Şiir, Sadece: Anı
Anı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Anı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ekim 2017 Salı

Anı

Unutmak istiyorum
Deniz kıyısında yürüdüğümüz günleri

Bir gün
İki gün
Üç gün

Yaz gelir
Güz gelir
Her şeyi denizden toplayıp kış gelir

Unutmak istiyorum
Deniz kıyısında yürüdüğümüz günleri

Bir gün
İki gün
Üç gün.


Cho Pyong - Hwa
Çeviren: Muzaffer Uyguner

6 Nisan 2017 Perşembe

Anı

I.

Düşlerin o ağırlaşmış dünyasında
Birlikte çekiyoruz içimize havayı.
İçimizde ölüyor dış dünya
Ve o biliyor beni tepeden tırnağa.


II.

Dönüyor, gidecekmiş gibi,
Yarı kuş, yarı hayvan.
Rüzgar kalıyor yamaçta,
Aşk her şey. Aşk, bildiğim ne varsa


III.

Bir geyik su içiyor dereden
Bir geyik, bir de onun yavrusu.
Ben seyirtince peşlerinden,
Taşa dönüşüyor çimen.


Theodore Roethke
Çeviren: Cevat Çapan

15 Eylül 2016 Perşembe

Anı

Bugün Pazar,
Kardeşlerimin taş yüzlü kalabalığından korkuyorum.
Acıyla doldurulmuş cam kulemden, hep kusur bulan Atalar
Damlara, tepelere bakıyorum siste
Sessizlikte-bacalar ağırbaşlı ve çıplak.
Eteklerinde uyuyor ölülerim, bütün düşlerim toprak
Bütün düşlerim, caddeler boyunca dökülüyor cömert kan,
mezbahaların kanlarına karşılık
Ve şimdi, bu gözlem kulesinden şehrin varoşlarından gibi
Düşlerimin belli belirsiz akıp gittiğini görüyorum caddelerden,
tepelerin eteklerine yayıldığını,
Irkımın yol göstericileri gibi Gambia kıyılarında ya da Saloum,
Şimdi Seine'de, bu tepelerin eteklerinde.
Ölülerimi düşüneyim!

Dün Toussaint idi, koca yıldönümü güneşin
Hiçbir mezarlıkta anılmadı.
Ah, ölmeyi hiç kabul etmeyen ölüler, ölümle nasıl savaşıldığını bilen
Seineae ya da Sineae, benim güçsüz damarlarıma yenilmez kanı
dolduran,
Koruyun düşlerimi oğullarınızı korur gibi sezgili ayaklarla
dolaşanlar.

Ah Ölüler, koruyun Paris damlarını Pazar sisinde
Benim ölülerimi koruyan damları
Ki korkulu tehlikesizliğinden kulemin inebileyim caddelere
Katılmak için aralarına mavi gözlü kardeşlerimin
Kaba elli.


Leopold Sedar Senghor
Çeviren: Ali Küçüktavşanlı

26 Kasım 2014 Çarşamba

Anı

Ölümlü için kesilirse sesi gürültülü günün,
Ve şehrin dilsiz meydanlarına,
Çöreklenirse yan saydam gölgesi gecenin,
Ve uyku; günlük çabaların ödülü,
O zaman benim için sessizlikte,
Sürüklenme vaktidir, işkence nöbeti saatlerinin.
Gecenin eylemsizliğinde,
Alevle yanar içimde gönül acısının yılanları.
Rüyalar kaynaşır, özleme boğulmuş aklımda.
Yığılır ağır düşlerimin tortusu.
Anılar sessizce önümde,
Uzun yumağını yuvarlar.
Ve tiksintiyle yaşamımı okurken,
Titrerim, lanet okurum.
Acıyla sızlanırım.
Acıyla, gözyaşı dökerim.
Acı satırları silemem.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1828

4 Şubat 2013 Pazartesi

Anı

Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil 
Değil bu anılacak şey değil 
Apansız geliyor aklıma

Neredeyse gün doğacaktı 
Herkes gibi kalkacaktınız 
Belki daha uykunuz da vardı 
Geceniz geliyor aklıma

Sevdiğim çiçek adları gibi 
Sevdiğim sokak adları gibi 
Bütün sevdiklerimin adları gibi 
Adınız geliyor aklıma

Rahat döşeklerin utanması bundan 
Öpüşürken bu dalgınlık bundan 
Tel örgünün deliğinde buluşan 
Parmaklarınız geliyor aklıma

Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm 
Kahramanlıklar okudum tarihte 
Çağımıza yakışan vakur, sade 
Davranışınız geliyor aklıma

Bir çift güvercin havalansa 
Yanık yanık koksa karanfil 
Değil unutulur şey değil 
Çaresiz geliyor aklıma.


Melih Cevdet ANDAY

Julius ve Ethel Rosenberg, 19 Haziran 1953'te, New York'ta idam edildiklerinde, casusluk nedeniyle idam edilen ilk ABD yurttaşları oldular. Suçlu olup olmadıkları uzun süre tartışıldı. Bugün, idamları McCarhty döneminin baskıcı havasına yorulmaktadır.

5 Haziran 2012 Salı

Anı

Oğlumla kıra gitmiştim, küçücük adımlarıyla
çayırların üstünde koşmak istiyordu ve düşüyordu.

Bir kurbağa
sıçrayıverdi önünde: Hiç görmemişti, korktu.

Bir ağaç vardı, tırmanmak istedi.

Bir hendeği
atlamak istedi, bir taşı yerden sökmek.

Koştu koştu koştu sonra
yakalamak istiyordu bir serçeyi.

Apartmanın üçüncü katında, elli santim var yok
daracık ama upuzun bir balkonda

Gökyüzünü, apartmanların çatılarını, uzaktaki
ağaçsız birkaç tepeyi
göre göre büyüyordu işte, kentli bir çocuk olarak.

O gün kırda
çıldırdı sanki, ne yapacağını bilemiyordu
sevinçten.

Önceki gün yağmur yağmıştı, patlamıştı bütün otlar
yuvarlanıp durdu
yemyeşil oldu üstü.

Kahkahalarını görmeliydiniz, nasıl da
çığlıklar atıyordu.

"Koş baba, koş!" diyordu, koşarken bir kelebeğin
incecik, renkli kanatları ardında...


Ali Püsküllüoğlu