Şiir, Sadece: Şair
Şair etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şair etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Aralık 2017 Pazartesi

Şair

Ulusumun ruhunda erimiş ruhum ben
Onun sevinçleridir haykırdığım, onun kederi.
Yarasında duyduğu acıyım ben,
İçtiğin zehir yakar yüreğimi
Ecel, şerbetini sununca sana
Seçtiğin yol ne olursa olsun.
Orası tapınak olacak bana.

Ulusumun ruhunda erimiş bir ruhum ben,
Onun sevgileridir haykırdığım, onun kinleri.
Tutuşturan yelim ben, ateş olunca sen.
Bir tek iradeyiz biz, çünkü tektir her zaman
Ne varsa bizim olan, bizi kaygılandıran ...
Kaynaksın sen, türkülerimin ereği.
Alın yazının dediğine uymayan
Tek söz çıksa ağzımdan
Yıldırımın hazırdır, yüce ve kutsal halkım.
Vurur ağzıma susturur beni!
Nice kişilerin peşinde koştukları
Başkaları için ne boş şeylerdir ya.
Ama her şeyi bilir o, pergelini dünyanın
İki ucuna koyan, ölümle yaşam arasına.
Belli olmaz verdiği, bazı kara bazı ak
Oysa içimde yüreksin sen, yüreğinim senin de
Yüzyıllar gelip geçer açıp kapayarak
Kaderin ölümsüz defterini ve ben
Ruhundan bir parçayım, halkım benim.
Hiçbir zaman bölünmeyen.


George Cosbuc
Çeviren: Muzaffer Reşit

11 Nisan 2015 Cumartesi

Şair

Eşyayı tanırken hepimiz sâde dışından
Esrarına yol bulduk onun anlatışından.
Cemşîd eli dökmüşse nasıl cama sabûhu,
Mânâyı odur lâfza koyan, maddeye ruhu.
Bir mucizenin lûtfuna ermiş gibi, yer yer.
Can buldu asâsiyle dokundukça şekiller:
Bülbüldeki sevdayı sezip güldeki hüsnü
Nakşetti onun kudreti dünyâya ledünnü.

Her şekle hulul ettiği gündenberi bir can,
Pervanede âşık görünür, şulede canan.
Şâir kanı gezmiş gibi mermer damarında,
Hülyalar uçar heykelin âmâ nazarında,
Şi'rinde hayâl etmese endamını yârin,
Yalnız baş uçundaydı güzel servi mezarın

Gün geldi hayât ufkunu dar buldu cihanda,
At sürdü şeref mülküne Fâtih'le bir anda,
Gün geldi Muhammed'le nebî hâline girdi,
Gök perdenin ardında ne sır varsa belirdi.

Onlar ki beşer hayrına doğmuş, yaşamışlar,
Onlardan eserdir bu duyuşlar, bu dalışlar...
Onlar ki yanan fecr idiler dağda, denizde,

Her manzara onlardan akistir içimizde...
Onlar ki bugün gökte birer kasra çekildi,
Devrinde fakat hangisi mes'ûd olabildi?
Varsın seni ömrünce azabın kolu sarsın
Şâir! Sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın!


Faruk Nafiz Çamlıbel
Han Duvarları

1 Aralık 2014 Pazartesi

Şair

Şairim
şimşek şekillerini şiirlerimin
caddelerde ıslık çalarak
kazırım
duvarlara..
100 metreden
çiftleşen iki sineği seçebilen iki gözüm,
elbette gördü
iki ayaklıların
ikiye ayrıldığını..
Sen
benim
hangisinden olduğumu anlamak istiyorsan
cebime sok
kafanı:
orda
aydınlığı okuyan kara ekmek
sana doğruyu söyler..

Şairim
şiirden anlarım,
en sevdiğim gazel
Anti Düringidir Engelsin..
Şairim
bir yıl yağan yağmur kadar siir yazdım..
Fakat asıl
şaheserime
başlamak için
Hafızı Kapital olmayı bekliyorum.

Futbolda eski kurdum.
Fenerbahçenin forvetleri
mahallede kaydırak oynıyan birer piç kurusuyken
ben
en ağır hafbekleri yere vururdum.
Futbolda eski kurdum.
Santırdan alınca pası
çakarım
Hooooooooooooooooooooooooop!
5 numro top
açık ağzından girer golkipin karnına.
Bana mahsustur bu vuruş
futbol potinlerim
kurşunkalemimden öğrendi bu zanaatı!
O kurşunkalemim ki
9 deliğinizden vücudunuza her tıktığı mısra
işkembenizde tas.
Şairiz be,
şairiz dedik ya be arkadaş....


Nazım Hikmet
1923

26 Kasım 2014 Çarşamba

Şair

Bir şairi çağırmadıkça Apollon*
Kutsal kurban olmaya,
Günlük yaşamın kaygılarına,
Dalmıştır o yüreksizce;
Kutsal liri suskun,
Ruhu, soğuk uykunun tadında,
Ve dünyanın önemsiz çocukları arasında,
Belki de en önemsiz kişidir şair.

Ama bir kez tanrının seslenişi, 
Duyarlı kulaklarına ulaşmaya görsün, 
Silkinir ruhu şairin, 
Uyandırılmış bir kartal gibi. 
Sıkılır dünya meşgalelerinden, 
Yabancılaşır insan sözlerine.

Ulusal putun ayakları dibinde, 
Eğmez gururlu başını. 
Kaçıp gider, yabanıldır ve serttir; 
Sesler ve korkulu heyecanlarla dolu, 
Issız dalgaların kıyılarına koşar. 
Uğultusu derin ormanlara...


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1827


* Mitolojide, sanat ve şiir tanrısı.

24 Haziran 2013 Pazartesi

Şair

Daha önce dolanmıştım hayatın arasından, ortasında
acı dolu bir sevdanın: daha önce
gözlerim hayata çivilenmiş olarak
bir küçük sayfa kuvarsı saklamıştım.
İyiliği satın aldım, buldum kendimi
açgözlülüğün pazarında, soludum hasedin
en sağır sularını, maskelerin ve yaratıkların
insansı olmayan uzaklıklarını.
Yaşadım deniz bataklıklarından bir dünyada
çiçeğin, o beyaz zambağın, titreyen köpüğünde
beni aniden yuttuğu yerde,
ve ayağımı nereye koyduysam
ruhumun uçurumun çenesine kaydığı yerde.
İşte böyle doğdu benim şiirim, zorlukla kurtuldu
dikenlerden, yayıldı
bir ceza olarak üzerine yalnızlığın,
ya da utançsızlığın bahçelerinde yalıttı
tamamen gömülene dek en gizli çiçeği.
Kendi dehlizlerinde yalnız yaşayan
o kasvetli su gibi yalıtılmış,
koştum bir elden öbürüne her bir yaratığın
yalnızlığına, o gündelik nefrete.
Biliyordum böyle yaşayacağımı, fakat en tuhaf
denizdeki balık gibi saklanmış
o yarım canlı, ve o çamurlu
sonsuzlukta rastladım ölüme.
Kapılarını ve yollarını açan ölüm.
Duvarlar boyunca kayan ölüm.


Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı'dan"

4 Şubat 2013 Pazartesi

Şair

Parlıyor altın işlemesi hançerimin.
Gövdesi kusursuz ve sağlamdır.
Gizemli direnci çeliğinin
Doğunun savaşçılığındandır.

Dağlarda bir dağlıya çalıştı yıllarca
Hizmetine karşı ücret beklemedi.
Açtı birçok göğüste birçok korkunç yara
Deldi birçok çelik giysiyi.

Eğlenirken bir köleden de uysaldı, ama
Çınlardı bir söz kırdı mı onurunu.
O günler, oymalı, zengin bir süs ona
Yabancı, utanç verici bir giysi olurdu.

Onu, yiğit bir Kazak, Terek nehri ötesinde
Soğumuş ölüsünden almıştı sahibinin.
Sonra fırlatılmış, yatıp durdu uzun süre
Gezici dükkanında Ermeni'nin.

Şimdi öz kınlardan, savaşta hırpalanmış,
Yoksundur zavallı yoldaşı kahramanın.
Altın bir oyuncak halinde, şerefsiz ve zararsız
Parlayıp duruyor üstünde duvarın.

Artık özenli, alışkın bir elle
Onu silen, okşayan kalmadı.
Ve dua ederek şafaktan önce
Okumuyor kimse üstündeki yazıtı.

Şair! İşte bu gevşek çağda sen de
Böylesin! Yitirdin önemini!
O altınla değiştirdiğin kudrete
Dünya saygıyla kulak verirdi.

Güçlü sözcüklerin ölçülü sesiyle
Savaşçı ateşlenirdi savaşa.
Tütsü dua saatine nasıl gerekliyse
Kadeh şölene nasıl, gerekliydin halka.

Şiirin tanrısal bir ruh gibi kalabalığın üzerinde-
Uçup dururdu ve soylu düşünceler, yankılanan-
Çınlardı o çan gibi halkın bayram ve yıkım günlerinde
Kurultay kulesi üstünde çalan ...

Yalın ve onurlu bir dil sıkıyor bizi şimdi, yalnız;
Eğleniyoruz parlak pullar ve aldatılarla.
Yıpranmış bir güzellik gibi ki yıpranmış dünyamız
Alışkındır kırışıklıklarını gizlemeye allıklar altında.

Ey alay edilmiş peygamber, yeniden uyanacak mısın?
Ya da intikam çağrısına hiçbir zaman-
Altın kınlardan çıkarmayacak mısın
Kılıcını, hakaret pasıyla kaplanan?..


Mihail Lermontov
Türkçesi: Ataol Behramoğlu

25 Eylül 2010 Cumartesi

Şair

Şairi Tanrı Apollon
Kutsal özveriye çağırmadığı zaman,
Yılgınca gömülmüştür o
Boş bir dünyanın dertlerine;
Kutsal liri onun susar;
Soğuk bir uykuda pinekler ruhu,
Dünyanın önemsiz çocukları arasında
Belki, en önemsizi odur.

Ama tanrısal söz ulaştığı an
Onun duyarlı işitimine değin,
Durgun ruhu silkinir şairin,
Bir kartal gibi, uyanan uykusundan.
Dünyanın eğlencesi ona boğuntudur,
Beşerin lâkırdısı ona yabancı,
Durup divanına halkın putunun
Şair eğmez mağrur başını;
Koşar o, akansız ve yaban,
Seslerle ve karmaşayla dolu,
Issız dalgaların vurduğu kıyılara,
Gür uğultulu ormanlara doğru...



Aleksandr Sergeyeviç PUŞKİN
Çeviri: Azer YARAN

1 Ocak 2010 Cuma

Yevgeni Yevtuşenko

Yevgeni Aleksandroviç Yevtuşenko (Rusça: Евгений Александрович Евтушенко) (Doğum tarihi: 18 Temmuz 1933, Zima, İrkutsk, Rus SFSC, SSCB), Stalin sonrası şairler kuşağının önde gelen temsilcisi Rus şair.

Stalin sonrası kuşağın sanatsal özgürlüklerin genişletilmesi ve edebiyatın siyasal ölçütler yerine estetik değerlere dayandırılması için yürüttüğü mücadele, 1950'lerin sonlarıyla 1960'larda yönetimin sanatçılar üzerindeki denetiminin gevşemeye başladığına işaret eder.

Çocukluğu Moskova'da ve Trans-Sibirya Demiryolu üzerindeki küçük bir kasabada geçen Yevtuşenko ilk önemli öykülü şiir yapıtı Stantsiya Zima'da (1956; Zima Kavşağı, 1985) bu kasabayı betimledi. Moskova'daki Gorki Edebiyat Enstitüsü'nde öğrenim gördü. Yayımlanmasına Stalin'in ölümünden sonra izin verilen şiirleriyle halkın sevdiği bir şair oldu. İlk devrimci şairlerden Vladimir Mayakovski ve Sergey Yesenin'in taşkın, yer yer argo yüklü şiir dilini yeniden canlandırdı; ayrıca aşk, kişisel sorunlar gibi Stalin döneminde ele alınması hoş karşılanmayan konularda şiirler yazdı. Yaklaşık 34 bin Ukraynalı Yahudinin Nazilerce katledilişini konu alan Baby Yar (1961; Babi Yar, 1966, 1985) adlı şiir kitabında SSCB'deki Yahudi düşmanlığını da eleştirdi. ABD ve Avrupa'ya çeşitler geziler yaptı; bu gezileri sırasında şiirlerini topluluklar önünde okudu. 1963'te Paris'te otobiyografik nitelikteki Yaşantım (1968/ Erken Yazılmış Bir Yaşam Öyküsü, 1985) adlı yapıtını yayımlamasından sonra ülkesinde baskıya uğradı. Ama SSCB'ye ışık sağlayan bir elektrik santralinin kurulduğu Sibirya simgesiyle Rusya tarihi boyunca bir sürgün yeri sayılan Sibirya simgesini karşılaştırdığı, son derece coşkulu bir dizi şiirinden oluşan Bratskaya GES (1965; Bratsk İstasyonu) adlı yapıtını yayımlamasının ardından saygınlığını yeniden kazandı.
ABD üzerine ilk şiirlerinden derlenen Özgürlük Heykelinin Derisinin Altında adlı oyunu 1972'de Moskova'da sahnelendi. 1978'de tiyatro oyunculuğuna başladı, 1981'de fotoğraflarından oluşan kitabını, ertesi yıl da ilk romanını yayımladı. 1984'te Ardabiola adlı bir novella yazdı. 1986'da Etruria Şiir Ödülü'ne layık görüldü.
Sovyetler Birliği'nin son dönemlerinde Gorbaçov'u, ardından Yeltsin'i destekledi. Ancak, daha sonra Çeçenistan Savaşı nedeniyle ona tavır aldı.

Türkçeye çevrilen öbür yapıtları arasında Pearl Harbour (1967) ve Yagodniye mesta (1982; Yaban Yemişleri, 1987) vardır.

Bazı eserleri

  • Razvedçiki gryakuşçego (1952)
  • Tretıy Sneg (1955)
  • Stantsiya Zima (1956; Zima Kavşağı, 1985)
  • Baby Yar (1961; Babi Yar, 1966, 1985)
  • Tendresse (1962)
  • Masledniki Stalina (1962)
  • Yaşantım (1963)
  • Bratskaya GES (1965; Bratsk İstasyonu)
  • Pearl Harbour (1967)
  • Yagodniye mesta (1982; Yaban Yemişleri, 1987)