Şiir, Sadece: Kadircan Keskinbora
Kadircan Keskinbora etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kadircan Keskinbora etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mayıs 2019 Pazartesi

Sevginin Zaferi

İki varmış bir yokmuş.
Bir bozkır ülkesinde
Cömert bir kız yaşarmış
Cömert olduğu kadar
Sevecen ve acarmış.

Geçerken günler, mevsimler
Güzel kızımız kendi gibi
Sevecen bir gence tutulmuş.
Her şey yolunda gidiyor
İyi anlaşırlarmış.

Bizim genç oğlanın
Gitmesi gerekince
Uzaklarda bir yere.
Kız bileziklerini satıp,
Sevdiğini yollamış
Veee...
Öykümüzün,
Özlem devresi başlamış.

Uzaklarda iseler de birbirlerinden
Haberleşir, mektuplaşır
Ara sıra kavuşur,
Hasret giderirlermiş.

"Onlar erdi muradına"
Diye bitmesi gerekir
Böyle öyküler,
Bilirsiniz.
Ne var ki,
Bu öykü böyle sonuçlanmamış:

Bir gün
Yine böyle,
Çoook uzun bir hasret sonrası
Kavuşmuşlar birbirlerine.
Fakat, bu sefer ki kavuşmanın
Ayrılık olduğunu
İkisi de anlayamamış.

Ama bu iki genç de,
Bu güçlü sevgiden
Çok kuvvet almış
Çok şey öğrenmiş.

Sonunda zafer, sevginin olmuş
Sevgi de zaferin.


Kadircan Keskinbora
Mardin Düşünceleri

26 Mayıs 2019 Pazar

Ne'ye

Beyaz bir sütun, bir anıt gibi yüksel,
Dik başını gururla.
Sende dağların ululuğu var,
Göğü yırtıp uzanan.

Sende ben, aydınlığı buluyorum,
Beyaz beyaz.
Sende ben, sanatı buluyorum,.
İşlemeyi, işlenmeyi
İnce, ince.
Sende ben denizi buluyorum,
Sarı bir güneş altında
Esrarlı, engin bir mavilik.

Tutsaklık yaratacak bir albeni var sende
Korkuyorum.
Ben özgürlüğe aşık,
Ben bağımsızlık sevdalısı,
Ben sensizliğe mahkum ettim kendimi
Yaz öncüsü bir günde.


Kadircan Keskinbora
Mardin Düşünceleri

25 Mayıs 2019 Cumartesi

Güzelleme


Yaşamak!
Sen varsan güzel,
Sözcükler!
Sen dersen güzel,
Öpücük öyle güzel ki;
Sen öpersen.
Ve sevgimiz...
Bir başka güzel.
Ne varsa dünyada
Görülenden,
İşitilenden,
Hissedilenden yana
İnan ki birtanem,
Birlikte en güzel.


Kadircan Keskinbora
Mardin Düşünceleri

24 Mayıs 2019 Cuma

Oğulcan'a Masal

Atalarımın izinden
Dağ, tepe, kayalar aştım
Ab-ı hayat çeşmesinden
Kana kana sular içtim.

Keçi yolları, patika,
Şose, asfalt, otobanlar
Tünel, viyadük, geçitler
Sürüyle köprüler geçtim.

Ağrı Dağı’nı tam yedi
Kaf’ı on adımda aştım,
Düzlükte duran çakıla
Ayağım takıldı uçtum.

Yedi başlı ejderhayı,
Üç darbede yere serip
Kaf’ın arkasından suyu
Fıskiyeye sürüp saçtım.

Yorgun argın eve geldim.
“Oğul”dan geldi bir soru:
“İnsan nasıl adam olur?”
Zoru gördüm, hemen kaçtım.


Kadircan Keskinbora
Mardin Düşünceleri

23 Mayıs 2019 Perşembe

Halıcı Ablalar

Halıcı ablalar
Ne kadar hızlı elleri!
İğnelerle oynuyor,
Doluyor iplikleri
Elleri,
Halılara doluyor.
Azıcık yavaş olun ne olur!
İzleyemiyorum.
Ne kadar güzel örmüşsünüz
Bu halıları.
Üzerlerine basmayacağım
Kıyamam
Ablacığım
Sütümü dökmeyeceğim üstlerine
Söz veriyorum.
Halılarınızın üzerine uzanacağım
Kıyamam onlara basmaya
Halıcı ablalar
Ellerinize sağlık,
Gözlerinize sağlık.


Kadircan Keskinbora
Mardin Düşünceleri

22 Mayıs 2019 Çarşamba

Münacat

Bir değil, bin değil, elli bin ölü can,
Yüz binlerce hane, ekmek kapısı viran.

Ya Malik ül Mülk, ya Kahhar,
Ya Hakim ü ya Cabbar!

On binlerce hasta, sakat
Senden diliyoruz medet

Ya Rahim ü ya Gaffar,
Ya Aziz ü ya Settar!

Felâketler bitmemiş henüz
Bekleniyor bir kez daha

Ya Muahhir ya Samud,
Ya Hafız ü ya Vedud!

Şu kötü talihi değiştir,
Bizi mutlu günlere eriştir.

Ya Rezzak ü ya Gafur,
Ya Tewab ü ya Şekür!

Genç, yaşlı, kadın, çocuk
Tasa doludur herkes

Açlık, zorluk, yoksulluk
Kötünün önünü kes.

Ya Hayy ü ya Kerim,
Ya Fettah ü ya Halim!


Kadircan Keskinbora
Mardin Düşünceleri

21 Mayıs 2019 Salı

Bir Adapazarı


Çark caddesinde piyasaya çıkılırdı
Çark caddesi vardı
Serdivan,
Otogar Yolu,
32 Evler
Ahmetler vardı, Fatmalar
Adapazarı vardı
Bir zamanlar...


Kadircan Keskinbora
Mardin Düşünceleri

20 Mayıs 2019 Pazartesi

17 Ağustos 1999

On Yedi Ağustos
Bin Dokuz Yüz Doksan Dokuz
Gecenin üçü,
Türkiye tarihindeki
Gecelerin en gücü.

On binlerce insanım
Saniyeler içinde
Ruhunu teslim etti,
On binlercesi daha
Göçüklerin altında
Can çekişe çekişe
İlk grupta birleşti.

On binlerce hasta,
On binlerce sakat,
Yüz binlerce depresif
Bir o kadar nevrotik
Dul, yetim ve öksüz
Akraba, dost yitiği

Yerle bir oldular hep
Çok muhim fabrikalar,
Rafineri, tesis, yollar,
Duyulduk, duyulmadık
Kuruluşlar,
Araçlar,
Binlerce atölye,
İşyeri ve dükkanlar....

On binlerce konut,
On binlerce inşaat,
On binlerce işgünü,
On binlerce işgücü
Mali kaybın hesabı
Nasıl tutulabilir bilmem ki?

Kimi ailelerde onlarca kayıp
Kimi ailelerde yüzlerce ölüm.

Biz ölümün birinden,
Biz hastanın tekinden,
Kazanın herhangi birinden
Büyük azap duyarken,
Ekonomik hayat
Bir iş günü, bir iş gücü
Bir tesis, bir yol veya
Herhangi bir kayıptan
Etkilerinken;
Dillerimiz on binleri
Telaffuz etmek zorunda.

Bu ülkenin kaderi
Böyle kırık mı olmalı?
Her 15-20 yılda bir
Kurtuluş Savaşı mı vermeli?

Ey bu ülkenin siyasileri,
Bilim adamları, bürokratları,
Askerleri, sivilleri,
A’dan Z’ye vatandaşı!
Eey...
Eey...
Eey!...


Kadircan Keskinbora

19 Mayıs 2019 Pazar

Narman 1983

Bin Dokuz Yüz Seksen Üç yılı,
29 Ekim'i 30'a bağlayan gece
- Erzurum'da olmamıza rağmen -
Gece ılık ılıktı o mevsimde
Ama sabahı?

Sabah yedi suları
Yatağımı,
Biri ayak ucundan,
Diğeri başucundan
Yakalayan iki azman
"Kalk artık" dercesine
Belki de "geber" dercesine
Sallıyor, sallıyor, sallıyor
Sallıyor, sallıyor, sallıyor.

Can havliyle mi, refleks mi?
Bilmem ne denli bilinçli
Merdivenleri uçarak
Yarı çıplak,
Otelin çıkış kapısına

Arzın öfkesi kudurmuştu
Bir hava taarruzu sonrası
Köylerin manzarası
Bu sefer taarruz yerdendi
Yerin derinliklerinden.

Onlarca, yüzlerce küçük
Onlarca, yüzlerce büyükbaş hayvan
Ya o güzelim atlar!
Bellerini kıran
Koca kütüklerin altında
Onların da iri iri açıktı gözleri,
Galiba;
Ölümün dehşeti
Bütün canlılar için aynı.

Ambulansların sirenleri
Yaralıların şevkleri
Enterasan yaralanmalar
Çeşit çeşit ruhsal reaksiyonlar
Dikiş, tampon, atel, turnike

Binalarda oturulmuyor,
Yenmiyor, yutulmuyor
Jiplerde uyuyor
Üşüyor, üşüyorduk
İlikler üşüyor,
Kan donuyor
Öğreniyordum
Öğreniyorduk
Gerçeklerin acısını.

Bin dört yüz küsur insan
Ben yapmıştım otopsilerin bir kısmını
Midem sırtıma yapışıyordu,
Midem ağzıma yapışıyordu
Ben, ben,
Ben nasıl dayanıyordum.
Dokuzuncu ayında
Gencecik bir hamilenin
Gözlerini ben kapamıştım.
O anın dehşetinin saklı olduğu
Güzel yeşil gözlerinde
Yaşama isteği vardı;
Biraz kendisi için,
Çoğu bebeği için.

Ölüm zamanı değil ki,
Mahşer meydanı kurulsun
Herşey, herşey
Dursun herşey
Hemen dursun...

Yüz onyedi ceset dizilmiş
Bebek, erişkin, kocamış
Yürekleri paralayan
Bir fotoğraf karesine
Sığdırılan bu dehşet,
Yılın fotoğrafı seçilmiş.

Yeter!
Dur dedim sana
Herşey dursun, hemen dursun
Herşey eskisi gibi olsun.

Nerdeee!

1983 Yılının 30 Ekim'i
Unutulmamalı,
Unutulmamalı,
Unutulmamalı.


Kadircan Keskinbora

18 Mayıs 2019 Cumartesi

Talep


Buraları karanlık,
Soğuk ve çamur.
Gelirken yanında güneş de getir,
Ne olur!


Kadircan Keskinbora

17 Mayıs 2019 Cuma

O Felaket Saniyelerinde

“En güzel gece yolculuğu, en güzel sabaha çıkandır” diyerek yattığımız o sıcacık yataklarımızdan nasıl kaldırıldığımızı hatırlamak, acıların en büyüğüydü. Ölenlerle, yaralananlarla, sakat kalanlar ve yetim düşenlerle...

Gözlerimiz giden bebeklerin ardından dolu,

Gözlerimizi hep anneyi, babayı, eşi, çocuğu, kardeşi, akrabayı, dostu aramaktan yorgun ve umutsuz,

Ya belli belirsiz bir sesle ya da tıkırtıyla “Hayattayım” çığlığını duyurmaya çalışan “O Kadın”, “O baba”?...

Ya “Semih”?... Önce bir umuttu, kendi kurtulabilirdi, bitirmedi umudunu çünkü sevgili “Eşi” onun için tutkuydu. Elini uzattı ama apartmanın yarı yükünü taşıyan kiriş artık daha fazla dayanamadı ve perdesini bir “tükeniş” sahnesiyle kapatıp, O’nları da arasına aldı.

Ve

Bir anne
Koluna yatırmış,
Uyuturken yavrusunu,
Bir anne,
Kendisi de uyuyormuş
Diğer koluyla öylece
Yavrusunu sarmış.
Annecik yavrusuna
Sevgisini, vaktini
Bedenini vermiş
Annecik yavruyu kurtarmak istermiş
Ama,
Dünyadaki ömürleri bu kadarmış
Kimleri sayayım ki;
Hülya’yı mı, Semih’i mi,
Yıllar sonra
Annesini ziyaretlerinde
Birlikte ölen Ahmet’i mi?...
Ölüme yattıklarını bilmeden,
Semih’ler, Hülya’lar, Ahmet’ler ve niceleri...

Öyle bir acı yasadık ki; yüzleri değişmiş ama ruhları yine de “yaşam ümidiyle” dolu insanlarla beraber. Hepsi bulundukları yerlerde hep kaybettikleri şeyleri arama savaşında olan insanlar ve sona doğru umutsuz bir yoluculuk.... Bir bardak su, bir somun ekmek ve bir tas çorbayla. Nereye kadar? , nasıl? ...
Sizler, acılı insanlar, sakatlar, yaralılar, dostlar, akrabalar. Bilin ki; yalnız değilsiniz ağlarken. Bizlerin de gözyaşından derelerimiz var, bizim de yüreklerimiz yıkık sizlerin evleri ve umutları kadar.

Bu bölüm deprem şehitleri anısına...


Kadircan Keskinbora

16 Mayıs 2019 Perşembe

Abbara

Sokaklar geniş de olabilir, dar da,
Ama güney – kuzey yönünde
Başka bir sokakla
Keşişmeli mutlaka,
Havadar olmazdı yoksa.
Abbara!
Molasının yeridir,
Uzun yürüyüşlerin.
Abbaraların işlevi:
Üstte;
İki evin birleştirilmesi,
Birleşmeden alan elde etmeyi
Altta;
Sokakta gölgeyi,
Sıcakta serinliği,
Yağmurdan kaçmayı
Sert rüzgarlarda
Bir parça soluklanmayı.

Bir deee! ..
Abbaralarda,
Sosyal olaylar olur.
İzninizle onları,
Başka bir sohbette anlatayım.


Kadircan Keskinbora


Abbara: Mardin mimarisinde bir yapı tarzı. Bazı sokaklarda, bir evin, sokağın iki yanındaki kısımlarını sokağın üzerini, tünel oluşturur gibi örterek birleştiren kemerli yapı.

15 Mayıs 2019 Çarşamba

Mardin'den Bir Kesit

Aynı güzel manzara,
Gözünün önüne serilen.
Farketmez,
Zengin veya fakir olman.
Farketmez,
Hangi mahallesinde oturduğun.
Sonsuz ufuk, sonsuz gökyüzü,
Sonsuz ova
Aynı güzel manzara.

Mimarideki güzellik
Mücadele etmeli.
Yazın sıcağı, kışın soğuğu
Senin damın,
Üst komşunun avlusu,
Alt komşunun damı
Senin avlun.
İzolasyonu sağlayan
Kalın duvarlar,
Büyük odalar,
Kemerler
Kubbe tavan
Taş işçiliği.
Bu bilgi;
Birkaç yılda değil,
Birkaç bin yılda birikti.
Vardır "Mardin"li ustanın bildiği,
Hem de bir değil, birkaç bildiği.


Kadircan Keskinbora

14 Mayıs 2019 Salı

Mardin Düşünceleri II

Her taşı tarih kokan bir şehir...
Bir dağın yamacında tüm haşmetiyle ve kartal yuvasını andıran görüntüsü ile,
Yukarı Mezopotamya'nın ilk yerleşim yerlerinden biri Mardin...
Neredeyse bütün kültürlerin uğrak yeri, 6500 - 7000 yıllık bir insanlık mirası Mardin...

Yaşlı kentin yüzyıllardır süregelen tarihi dokusu renkli, canlı, zengin ve karmaşık...

İçinde değişik din, dil, ırk ve renkten insanın kapı komşu yaşadığı, tarih boyunca hep önemli bir şehir Mardin...
Sünni'nin, Kameri'nin, Musevi'nin, Ermeni'nin, Süryâni'nin, Katoliğin, Yezidi'nin, Alevi'nin hoşgörü ve kardeşlik duygusuyla dolu, hiçbir baskı altında kalmadan halen de içice yaşadığı eşsiz şehir Mardin...
Ve yerleşik hayatın yanı sıra göçebe hayatın da topraklarına yüz sürüp, dostluk ve kardeşliğe adım attığı şehir Mardin...

Ezan ve çan seslerinin birbirine karıştığı dar sokaklarda birçok tarihi yapının mağrur ve ihtişamlı kapıları açılır.
Ulu Camii, Deyr'ül Zaferan Manastırı, Arap Camii, Artukoğlu Camii, Mar Yakup Manastırı, Mardin Kalesi...
Önem ve değerinin asla unutulmayacağını bilerek, bunları bir sonraki kuşağa gururla devretmek...

Mardin'i tanımak, görmek ve anlatmak bu kenti, insanlarını, doğasını, ihtişamını tanımlamaya ne yazık ki yetmiyor...
Bir Mardin'i! olarak, Mardin'i anlatmak ancak "O'nu" konuşturarak olur diyebilirim.
Tek bir şey söylemese bile, hemen yanından "Dicle" akar tüm heybetiyle, onu konuşturun,
Mardin'e kardeştir...
Her damla suyunda efsane gizli "Dicle"...

Ve Mardin insanları...
Nusaybin Çarşısında bir esnaf, bakırcı dede, çaylarını yudumlayan iki kalaycı,
Mar Yakup Manastırı'nm rahibi...
Hepsi birbirine kardeş, hepsi sanki bir bedende tek...
Kimse kimsenin suyunu kesmez, kimse kimsenin güneşini engellemez, diline, dinine, rengine karışmaz...
Yüzyıllardır süregelen bu kural, güzel duygular, sevgi ve saygı çerçevesinde hep altın yaldızla kazılıdır...

O güzel yamaçtan yıldızlara merhaba demeye başladığım günden beri, her sabah uyandığımda bir deniz gibi sınırsızca daha fazla bağlandım bu şehre ve o zaman anladım ki;
"Mardin" sevgidir, dostluktur, kardeşliktir, insanlıktır, hoşgörüdür ve ihtişamdır...

Gururluyum, çünkü ben " Mardin"liyim.

Bitmez o şehrin bekleyişi, bir çift âşığın mehtabı seyretmesi için hep hazırdır o yamaçta...
Sevgi, saygı, hoşgörü ve insanlık dolu güzel duygularla...
Güneş doğarken ve batarken, yıldızlar ışığıyla binbir çeşit yakamoz bırakır "Mardin" semalarında...

Ve her mevsim bir başka seyre lâyıktır Mardin'de..


Kadircan Keskinbora

13 Mayıs 2019 Pazartesi

Mardin Düşünceleri

Ben,
Enginleri tanımlama yetkisi
Görüyorum kendimde.
Çünkü ben,
Gözlerimi açtığım günden beri
Ve her gün
Göre göre büyüdüm
Göğün ve yerin sonsuzluğunu.
Sindire sindire içime,
Seyrederim
Ovamızın ufkunu.

Yıldızlar,
Benim en samimi arkadaşlarım.
Yaz mevsimleri boyunca
Ve hatta baharlarda
Onlarla uyur, onlarla uyanırım.
Gündüzüm gökyüzüyle,
Gecem gökyüzüyle geçer.
Enginlerde yüzer,
Enginlerde yaşarım.

Yapabileceğime inanıyorum,
'İnsanı sevmek' tanımını da.
Çünkü ben,
Farklı görüş, farklı tutum
Farklı din ve farklı kültürleri
Saygının ve sevginin
Potasında eritmiş
Bir şehrin çocuğuyum.

Ben iliklerine dek
Hissederek
Büyüdüm hoşgörüyü
Şanslı olduğumu bilirim
Öğrendiğim için bu büyüyü.
Çünkü ben 'Mardin'liyim.


Kadircan Keskinbora

12 Mayıs 2019 Pazar

New Orleans Düşünceleri II

Amerika içlerine nehir gemileri vasıtası ile mal sevkiyatını kolaylaştırmak için kurulan liman; özellikle Afrika'dan zorla alınan "malları"...
Onların yerine bağırmak istedim.
Yine bir öğleden sonra bunları düşündüm, yalnızdım bu şehirde... insanlığın ortak ve evrensel dili olması gereken sevgi, yaşam ve yaşama hakkı ne kadar yavaş büyümekte?...

Onların yerine bağırmak istedim!...
Yaşamak istiyorum, yaşamak istiyorum kardeşçesine...
Şehrin her yerinde, her noktasında dilediğim yerde, dilediğim zaman...
Din, dil, ırk ve mezhep ayrımı yapmadan...

Çünkü, ben böyle büyüdüm...

Kan emmeye doymamış bir vampirin bütün insanlığı, insanlık değerlerini azar azar yok ettiğini gördüm bu şehirde...
Atalardan, dedelerden gelen öç alma duygusuyla kapıları ardı arkasına kapamak.

Aslında herkeste, her kesimde üstün olma çabası var. iyi olmak, kötü olmak falan değil...
Yetişen nesile aynı duygu ve düşünceleri aşılamak, onlara çiçeksiz bir bahçe hediye etmek...
Bir doğuş farkıyla insanlığı alt etmek, hatta yıkmak...

Buralarda insan zümrelerinin kolu, kanadı kırık, insanlık değerlerinden uzak, ümitler ve düşler zulme uğramış...
Beklentiler ve yarınlar yok...
Ruhlar rehin alınmış, insanlık yok...

Şehrin kuruluş öyküsü, kriminal raporları ve gözlemlerim bana bu hisleri verdi.


Kadircan Keskinbora
Mardin Düşünceleri

11 Mayıs 2019 Cumartesi

New Orleans Düşünceleri

Trompetin nağmelerinde,
Bir klarnet taksimini hissettim.
İnsan duygularının
Ortaklığını hissettim.
Bu şehrin kuruluş öyküsünü
Her düşündüğümde,
Yüreğimin yerinden koptuğunu hissettim.

Beyazlar zencilerin
Kaç kez ırzına geçtiler.
Dedelerini ölüme terk ettiler,
Babalarını aç bıraktılar,
Aralarına almadılar,
İşkencelerle kuruttular.

Ve şimdi;

Haykırıyorlar öfkelerini siyahlar
Zaman intikam zamanı.
Sonra kusuyorlar öfkelerini,
Kusuyorlar öfkelerini.
Öfkenin tatlı tadıyla
Yaptıklarının,
Beyazların yaptığıyla,
Aynı çirkinlikte olduğunun
Farkına varmayarak.




Kadircan Keskinbora
Mardin Düşünceleri

10 Mayıs 2019 Cuma

Utangaç

Sensiz ben gezdim durdum
Park, bahçe... tüm yeşilini şehrin
Ağaçlar eflatun, beyaz, mor, pembe
Kokuları senindi, renkleri sendin.

Koyulaştı dostluk,
Kan kırmızı bir çiçekle
Açıl dedi, dök içindekileri
Söyleyemedim inanır mısın?
Bir tek sözcük bile!

Hala içimdedir,
İçimdedir, durmakta derin
Küllenmiyor, aksine artmakta
Hani, o var ya!
O, senin bana söyleyemediğin.


Kadircan Keskinbora

9 Mayıs 2019 Perşembe

Senden Sonra

Her On Kasım sabahı
Radyo ve Televizyon
Dergi ve gazeteleri,
Onlarca riyakarın
Doldurur demeçleri:
“İşte o büyük lider...”
“İşte o ışıktır
Bizlere yol gösteren....”
Saire ve saire...

Oysa ki:
Cumhuriyetçiyiz biz:
Demokrasi bir hurda
Sekizinci senede,
Gelir tamirci usta
Onuncu senemizde.
Soluklar artık rahat (!)
Sonraki tamire dek
Bir başka sekiz sene
Yeter hizipleşmeye.
“Açız” demek büyük suç (!)
Bu özgür (!) memlekette
İyilik yaramaz ki,
Kıymet bilmez (!) millete.

Devletçiliğimiz de
Ekonomiyle başlar,
Verimli fabrikalar,
En güçlü kuruluşlar
İşletmesi altında
Devletin, bilirsiniz
Hemen hemen herşeyi
Devletleştirmekteyiz;
Tek tük şeylerdir işte
İşi özel sektörün.
Devlet işlerimizin
Süratli dönüşüne,
Işık hızı erişmez
Kattığı toz – dumana
Teşrif etsin yeter ki,
Dost ülkenin tüccarı
Hizmetindedir polis
Ve güvenlik timleri.
Kötüleştirmez (!) , korkma
Ülke geleceğini!
Bol keseden versek de
Kapitülasyonları,

Milli onurumuzu
Zedeleyen herkesi,
Her elçi ve şakiyi
Her ülke ve konseyi
Direktiflerimize
Uygun cevaplarını
Vermek üzere koyduk
Kaplumbağa sırtına.
Biz öyle halkçıyız ki;
Göklere bile çıksa
Tıkalıdır kulaklar
Halkın feryatlarına.

İnkılapların yeri
Bundan böyle kısmeti
Gün be gün yeni kilit
Olan tozlu raflardır.
Eh! Zamanla olacak
Yorum değişikliği,
Büyüklerin elbette
Doğru bildiği vardır.

Ve laikliği biz,
İnanç doğrultusunda
Yaşamak isteğini
Engellemek biliriz.

Kadircan bak! Yaşattık
Altı temel ilkeyi
Bütün işlerimizde,
Atılımlarımızda.
İşte, Atatürkçüyüz
Biz görüldüğü gibi.
Hem de hep hatırlarız
O’nu 10 Kasımlar da.


Kadircan Keskinbora

8 Mayıs 2019 Çarşamba

Bir Mecburi Hizmet Türküsü

İkinci ve dördüncü kutsal Cuma; her ayın
Günleridir çekilen bir karanlık “kura”nın.

Görünüşte ne kadar torpili yok ise de,
Kaç kişi bilirim ki kura çekmedi bile

Kimi sayfiyelerde, kimi de dağ köyünde,
Kimi hala varmadı tayin olduğu yere.

Kimi elektrikle suyu arıyor fellik fellik,
Kimi harcamak için bulamıyor metelik.

Ne yardımcı personel ne de var aracımız
Hizmet götürmek değil “siyaset” amacımız.

Lafları boldur bizim şu büyüklerimizin!
Yeter ki halkımıza “Doktor gönderdik” desin.

Okul masraflarımı paramla karşıladım,
Mecburiyet olmasın diye burs borçlanmadım.

Biz okula başlarken böyle adet yok idi,
Yüzdük kuyruğa geldik, gelecek yok edildi.

“Ben bu tarz çalışmaya göre eğitilmedim,
Gidemem “diyemezsin, seve seve (!) gidersin.

İster cennette bulun, ister cehennemde ol,
Gün, ay, yıl saya saya dört yılı çekeceksin.

Artık kariyer yapsam, dört yıl da bitti şükür,
Diye düşünme sakın, kadrolar hep doludur.

Neyine bilim yapmak, hem de tayin istemek
Dilekçen nasıl olsa uygun görülmeyecek.

Verilenler vaatti, yumuşatmak içindi,
Kazığı yedin artık, gittiğin mok yoludur.


Kadircan Keskinbora
Mardin Düşünceleri