Şiir, Sadece: Kaptanın Dizeleri
Kaptanın Dizeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kaptanın Dizeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ocak 2014 Cumartesi

Kaplan

Kaplanım ben.
Külçeler gibi geniş
ıslak mineral yapraklar arasında
senin için pusudayım.

Aydınlık ırmak büyür
sisin altında. Gelirsin.

Çıplak dalarsın suya.
Beklerim.

Ateşten, kandan, dişlerden
bir sıçrayışla
yırtarım bir pençe vuruşuyla
bağrını, kalçalarını.

İçerim kanını, kırarım
tek tek kollarını bacaklarını.

Yıllar boyunca kemiklerini
ve külünü koruyacağım
yabanıl ormanda kalırım,
kımıldamadan,
nefretten ve öfkeden arınmış,
ölümünle silâhsızlandım,
sarmaşıklarla bağlandım,
yağmurda kımıltısızım,
ölüm saçan sevişmemin
amansız nöbetindeyim.


Pablo Neruda
Kaptanın Dizeleri

15 Ocak 2014 Çarşamba

Kızlar

Sizler, büyük aşkı arayan kızlar,
o korkunç büyük aşkı,
ne oldu sizlere böyle, ey kızlar?

Belki,
zaman, zaman!

Çünkü şimdi
burada, bak, nasıl gider
ve sürükler göksel taşları yerinden
ve mahveder çiçekleri ve yaprakları
köpüklenen bir köpük gürültüsüyle
senin dünyanın bütün taşlarında
atmıktan ve yaseminlerden bir rayihayla,
o kanlı aya yakın.

Ve şimdi
ne yapacağını bilmeksizin
dokunursun suya küçük ayaklarınla,
küçük yüreğinle?

Yolculuğu sürdürmektense
bazı gece yolculukları
daha iyidir,
bazı vagonlarla,
bazı çok şen gezintilerle,
büyük sonuçlar olmaksızın bazı danslar!

Öl öyleyse korkudan ya da soğuktan,
ya da şüpheden
ki ben büyük adımlarımla
bulayım onu,
senin içinde,
ya da senin çok uzağında,
ve bulsun o beni,
aşkın üzerinde titremeyen o,
hayatta ya da ölümde
benimle birlikte
erimek isteyen o.


Pablo Neruda
Kaptanın Dizeleri 
1952

13 Ocak 2014 Pazartesi

Kondor

Kondorum ben, uçarım
dolanarak üstünden,
ve birden dönüşüyle
rüzgârın, tüyün, pençelerin,
saldırırım sana
ıslık çalan kasırganın
coşkun soğuğuyla.

Ve kar kuleme,
kara mağarama götürürüm seni,
ve yaşarsın orada yalnız,
ve örtersin kendini tüyle
ve uçarsın dünya üzerinde,
kımıltısızca, yüceliklerde.

Dişi kondor, haydi atılalım
o kızıl ava,
haydi parçalayalım
çarpan nabızla geçen hayatı,
ve haydi uçalım uzaklara
yabanıl kaçışımızda.


Pablo Neruda
Kaptanın Dizeleri


Kondor: Güney Amerika’ya özgü kanatlarının uzunluğu 3,2 metreyi bulan büyük akbaba. Kondorun 2 farklı türü bulunur: And Dağı Kondoru (Vultur gryphus) ve doğada daha ender bulunan Kaliforniya Kondoru (Gymnogyps californianus) . “Kondor” sözcük kökeni olarak Peru, Bolivya ve Ekvator yerlilerinin konuştuğu dil olan “quechua”daki “kuntur”dan gelmektedir.

Kraliçe

Kraliçe diyorum sana.
Senden daha uzun kadınlar var, daha uzun.
Senden daha temiz kadınlar var, daha temiz.
Senden daha güzel kadınlar var, daha güzel.

Fakat kraliçe sensin.

Dolaştığın zaman caddelerde,
kimse dikkat etmez sana.
Kimse görmez kristal tacını, kimse bakmaz
yolunda yürürken bastığın
kızıl altından halıya,
var olmayan o halıya.

Ve görünce seni,
ses verir bütün ırmaklar
bedenimde, sarsar
çanlar göğü,
ve doldurur evreni bir ilâhi.

Yalnızca sen ve ben,
yalnızca sen ve ben, ey sevgilim,
kulak veririz buna.


Pablo Neruda
"Kaptanın Dizeleri"

11 Ocak 2014 Cumartesi

Kuyu

Bazen batarsın dibe, düşersin
sessizliğinin çukuruna,
bilinçli öfkeden uçurumunda,
ve neredeyse
geri dönemezsin, hayatının
derinliklerinde karşılaştığın
şeylerin kalıntısı var üstünde hâlâ.

Sevgilim, bulduğun nedir
kapalı kuyunda?
Yosunlar, bataklıklar, kayalıklar mı?
Acılanmış ve yaralanmış olarak
neler görürsün kör gözlerle?

Benimsin, kalmak istemezsin
düştüğün kuyuda, bulmak istersin
tepelerde senin için sakladığımı:
şebnem damlalarıyla bir demet yasemin,
uçurumundan daha da derin bir öpüş.

Korkma benden, yeniden düşme
kendi kızgınlığına.
Silkele seni yaralamaya gelen sözcüklerimi,
ve bırak uçsun gitsin açık pencereden.
Sen bir şey yapmaksızın
geri gelecek beni yaralamak için,
değil mi ki katı saniyeyle doldurulmuş,
ve o saniye patlayacak göğsümde.

Gülümse bana, ey ışıltılı,
yaralarsa ağzım seni.
Ben peri masallarındaki
o kör çoban değilim, fakat seninle
toprağı, rüzgârı ve dağ dikenlerini
paylaşan iyi bir oduncuyum.

Sen sev beni, gülümse bana,
yardım et iyi olmama.
Boşuna yaralama kendini bende,
yaralama beni, yaralarsın çünkü kendini.


Pablo Neruda
Kaptanın Dizeleri
1952

6 Ocak 2014 Pazartesi

Küçük Amerika

Amerika’nın şekline
baktığım zaman haritada,
gördüğüm sensin, ey sevdiğim:
başında bakır tepeler,
memelerin buğday ve kar,
ince belin,
şiddetli, nefes nefese ırmaklar, uysal
yücelikler ve çayırlar,
ve güneyin soğuğunda biter ayakların
altının ikiz coğrafyası.

Sevgilim, dokunduğumda sana,
ellerim yalnızca
güzelliğini araştırmadı,
fakat dalları ve ülkeleri de, meyveleri ve suları da,
sevdiğim ilkbaharı,
çölün ayını, yabanıl güvercinin
bağrını da araştırdı,
denizin ya da ırmağın sularıyla
aşınmış taşın yumuşaklığını,
ve susuzlukla açlığın pusuda olduğu
yabanıllığın kızıl sık ormanını.
Ve böylelikle karşılar beni muazzam memleketim,
küçük Amerika, bedeninde.

Hatta dahası var, sen dinlenirken
yulaf renkli teninde görürüm
aşkımın yurttaşlığını.
Çünkü omuzlarından
bakar bana
alazlı Küba’dan kamış kesicisi,
esmer ter içinde,
ve gırtlağından
kıyının nemli evlerinde titreyen
balıkçılar
gizlerini şakırlar benim için.
Ve böylelikle kesilir öpüşlerim,
ülkeler ve halklar barındıran
bedenin boyunca
ey hayran kalınan küçük Amerika,
ve yok etmeden aramızda yanan ateş
tutuşturmaz
yalnızca senin güzelliğini,
fakat aşkla çağırır beni
ve hayatın arasında
özlediğim o hayatı verir bana
ve aşkın tadı için eklenir balçık,
bekler beni toprağın öpüşü.


Pablo Neruda
"Kaptanın Dizeleri"nden
1952

30 Ekim 2013 Çarşamba

Oğul

Ah, oğul, bilir misin, bilir misin,
nereden gelirsin?

Beyaz ve aç martılı
bir gölden.

Kış suyunun yakınında
yola koyulduk, o ve ben,
alazlanan bir ateş gibi öyle kızıl,
yıprandı dudaklarımız
ruhların öpüşleriyle,
fırlattı her şeyi ateşe,
yandı hayatlarımız.

İşte böyle geldin dünyaya.

Fakat o – görmek için beni
ve görmek için seni
bir gün aştı denizleri
ve ben – dolamak için
onun küçük belini
dolandım durdum bütün dünyayı,
savaşlarla ve dağlarla,
kumlarla ve dikenlerle.

İşte böyle geldin dünyaya.

Bir çok yerden geliyorsun sen,
sudan ve topraktan,
ateşten ve kardan,
uzak diyarlardan geliyorsun
ikimize doğru,
bizi zincire vurdu
o korkunç sevda,
bilmek istiyoruz bu yüzden,
nasıl olduğunu, bize ne anlatacağını,
çünkü sana verdiğimiz dünya hakkında
daha çok şey biliyorsun sen.

Muazzam bir fırtına gibi
çalkaladık
hayatın ağacını
ta köklerinin
en gizli lifine dek,
ve görünüyorsun şimdi
şakıyarak yapraklarda,
seninle birlikte ulaştığımız
dalın en yükseğinde.


Pablo Neruda
"Kaptanın Dizeleri"nden

19 Ekim 2013 Cumartesi

Ölü Kadın

Ansızın yoksan,
ansızın yaşamıyorsan,
yaşamayı sürdüreceğim.

Cesaretim yok,
cesaretim yok yazmaya,
ölürsen.

Yaşamayı sürdüreceğim.

Çünkü bir insanın sesini kullanamadığı yerde
sesim var benim.

Zencilerin dövüldüğü yerde
ölü olamam.
Kardeşlerim hapishanelerdeyken,
onlarla birlikteyim ben.

Zafer,
benim zaferim değil,
ama o büyük zafer
geldiğinde,
konuşmalıyım, dilsiz olsam da:
görmek isterim geldiğini, kör olsam da.

Hayır, bağışla beni.
Yaşamıyorsan,
eğer sen, canım,
aşkım,
ölmüşsen,
bütün yapraklar düşer göğsümde,
yağmur yağar ruhuma gece gündüz,
yüreğimi yakar kar,
dolanırım soğukla ve ateşle ve ölümle ve karla,
ayaklarım uyuduğun yere gitmek ister yalnızca,
fakat
yaşamayı sürdüreceğim,
çünkü her şeyden önce sen istemiştin benden
boyun eğmememi, ve sevgilim,
çünkü biliyorsun, ben yalnızca bir insan değilim,
fakat bütün insanlarım.


Pablo Neruda
"Kaptanın Dizeleri"nden 
1952

5 Eylül 2013 Perşembe

Sadece Ateş Değil

Oy, evet, hatırlarım,
oy içi kararmış ışıkla dolu
kapalı gözlerini,
açık bir el gibi bütün bedenini,
parıldayan bir ay salkımı gibi,
ve esrimeyi,
bir şimşek ışını bizi öldürdüğünde,
yaraladığında bizi bir hançer kökümüze dek,
ve bir ışık yararken saçlarımızı,
ve biz
yeniden başladığımızda
hayata geri dönmeye,
sanki okyanustan çıkmışız,
sanki bir gemi batışından
yaralı dönmüşüz
taşlarla kızıl yosunlar arasında.

Fakat
başka anılar da var,
şehvetin çiçekleri değil yalnızca,
fakat filizlenir azar azar,
ki birdenbire görünür,
trenle giderken
ya da yürürken sokakta.

Mendillerimi yıkarken
görürüm seni,
delikli çoraplarımı asarken
pencerede,
endamın, ki ondadır bütün
bütün isteği muazzam bir alaz gibi
çalar sanki yere seni zarar vermeden sana,
yeniden,
sen her günün
küçük kadını,
yeniden insansı bir varlık,
alçakgönüllü insan,
yoksulluğa rağmen gururlu,
senin gibi olmalı, aşk külünün
ıssız bıraktığı
geçici gül olmayasın diye,
fakat hayatın hepsi olasın diye,
sabunla ve iğneyle bütün bir hayat,
o sevdiğim mis kokuyla,
belki hiçbir zaman sahip olamayacağımız mutfaktan
kolun kızartılan patatesler arasında
ve pişmiş eti getirirken içeri
ağzın şarkıyla dolu kış zamanı,
benim için dünyada
sonsuz mutluluk bu olacak.

Oy, hayatımsın benim,
aramızda yalnızca ateş değil alazlanan,
fakat bütün bir hayat,
o yalın hikâye,
herkesinkine benzeyen
bir kadınla bir erkek arasındaki
o yalın aşk.


Pablo Neruda
"Kaptanın Dizeleri"nden 
1952

9 Ağustos 2013 Cuma

Savurgan

Bütün kadınların arasından seçtim seni,
çoğaltasın diye
dünya üzerinde
başakla dans eden
ya da gerekli olduğunda
çarpışan kışlasız kalbimi.

Soruyorum sana: oğlum nerede?

Sana güvenmedim mi, kendimi yargıladığımda
ve söylediğimde kendime: “çağır beni, ki sürdüreyim
yolculuk etmeyi ve savaşlarını ve şarkılarını”

Geri ver bana oğlumu!

Unuttun mu onu şehvetin kapılarında,
ah savurgan
düşmanım,
unuttun mu bu randevuya geldiğini,
ikimizin birlikte onun ağzıyla
konuşmaya devam ettiğimiz
içindeki o görüşmeyi, sevgilim,
oy, bütün bunları
söyleyemedik birbirimize.

Kaldırdığımda seni ateşten
ve kandan bir dalgaya, ve hayat
iki misli arttığında aramızda,
anımsa,
kimsenin bizi çağırmadığı gibi
birinin bizi çağırdığını,
ve yanıt vermediğimizi
ve hâlâ yettiğimizi kendimize
ve korktuğumuzu yadsıdığımız hayattan.

Ey savurgan,
aç kapıları,
ki yüreğinde
o zorlu düğüm çözülsün ve uçsun
senin ve benim kanımla
dünyada!


Pablo Neruda
"Kaptanın Dizeleri"nden, 
1952

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Sendedir Toprak

Küçük
gül,
gülcük,
bazen
çok küçük ve çıplak
görünürsün,
sanki barındırabilirim
tek bir elimde seni,
böylece tutarım
ve götürürüm seni ağzıma,
fakat
birden
dokunur ayaklarım ayaklarına ve ağzım dudaklarına:
büyürsün birden,
kabarır omuzların ikiz doruklar gibi,
dolanır bağrımda memelerin,
yetişmez kollarım sarmaya
yeni ayın orağı gibi incecik belini:
sevişmede çözdün kendini denizin suları gibi:
neredeyse anlamıyorum gökyüzünün en büyük gözlerini,
ve eğiliyorum ağzına öpmek için toprağı.


Pablo Neruda
"Kaptanın Dizeleri"nden

4 Temmuz 2013 Perşembe

Sınırsız

Görüyor musun bu elleri? Bunlar ölçtü
yeryüzünü, ayırdı
mineralleri ve mısır türlerini,
barıştı ve savaştı,
yendi uzaklıkları
bütün denizlerde ve ırmaklarda,
ama gene de,
yolculuk edip dururken sende,
ey küçüğüm,
ey buğday tanem, ey toygarım,
tam olarak algılayamazlar seni,
göğsünde ya dinlenen ya da uçan
ikiz güvercinleri
avlamaktan yorulurlar,
dolanırlar bacaklarının mesafesinde,
dolanırlar belinin ışığında.
Benim için bir hazine odasısın, sonsuzca
varsılsın denizden ve onun yığıntılarından,
ve beyazsın ve mavisin ve enginsin
bağ bozumunda toprak gibi.
Bu bölgede,
ayaklarından alnına,
dolanarak, dolanarak, dolanarak,
geçireceğim hayatımı.


Pablo Neruda
"Kaptanın Dizeleri'nden"

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Soru

Sevgilim, bir soru var
seni tümüyle mutsuz eden.

Geri geldim sana
o dikenli kuşkudan.

Dosdoğru olmak isterim sana
kılıç ya da yol gibi.

Fakat sevmediğim
gölgeden bir köşe
saklamak istersin ille de.

Sevgilim,
doğru anla beni,
her şeyinle seviyorum seni,
gözlerinden ayaklarına, tırnaklarına,
içinden,
sakladığın bütün paklığına kadar.

Kapını çalan benim
sevgilim.
Daha önce ikirciklenen
hayalet değil,
pencerenin önündeki.

Deviriyorum kapıyı:
giriyorum tüm hayatından içeri:
geliyorum ruhunda yaşamaya:
engelleyemezsin beni.

Kapı üstüne kapı açmalısın,
sözümü dinlemelisin,
incelemem için
açmalısın gözlerini,
görüyorsun nasıl gidiyorum
ağır adımlarla
kör gibi, uzanmış beni bekleyen
bütün yollarda.

Korkma,
seninim ben,
fakat
ne yolcuyum ne de dilenci,
kendini uzaklaştırdığın ve beklediğin,
efendinim senin,
ve şimdi giriyorum
hayatından içeri
asla çıkmamak üzere,
sevgilim, sevgilim, sevgilim,
kalmaya geliyorum.


Pablo Neruda
"Kaptanın Dizeleri'nden", 1952

24 Mayıs 2013 Cuma

Toprak

O yeşil toprak teslim oldu
sarı olan her şeye, altın ekinlere,
tarıma, yapraklara, taneye,
fakat muazzam sancaklarıyla
ayaklandığında güz,
sensin gördüğüm,
benim için uzun saçlarındır
başakları ayıran.

Bakarım ufalanmış
eski taşlardan anıtlara,
fakat dokunduğumda
taşın yarasına,
yanıtlar beni bedenin,
parmaklarım yeniden tanır
ansızın, titreyerek,
sıcak sızılarını senin.

Toprağın ve tozun madalyasıyla
yenilerde onurlandırılmış
kahramanların arasından yürürüm,
ve onların arkasında durur dilsizin biri
senin küçük adımlarınla,
sen misin o, yoksa sen değil misin?

Dün, görmek için kökleriyle
yukarı kaldırdıklarında
bodur ağacı,
gördüm geldiğini ve bana baktığını
işkence görmüş
ve susamış köklerden.

Yaymak ve ulaştırmak için
beni kendi sessizliğime
ve bastırdığında uyku,
uykumu mahveden
büyük beyaz bir rüzgâr vardır,
ve düşer yapraklar ondan,
düşer bıçaklar gibi
üzerime ve boşaltırlar kanımı.

Ve her bir yaramda
ağzının biçimi vardır.


Pablo Neruda
"Kaptanın Dizeleri"nden

17 Mayıs 2013 Cuma

Unutursan Beni

Bilmeni istediğim
bir şey var:

Biliyorsun nasıl olduğunu:
baktığımda
kristal aya, ikircikli güzün
penceremdeki kızıl dalına,
ateşin yakınında
dokunduğumda
ince küle
ya da odunun buruşmuş bedenine,
her şey getirir beni sana,
sanki yaşayan her şey,
koku, ışık, metaller,
beni bekleyen
küçük teknelerdir,
senin adalarına doğru giden.

Pekâlâ,
eğer azar azar sevmeyi bırakırsan beni,
bırakırım seni sevmeyi azar azar.

Eğer birden
unutursan beni,
arama o an beni,
çünkü unutmuş olurum çoktan seni.

Hayatımın içinden geçen
bayrakların bu dalgalanışını
yayılmış ve çılgınca bularak,
köklerimin olduğu
yüreğinin kenarında bırakmak
istiyorsan beni,
iyi düşün,
o gün
o saat
kaldıracağım kollarımı
ve köklerim gidecek uzaklara
başka bir toprağı aramaya.

Fakat
eğer her gün,
her saat
hissedersen, benim yazgım olduğunu
bükülmez bir aşkla,
her gün beni aramak için
yükselirse bir çiçek dudaklarına,
ah, sevgilim, ah nazlım,
o eski ateşteki alazlarım coşar yeniden,
ve bendeki hiçbir şey ne söner ne de unutulur,
aşkım beslenir senle, ey sevgilim,
ve yaşadığın müddetçe, kollarında olacak
terk etmeden benimkileri.


Pablo Neruda
"Kaptanın Dizeleri"nden

16 Mayıs 2013 Perşembe

Unutuş

Yayılmış toprak gibi
bir kadehte bütün bu aşk, yıldızlı
ve dikenli sana verdiğim
aşk, fakat gittin
küçük ayaklarla, kirli topuklarla
ateşte ve söndürdün onu.

Ah, büyük aşk, küçük sevgili!

İkircikli değildim kavgada.
Hayata doğru yürümeyi bırakmadım,
barışa doğru, herkese ekmek için,
fakat kaldırdım seni kollarımda
ve mıhladım seni öpüşlerime,
ve baktım sana hiçbir insan gözünün
sana bir daha bakmayacağı gibi.

Ah, büyük aşk, küçük sevgili!

Ölçümü almamıştın o zaman,
ve senin için kanı, buğdayı,
suyu seçen adamı, karıştırdın
eteğine düşen o küçük böcekle.

Ah, büyük aşk, küçük sevgili!

Uzaklardan geriye dönüp
sana bakacağımı bekleme, iyice belle
seni terk ettiğimi, gezintiye çık
ihanet edilmiş fotoğrafımla,
yürümeyi sürdüreceğim ben,
geniş yollar açacağım karanlığa doğru,
yumuşatacağım toprağı,
gelenlere dağıtacağım yıldızları.

Yolda kal.
Gece geldi sana.
Şafakta yeniden
görüşürüz belki.

Ah, büyük aşk, küçük sevgili!


Pablo Neruda
"Kaptanın Dizeleri"nden, 1952

3 Mayıs 2013 Cuma

Yanlış Adım

Yeniden yanlış adım atarsan
kesilecek ayağın.

Başka bir yöne
sürüklerse seni
çürüyüp gidecek elin.

Hayatını ayırırsan benden
öleceksin,
hayatta kalsan bile.

İzleyeceksin ölümü ve karanlığı,
dolaşırsan dünyada bensiz.


Pablo Neruda
"Kaptanın Dizeleri"nden (1952)

25 Nisan 2013 Perşembe

Yokluk

Daha senden ayrılmamıştım bile,
girdin içime, kristal gibi,
ya da titreyerek,
ya da huzursuz, tarafımdan yaralanmış,
ya da aşkla dolu, gözlerini
kapatır gibi sana sürekli verdiğim
hayatın armağanına.

Sevgilim,
birbirimizle karşılaştık,
susuzduk, ve içtik
bütün suyu ve kanı,
birbirimizle karşılaştık,
açtık,
ve ısırdık birbirimizi
ateşin ısırdığı gibi,
yaralar içinde kaldık.

Fakat bekle beni,
sakla şirinliğini bana.
Bunun karşılığında
bir gül vereceğim sana.


Pablo Neruda
“Kaptanın Dizeleri”nden

24 Nisan 2013 Çarşamba

Yoksulluk

Çok da hevesli değilsin,
yoksulluk
korkutur seni,
çok da istekli değilsin
pazara yıpranmış ayakkabılarla gitmeye
ve eski giysilerle eve dönmeye.

Zenginlerin arzuladığının tersine
sefaleti sevmeyiz biz,
sevgilim. Bugüne dek
insan yüreğini kemiren şeyi
çekip çıkaracağız ikimiz çürük bir diş gibi.

Fakat istemem ki
korkasın ondan.
Eğer sorumlusu bensem evine gelmesinden,
eğer yoksulluk kovalamışsa
altın renkli ayakkabılarını,
bırakma kovalamasına gülüşünü, hayat ekmeğini.
Ödeyemezsen kiranı,
gururlu adımlarla git işe,
ve bakışlarımın seni izlediğini düşün sevgilim,
ve yeryüzünde daha önce hiç görülmemiş
en büyük servetiz biz birlikteyken.


Pablo Neruda
“Kaptanın Dizeleri”nden, 1952