Şiir, Sadece: 17. yüzyıl halk şiiri
17. yüzyıl halk şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
17. yüzyıl halk şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mart 2009 Cuma

Bizi Bu Sevdaya Salan

Bizi bu sevdaya salan
Kendi cenab-ı Allah'tır
Bu sevdaya gönül veren
İşi gücü eyvallahtır

Eyvallahı bilen kişi
Her dem artar aşkı cuşu
Rasül'ün bindiği taşı
Hala durur muallaktır

Bir sözüm vardır tutana
Er odur Hak'tan utana
Kul olmuşuz Pir Sultan'a
Eşiği de kıblegahtır

Er odur ki Hak'tan öğe
Desti damanına değe
Benzemez ağaya beye
Alı şah bir utu şahtır

Dest-ü dameni salmanam
Cevhersiz göle dalmanam
Kırklar saili Selman'am
İşim gücüm şey'ullahtır

Kul Himmet'im okur yazar
Şu cihanı ele gezer
Hak'tan bize oldu nazar
Bu bir sırr-ı sırr'ullahtır


 Kul Himmet

Bülbül Oldum Gül Dalında Şakırım

Bülbül oldum gül dalında şakırım
Gül dalında biten gül nene yetmez
Süleyman'ım kuş dilinden okurum
Bana ta'lim olan dil neme yetmez

Aşk kitabın açtım okur yazarım
Hakk'a doğru açılmıştır nazarım
Neme gerek dağı taşı gezerim
Şol pirime giden yol neme yetmez

Derviş oldum bir eteğin tutarım
Hakk'a doğru çekilmiştir katarım
Baykuş gibi garip garip öterim
Issız viranede çöl neme yetmez

Şu dünyanın olcağı malumdur
Bu ilmin aslına eren alimdir
Az yaşa çok yaşa sonu ölümdür
Eski hırka ile çul neme yetmez

Budala'm sırrına kimseler ermez
Tevekkül mal altın eteğin komaz
Kişi kısmetinden ziyade yemez
Bana kısmet olan mal neme yetmez


Budala

Seherde Uğradım Ben Bir Güzele

Seherde uğradım ben bir güzele
Güzel dedim zülüflerin ne kara
Korkarım ki ela gözler göz ala
Gözleri sürmeli kaşlar ne kara

İsmi çıkıp alemlerde öğüle
Dudu kumru haber vermiştir güle
Seher vakti davlunbazı dövüle
Zülfü çevgan yanakların ne kara

Melek bizden çok seğirdin baş ile
İki gözün doldu kanlı yaş ile
Dostum kumaşın uygurmuş baş ile
Ne aldır ol ne kırmızı ne kara

Ne ziba yaratmış yaradan Gani
Sel oldu aktı gözlerimin kanı
Gel bana rahm eyle mürüvvet kanı
Ben söylerim ne ak söyler ne kara

Budala'm neylerim ben bu mali
Sohbet ile bulmuşum ben kemali
Mahbub derler gösterme gül cemali
Ne yağmura ne güneşe ne kara


Budala

Bugün Ben Bir Güzel Gördüm

Bugün ben bir güzel gördüm
Yeşiller giymiş ağ üzre
Bir bakışta aklım aldı
Dururken ben ayağ üzre

Mah yüzüne mi bakılır
Bakanlar yanıp yakılır
Her söyledikçe dökülür
Leblerin balı yağ üzre

Beni mesteden canıdır
Zülfü gönüller damıdır
Her biri birer haramidir
Kirpikleri kapağ üzre

Der Mustafa geldi ise
Hak inayet kıldı ise
Ferhat dağı deldi ise
Koyam ben dağı dağ üzre


Kayıkçı Kul Mustafa

Gece Gündüz Uyku Girmez Göze

Gece gündüz uyku girmez gözüme
İntizarım ela gözlü yar deyu
Gündüz hayalimde gece düşümde
Selamı çok bir efendim var deyu

Ben bilirim yar sevgisi candandır
Yarsız bana fena dünya zindandır
Benim ulu korkum hemen şundandır
Gayrılara gönül vere yar deyu

Ne mümkündür yüzüm yardan döndürem
Yeri göğü aşk oduna yandıram
Bir sırdaşım yoktur yare gönderem
Var cananın hatırını sor deyu

Kul Mustafa kulluğunu bilmez mi
Varıp dostun bahçesine girmez mi
Dilber bize bir destimal vermez mi
Ağladıkça çeşmin yaşı sil deyu


Kayıkçı Kul Mustafa

Gele Dilber Gel Allahı Severse

Gele dilber gel Allahı seversen
Gel ağlatma beni eller içinde
Ne acayip olur şu halk-ı alem
Söyleşirler bizi diller içinde

Bunca zaman hasretinden gülmedim
Böyle zalim olacağın bilmedim
Çok yerleri gezdim amma görmedim
Bencileyin geda kullar içinde

Bedir olur doğar artık dulunmaz
Akar çeşmim yaşı bir dem silinmez
Umarım ki şunda asla bulunmaz
Sencileyin gonce güller içinde

Mustafa söyler sözünü saz ile
Süregür devranı şevkce şaz ile
Kırmızılar giy de salın naz ile
Ko ben görüneyim çullar içinde


Kayıkçı Kul Mustafa

Kara Gözlü Dilber Lebin Lezzeti

Kara gözlü dilber lebin lezzeti
Sükker midir şerbet midir bal mıdır
Dökülmüştür ak gerdanın üstüne
Kakül müdür sırma mıdır tel midir

Kudretinden eğnine hulle biçilmiş
Gerdanına siyah benler saçılmış
Hüsnünün bağında çiçek açılmış
Lale midir sümbül müdür gül müdür

Gönlümdür aşk ile arayup süzen
Ağyar olur yarin ardınca gezen
Söyledikçe kara bağrımız ezen
Ağız mıdır dudak mıdır dil midir

Alçakları koyup yüksekte uçmak
Rakib-i naşiye sırrını açmak
Yadlara meyledip fakirden kaçmak
Adet midir kanun mudur yol mudur

Mustafa der acep gördüğüm düşü
Dilbere meyletmek aşıkın işi
Yolunda harcolan gözümün yaşı
Derya mıdır ırmak mıdır göl müdür


Kayıkçı Kul Mustafa

8 Ocak 2009 Perşembe

Ne Çeker Kulların Serhat İlinde

Ne çeker kulların serhat ilinde
Bilinmez hünkarım görülmeyince
Bunca memleketin kafir elinde
Kaldı inanmadın ayrılmayınca

Kimi şehit oldu kimi giriftar
Kafirin elinden inler zar ü zar
Estergon'la Budin Eğre'yle Uyvar
Ele girmez Şahım yorulmayınca

Gaziler başına takıp çelengi
Kırardı Nemçe'yi Macar Fireng'i
Neylesin kulların edemez cengi
Hal ü hatırları sorulmayınca

Hasan der göklere çıkmıştır ahım
Huda'm bağışlasın çoktur günahım
Tamaşvar kalesin bil padişahım
Vermeyiz kafire kırılmayınca


Tamaşvarlı Gazi Aşık Hasan

Bugün Ben Bir Güzel Gördüm

Bugün ben bir güzel gördüm
Gül cemali ala benzer
Çıkmış bahçede salınır
Boyu selvi dala benzer

Boyu uzun beli ince
Memeler benzer turunca
Yanak lale ağız gonca
Kaşları hilale benzer

Bahçenizde biter badem
Sanma ki ben sana yadem
Eğil gerdanından tadam
Ab-ı şeker bala benzer

Bahçenizde biter üzüm
Sensin benim iki gözüm
Gerdanına yoktur sözüm
Bağdadı merale benzer

Bahçenizde bülbül öter
Aşık Hasan yanıp tüter
Siyah kakül gerdan örter
Lebi kevser bala benzer


Tamaşvarlı Gazi Aşık Hasan

Senin Yazın Kışa Benzer

Senin yazın kışa benzer
Bir sevdalı başa benzer
Çok içmiş sarhoşa benzer
Duman eksilmeyen dağlar

A dağlar ah ulu dağlar
Eşinden ayrılan ağlar

Selviye benzer meşesi
Del'olup aşka düşesi
Top top olmuş menevşesi
Burca burca kokan dağlar

A dağlar ah ulu dağlar
Eşinden ayrılan ağlar

Mor menevşe boyun eğmiş
Yapracığı suya değmiş
Yazın kışın kemha geymiş
Kışın sade giyen dağlar

A dağlar ah ulu dağlar
Eşinden ayrılan ağlar

Ben bu dağdan geldim geçtim
Boz bulanık suyun içtim
Ben yarimden ayrı düştüm
Gördünüz mü bakan dağlar

A dağlar ah ulu dağlar
Eşinden ayrılan ağlar

Yükseklerde yurdun mu var
Şahinlerin kurdun mu var
Bencileyin derdin mi var
Gözyaşları akan dağlar

A dağlar ah ulu dağlar
Eşinden ayrılan ağlar


Tamaşvarlı Gazi Aşık Hasan

Şunda Bir Canane Gönül Düşürdüm

Şunda bir canane gönül düşürdüm
Yanakları dönmüş nar danesine
İnmiş inmiş mah yüzüne dökülmüş
Asılsam zülfünün herdanesine

Tenhaca bulup da halim arzetsem
Dertliyim derdime bir çare kılsam
Ol kiraz dudağın ağzıma alsam
Pek tutup sarılsam gerdanesine

Yüzünü göreli oldum serseri
Sır gümüşüne benziyor her yeri
Meydana getirmiş şöyle dilberi
Aferin doğuran merd anesine

Der ki Hasan yar hayalın görürken
Naz ile bir danem yolda giderken
Şunda bir dilberin methin ederken
Hicabından döktü ter tanesine


Tamaşvarlı Gazi Aşık Hasan

Bilmem Sarhoş Mudur Uykudan Kalkmış

Bilmem sarhoş mudur uykudan kalkmış
Taramış zülfünü gerdane dökmüş
Beyaz ellerine al kına yakmış
Dedim öpüşelim dedi ki yok yok

Dedim servi nedir dedi boyumdur
Dedim bu güzellik dedi soyumdur
Dedim bu cilveler dedi huyumdur
Dedim koçuşalım dedi ki yok yok

Dedim ölüm yok mu dedi aynımda
Dedim öz vebalım dedi boynumda
Dedim turunçların dedi koynumda
Dedim koklaşalım dedi ki yok yok

Dedim yanakların dedi gülümdür
Dedim kakülün dedi sümbülümdür
Dedim Garip Hasan dedi kulumdur
Dedim sarmaşalım dedi ki yok yok


Tamaşvarlı Gazi Aşık Hasan

Eşrefoğlu Al Haberi

Eşrefoğlu al haberi
Bahçe biziz gül bizdedir
Biz şah-ı Merdan kuluyuz
Yetmiş iki dil bizdedir

Adem vardır cismi semiz
Alır abdest olmaz temiz
Halkı dahleylemek nemiz
Bilcümle vebal bizdedir

Erlik midir eri yormak
Irak yoldan haber sormak
Cennetteki sekiz ırmak
Akan coşkun sel bizdedir

Arı vardır uçup gezer
Teni tenden seçip gezer
Zahid bizden kaçıp gezer
Arı biziz dal bizdedir

Kimi süfi kimi hacı
Cümlemiz Hakk'a duacı
Rasul-i Ekrem'in tacı
Aba hırka şal bizdedir

Dervişlerin kökçeğiyiz
Tekkelerin çiçeğiyiz
Hacı Bektaş köceğiyiz
Edeb erkan yol bizdedir

Kuldur Hasan Dede'm kuldur
Manayı söyleyen dildir
Elif Hakk'a doğru yoldur
Cim ararsan dal bizdedir


Tamaşvarlı Gazi Aşık Hasan

Ey Garip Bülbül Diyarın Kandedir

Ey garip bülbül diyarın kandedir
Bir haber ver gül-i zarın kandedir
Sen bu ilde kimseye yar olmadın
Var senin elbet yarin kandedir

Arttı günden güne feryadın senin
Ah ü efgan oldu mutadın senin
Aşk içinde kimdir üstadın senin
Bu senin sabr ü kararın kandedir

Bir enisin yok acep hasrettesin
Rahatı terkeyledin mihnettesin
Gece gündüz bilmeyip hayrettesin
Ya senin leyl ü neharın kandedir

Ne göründü güle karşı gözüne
Ne büründü baktığınca özüne
Kimse mahrem olmadı hiç razına
Bilmediler şehsüvarın kandedir

Gökte uçarken seni indirdiler
Çar unsur bendlerine urdular
Nur iken adın Niyazi verdiler
Şol ezel ki itibaren kandedir


Mısri Niyazi

Bakıp Cemali Yare

Bakıp cemal-i yare
Çağırırım: Dost! Dost!
Dil oldu pare pare
Çağırırım: Dost! Dost!

Aşkın ile dolmuşum
Zühdümü yanılmışım
Mest-i müdam olmuşum
Çağırırım: Dost! Dost!

Mescid ü meyhanede
Hanede viranede
Kabede puthanede
Çağırırım: Dost! Dost!

Sular gibi çağ çağ
Dolaşırım dağ dağ
Hayran bana sayru sağ
Çağırırım: Dost! Dost!

Geldim cihana garip
Oldum güle andelip
Her dem ciğerler delip
Çağırırım: Dost! Dost!

Dünya yanımdan geçip
Yokluğa kanad açıp
Aşk ile daima uçup
Çağırırım: Dost! Dost!

Her görünen dost yüzü
Ondan ayırmam gözü
Gitmez dilimden sözü
Çağırırım: Dost! Dost!

Derya olunca nefes
Parelenince kafes
Ta kesilince bu ses
Çağırırım: Dost! Dost!

Gökler gibi dönerim
Gün gibi dolanırım
Devri ile eğlenirim
Çağırırım: Dost! Dost!

Geldim o dost ilinden
Koka koka gülünden
Niyazi'nin dilinden
Çağırırım: Dost! Dost!


Mısri Niyazi

18 Aralık 2008 Perşembe

Şevkimi Arttırır Aşkımın Demi

Şevkimi arttırır aşkımın demi
Sevdiğim benimle olduğu zaman
Defolur da gider gönlümün gamı
Gelip de yanıma güldüğü zaman

Söyledikçe lezzet vardır sözünde
Ruz şeb hayali iki gözümde
Huda'nın emriyle yarin yüzünde
Ak güller açılır güldüğü zaman

Aşkımın dumanı serimi bürür
Divane gönlümü gah ele alır
Sanırım vücudum cennete girer
Yarimi koynuma aldığım zaman

Nar-ı aşkın ile vücudum yandı
Bir asılzadedir huridir kendi
Sanırım ki gökten bir melek indi
Kolların boynuma saldığı zaman

Kuloğlu'yum bozbulanık akarım
Hasret oduna can u cismim yakarım
Ne rızkıma ne malıma bakarım
Yar aşkı kalbime doğduğu zaman


Kuloğlu

Sana Derim Ela Gözlü Meleğim

Sana derim ela gözlü meleğim
Senin bana incindiğin nedendir
Kereminden makbul eyle dileğim
Senin bana incindiğin nedendir

Yolunda ah edip kanları döken
Olurmuş engelin gözüne diken
Bunca yıldır senin meddahın iken
Senin bana incindiğin nedendir

Ben meşgul olalı medh ü senaye
Gamzelerin oku verdi fenaye
Buluştukça eder oldum kinaye
Senin bana incindiğin nedendir

Gönül verdim ben de sen servi dale
Cevri çektirdin getirdin bu hale
Söyle günah mıdır aşıka nale
Senin bana incindiğin nedendir

Kuloğlu der ki sözlerin haktır
Aşkın kitabında müşkülüm yoktur
Tenha söyleşelim sualim çoktur
Senin bana incindiğin nedendir


Kuloğlu

Uzaktan Merhaba Olmaz

Uzaktan merhaba olmaz
Gel ey mestane bakışlım
Kolların boynuma dola
Dile mestane bakışlım

Seni sevenler unutmaz
Hayalin karşımdan gitmez
Padişahlar hiç zulm etmez
Kula mestane bakışlım

Der Kuloğlu gune gune
Melek gelmemiş cihane
Her sözüme bir bahane
Bul a mestane bakışlım


Kuloğlu

Karşımda Salınan Dilber

Karşımda salınan dilber
Bakma beni ağlatırsın
Beni koyup yad ellere
Gitme beni ağlatırsın

Şekerden şerbet ezerler
İnce tülbentten süzerler
İncili mercan dizerler
Dizme beni ağlatırsın

Boynun uzundur dal gibi
Emsem leblerin bal gibi
Bahçelerde bülbül gibi
Ötme beni ağlatırsın

Hoş çekeyim nazlarını
Gel öpeyim gözlerini
Kelp rakibin sözlerini
Tutma beni ağlatırsın

Bu Kuloğlu sana kuldur
Ta ezelden böyle yoldur
Ya azat eyle ya öldür
Satma beni ağlatırsın


Kuloğlu

Dağlar Başı Oldu Yurdum

Dağlar başı oldu yurdum
Ağlayıp gezer yürürüm
Günden güne arttı derdim
İnleyip gezer yürürüm

Güzelliğin tarzı budur
Mah cemalin olmuş bedir
Aşıklığa çare nedir
Soyunup gezer yürürüm

Yine firkatinle yandım
Kendimi engine saldım
Muhabbet bahrine daldım
Boylayıp gezer yürürüm

Boyu uzun ince bellim
Mah yüzünde çifte benlim
Senin ile deli gönlüm
İnleyip gezer yürürüm

Kuloğlu der geydim postu
Kaçırdım gözleri mesti
Halden bilen nazlı dostu
Arayıp gezer yürürüm


Kuloğlu