Şiir, Sadece: Charles Baudelaire şiirleri
Charles Baudelaire şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Charles Baudelaire şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Aralık 2015 Perşembe

Sevimli Dehşet

Şu külrengi ve garip gökten,
İniş çıkışlı yazgına benzer
Boş ruhuna hangi düşünceler
İniyor? Sapık, cevap ver hemen.

- Açgözlü bir doymazlıktır ki,
Karanlık ve belirsiz şeyden
Şekvam yok Ovidius gibi,
Sürülmüş Latin cennetinden.

Gökler yırtılmış kumsal gibi,
Ve gururum yansıyor sizde;
Bulutlarınız yas içinde

Cenaze arabasıdır düşlerimin,
Işıklarınız ise kalbimde
Yansımasıdır o hoş Cehennem’in.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Acının Simyası

Biri ateşiyle ışıtır seni,
Öbürü yas tutar sende, Doğa!
Birine derken : Ölüler Evi!
Öbürüne : Hayat ve tantana!

Kollayanımsın sen meçhul Hermes
Ve her zaman korkutansın beni,
Simyacıların o en hazini
Kral Midas’a kılıyorsun eş.

Çeviririm altını demire,
Seninle cenneti cehenneme;
Sevimli bir kadavra bulurum

Bulutların kefeni içinde,
Ve kocaman lahitler kurarım
Göksel kıyıların üzerinde.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Hiçliğin Zevki

Eskiden savaşçıydın, ey kasvetli ruh, heyhat,
Mahmuzuyla coştuğun o Umut, buna rağmen
Süvarin değil artık! Yat utanca düşmeden,
Ha bire tökezleyen zavallı ihtiyar at.

Kalbim, boyun ey, katlan; hayvanca uykuna yat.

Mağlup ve kötürüm ruh! Üçkâğıtçı ihtiyar,
Ne aşkın, ne savaşın tadı var senin için;
Hoşça kal boru sesi, ezgisi flütlerin!
Küskün bir kalbi artık ayartmayın, arzular!

Kokusunu kaybetti o güzelim ilkbahar!

Vücut nasıl donarsa içinde sonsuz karın,
Bak, her an, her saniye beni yutuyor Zaman;
Şu yuvarlak küreye bakıyorum yukardan,
Meraklısı değilim sefil sığınakların.

Ey çığ, al beni götür, içersinde karların!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

23 Aralık 2015 Çarşamba

Saplantı

Ormanlar, korkunçsunuz bana katedral kadar;
Ulursunuz org gibi; lanetli kalbimizde,
Sonsuz yas odaları, yaşlı hırıltılar var,
Yanıt bulur yankılar De profundis’inizde.

Hıncım sana, Okyanus! atılıp düşüşünü,
Ruhum kendinde bulur; mağlup olmuş kişinin
Hıçkırık ve hakaret dolu zor gülüşünü,
Duyuyorum kocaman gülüşünde denizin.

Ne severdim, ey gece! olmasa şu yıldızlar
Bildik bir dil konuşur onun parlak ışığı!
Ve arıyorum boşu, karayı ve çıplağı!

Öyle perdelerdir ki zifiri karanlıklar,
Gözümden binlercesi fışkırıp orda yaşar,
Tanıdık bakışlarda yitip gitmiş varlıklar.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Düşsel Bir Gravür

Yalnız tek süse sahip bu acayip hayalet,
O da, karnaval kokan pis bir taçtan ibaret,
İskeletin alnında gülünç şekilde duran,
Mahmuzsuz ve kırbaçsız kişidir at koşturan,
Kendi gibi hayalet, bu akıl almaz atı,
Ki saralıya benzer salya sümük suratı.
Giriyorlar uzaya yaptıkları atakla,
Çiğniyorlar sonsuzu tekinsiz bir toynakla,
Ve süvari sallıyor parlayan kılıcını
Hedef alıp atının çiğnediği yığını,
Sarayı denetleyen prens gibi korkusuz,
Geçiyor mezarlığı, soğukkanlı, ufuksuz,
Eski ve yeni çağın halkı orda duruyor,
Üstlerine beyaz ve çiğ bir güneş vuruyor.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Sonbahar Sonesi

Bir billur kadar saydam, gözlerin der ki bana:
“Nedir ey garip âşık, senin için değerim?”
- Alımlı ol ve sorma! Her şeye kızgın kalbim,
O eskil hayvancığın safiyeti dışında,

Ne cehennem gizini göstermek ister sana,
Uzun bir uyku için bana el eden ninni,
Ne de aşkla yazılmış kara söylencesini.
Tutkuya kin duyarım, akıl ziyandır bana!

Sessizce sevişelim. Kulübesinde Sevda,
Pusu kurmuş, geriyor öldürücü yayını.
Tanırım onun eski savaş araçlarını:

Cürüm, korku, çılgınlık! - Sen ey solgun papatya!
Benim gibi sonbahar güneşi misin yoksa,
Beyazdan da beyazım, ey soğuk Margarita?


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

22 Aralık 2015 Salı

Sisina

Düşleyin Diana’yı takım taklavatıyla,
Ormanları dolaşan veya çalılar aşan,
Saçı, bağrı rüzgârda, onca şatafatıyla,
En yetkin süvariye kibirle okur meydan!

Gaddar Theroigne’yi görmüşlüğünüz var mı,
Yalınayak bir halkı hücuma teşvik eden,
Yanak ve göz ateşte, yok sayıp hayatını,
Kral merdivenini, elde kılıç, çıkarken.

Böyledir Sisina da! O tatlı bir canavar,
Hunhar olduğu kadar merhametli ruhu var;
Cesareti çıldırmış barut, davul sesiyle,

Aman diyene silah indirir, çıkmaz sesi,
Alevlerle yıkılan kalbi ise, elbette,
Layık olanlar için gözyaşı hazinesi.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Öğle Sonu Şarkısı

Yaramaz kaşların her ne kadar
Gariplik veriyorsa da sana
Benzemez bir meleğin tavrına
Ey gözleri ahu, büyücü yâr,

Ey vefasız, tapıyorum sana,
Ey tutkularımın en korkuncu!
Canla başla bağlılığıdır bu
Rahibin her zamanki putuna.

Hemen her çölün ve her ormanın
Sinmiş kokusu gür saçına,
Davranışı yansıyor başına
Gizin ve anlaşılmaz olanın.

Bir koku dolaşıyor teninde
Buhurdanın çevresindeki gibi;
Karanlık ve sıcacık bir peri,
Çekicisin akşam gibi sen de.

Ah! en kuvvetli iksirler bile
Veremez verdiğin rehaveti,
Ve öyle bir okşayışın var ki,
Yeniden can verir ölülere!

Kalçaların ise âşık olmuş
Hem sırtına, hem göğüslerine,
Yastıkları ayartırsın yine,
O tavırlarınla, çok yorulmuş.

Çoğu zaman, yatıştırmak için
Gizem dolu aşırı öfkeni,
Isırık ve öpücüklerini
Ciddi olarak, esirgemezsin.

Gülüşlerin ile, o alaycı,
Beni üzüyorsun, esmerim, ve
Koyuyorsun kalbim üzerine
Gözünü ay gibi, öyle tatlı.

Saten pabuçlarının altında,
Altında ipek ayaklarının,
Ben, sahibi büyük bir kıvancın,
Deham da, kaderim de orada,

Seninle şifa bulan ruhumda,
Şendendir renk ve şendendir ışık!
Ey patlamaya hazır sıcaklık
Benim o kapkara Sibirya’mda!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Bir Madonna'ya İspanyol Zevkine Uygun Adak

Kurmak isterim sana, sevgilim, ey Madonna,
Bir yeraltı sunağı, sıkıntımın ucunda,
Ve kalbimin en siyah, en loş yerini oymak,
Dünya zevkinden uzak, alaycı gözden uzak,
Bir yuva, altın rengi ve lacivert mineli,
Orda yükseleceksin eşsiz bir Heykel gibi.
Saf madenle kaplanmış o parlak dizelerle,
Ustaca donatılmış billur kafiyelerle,
Büyük mü büyük bir Taç öreceğim başına;
Ve Kıskanç bir şekilde, ey ölümlü Madonna,
Barbar işi bir Manto dikeceğim sana ben,
Kaba ve sert ve ağır, astarı tüm şüpheden,
Albenini hapseden bir bekçi kulübesi;
İnci’yle değil, bütün Gözyaşları’mla işli!
Senin elbisen, benim Arzu’m olur, titreşir,
Dalga dalgadır Arzu’m, hem iner, hem yükselir,
Doruklarda sallanır, kuytularda dinlenir,
Pembe beyaz tenine öpücükler giydirir.
Yapacağım o saten Pabuç’lar nişanesi
Saygı’mın, o ilahi mağdur ayakların, ki
Gevşek bir kavrayışla bir düzene konacak,
Sadık bir kalıp gibi izleri korunacak.

Gümüşten Ay’ı ince işçiliğime rağmen,
Yontup ondan Basamak elde edemezsem ben,
Koyacağım içimi kemiren o Yılan’ı,
O kin ve tükürükle kabarmış canavarı,
Topukların altına, çiğneyip eğlen diye,
Alacağına şahin muzaffer Kraliçe.
Görürsün her Düşünce’m, dizilmiş Mum’lar gibi,
Çiçekli sunağında Bakireler Ecesi,
Yıldız yıldız yansılar yapıp mavi tavana,
O ateşten gözlerle baktığını hep sana;
Ne zaman bende her şey olursa sana hayran,
Her şey Günnük, Aselbent, Mür kesilecek o an,
Beyaz ve karlı tepe, Ruh’um o zaman ancak
Bir buhara dönüşüp sana doğru çıkacak.

Ve senin Meryem rolün hem artık son bulsun ve
Aşk ile barbarlıklar birlikte olsun diye,
Kara şehvet! ben yedi ana Günah’tan, gör bak,
Pişmanlığın celladı, çok keskin yedi bıçak
Yapacağım, duygusuz bir hokkabaz misali,
Hedef alıp aşkının en derin köşesini,
Saplayacağım senin çırpınan Yürek’ine,
Hıçkırarak taşan ve sel olan Yürek’ine!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

21 Aralık 2015 Pazartesi

Sonbahar Şarkısı

I

Yakında dalacağız soğuk karanlıklara;
Hoşça kal, gür ışığı kısa yazlarımızın!
Duyarım düşüşünü ölümcül vuruşlarla
Avluların taşında çatırdayan dalların.

Bütün kış benliğime dolacak elbet: öfke,
Hınç, ürperti, dehşet, katı ve güçlü emek,
Ve, güneş gibi, senin kutup cehenneminde,
Kalbim kızarıp donmuş bir taşa dönüşecek.

Titrer, kulak veririm devrilen her kütüğe;
Hem daha boğuk değil sesi darağacının.
Ruhum nasıl da benzer yıkılan bir kuleye
Darbeleri altında o hoyrat koçbaşının.

Sanırım, bu tekdüze darbeyle salınırken,
Bir yerlerde acele çakılan bir tabut var.
Kimin için? - Dün yaz’dı; işte sonbahar, gelen!
Bu gizemli gürültü bir veda gibi çınlar.


II

Severim yeşilini badem gözlerinizin,
Tatlı güzellik, ne ki her şey çok acı bana,
Hiçbir şey, ne aşkınız, ne oda, ne şömine,
Dengi değil denizde ışıldayan güneşin.

Yine de sevin beni, ey kalp! annelik edin,
İyilik bilmeze ve yaramazın tekine;
Âşık veya kız kardeş, daim anlık zevkine,
Şanlı bir sonbaharın veya batan güneşin.

Kısa meşgale! Mezar bekliyor; yutmak için!
Ah! bırakın, koyayım başımı dizinize,
Tadayım, hasret kalıp beyaz ve kızgın yaza,
O solgun ışığını mevsim sonu günlerin!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Semper Eadem

“Nereden gelir, diyordunuz, bu garip hüzün,
Pis çıplak kayalara deniz gibi yükselen?”
Yürek bağbozumuna bir kez düşmeye görsün,
Çekilmez olur hayat. Bu bir sır, çok bilinen.

Yalın bir acı işte, ne gizli ne de saklı,
Ve sevinciniz gibi apaçıktır herkese.
Vazgeçin aramaktan, siz ey güzel meraklı!
Susun lütfen, sesiniz çok tatlı olsa bile!

Sus, ey bilgisiz kadın! ey ruh, coşkuya tutsak!
Çocuk gülüşlü ağız! sımsıkı bağlayarak
Ölüm tutuyor bizi Hayat’tan daha önce.

Bırak kalbimi, bırak yalanla sarhoş kalsın,
Güzel bir düş kadar güzel gözlere dalsın,
Ve uyusun kirpiklerinizin gölgesinde.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri


Semper Eadem: Her zaman aynı şey.

Hayalet IV Portre

Hastalık ve ölüm çevirir küle
Bütün ateşleri bizim’çin yanan.
Aşk ve şevk dolu bu iri gözlerle,
Kalbimin boğulduğu bu ağızdan,

Bu öpüşten merhem gibi etkili,
Bu coşkudan bir ışık kadar keskin,
Ne kalır? Ruhum, bu dehşet verici!
Sadece üç çizgi, soluk bir resim,

Ölür, benim gibi bir yalnızlıkta,
Ve Zaman, o küfürbaz ihtiyar ki
Sürtünüyor her gün sert kanadıyla...

Hayat ve Sanat’ın kara katili,
Öldüremeyeceksin bende kalanı
Zevkim ve şanım olan kadını!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

19 Aralık 2015 Cumartesi

Hayalet III Çerçeve

Resim, ünlü bir fırçadan çıksa da,
Güzel bir çerçeve çok şey katar,
Ve bu sonsuz doğadan ayırır da
Nedense garip ve büyülü kılar,

Mücevher, mobilya, yaldız, maden,
Uyum sağlardı ender güzelliğine;
Hiçbir şey yitirmezdi yetkinliğinden,
Her şey kenar süsü gibiydi kendisine.

Ara sıra derlerdi, her nesnenin
Ona sevdalandığına inanırmış;
Ve çıplaklığı şehvetle ıslanırmış

Çamaşırın ve kumaşın öpüşünde,
Sergilerdi maymunun sert ve sakin
Çocuksu edasını her hareketinde.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Hayalet II Koku

Hiç içine çektin mi, okuyucu,
Sarhoşluk ve ağır iştah veren,
Kiliseyi dolduran buhur tohumunu.
Veya misk kokusunu, yastığa sinen,

Derin, büyülü albeniyle esritir,
Onarılan geçmiş yaşanan günde bizi!
Âşık tapılası vücut üzerindedir,
Anılardan toplar nefis çiçeği.

Bir koku yayıyordu yoz ve yavan,
Esnek ve ağır saçlarının lülesi,
Odadaki buhurdan, koku kesesi,

Giysisi, kadife veya pamukludan,
Her yanı saf gençliğiyle dopdolu,
Bir kürkün çıkardığı kokuydu bu.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Hayalet I Karanlıklar

Kaderin sürgün edip de gönderdiği
Uçsuz bucaksız hüzün mahzenlerinde;
Pembe ve şen bir ışığın girmediği,
Tatsız ev sahibi, yapyalnız, Gece’yle,

Bir ressam gibiyim, alaycı Tanrı’nın
Karanlığa çiz diye mahkûm ettiği;
Aşçısı gibi ölümcül iştahların,
Pişirip yiyen benim kendi yüreğini,

Parlar, uzanır ve yayılır ara sıra
Bir hayal zarafet ve görkem dolu.
Doğulu ve düşünceli edası ile,

Büyüyüp elde etti mi olgunluğu,
Tanırım güzel ziyaretçimi artık :
Bu O’dur! Siyah, fakat çok aydınlık.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

18 Aralık 2015 Cuma

Ecinni

Tüle büründü güneş. Kendini benzet ona,
Haydi benim ay yüzlüm! sen de gölgeye bürün;
Uyu veya tütün iç; sessiz, kaygılı görün;
Ve baştan ayağa dal Usanç uçurumuna;

Böyledir sana sevgim! Ama, dilersen şimdi,
Sıyrılan yıldız gibi tutulduğu gölgeden,
Coşku dolu her yerde kibirlenmek istersen,
Pekâlâ! Güzel hançer, sıyrıl kınından haydi!

Gözbebeklerini yak lambanın alevinde!
Tutuştur o arzuyu köylülerin gözünde!
Sağlıksız ya da sonsuz bir zevk her şeyin bana;

Dilediğin gibi ol, kara gece, kızıl tan;
Bir tek zerre yok işte titreyen vücudumda
Haykırmasın : “Taptığım sensin, ey aziz Şeytan!”


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Düello

Derken iki savaşçı kapıştı birbiriyle;
Havaya kan ve ışık saçan silahlarıdır.
Bu oyunlar, bu demir şıkırtıları ise,
Çığırtkan aşka düşmüş gençliğin ahlarıdır.

Ve kırıldı kılıçlar! Biz de öyleydik gençken,
Sevgilim! Keskin dişler, çelik tırnaklar, bil ki,
Alır hain kılıcın öcünü çok geçmeden.
- Aşkla kanayan olgun yüreklerin öfkesi!

Yaban kedisi ve pars dolu vadi içinde
Yuvarlandı hışımla kapışan kahramanlar,
Ve böğürtlenler çiçek açacaklar teninde.

- Bu çukur, bir cehennem, orda dostlarımız var!
Dalalım, yoz amazon, terk edip nedameti,
Sonsuzlaştırmak için kindar ateşimizi!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Saçlar

Ey dalga dalga boynun üstüne düşen saçlar!
Ey bukleler! Ey güzel koku, isteksiz savsak!
Esrimek! Loş odama yerleşsin diye tekrar
Bu akşam saçlarında uyuyan hatıralar,
İstiyorum onları mendil gibi sallamak!

Aşk yorgunu Asya’yla o ateşli Afrika,
Kaybolmuş, can çekişen bütün uzak âlemler,
Ey mis kokulu orman, yaşar kuytularında!
Başka ruhlar müzikte nasıl yüzüyorlarsa,
Benimki de, ey aşkım! senin kokunda yüzer.

Gezeceğim şevk dolu ağacın ve insanın
O sıcak iklimlerden baygın düştüğü yeri;
Örgü saçlar, bir dalga olun beni kaçırın!
Abanoz saç şendedir, yelkenin, flamanın,
Serenin, kürekçinin pırıl pırıl düşleri.

Gürültülü bir liman ruhum kanarak içer
Orada kokuları, sesleri ve renkleri;
Altın, meneviş içre gemiler kayıp geçer,
Ve onlar kollarını kuşatmak için açar
Sonsuz bir sıcaklıkla titreşen saf gökleri.

Sarhoşluğa sevdalı başımı sokacağım
Ötekisini örten bu simsiyah ummana;
Ve benim bir yalpayla okşanan ince ruhum,
Ey verimli tembellik, seni yeniden bulsun!
Ey sonsuz salınışlar mis kokan boş zamanda!

Bana sonsuz bir göğün laciverdini veren,
Mavi saçlar, simgesi o gergin gecelerin;
Kıvrık saç örgünüzün tüylerinde gezinen
Hindistan cevizinin ve katranın ve misk’in
Karışık kokusudur beni sarhoş düşüren.

Çoktan beri! ve her an! Sık, uzun saçlarına
Yakut, inci ve safir serpecek benim elim,
Tâ ki asla duyarsız kalmayasın arzuma!
Sen düş kurduğum vaha ve anıların orda
Şarabını içtiğim bir kâse değil misin?


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

17 Aralık 2015 Perşembe

Güzelliğe İlahi

Yerden, yardan mı çıktın, gökten mi, ey Güzellik?
Senin o tanrısal ve cehennemlik gözlerin,
Boşaltır bir kadehe hem suç, hem de iyilik,
Ve bu yüzden şarapla kıyaslanabilirsin.

Fırtınalı bir akşam gibi koku saçarsın;
Gözlerinde güneşin doğuşu, batışı var;
Öpüşün bir iksirdir ve bir testidir ağzın,
Kahramanı yüreksiz, çocuğu cesur kılar.

Kara delikten çıkıp yıldızlardan mı indin?
Kader sürünür köpek gibi, eteklerinde;
Rastgele felaketler ve sevinçler ekersin,
Yönetirsin her şeyi, hesap vermek yok sende.

Cesetler üzerinde yürürsün, eğlendiğin;
Takılarından daha az mı değerli Şiddet,
İncik boncuklarınla birlikte, çok sevdiğin,
Kibirli göbeğinde göbek atar Cinayet.

Ey kandil, sana doğru, uçar tutkun pervane,
Yanıp kül olur ve der: Kutsayalım alevi!
Âşık soluk soluğa eğildi mi yârine
Mezarını okşayan canlı cenaze sanki.

İster gökten gel, ister cehennemden, ne çıkar,
Ey güzellik! koca dev, korkunç ve halim selim!
Göz, gülüş ve ayağın, açsa sonuna kadar
Sonsuzun kapısını hiç görüp bilmediğim?

Ne çıkar Şeytan, Tanrı, Melek veya Siren’den,
Hepsini bir kalem geç, kadife gözlü peri,
Ey ahenk, koku, ışık, ey biricik ecem, sen! -
Evreni daha güzel, daha hafif kıl vakti?


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Maske

Rönesans Zevkine Uygun Alegorik Heykel


İşte Floransa’nın o eşsiz hazinesi:
Güçlü kaslara sahip her vücut kıvrımında
Kuvvet ve Zarafet var, Tanrı’nın kız kardeşi.
Bu kadın, gerçek şu ki fevkalade bir parça,
Tanrılar kadar gürbüz, tapacak kadar ince,
Bir papaz veya prens hayranlık duyup ona
Görkemli yataklarda taht kurabilsin diye.

- Bak hele, şu şehvetli, tertemiz öpücüğe,
İçersinde bir Kibr’in coşkusunu gezdiren;
Şu içten pazarlıklı, baygın, alaycı göze;
Şu tül çevrili yüze, sevecen mi sevecen,
Her çizgisi muzaffer bir edayla der bize :
“Ah, Şehvet’tir çağıran ve Aşk’tır taç giydiren!”
Bakın şu yaratığa bunca haşmet gösteren,
Bunca tatlılık veren kışkırtıp zarafete!
Yaklaşıp dönelim bu güzellik çevresinde.

Ey sanata söven söz! Ve ey uğursuz baskın!
Üst yanı iki başlı canavarla son bulan,
Mutluluk sözü vermiş tanrı vücutlu kadın!

- Hayır! bu sadece bir maske, bir süs, ayartan,
Bir buruşuk taslağın aydınlanmış çehresi,
Ve, dehşete düşerek, bak, nasıl da kasılmış,
Gerçek baş ve doğru yüz, her zaman içtenlikli,
Yalancı yüzün öbür yanında altüst olmuş.

Ey zavallı güzellik! senin gözyaşlarının
Eşsiz nehri tedirgin yüreğime dökülür;
Yalanınla mest, ruhum gözlerinden acının
Fışkırttığı dalgada içeceğini bulur!

- Fakat niçin ağlıyor? O, yetkin güzelliğin
Önünde diz çöktüğü mağlup bir insan türü,
Hangi gizemli acı kemirir dinç böğrünü?

- Ağlıyor, akılsızca, yaşadı diye beden!
Yine yaşıyor diye! Acıklıdır ne var ki
Çoğu kez, onu üzen, böyle tir tir titreten,
O şey, yarındır, yazık! yaşanması gereken!
Yarın, yarından sonra, daima! - bizim gibi!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri