Şiir, Sadece: Ali Mümtaz Arolat
Ali Mümtaz Arolat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ali Mümtaz Arolat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Haziran 2016 Cumartesi

Vazo

Kartaca'dan dönen bir Fenikeli,
Kimden ilham almış, ne maharetle,
Hangi topraktan ve hangi aletle,
Nasıl da yaratmış sanatkar eli?

Uzun yolculuktan dönerken geri,
Gözleri fer alıp sudan, ateşten
Vazoda meze etmiş batan güneşten
Akdeniz'e vurup solan renkleri.

Bir kasırga gibi geçen asırlar
Mezar olup şana, servete, taca;
Yıkıldı Fenike, yandı Kartaca;
Konuştu karanlık ve dilsiz sırlar.

Vazo, hayalinde eski ihtişam,
Tadıyor, renginde parlarken kini,
İşe yaramadan durmak zevkini.
Zamandan alıyor böyle intikam.


Ali Mümtaz Arolat
Hayal İkliminden Dönen Diyor Ki

Ölüm ve Unutulmak

Bir gün kışı hatırlatan bir akşam
Ruhumda son kalan mana uçacak,
O gün dinlenecek vücudum ancak,
Kulaklarım kurşun ve gözlerim cam.

Birden örtülecek önümde dünya
Bir anda silinip yakın uzaklar
Beni tahtalara uzatacaklar;
Bitecek yaşamak, bu yarım rüya.

Her dakika biraz daha kırılan
Kalbim parçalanmış, yazık, içimde.
Artık ıstırap yok, artık içimde
Çöreklenmeyecek her gün bir yılan.

Kapatacak bana aşina bir el
Gözlerimi kesik hıçkırıklarla
Oh, kalbe batmayan bu kırıklarla
Her yasa yabancı kalmak ne güzel! ..

Seneden seneye ve ağır ağır
Gömüleceğim ben de ine ine
Hareketsiz ve kör, dilsiz ve sağır,
Boş bir karanlığın derinliğine.


Ali Mümtaz Arolat

Leylekler

Bu akşam sonbahar ne kadar serin;
Geceyi hasretle bekliyor zaman.
Üstünde hasretle leylekler uçan
Beyaz perdeleri indiriverin.

Masamda düşünen eski lambayı
Yakmayın, odamız karanlık dursun;
Gecenin ufkundan yükselen ay'ı
Görelim, perdemiz üstüne vursun.

Perdemiz üstünde uçan leylekler
Şimdi ay vurunca, yabancı, uzak
Mavi bir iklimden kanat çırparak
Geçen leyleklere benziyecekler.

O zaman unutup aşkı, hevesi,
Neşeyle çarparken yorgun kalbimiz,
Göğsümüzden kopan bu coşkun sesi
Kanat seslerine benzeteceğiz


Ali Mümtaz Arolat

Bir Gemi Yelken Açtı

Bir gemi yelken açtı hayal iklimlerine,
Civarından çığlıkla yorgun martılar kaçtı
Rüzgâr sürüklenirken derinlerden derine;
Hayâl iklimlerine bir gemi yelken açtı.

Beyaz yelkenlerinde ölgün bir kızıllığın
Titrek son akisleri dalgalandı belirsiz;
Toplanırken göklerde bulutlar yığın yığın
Hırçın bir fırtınayı düşünüyordu deniz.

Ufuklarda solarken altın şafak gülleri
Yabancı âlemlerden sâadetler, emeller,
İhtiraslar bekliyen kimsesiz gönülleri
Gizlice sıkıyordu kızgın demirden eller.

En katı yüreklinin bile bu sabah iki,
Üç damla yaş kurudu solgun yanaklarında;
Açılan yolcuların hepsi hissetmişti ki
Bugün de erişilmez o diyâra, yarın da...

Mâdem ki o iklime erişmeye imkân yok,
Neden böyle vakitsiz enginlere çıkışlar?
Bulutlar toplanıyor, ufukta dalgalar çok,
Kış geliyor, yelkenler emin bir yerde kışlar!

Yolcular diyorlar ki: -Erişmek ümidi az;
Biliriz dalgaların her biri bir mezarlık.
Belki de içimizden hiçbiri ayak basmaz,
Lakin yolunda ölmek, bu da bir bahtiyarlık!

Ufkun dört duvarına kanadını vurarak
Rüzgâr sürüklenirken derinlerden derine,
Gümüş yelkenlerini yüksekten savurarak
Bir gemi yelken açtı hayal iklimlerine.


Ali Mümtaz Arolat

4 Ocak 2004 Pazar

Ali Mümtaz Arolat

Ali Mümtaz Arolat

Ali Mümtaz Arolat, doğumu 23 Temmuz 1897, İstanbul; ölümü 4 Eylül 1967, İstanbul. Türk şair. Tabiat ve aşk temalarını işleyen hece ölçüsündeki şiirleriyle tanınır. Türkiye'nin ilk sembolist şairlerindendir. Ali Hasan, Ali Mümtaz takma adlarını da kullandı. 

Babası, Birinci Dünya Savaşı sırasında, Doğu Cephesinde III. Ordu kumandanlığında bulunmuş olan Hasan İzzet Paşa, dedesi, Adana-Halep kumandanı iken Halep‘te vefat eden Ferik Ali Muhsin Paşadır. Annesi Fatma Refia Arolat idi. Çocukluğu yazları Kefeli köyünde bulunan bir yalıda, kışları da de­desi Rifat Paşa‘nın Aksaray‘daki konağında geç­ti. Öğrenimine Burhan-ı Te­râkki Mektebinde başladı. Bir sene sonra Alman Mektebine devam etti, rahatsızlandığı için, Heybeliada‘ya yerleşip ailesiyle bir sene orada kaldı. Bu süre içinde okula gidemedi, bundan sonra bir sene Nümûne-i Terâkki Mektebine gitti, ardından Galatasaray Lisesine kaydoldu. Orta tahsilini Galatasa­ray Lisesinde tamamladı. Lise ikide iken Birinci Dünya Savaşı‘nın başlaması üzerine gönüllü olarak askere gitti. Savaş sonrası Ticaret Lisesinden mezun oldu (1922). Çeşitli bankalarda memurluk yaptı, muhasebe müdürlüğünden emekli oldu. Yirmi beş yaşında iken büyük halasının kızı Fıtnat Hanımla evlendi, beş erkek çocuğu oldu. Zincirlikuyu Mezarlığına defne­dildi.

İlk şiirlerini Sezâ imzasıyla Halit Fahri‘nin çıkardığı Nedim dergisinde (1919) yayımladı. Daha sonra kendi imzasıyla Şair (1918-22), Güneş, Yarın, Yeni Mecmua, Millî Mecmua (1925-27) ve Dergâh (1921-22) dergilerinde şiirler yayımladı. 1926 yılından sonra, şiirlerini Varlık dergisinde, Türk Şairleri ve Mütarekeden Sonrakiler isimli antolojilerde yayımladı. En önemli özelliği, ince melâlidir, Şiirlerinde rastlanılan yaşama sevinci, aşk, tabiata olan bağlılık gibi temalar da bu ince melâlin sınırları içerisinde verildi. Fecr-i Atî topluluğunun bir özelliği olan umutsuzluk ve marâzi hal, Ali Mümtaz’da da kendini hissetti­rdi. Şiirde hayâl unsurlarına çok fazla yer ver­di. Başka diyarların, farklı iklimlerin arayışı ve hülyası içinde oldu hep. Şiirlerinde, Ahmet Haşim ve Yahya Kemal’in etkisi hissedildi. Sembolist imgelerden yararlandı. Hece veznini usta­lıkla kullandı. Dönemindeki pek çok şairin tersine, şiirlerinde millet ve memleket me­selelerine yer vermedi. Cumhuriyetin ilânın­dan sonraki yıllarda yazdığı şiirlerinde serbest nazmı kullandı.

“Mısra ve kelimeye büyük önem veren şair, kullandığı kelimelere Fransız Parnasyenlerini andıran bir ahenk katmakta ve mısra sonlarında özellikle tunç kafiyeyi kullanmakta büyük bir ustalık göstermiştir. “Bir Gemi Yelken Açtı” şii­riyle, daha önce Cenab Şehabeddin ile başlayan ve sonra Ahmet Haşim ve Emin Bülend gibi şairlerle devam eden çöl romantizmin’in yerine, deniz romantizmini başlatmıştır. Ali Mümtaz Arolat’ın şiirlerinin teknik bir özelliği de, eskilerin “redd-i mısra” ismi ile uyguladıkları sanatı, genişleterek “redd-i beyt” haline getirmesi ve üç beyitten olu­şan altı mısralı manzumeler yazmış olmasıdır.

“Dilindeki sadelik ve hayalindeki tabiîlikle, öz­gün bir ifade tarzı bulmuş, hece veznini ve serbest nazmı ahenkli bir eda ile kullanabilmiş olan Ali Mümtaz Arolat, bugün de büyük bir zevkle oku­nan şairlerimiz arasındadır.” Şerif Aktaş.

Heceyle yazan şairler arasında şiirleri tema bakımından: Necip Fazıl'ın şiirleriyle bazı ortak yanlar taşıyan Ali Mümtaz Arolat, antolojilerde genellikle "Bir Gemi Yelken Açu" adlı tek şiiriyle yer almakta, ya da büsbütün dışta bırakılmaktadır. Oysa yakın bir inceleme, Cumhuriyetin ilk yılları dönemindeki Türk şiirinin özgün ve önemli bir şairiyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Dili kullanmadaki rahatlığı, benzetmelerindeki yalın çarpıcılık, denge ve lirizm bu şiirlerin başlıca özellikleridir. "Ölüm ve Unutulmak" bu temanın Türk şiirinde belki de en etkili örneğidir... Şiirlerinin topluca yeniden yayınlanması çağdaş şiirimiz için bir kazanç olacaktır.


Eserleri

  • Bir Gemi Yelken Açtı (1926), 
  • Hayal İkliminden Dönen Diyor ki (1960).