Şiir, Sadece: Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi
Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Temmuz 2018 Pazartesi

Nişanlı Kızın Ağıdı

Göğsün papatya tarlası
Ah, sarardın beni
Sevgilim, sevgilim
Kolların nerde şimdi

Kirpiklerinin ucuna
Asmıştım yüreğimi
Mavisinde yittiğim
Gözlerin nerde şimdi

Bilgeceydi dostluğun
Sevgiydi sunduğun
Yıldız gözlüm, gündüzüm
Işığın nerde şimdi


Turgay Fişekçi
Karda Işıltılar

8 Temmuz 2018 Pazar

Değişim İnsanı

Şaşıyorum şu sıska kollarımın uzunluğuna
Birisi dünyanın yarısını sarmış sımsıkı,
Diğeri uzanmış karanlıkların üstüne
Ne kadar çok kolum
Ne kadar çok kollarımız var.
Hepsi de hazır
Büyük hasretlerine sarılmaya

Kocaman, ak elli kızlar görüyorum.
Kırmızı karanfiller saklı avuçlarında
Gözlerim, yüreğimden kopan bir gülü uzatıyor sessizce
Uzanan gülümü görmeden geçip gidiyor ak elli kızlar.

Hoşuma gidiyor insanlarda çağın sancılarını görmek
Tarihin en soylu acılarını çekiyor insanlar
Yeni insanlara gebe herbiri.
Bütün insanların sımsıkı kucakladıkları bir dünyayı düşünüyorum.
Kocaman bir halay çevriliyor,
Tek bir insan dışında kalmamacasına.

İşçilerden dinliyorum dünyayı
Bilmem neredeki yontuların güzelliğinden sözediyor
Sanatın insana olan yakınlığından
Sonra, genç olmaktan
- Oysa ellisinde var -
Sonra gelecek
Ne kadar ferah bir söz ağzında

Bir beyaz güvercin kanatlanıyor yüreğimden...
Uzaklarda, bembeyaz kayın ormanlarında, insanlar öpüşüyor, Şopini dinlerken.
Ak bir el süzülüyor yanaklarından aşağı
Tutup, eli öpüyorum.
Kocaman bir halay çevriliyor.
Tek bir insan dışında kalmamacasına.


Turgay Fişekçi
Karda Işıltılar

7 Temmuz 2018 Cumartesi

Mavi

Üstünde yağmurdan başka hiçbir şey yoktu
anlam olmak için yeterince çıplaktın
şiirin nasıl birşey olması gerektiğini
hatırlatıyordu gözlerin, sana böyle inandım:
Ben inanmak için şiir yazıyorum, gözlerin
neyi hatırlatıyorsa ona inanıyorum, gözlerin
Cihangir'i hatırlatıyordu, hayal içinde fakir
Üsküdar'dan o rüyaya baktım: Maviydin
bir özletip bir geri çekiyordun denizlerini!
Usul usul inandım güzelliğin hatrına yağan
yağmurun üstümüzde hakkı vardır, inandım
uzak bir mavi kızın gözlerindeki bulut
burada içimize yağacaktır, inandım, mavi
bir yağmurluğun da olsa şiirden ıslanırdın!
Gövdene de böyle inandım, duruydu, şiirin
nasıl bir şey olması gerektiğini hatırlatıyordu:
Öyle çıplaktın ki içinde şiirden başka
hiçbir şey yoktu, gövden neyi hatırlıyorsa
ona inanıyorum, beni hatırlamasa da, biliyorum
bazı uzaklıkların hiç mektup beklemediğini...

Bazı şiirler de bekleyemiyor yağmurun dinmesini!


Haydar Ergülen
40 Şiir ve Bir...

6 Temmuz 2018 Cuma

Düşler Bir Ses Bulur Bende

bir çocuğun düşüyüm ben
büyülü yaz akşamları
ben üflerim mızıka söyler
sesimiz tutar sokaklar

ılık bir ses taşının yorulmadan
sonsuz özlemler büyütürüm yarına
ben mızıka çalarım
siz onu duymazsanız da
mızıkamın içindedir yaşam

kardeşler ben çalayım siz görün
nasıl geçilir kiraz rengi sokaklar
soluk soluğa yeni aşklarla
yorulmaz yaşlı bir yürek bile
gülüşler ona akar da

ben mızıka çalmazsam
ne özlemleriniz olur ne ayrılıklarınız
yalnız bir yıldız gibi boşluğa
düşer yaşlı dünyanız

bir çocuğun düşüyüm ben
mızıkamın sesi yeryüzüne değer
uyurum uyanırım hep aynı şarkı
ne sesim eksilir ne umut biter.


Haydar Ergülen
Karşılığını Bulamamış Sorular

5 Temmuz 2018 Perşembe

Anne

sahi senden mi doğdum anne
yollar nehirler kuşluk vakitleri dururken
bir insandan mı doğar bir çocuk.

anne senin yüreğin taş olsa dayanır mı
kuş olsa çiçek olsa gündüz olsa
kırılmaz mı acıdan bir sap menekşenin boynu

bu kez dağlar doğursun beni anne
sen de ılık yağmur ol
durmadan yağ kanayan yerlerime.


Haydar Ergülen
Karşılığını Bulamamış Sorular

4 Temmuz 2018 Çarşamba

Ağıt

İşte yine İstanbul
Alçalıyor uçak Florya üzerine,
sağ taraf açık seçik Yeşilköy.

Kapasam gözlerimi:
Adil Abi'nin bisikletçi dükkanı,
Röne Park'ın ağaçlarında kalplerle oklar,
Reks Sineması'nın kocaman ekranı,
Ekonomidis'lerin bahçesinde mangallar.

İnişten hemen önce,
uzansam dokunacam, tam uçağın altında,
iki çocuk duruyor caddenin ortasında,
atılıvermiş çimlere bisikletler.
Biliyorum birazdan Yandımçavuş'ta,
macera bu ya, ayran içmeye gidecekler.

Sarsılarak değiyor tekerler yere:
Yeniden yaşamaya değil bu sefer
gömmeye geldim çocukluğumu, babamla beraber.


Roni Margulies
Uzaklıklar

3 Temmuz 2018 Salı

Denge

Dalgalarla kıyı arasındaki
o bitmez çelişki gibi birşeydi,
eskidendi bizim seviştiğimiz.

Sığırcıkların, kırlangıçların,
tüm denizkuşlarının
kanat çırpması gibi birşeydi hep birden
Ağaçlar dolusu meyvanın
- bir bahçedeki tüm narların örneğin -
aynı anda olgunlaşması gibi.

Göz gözü görmedi bir süre,
yağmurlar yağdı, uzadı günler:
Birkaç süreci birden tamamladı doğa.

Sonra,
dalgalarla kıyı arasındaki
o belirsiz denge gibi bir şey kaldı geriye -
zamanla
ve aşınmakla ilgili.


Roni Margulies
Uzaklıklar

2 Temmuz 2018 Pazartesi

Gecenin Çobanları

Göğüslerinde acıbadem kokusu
avuçlarında kehribar
karanlığı sürüyor gecenin çobanları
yağmurun yıkadığı bıçaklar ve dallar gizlenirdi
simli bir yazmadaki saklı sözcükler gibi
akardı birinin kalbinden ötekine
patikalar inerdi kaçak bakışlar
ölüler ve sevdalıların buluştuğu vadiye

Onların zamanıydı
kepeneklerinin içindeki uçuruma tutunmuştular
bitkin bir şaşkınlık içinde
vadilerde kaldı eski derinliğimiz
hangi ay geri çağırır bizden çekilen suları
taşlar kadar tarihe kefil
durur şiirin altında
kendi derinliğine mühürlenmiş sözcükler
Söz Boş! Boş şiir
neye yarar
gümüş tozanlarından bir gecede
bir mitosa varmıyorsa bütün konular


Murathan Mungan
Omayra

1 Temmuz 2018 Pazar

Olsa

Eylül'de Bilbao çok güzel
Her ay Bilbao çok uzak
Lunaparkında atlı karıncalar
Hava kararınca tam kararıncalar
Laternacı kadının palyaço kocası
Tahta bacaklarını dinlendiren cambaz
Dönme dolapta travesti çığlıkları
Ah Bilbao, Bilbaolar

Kimliğini yitirmiş adam çok güzel
Her gün bir başkası olmak çok zor
Su birikintilerinden zıplatır
Yağmurda sırılsıklam ıslatır
Sokağından geçirtir, sigara içirtir
Yves Montand'ı daha çok dinletir
Fellini'nin filminde oynatır
Ah aşk, aşklar

Bütün kadınları sevmek çok güzel
Bir kadını sevmek çok zor


Oğuzhan Akay
O Uzak Ay

30 Haziran 2018 Cumartesi

Şehir Atı

Müzikli at bu
Ata binmiş gidiyor, ata neler ediyor
Fonda Jane, deniz ve kayalar
Bu atta hata var, 'atta' gidiyor
Dolduruşa geliyor, yahşi sekiyor
Elektrikli at bu

Şevki atı çok seviyor
Aralarında kalsın
AT'ye hemen gireyim diyor
Ortalığı karıştırıyor
Şevk duyuyor ker'ata

Recep, Şevki'nin din kardeşi
Atmasın da ne yapsın
Şaban , Ramazan ve diğerleri film adı
Hasılatsız
Kadınsız

Kendimize gelelim beyler, aynı kapıya çıkar
O şekilde
Kenardan


Oğuzhan Akay
Adam Sanat, Aralık 1990

29 Haziran 2018 Cuma

Kes Biiir

Yoğurtlu Büyük İskender kaçıncı seferde arkadaşlar
Allahtan ekşi süt limanken keşfedilmişti Ortaasya'da
Hitit güneşi iyi çalışıyor İskender'in sırtına

Abiye hamile elbisesi bulunur Timur eniştem yoksa
Durup dururken Katherina girdi uykuma
Kaytan huylu Baltacı bıyıklarıyla

Dayan İskender abi makedonyaca arkandayız
Asırlar süren işkembe mecrasındayız
Lafı mı olur
Hesaplar benden


Oğuzhan Akay
Cin Ayetler

28 Haziran 2018 Perşembe

Yeni Bir Şey Yok Yaşamda

Aralamış pencerenin perdesini
yaprak güzeli
Uzanmış bakıyor saf saf
bir çocuk gibi
Söyle diyor haydi
bir şiir yaz
bırak tembelliği.

Karanfille yaprakgüzelinin arasında
Halinden hoşnut sardunya
Gel diyor usulca
bir şey fısıldayacağım
gel yanıma.

Başı yukarda karanfilin
Diyor ki
Boşuna seçmedi insanlar beni
bir kırmızı gül
bir de ben değil miyiz
özgürlüğün simgesi.

Yüzünü avuçlarına almış
Mor düşlere dalmış menekşe
Siz işinize bakın diyor
bırakın beni kendi halimde.

Duyuluyor yüz yıllık yoldan gelen çocuk sesi günışığının
Yeni bir şey yok diyor sessizce
Yeni bir şey yok yaşamda
Ben sizdeyim nicedir
Siz de bende.


A. Kadir Paksoy
İki Bulut Yerden Aşağı

27 Haziran 2018 Çarşamba

İlk Bakış

Bir sabah pencereden bakınca birden yeşeren avlu
Bir ormanın gizli ipuçlarını fısıldar kulağına
Ve soyunup gözlerinden ta kemiklerine kadar
Zamanın o beyaz kısrağıdır, delişmen, tutkulu

Günlerin çimeninden kaldırıp başını sana bakar.
Sen ona doğru koşarsın kayarcasına, denizin
Kabaran köpüklerinden çılgın tapınaklar
Bir ormana girer ve birden kaybolursun

Günlerin karatahtasından adını siler rüzgar.
Çocuk oyunları ve aşkın büyülü sesi
Bir ağacın bütün yılanlarının sana uzattığı
O ilk bakış, pencerenden, kırlara doğru


Tuğrul Tanyol
Sudaki Anka

26 Haziran 2018 Salı

Elinden Tutun Günü

Günü elinden tutuyorum
Öyle ürkek
Ben tutmasam karanlığa düşecek
Karanlığa düşecek sevgiler
Kapılarınızı yalnızca nefret çalacak,

Ağır ağır yükseliyor bir davulun sağır sesi
Birer birer düşüyor ağaçlar, orman seyreliyor
Tutun elimden, elimden tutun yoksa
Bu canavar sessizlik, bu yılgınlık, bu ölüm,

Sabırsız ayak sesleri ne toplaşıyor, ne dağılıyor
Kararsız külrengi bulutlar, ne zaman yağacak yağmur
Hani nerede yıldırımlar, gökgürültüleri nerede
Yalnızca bu sağır davul
Tenimde ağır ağır
İşleyen bu hançer,

Günü elinden tutuyorum
Elim alev almış gibi yanıyor
Yanıyor karanlık, kızıl, koyu, et kokusu, kül ve kan
Kentin bacalarından savruluyor durmadan
Durmadan, altından geçiyor köprülerin
Durmadan sarıyor kuleleri
Durmadan sızıyor caddelerden
Büyüyor, büyüyor, büyüyor
Bu canavar sessizlik, bu çılgınlık, bu ölüm,

Beynimin çıkmaz sokaklarında
Giderek artıyor çekiç sesleri
Yankılanıyor kentin alanlarında
Tahtayı tutkuyla kucaklayan çivi,
Yaşam, yükselen darağacının kollarında
Uyuyan bir bebek gibi
Tabutunda sallanıyor.


Tuğrul Tanyol

25 Haziran 2018 Pazartesi

Beyaz At

Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte
Boş meydanları, kirli sokakları
Herkes kendi yankısının peşinde.

Karanlık avlularda oturdum
İçimde vahşi tamtamları inlerken ölümün
Tüm putların yeniden dirildiğini gördüm
Beyaz bir at gibi uzaklaşıp yiterken ömrüm.

Sen uyuyordun
Kirli sokaklarına güneş vurmayan odanda
Evler bir bir yıkılırken üstüme
Yollar canlanmış sıkarken boynumu
Uyuyordun sen, uyuyordun sen
Uyanmak için bir başka gecede.

Ağır kanatlarıyla büyürken sessizlik
Karanlık usulca konarken pencerene
Gölgeler asarken kendini başka gölgelere...
Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte

İçimde vahşi tamtamları inlerken ölümün
Acının acıya, nefretin nefrete
Karanlığın karanlığa dönüşünü gördüm
Beyaz bir at gibi uzaklaşıp yiterken ömrüm.


Tuğrul Tanyol
Elinden Tutun Günü

24 Haziran 2018 Pazar

Virgül

beliriş, kayboluş -arada sadece
virgül
var. sıradan, iddiasız. sarsıcı bir beliriş,
usul usul bir kayboluş. arada sonsuzluklar
yaşanmış olabilir. virgül yeter,
yine de: beliriş, kayboluş. hafızanın mezarlığı
cömerttir. sakin bir ikindi vakti
uzak bir virgülde
alemler patlak verir -geçmişin
yepyeni imkanlarına yollar
kalbi. beliriş,
kayboluş. arada sadece
virgül. ilişkilerin mezartaşlarında
sadece virgül bulunur. ansızın cinleşip
savurmak üzere.


Tarık Günersel
Muhafızgücü: 1 - Hayalgücü: 0
1990

23 Haziran 2018 Cumartesi

Katedral

"mumlar erir yalım sürer"
ulu bir atombulutu
katedralin üstünden
aldırmadan atladı
zaman
bir uzak sayfayı
katladı
umut
bir düşü müydü
o yalım
artık
evrenin
anı bile değildir
yalnız
uzak bir iz olarak
isi sinik taşlara
ve o mumlar
görkemli org sesleri cılız gölgelerinde donmuş
boyun kırmış fitillerine cırcırböcekleri konmuş

katedralin üstünden
akıyor
aşarak eriyik gözleri
akıyor güneşin kimsesiz ışıkları
akıyor kimsesiz ışıkları güneşin
bir karınca yem mi diye bakıyor
evvel zaman içindenin isasına


Tarık Günersel
Muhafızgücü: 1 - Hayalgücü: O
1973

22 Haziran 2018 Cuma

Diyalog

biz a'yız. biz b'yiz.
sizle diyaloğa geldik. sizle diyaloğa geldik.
biz doğruyuz elbet ama biz doğruyuz elbet ama
sizle diyaloğa geldik. sizle diyaloğa geldik.

biz c'yiz. biz d'yiz.
sizle diyaloğa geldik. sizle diyaloğa geldik.
biz doğruyuz elbet ama biz doğruyuz elbet ama
sizle diyaloğa geldik. sizle diyaloğa geldik.

biz e'yiz. biz f'yiz.
biz de öyle. diyalog iyi şeydir.
doğruyuz elbet ama biz doğruyuz elbet ama
sizle diyaloğa geldik. diyalog iyi şeydir.

diyalog güzel şeydir.
buna karar verilerek
bu toplantı bitmiştir.


Tarık Günersel
Muhafızgücü: 1 - Hayalgücü: O
1977

21 Haziran 2018 Perşembe

Göçebe

I.


Göç, bir iklimden bir iklime geçiş
Sisler aralayıp acılar ve tılsımla
Seyyah kılığıyla günler aşmak

Bellek edinip ayı, güneşi yıldızları
Mevsimleri, yağmuru ve kan
Bir göçebe düşünün yol bitimine
Bir avuç yeşil, boz güneş, su ve umutla
Varmak

Göçebeyim, sesler yazmışım yollara geçmişten
Zamanın derisine, kuşatan ve eriten
O derin ve dingin bir deniz gibi
Tunç yatağını döverek eskiten
Tuz ve biber gibi yakan bedeni
Ve yeni gök altında ağır ağır
Bir dua gibi yitip giden...

İşte kırık, bakır bir çan gibi çalıyor
Yorgun belleğimde eski acılar
Ve alışılmamış şeyler söylüyor
Gelen günler geçen geceler


Metin Cengiz
Büyük Sevişme

20 Haziran 2018 Çarşamba

Görüş Günü

Sabah: yürekte buluşmanın gizli fırtınası
Çocukluğun kımıltısız ağaç iskeletleri imgelemde
İmgelemde şaşırtan yaz, sevecen kış, çoğalan bir leke içinde
Karşıdaysa bir öpüş gibi güneş, kökler arasında
İncirin özü, bakırın rengi olan kökler arasında

Görüş saati: konuştukça büyüyor ırmaklar
Körfezler büyüyor, denizin bilezikli kızları
Kuşlar uçmuyor sanki, göğün sırsız aynaları
Açılıyor derken kilitleri ıssız ovaların
Ve yaklaştıkça ayrılık zamanı
Dökülüyor bir bir göğün yaprakları

Görüş sonrası: bir mevsim ki bir yanı güz
Bir yanı ilkyaz, aşklar doğuracak
Martılar, gök, sabırlı dizelerle deniz
Sanki sevişiyor bulutlar, ter içinde, sessiz
Renklerse memeleri, dudakları, bacakları olacak

Akşam: bir sınırla ayrılmış gibi yaşam
Her ucunda iki ayrı dünya, ikisi de kaburgam


Metin Cengiz
Bir Tufan Sonrası