlu olarak
Ne kadar şen ve şakrak
Dillerimizi bilmiyoruz
Ama konuşmadan da anlatabileceğimiz
Ne çok şey var aramızda
Filistin halkının acıları
Umutları ve gözyaşları
Ve son sözleri
Kavgada düşün ölenlerin
Ortak sevinci ve kederidir şiirlerimizin

Ohri gülü ürpermede
Akşam oluyor
Karşıda derin ve suskun
Pindos Dağları
Ve tek tük yıldızlarıyla
Arnavutluk ufukları

Ve yurdum uzakta
Öldürülmüş civan oğullarıyla
Kanlı bir mısra gibi
Uzakta


Metin Demirtaş
Hançer ve Lirik
1979

29 Haziran 2011 Çarşamba

Attila Jozsef'le Tanışma

İstanbul' da
"Militan'ın basıldığı matbaada
Tanıştım bir şairle
Çağımın fırtınalı, seçkin bir şairiyle
Atilla Jozsef
Canından damıttığı mısralarıyla
Yatıyordu arda
Kurşun harflerle dizilmiş bir kalıpta

İnanılmaz, ağlıyası bir sevgi duydum
Okuyunca şiirlerini ve intiharını
Ölümü nasıl dokundu içime
Anımsarım bir kere de böylesine
Gizli ve sımsıcak
Ağlamıştım
Vapstarofun ölümüne

Çin'de halkı kurşunlayan
Bir generale duyduğu nefret
Yurduna, sınıfına, annesine duyduğu sevgi
Yoksulluk, faşizm ve şizofreni
Aşklar, acılar, yürek üzgünlükleri
Yani çağdaş olan ne varsa
Süren şimdi bizim de hayatımızda
Öylesine ince
Ağrıyan bir yan buldum şiirlerinde

Sevdim Attilla Jozsef'i.
Ve yaşadım kalbimde bir an
Kalbinin gelgitlerini...


Metin Demirtaş
Hazırol Kalbim
1974

28 Haziran 2011 Salı

Haktan Bize Haber Verdi Erenler

Hak'tan bize haber verdi erenler
Gönülde iste bul Hakk'ı dediler
Hakk'ın cemalini ıyan görenler
Gönülde iste bul Hakk'ı dediler

Gönül imiş çünkü Hakk'ın durağı
Anda yanar imiş zatın çerağı
Ede aşkını hem Hakk'ın yarağı
Gönülde iste bul Hakk'ı dediler

Maksut olan bu alemde insandır
İnsan dedikleri gönülde candır
Can değildir hakıykat-i canandır
Gönülde iste bul Hakk'ı dediler

Bir noktadır yerden göğe bu alem
Sıfattır ol zatıdır can-ı adem
Nafahtü'den geldi bize gelen dem
Gönülde iste bul Hakk'ı dediler

Gönül ili Hakk'ın gizli ilidir
Andan haber bilen gerçek velidir
Gaybi Hakk'ın yolu gönül yoludur
Gönülde iste bul Hakk'ı dediler


Gaybı Sunullah

Gönül Gitti Elimden

Gönül gitti elimden
Ele giresi değil
Hallaak ile bir oldu
Artık ölesi değil

Ol bir ile bir olan
Cümle aleme dolan
Böyle sultanlık buları
Kulluk kılası değil

Erişmeyen vahdete
Vahdetteki izzete
Girse bile cennete
Lezzet bulası değil

Can iline girmeyen
Hak varını bulmayan
Bu surette gülmeyen
Sonra gülesi değil

İkiliğin silmeyen
Hakk'ı canda bulmayan
Gaybı kendin bilmeyen
Rabbin bilesi değil


Gaybı Sunullah

Taç Marifet Tacıdır

Taç marifet tacıdır
Sanma gayrı taç ola
Taklid ile tok olan
Hakıykatte aç ola

Düşe düşüp aldanma
Kendin hayrete salma
Hak'tan gayrı ne vardır
Tabire muhtac ola

Sana alem görünen
Hakıykatte Allah'tır
Allah birdir vallahi
Sanma ki birkaç ola

Bir ağaçtır bu alem
Meyvesi olmuş adem
Maksud olan meyvedir
Sanma ki ağaç ola

Bu adem meyvesinin
Çekirdeği sözündür
Sözsüz bu adem, alem
Bir anda tarac ola

Bu sözlerin meali
Kişi kendin bilmektir
Kendi kendin bilene
Hakıykat mirac ola

Hak denilen özündür
Özündeki sözündür
Gaybı özün bilene
Rububiyet tac ola


Gaybı Sunullah

Dedim Ay Kız Ne Güzelsin

Dedim ay kız ne güzelsin
Dedi dersim hecelenmiş
Dedim sensin dan yıldızı
Dedi hayli yücelenmiş

Dedim dilber bu ne haldir
Dedi ebruların yaydır
Dedim bedirlenmiş aydır
Dedi onbeş gecelenmiş

Dedim dilber yüzün mahı
Selvi'sin güzeller şahı
Dedim unutma Emrah'ı
Dedi neylim kocalanmış


Ercişli Emrah

Ben Bir Garip Seyyah Olsam

Ben bir garip seyyah olsam
Gezsem karayı karayı
Yitirdim nazlı yarimi
Bulsam arayı arayı

Irak yollar yakın olsa
Her güzelde hakkım olsa
Dostum Lokman hekim olsa
Sarsam yarayı yarayı

Yari düşürsem ardıma
Bir ateş düştü yurduma
Benim unulmaz derdime
Bulsam çareyi çareyi

Emrah'ım da okur yazar
Hak kalemin de kimler bozar
Ayna almış perçem düzer
Zülfün tarayı tarayı


Ercişli Emrah

Çark Devrildi Dolap Döndü

Çark devrildi dolap döndü
Ahir zamana düşüptür
Ay yerinde gün yerinde
Küfran salına düşüptür

Yerindedir gece gündüz
Örgülü terazi yıldız
Bir hanhara gidelim biz
Yollar dumana düşüptür

Yağmur yağar biter otlar
Mevç gelür dürlü nimetler
Yar ile danışır yadlar
Har gülüstana düşüptür

Bülbülün zarı figanı
Doldurur iki cihanı
Şu dünyanın sonu fani
Kavli yalana düşüptür

Dedemoğlu der hasretten
Yandı yüreğim gayretten
Umarım ki inayetten
Şah-ı Merdana düşüptür


Dedemoğlu

Evvel Bahar Yaz Ayları Gelende

Evvel bahar yaz ayları gelende
Akar boz bulanık seli Bingöl'ün
Katar katar olmuş ağca mayalar
Çıkar yaylalara ili Bingöl'ün

Bir zamanda bu dağları gezmeli
Her güzelin bir ismini yazmalı
Topuğu halhallı burnu hızmalı
Seyran ider nevcivanı Bingöl'ün

Yiğid olan dolü bade içmeli
İçüp güzellerin seyrin itmeli
Herkes sevdiğini alıp gitmeli
Yiğitlere kala yeri Bingöl'ün

Etem Bey otağın kurmuş geriden
İster tutyalara hüküm yürüden
Davudoğlu haber almış periden
Dersem menevşesin Bingöl'ün


Davudoğlu

Padişahım Cezayir'in

Padişahım Cezayir'in
Yarar arslan yatağıdır
Zaviyesidir Resulün
Gerçek erler otağıdır

Coşar derya eser badı
Kılınç ile arar yadı
Sedd-i İslam'dır bir adı
Akdenizin bucağıdır

Allah olsun kıyl ü kalin
Lütfu çoktur bi-zevalin
Cezayir yedi kralın
Daim başı nacağıdır

Cezayir'in kahramanı
Kafire vermez amanı
Severler Al-i Osmanı
Hacı Bektaş koçağıdır

Mekpanıdır gerçek erin
Hak yoluna verir serin
Benli Ali şehitlerin
Bağ-ı Cennet durağıdır


Benli Ali

Salınıp Seyran Yerine

Salınıp seyran yerine
Çıkan dilber kiminsin sen
Siyah zülfün mah yüzüne
Döken dilber kiminsin sen

Baktım gözüne kaşına
Benzettim hüma kuşuna
Beni hicran ateşine
Yakan dilber kiminsin sen

Payine yüz süren kullar
Demadem medhin ederler
Al yanak üstüne güller
Takan dilber kiminsin sen

Seyrana gider bostana
Bülbül konar gülistana
Bize mestane mestane
Bakan dilber kiminsin sen

Aşık Ömer seyre varma
Varıp divanına durma
Ela göze siyah sürme
Çeken dilber kiminsin sen


Aşık Ömer

Şu Karşıdan Gelen Dilber

Şu karşıdan gelen dilber
Boyu selvi dala benzer
Yanında bir kızla bile
Gonca açmış güle benzer

Gelinin gözleri bende
Kız cefalar etmez dosta
Gelin şerbet gibi tasta
Kız tabakta bala benzer

Gelin kıza bulur suçu
Kızın geline yeter gücü
Gelinin ibrişim saçı
Kızın sırma tele benzer

Gelin der adım Huri
Kız da meleklerin biri
Gelin al çiçekli koru
Kız bahçede güle benzer

Taşlar olsun yapınızda
Misk ü anber kokunuzda
Aşık Ömer kapınızda
Bir azatsız kula benzer


Aşık Ömer

27 Haziran 2011 Pazartesi

Beni Öp Sonra Doğur Beni

Şimdi
utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında.

Ovadan
gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan
çeviriyor o küçücük güneşimizi.

Taşarak evlerden taraçalardan
gelip sesime yerleşiyor.

Sesimin esnek baldıranı
sesimin alaca baldıranı.

Ve kuşlara doğru
fildişi: rüzgarın tavrı.
Dağ: güneş iskeleti.

Tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.

Kan görüyorum taş görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
- uykusuzluğun sütlü inciri -

kovanlara sızmıyor.

Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni.



Cemal Süreya