Şiir, Sadece: Romen Şiiri
Romen Şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Romen Şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ocak 2013 Çarşamba

Bu Gün Senin Günün Güzelim

Seni çiçeklerle karşılamalıyım
Dünyanın öte ucunda bile olsa

Güz gizlendi
güneşin ardına ve titreşen yapraklara

Güneş bile seni çağırıyor
yoksun görünürde

dünyanın öte ucunda çiçekler güler ağlar
bugüne düne ...


Nicolae Dragoş
Çeviren: M. Roman - S. Sezer

22 Ocak 2013 Salı

Kutsal Ateş

Biraz daha çalı çırpı atın
Güneşe,
Deniyor ki sönecek
Milyonlarca
Yıl içinde,
Ağaçtan eser kalmazsa,
Atın güneşe
Orman halini alacak
Ovaları,
Bir gün
Orman halini alacak
Dağları, ayı, göğü.

Her zaman
Bir şeyler atın,
Birkaç çalı çırpı,
Birkaç hayat,
Çünkü güneş çıtırdıyor hala
Yüzlerimizde,
Güzeldir, çirkindir hesap verenler
Gece ve gündüz,
Birbirini izliyor mevsimler.


Marin Sorescu
Türkçesi: Muzaffer Uyguner

21 Ocak 2013 Pazartesi

Hastalık

Doktor, ölümcül bir hastalığım var
Şurda, canevimde,
bütün organlarım ağrıyor:
Gündüz, güneştir şu,
Gece, ay ve yıldızlardır bunlar.

Gökteki şu bulutta ağrım var,
Ama gösteremiyorum yerini,
Erkenden uyanıyorum sabahları
Bir kış hazzıyla.

Boşuna şu ilaçları alışım:
Tiksindim, sevdim, okumayı öğrendim,
Kişilere, düşüncelere ilişkin
Bazı kitaplar okudum,
İyiydi, güzeldi.

Hepsi etkisiz kaldı, doktor,
Ve boş yere harcadım yılları,
Sanıyorum ki
Doğduğum gün
Yakalandım bu ölümcül hastalığa.


Marin Sorescu
Çeviren: M. Uyguner

19 Ocak 2013 Cumartesi

Alfabe

Farkına bile varmamıştı
İlk harfi yitirince

Devam etti konuşmaya
Bu harfi taşıyan
Sözcükleri
Kullanmadan hiç

Sonra bir harf daha yitirdi
Y'ydi sanırım bu
Ay'la yıldızlar
Kaldılar dışarda

Bir harf daha gitti M
Sevmek mutluluk
Gitti birlikte

Son harf
Bir hecenin ucunda
Sallanan bir diş gibi kaldı
Şimdi duyuyor, görüyor o,
Ama yaşadıkça konuşmayacak artık
Yitirdiği harflerden kurulu çünkü
Bu sözcük


Marin Sorescu
Çeviren: Y. Nabi

Shakespeare

Shakespeare, yedi günde yarattı dünyayı,
İlk günü, gökleri, dağları yuğurdu,
Derin uçurumları,
Ruhları; ikinci gün, toprağı,
Denizleri, ırmakları, okyanusu
Ve bütün duyguları
Hepsini sundu Othello'ya, Jules Cesar'a
Hamlet'e, Antoine'a, Kleopatra'ya, Viola'ya
Ve saire ve saire.
Bunları alsınlar ve sonsuzluğun
Aracılığıyla taşısınlar diye
Gelecek kuşaklara.
Sonra her yandan çağırdı insanları
Öğretmek için onlara zevkleri;
Mutluluk zevkini, sevmek zevkini, acı çekmeyi,
Kıskançlık ve büyüklük zevkini.
Bütün zevkler dağıldıktan sonra
Gecikmiş kişiler çıka geldi.
Başlarını okşadı onların yaratan,
Elde bir şey kalmadığı için
Eleştirmen olun dedi onlara
Shakespeare'in eserinden kötü
Bir şey olamayacağını tanıtlamak için.
Dördüncü beşinci günleri Shakespeare
Gülmeye ve mizaha ayırdı
Yaratıp bir yığın hokkabaz,
Cambaz, perendebaz, madrabaz.
Altıncı gün ayrıldı
Yönetim işlerine.
Bir fırtına koparttı
Kral Lear'e öğretmek için
Hasırdan tacı taşımasını
Şahane kellesinde,
Görüp eski yaradılıştan hala
Bozuk yanlar kaldığını
Yarattı Üçüncü Richard'ı.
Sonunda, yedinci gün, göz atıp çevresine
Başka yapacak şey var mı diye
Dolup taştığını gördü dünyanın
Baştan başa afişlerle. Vay canına!
Dedi yaratan, bunca emekten sonra
Güzel bir oyun seyretmeyi hak ettim ben de.
Artık çökmüş, bitmiş, sönmüş olduğundan
Azıcık ölmeye gitti kendi de.


Marin Sorescu
Türkçesi: Yaşar Nabi

18 Ocak 2013 Cuma

Ölüm Marşı

Ey ortak çukurların ölüleri
Adsızlar ya da adı bilinenler
Mermiyle ya da yanarak ölenler
Toprağa karışıp gidenler
Niçin çıkıyorsunuz ay ışığına da
Bu akşam mırıldanıp duruyorsunuz
İçli şarkısını acının?

Duyuyor musunuz nasıl da
Uğulduyor bir orkestra gibi çalan
Kasırgalardan geliyor sesleriniz
Yok olunca yaşantımız
Bıraktığım boş hülyalarımı
çağırmaktasınız
Ey ortak çukurlardaki ölüler

Rahat yatın sıcaklığında toprağın
Ve iyi uykuların derinliğinde
artık engel olacağız
Ateşine ve vebasına savaşların
Çektiğimiz acılar
Büyük de olsa müthiş de olsa
Girişmeyeceğiz yeniden savaşa
Mermiyle ölmüş ve yanmış ölüler
Toprağa karışmış ölüler.


Nikolea Labis
Çeviren: M. Uyguner

17 Ocak 2013 Perşembe

Sonuncu Türkü

Yakut gagalı kuş
Öcünü aldı, öcünü aldı,
Artık okşayamam onu
Paramparça etti beni
Yakut gagalı kuş.

Ama yarın
Yakut gagalı minik kuşlar
Gagalarken yolları
Ozan Nikolea Labis'in
Parçalarını bulurlar belki.


Nikolea Labis
Türkçesi: Muzaffer Uyguner

16 Ocak 2013 Çarşamba

Mezar Yazıtı

Kesmek niyetinde değilim canlı güneşleri
Sönmüş yıldızlardan kıvılcım toplamak istemem

Fakat koyu sisi tutuşturmak istiyorum
Ve çağımın insanlarındaki düşselin üzümünü.


Nikolea Labis
Çeviren: M. Uyguner

15 Ocak 2013 Salı

İkinci Ağıt

Her boşluğa bir tanrı.

Bir taş yarılsa, o saat
içine bir tanrı.

Bir köprü ikiye ayrılsın yeter,
o saat boşluğa bir tanrı.

Asfalt yollarda bir gedik mi açıldı,
hop içine bir tanrı.

Bir yerinizi kesmeyin sakın
bilerek ya da kazara,
o saat bir tanrı korlar yaranın içine,
her yerde, her zaman olduğu gibi
korlar bir tanrı
önünde eğilelim diye,
her şeyi korur çünkü o tanrı,
her şeyi, kendinden kopup ayrılan.
Gözünü seveyim, savaşçı,
yitirme gözünü, aman,
o saat getirir korlar
göz çukuruna bir tanrı,
taşlaşır kalır orada.
Ve biz
yücelterek onu
oluştururuz içimizi...
Sen bile
yücelterek onu,
yücelttiğin gibi bilinmeyenleri tüm,
kalırsın ruhunun içinde kapalı.


Nichita Stanescu
Türkçesi: A. Kadir - G. Fındıklı

14 Ocak 2013 Pazartesi

Duygusal Öykü

İşte daha az görüşebiliyoruz zamanla
Seni bekliyordum bir yanda
Sen öte yandaydın,
Bir testinin iki kulpu gibi.
Yalnız sözcükler uçuşuyordu aramızda,
Gidip geliyorlardı.
Kımıltıları görülüyordu yalnızca
Ve birden
Çöküyordum üstüne dizlerimin
Bir sözcükle düşen
Koşan bir aslanın ayağı altında
Ezilen otları görmek için.
Sözcükler dolaşıp duruyordu aramızda.
Gidip geliyorlardı.
Seni çok seviyordum,
Bir kasırgaya tutulmuş gibiydiler
Maddenin özüne benziyorlardı
Her şeyin köküydü onlar.


Nichita Stanescu
Çeviren: Muzaffer Uyguner