Şiir, Sadece: 2013-07-21

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Marie Louise Shew'e

Varlığını sabah diye selamlıyanlardan -
Yokluğunu gece sayanlardan -
Yüksek göklerde kutsal ateşi gölgeleyen -
Ağlayarak ümit için her saat seni kutsayanlardan -
Yaşam için - ah. Hepsinin üstünde,
Derinlere gömülü inancın Gerçeklik
Erdem ve İnsanlıkta canlanması için -
Ümitsizliğin menfur yatağında ölmeye yatanlardan,
Birden yükselir, senin mırıldandığın sözler üzre,
"Işık olsun"
Mırıldandığın sözlerin, gözlerinin -
Seraphlara özgü bakışıyla gerçekleşen -
Sana en çok borçlu olanlardan - şükranı
Tapınmaya benzeyen - ah, anımsa
En doğrusunu - adanmış olanı en çok tutkuyla,
Ve düşün ki bu güçsüz dizeleri o yazdı -
O yazdı, yazarken ürperip düşünerek
Bir olduğunu ruhunun bir meleğinkiyle


Edgar Allan Poe

Biz Kime Aşık isek Alemler Ona Aşık

Biz kime âşık isek âlemler ona âşık
Kime değil diyelim bir kapıdır bir tarıyk

Biz neyi sever isek ma’şûka onu sever
Dostumuzun dostuna yad endişe ne lâyık

Sen gerçek âşık isen dostun dostuna dost ol
Bu halde kalır isen dosta değil yaraşık

Kime az bakar isen aslı yüce yerdedir
Bun yerinde durana sığını geçer ferıyk

Yetmiş iki millete kurban ol âşık isen
Tâ âşıklar safında tamam olasın sâdık

Sen Hakk’a âşık isen Hak sana kapı açar
Ko seni beğenmeği varlık evini bir yık

Hâs u âm mutî’âsı dost kuludur cümlesi
Kime aydıbilesin gel evinden daşra çık

Yunus’un bu danışı genc-i nihan sözüdür
Dosta âşık olanlar iki cihandan fârığ


Yunus Emre

26 Temmuz 2013 Cuma

Kuzgun

"Raven"


Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan;
"Bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan,
Başka kim gelir bu zaman? "

Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi,
Örüyordu döşemeye hayalini kül ve duman,
Işısın istedim şafak çaresini arayarak
Bana kalan o acının kaybolup gitmiş Lenore'dan,
Meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili Lenore'dan,
Adı artık anılmayan.

İpekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin
Korkulara saldı beni, daha önce duyulmayan;
Yatışsın diye yüreğim ayağa kalkarak dedim:
"Bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan,
Gecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan;
Başka kim olur bu zaman? "

Kan geldi yüzüme birden daha fazla çekinmeden
"Özür diliyorum" dedim, "kimseniz, Bay ya da Bayan
Dalmış, rüyadaydım sanki, öyle yavaş vurdunuz ki,
Öyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan."
Yalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan
Kapıyı açtığım zaman.

Gözlerimi karanlığa dikip başladım bakmaya,
Şaşkınlık ve korku yüklü rüyalar geçti aklımdan;
Sessizlik durgundu ama, kıpırtı yoktu havada,
Fısıltıyla bir kelime, "Lenore" geldi uzaklardan,
Sonra yankıdı fısıltım, geri döndü uzaklardan;
Yalnız bu sözdü duyulan.

Duydum vuruşu yeniden, daha hızlı eskisinden,
İçimde yanan ruhumla odama döndüğüm zaman.
İrkilip dedim: "Muhakkak pancurda bir şey olacak;
Gidip bakmalı bir kere, nedir hızlı hızlı vuran;
Yatışsın da şu yüreğim anlayayım nedir vuran;
Başkası değil rüzgârdan..."

Çırpınarak girdi birden o eski kutsal günlerden
Bugüne kalmış bir Kuzgun pancuru açtığım zaman.
Bana aldırmadı bile, pek ince bir hareketle
Süzüldü kapıya doğru hızla uçarak yanımdan,
Kondu Pallas'ın büstüne hızla geçerek yanımdan,
Kaldı orda oynamadan.

Gururlu, sert havasına kara kuşun alışınca
Hiçbir belirti kalmadı o hazin şaşkınlığımdan;
"Gerçi yolunmuş sorgucun" dedim, "ama korkmuyorsun
Gelmekten, kocamış Kuzgun, Gecelerin kıyısından;
Söyle, nasıl çağırırlar seni Ölüm kıyısından? "
Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."

Sözümü anlamasına bu kuşun şaşırdım ama
Hiçbir şey çıkaramadım bana verdiği cevaptan,
İlgisiz bir cevap sanki; şunu kabul etmeli ki
Kapısında böyle bir kuş kolay kolay görmez insan,
Böyle heykelin üstünde kolay kolay görmez insan;
Adı "Hiçbir zaman" olan.

Durgun büstte otururken içini dökmüştü birden
O kelimeleri değil, abanoz kanatlı hayvan.
Sözü bu kadarla kaldı, yerinden kıpırdamadı,
Sustu, sonra ben konuştum: "Dostlarım kaçtı yanımdan
Umutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan."
Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."

Birdenbire irkilip de o bozulan sessizlikte
"Anlaşılıyor ki" dedim, "bu sözler aklında kalan;
İnsaf bilmez felâketin kovaladığı sahibin
Sana bunları bırakmış, tekrarlıyorsun durmadan.
Umutlarına yakılmış bir ağıt gibi durmadan:
Hiç -ama hiç- hiçbir zaman."

Çekip gitti beni o gün yaslı kılan garip hüzün;
Bir koltuk çektim kapıya, karşımdaydı artık hayvan,
Sonra gömüldüm mindere, sonra daldım hayallere,
Sonra Kuzgun'u düşündüm, geçmiş yüzyıllardan kalan
Ne demek istediğini böyle kulağımda kalan.
Çatlak çatlak: "Hiçbir zaman."

Oturup düşündüm öyle, söylemeden, tek söz bile
Ateşli gözleri şimdi göğsümün içini yakan
Durup o Kuzgun'a baktım, mindere gömüldü başım,
Kadife kaplı mindere, üzerine ışık vuran,
Elleri Lenore'un artık mor mindere, ışık vuran,
Değmeyecek hiçbir zaman!

Sanki ağırlaştı hava, çınlayan adımlarıyla
Melek geçti, ellerinde görünmeyen bir buhurdan.
"Aptal," dedim, "dön hayata; Tanrın sana acımış da
Meleklerini yollamış kurtul diye o anıdan;
İç bu iksiri de unut, kurtul artık o anıdan."
Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."

"Geldin bir kere nasılsa, cehennemlerden mi yoksa?
Ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
Bu çorak ülkede teksin, yine de çıkıyor sesin,
Korkuların hortladığı evimde, n'olur anlatsan
Acılarımın ilâcı oralarda mı, anlatsan..."
Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."

"Şu yukarda dönen gökle Tanrı'yı seversen söyle;
Ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
Azalt biraz kederimi, söyle ruhum cennette mi
Buluşacak o Lenore'la, adı meleklerce konan,
O sevgili, eşsiz kızla, adı meleklerce konan? "
Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."

Kalkıp haykırdım: "Getirsin ayrılışı bu sözlerin!
Rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan!
Hatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın!
Dağıtma yalnızlığımı! Bırak beni, git kapımdan!
Yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan! "
Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."

Oda kapımın üstünde, Pallas'ın solgun büstünde
Oturmakta, oturmakta Kuzgun hiç kıpırdamadan;
Hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin
Bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan,
O gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan
Kalkmayacak - hiçbir zaman!


Edgar Allan Poe

İlahi

Sabahleyin - öğlenleyin - akşam karanlığında -
Benim ilahimi duyarsın, Maria.
Kederde ve sevinçte, iyide ve kötüde,
Tanrının anası benimle ol.
Saatler pırıltıyla uçtuğunda,
Ve tek bir bulur karartmadığında göğü,
Aylak olmasın diye ruhum,
Lütfun götürürdü onu sana ve seninkine;
Şimdi, fırtınaları kaderin
Geçmişimi ve günümü karartınca,
Bırak ışısın geleceğim
Senin ve senin olanın tatlı ümidiyle


Edgar Allan Poe

Hak Cihâna Doludur Kimsene Hakk’ı Bilmez

Hak cihâna doludur kimsene Hakk’ı bilmez
Onu sen senden iste o senden ayrı olmaz

Dünyaya inanırsın rızka benimdir dersin
Niçin yalan söylersin çün sen dediğin olmaz

Ahret yavlak ıraktır doğruluk key yaraktır
Ayrılık sarp firaktır hiç varan geri gelmez

Dünyâya gelen geçer bir bir şerbetin içer
Bu bir köprüdür geçer câhiller onu bilmez

Gelin tanşık edelim iş kolayın tutalım
Sevelim sevilelim dünyâya kimse kalmaz

Yunus sözün anlarsan ma’nîsini dinlersen
Sana iy dirlik gerek bunda kimsene kalmaz


Yunus Emre

25 Temmuz 2013 Perşembe

Helen'e

Helen, senin adın
Eskinin Nicean yelkenlileri gibidir, benim için
Usulca, kokulu denizin üzerinden
O yol yorgunu gezgini taşır
Kıyısına kendi memleketinin

Gezmeyi özler yapayalnız denizlerin üstünde
Yunanlı yüzün, sümbül saçların
Senin havaların getirmişti beni eve
Yunanistanın görkemine ve
Roma yüceliğine.

İşte, oradaki pırıltılı pencere nişinde
Nasıl da bir heykel gibi, görürüm dineldiği
Ah, Pysche, kutlu topraklar olan bölgelerden
Akik lamba elinde.


Edgar Allan Poe

Hiçbir Kişi Bilmez Bizi Biz Ne İşin İçindeyiz

Hiçbir kişi bilmez bizi biz ne işin içindeyiz
Ne hırsımız baydır bizim ne nefsimiz içindeyiz

Bir kimsenin devletine ta’nediben biz gülmeyiz
Ne münkiriz âlimlere ne Tersâ’nın haçındayız

Biz bunun neliğin bildik dünyânın nesine kaldık
Arzumuz nefs için değil dünyâ teferrücündeyiz

Yunus aydır hey sultânım özge şâhım vardır benim
Ko dünyâ altın gümüşün ne bakır u tuncundayız


Yunus Emre

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Göl

Bu yaban dünyada bir köşe vardı.
Gençliğimizin baharında gittiğim,
Kara kayalarla sarılmış ve
Yüksek çamların kuleleriyle çevrilmiş-
Öylesine güzeldi ki yalnızlığı
Vahşi bir gölün, onu daha az sevemzdim.

Ama kara kefenini serdiğin gece üzerine
Herşeye serdiğin gibi,
Ve gizemli rüzgar
Ahenkle mırıldanarak gittiğinde,
O zaman- aho zaman- uyanırdım.
Issız göl dehşetine.

Ama korku değildi
İnsanı titreten bir zevkti bu dehşet -
Öyle bir duygu ki ne madenler, mücevherler
Ne de - hatta senin aşkın
Kandırabilirdi anlatmaya beni
O zehirli dalgadaydı ölüm
Bir mezarlık çukurumda-
Yalnız imgelemi böyle teselli bulan,
Kimsesiz ruhu bu karnlık gölden
Bir Adeb yaratan, O'nun için


Edgar Allan Poe

Bu Dem Yüzüm Süreduram Her Dem Ay’ım Yeni Doğar

Bu dem yüzüm süreduram her dem Ay’ım yeni doğar
Her dem bayramdurur bana yazım kışım yenibahar

Benim Ay’ım ışığına bulutlar gölge kılmaya
Hoş gedilmez doluluğu nûru yerden göğe ağar

Onun nûru karanlığı sürer gönül hücresinden
Pes karanlık nûr ile bir hücreye nice sığar

Ben Ay’ımı yerde gördüm ne isterim gökyüzünde
Benim yüzüm yerde gerek bana rahmet yerden yağar

Sözüm Ay gün için değil sevenlere bir söz yeter
Sevdiğim söylemez isem sevmek ded’i beni boğar

N’ola Yunus sevdi ise çoktur seni seviciler
Sevenleri göyer dedi onun için boyun eğer


Yunus Emre

23 Temmuz 2013 Salı

Gelin Baladı

Yüzük parmağımda,
Ve alnımda gelin çelengi;
Muhteşem mücevherler ve satenşer
Hepsi emrinde,
Ve ben mutluyum şimdi.

Ve Lordum ki beni çok sever;
Ama andını ilk kez içtiğinde,
Hissetim göğsümün kabardığını-
Çünkü bir ölüm çanı gibi öttü sözler
Ve ses onunkiymiş gibi geldi.
Savaşta düşmüştü o kuytu ağaçlıkta
Ve mutludur şimdi.

Ama konuşup bana güvence verdi,
Ve solgun alnımı öptü,
Derken bir hayal hali geldi üzerime,
Ve kilise avlusuna taşıdı beni,
Ve ona dedim ki iç çekerek
(merhum D'Elormie sanıp onu)
"Oh, mutluyum şimdi."

Ve böylece söylendi bu sözler,
Ve bu evlilik andı;
Ve, inancım yıkılsa da,
Ve, kırılsa da kalbim,
Delil olarak burada yüzük
Ki mutluyum şimdi,
Bak, mutluluğumu kanıtlayan
Şu altından simgeye.

Tanrım, uyanabilseydim keşke.
Çünkü bilmeden düş görüyorum nasıl olduğunu,
Ve fena sarsılıyor ruhum
Atılmasın diye yanlış bir adım, -
O unutulan ölü
Mutlu olmayabilir belki diye


Edgar Allan Poe

İşitin Hey Ulular Ahır-zaman Olısar

İşitin hey ulular âhır-zaman olısar
Sağ Müslüman seyrektir ol da güman olısar

Dânişmend okur tutmaz derviş yolun gözetmez
Bu halk öğüt işitmez sağır hemen olısar

Gitti beyler mürveti binmişler birer atı
Yediği yoksul eti içtiği kan olısar

Ya’nî er koptu erden elin çekmez murdardan
Deccal kopısar yerden onlar uyan olısar

Birbirine yan yana ettiğim kalır sana
Yarın mahşer gününde cümle ayan olısar

Ey Yunus imdi senin aşk ile geçsin günün
Sevdiğin kişi senin canına can olısar


Yunus Emre

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Frances S. Osgood'e

Sevilmek mi? - öyleyse bırakma yüreğini
Şimdiki yolundan ayrılmaya.
Olduğun herşeyken şimdi,
Olmadığın şey olma.
Böylece kibarlığın, lütfun,
Aşkın güzelliğin, sonsuz bir
Övgü konusu olacak yeryüzünde,
ve aşk - basit bir görev.


Edgar Allan Poe

Miskin Ademoğlanı Nefse Zebun Olmuştur

Miskin âdemoğlanı nefse zebun olmuştur
Hayvan canavar gibi otlamağa kalmıştır

Hergiz ölümün sanmaz ölesi günü anmaz
Bu dünyâdan usanmaz gaflet öğün almıştır

Oğlanlar öğüt almaz yiğitler tevbe kılmaz
Kocalar tâat kılmaz sarp rüzigâr olmuştur.

Beyler azdı yolundan bilmez yoksul hâlinden
Çıktı rahmet gönlünden nefs gölüne dalmıştır

Yunus sözü âlimden zinhâr olma zâlimden
Korkadurun ölümden cümle doğan ölmüştür


Yunus Emre