Şiir, Sadece: Sunay Akın
Sunay Akın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sunay Akın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Kasım 2014 Salı

Şiirt

Avcının kıstırdığı ceylan
bir diğerine kaçıp
kolayca kurtulsun diye
omuz omuza vermiştir
yurdumun dağları

Tutuklansa yurdumdaki
böceklerin hepsi
diğerlerinden ayrı
bir hücreye konur
kitap güvesi

Ambalaj kâğıdı gibi kullanılır
başörtüsü yurdumda
bir çocukluk anısı olarak
güneşi paketler
genç kızların saçlarında

Ve sorunlarını
tartışırlar şiirin
yurdumun şairleri
tank paletleri altında
ezilirken şiirt!


Sunay Akın
Antik Acılar

Taht Ve Yüksük

Tahtların altındaki sümükleri silmezler
çünkü ata yadigarıdırlar
ve müzelerde
görmemesi için halkın
bir camekanın içinde
sergilenirler

Kapıları da hep devdir
dünyadaki sarayların
tokmağa uzanıp
sokaktaki çocuklarla
oynamasın diye
veliahtlar

Sakın beni tarihçi sanmayın
sayfalarını yırttım
yüz ünlü türk
adlı kitabın
terzi dükkanındaki resmine
içinde rastlamayınca
kılıncı dikiş iğnesi
kalkanı yüksük olan
babamın


Sunay Akın
Antik Acılar

Beyazperde

Artıyor kara çarşaflılar
yurdumun her köşesinde
neden olacak
siyaha boyanıp
kadınlara giydiriliyor
yıkılan sinemalardan
geriye kalan
onca beyaz
perde!


Sunay Akın
Antik Acılar

Filika

Batmak üzere olan
bir gemide
panik içindeyken herkes
ne de çok sevinir
ipleri çözülen
filika


Sunay Akın
Antik Acılar

Deniz

Vedat Günyol'a


Yaşlı bir devrimci
düşürmez hiç ağzından
özgürlük kelimesini
ve yatmadan önce
bir bardak su yerine
denize bırakır
takma dişlerini


Sunay Akın
Antik Acılar

İskele

İskelenin altına
sığınan deniz
bırak artık saklanmayı
savaş gemileri
çoktan geçip
gitti


Sunay Akın
Antik Acılar

17 Kasım 2014 Pazartesi

Harç

Bilemiyorum hangi gökdelenin
tuğlaları arasındadır
elele yürüdüğümüz
ve seni
ilk kez öptüğüm
o kuytu kumsal

Ama duyarım
bir mısır tarlasının
yüreğindeki telaşı
görülünce dağın ardından
kentin ilk gökdeleni

Daha kamyonlar dolusu
kum elenir
inşaat önlerinde
ayıklanır deniz kabukluları
yok edilir gibi
bir cinayetin izleri


Sunay Akın
Antik Acılar

Çatana

Galata köprüsü kaldırılınca
boynu hep
bükük kalacaktır
altından geçmek için
bacasını kıran
çatananın


Sunay Akın
Antik Acılar

At Kokusu

Son evi gösterin bana İstanbul'da
vapur sesinin duyulduğu
ki kapısını çalıp
söyleyeyim içindekilere
daha çok kedi yavrusu ezilsin diye
eski iskeleleri
sahil yoluyla ayırdıklarını
denizden

Karşılığında ben de size
kanaryası olup
kuaför salonuna dönüşmeyen
kaç mahalle berberinin
kaldığını söylerim
ya da kaç fötr şapkanın
tutsak olduğunu
köhne bir konağın
askısında

Kaç faytoncunun
artık taksicilik yaptığını da bilirim
ama söylemem
onu da siz bulun
dikiz aynasına takılı boncuklardaki
at kokusundan


Sunay Akın
Antik Acılar

Liman

Sıralanmış saksılar vardı
limana bakan
penceremizin önünde
ve çiçekler arkasında
ekmek kırıntıları serpen
martı yüzlü
bir anne

Terasta toplanan kadınlar
limandaki beyaz geminin
ışıkları yanınca
dedikodusunu yapmayı unuturlardı
tam o saatlerde sokaktan geçen
yazlık sinemadaki
biletçi kızın

Annesinin dizleri dibinden
hiç ayrılmayan
uslu bir çocuk gibidir
limandaki deniz
ama sokağa çıkıp
dalga olmak geçer
yüreğinden


Sunay Akın
Antik Acılar

Aile Boyu

Ezilmiş bir çocukluk benimkisi
bir iskelenin
vapurlarının yanaştığı yüzüne asılıdır
üç tekerlekli bisikletimin
lastikleri

Annesiz büyüdüm çünkü
yani serçeydim
kar üstündeki
ve arka bahçesinde
kasabın beslediği kuzu

Dudaklarımı, işte bu yüzden
aile boyu
bir şişeye değdirip
içmeyi severim
gazozu


Sunay Akın
Antik Acılar

Ayna Oyunu

Mahalledeki en güzel kızın
duvara aynasından
yansıttığı ışığı
nedendir bilmem
hep ben yakalardım
onca çocuğun
elleri arasından


Sunay Akın
Antik Acılar

Minare

Top oynayan arkadaşlarını
minareden gördüğü
için acelecidir
ezan okuyan
çocuğun sesi


Sunay Akın
Antik Acılar

Leblebi

Nasıl ayrılır
ürkeklik
ayakları ilk kez
bir mısır tarlasına
değen kargadan

Ne zaman
karar verir rüzgar
fırıldakla oynamayı bırakıp
kızların eteklerini uçuşturmaya

Ne yazar
anı defterine
kuru bir tarlaya
ilk düşen
yağmur damlacığı

Akıllı çocuğun
bilgisayarıdır leblebi
siz hiç anlamadınız mı
leb denmeden
bir şeyleri...


Sunay Akın
Antik Acılar

Giderken

Bilerek mi yanına
almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı
çukuru

Güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar

Beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukur


Sunay Akın
Antik Acılar

Reçel

Gülemedim ki hiç
hasta yatağının başucunda
haberi bu yüzden
yoktur annemin
sol yanağımdaki
gamzeden

Komodinin üstündeki
ilaçların sayısı arttıkça
kutularından yaptığım
gökdelenin uzamasına
sevinirdim

Ve bilmezdim
annemin yaşantısındaki
renkliliğin yalnızca
raflarda dizili
kavanozların içindeki
reçeller olduğunu


Sunay Akın
Antik Acılar

Alacak

Yol kenarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp
harçlığımı atardım
bu yüzden en çok
denizden alacaklıyım


Sunay Akın
Antik Acılar

17 Kasım 2010 Çarşamba

Kağıt Gemi

Deniz kıyısında
bir martyla konuşurken görüyormuş
dostlarım beni sürekli
bir kaptanım çünkü
kağıt gemilerden
emekli

Kılları uzadıkça ellerimin
unuttum kağıtlardan
nasıl gemi yapıldığını
ki yaşlılığa uzanan
birer iskeledir parmaklarım
çözüldü uçlarından
nice kağıt geminin
palamarı

Çocukluğumun tahta atını
bozarak yaptığım iskeleye
küçük bir kağıt gemi
yanaşır mı dersiniz
kazısam ellerimdeki
bütün kılları!..



Sunay AKIN

26 Ekim 2010 Salı

Antik Acılar

Geçim parası için
nice yaşlının
eski İstanbul evlerinden
getirdiği eşyalar
üstüne kar koyulup
satılıyor antik
acılar çarşısında



Sunay AKIN

Cemal Süreya

I
Buz dağına çarptın mı bilmiyorum
ama Titanik
gibi oldu batışın
bir sen vardın çünkü
şiirin dört bacalı şairi

Dalgaların kıyıya vurduğu
eşyalarını toplama telaşında
imgenin derin sularına
nefesleri yetmeyen
lodosçular

Bir gemi gibi batmak
yakışırdı sonuna
filikaya biniş sırasına benzeyenyaşantının:
_Önce çocuklar
ve kadınlar

II
Gülcemal vapurunu hiç görmedim ama
tanıdığım Cemal gül idi...



Sunay AKIN