Şiir, Sadece: Ali Püsküllüoğlu
Ali Püsküllüoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ali Püsküllüoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Haziran 2012 Salı

Git Yele Söyle

Yelkenleri dolduran yele
Uçurtmayı uçuran yele

Güzel ve tatlı
Kızların saçlarını dagıtan yele

Yagmur getiren
Yapraklardaki yele

Suları kabartan
İnce ve alımlı yele

Ovada yürüyen
Daglarda seken yiğit yele

Bulutları güden
Kuş tüyünden hafif yele

Çiçekler açan
Uzun yolculuklardaki yele

Kafir ve çapkın
Sessizce gülen yele

Güvercinin ve kırlangıcın
Kartalın kanatlarına vuran yele

Sevgiye kanat olan yele...


Ali Püsküllüoğlu

Yaşlanmış Bir Gemici Gibi

Ben bir korsan gemisinde doğup büyüyen
Denizciye benzerim,
Kalbim kavgalara ve fırtınalara alışık;
Tayfalar gibi canım sıkılır karada
Bir hasta gibi eririm.

O dalgalar ki açık denizlerde
Korkunç yolculuklarımda benimle birlikteydi;
Her çığlıkta martılar selamlardı beni
Günlerce yemsiz kalmış martılar.
 
 
Ali Püsküllüoğlu 

Şiir Tanrısına Yakarış

Bağışla unutmuşsam, unuttum 
sanma yine de; 
Yalnız ve kimsesiz 
bir salkımsöğüt bozkırda 
ve solgun suları durgun bir deniz 
gibiyim şimdi; 
saçlarımı dağıtmakta 
şafağın tatlı eli. 

Haydi çöz şu kelepçeyi, bu dağı 
bilirim ben: Pınarlar akar, sessizce; 
tanırım bu ormanı, 
bilirim keçiyollarını her otu, her ağacı, 
her dereyi; 
duyulan, kuş sesleridir; 
bırak da dalıp gideyim sonsuz kıra 
yaşlı ruhum, gövdemle. 

Ya da çöz dilimin bağını 
duysun çığlığımı dünya!
 
 
Ali Püsküllüoğlu 

Günün Herhangi Bir Saati

Bir yıldız, bir karanlık
düştü şavkı suya.
Çok değil burda artık
(ülkem için) gözyaşı
azıcık, birkaç damla.

İşte bir gün daha bitti
çocuğun gözleri doldu.
Kuyunun suyu çekildi,
gidip geliyor (gölgem)
her zaman hiçbir zaman arasında.

Nerde haziranlar nerde temmuzlar
açan her gül?
Bir düş solar
(saati yürür) çünkü,
inceden, acıyla.

Çekilmiş olsam da bir köşeye
gözlerimi yummuyorum
hiçbir şeye,
(hayır, diyorum) hayır
yüz kez, bin kez ve daha.

Yok olmaz, biliyorum
söylenmemiş bir söz bile.
Gün ışığı mı yitecek
gece karanlığı mı (diyorum)
bilinmez ama.

Bir yıldız, bir karanlık
işte bir gün daha bitti,
çok kalmadı sabaha.
Saati yürüyor günün
her zamanla hiçbir zaman arasında.
 
 
Ali Püsküllüoğlu 

Eskidikçe

Güneşi karşılıyoruz mutlu çığlıklarla öperek, 
Dağı, ovayı 
Yüzyılların uykusunu 
Otu, börtü böceği, 
Bir kanat vuruşta uçan kartalı, 
Ağır akan ırmağı, 
Ağzında dünyayı taşıyan leyleği, 
Korkunç bir yalnızlık duyan karacayı. 

Yaşamak süsler eklemektir sonsuz gerçeğe 
Derin bir soluk almak gibi 
Pencereden dışarı bakmak gibi gökyüzüne, 
Bir kırlangıç uçmak gibi 
Kök salmak gibi toprağa; 
Ölümse, açılan bir eski zaman sandığı. 

Zaman diyorsun, bir çingene gibi karşıma çıkıyorsun o zaman, 
O zaman zaman kaçıyor; 
Kim tutabilir şimdiyi dünü eskiyi 
Ölümlerden ölüm beğeni 
Kırk katırı kırk satırı? 

Saçlarında güller, karanfiller, dünyanın en güzel kırları, 
Saçında gelincikler, sabah çiyi ve tarlakuşları 
Çizmeli kedi 
Yedi derya geçen şehzade 
En güzel sırma tel 
Sabahın yedisi ve ıssız göl 
Ve güneşin hiçbir şeyi 
Güvercinlerin çığlığı! 

Yüz çocuk ırmağa koşuyor 
Bin çocuk daha 
Ve yanıyor ayakları kumlarda 
Tozda ve küllerde ve saçında. 
Anılar eskidikçe, insan yaşlandıkça 
Kavağın gölgesi suya düştükçe 
Rüzgârın sesi ve sis, odaya dolar 
Ve dağlar uzakta çok uzakta 
Şimdi, şu sabah gibi güzel oldukça 
Kırıldıkça kırağı. 

Uçuşunu görmek güvercinlerin gökte 
Beni bir çocukluk anısı gibi duygulandırıyor; 
Görmüyor güneşi akşam ezanı köyde. 
Yalnız sular mı uykuya varacak dağlar kayalar mı şimdi? 
İşte çam çıraları da bitti 
Haydi sen de var uykuya: 
Çöksün üstüne gecenin karanlığı!
 
 
Ali Püsküllüoğlu 

Çobanıl

Ey tarlakuşlarının titreşip durduğu masmavi geniş alan, 
Güz geldi mi çiylerle ıslanan kırlar, 
Ey kül renkli ve iyi niyetli gökyüzü! 
Bulutlarını yola çıkar 
Ve kurşuni bir sessizliğe boğ toprağı. 
Yine de 
Ve yalnızca 
İpince 
Bir yolda, uzak bir çavlanın sesiyle gürle. 

Bir adam soruyor bana: Ata binmeyi unutmadın ya? 

Bir dağ doruğu gibiydi, karlı 
Ve çığ salacak, 
Sonsuz, diri fırtınalarla yüklü 
Tepelerde, otların üstünde ilk kar 
Ve sevdiğim şıvgacık fidan, yolun üstünde. 
Güz yeliyle savrulup duruyor 
Ve toprağa 
İyice 
Yaslanıyor, dökülüyor yaprakları, güzle. 

Bir adam soruyor bana: Ata binmeyi unutmadın ya? 

Kim bilebilir, bir tek ağaç bile olmazsa 
O eski, sonsuz ormanı? Sular 
Oluklardan teknelere dökülse de. 
Atlar 
Yeni bir koşu tuttursa da. 
Kim durdurabilir düşleri, ey gece 
Gözler 
Açık olsa da? 

İşte yanıtım: 
Ey tarlakuşlarının titreşip durduğu masmavi geniş alan
 
 
Ali Püsküllüoğlu 

Behçet'e Ağıt

Herkes bir şey söylüyor
Kimi aşk diyor kimi ilkyaz
Böyle yapar insanı,
Ama hiçbiri bilmiyor biraz

Dön kendi kendine
Dön kendi kendine, başım!

Kaç Samanyolu fışkırır düşlerinden
Kim bilir kaç dağ çiçeklenir
Kaç deniz ölür kaç ozan yanar
Bükülür boynun senin, ey şiir!

Kal kendi kendine
Kal kendi kendine, düşüm!

Çavdarların biçildiği tarlalarda
Gece, Ay daha güzeldi
Ve gölgeleri ağaçların
Daha bir uzar giderdi

Ak kendi kendine
Ak kendi kendine, yaşım!
 
 
Ali Püsküllüoğlu 

Aşktır Geride Kalan

İnkâr etmem aşkı
Ağzı bir elma tadı ağzımda

Sevdiği oyuncaklar
En güzeli mızıka

Derken geçer gider birdenbire
Güzelim yaz

Eylülle hüzün
Türkülerde yağmur

Uykusuz geceler ki
Çoktaaan unutulmuştur

Severdi her şeyi
Yollar uzun yürüse

Küçük çakıl taşları, birkaç sümüklüböcek
Bir serçe
 
 
Ali Püsküllüoğlu 

Arkadaş

Arkadaş, iyi bir günü
Sakla kötü günlere
İyi dostu da öyle
Güleç bir yüzü de sakla
Sakla yiğitliği korkaklığı sevgiyi
Kini sakın saklama

Ağaç dik, sula çiçekleri
Çocukları görünce gülsün gözlerinin içi
Üç günlük dünya
De, bağışla herkesi
Söz götüreni, söz getireni
Kalleşi hayını sakın bağışlama

Arkadaş, ezberle ya da yaz bir yana
Otogarlarda, istasyonlarda
Ayrılık sözlerini
Hastanelerde, mapusanelerde
Söylenen türküleri
Ezberle ve sakın unutma
 
 
Ali Püsküllüoğlu 

20 Haziran 2011 Pazartesi

Sanı

Gece benim ülkemdir sarışın kadınları olan,
genelevleri büyük, çirkin dumanları çıkan göğe,
en çok günaha benzer acı bir yeşil öyle -
ve saçlarını kesip kalçalarını daraltan
renkli bardaklar gibi kahkahanın kırdığı
sarışın kadınları olan arsız ve sokulgan -

ne zaman görsem kan ve ölüm gibi aklımda -

Kalır düşmanlığımla birlikte kesik bilekleri,
şamdanlara benziyen kocaman kollu bir adam -
korkuya benzer bir sevgi - şiire benzer bir bıçak -
en çok da karanlığa doğru yağmurdan,
en çok da gececambazının tellerinde -
hep ülkemdir o hep bilir uyusam

ne zaman uyansam kan ve ölüm gibi aklımda -


Ali Püsküllüoğlu
Uzun Atlar Denizi

1 Ocak 2011 Cumartesi

Ali Püsküllüoğlu

Ali Püsküllüoğlu, (doğumu 1 Ocak 1935, Kadirli, Osmaniye - ölümü 24 Haziran 2008, Ankara) Türk yazar, şair ve sözbilimci.

Hayatı

1 Ocak 1935'te o dönemde Adana iline bağlı olan Kadirli’de doğdu. Ailesi çiftçiydi. İlk ve orta okulu Kadirli’de okudu. Mersin Lisesi’nde sürdürdüğü öğrenimini, sağlığı nedeniyle yarıda bırakarak Kadirli'de, Adana’da ve İstanbul'da çeşitli işlerde çalıştı. Bunlar arasında çiftçilik, gazete satıcılığı, sinema biletçiliği, avukat yazmanlığı, redaktörlük, gazetecilik ve yayımcılık sayılabilir.

İstanbul’da Çevre Yayınevi’ni kurdu (1959). Kadirli’de Karacaoğlan adlı haftalık bir gazete çıkardı (29 Temmuz 1960, 12 sayı). 1960-83 arasında Türk Dil Kurumu'nda Yayın ve Tanıtma Kolu uzmanı olarak çalıştı, Kurum’a 1983'te el konulması üzerine istifa ederek ayrıldı. O tarihten sonra dil ve yazın çalışmalarını Ankara’da sürdürdü.

Ankara Radyosu’nda "Kitap Saati"ni (1962-63) ve Türkiye Radyoları’nda Türk Dil Kurumu adına "Arı Dile Doğru","Ana Dilimiz", "Öz Dilimiz" programlarını hazırladı (1963-66). Türkiye Radyoları’nda her akşam olmak üzere bir yıl süreyle yayımlanan, Atatürk’ün Söylev’ini ilk kez günümüz diline aktararak sunanlar arasındaydı.

Ulus gazetesinin haftalık sanat-edebiyat sayfasını yönetti (Nisan 1970-Nisan 1971, 51 sayı); Halkçı gazetesinin sanat-edebiyat sayfasını yönetti (1973); şiir dergisi Yusufçuk‘u çıkardı (Ocak 1979-Aralık 1980, 24 sayı). Türk Dili dergisinin yazı kurullarında yer aldı. Çağdaş Türk Dili dergisinin kurulmasına ön ayak oldu ve dergiyi genel yayın yönetmeni olarak bir süre yönetti. Hürriyet topluluğunun yayımladığı Hürgün gazetesinde serbest yazar olarak çalıştı (1985).

Öz Türkçe Sözlük kitabı 12 Mart döneminde toplatıldı ve bir buçuk yıl süren yargılama sonunda aklandı. Çocuklar için bir Türk şiiri seçkisi olan ve Kültür Bakanlığı’nca yayımlanan Kırlangıcın Kanat Vuruşu da 12 Eylül döneminde savcılıkça soruşturuldu ve kitap hakkında takipsizlik kararı verildi.

Dil Derneği’nin ve Edebiyatçılar Derneği’nin kurucularındandır.

24 Haziran 2008 tarihinde, uzun süredir tedavi gördüğü evinde yaşamını kaybetti. Cenazesi, 25 Haziran 2008 Çarşamba günü öğle namazının ardından Ankara Küçükesat Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi .

Şiirleri

Türk edebiyatının çalışkan şairleri arasındadır. Ülkü Tamer, Turgut Uyar ve Edip Cansever şiirlerine benzer özellikler taşıyan ilk şiirleriyle İkinci Yeni şiirinin ölçülü, dengeli bir şairi olarak göründü. 1970 sonrasında tümüyle yeni bir şiire yöneldi. 1970 sonrasının toplumsal olgu ve olaylarını ele alan bu şiir, bir halk türküsü yalınlığı kazandı. Şiirlerinde yer yer Behçet Necatigil'in "kırık dize" yapısını da uyguladı.

İlk şiiri Kadirli'de Oba gazetesinde yayımlanmıştı (1950), Dergilerde ilk şiiri Haziran 1951’de Kaynak dergisinde çıktı. Doğayı, sevgiyi ve toplumsal sorunları işlediği şiirlerini ve yazılarını Varlık, Hisar, Türk Düşüncesi, Türk Sanatı, İstanbul, Değişim, Türk Dili, Papirüs, Dost, Oluşum, Hürriyet Gösteri, Milliyet Sanat Dergisi, Yusufçuk, Yazko Edebiyat, Çağdaş Türk Dili, Adam Sanat vb. dergileriyle Akşam, Vatan, Cumhuriyet, Ulus, Yeni Halkçı, Hürgün ve Milliyet gazetelerinde yayımladı.

"Mağara/Dağ Başı" adlı radyo oyunu Türkiye Radyoları’nda, İngilizceden çevirdiği tek perdelik oyunlar Türk Dili dergisinde yayımlandı.

İlk şiirlerinde halk şiirinin düşünce ve duyarlığından yararlandı; 1960’dan itibaren şiirlerinde İkinci Yeni ve toplumcu şiir anlayışının olanaklarını kullanarak açık ve yalın bir anlatımla kendi şiirini kurdu. Bir söyleşisinde "Benim şiirim, benim kuşağımın şiiri, herkesi ilgilendirmeyen şiirdir. Benim şiirim sessizliğin, usun ve karanlığın tadının şiiridir" dedi. Şiirinin özelliği "yalın bir Türkçeyle yazılmış, çok yalın, iç uyaklı, tartımlı dizelerden oluşan, yapısı sağlam, şiirimizdeki yenilikleri dikkatle izleyerek kendi şiirinin potasında eriten, toplumsal tarihi de kapsayan, zamana dayanıklı, söyleşi edası taşıyan şiirler." olarak özetlenebilir. Şiiri için Cemal Süreyya şöyle der: "İlk şiirleriyle halk şiirine yakındır. Daha sonra İkinci Yeni’nin imge anlayışına katılmış, sonra da, toplumcu bir şiire uzanmak istemiştir. Ama her şiirinde Anadolu duyarlığının merkezde olduğu görülür."

Şiirleri İngilizce, Arapça, Fransızca, Rusça, İsveççe, Sırpça gibi dillere çevrildi. Şiirleri, anlatıları ders kitaplarında yer aldı. Bilim ve Ütopya dergisi "İz Bırakanlar" bölümünden birini ona ayırdı (Nisan 2004). Çağdaş Türk Dili dergisi, ayrıntılı özgeçmişini ve kendisiyle ilgili geniş bir kaynakçayı okurlarına sundu (Mayıs 2004). Dil Derneği, Çağdaş Türk Dili dergisinin Ekim 2008 sayısını Ali Püsküllüoğlu Özel Sayısı olarak yayımladı. Söz konusu özel sayıda Ali Püsküllüoğlu'nun özgeçmişi ve yapıtları üzerine çeşitli yazılar yer almaktadır. Bir şiir dergisi olan Dize de Haziran 2004 sayısını "Ali Püsküllüoğlu Özel Sayısı" olarak yayımladı.

Şiir Kitapları

  • Pembe Beyaz (1955)
  • Aydınlık içinde (1956)
  • Karanfilli Saksı (1958)
  • Uzun Atlar Denizi (1962)
  • Sırtımızda Kızgın Güneş (1965)
  • Unutma Onları (1976)
  • Yaz ve Yağmur (1978)
  • Gül Sevgili Yurdum (1983)
  • Babadat (Toplu Şiirler, 1950-1997)
Sözlük Çalışmaları

Ozanlığının yanı sıra dil ve sözlük alanındaki çalışmalarıyla da kendini kabul ettirmiştir. Sözlük çalışmalarına 1963’te başladı ve ilk sözlüğü olan Öz Türkçe Sözlük 1966’da yayımlandı. O zamandan bu yana, kırk yılı aşan bir süre içinde, yirmiyi aşan sayıda ve çeşitli boyutta sözlükleri yayımlandı. Bunların ve şiir kitaplarının birçok baskısı yapıldı.
 
Ödülleri
 
  • Nasrettin Hoca ile 1981 TDK Çocuk Yazını Ödülü
  • Gül Sevgili Yurdum ile 1983 Toprak Şiir Ödülü
  • Zamansız dosyasıyla 2005 Yunus Nadi Şiir Ödülü