Şiir, Sadece

17 Nisan 2010 Cumartesi

Yurt Sevgisi

Benim Anadolu'lum en güzel yurdum
Ey benim fakirim en yaman derdim
Haksızı sevmeyen ey güzel merdim
Vatanı düşün, vatanı düşün gel.

Zalıma gaddara elin uzatıp
Bunca haksızların hakkın gözetip
Elli milyon yetim hakkı satıp
Yutanı düşün, yutanı düşün gel.

Bu nasıl bir düzen bu nasıl emel
Bu nasıl bir plan bu nasıl temel
Bizim rehberimiz «Mustafa Kemâl»
Atamı düşün, atamı düşün gel.

Onlar beğenmiyor senin yapını
Dar gününde çalan yoktur kapını
Kendi kardeşinin idam ipini
Tutanı düşün, tutanı düşün gel.

Bu yollar barajlar halkın emeği
Halk pişirdi onlar yedi yemeği
Kitapları satıp doğru demeyi
Yakanı düşün, yakanı düşün gel.

Mahzuni ağlamak koydun yayıma
Niye borcum Avrupa'lı dayıma
Getirip keyfini kendi payıma
Katanı düşün, katanı düşün..


Aşık Mahzuni Şerif

Yollar Bizim

Hak'tan gelir, halka gider
Bizim yollar, bizim yollar
Sarplardan sarplara düştü
Bizim yollar bizim yollar.

Bizim yola giren şaşar
Hak'kın kulu yola düşer
Burnu büyüklerden aşar
Bizim yollar bizim yollar.

Nice etek öpe gider
Dost yoluna tapa gider
En sonunda ipe gider
Bizim yollar bizim yollar.

Yoktur bizde ayrı gayrı
Kimi sağlam kimi sayrı
Mahzuni Şeriften ayrı
Bizim yollar bizim yollar..


Aşık Mahzuni Şerif

Yolcu

Belki gelmezsin bu ile
Yolcu güle, yolcu güle
Sakın ha düşmeden dile
Yolcu güle, yolcu güle

Veren alacaktır canı
Toprakta kalırdın hanı
Sakın ha unutma beni
Yolcu güle, yolcu güle.

Usanmadın mı gezmeden
Böyle okuyup yazmadan
Sakın gülleri üzmeden
Yolcu güle, yolcu güle.

Mahzuni'yim yoldan kalma
Arayıp belanı bulma
Sakın sözüme darılma
Yolcu güle, yolcu güle..


Aşık Mahzuni Şerif

16 Nisan 2010 Cuma

Yazık

Yağmurlar dağlara yağar
Yazık yazık yazık yazık...
Kuru toprak sular arar
Yazık yazık yazık...

Yiğit eşkiya edilir
Silahla ardı güdülür
Hayat arar mezar bulur
Yazık yazık yazık...

Adama kıyan kıyana
Muhtaç etmişler soğana
Koca milleti soyana
Yazık yazık yazık yazık...

Mahzuni gelmez kastında
Çiçekler toprak üstünde
Tilkiler aslan postunda
Yazık yazık yazık yazık...


Aşık Mahzuni Şerif

Yarım Softa

Gücenme ey yarım softa
Avareyim de avare.
Vallah billah yemin ettim
Yönümü dönmem duvara.

Ben insana gavur demem
İnsandan gayriyi sevmem
Hurili cennet istemem
Çünkü âşıkım didara.

Canandan almışım canı
Neyleyim dini imanı
Öldürüp yüzseler beni
Mahzuni kurban Haydar'a.


Aşık Mahzuni Şerif

Yalnız Berçenek

Süleyman bey yaptı ama
Yalnız Berçenek değil
Koca Türkiye'min yolu
Yalnız Berçenek değil.

Bütün bağlar bağsız nesiz
Gece gündüzü uykusuz
Bütün köyler yolsuz susuz
Yalnız Berçenek değil.

Bir gün gittim Almanya'ya
Hiç kimse görmedim yaya
Yürüyelim doya doya
Yalnız Berçenek değil.

Süleyman bey Süleyman bey
Ağrı'da köy, burdaki köy
Gel bu fikri böylece yay
Yalnız Berçenek değil.

Mahzuni değildir nacak
Balta değildir kesecek
Bu rüzgâr tatlı esecek
Yalnız Berçenek değil.


Aşık Mahzuni Şerif

Yalan Mıdır

Dostlar benim dert çektiğim
Size göre yalan mıdır?
Müslüman malı ortaktır
Koca töre yalan mıdır?

Bütün canlar Hak'tan indi
Kitaplarda böyle dendi
Kuvvetli zayıfı yendi
Göre göre yalan mıdır?

Dağlar nerden kopmuş niye
Dünyalar baksın maziye
Devede can vardır diye
Küçük pire yalan mıdır?

Buz dolabı hışır hışır
Dışı yanar içi üşür
Bütün maddeler değişir
Bu bir kere yalan mıdır?

Mahzuni bir defa gelir
Niye geldiğini bilir
Hemi doğar hemi ölür
Birden bire yalan mıdır?


Aşık Mahzuni Şerif

Yakışmaz

Sana böyle melül durmak yakışmaz
Nerde senin yiğitlerin dağlarım?
İşte bundan çiğdemlerin kokuşmaz
Nerde senin yiğitlerin dağlarım?

Güneş olan güneş yüksekten inmez
Bulutun sözüne toprak gücenmez
Ey Mahzuni bizim yiğit tükenmez
Nerde senin yiğitlerin dağlarım?


Aşık Mahzuni Şerif

15 Nisan 2010 Perşembe

Vah Vah

Selam saldım rüzgar ile
Yare vardım vah, vah vah...
Ömür bitti yollar gider
Yollar durmaz vah vah, vah vah...

Dağlar bulut çöller susuz
Gecelerim tüm uykusuz
Ne haldeyim a kaygusuz
Halim sormaz vah vah, vah vah...

Sümbüldüm sarardım soldum
Yaprağı dökülmüş oldum
Şimdi uzaklarda kaldım
Gözüm görmez vah vah, vah vah...

Mahzuni'yim soldum bittim
Bindiğim dalı inciştim
İşte geldim işte gittim
Aklım ermez vah vah, vah vah...


Aşık Mahzuni Şerif

Uyan Çoban

Uyan çoban uyan sürüde kurt var
Mor koyun yaralı kuzu perişan.
Şakiler dönüyor inliyor dağlar
Mecnun çöle dargın yazı perişan.

Canavar bürünmüş kuzu postuna
Karışmış sürüye canlar kastına
Tekin defterini çekmiş üstüne
Ciğer pare pare sızı perişan.

Gemiler delinmiş yelkeni berbat
Zehire karışmış misk ile şerbet
Sanma ki cihanın sultanı rahat
Bazan dalgın gezer bazı perişan.

Uyan çoban uyku zarar getirir
Her taşın başında bir kurt oturur
Sürmeli yavruyu alır götürür
Parça parça koyma bizi perişan.

Yabaniler gezer dostun bağında
Mecnun gezemiyor dostluk dağında
Halden hale düştüm gençlik çağında
Mahzuni yan yatar sazı perişan


Aşık Mahzuni Şerif

Tembih

Yalvarırım sana millet adına
Kurban olam eskisine benzeme...
Bu millet bıkmıştır yalan dolandan
Kurban olam eskisine benzeme...

Yeniden gelenler bizi taşlamaz
Haziran ayını böyle kışlamaz
Sanma ki aşıklar şahı taşlamaz
Kurban olam eskisine benzeme...

Bunca şehitlerin başı hakkıyçün
Mustafa Kemâl'in başı hakkıyçün
Anayın babayın yaşı hakkıyçün
Kurban olam eskisine benzeme...

Mahzuni Şerifim ne kadar yersen
Feda olsun vatana başımı versem
Şu dünyada Allah'ını seversen
Kurban olam eskisine benzeme...


Aşık Mahzuni Şerif

Tavşan

Tavşan yamaca geçti
Şaka maka deriken
Kedi sirkeyi içti
Şaka maka derken...

Kuru göller su doldu
Karaman dağda kaldı
Karga padişah oldu
Şaka maka derken...

Doğdum topraktan geldim
Ha yaşadım ha öldüm
Mahzuni Şerif oldum
Şaka maka derken...


Aşık Mahzuni Şerif

Tavsiye

Size derim vücudunu sevenler
Evvel ayak olur sonra baş olur
Bir cemâlin elbet gülü sümbülü
Gözü yapılır da sonra baş olur.

Dünya yürümez ki böyle tımarla
Evler yapılmaz ki kolay imarla
Balık balık ile himar himar'la
İnsan insan ile arkadaş olur.

Dostun sunduğuna dolu der isek
Dostun gittiğine yolu der isek
Bütün insanlara veli der isek
Elbet Ali olur bir Bektaş olur.

Der Mahzuni kurtul böyle cinlikten
Çok zeminlik çıkar az zeminlikten
Vallahi billahi senlik benlikten
Korkarım dünyada çok savaş olur...


Aşık Mahzuni Şerif

14 Nisan 2010 Çarşamba

Taliplere Uyarı

Dört kapı kırk makam haktır diyenler
Kırkından birine girsin görelim.
Hak'tan gayrı nesne yoktur diyenler
Hak yolunda başın versin görelim.

Şu yüce dağlarda ışık ışılar
Işığın huzmesi bağrımı deler
Nuh'un gemisi bilen kişiler
Yüzdüğü deryaya girsin görelim.

Maşukundan aşıkının yazması
Cahile kolaydır yoldan azması
Kendini bilmiyen küfe bozması
Hüseyn'e can baş versin görelim.

Bana adam etme hiç oğlu hiçi
Maşukuna ayan aşıkın içi
Hak ka kurban diye kesersin başı
Hak yolunda başın dursun görelim.

Ben Kamil isterim fezada uçsun
Ben arif isterim ikiye seçsin
Ben aşık isterim serinden geçsin
Yaptığına divan dursun görelim.

Kamilin sözünden arifler anlar
Canandan ayrılmaz canoğlu canlar
Şah-Merdan'a gücüm yeter diyenler
Mahzuni Şerifi vursun görelim.


Aşık Mahzuni Şerif

Şikayetim Sana

Vallahi usandım ben bu dünyadan
Şikayetim sana İmam Hüseyin.
Eski dostlar şimdi düşman kesildi
Şikâyetim sana İmam Hüseyin.

Şikâyetim vardır Merdan-Ali'ye
Hem Merdan-Ali'ye Bektaş-Veli'ye
Evvel akıllıydım döndüm deliye
Şikayetim sana yiğit Hüseyin.

Sana güvenmiştim yuvam dağıldı
O zalimin oğlu ömrümü böldü
Körpe yavrularım dağlarda kaldı
Şikâyetim sana koca Hüseyin.

Mahzuni Şerifim ben bir deliyim
Kime kurban gidem şaştım neciyim.
Ben ne bir kırpık hacı ne de hocayım.
Şikâyetim sana İmam Hüseyin.


Aşık Mahzuni Şerif

Sultanım Ol

Bu yalnızlık bana acı
Vurma göğsüme kılıncı
Kavuşmak bunun ilacı
Dermanım ol gel gel...

Günüm geçer yıllar gibi
Savrulurum küller gibi
Uzak durma eller gibi
Sultanım ol gel gel...

Kandırıldık belâ bulduk
Kandırıldık yarım kaldık
Matem ettik oruç olduk
Bayramım ol gel gel...

Mahzuni'yi yalnız koyma
Uyma yad ellere uyma
Gelmezsen yaşına doyma
Lokman'ım ol gel gel.


Aşık Mahzuni Şerif

Sultan Süleyman

Sultan Süleyman da olsa
Bir gün ölür demedim mi
Yerdeki karınca bile
Hak'kı bilir demedim mi.

Bilmeyenler ana bacı
Şeytandan giydiler tacı
Haklı Hasan'ın ilacı
Hak'tan gelir demedim mi.

Der Mahzuni dünya cimdir
İşi gücü indir bindir
En sonunda yağlı kendir
Beni bulur demedim mi.


Aşık Mahzuni Şerif

Softaya Sorular

Hocam gelmiş bana sualler sorar
Bu Kürre'yi arzın binası nedir?
Bir gelin oturur güneş yüzünde
Elinde yüzüğü kınası nedir?

Hangi çarmıh tutmuş bizim «İsa»yı
Bilirsiniz dili yanmış Musa'yı
Tur Dağı'na götürürken «Asa»yı
Onun konuştuğu «Sina»sı nedir?

Mevla'm bizi bir hamurdan yoğurmuş
Adem olun diye durmuş çağırmış
«Meryem», babası yok çocuk doğurmuş
Onun babasının anası nedir?

Der Mahzuni Şerif bitsin bu acı
Neydi Zekeriya Nebi'nin tacı
Hocamın korktuğu Tuğbâ Ağacı
Tuğbâ'nın döktüğü danesi nedir?


Aşık Mahzuni Şerif

13 Nisan 2010 Salı

Sıla Efkarı

Ala kar mı yağdı gamlı başına?
Erciyes Dağları kolay erir mi?
Ben gidince dost girer mi düşüne?
Kendini görmeyen Hak'kı görür mü?

Yüksekten yükseğe erler nidası
Leyla'ların mecnun olur fedası
Her Hasan'ın elbet vardır cûdası
İnsan sevdiğine avu verir mi?

Kayadan kayaya sararan sümbül
Sümbülün derdinden bilir ehli dil
Yapraktan yaprağa kovulan bülbül
Bin çiçekli bal olsa da durur mu?

Boşuna Mahzuni yalvarıp yakar
Gözlerinin yaşı içine akar
Değ mümine münkir nereden çıkar
Çağrılmayan yere insan varır mı?


Aşık Mahzuni Şerif

Sevdim Diyenler

Sevdim diyenlere selamım olsun
Kuru merhaba ile borç ödenir mi?
Bilmediğim derya taş ile dolsun
Sanki ölü kaptan sağ sanılır mı?

Zerrece Hak var imiş her kulda
Fazilet eğlenmez akçede pulda
Kâmiller kullara çizgide yolda
Kendi yürümese kâmil denir mi?

Yalan dolan ile gönül eğlersin
Söyle zahit kime meyil bağlarsın
Beni kandırdın ya Hak'kı neylersin
Beni kandırdığına Hak inanır mı?

Kıymette bir midir yâr ile ağyar
Kâmilin ustası meclise uyar
Ey dostlar darılmakta da usul var
Mahzuni gibiye dost incinir mi?


Aşık Mahzuni Şerif

Sevdiklerime Veda

Her can dayanamaz ayrılık sana
Cemâlini gördüklerim elveda
Bilmem ki erenler ne oldu bana
Sefasını sürdüklerim elveda.

Hiç bakmayın ayıp ile yazığa
Aşık olan âşık düşmez tuzağa
Belki kader yolu gitti uzağa
Divanına durduklarım elveda.

Mahzuni Şerifim tutuşup yana
Bağladım özümü Şah-ı Merdan'a
Geri dönemessem üzülmen bana
İkrarına vardıklarım elveda.


Aşık Mahzuni Şerif

Secere

Gülüm katreyi Zeynel'den
Bir katre olmaya geldim.
Akıp akıp çaylarınan
Ummanı bulmaya geldim.

Öyle ummana karışıp
Nice dalgaynan yarışıp
Kamilce durup duruşup
Derine dalmıya geldim.

Şöyle duram derinlerde
Görünmüyen görünlerde
Çıkıp yüksek serinlerde
Bir yağmur olmaya geldim.

Yağmur olup yere düşsem
Nice ceylanınan koşsam
Canlanıp Hak'ka uluşsam
Gülünen gülmüye geldim.

Bir bağuban görse beni
Ölçüsüne vursa beni
Birem birem yolsa beni
Kendimi yolmaya geldim.

Mahzuni'yim bu iş tamam
Beni yaktı işte canan
Ben gerçek Kıble'ye inan
Bir namaz kılmaya geldim.


Aşık Mahzuni Şerif

Poz İçinde Poz

Gönül nerden aldın sen böyle çalımı
Haberin yok poz içinde pozun var.
Kimin olur kötü sözün gelimi
Ne habersiz ayrı ayrı izin var.

Cahiller kamilin sözünden bilmez
Çürük papuç ile Şam'a gidilmez
Koyun sürüsünde hınzır güdülmez
Bu hâl ile poz içinde pozun var.

Bir damlan bulunmaz denizim dersin
Hayâl kaplarından çok pilav yersin
Böyle gitme gönül derde girersin
Ne acayip türlü türlü nazın var.

Neler açtın Mahzuni'nin başına
Karışılmaz oldu neden işine
Gönül kimse bakmaz gözün yaşına
Anladım ki göz dibinde gözün var...


Aşık Mahzuni Şerif

12 Nisan 2010 Pazartesi

Pişmanlık

Seher vakti evinize
Girdim girmez olayıdım.
Geçiyordum bağınıza
Vardım varmaz olayıdım.

Boş kayadan pınar akar
Ondan içen çile çeker
Azgın yârene kim bakar
Sardım sarmaz olayıdım.

Mahzuni Şerifin halı
Aramızda kara çalı
Gittiğim erkânı yolu
Sordum sormaz olayıdım.


Aşık Mahzuni Şerif

Pişman Oldum

Selam verdim selamımı almadı
Düşman m'oldun gözlerini sevdiğim
Sen beni severdin ezel ezeli
Pişman m'oldun gözlerini sevdiğim?

Beni Mecnun ettin deliler gibi
Ferhat Şirin'deki çalılar gibi
Biat eder idin Ali'ler gibi
Osman m'oldun gözlerini sevdiğim?

Ayandır çöllere Mecnun'un hali
Eğilmiş kırılmış güllerin dali
Adem'i kovduran Havva misali
Şeytan m'oldun gözlerini sevdiğim?

Uçma gökyüzünde Cebrail gibi
Can alıcı olma Azrail gibi
Mahzuni Şerife İsmail gibi
Kurban m'oldun gözlerini sevdiğim?


Aşık Mahzuni Şerif

Özeleştiri

Ahmak gönlüm ne gezersin yabanda,
«Şu iki cihanı» sen sende ara.
Boşa Tur Dağı'nı gezip dolaşma
«Musa'yı çobanı» sen sende ara.

Kötü kişi yoktur dünya yüzünde
Herkesin merteği kendi gözünde
Herkesin Yezit'i kendi özünde
«Ol Şah-ı merdanı» sen sende ara.

Bundan sana nedir erenler ermiş
Ermiyen dünyada yani ne görmüş
Dinle Hacı Bektaş Veli ne demiş
«Derdine dermanı» sen sende ara.

Mahzuni Şerifim Hak'ka gel hele
Hak'ka gelmiyenler düşer mi yola
Damlayınan düşek bir ulu göle
«Ummanı», «deryayı» sen sende ara.


Aşık Mahzuni Şerif

Öze Dönüş

Bir doktora gittim yaram sarmağa
Sen kendi yâreni sar dedi bana.
Bir mürşide gittim adam olmağa
Senin adam olman zor dedi bana.

Birgün pire vardım adamım deyi
Pir öğretti bana şehiri köyü
Anasız doğurttum ulu bebeği
Öyleyse gözlerin kör dedi bana.

Her çiçekten almışıdış rengimi
Yıllardır sorarım bulmam dengimi
Birgün aramıya çıktım kendimi
Gidip Mahzuni'den sor dedi bana.


Aşık Mahzuni Şerif

Öğüt

Sana diyeceğim var eren yolcu
Çürük köprülerden geçme ha geçme.
Mertlere haramdır namerdin suyu
Derde derman olsa içme ha içme.

İnsan dükkân düdükkân şehre misaldir
Kemâlet ehlinin keremi boldur
Senden sana gitmek bir uzun yoldur
Kendini bilmeden göçme ha göçme.

Mürşit olmayınca müşkül çözülmez
Dibi görülmeyen gölde yüzülmez
Hak'kın pazarında iki gezilmez
Aman beni senden seçme ha seçme.

Mahzuni Şerife bir gün elveda
Verdiğini alır Cenab-ı Hûda
Hey yolcu ektiğin kalır dünyada
Mevsimi dolmadan biçme ha biçme.


Aşık Mahzuni Şerif

9 Nisan 2010 Cuma

Ey Erenler Çün Bu Sırrı Dinledim

Ey erenler çün bu sırrı dinledim
Huzur-ı mürşide vardım bu gece
Hakikat sırrını andan anladım
Evliya merdanın gördüm bu gece

Mürşidim Muhammet buldum yolumu
Rehberim Ali'dir verdim elimi
Tiğbend ile bağladılar belimi
Erenler sırrına erdim bu gece

Erenler rahına eyledim iman
Kalmadı gönlümde şek ile güman
Ne bilir bu sırrı Yezid'le Mervan
Küll-i varım Hakk'a verdim bu gece

Andelip misali avaz ederek
Kati sema üzre pervaz ederek
Yedi aza ile niyaz ederek
Ayn-ı cem güllerin derdim bu gece

Pir Sultan'ım Hakk'a niyaz ederim
Erenler rahına doğru giderim
Küll-i varım Hakk'a teslim ederim
Hakk'ın cemalini gördüm bu gece


Pir Sultan Abdal

7 Nisan 2010 Çarşamba

Ey Sofi Özüne Bir Muradım Var

Ey sofi özüne bir muradım var
Elin günahını sen mi görürsün
Yüzün kara bir külhanda yerin var
Ali divanına nasıl varırsın

Rehberin kim olduğunu bilmezsin
Kov ile gıybeti elden koymazsın
Ahrette yatacak yer de bulamazsın
Toprak kabül etmez nerde kalırsın

Lokman sofusunu eli tutarsın
Hakk'ın döşeğine yere yatarsın
Bilmem yetmiş iki dilden ötersin
Sen bu dilin kangısını bilirsin

Pir Sultan Abdal'ım böyle olunca
İhlas talip muradını alınca
Devir dönüp halin ile gelince
Sen de bu huy ile murdar olursun


Pir Sultan Abdal

5 Nisan 2010 Pazartesi

Ey Yezit Sen Neden Yeldin

Ey Yezit sen neden yeldin kastıma
Erdebil'de Şah Safi'den buyruğum
İlettin Urum'a çoban eyledin
Sırtımdaki alet midir çağlığım

Mağripten de çatal nurlar doğarsa
Mümin kula Hak rahmeti yağarsa
Hasan Hüseyin bana sahip olursa
Yanımdakine çok olur eyliğim

Ol İmam Zeynel'e merdan uyarsa
İmam-ı Bakır'dan içer ayarsa
İmam Cafer buyruğunu duyarsa
Anın için Hak yanında baylığım

Musa Kazım ciğerimi yakıyor
Irmaklar Cennet'te kevser akıyor
Aslımız İmam Rıza'ya çıkıyor
Muhammet Ali'ye vardır soyluğum

Taki Naki'ye iradet getirdiğim
Düldül oldum Şah Ali'ye götürdüm
Yöğrük oldum üç yaşında satıldım
Kimseler de bilmez benim taylığım

Pir Sultan Abdal'ım alır satarım
Askeri Mehdi'ye meyil katarım
Mansur olup şu cihanı atarım
Her ağaçta olmaz benim yaylığım


Pir Sultan Abdal

2 Nisan 2010 Cuma

Firdevs-i Ala

Firdevs-i Ala'da bir yanal elma
On sekiz bin ilmin nuru dediler
Muhammet Mustafa Haydar-i Kerrar
Hünkar Hacı Bektaş Veli dediler

Çocuktu mektebe babası götürdü
Elif be demeden mana yetürdü
Akıttı pınarı susam bitürdü
Hacısı hocası beli dediler

Pirim der ki Bektaşiyim Bektaşi
Size nasip veren ol nasıl kişi
Sıkar un ederdi örk gibi taşı
Budur cümlemizden ulu dediler

Derildi geldiler halfeler pirler
Bektaşi namında er yok dediler
Bize bir yeşil el nasip verdiler
Görünce tanırız eli dediler

Er isen darı çeç üstünde otur
Ulu kişi isen maksudun bitir
Senedin var ise senedin getir
N'edelim senetsiz eli dediler

Kimi inandı beli bes dedi
Kimi inanmadı senet istedi
Ol Şah'ım anlara elin gösterdi
Budur ol Şah'ımız Ali dediler

Evvel Ali idi sonra Vel'oldu
Yol erkan bir zaman batında kaldı
Urum ellerinden nameler geldi
Budur Hakk'ın doğru yolu dediler

Pir Sultan Abdal'ım Şah'ım velidir
Cihanı bürüyen anın nurudur
Şüphemiz yok Hak Muhammet Ali'dir
Bilmeyene Mülcem soyu dediler


Pir Sultan Abdal

31 Mart 2010 Çarşamba

Firdevs-i Ala İçinde

Tarikate ikrar verdim
Lanet Yezit'ten el yudum
Muhammet Ali'yi gördüm
Firdevs-i ala içinde

Allah bir Muhammet haktı
Rehberim kemendi taktı
Çekti pire teslim etti
Firdevs-i ala içinde

Pirden nasihatı aldım
Ben belimi bağlı gördüm
Kendimi Mirac'da buldum
Firdevs-i ala içinde

Ben kutlu postuma geçtim
Sekahüm şerbetin içtim
Ol saat kıl-kalden geçtim
Firdevs-i ala içinde

Didar defterine geçtim
Münkir münafıkı seçtim
Mezhebde Cafere düştüm
Firdevs-i ala içinde

Mehdi'ye vardır niyazım
İmamlara bağlı özüm
Şükür didar gördü gözüm
Firdevs-i ala içinde

Pir Sultan'ım dünya fani
Bizdedir Hakk'ın nişanı
Hakk'a kurban verdim canı
Firdevs-i ala içinde


Pir Sultan Abdal

29 Mart 2010 Pazartesi

Gafil Gezme Şaşkın

Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün
Yalan dünya senin olsa ne fayda
Akibet alırlar tatlı canın
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda

Söylersin de söz içinde şaşmazsın
Helâli haramı yersin seçmezsin
Nasibin kesilir de sular içmezsin
Akar çaylar senin olsa ne fayda

Söylersin de el içinde sözün var
Yeler çalışırsın oğlun kızın var
Bu dünyada üç beş arşın bezin var
Bedestenler senin olsa ne fayda

Bir gün alır götürürler evinden
Hakk'ın kelâmını koyma dilinden
Kurtulaman Ezrail'in elinden
Dünya dolu malın olsa ne fayda

Pir Sultan Abdal'ım çıktık oturduk
Kaza lokmasını burda yetirdik
Dünya bizim diye çektik getirdik
Yalan dünya bizim olsa ne fayda


Pir Sultan Abdal

26 Mart 2010 Cuma

Geçebilirsen Gel Beri

Açıldı cennet kapısı
Lal-ü gülherdir yapısı
Kıldan incedir köprüsü
Geçebilirsen gel beri

Canımız melek canıdır
Tenimiz süleyman tenidir
İçtiğimiz aslan sütüdür
İçebilirsen gel beri

Ben hocama kul olmuşum
Üstattan öğüt almışım
Ben kanadım bağlamışım
Çözebilirsen gel beri

Ben has bahçenin gülüyüm
Ayn-ı cemin bülbülüyüm
Kırk kapının kilidiyim
Açabilirsen gel beri

Pir Sultan'ım Haydar heman,
Dağları bürüdü duman
İşte İncil, işte Kur'an
Seçebilirsen gel beri


Pir Sultan Abdal

24 Mart 2010 Çarşamba

Geçti Dost Kervanı

Şu karşı yaylada göç katar katar
Bir güzel sevdası gözümde tüter
Bu ayrılık bize ölümden beter
Geçti dost kervanı eyleme beni

Şu benim sevdiğim başta oturur
Bir güzelin derdi beni bitirir
Bu ayrılık bize ölüm getirir
Geçti dost kervanı eyleme beni

Pir Sultan Abdal'ım kalkın aşalım
Aşıp yüce dağı engin düşelim
Çok nimetin yedik helallaşalım
Geçti dost kervanı eyleme beni


Pir Sultan Abdal

22 Mart 2010 Pazartesi

Gel

Gam elinden benim zülfü siyahım
Peykan değdi sinem yaralandı gel
Suna başın için ağlatma beni
Bugün sevda candan aralandı gel

Gamdan hisar oldum mekanım yurdum
İşitmez avazım dinlemez virdim
Bir değil beş değil on değil derdim
Düğümler baş verdi sıralandı gel

Hasretine vasıl olam mı böyle
Mecnun'a da baki kalır mı Leyla
Ölümlü dünyadır gel helal eyle
Yüklendi barhanem kiralandı gel

Ne çekerse dertli sinem dağ olmaz
Günler gelir geçer ömür çoğalmaz
Neşterlidir yaralarım unulmaz
Göğerdi çevresi karalandı gel

Pir Sultan Abdal'ım haftada ayda
Günler gelir geçer bulunmaz fayda
Gönül Hak arzular canım hayhayda
Toprağım üstüme kürelendi gel


Pir Sultan Abdal

19 Mart 2010 Cuma

Gel Benim Derdime Bir Derman Eyle

Gel benim derdime bir derman eyle
Alemler derdine derman olansın
Özümün hükmüne bir ferman eyle
Alemler hükmüne ferman olansın

Bir ismin Haydar'dır, bir ismin Ali
Hak Murtaza dedi sana ya Veli
Cihanın ahiri hem de evveli
Velayet mülküne sultan olansın

Pir Sultan Abdal'ım, meydanda merdim
Her ner'ye baktımsa yarimi gördüm
Seherde tesbihim evradım virdim
Garip gönüllere mihman olansın


Pir Sultan Abdal

17 Mart 2010 Çarşamba

Gel Efendim Gel (Hasretinle Beni)

Hasretinle beni üryan eyledin
Beklerim yolların gel efendim gel
Gönül kuşu kalktı cevlan eyledi
Beklerim yolların ali ali gel efendim gel

Evvel ahir sensin dönmezem senden
Meyl ü muhabbetin çıkar mı candan
Gönül göç eyledi kevn ü mekandan
Beklerim yolların gel efendim gel

Tevarih çoğaldı da hadden aştı
Urum sofuları bildiğin şaştı
Şimdi gayret Şah-ı Merdan'a düştü
Gözlerim yolların gel efendim gel

Horasan'dan kalktı Hind'i yararak
Top top olmuş hariciler kırarak
Bendelerin Şah'ına yalvararak
Beklerim yolların gel efendim gel

Bozuldu yolcular yollarda kaldı
Ayin erkan gitti dillerde kaldı
Bendelerin zayıf hallerde kaldı
Beklerim yolların gel efendim gel

Pir Sultan'ım Allah Allah diyelim
Gelin nikabını elden koyalım
Takdir böyle imiş biz ne diyelim
Beklerim yolların gel efendim gel


Pir Sultan Abdal

15 Mart 2010 Pazartesi

Gel Ey Dostum

Aç artık dost kollarını
Gel ey dostum yavaş yavaş
Yol karlık gözüm görmez
Gel ey dostum yavaş yavaş

Haydar-ı şah senin adın
Bilirim sende muradım
Çok peygambere uğradım
Gel ey dostum yavaş yavaş

Bir su içtim derin gölden
Hiç ayrılmam ben bu yoldan
Arif olan anlar halden
Cahillerden bilen yoktur

Pir Sultan'ım konar göçer
Halini bilene açar
Misafirler gelir geçer
Eğlenip de kalan yoktur


Pir Sultan Abdal