Şiir, Sadece

5 Eylül 2011 Pazartesi

Tükürün

Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza!
Tükürün: Belki biraz duygu gelir arımıza!
Tükürün cebhe-i lakaydına Şark'ın, tükürün!
Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!
Tükürün milleti alçakca vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!
Tükürün Ehl-i Salib'in o hayasız yüzüne!
Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!
Medeniyet denilen maskara mahluku görün:
Tükürün Maskeli vicdanına asrın, tükürün!


Mehmet Akif Ersoy

4 Eylül 2011 Pazar

Tek Hakikat

Tek hakikat var, evet, bellediğim dünyadan,
Elli, altmış sene gezdimse de, şaşkın şaşkın:
Hepimiz kendimizin, bağrı yanık, aşıkıyız;
Sade, i'lanı çekilmez bu acaib aşkın!


Mehmet Akif Ersoy

Tebrik

Gökten ay parçası halinde, o rahmet güneşi,
İndi afaka bu akşam, bu mübarek akşam.
Ebedi kandili yaktıkça, Huda'dan dilerim,
Parlasın dursun o iman senin alnında, Paşam!


Mehmet Akif Ersoy

Şehidler Abidesi İçin

Gök kubbenin altında yatar, al kan içinde,
Ey yolcu, şu topraklar için can veren erler.
Hakk'ın bu veli kulları taş türbeye girmez;
Gufrana bürünmüş, yalınız Fatiha bekler.


Mehmet Akif Ersoy

Şark

Musallat, hiç göz açtırmaz da Garb’ın kanlı kâbusu,
Asırlar var ki, İslam’ın muattal, beyni, bâzusu,
“Ne gördün, Şark’ı çok gezdin? ” diyorlar. Gördüğüm yer yer

Harap iller, serilmiş hânümanlar, başsız ümmetler,
Yıkılmış köprüler, çökmüş kanallar, yolcusuz yollar,
Bükülmüş beller, incelmiş boyunlar, kaynamaz kanlar,
Düşünmez başlar, aldırmaz yürekler, paslı vicdanlar;
Tegallüpler, esaretler, tahakkümler, mezelletler;
Riyâlar, türlü iğrenç iptilâlar, türlü illetler;
Örümcek bağlamış, tütmez ocaklar; yanmış ormanlar;
Ekinsiz tarlalar, ot basmış evler, küflü harmanlar;
Cemaatsiz imamlar, kirli yüzler, secdesiz başlar;
“Gazâ” nâmiyle dindaş öldüren biçare dindaşlar;
Ipıssız âşiyanlar; kimsesiz köyler; çökük damlar;
Emek mahrumu günler; fikr-i ferdâ bilmez akşamlar! ...

Geçerken, ağladım geçtim; dururken ağladım durdum;
Duyan yok, ses veren yok, bin perişan yurda başvurdum.
Mezarlar, âhiretler, yükselen karşımda dûradûr;
Ne topraktan güler bir yüz, ne göklerden güler bir nûr?
Derinlerden gelir feryadı yüz binlerce âlâmin;
Ufuklar bir kızıl çember, bükük boynunda islâm’ın!
Göğüsler hırlayıp durmakta, zincirler daralmakta;
Bunalmış kalmış üç yüz elli milyon, cansa gırtlakta!
İlâhi! Gördüğüm âlem mi insaniyetin mehdi?
Bütün umranı tarihin bu çöllerden mi yükseldi?
Şu zâirsiz bucaklar mıydı Vahdaniyetin yurdu?
Bu kumlardan mı, Allah’ım, nebiler fışkırıp durdu?
Henüz tek berk-ı iman çakmadan cevvinde dünyanın,
Bu göklerden mi, Yârap, coştu, sağnak sağnak, edyanın?
Serendip’ler şu sahiller mi, cûdiler bu dağlar mı?
Bu iklimin mi İbrahim’e yol gösterdi ecramı?
Haremler, beyt-i Makdisler bu topraktan mı yoğruldu?
Bu vâdiler mi dem tuttukça bihûş etti Davud’u?
Hirâ’lar, Tûr-u Sinâ’lar bu afakın mı şehkarı?
Bu taşlardan mı, yer yer, taştı Ruh-ullah’ın esrarı?

Cihanın garb’ı vahşet-zâr iken, Şark’ında karnak’lar,
Haremler, Sedd-i Çinler, Tak-ı Kisrâlar, Havernaklar,
İrem’ler, Sûr-u Bâbil’ler semâ-peymâ değil miydi?
O maziler, İlâhi, bir yıkık rüyâ mıdır şimdi?
Ne yapsın, nâ-ümid olsun mu Şark’ın intibahından?
Perişan rûhumuz, hâip, dönerken Bâr-gahından?

Bu haybetten usandık biz, bu hüsran artık el versin!
İlâhi, nerde bir nefhan ki, donmuş hisler ürpersin,
Serilmiş sineler, kâbusu artık silkip üstünden.
“Hayat elbette hakkımdır! ” desin, dünya “değil!” derken


Mehmet Akif Ersoy
(İstanbul, 19 Eylül 1918)

Süleymaniye Kürsüsünden

Bir de İstanbul'a geldim ki: bütün çarşı, pazar
Naradan çalkanıyor, öyle ya... Hürriyet var!

Galeyan geldi mi, mantık savuşurmuş... doğru:
Vardı aklından o gün her kimi gördümse zoru.

Kimse farkında değil, anlaşılan, yaptığının;
Kafalar tütsülü hülya ile, gözler kızgın;

Sanki zincirdekiler hep boşanır zincirden,
Yıkıvermiş de tımarhaneyi çıkmış birden!

Zurnalar şehr ahalisini takmış peşine;
Yedisinden tutarak ta dayanın yetmişine!

Eli bayraklı alaylar yürüyor dört keçeli,
En ağır başlısının bir zili eksik, belli!

Ötüyor her taşın üstünde birer dilli düdük.
Dinliyor kaplamış etrafını yüzlerce hödük!

Kim ne söylerse, hemen el vurup alkışlayacak
-Yaşasın
- Kim yaşasın?
- Ömrü olan.
Şak! Şak! Şak!

Ne devairde hükümet, ne ahalide bir iş!
Ne sanayi, ne maarif, ne alış var, ne veriş.

Çamlıbel sanki şehir, zabıta yok, rabıta yok;
Aksa kan sel gibi, dindirecek vasıta yok.

'Zevk-i hürriyeti onlar daha çok anlamalı'
Diye mekteblilerin mektebi tekmil kapalı!

İlmi tazyik ile ta'lim, o da istibdad
Haydi öyleyse çocuklar, ebediyyen azad.

Nutka gelmiş öte dursun hocalar bir yandan...
Sahneden sahneye koşmakta bütün şakirdan.

Kör çıban neşterin altında nasıl patlarsa,
Hep ağızlar deşilip, kimde ne cevher varsa,

Saçıyor ortaya, ister temiz, ister kirli;
Kalmıyor kimseciğin muzmeri artık gizli.

Dalkavuk devri değil, eski kasaid yerine
Üdebanız ana-avrat sövüyor birbirine.

Türlü adlarla çıkan namütenahi gazete,
Ayrılık tohumunu bol bol atıyor memlekete.

İt yetiştirmek için toprağı gayet münbit
Bularak fuhş ekiyor salma gezen bir sürü it

Yürüyor dine beş on maskara, alkışlanıyor,
Nesl-i hazır bunu hürriyet-i vicdan sanıyor.

Kadın erkek koşuyor borc ederek Avrupa'ya...
Sapa düşmekte bizim şıklara, zannım Asya.

Hakka tevfiz ile üç dane yetişmiş kızını,
Taşıyanlar bile varmış, buradan baldızını...

Analık ilmi için Paris'e, yüksünmeyerek...
Yük ağır, ecri de nisbetle azim olsa gerek.


Mehmet Akif Ersoy

Sultan Yalısı

Coşar avizeler artık köpürür kandiller
Bu ışık çağlıyanından bütün afak inler
Yalının cephesi baştan başa nur
Nim açık pencereler reng ü ziyadan mahmur

Al, yeşil mavi fenerlerle donanmış kıyılar
Serv-i siminler atılmış suya titrer par par
Dalgalardan seken üç çifte kayıklar sökerek
Süzülür sahile şahin gibi; yüzlerce kürek

Bir taraftan bu akın yüksele dursun
Bir taraftan, dökülür öndeki saflar saraya
Rıhtımın taşları, zümrüt gibi İran halısı
Suda bitmiş çimen, üstünde de Sultan yalısı


Mehmet Akif Ersoy

Safahat İçin

''Arkamda kalırsın, beni rahmetle anarsın.''
Derdim, sana baktıkça, a biçare kitabım!
Kim derdi ki: Sen çök de senin arkana kalsın,
Uğruna harab eylediğim ömr-i harabım?


Mehmet Akif Ersoy

Ressam Haklı

Bir zaman vardı ya tarih-i mukaddes modası...
Yeni yaptırdığı köşkün büyücek bir odası
Mutfakta eski resimler ile hep süslensin
Diye ressam aratır hayli zaman bir zengin.
Biri peyda olarak 'Ben yaparım' der, kolunu
Sıvayıp akşama varmaz, sekiz arşın salonu
Sıvar ama ne sıvar...Sahibi der:
- Usta bu ne?
Kıpkızıl bir boya çektin odanın her yerine! ..
- Bu resim, askeri basmakta iken Firavun' un
Kızıl Deniz yarılıp geçmesidir Musa' nın
- Hani Musa, be adam?
- Çıkmış efendim karaya
- Firavun nerde?
- Boğulmuş.
- Ya bu kan rengi boya?
- Kızıl Deniz, a efendim yeşil olmaz ya bu da!
- Çok güzel levha imiş, doğrusu şenlendi oda!...


Mehmet Akif Ersoy

Resmim İçin

Bir canlı izin varsa şu toprakta, silinmez;
Ölsen, seni sırtında taşır toprağın altı.
Ey gölgeden ümmid_i vefa eyleyen insan!
Kaç gün seni hatırlayacaktır şu karaltı?


Mehmet Akif Ersoy

Resim İçin

Beni rahmetle anarsın ya, işitsen, bir gün,
Şu sağır kubbede, haib, sesimin dindiğini?
Bu heyulaya da bir kerrecik olsun bak ki,
Ebediyyen duyayım kabrime nur indiğini.


Mehmet Akif Ersoy

Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi

Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed,
Aylar bize hep muharrem oldu!
Akşam ne güneşli bir geceydi...
Eyvah, o da leyl-i mâtem oldu!
Âlem bugün üç yüz elli milyon
Mazlûma yaman bir âlem oldu!
Çiğnendi harîm-i pâki şer'in;
Nâmûsa yabancı mahrem oldu!
Beyninde öten çanın sesinden
Binlerce minâre ebkem oldu.
Allah için, ey Nebiyy-i mâsûm,
İslâm'ı bırakma böyle bîkes,
İslâm'ı bırakma böyle mazlûm.


Mehmet Akif Ersoy
(30 mayıs 1914)

3 Eylül 2011 Cumartesi

Galatasaraylılara

Galatasaraylı işte geldik karşınıza
Bilir misiniz neler gelerek başınıza?
Gündüz'ün artık kesmiyor kılıcı
Bilmeyiz o da kulüpte acap neci?
Niye yenemediniz acaba Milan'ı,
Suya mı düştü Coşkun Özar’ının plânı
Boyunuzu görelim meydan açık
Erkeklerden futbolcu olur mu hey kaçık.


Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

2 Eylül 2011 Cuma

Beşiktaşlılara

İşte geldik kara kartal Beşiktaş
Ne olduğumuzu anlarsın yavaş yavaş
Şükrü ile Şeref’in geçti modası
Haddinizi bildirmek içinin geldi sırası.
Bizden öğren sen vole ile korneri
Gönülsporluların vardır bin bir hüneri.
Mânalı bir bakışla sizi yere sereriz
On birimiz topla kalenize gireriz…


Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

1 Eylül 2011 Perşembe

Fantazi Gönülsporluların Nümayişlerini Sunuyoruz Fenerbahçelilere

Oy Fenerli gözünü aç geçti fener devri
Gönülsporlular dünyaya nam verdi
Biz elektrik gibi yanar, hem de yakarız
Usta futbolcuları bakışından çakarız.
Hey, bize derler kadın futbolcu, Gönülsporlu
Futbolda hem ustayız hem der zorlu

Naci-Şeref-Basri hani neredeler?
Belki de şimdi Kurbağalıdere’deler.
Biz ne kurbağayız ne de derede balık
Erkek futbolcular da alık mı alık
Eğer devam ederseniz bu cakalı gidişte
Sonra mumunuzu söndürürüz bir üfleyişte.


Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti,

31 Ağustos 2011 Çarşamba

Teselli İsterken

Teselli isterken bu hazin sesten,
Neler dinlersin yorgun nefesten,
Bülbül de bıkmıştır altın kafesten,
Soralım Şirin'i Ferhad'a yolcu,

Sabah mı, öğle mi, akşam mı bilmem?
Bu aşk alemi hayâl mi bilmem?
Mendilin gelmezse gözümü silmem,
Sonra gözyaşını sel olur yolcu,

Kafam mı, çilem mi, yoksa kaderim,
Şansım olmazsa aklı nideyim,
Avcı değilim ki gideyim
Çünkü talihim dargındır yolcu.

Felek elinden ben de dertliyim,
Bir gün gülmedim, kara bahtlıyım,
Aşkın elinden hep kementliyim,
Dertliyim, derdimi gel deşme yolcu.


R…A…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

30 Ağustos 2011 Salı

Doktor Bey

Doktor bey bana bak bana
Aklını fikrini topla başına
Hakkımda her zaman kötü davranma
Aklımın duvarı ister badana.


R…G…Ö…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Biz

Hava dalgalandı fırtına onda
Gemiyi bir limana demir atamaz olduk
Dalgalı dağları aşamaz olduk.
Bu yılda parlak yazamaz olduk
Kaba dalgalarla denize kaldık
Büyük denizleri aşamaz olduk
Eşsiz bir varlığa hayale daldık
İşimiz yoktur aydınlığa kaldık
Bu yurdun içine neşeli kaldık.


K…A…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

28 Ağustos 2011 Pazar

Diyojenin Feneri

Adamlar arasında adamın biri
Güpe gündüz adamlar arasında elinde fener
Bir şeyler arıyormuş.
Adamlar arasında adamlardan bir diğeri
Adı İskender
Merakla dönmüş
Ne aradığını sormuş
Adam adamları göstermiş
- Adam arıyorum demiş.
Tabii adam haklı
Adam adama meraklı.


M...K…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Görüşler

Kimisi milyoner kimisi kral daha neler.
İhtiyarlar büyükler bebekler
Bağıranlar, şarkı söyleyenler
Kimisi akıl kimisi ise çıkmayı bekler.

Sakın üzülmeyeceksin haline şükredeceksin
Yolunu şaşırmayıp doğru yoldan gideceksin
Fazla coşarsan eminim buraya geleceksin
İnan ki kahredip kendi kendini yiyeceksin
Pişman olup neden buraya geldim diyeceksin.


S... S...
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

26 Ağustos 2011 Cuma

Taburcu

Üsküdar gözümde tütüyor burcu burcu
Artık beni taburcu edin taburcu
Elimde Hürriyet gazetesi yıldızıma bakıyorum.
Burcum da, yay burcu

Üsküdar’daki odamda hayalimin bir ucu
Aklımda tek bir kelime taburcu
Elinde Hürriyet gazetesi
Yıldızıma bakıyorum burcum da yay burcu

İstiyorum ki bütün yıldızlar desinler taburcu
Beti şimdi bir acayip alemde yolcu
Bir otobüs seferinde düşüncelerimin ucu
Türkçe’de en sevdiğim kelime taburcu.


R…G…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

25 Ağustos 2011 Perşembe

Bayrak

Kefenim olsun eski bir bayrak
Her tarafı kırmızı ortası ak.

Mezarımın üzerine koymayın taş
Üzerimden uçan kuşlar söylesin askeri marş

Cesedimi koyun ayak altı bir yere
Üzerimden geçsin top, tank, piyade
Türkün orduları olsun yıldızlardan ziyade
Hey Türk yüksel… yüksel...
Tanrı uzattı sana el.


A…D…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Hoş Geldin

Hoş geldin akıllı kardaş
Bizler ise «Deli» kardaş
Hepimiz birbirimizle arkadaş
Sözlerle de olalım yoldaş.
Deliliktir içimizdeki maraz
Fakat değiliz kimseye garaz
Hepimiz olduk arkadaş
Sizinle de olalım arkadaş


Y...O...
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

23 Ağustos 2011 Salı

Ziyaret

Gönül neş’eli bugün
Bade köşeli bugün
Hastaneye düşeli
Gönlüm neş’eli bugün

Cumartesi günüdür
Ziyaretin günüdür
Hiç sormayın arkadaş
Bugün bayram günüdür

Sorma al iç arkadaş
Sigaramız bol bugün
Sizin gibi ahbaplar
Soran gelen bol bugün


Y…O…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Aşkımı Düşürmüşüm

Şarkı söyledim hece hece,
Fazla içtim de dün gece.
Caka yaparken sokaklara
Aşkımı düşürmüşüm.
Sabahleyin adım adım.
Yolları hep aradım
Kahrolası çöpçüler
Aşkımı süpürmüşler
Fakat ne zararı var
Bir kopyası o kızda var.
Hakkımı da ararım yine
Gider belediye reisine
Derim senin işgüzar çöpçüler
Aşkımı süpürmüşler.


N...C..
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

21 Ağustos 2011 Pazar

Methiye

Kadın futbolcularım milyonlarca merhaba
Bu şiirimden memnun olur musunuz acaba?
Kim derdi ki kadınlar da futbolcu olacak
Çevik bir ceylân gibi sahalarda koşacak
Dalgalanırken başlarında rengârenk saçlar
Topa tekme atacak o nazlı güzel bacaklar
Göğüslerindeki toplar da oynayacak titreyecek

Erkekler bu manzaraya yutkunup imrenecek
Şahane enfes şutlar takılacak ağlarda
Bu vuruşlar aksiseda yapacaktır dağlarda
Kadınlar futbolda da korku dehşet saçacak
Erkekler mağlûp ve münhezim kaçacak
Çalım mı? Kadınların bu ezelî bir hüneri
Şimdi de futbol sahası oldu bu işin yeri
Kadın isterse her şey, her şey de yapar
Sırtını işvesine cazibesine dayar
Baygın mânalı bir bakışla erkeği yere serer
İşte böylelikle muradına erer.
Esikiden kadınlar sokak yüzü bile görmezdi.
Hiçbir marifet hiç bir hüner gösteremezdi.
Amma şimdi tamamiyle değişti bu gidiş
Erkeklere kalmadı hiçbir sahada iş
Bakın şu fiyakalı kadın doktora, mimara
Bunlar hakikattir: Sorarım yârı ağyara
İşte kadın sazende işte kadın okuyucu
İşte kadın artist hatta kadın futbolcu
Bayanlar bugün hepinize pek mutlu olsun
Bana kalırsa oyuncuları biraz butlu olsun

Koşarken erkek gözleri hep o noktaya takılır
Fırsattan istifade pek de enfes goller atılır.
Erkek futbolcu güvenme sen pek kendine
Biz daima mağlûp oluruz kadınların fendine..


Ş…K…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Hastanemizin Meşhurlarını Tanıyabilecek Misiniz?

Orta boylu ne zayıf
Hattâ ne de şişman
Kırk yaşından
Aşağı görünür şairimiz
Esmerce bir yüz üzerinde
Zeki bakışlı gözler
Dilinden hiç eksilmez
Şairane sözler
Der: «Yeni bir şiir yazacağım»
«Bunu herkese okuyacağım»
Elinde gazeteler mecmualar
Her servise dalar, çıkar
Durmadan yolları arşınlar
Hiç durmadan mekik dokur.
Genç kızlara, kadınlara
Şiir okur
Belki ilhamı
Onlardan alıyor.
Baygın bakışlı
Elâ gözlere
Karakaş kara gözlere
Daldıkça dalıyor.
Sonra da durmadan
Şiir yazıyor
Hakikattir çalışan
Daima kazanır
Şairimiz bir gün gelir
Belki de alkışlanır.

19 Ağustos 2011 Cuma

Mehtap

Dallar suya eğmiş başlarını,
Dünden kalan sükût dolaşıyor...
Yeni bir mevsimin başlarını,
Söylüyor yapraklar… Renk taşıyor…

Yeni yeni izler okunuyor,
Çimenler üstünde… Serzenişler…
Mehtap ışığı dokuyor,
Ben ben işlenişler, bezenişler…

Gün altında sanki kuğu,
Sudan çıkar altın buğu...
Her taraf bir bir yaldızlı,
Ne kadar da semâ yıldızlı!..


S…Ü…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

18 Ağustos 2011 Perşembe

Muhtar Dursun

«Dursun» demişler durmuş
Dururken muhtar olmuş
Okuyup yazması yok amma
Mühürü kuvvetli
Oğlu oldu geçende, o da;
«Yaşar» dedi adına
Yaşadı...
Dursun yaşasın
Oğlu da dursun Dursun da dursun
Neme lâzım
İsterlerse kazık kaksın!


N…C…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Bekarlık

Sessiz bir bekâr odası
Sanki her şey geride kaldı
Ne bir günün var tadı.
Ne sevgilinin bir adı.

İnanamam aşka
Kadınların kalbi katı
Ne doğacak bir bebek
Ne de onun sevimli adı

Bu hayatın sonu var
Diyebilmek bir intizar
Deseler sana ümit var
İstemem, gençliğimi zaman aldı.


R…T…B…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

16 Ağustos 2011 Salı

Hastanemizin Meşhurlarını Tanıyabilecek Misiniz?

Ortadan biraz uzunca
Bir boy
Ne zayıf ne de şişman
Bir vücut
Kırk bir buçuktur yaşı
Sarı saçlarla
Örtülü başı
Ve yuvalarında
Durmadan oynayan gözler

O, daima hiddetlidir.
Kibrit çakılmış bir
Benzin fıçısı gibi
Hemen parlar
En güzel söze
Bile kızar

Babasından miras
Kalmıştı ormancılık
Şöyle der: Bu hastaneyi
İhya ettim
Tam yirmi bin
Ağaç diktim

O, hezarı fendir
Bilmediği yoktur
Her taşın altından çıkar
İddiası pek çoktur
Söz açılırsa
Boksör olur
Güreşçi olur
Büyükleri azleder
Her bahiste
İleri gider
Kalmaz geri
Amma bu sözlere
Kimse vermez değer.


Ş…K…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Manzum Destan Tiryakilerine

Bir destan söylesem acep
Bütün sigara tiryakileri darılır mı
Doldursam ceplerine eğlencelikleri
Gözleri sigaradan ayrılır mı…
Tiryakiler tütünü ne çok severler..
Birini yakmadan ötekini everler.
Sigaraları tükenirse başlarını döverler.
O, da erkeğim diye övünür mü...
Hatta benim bile olsaydı.
Bir sigara yakardım...
Burnumdan çıkan dumana bakardım.
Kafam enerse kırk şeytanı yıkarım
Kırıldı arabam devrildi tekerim
Ah... Bu zalim sigaradan neler çekerim.


D…K…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

14 Ağustos 2011 Pazar

Yolcu veya Taburcu

- Hancı Şiirine Nazire -


(Bakırköy) den gidiyorum yolcuyum artık!..
Şu benim (pijamalar) ı dür yavaş yavaş!..
(Doktor Bey!) bitti bak benim de cezam!..
Taburcu (kağıdı) nı ver yavaş yavaş!..

İşte ben her taburculuktan böyleyim!..
Öteyi ne sen sor ne ben söyleyeyim!..
Kaldır artık (Tımarhane) yi neyleyim!..
Şoför otobüsü sür yavaş yavaş!..

Bende de çok resim var hem değil yırtık!..
İki aydır (oda) mın kapısı örtük!..
(R…G…) bir de sarhoş oldu mu artık!..
Bütün sırlarını der yavaş yavaş!..

İki ay ne çabuk geçti sanki daha dün!..
Etajerim bezle yine örtülsün!..
Odamdan da Bağlarbaşı görünsün!..
Bütün perdeleri ger yavaş yavaş!..

İşte ben her taburculukta böyleyim!..
Öteyi ne sen sor ne ben söyleyim!..
Kaldır artık (tımarhane) yi neyleyim!..
Şoför otobüsü sür yavaş yavaş!..


R…G…Ö…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Filozof Et

Doğdum büyüdüm okuma, başıma oldu dert;
Askerlik çağı, vazife hitam, emir, terhis et...
Dünya evi varmış, anladım o da dert...
Alnıma çizilmiş tımarhane elim âkibet cür'et

Sonu ne olur bilmem ne bir adalet?
Uyan kabrinden ey ünlü filozof Sokrat,
Yolunu öğret beni de filozof et..
Ya da Allah’ım yeter azat et...


N…İ…K…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

12 Ağustos 2011 Cuma

Bir Hazin Hikaye

Genç ve yakışıklıydı delikanlı
Yaşamak arzusu, başarı hevesi
İçinde pırıl pırıl
İyi güzel ve mes’ut bir alemde
İsterdi her şey güzel olsun
Sular aksın şırıl şırıl.
Zekâsı fazla, kültürü genişti.
Medeni bir âlemde
İsterdi herkes, her şey iyi olsun
Dertli ruhlar huzur bulsun.
Severdi sevilirdi her zaman
Dertliye deva
Hastaya şifâ
Fakire para isterdi gönlü.
Ümitleri ruhunda parıldardı boyuna
Emindi imanı vardı,
Geleceğe güvenle bakardı,
Fakat neden bilinmez
Anlamadılar onu
Girdiği hayat girdabının eşiğinde
Şaşırıverdi,
Hayalleriyle, ümitleriyle baş başa
Aklını oynattı, yapayalnız kalıverdi.
Şimdi tek başına çaresiz
Karanlık bir alemde
Yine hayaller kurar
Bunlara ermek için
Hâlâ kafa yorar.
Ne denir, acımaktan başka
Elden ne gelir.
Çünkü Allah böyle istedi.
Böyle yazmıştı.
Kaderi herhalde
Her şeyin bir sonu vardır böyle.


G…G…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

11 Ağustos 2011 Perşembe

Cebirsel Şiir

Üç noktadan
Bir düzlem geçer derler
İyi hoş amma
İks artı igrek
Eşittir bir olunca
Yoksul gecelerimde
Aklımdan neler gelir geçer
Bilir misin ağabeyciğim…
Bin dokuz yüz altmış üç
Eksi
Bin dokuz yüz elli dokuz
Yıllardan arta kalan
Müşvik bir ses
Aklaşan saçlarımız
Üzme kendini
Ve “O” kadını
Unut deyişin ağabeyciğim


R…G…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Çırpınıyor Gönül

Ağır ağır çıkacaksın Haşim Ahmet misali
Neme lâzım deme koynunda uyusun
Aşkın ızdırabı ile gitmiyor visali
Uyusun da büyüsün maaşallah,
Gelin olur inşallah.
Bayramları gelince
Çevirirler kuzu başlarını
Döndürüp de bakarsam yüzümü
Arap olayım.
Arap olup da kaderime yanayım
Yanarım ah kaderime, yanar yanarım;
Yanarak gece gündüz kara yazma bağlarım.
Sen o yana ben bu yana
Salına salına
Suya gider, akar suyu boyarım.
Renk renk olmuş gözlerin,
Gözlerinde gözlerin...
Benek benek olmuş,
Yarin cilveleri boynunda
Denk olmuş,
Oldu da bitti maaşallah,
Gelin olur inşallah..


T…S…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

9 Ağustos 2011 Salı

Unutmamak

Unutmamak istiyordum seni
Fakat bir türlü gelmiyordu
Elimden
Fakat şimdi unuttum
İşte seni
Niye dün gece
Rüyama girip de
Hatırlattın kendini.


G…Ö…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Günlerim

Günlerim taburcu olmamı belemekle geçiyor
Gençliğim delilere hoş görünmekle bitiyor.
Günden güne her gün daha çok eriyorum.
Güldüğümü rüyamda pek az görüyorum.


Ü…S…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

7 Ağustos 2011 Pazar

Allah Muhafaza

Zorba kız kaçırır,
Kamarot kurşun kaçırır.
Karaborsacı döviz kaçırır
Zengin hanım kürk kaçırır
Ağa koyun kaçırır
Orman eşkiyası kütük kaçırır
Ve sonunda kaçırmak için bizlere
Elbette akıl kalır.


Y... K...
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Göçebe

Sen sık sık gülen gülerken de
Sevecen bir Akdeniz çizgisini
Sol yanına ağzının
İliştiren çocuk özenle
Yabana mı atıyorum yani seni
Yabana mı atıyorum saat altı buçukları
Çocuk ve Allah'ın en eski baskısını
Değil, değil bunların biri
Gözlerimin gemileri kuş istiyor
Açılıp kapandıkça sevdam
Kapanıp açılıyor bir mavi
Şahmaran süt istiyor kefeninden
Üç aylık ölmüş çocukların
Kerem ile Arzu geliyor Aslı ile Kanber

Ay kana kana batıyor
Ay kana kana batıyor
Eşkiyalar gecenin yangınını izliyor uzakta
Kargapazarı dağlarını dolanan yaşlı ve öfkeli bir

                                                      otobüsteyim
Jandarma daima nesirde kalacaktır
Eşkiyalar silahlarını çapraz astıkça türkülerine
Ve bu dağlar böyle eşkiya güzelliği taşıdıkça
Patronun karısını zimmetine geçirip
Amasya'dan Kars'a kaçmakta olan sayman yardımcısıyla
Alevilikten konuşuyoruz uzun süre
Yanımdaki hep bir gazetede Marilym Monroe'nun
                                                resimlerine bakıyor
Marilyn Monroe öldü diyorum ona
Ölümü siyah bir kakül gibi alnına düşürmesini bildi
Şimdiyse Cennette Nietzsche'nin metresi olması gerekir
Bunları diyorum daha ne varsa diyorum

İşte hiçbir sebep olmadığını sevişmemeye
İşte çocukluğumdan beri içimde bir önsezi olduğunu
Bunun bir gün birine rastlamak gibi bir şey olduğunu
Belki de bir günler bunun için Aydın'da
                                          bulunduğumu
Zaten nedense hep bir şehirden bir şehre yolcu
                                                           olduğumu
İşte eflatun kakalı çocuklar olduğunu Kütahya'da
Ankara'da dokunak Yozgat'ta becerik olduğunu
Van'da güreşçi develer gibi süslediklerini kamyonları
İstanbul'da minarelerin lirik olduğunu köprülerinse

                                                                          dialektik
Acemi bir bulut bozuyor bütün görüntüyü eski bir şarkı

                                                                          gibi
Bu şarkıyı ne zaman duysam aklıma
Sinirli bir elin uysal bir bardağa
Çok yukardan döktüğü bir içki gelir
Sonsuz ve olağanüstü bir bira
Köpüklene köpüklene biçimlendirir
Soyunarak ağlayan bir kadını
Acı bilincinde sonrasızlığın
Ama bırakalım bırakalım bunları
Yoldan piyade erleri geçiyor tahta bavullarıyla ve
                                                büyük yakalarıyla
Ve faytoncular görüyorum
Yere basışlarındaki ağırlığı azaltmak için
Tanrısal bıyıklarıyla durumlarını paraşütlendiren

Kars'tayım bu ne biçim Kars bir kenarda
Pekala yalçınlık iddiasında bulunabilecek bir tepenin
                                                              üstünde
Kars kalesi yükseliyor
Gökyüzünü Ankara kalesine göre daha soyut ve daha
                                                 elverişli bir şekilde
Hırpalayan bu kale de olmasa
N'olacak bakalım hırpalayan bu kale de olmasa
Kuşkusuz artacak yalnızlığım sevgili çocuk

Biliyorsun ben hangi şehirdeysem
Yalnızlığın başkenti orası

Bir de yine sevgili çocuk
Biliyorsun kişi tutkularıyla
Yalnızlığını adlandırıyor o kadar

Arkada bir su devrile devrile akıyor
Rastgele bir ağaca soruyorum
Bir şey var sanki onu soruyorum
Değil orda diyor belki biraz daha ilerde
Tanrı meleğini ağırlamaya çalışan
Ataerkil bir aile gözümü alıyor

Dedelerin yüzlerinde erozyon
Silip götürmüş bütün evetleri

Annelerinse ağızlarında hiyeroglif
Babalarınsa ağustoslar atasözleri

Amcalarınsa avdan boş dönüyor elleri
Teyzelerse elleriyle yargılıyor gök güzelliğini

Ablalarınsa boyunları soru işareti
Ağabeylerse utançlarından emrah

Sıralanmışlar su boylarına
Bıçakla soyuyorlar kelimeleri

Ya suya giden küçük kızlar
Onlar
Tıpkı o kuşlar gibi
Uçan daha bir süre
Sonra da vurulduktan

Bir mezarın doğurduğu iştahlı bir çocuktur Anadolu şiiri

Ey şiir arayıcısı ey esrik kişi

Şu son dönemecini de aşınca gecenin
Doğacak gün artık gündüze ilişkin değil
Bu ağartı ancak yürekle karşılabilir
Bütün iş orda işte, ordan usturuplu geçmesini bil

Tutsaksan ellerini sıvışır gibi zincirlerinden
Ve balyozla vursalar mısralarına
Soylu bir demir sesi yükselir
Soylu büyük ve mavi bir demir sesi

Ellerim egece yatısına çağrılmış
Ve
Teleşsız görünmeye çalışan bir Kafka gibi

Yüzüm giyotine abone



Cemal SÜREYA

Gece Bitkilerinden

Gece bitkilerinden korkuyorum,
Hayır, geceleri bitkilerden!
Gizlenirken vurulmuş ulaklara ağıttır
Bana açtığın her telefon.

İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.

An ki fıskiyesi sonsuzluğun
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
 
 
Cemal SÜREYA 

Fotoğraf

Durakta üç kişi
Adam kadın ve çocuk

Adamın elleri ceplerinde
Kadın çocuğun elini tutmuş

Adam hüzünlü
Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü

Kadın güzel
Güzel anılar gibi güzel

Çocuk
Güzel anılar gibi hüzünlü
Hüzünlü şarkılar gibi güzel
 
 
Cemal SÜREYA 

Düşüncesi Değil, Kendisi

Çiçekleri sulayan adamın
Bir sürü adı vardır.

Üsküdara'a at yollar.

Fırat suyu bütün bir bölgeyi

Takma adlarla dolanmak
Zorundadır.

Ölüm güney yarımkürede
Çok sığ ve sonsuz geniş
Bir ırmaktır
Ganj da derler ona

Ölüm deyince

Zamansızlığın ortalarında
İstanbul'da enderun ağaları
Padişahın buyruğuyla
Kartopuna tutar birbirini



Cemal SÜREYA

Düello

Bir düelloda
Daha büyük bir şey vardır
Ve daha acıdır bu
Ölümden de ölüm korkusundan da

Bakarsın dün en güvendiğin kişi
Karşı tarafın şahidi olmuş
İşte acıdır bu da
Ölümden de korkusundan da

Daha da acısı vardır ama
O da sevdiğin kadının
Karşı tarafı ziyaret etmesidir
Bu bir nezaket ziyareti de olsa
Düello gerçekleşmemiş de olsa
Acıdır bu
Ondan da ondan da

Daha da acısı
Kılıcın elinde
Alnında bir tutam güneş   
Kalakalıyorsun ortada


Cemal SÜREYA 

Cigarayı Attım Denize

Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüyoruz
Gökyüzünün o meşhur maviliğinde
Uzun saçlı iri memeli kadınlarıyla
Bir akdeniz şehri çıkabilir içinde
Alıp yaracak olsa yüreğini
Şimdi bir güvercinin

Şimdi sen tam çağındasın yanına varılacak
Önünde durulacak tam elinden tutulacak
Hangi bir elinden güzelim hangi bir

Bir elinde kızlığın duruyor garip huysuz
Öbür elinde yetişkin bir günışığı
Daha öbür elinde de kilometrelerce hürlük
Çalışan insanlar için akşamlara kadar
Toz duman içinde
Bir elinde de boyuna ekmek kesiyorsun

Biz eskiden de en aşağı böyleydik senlen
Bir bulut geçiyorsa onu görürdük
Bir minarenin keyfine diyecek yoksa onu
Bir adam boyuna yoksulluk ediyorsa onu
Ne zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına
Bir cıgara atmışsak denize
Sabaha kadar yandı durdu



Cemal SÜREYA

Bu Bizimki

Yıkıcı bir aşk bu,
Yıkıyor milletin ortasına
Tutku yükünü.
 
Bölücü bir aşk,
Ekmeği suyu bölüyor
Günde üç öğün.

Hain bir aşk bu,
Sizin eve hırsız girer
Onunkine polis.

Yasadışı bir aşk ,
Evlenmeyi
Hiç mi hiç düşünmüyor.

Soyguncu bir aşk bu,
En sıradan ezgilerden
Sevinçler devşiriyor.

Kökü dışarda bir aşk,
Dante ile Beatrice'inkine
Fena öykünüyor.

İşgalci bir aşk bu, 
Samanlık sevişenin diyor
Başka şey demiyor.


Cemal Süreya