Şiir, Sadece

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Gitme Kal

Nice nice acıları aklına getir
Bunca yoksulluğu aklına getir
Gözyaşlarını aklına getir
"GİTME KAL" var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme aklına getir

Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmurlar kesilince
Çırıl çıplak kayada yeşerir incir ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mavisini kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir

Her şeyi her şeyi aklına getir
Gece yarılarını aklına getir
Söylediklerini aklına getir
Sinsi yağmurlar yağıyordu
Soğuktu
Yaktığımız ateşi aklına getir

Nelerden geçiyorsun aklına getir
Gitme dünyamızın her yerinde
Yorgun eller gülleri derleyince
Ellerin sevincini aklına getir
Güllerin sevincini aklına getir

Ne çok severdik seni aklına getir


Arif Damar
İstanbul Bulutu

Yanlış Okul

Sabah çiylerine benziyen gözlerini
Söndürüyor tozlu kitaplar
Güneşi kapatan duvarların dibinde
Yıldızlara: dokunmak çiçek sulamak varken
Anlaşılmaz çizgiler karatahtada

Rakamlarla harflerle ince bir tuzak

Krallardan savaşlardan sözediyor boyuna hasta bir ses
Yengi diye belletiyor kanı ve külü
Dağları denizleri gözkamaştırıcı göğü
Sinsice bir yana itip
Tanrı diyor her şeyi silen karanlığa
Kafalara kuruyor sömürgesini

Bir ses ki toprağa güllere uzak

Neye yarar bu kırık taşlar ölü kentler
Kurutulmuş zaman koleksiyonları
Nerde ellerin sonsuz coğrafyası
Buğdayın şafağı yaz kımıltıları
Yüreğin buluşlarını anlatan Tarih
Nerde erişilmez dorukları aşkın

Nerde yaşam o gürül gürül akan ırmak


Mehmet Başaran
Gök Ekin

Gül Olmak

Yıkıp taş duvarlarını bir zindanın
Toprakta yatmak gibidir gül koklamak.
Çünkü kaç güzelin sıcaklığı onda
Terlemek gibidir yıldızları
En iri güllerdir sabahlar

Yapraklarında Nisan çiyleri
En iri güller dağ kokar
Hızlandırır ırmakları yaşamı
Kaç yiğit köklerini kabartır aşkla
Ve onları anlatır kitaplar

Koklamak isterdim bütün gülleri
Ve bütün iyi kitapları okumak
Vursun isterdim alnıma
Buğdayın ve aşkın gül aydınlığı
Toprağı soğutan ölümü unutmak

Ey güllere ve türkülere kızanlar
Kaçıranlar gözlerini Anadolu güneşinden
İsterdim sustuğu yerde yüreğin
Köroğlu'nun Pir Sultan'ın sesiyle yanan
Çoban ateşleri gibi gül olmak


Mehmet Başaran
Gök Ekin

Bursa Ovasında

Bursa ovasına düştüm Temmuzla
Gölgeli toprağına yazın
Yanım yörem
Van Gogh sarısı
Bedri Rahmi yeşili
Başaklar arasından
Dövme bıçak mavisi bir göl
Gözlerime süründü
Çakıntılar oldu zihnimde

Bir ak minareli
Bir "Ruhaniyetli Şehir"
Uludağ eteklerinde
Taşların türbelerin serinliği
Ölümle dirimin birbirine
Bi hoşça gülümsediği yer
Kulağım şadırvanlarda
Çinili Kubbeler altında
İçime bilmediğim göklerden
Dut dalları eğildi
Başka cemreler düştü
Silkilişini duydum bahçelerin
Uzak zamanda

Kimbilir kaç güzel aklığında köpükleri
Nilüfer akıyordu
İpek hışırtılarla
Yüreğimde bir ışıma bir hafiflik
Ovaya açıldım yeni soluklarla
Gördüm oydu kuşta öten
Ağaçta kımıldayan coşan
Buğulu şeftalilerin
Kütür kütür karpuzların içinde
Kar sularının sesi
Oydu kanımızda binlerce baharı tutuşturan
Susan tohumda
Anladım Bursa ovasında anladım
Zamana vuran gölgesi değil
Yaşamaktır sonsuz olan


Mehmet Başaran
Karşılama

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Yaz Yağmuru Öncesi

Vor Dem Sommerregen


Adı nedir bilinmez bir şey çekilip gider,
beklenmedik bir anda yeşilliğinden parkın;
Duyulur pencereye durunca daha yakın,
ve suskunluk olunca. Israrcı, güçlü öter,

ağaçlıklar içinden şakır bir yağmurkuşu,
mübarek Jerome’yi çağrıştırarak akla:
Yükselir yoğunlukla, nasıl da, sağanakla
dinlenecek bu sesten yalnızlık ile coşku.

Duvarları salonun ve yağlı boya tablolar
işitmek istemezler sanki çekilip geri
diyeceklerimize etmezler müsaade.

Öğleden sonraların belirsiz ışıkları
yansıdığında ölgün halılar üzerinde
insan çocukken ancak böyle korkuyla dolar.


Rainer Maria Rilke

Yalnızlık

Einsamkeit


Yalnızlık benzer bir yağmura.
Yükselir denizden akşamlara;
çıkar göklere, o ırak ve ücra
ovalardan her zaman ki yerine.
Ve dökülür gökten şehrin üzerine.

Tüm sokakların yüzü sabaha çevrilirken,
bir şey bulamamış bedenler
birbirilerinden hüsranla ve mutsuz ayrılırken;
biri diğerinden nefret edenler
bir yatakta beraber uyumaya mecbur kalırken
aradaki o saatlere yağar:

Yalnızlık sonra ırmaklarla akar.


Rainer Maria Rilke

Yalnızlık

Yalnızlık bir yağmura benzer,
Yükselir akşamlara denizlerden
Uzak, ıssız ovalardan eser,
Ağar gider göklere, her zaman göklerdedir
Ve kentin üstüne göklerden düşer.

Erselik saatlerde yağar yere
Yüzlerini sabaha döndürünce sokaklar,
Umduğunu bulamamış, üzgün yaslı
Ayrılınca birbirinden gövdeler;
Ve insanlar karşılıklı nefretler içinde
Yatarken aynı yatakta yan yana:

Akar, akar yalnızlık ırmaklarca.


Rainer Maria Rilke
Çeviren: Behçet Necatigil

13 Mayıs 2011 Cuma

Tekrar Tekrar

İmmer Wieder


Her ne kadar tanımışsak da tekrar tekrar aşkın arazisini,
yaslı isimleriyle küçük kilise mezarlığını
ve başkalarının içinde sona erdiği
korkunç biçimde dil ağız vermeyen dağ geçidini,
çıkar dolaşırız yine de tekrar tekrar yaşlı ağaçlar altında ikimiz,
tekrar tekrar yatarız gökyüzüne karşı çiçekler arasında.


Rainer Maria Rilke

Seven Kadın

Die Liebende


İşte pencerem. Az önce
ne kadar da hafif uyandım.
Yüzdüğümü sandım.
Nerede başlıyor gece,
Nerede son buluyor yaşantım?

Bir kristalin derinlikleri gibi şeffaf,
dilsiz, karanlık,
ben’im diyebilirdim dört bir taraf,
çevremi saran tüm varlık.

İçime sığdırabilirim yıldızları bile;
kalbim büyük görünüyor o kadar;
öylesi bir keyifle
benden izin istiyor tekrar

galiba o sevmeye başladığım,
o tutunmaya başladığım kişi için.
Bakıyor bana yazgım,
yabancılığıyla asla bilinmezin.

Uzanan ben miyim bu
sonsuzluğun altında,
ki çayır gibi hoş kokulu
ileri geri salınmakta,

hem sesleniyor hem korkak,
duyulur diye seslenişleri,
bir başkasında boğulmak
onun kaderi.


Rainer Maria Rilke

Sensin Benim

Sensin benim bulduğum bütün bu şeylerde,
Bu sevgiyle, kardeşçe bağlandıklarımda;
Tohum gibi güçlenirsin daracık yerde,
Büyükteyse büyüksün, bakarım da.

İnanılmaz oyunu bu güçlerin işte,
Öyle işlerler aktıkları yerde ki:
Köklerde büyürken azalır gövdelerde
Ve dirilirler ağaç tepelerinde sanki.


Rainer Maria Rilke

12 Mayıs 2011 Perşembe

Sen Daha Başından

Sen kollarıma asla gelmemiş sevgili,
sen yitirilmiş olan daha başından,
senin hangi şarkılar gider hoşuna
hiç öğrenemedim. Vaz geçtim ben seni
gelecek anın kabaran dalgaları içinde
tanımaya çabalamaktan. İçimdeki
tüm uçsuz bucaksız imgeler - - çok uzaktaki
derinliğine hissedilen peyzaj,
şehirler, kuleler, köprüler ve patikaların tahmin-
edimedik dönemeçleri
ve şu bir vakitler nabzı tanrıların hayatıyla atan
kudretli topraklar - -
tümü, beni her zaman atlatan seni
anlamlandırmak için içimden yükselirler.

Sen, sevgili, daima hasretle seyrettiğim
bahçelersin sen. Bir kır evinde
açık bir pencere - -, ve sen daha yeni
atmışsın adımını dışarı, dalgın düşünceli
karşılamak için beni. Rast gele geçtiğim sokaklar, - -
sen onlarda az önce yürümüş ve gözden kaybolmuşsun.
Ve bazen, bir dükkanda, aynalar hala sersemlemiş
olurlardı senin orada bulunmuş olmandan, irkilmiş
geri verirlerdi benim çok ani hayalimi.Kim bilir? belki de
aynı kuş yankılanıyordu içimizden ikimizin de
ayrı ayrı, dün akşam.


Rainer Maria Rilke

Panter

O daimi parmaklıklardan öyle bıktı ki,
hiçbir şey barındıramıyordu bakışı.
Sanki binlerce parmaklık vardı.
Ve parmaklıkların ötesinde dünya yoktu.

Güçlü esnek adımların atılımıyla
küçücük çemberler çizmesi,
büyük bir istencin felçli gibi durduğu
merkezin etrafında kudret dansı gibiydi.

Yalnızca bazen gözbebeklerinin perdeleri
kalkardı sessizce. Gergin tutuk kaslar arasından
akan bir görüntü girerdi içeri,
dalardı yüreğine ve yiter giderdi.


Rainer Maria Rilke
(1875-1927)

Ozanın Ölümü

Yatıyor yüz hatları sert yastıkta
solgun ve yadsır gibi durmakta,
dünya ve dünya üstüne tüm bilinen
onun duyularından koparak
ilgisiz yıla tekrar çekildiğinden.

Bilmiyorlardı onu yaşarken görenler
bütün bunlarla arasında nice birlik var;
evet, bu derinlikler, bu çimenler
ve bu sular yüzüydü onun, bunlar.

Ah evet, onun yüzüydü bütün uzaklar da
onu hala isteyen, onu hala arayan;
maskesiyse, ürküp can çekişen orda,
narin ve açık, yarılan bir meyve sanki
havada çürüyüp duran.


Rainer Maria Rilke

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Muhammed’in Tayin Edilişi

Mohammeds Berufung


Derhal fark edilen Melek, o yüce erk,
Daha gizlendiği yere girdiği gibi
tertemiz, alev alev ve dikilerek-
Yalvardı bırakıp da her bir talebi
Yol şaşkını bir tacir olarak kalmasına izin
Verilsin diye, eskiden neydiyse öyle;
Okuyamazdı o, böylesi sözün
Fazla gelirdi bir âlime bile.
Fakat Melek ona yazılı sayfasını
Buyurganca gösteriyor, gösteriyordu,
Tekrar ediyordu ısrarla: Oku.
Okudu o: Melek, önüne eğdi kafasını.
Okuyandı artık o andan itibaren
Ve bilendi ve uyandı ve hüküm veren.


Rainer Maria Rilke

Komşu Tanrı

Hayatımı genişleyen halkalar içre yaşarım ben,
nesneler üzre açılan birim birim.
Sonuncuyu, belki, başarmak gelmez elimden;
fakat denemek isterim.

dönerim çevresinde Tanrı'nın, o eski kulenin gece gündüz
dönerim binlerce senedir;
doğan mıyım ben, fırtına mı, bilmem henüz,
yoksa bir büyük şarkı mıyım nedir...


Rainer Maria Rilke

Herbsttag

Herr: es ist Zeit. Der Sommer war sehr groß.
Leg deinen Schatten auf die Sonnenuhren,
und auf den Fluren laß die Winde los.

Befiel den letzten Früchten voll zu sein;
gib ihnen noch zwei südlichere Tage,
dränge sie zur Vollendung hin und jage
die letzte Süße in den schweren Wein.

Wer jetzt kein Haus hat, baut sich keines mehr.
Wer jetzt allein ist, wird es lange bleiben,
wird wachen, lesen, lange Briefe schreiben
und wird in den Alleen hin und her
unruhig wandern, wenn die Blätter treiben.


Rainer Maria Rilke

Türkçesi: Güz Günü

Güz Günü

Tanrım: zamanıdır şimdi. Yaz çok müthişti.
Güneş saatinin üstüne bırak gölgeni,
ve estir tarlaların yellerini.

Emret son meyvelere olgunlaşmayı;
güneysi iki gün daha ver onlara,
davet et onları tamamlanmaya
ve devam ettir ağır şarabın son tadını.

Şimdi yuvası olmayanlar, kuramayacaklar bundan sonra.
Şimdi yalnız olanlar, daha bir hayli yalnız kalacaklar,
bakacaklar, okuyacaklar, uzun mektuplar yazacaklar
ve caddede bir aşağı bir yukarı huzursuzca
dolanacaklar, sürüklenirken yapraklar.


Rainer Maria Rilke
(1875-1927)

Güz

Yapraklar düşmede bilinmez nerden,
Gökkubbede uzak bahçeler bozulmuş sanki
Yapraklar düşmede gönülsüz
Ve geceler ağır dünyamız kopmuş gibi yıldızlardan
Kaymada yalnızlığa
Hepimiz düşmedeyiz, şu gördüğün el düşüyor
Nereye baksan hep o düşüş
Ama biri var ki bu düşenleri tutuyor yumuşak ve sonsuz.


Rainer Maria Rilke

10 Mayıs 2011 Salı

Gece Sen Misin

Beyaz ipekler giyinen biri,
uyanamadığının farkına varıyor;
Uyanmış gerçeklikten ve kafası karışmış çünkü.
Ürkmüş kaçıyor bu yüzden düşlere ve duruyor bahçelerde,
bir başına kara bahçelerde. Şenlik uzakta.
Işık belli belirsiz.
Gece soğuk ve sokuluyor çepeçevre yanına.
Ve soruyor kendisine doğru yönelen bir kadına.
"Sen gece misin?"
Gülüyor o.
Ve adam utanıyor beyaz elbiselerinden o an.
Ve uzaklarda yapayalnız kollarında olmak istiyor onun.
Eksiksiz kollarında.


Rainer Maria Rilke

Erken Bahar

Rahmet kırların çözülen bozunu
kapladı aniden. Bitti meşakkat.
Küçük dereler değiştirdi telaffuzunu.
Dokundu, belli belirsiz, şefkat,

dünyaya derinliğinden uzayın.
Doğuşlarına ait umulmadık bir eda
görüyorsun kurumuş ağaçlarda
patikalar boyunca arazide uzayan.


Rainer Maria Rilke