Şiir, Sadece

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Tocopilla

Tocopilla’dan güneye doğru, kuzeye doğru: kum,
o dökülmüş kireç, mavna, kırılmış
tahtalar, bükülmüş demir.
Kim eklemişti gezegenin o temiz çizgisine,
altın renkli ve kor parıltılı, düşe, tuza ve baruta
o kullanılmış aleti, pisliği?
Kim bağışladı o göçmüş çatıyı, kim bıraktı
o çatlamış duvarları
ve ayaklar altındaki kağıtları?
İnsanın o kasvetli ışığı, soyulmuş her şeyinden,
her zaman yollarda geri gitmek için
kireçli aydan yapılmış çanağına,
senin öldüren kumunla durulmamış fakat!
İnşaat yerlerinin nadir martısı, ringası,
kıvırcık sağanak serçesi,
sizler yaratıkları, çocukları sağanağın
kanlı pruva halatının, gördünüz mü Şililiyi?
Gördünüz mü insanı soğuğun
ve suyun iki çizgisi arasında, toprak ufkun
dişlerinin altında, koyda?

Bitler, tuza saldıran yanan bitler,
bitler, kıyı bitleri, yerleşik olanlar, maden işçileri,
çöldeki bir yara izinden diğerine,
ay kıyısına doğru, ileri!
Yaşı olmayan soğuk mührü çentiklemek için.
Pelikan izinin ötesinde, ne suyun ne de ekmeğin
ya da gölgenin o katı dinlenişe dokunduğu yerde,
başlıyor güherçilenin hükümdarlığı,
ya da bakırın heykeli belirliyor yükselişini,
her şey gömülmüş yıldızlar gibi,
acı iğne sokuşları gibi, cehennem çiçekleri gibi,
beyaz, titreyen ışıkların kar beyazıyla,
ya da ağır parıltının yeşil ve siyah bir dalı gibi.

Orada işe yaramaz dolmakalem, sadece esmer Şililinin
yarılmış eli, orada işe yaramaz hiç bir şüphe.
Sadece kan. Damardaki insanı soran
bu sert darbe sadece.
Damarda, madende, delik deşik edilmiş mağarada
susuz ve defnesiz.

Ah benim küçük
hemşerilerim, bu ışıkla yanmış, daha acılar
ölümün yıkanışından, sizler kahramanlarsınız, kararmışsınız
topraktaki şafağından tuzun,
nerede kuruyorsunuz yuvaları, avare oğullar?
Kim gördü sizleri terk edilmiş limanların
paramparça lifleri arasında?
Altında tuz çerçeveli sisin,
arkasında metalik kıyının
ya da belki, belki
henüz altında çölün, altında
daima
tozdan yükselişinin!
Şili, Metal ve Gökyüzü,
ve sizler, Şilililer,
tohumlar, sert biraderler,
düzende ve sessizlikte her şey hazır
taşın sürekliliği gibi.


Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı"dan