Şiir, Sadece: Seçme Şiirler
Seçme Şiirler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Seçme Şiirler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Kasım 2014 Salı

Aldatsa Da Yaşam Seni

Aldatsa da yaşam seni, 
Üzülme, kızma,
Kader gününde boyun eğsen de, 
İnan gelecek mutluluk gününe.

Kalbin gelecekte yaşar, 
Gerçek kederle, 
Anlıktır herşey, hepsi geçer de, 
Ancak yaşanıp biten tatlıdır.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1825


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Baküs Onuruna Şarkı

Neden susuverdin öyle mutluluğun sesi?
Çalsın Baküs'ün türküleri,
Yaşasın körpe bakireler,
Ve bize aşık genç kadınlar.
Daha da doldurun bardağımı,
Atın kutsal yeminin yüzüklerini,
Fıçının zangırdayan dibine,
Koyu şarabın içine.
Kaldırın bardakları, tokuşturalım,
Yaşasın Muzler*, yaşasın akıl,
Sen, kutsal güneş, parla!
Şu kandilin,
Doğudaki şafak önünde,
Solup da ölmesi gibi,
Yalandan bilgelik de,
Titrek aleviyle erk için için,
Aklın ölmeyen güneşi önünde.
Yaşasın güneş,
Ve kaybolsun karanlık.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
1825


*Baküs: Roma mitolojisinde şarap tanrısı.
*Muzler: Yunan ve Roma mitolojisinde müziğin dokuz kardeş tanrıçaları.

O'na

Anımsıyorum bir mucize anını, 
Karşımda sen belirivermiştin, 
Görünüp kaybolan bir hayal;, 
Sade güzelliğin dehası gibi.

Ümitsiz acının sıkıntılarında, 
Gürültülü koşuşturmanın telaşlarında, 
Uzun uzun çınlayan bir zarif ses duydum, 
Güzelim çizgiler girdi rüyalarıma.

Yıllar geçti. Fırtınalar zalimce kırıp, 
Dağıttı eski hayallerimi. 
Ben de unuttum senin tatlı sesini, 
İlahi güzellikteki çizgilerini.

Bu ıssız yerde, karanlığında tutsaklığın, 
Sıradan günler geçirdim. 
Ne inancım vardı, ne de esin geldi, 
Gözyaşsız, yaşamsız, aşksızdım.

Uyanma vaktinde ruhumun, 
Ve işte sen yeniden belirdin. 
Görünüp kaybolan bir hayal, 
Saf güzelliğin dehası gibi.

İşte çarpıyor kalbim, kendinden geçmişçesine, 
Onda canlanıyorlar yeniden, 
İnanç ve esin, 
Yaşam ve gözyaşları, 
Ve aşk.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1825

24 Kasım 2014 Pazartesi

Yağmurlu Gün Karardı

Yağmurlu gün karardı.
Yağmurlu gecenin pusu,
Kurşunî giysisini giydiriyor göklere.
Çamlığın arkalarından,
Ay yükseldi,
Hayalet gibi,
Dumana boğulmuş.
Herşey, yüreğime sıkıntılı özlemler getiriyor.
Uzakta, orada ay,
Bir ışıltının içinde yükseliyor.
Orada hava,
Akşamın ılıklığında.
Orada deniz,
Süslü perdeler gibi oynaşıyor,
Tozmavi gökler altında.
Vakit tamam; işte o; geziniyor dağlarda,
Gürüldeyen dalgaların dövdüğü kıyılarda,
Orada, gizemli kayalıkların dibinde,
Şimdi üzüntülü ve yalnız oturmakta.
Tek başına...
Hiç kimse yok önünde,
Ne ağlayan, ne de özlem duyan.
Kimse dizlerini,
Kendinden geçmişçesine öpmüyor.
Teslim etmiyor kimseye,
Ne omuzlarını,
Ne ıslak dudaklarını,
Ne de göğüslerini; karbeyazı.
Kimse onun aşkına layık değil.
Yalan mı?
Sen yalnızsın, sen ağlıyorsun...
Ben...
Huzurluyum.
Ama, eğer..............................


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1824


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Denize Karşı

Elveda ey özgür doğa!
Son kez önümde,
Tozmavi dalgalar yuvarlıyor,
Ve mağrur güzelliğinle ışıldıyorsun.
Bir dostun iç karartan homurtusu gibi, 
Ayrılık anında ümitsiz seslenişi gibi, 
Son kez işitiyorum üzgün uğultunu, 
Yalvaran, çağıran seslerini.
Ey ruhumun can attığım sınırı! 
Ne kadar çok dolaştım kıyılarında, 
Sessizce ve başım dumanlı, 
Gizli niyetimin hüznü ruhumda.
Nasıl da severdim seslerini, 
Boğuk gürültünü, derin yankılarını, 
Akşamlan sessizliğini, 
Asi atılışlarını.

Uysal bir balıkçı yelkenlisi, 
Sen öyle istedin diye, 
Cesurca kayıp gider dalgalar arası; 
Ama coşup kükredin mi sen, 
Batar birbiri ardına gemiler.
Beceremedim, sonsuza değin, 
Sıkıntılı, kıpırtısız kıyını terketmeyi; 
Seni coşkuyla kutlayıp, 
Ardından yükselen dağlara, 
Şairce bir kaçışı.

Sen bekledin, sen, çağırdın... 
Ben zincirliydim. 
Boş yere paralandı ruhum: 
Güçlü ihtirasla büyülenmiş, 
Ben, bu kıyılarda kaldım.

Niçin hayıflanayım? 
Nereye çevirsem de kaygısız yolumu, 
Senin çölünde bir şey bugün, 
Yine altüst edecekti şu ruhumu.

Bir kaya, şanlı bir varlığın mezartaşı... 
Göz kamaştıran anılar: 
Orada, soğuk uykuya dalmış, 
Orada sönmüş Napolyon.
Orada öldü, acılar içinde,
Ve ardından da, fırtınanın gürültüsüyle,
Yitirdik bir başka dehayı da,,
Bir başka hükümdarını aklımızın.

Yitip gitti, ardından ağlanan özgürlük gibi, 
Bırakarak dünyaya tacını. 
Uğulda, çalkalan, bozmuş hava gibi! 
Ey, deniz! 
O, senin şairindi*.

Yüzü, seninkine benzerdi, 
Ruhuyla o senin cehnerindendi, 
Senin gibi güçlü, derin ve hüzünlü, 
Senin gibi, hiç bükülmezdi.

Dünya boşaldı... Şimdi beni,
Alıp da nerelere götürmek istersin okyanus?
Dünyanın kaderi hep böyle:
Nereden bir damla iyilik gelse,
Ya aydınlık, ya zorbalık orada nöbette.
Hoşçakal deniz!
Unutmayacağım coşkulu güzelliğini. 
Ve uzun zaman duyacağım, 
Uğultunu, akşam saatlerinde.

Ormanlara, ıssız çöllere gidiyorum, senle dolu. 
Kayalıklarını götürüyorum oraya. 
Koylarını, pırıltını, gölgeni. 
Ve dalgalarının konuşmasını.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler


* Puşkin, İngiliz şairi Lord G. Byron'dan sözediyor. Byron, Osmanlı yönetimine karşı Yunan bağımsızlık savaşına katılmış, 1824'de hummadan ölmüştü.


Gece

Sana şefkatli ve baygın gelen sesim, 
Telaşa verir geç suskunluğunu koyu gecenin, 
Yatağımın yanındaki üzgün mum, 
Işır; şiirlerim kaynaşıp çağıldayarak, 
Akar; derecikleri aşkımın, akar senle dolu,
Karanlıkta gözlerin, öyle ışıldarken önümde, 
Ve gülümserken bana sesler; 
Sesini duyarım; 
"Bir tanem, müşfik dostum... seviyorum... seninim, yalnız seninle..."


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1823

Tutsak

Demir parmaklıkların ardındayım, küflü karanlıkta. 
Avluda bir genç kartal, 
Üzgündür dostum, kanat çırparken, unutulmuş tutsaklığında, 
Gagalarken kanlı yemini pencerenin dibinde.
Fırlatır gagaladığını, gider bakar pencereden. 
Ve sanki aynısını düşünmüşüz gibi, 
Bakışıyla, çığlığıyla seslenir bana, 
Haykırır: "Vakti geldi artık dostum, uçalım!
Bizler, özgürlüğün kuşlarıyız,
Oraya! 
Bulutların ardında dağların beyazlandığı yere, 
Oraya! 
Denizin gökyüzüyle buluşup mavileştiği yere, 
Oraya! 
Yalnız rüzgarlarla benim gezindiğimiz yere."


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1822

Tutkularım Bitti

Tutkularım bitti. 
Düşlerimden de söğüdüm. 
Sade çilem kaldı bana, 
Kalbimdeki boşluğun meyvası.

Zalim kaderin fırtınasıyla, 
Söndü gürbüz hâlem. 
Üzgün ve yalnız yaşarken, 
Beklerim, gelecek mi sonum?

Böyle duyulurken fırtınanın kış ıslığı,
Bir yaprak;
Çıplak dalda tek başına,
Geç soğuklarla vurgun yemiş,
Titriyor, çok geç kalmış.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1821


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Seyrekleşiyor, Sıra Sıra Uçuşan Bulutlar

Seyrekleşiyor, sıra sıra uçuşan bulutlar.
Ey üzgün yıldız, akşam yıldızı,
Işığınla gümüşlendi, solgun düzlükler, 
Uykudaki körfez ve dorukları, kara kayalıkların. 
Severim, yüksek göklerdeki, 
Cılız ışığını.
Dalıp gitmiş düşüncelerimi, 
O uyandırdı.

Yükselişini hatırlıyorum, 
Bu tanıdık ışıldağın, 
Huzurlu ülkem üstünde; 
Heybetli kavakların büyüdüğü, 
Nazlı mersinle, 
Karanlık servinin uyukladığı, 
Öğlen dalgalarının, 
Tatlı tatlı gürüldediği, 
Orada, dağlarda bir yerde, 
Aşkımın anılarıyla doluydum.

Denizin üstünde sürükledim durdum, 
Endişeli tembelliğimi. 
Kulübelere çökerken gecenin gölgeleri, 
Bir genç kız aradı seni sisin içinde, 
Ve kendi adıyla seslendi sana, arkadaşları önünde.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1820


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Günün Işığı Söndü

Günün ışığı söndü.
Akşamın pusuyla kaplandı, denizin mavisi.

Çırpın! Gacırda uslu yelkenli!
Kabar! Çalkalan tepemde suratsız okyanus!
Benim gördüğüm bir uzak kıyı,
Güney toprağı, sihirli ülke,
Heyecan ve özlemle kaçmak istediğim,
Hayaliyle kendimden geçtiğim.
Duyuyorum; gözlerimde yine yaşlar belirdi.
Atışı duruyor kalbimin, delice çarpmaktan.
Tanıdık bir hayal uçuşuyor çevremde.
Geçmişin çılgınlığı bir aşkı hatırladım,
Ve her şeyi, bana acı veren, beni mutlu eden,
Arzuların ve umudun kahreden ihanetini.

Çırpın! Gacırda uslu yelkenli!
Kabar! Çalkalan tepemde suratsız okyanus!
Uç gemim! Uzak yerlere bırak beni.
Aldırma korkunç kaprisine güvenilmez denizlerin.
Ama sakın gitme,
Üzgün ve sisli kıyılarına yurdumun.

Orada, acıların aleviyle,
Genç duygularım kavrulmuştu.
Orada sevecen esin perileri,
Bana gizlice gülümserdi.
Yitik gençliğim orada,
Fırtınalarla yapraklarını döktü.
Güdük kanatlı mutluluk,
Beni orada aldattı.
Soğumuş kalbim, acıya tutsaktı orada.
Yemi heyecanların kaşifi ben,
Sizlerden hep kaçtım, ata yurdum,

Sizlerden de neşenin çocukları! 
Uçarı gençliğimin iyigün dostları, 
Sizler, ahlaksız yanılgılarımın yoldaşları, 
Sevgisizce size kurban etmiştim kendimi, 
Huzurumu, adımı, özgürlüğümü ve kalbimi. 
Artık unuttum sizi genç hainler! 
Altın baharımın gizemli sevgilileri, 
Sizi de unuttum. 
Ama kalbimin eski yaralarını, 
Derin aşk yaralarını, 
İyileştiren hiç olmadı. 

Çırpın! Gacırda uslu yelkenli! 
Kabar! Çalkalan tepemde suratsız okyanus!


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1820


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Köy

Selam olsun sana, ıssız köşe,
Çabaların, ilhamın, huzurun sığınağı,
Mutluluk ve unutulmuşluğun göğsünde,
Günlerimin görünmeden aktığı yer.
Ben, seninim: Değiştim,
Çarların ahlaksız sarayını,
Göz kamaştıran ziyafetleri,
Eğlenceleri, yanılgıları,
Değiştim sakin hışırtısına meşelerin,
Ovaların sessizliğine,
Özgür aylaklığıma, düşlerin sevgilisine.
Ben, seninim: Seviyorum şu loş bahçeyi;
Serinliğini ve çiçeklerini.
Bu kır; kokulu tınazlarla bezeli,
Aydınlık derecikler şırıldar,
Çalılıklar arasında.
Her yerde, yaşayan resimler önümde.
Buradan gördüğüm,
İki gölün tozmavi enginliği,
Balıkçının, kimi zaman beyazlanan yelkeni,
Onların da ötelerinde,
Sıra sıra tepeler,
Yol yol sürülmüş mısır ekili tarlalar,
Uzaklara serpilmiş evcikler,
Islak kıyılarda gezinen sürüler,
Dumanlı ahırlar, yeldeğirmeninin kanatları,
Her yerde emek ve doymuşluğun izleri.
Burada, gürültülü zincirlerimden kurtulmuş,
Öğreniyorum, gerçekliğin içinde,
Ebedî huzuru bulmayı.
Özgür ruhumla, yasayı,
Taparcasına sevmeyi.
Cahil yığınların homurtusuna,
Kulak asmamayı.
Boynu bükük yakarışı,
Yakınlıkla cevaplamayı.
Ve imrenmemeyi,
Kaderine caninin, ya da,
Sahte büyüklüğüne budalanın.

Yüzyılların kâhinleri,
Sorarım size!
Burada,
Haşmetli birliktelikte,
Duyulan mutlu sesiniz, defeder,
Tembelliğin suratsız uykusunu.
Çabaya özenen ateşler doğuyor içimde,
Ve yaratıcı fikirleriniz,
Görüyor ruhumun derinlerini.
Ama bir korkunç düşünce burada,
Ruhumu üzüyor.
Şu çiçeklenmiş dağlar
Ve mısır tarlaları arasında,
Her insanlık dostunun farkedeceği,
Dehşetli görüntüsü cehaletin, her yerde.
Görülmeden gözyaşları,
Duyulmadan iniltileri,
Kaderin seçtikleri mahvolurken,
Vahşi kibir burada,
Duygusuz, kanunsuz.
Sahip çıktı sopa zoruyla,
Emeğe, mülke, çiftçinin zamanına.
Başkasının pulluğuna yaslanıp,
Kırbaca hükmetti.
Burada, cansızlaşmış kölelik,
Amanvermez dizginlerinde malsahibi efendinin,
Doludizgin sürünüyor.
Herkes burada, mezara kadar sürüklüyor,
Eziyetli boyunduruğu.
Ümitleri, hevesleri beslenmemiş,
Körpe kızlar çiçekleniyor,
Caninin iştahına uygun.
İhtiyar babaların tek dayanağı,
Genç oğulları,
Çabanın yoldaşları,
Kulübelerinden çıkıyor,
Bitkin kölelerin kalabalığı,
Ve çoğalmaya gidiyor.
Ah! Keşke kalbe dokunan bir sesim olsa.
Neden yanar göğsümde,
Bu meyvesiz ateş?
Ve neden vermemiş kader bana,
Tatlıdillilik denen korkunç armağanı?
Görecek miyim, ah, dostlarım,
Ezilmemiş bir halk?!
Çar'ın kuruntusu gibi,
Yıkılmış bir kölelik?
Ve doğacak mı yurdum üstüne,
Aydınlık özgürlüğün,
Güzel şafağı, sonunda?


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1819

Çaadayev'e

Uzun sürmedi,
Aşkın, umudun,
Suskun şöhretin yalanlarıyla şımarıklığımız.
Dağılıp gitti gençliğin eğlentisi,
Bir uyku, bir sabah sisi gibi.
Yine de içimizde,
Felaketin ağır boyunduruğuna inat,
Sabırsız bir can,
Kalmış bir ateş yanar.
Yurdun çağrısına kulak verip,
Özgürlüğün o kutsal anım,
Şaşmaz buluşmaları bekleyen,
Genç aşık gibi.
Umudun ızdırabıyla bekleriz.
Dostum!
Yakarken özgürlük içimizi,
Ve kalplerimiz,
Onurlu yaşamak için,

Hâlâ canlıyken,
Ruhumuzdaki bu yüce coşkuları,
Vatana adayalım.
İnan yoldaşım, er geç doğacak,
Talihimizin o, büyüleyen yıldızı.
Ve Rusya silkinip, kalktığında bu uykudan,
Başına buyruk zorbalığın yıkıntılarında,
Bizim adımız yazacak.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1818


P.Y. Çaadayev (1794-1856): Dekabristlerle ilişkisi olan tarih, kültür, felsefe yazarı; Puşkin'in yakın dostu.

Özgürlük

Kaside


Kaç, gizlen gözlerden aşk tanrıçası!
Neredesin, neredesin kralların dehşeti?
Özgürlüğün kibirli şarkıcısı!
Gel de al benden tacımı,
Kır nazlı lirimi.
Özgürlüğü şakımak istiyorum dünyaya,
Ve bozguna uğratmak sefahati tahtlarda.

Aç soylu yolumu gideyim,
Yüce Galyalı'nın izinden.
Şanlı sefilliğin ortasında,
Ona da cesur yeminler öğretmiştin.
Hafif ruhlu kaderin beslemeleri,
Dünya zorbaları, titreyin!
Ve siz, metin olun, dinleyin!
Kalkın ayağa, düşkün köleler!

Yazık! Nereye çevirsem gözlerimi,
Heryerde kırbaç şaklaması,
Yasaların kahreden ayıbı,
Tutsaklığın çaresiz gözyaşları.
Heryerde haksız egemenlik.
Hurafelerin koyu sisinde,
Kurulmuş oturuyor köleliğin ürkünç dehası ve insafsız, şöhret ihtirası.

Yalnızca orada,
Çar'ın başı üstünde,
Susmadı halkların sancısı.
Güçlü yasalarla kutsal özgürlüğün,
Sımsıkı bütünleştiği yerde;
Sert kalkanı uzatmışlar hepsine.
Bir kılıç, sımsıkı kavranmış,
Sadık, inançlı ellerinde halkın.
Hepsi de aynı boyda kafalar üstünde,
Onların kılıcı kayıyor; ayırmadan.

Ve suç, gururla vuruyor,
İndiriyor adaletli darbelerini.
Ne hırslı cimriliğe, ne de korkuya,
Satılmamış onların elleri.
Siz, efendiler! Size tacı ve tahtı,
Kanun vermiş-doğa vermez,
Halktan yüksek olsanız da,
Sizden de yüksek bir yasa var; ölümsüz.
Ve acı, nesillere acı verir,
İşte o uyuklarsa aymazlıkla;
İster halkı, ister çarları,
Yöneten kanun zoruysa.
Seni, tanıklığa çağırıyorum,
Fırtınanın gürültüsünde, yakın geçmişte,
Ataları için başını veren,
Ünlü yanlışların çilekeşi.
Ölüme gidiyor Lui,
Suskun bir torun gibi.
Eğmiş itibarsız başını,
Kanlı kütükle ihanet baltası arasına.
Yasa susmuş-halk susmuş,
İniyor suçlu balta...
İşte şu-cinayetin süslü cübbesi,
Esir Galyalıların sırtına örtülmüş.
Despot zorbalığın canisi,
Senden de, tahtından da, nefret ediyorum.
Yokoluşunuzu, senin ve çocuklarının,
Zalimce hoşnutlukla izliyorum.
Alnında yazan,
Sadece halkların laneti.
Sen, dünya felaketi,
Doğanın ayıbısın.
Ve yeryüzünde yanlışısın Tanrı'nın.
Üzgün Neva'yı,
Geceyarısının yıldızları aydınlatıp,
Tasasız başımı,
Huzur dolu uyku ağırlaştırınca,
Bir şarkıcı, dalgın dalgın bakar,
Sisin içinde uyuyan,
Korkunç, ıssız anıtına zorbanın,
Unutulmuşluğa terkedilmiş saraya.
Klio'nun korkunç sesini duyar,
Bu duvarlar ötesinde,
Kaligula'nın son saati,
Canlanır gözleri önünde.
Şarap ve hınçla kendinden geçmiş,
Bilinmez katiller geçer.
Giysileri parlak şeritlerle, yıldızlarla süslü,
Yüzlerinde cüret, kalplerinde korku.
Dönek nöbetçi susar,
Asma köprü bomboş ve sessiz,
Gece karanlığında yarılmış kapılar,
Kiralık ihanetin elleriyle.
Ah utanç! Ah felaket!
Vahşi hayvanlar gibi saldırdı yeniçeriler.
İniyor aşağılık darbeler...
İtibarsız cani yok artık.
Ve bugün siz, ders alın krallar;
Ne ceza, ne ödül,
Ne zindanların kanı, ne sunaklar,
Ne de duvarlarınız sadıktır size.
Yasanın güvenli örtüsü altında,
Ebedi bekçisi tahtınızın,

Sadece özgürlüğü ve barışıdır ulusların.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler