Şiir, Sadece: Afşar Timuçin
Afşar Timuçin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Afşar Timuçin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ekim 2010 Cumartesi

Gece Gelenin Türküsü

Hangi saatte durur şiir
Hangi saatte başlar
Horozlar hangi saatte öter
Hangi saatte yıkanır ışıkla
Gecenin çamuruna batanlar

Böyle sen mi geldin sabaha karşı
Alkol tütün ve yalnızlık içinde
Böyle sen mi geldin sessiz
Çocukların doğmasından günün ışımasından
Kavgada insanların ölmesinden korkarak
Böyle sen mi geldin kaça kaça

Kaygılar hangi saatte başlar
Hangi saatte yenik düşer
Gecenin bitimi doğan güne
Ve neden güne başlıyor gibi
Bazen çok sevdiklerimiz bile
Yeniden geceye başlarlar

Hangi saatte susar şiir
Hangi saatte yazar ölümün yazgısını



Afşar TİMUÇİN

Eskinin Türküsü

Şimdi öksürtür beni
Yıllar önce içtiğim
O paslı cıgara
İçsem de almam tadını

Kokusunu duysam yadırgarım
Anlamam artık bakışından
Dünkü kadar açık ve kesin
Bir biçimde bilsem de adını
Seni bir türlü tanıyamam

Şimdi iter beni
Eskiden söylediğim şarkılar
Bitenle başlayan arasında
Dünyalar kadar uzaklık var



Afşar TİMUÇİN

Çocuğun Ve Kaptanın Türküsü

Kaptan amca beni geçerken
Karşı kıyılara bırakır mısın
Oralarda ne mi var her şey
Çocuklar sesler ışıklar var
Bayramlar ve her türlü uzaklar

Kaptan amca ben bırakır mısın
Gittiğin kıyıların ötesine
Oralarda ne mi var her şey
Oralarda çalgı var sevinç var

Kaptan amca beni götürmez misin
Gittiğin güzel yerlere şimdi
Uzakların tutkusu nicedir
Çöller gibi yakıyor içimi



Afşar TİMUÇİN

25 Eylül 2010 Cumartesi

Bir Tutkunun Türküsü

Neden onu görünce
Karışıyor ellerin birbirine
Onu görünce neden
Kendini bırakıp gidiyorsun giderken

Bırakıp gidiyorsun ve sende
Sevinç gibi bir acı koyuluyor
Öyle durup kalıyorsun gecende

Onu görünce sende neden
Bin tohum ekiliyor birdenbire
Birdenbire nice ürün kaldırılıyor
Onu görünce neden hızlanıyor
Suların akışı kendi kendine

O gidince neden başka birisin
Adın başka susuşun başka sesin başka
O gidince hiç kimse değilsin
Tükenmiş bir rüzgârsın ağaçta



Afşar TİMUÇİN

Bir Sevgi Türküsü

Akşam soğan kavrulan evlerde
Yoksul bir çorbayı ateşe koymadan önce
Son geleni bekler gibi seni beklemek
Bir yudum alır gibi bir kadeh buzlu rakıdan
Çocuk annesine güvenir gibi
Sonu belirsiz bir yolculuğa çıkar gibi
Hiçbir şey olmuyormuş gibi sevmek seni

Hiçbir yalanda hiçbir kandırmada payı olmamak
Hiçbir kaygının peşinde küçültmemek kendini
Bir yaz sabahında balkondan nasıl bakarsa
Dışarıya salınmamış çocuklar
Biraz özlemle ve biraz sevinçle
Nasıl bakarsa o çocuklar sokağa
Senin yolunu hiç yılmadan gözlemek
Benim için ölümsüzlükle birdir

Hep yüzünde kalmalı bu gülüş
Bu seni çağlara direnecek bir yontuya
Döndüren bu sevinç pırıltısı hep kalmalı yüzünde
Hep bu kadar büyük ve bu kadar güzel olmalısın
Bu kadar ölümsüz ve bu kadar olağan



Afşar TİMUÇİN

Bir Ninni Yada Türkü

Çocuğum uyusan bir güzel
Ölümleri düşünmeyi bıraksan da
Nasıl olsa şimdi korkunç amcalar
Ateşler akıtmıyor göklerden
Çocuğum güzelce uyusan da
Uyansan güneşli bir güne
Nasıl olsa şimdi uzaktan
Tank gürültüleri gelmiyor
Nasıl olsa dindi yağmur gibi
Makineli tüfeklerin sesleri
Sanırım yarına kadar bizi
Öldürmeyi düşünmez kimseler
Sen de bilirsin ki bir akşamla bir sabah
Arasında ne güzel yüzyıllar vardır
Uyu tadını çıkar yaşamanın
Değil mi ki savaşların çocuğusun
Daha çok sevmelisin her şeyi
Çocuğum bir güzel uyu şimdi
Hem o kadar üstünde durma
Öleceksek öleceğiz nasıl olsa
Yaşam dediğimiz bu güzellik
Kırılgandır dayanamaz korkuya



Afşar TİMUÇİN

Bir İnanç Tutkununun Türküsü

Onlar savaşçıdırlar içlerinde
Gökleri yeni baştan kurarlar


Böyle çıkma gece vakti balkona
Havalar soğudu üşümesin ayakların
Acıya salıverme kendini bir çırpıda

Sonumuz nasıl olacak diye yorma kafanı
Umutsuzluğa kapılma gelip geçenlere bak
Umutsuzluk suçunu işlemek bize yasak



Afşar TİMUÇİN

Bir Çocukluk Türküsü

Çocuk olmak sana iyi gidiyor
Hep bu sularda bu bulutlarla oyna
Hep üstünü ıslat hep kirlet ellerini
Ayakkabın iki günde delinsin
Bir rüzgâr kesinliği gibi geç sokaklardan

Eskidikçe eskiyor sevinç de kaygı da
Gözünden sakın sevincini
Kaygılarını iyi koru
Sakla şimdi oyuncak sandığında
Dağda kümelenen karı güne sızan acıyı
Beni unuturken sakın öldürme
Yüreğime işlediğin yedi renk sancıyı

Hep böyle çocuk ol incecik saçlarınla
Gözlerin hep denizlere benzesin
Çaresizliğin bile güzel olsun
Güzel olmak çok yaraşıyor sana



Afşar TİMUÇİN

Bir Akşamda Çocukların Türküsü

Baba nisan yağmurları bir panayır türküsüdür
Birazdan güneş açınca verecekler oyuncaklarımızı
Baba savaş olmasın savaş çıkarsa
Kirletirler göklerimizi yırtarlar uçurtmalarımızı
Baba savaş patlarsa en çok bize kızacaklar
Ağabeylerimiz kıracak çelimsiz bacaklarımızı
Bilyalarımızı ezecek tanklar düşlerimizi dövecek toplar
Çamurlara bulayacaklar nisan yağmurlarımızı
Güneşlerimizi ve aylarımızı söndürecekler
Kendi çocuklarına götürecekler belki de portakallarımızı
Baba onlar da çocuktur onlar da kuş dili bilir
Kuş dalı gözünden anlar dal kuşu tüyünden tanır
Rüzgârlardan rüzgârlara yıkım gelmez hiçbir zaman
O çocuklar o portakalları ölür de yemez



Afşar TİMUÇİN

Bilgelerin Ölüm Türküsü

Ölümün üstüne sünger çekin
Yaşayandan başkası bilmez yaşadığını
Ölümü zambaklarla süslemeyin
Giden aldı götürdü yanlışını

Geriye umut kalmış gibi
Acıyı anılarla beslemeyin
Vazoya dün koyduğunuz çiçeği
Kısaca her şeyiyle aştığınız gerçeği
Ölü resimleriyle süslemeyin

Yalnızlığa o kadar gücenmeyin
Saplanmayın bilgi kitaplarına
Çaresiz kalanı da anlayın
Sıradan sevinçleri küçük duyarlıkları
Akşamcılıkları hoş karşılayın

Sakın ölüme geç kalmayın
Kızmayın çanları erken çalana
Ölü evlerinde toplanmayın
Hele yaşadıysanız hiç korkmayın
Ölüm el sürmez yaşayana



Afşar TİMUÇİN

Ali'nin Türküsü

Baba kar çok olunca balkonda
Çıkıp kardan adam yapalım mı
(İyi giyiniriz üşümeyiz)
Ama ya kar tutmazsa

Eskiden yapmıştık
Havuç oturtmuştuk burnuna
Burnuna gene havuç oturtalım mı
Süpürge verelim mi eline gene
Bir güzel süpürsün mü karları

Kardan adamın başına koyalım mı şapkanı
Baba kar yağıyor
Dağlara çıkıp biz de kayalım mı
Dağlar uzak olsun gideriz baba

Neden gülmüyorsun neden dağlara gitmiyoruz
Neden kardan adam yapmıyoruz eskisi gibi
Neden hep düşünüyorsun neyi kimi
Baba çıkıp kartopu oynayalım mı
(İyi giyiniriz üşümeyiz)



Afşar TİMUÇİN

24 Eylül 2010 Cuma

Akşamda Çocuk Sezgileri

İyileşmez çocukluğum yüzündendir
Bu dalgalar arasında gidip gelişim
Bilge ve güngörmüş martılarla
Benim işim sevinç aşk bana göre
Hele gün başladı mı sancılanmaya
Başıma gelenlerin hemen hepsi
İyileşmez çocukluğum yüzündendir

İyileşmez çocukluğum yüzündendir
Ölü resimleri gibi solgun yüzler karşısında
Duyarsız kalışım hatta inatla susuşum
Boş tutkuların anlamsız korkuların
Kirli yağmur suları gibi biriktiği
Akşamlardan güle oymaya geçişim
İyileşmez çocukluğum yüzündendir

İyileşmez çocukluğum yüzündendir
Dağların ve denizlerin durmadan devinişi
Beni çağırması bütün uzakların
Birdenbire rüzgârlarla uzaylara açılışım
Her şeyimin birden maviye kesmesi
İyileşmez çocukluğum yüzündendir



Afşar TİMUÇİN

Akşamın Kurgusu

Gölgem ol ve beni izle
Kimselerin bilmediği yerlere
-Ne güzeldir ıslak kıyılar şimdi-
Gülerek gidelim seninle

Ben senin gölgen olayım
Durarak koşarak hep arkanda
Görülmedik yerlere savrulayım
Her çekip gidişinde
Ben hep senin yanında

Ayaklarının izi
Çorabının alacalı yeşili
Kafandaki düşünce
Yüreğindeki karasevda
Düşlerindeki uzaklar özlemi
Kim derlerse beni göster çekinme

Hırçın uzak denizlere
Açılmak istediğinde
Bilerek isteyerek güvenerek
Her zaman beni bağla yedeğine



Afşar TİMUÇİN

Akşam Serüvenleri

Bir seferden döneriz seninle bazı akşamlar
Gün bulutları açık mora boyadıktan az sonra
Bile bile karanlığın bizi kalın örtülerle örteceğini
Son ışıklara dalarız koşa koşa gene de
Sürgününüm izini sürerim her yerde seve seve
Alacakaranlıkta hem özlemlin hem öksüzün olmak için
Kapanmaya hazırımdır kat kat kendi üstüme

Yağmurdan güneşten poyrazdan uzun yollardan
Biz şimdi gurbetimize çıkıyoruz vakit tamam
Çanlarla türkülerle davullarla ayrılmak uzak bize
Yüzüme vuran sıcaklığınla çocuk dudaklarınla
Sen giderken ellerimde ellerinden ayrılmanın öfkesi
Varlığında yeniden kurulur eksiksiz bir sıla

Seni her düşünmemde benzersiz bir yurt özlemi
Bana düşen gelişini aralıksız beklemek
Beklerken bakışında eriyip gitmek yavaşça
Beklerken sonsuz bir ormanı yürümek saçlarında
Benim tutkum ölümüm serüvenim bu işte



Afşar TİMUÇİN

Ağacın İkindi Türküsü

Açıklara çıkalım boğulmamak için
Günün kuytu yerleri şimdi harap
İçimizde bir ezgi inceden inceye
Bizi kendimize bağlarken akşam olur
Karanlığı gümüş rengine boyar mehtap

Oturup uzun uzun konuşsaydık
Sevişmek nasıl olsa gene olur iyi kötü
Bir ıhlamur sıcaklığı yayılırken odamıza
Her şeyi ince ince düşünseydik
Ölümü kırgınlığı inceliği en başta
Bütün eksiklerimize gülüp geçerek

Belki de boşa geçti onca zaman
Bu da bir tür geçip gitme duygusudur
Ne güzel olurdu yeniden başlasak
Ne yapsan en başa dönülemiyor
Ne yapıp yapıp dalı unutmalı
Rüzgârla yere düşen sarı yaprak



Afşar TİMUÇİN

Akşamın Anısı

Yorgun bir günden kalan
Avuçların uyudu avucumda
Saçların yüzümde omuzumda
Bana neler anlattı

Yüreğinin atışlarını duydum
İçimde içimin derininde
Yol bitmesin istedim uzasın
Alabildiğine dalsın karanlığa

Beklediğimiz oldu çatıldı
İki cana bir beden
Ya da bir başka deyişle varoldu
Bir bedende iki can

Bir iki silkindi deniz uzakta
Ay ikimize el salladı
İrili ufaklı bütün yıldızlar
Işık yolladı sevincimize

Ne olup bittiğini
Bizi görenler anlayamadı
Aşkın benzersiz güzelliğinde
Zaten kimse anlayamaz kimseyi



Afşar TİMUÇİN

Sanılar

Şimdi belki benim gibi ölesiye yalnızsındır
Uçan kuşları gözlemektesindir tek başına
Çamların yeşiline dalmış gitmiştir gözlerin
Radyo dinliyorsundur ya da susarak
Bir kitabı okumaya çalışıyorsundur kim bilir

Sonsuz güzellikte bir aşk düşünüyor olabilirsin
Belki de anılarını deşiyorsun bir olmazı
Bir açmazı derinden derine kurcalar gibi
Bir kahve içmeyi bir elma yemeyi kurarak
Saatine bakıyor olabilirsin uykulu gözlerle
Çocukların oyununa dalmış gitmiş olabilirsin

Mahpus gibi tutsak gibi belki köle gibi
Yarını olmamak gibi bir duygu içindesindir
Belki de kendini bağışlamıyorsundur
Benim hiç bilmediğim bir şeylerden ötürü
Kırık tirenler gibi öylece kalakalmışsındır
Kalkıp gidip çekirdek almayı düşünüyorsundur
Ya da uyumak istiyorsundur her şeyi unutmak için
Belki sen de benim gibi ölesiye yalnızsındır



Afşar TİMUÇİN

Gene Böyle

Yürürlükte hava su ateş toprak
Yürürlükte irili ufaklı atomlar
Çürümüş sanıların karşısında
Bu arada yalnızlık sürümden kazanıyor
Uydurma aşkların yanıbaşında

Kuş uçmuyor korku ormanlarında
Sıkıntı denilen timsah uyanık
Erdemi ve inancı savunuyor kendince
Belki güler geçersin belki de
Gülmeyi bile düşünmezsin
Anlatmazsın bile birilerine
O kadar çıplak

Oh olsun yalancı şairlere
Kokuşmuş bilgelere oh olsun
Gene sokaklar baskın
Her iyide her doğruda her güzelde
Kaçak evlerin sanrılı karanlığı
Demek ki çoktan bitti
Şimdi her yerde orada burada
Eşsiz yağmurlar altında
Bütün kara deniz ve gök haritalarında
Zor ve sessiz bir çocukluktan kalma
Serseri şair ruhum geçerlidir
Geçerlidir dayattığım her özlem
İstanbulun bütün sokaklarında



Afşar TİMUÇİN

Sana Son Mektubumdur

Beni rüzgâra verme
Öfkeli bir deniz gibi
Üstünden atma beni
Yazdığın gibi silme

Yumlama parçalama
Ne yapsam kırılmaz diye
İtme koca dağlardan
Gidip gelip ağlatma

Bu bensiz yapamaz de
İçimin derinlerine sakla
Gösterme kimseye beni
Gönlünde tut bırakma

Kuşlara parçalatma
Çöllere koyup dönme
Gözden çıkarma beni
Tam her şeyimi aydınlatırken
Yeter bu kadar deyip sönme

Bir gidip bir gelip
Çocuk gibi oyalama
Korkutma yıldırma beni
Beni sakın bırakma



Afşar TİMUÇİN

İstersen Al Götür Beni

Ölümsüz gülüşünle başlıyorum
Her güzelliğe her sevince
Bir yağmur ince ince
Sürerken beni başka zamanlara

Zamanla yorgun hanlara
Dönüyor işte gördün her şeyim
Kuru topraklar gibi dağılıyor belleğim
Sınırsız bir boşluğu süre süre
Yorgunum çok uzaklardan geldim
Kaygılar sıkıntılar yaşadım uzun uzun
Korkuyu yakından tanıdım
Ölümsüz düşmanı oldum korkunun

Şimdi bakışınla bağlanıyorum
Kocaman bir dünyaya umutla
Bir akşam aşılmaz kaygılar
Çağırıken beni sozsuzluğuma

Sıcaklığın beni alıştırıyor
Soğuk ve yağmurlu akşamlara
Üşümüş bir kedi gibi sığınıyorum
Ellerine ayaklarına saçlarına



Afşar TİMUÇİN